TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULLAH TEMİZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/18701)
|
|
Karar Tarihi: 29/6/2021
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
M. Emin ŞAHİNER
|
Başvurucu
|
:
|
Abdullah TEMİZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Oğuzhan YENAL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davasında aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/6/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucuya ait Tokat'ın Erbaa ilçesine bağlı Salkımören köyünde bulunan 168 ada 29 parsel sayılı taşınmazın 1.610,14 m²'lik kısmının enerji iletim hattı tesis etmek amacıyla 20/9/2011 tarihinde kamu yararı kararı alınarak Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ) tarafından irtifak hakkı tesis edilmesi suretiyle kamulaştırılmasına karar verilmiştir.
9. TEİAŞ Kıymet Takdir Komisyonu söz konusu taşınmazın ilgili kısmının irtifak kamulaştırması bedelini 4.830,42 TL olarak belirlemiş, başvurucu ile anlaşma sağlanamadığından satın alma usulü başarısız olmuştur.
10. TEİAŞ 19/7/2017 tarihinde başvurucu aleyhine Erbaa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) irtifak kamulaştırması bedelinin tespiti ve tescili davası açmıştır.
11. Mahkeme 3/11/2017 tarihinde dava konusu taşınmazda, Bilirkişi Kurulu eşliğinde keşif yapmıştır. Bilirkişi Kurulunun 13/11/2017 tarihli raporunda tarla niteliğinde olduğu değerlendirilen taşınmaz yönünden net gelir yöntemine göre yapılan hesaplama sonucu irtifak kamulaştırması bedelinin 6.724,01 TL olduğu görüşü bildirilmiştir.
12. Mahkeme 2/2/2018 tarihinde davanın kabulüne, taşınmazın fen raporunda taralı olarak gösterilen 1.610,14 m²'lik kısmında TEİAŞ lehine irtifak hakkı tesisi ile tapuya tesciline hükmetmiştir. Mahkeme irtifak kamulaştırması bedelinin ise 6.724,01 TL olarak tespitine karar vermiştir. Kararda ayrıca bu bedele 19/7/2017 tarihinden itibaren kanuni faiz işletilmesi öngörülmüştür. Bunun yanında davacı idare lehine davalı başvurucudan alınmak üzere 2.180 TL ve başvurucu lehine davacı idareden alınmak üzere yine 2.180 TL vekâlet ücreti ödenmesine karar verilmiştir.
13. Taraflarca mahkeme kararına karşı istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 11/4/2018 tarihinde başvurucu tarafından yapılan istinaf başvurusunu başvuru şartları mevcut olmadığından usulden reddetmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi ayrıca TEİAŞ tarafından yapılan istinaf başvurusunun gerekçeli kararın hüküm kısmının 3. bendinin 2. satırındaki "6.724,01 TL" ibaresinin hükümden çıkarılarak yerine "4.371,77 TL" ibaresinin eklenmesi, aynı bendin aynı satırındaki "tespitine" ibaresinden sonra gelmek üzere "Davacı tarafından depo edilen 6.724,01 TL'den irtifak kamulaştırma bedeli olarak tespit edilen 4.371,77 TL'nin düşülerek geriye kalan 2.352,24 TL'nin davacıya iadesine, davalıya ödenmiş olması halinde bu miktarın davalıdan alınarak davacıya verilmesine" ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün düzeltilerek esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.
14. Nihai karar 7/5/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 5/6/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. İlgili hukuk için bkz. Sadettin Ekiz, B. No: 2016/9364, 9/5/2019, §§ 20-34.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 29/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, dava açılmasına kendisi sebebiyet vermemesine rağmen dava sonunda 2.180 TL tutarında vekâlet ücreti ödemek zorunda bırakıldığından yakınmaktadır. Başvurucu, bu şekilde dava açılmasında bir kusurunun olmamasına karşın davacı idare lehine vekâlet ücreti ödenmesinin 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na, usul ekonomisine ve yerleşik içtihatlara aykırı olduğunu iddia etmektedir. Başvurucu sonuç olarak kamulaştırma davası neticesinde aleyhe vekâlet ücreti ödemek zorunda kalması nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
B. Değerlendirme
19. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, başvuru konusu olayda adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür. Ancak başvurucunun temel şikâyetinin, açılmasına sebebiyet vermediği kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davasında aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesi olduğu dikkate alındığında belirttiği ihlal iddiasının mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
21. Başvuruya konu dava öncesinde kamulaştırmayı yapan idare tarafından satın alma görüşmeleri yürütülmüş ancak taraflar arasında uzlaşma sağlanamadığı için idare kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davası açmıştır. Satın alma usulünde idare tarafından takdir edilen bedel 4.830,42 TL olup yapılan yargılama neticesinde başvurucu lehine 4.371,77 TL kamulaştırma bedeli ödenmesine ve aleyhine 2.180 TL vekâlet ücretine hükmedilmiştir.
22. Anayasa Mahkemesi benzer konu ile ilgili şikâyeti daha önce incelemiş ve uygulanacak ilkeleri ortaya koymuştur (Sadettin Ekiz, §§ 44-58).
23. Sadettin Ekiz başvurusunda, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davasında aleyhe hükmedilen vekâlet ücretinin başvurucudan tahsiline hükmedilen bir miktar para olduğu, başvurucunun mal varlığına dâhil olan bu paranın da Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülk teşkil ettiği kabul edilmiştir (Sadettin Ekiz, § 44). Anılan kararda başvurucunun bu vekâlet ücretini ödemek zorunda kalması suretiyle daha az kamulaştırma bedeli elde etmesinin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği vurgulanmış ve söz konusu müdahalenin mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin genel kural çerçevesinde incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (Sadettin Ekiz, §§ 45, 46).
24. Anılan kararda baraj yapımı amacıyla kamulaştırma yapılmasında ve bu süreçte idarenin hukuki temsil giderlerinin karşı tarafa yükletilmesinde kamu yararının bulunduğu ifade edilmiştir (Sadettin Ekiz, § 52).
25. Kanunilik incelemesinde müdahalenin niteliğini gözeten Anayasa Mahkemesi müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmadığını ölçülülüğünü sorgulamak suretiyle tespit edeceğini ifade etmiştir (Sadettin Ekiz, § 50). Orantılılık incelemesinde ilk derece mahkemelerince hükmedilen kamulaştırma bedelinin satın alma usulünde teklif edilen bedelin yaklaşık iki katı olduğuna vurgu yapılarak başvurucunun davanın açılmasına sebebiyet vermediği, idareyi dava açmaya zorlayarak kamulaştırma bedelinin taşınmazın gerçek değeri üzerinden ödenmesini sağladığı belirtilmiştir (Sadettin Ekiz, § 65).
26. Sözü edilen başvuruda sonuç olarak taşınmazı kamulaştırılan başvurucunun satın alma usulündeki bedeli kabul etmediği olayda derece mahkemelerince daha yüksek bir bedelin tespit edilmesiyle başvurucunun haksız olmadığının anlaşıldığı ve kamulaştırmayı yapan idareye başvurucunun vekâlet ücreti ödemek zorunda bırakılmasıyla kamulaştırma bedelinin önemli ölçüde azalmasına sebebiyet verildiği belirtilmiştir. Buna göre bu sonuca başvurucunun davranışının yol açtığı gösterilemediğinden müdahalenin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yükleyerek müdahalenin dayandığı kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasındaki adil dengenin başvurucu aleyhine bozulmuş olduğu, başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçüsüz olduğu değerlendirilmiştir (Sadettin Ekiz, § 70).
27. Somut olayda her ne kadar satın alma usulünde teklif edilenden daha az bir tutar kamulaştırma bedeli olarak tespit edilmiş ise de Sadettin Ekiz kararında belirtildiği üzere başvuruya konu olayda vekâlet ücretine hükmedilen davanın kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davası olduğu dikkate alındığında Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddelerine göre kamu yararı ile bireyin mülkiyet hakkının korunması arasındaki adil denge ancak taşınmazın gerçek değerinin ödenmesiyle mümkün olabilir (Sadettin Ekiz, § 61). Bu durumda Mahkemece tespit edilen vekâlet ücreti miktarının irtifak kamulaştırması bedelinin yaklaşık %50'sine tekabül ettiği gerçeği gözönüne alındığında, ödeme konusu irtifak kamulaştırması bedelinin taşınmazın ilgili kısmının gerçek değerini yansıtmaktan oldukça uzak kaldığı açıktır. Nitekim somut olayda yargılama sonunda hükmedilen tutardan idareye ödenecek vekâlet ücreti de düşüldükten sonra kalan tutarın irtifak kamulaştırması bedelinin bu şekilde yaklaşık yarısına denk gelmesi nedeniyle başvurucunun kamulaştırma bedelinin önemli bir kısmından mahrum kaldığı görülmektedir.
28. Diğer yandan kamulaştırma bedeline ilişkin davalar ile böyle bir yükümlülük içermeyen davalar arasında fark bulunduğu ve başvurucuya ödenecek kamulaştırma bedelinin belirlendiği davalarda devletin bir elle verdiğini, yargılama giderlerinin tahsili yoluyla diğer bir elle almasının aslında bir paradoks olarak görüldüğü de dikkate alınmalıdır.
29. Sonuç olarak somut olayda başvurucu aleyhine tesis edilen vekâlet ücreti uygulamasıyla irtifak kamulaştırması bedelinde önemli ölçüde azalma meydana geldiği anlaşıldığından kamulaştıran idarenin avukatlık ücretini başvurucunun ödemeye mahkûm edilmesinin ona aşırı bir külfet yüklediği ve kamu yararı ile bireyin hakları arasındaki adil dengenin bozulduğu değerlendirilmiştir.
30. Tüm bu anlatılanlar ışığında başvurucu aleyhine hükmedilen vekâlet ücreti miktarının kamulaştırma bedeline olan oranı ve kamulaştırma bedeli miktarının yarı yarıya somut şekilde azaltıldığı, bunun sonucu olarak başvurucu aleyhine hükmedilen vekâlet ücreti nedeniyle başvurucu lehine hükmedilen kamulaştırma bedelinin anlamsız hâle geldiği ve başvurucunun davranışı açısından hiçbir unsurun bu durumu haklı göstermediği dikkate alındığında somut başvuruda da -yukarıdaki ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durumun söz konusu olmadığı dikkate alındığında- mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
31. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
33. Başvurucu ihlalin tespit edilmesini istemiş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
34. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
35. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
36. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
37. Anayasa Mahkemesince kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davasında kamulaştırmayı yapan idareye başvurucunun 2.180 TL vekâlet ücreti ödemesine karar verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
38. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren ve ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Erbaa 1. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
39. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
40. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Erbaa 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2017/396, K.2018/46) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 29/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.