TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET ENDES VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/19018)
|
|
Karar Tarihi:15/12/2020
|
R.G. Tarih ve Sayı: 26/1/2021-31376
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI
|
Başvurucular
|
:
|
1. Ahmet ENDES
|
|
|
2. Gülümser ENDES
|
|
|
3. Mehmet ENDES
|
|
|
4. Zeynep ENDES
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Adnan EROL
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, konutta arama gerçekleştirildiği esnada
kolluk görevlilerinin güç kullanımı neticesinde yaralanma meydana gelmesi ve bu
olayla ilgili olarak yürütülen soruşturmanın etkili olmaması nedeniyle eziyet
yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 23/5/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne
karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
8. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
10. 1995 doğumlu olan birinci başvurucu Ahmet Endes, 1975
doğumlu olan ikinci başvurucu Gülümser Endes ile 1971 doğumlu olan üçüncü
başvurucu Mehmet Endes'in oğludur. 1947 doğumlu olan dördüncü başvurucu Zeynep
Endes, üçüncü başvurucu Mehmet Endes'in annesidir. Başvurucular olay tarihinde
Gaziantep'in İslâhiye ilçesinde yaşamaktadır.
11. Başvurucuların yaşadığı ilçede görev yapan bir
savcıya yönelik sosyal medya aracılığıyla hakaret ve/veya tehdit suçu
işlendiğine ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında başvurucuların akrabaları
-dördüncü başvurucunun oğlu- olan Ö.E.nin evinde arama yapılmasına karar
verilmiştir. 18/9/2017 tarihinde gece saat 02.00'de gerçekleştirilen arama
esnasında evde bulunan dördüncü başvurucu Zeynep Endes'in oğlunun üçüncü
başvurucu Mehmet Endes'e haber vermesi üzerine üçüncü başvurucu, yanında eşi ve
çocuğu olan diğer başvurucularla birlikte aramanın yapıldığı olay yerine
gitmiştir.
12. Bu aşamadan sonra olayın gelişimine ilişkin
başvurucular ile kolluk görevlilerin anlatımları ve Olay Tutanağı'ndaki
bilgiler arasında farklılık bulunmaktadır.
13. Başvurucuların anlatımına göre başvurucular barikat
kurulan evin yakınına araçla geldikleri sırada kolluk görevlileri tarafından
durdurulmuş, kimliklerinin gösterilmesi istendiğinde birinci başvurucu Ahmet
Endes'in yanında kimliğinin olmaması nedeniyle kolluk görevlileri arasında
bulunan, Özel Harekat Şube Müdürlüğünde görev yapan polisler başvuruculara
yaklaşarak sinkaflı küfretmiş, ayrıca gerekmediği hâlde fiziksel güç
uygulayarak başvurucuları yaralamıştır. İddiaya göre olay sonrasında kolluk
merkezine götürülen birinci ve üçüncü başvurucu orada da fiziksel şiddete maruz
kalmıştır.
14. Olay günü kolluk görevlilerince düzenlenen tutanağa
göre saat 02.00'de ev araması yapılan caddede kolluk görevlilerince güvenlik
önlemi alınmış, başvurucuların içinde bulunduğu aracın arama yapılan bölgeye
hızla yaklaşması üzerine durmasını sağlamak amacıyla önce uyarıda bulunulmuş,
durmadığı fark edildiğinde havaya ateş edilerek aracın durması sağlanmıştır.
Araçtan indirilen başvurucuların kimlik kontrolleri yapılırken başvurucular
görevlilere sinkaflı küfretmiş, bu arada üçüncü başvurucu Mehmet Endes'in polis
memurlarından birinin silahını almaya yeltenmesi ile birinci başvurucu Ahmet
Endes'in polis memurlarına vurması üzerine her iki başvurucuya da orantılı güç
kullanılarak başvurucular etkisiz hâle getirilmiş, kolluk görevlilerinin
şikâyetçi olması nedeniyle de haklarında yasal işlem yapılmak üzere kolluk
merkezi ile hastaneye götürülmüştür.
15. Başvurucular Ahmet Endes ve Mehmet Endes hakkında
farklı tarihlerde sağlık raporları düzenlenmiştir:
- İslâhiye Devlet Hastanesi tarafından başvurucu Mehmet
Endes hakkında 21/9/2017 tarihinde düzenlenen sağlık raporunda kasten yaralama
şikâyetiyle Acil Servise getirilen başvurucunun yapılan muayenesinde
yaralanmasının basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek düzeyde olduğu
belirtildikten sonra "sırt bölgesinde sol tarafta 8 cm'lik
derma-abrazyon, sol skapula hizasında dört adet biri 2 cm'lik diğerleri 1
cm'lik derma-abrazyon, sağ humerus proksimal 1/3 lateralde üç adet 2cm'lik
derma-abrazyon, sağ humerus arteryolda 2x6 cm'lik ekimoz, her iki diresek
posteryolda üç adet 1 cm'lik derma-abrazyon, sol toraks ve sol abdominal flank
bölgesinde altı adet 2x2 cm'lik ekimoz, sol lomber bölge lateralde 6 cm'lik
ekimoz, sol toraks posteryolde hassasiyet, her iki dizde iki ader 2x2 cm'lik
derma-abrazyon, sağ ayak dorselde altı adet 1 cm'lik derma abrozyon, sol ayak
dorsel lateralde iki adet 1 cm'lik derma-abrazyon, çekilen grafilerinde ve
tomografisinde sol toraks 11 kot posterioda fraktür, mevcut geri kalan eklemlerinde
kırık olmadığı" tespitlerine yer verilmiştir.
- İslâhiye Devlet Hastanesi tarafından başvurucu Ahmet
Endes hakkında 20/11/2017 tarihinde düzenlenen sağlık raporunda 18/9/2017
tarihinde burnuna darbe alan ve nazal (burun kemiği) fraktürü
(kırığı) redükte edilen (normal anatomik şekline/eski hâline getirme)
başvurucunun yapılan muayenesinde kırığın hayati tehlike yaratmadığı ve duyu
kaybına yol açmadığı belirtilmiş, ayrıca "nazal dorsumda asimetrik
kemik hump bulunduğu, kollomella orada septum anteriorda sağa deviye
izlendiği" tespit edilmiştir.
16. Başvurucular yaralanmalarından sorumlu olan kolluk
görevlileri hakkında İslâhiye Cumhuriyet Başsavcılığına (Savcılık) şikâyette
bulunmuştur. Başvurucuların şikâyetine üzerine soruşturma başlatılmış ve bu
soruşturma başvurucuların görevi yaptırmamak için direnme suçunu işledikleri
isnadıyla haklarında açılan soruşturma ile birlikte yürütülmüştür.
17. Arama sırasında yaralanan polis memurları T.D., İ.A.
ve C.K.nın şikâyetçi olarak ifadeleri alınmıştır. Şikâyetçi polisler,
başvurucuların üzerilerine yürüdüğünü ve çıkan arbede esnasında C.K.ya yumruk
atıldığını, üçüncü başvurucu Mehmet Endes'in kendilerine hakaret ettiğini,
birinci başvurucu Ahmet Endes'in ise İ.A.nın yanına gelerek onu boğazından
tuttuğunu, bu sırada İ.A.nın tişörtünün yırtıldığını beyan etmiş; bu nedenle
başvuruculara karşı orantılı güç kullandıklarını ifade etmiş; ayrıca dördüncü
başvurucu Zeynep Endes'in kendilerine taş attığını, kendini duvara vurmak
suretiyle kendine zarar verdiğini belirterek başvuruculardan şikâyetçi
olmuştur.
18. Savcılık tarafından başvurucular Ahmet Endes ve
Mehmet Endes'in savunmaları ve şikâyetleri alınmıştır. Üzerlerine atılı
suçlamaları kabul etmeyen başvurucular, başvurucu Ahmet Endes'in yanında
kimliği olmaması nedeniyle kolluk görevlileriyle aralarında tartışma
yaşandığını, tartışma esnasında kendilerine silah doğrulttuğunu ve havaya ateş
edildiğini, ayrıca görevlilerin kendilerini yere yatırıp tekmeyle
darbettiklerini, vücutlarının çeşitli yerlerinden yaralandıklarını, darp
uygulayan polisleri teşhis edebileceklerini dile getirerek yaralanmalarından
sorumlu polislerden şikâyetçi olduklarını ifade etmiştir.
19. Olayla ilgili olarak Kolluk Amiri F.Y., polis memuru
M.S. ile aramada hazır bulunan mahalle muhtarı Ö.T.nin tanık olarak beyanlarına
başvurulmuştur. F.Y. ile M.S. benzer ifadelerinde iki erkek şahsın polis
memurlarına vurduğunu, yanlarındaki kadın şahsın da polislere doğru taş
attığını, başvurucular Ahmet Endes ve Mehmet Endes'e karşı orantılı güç
kullanıldığını beyan etmiştir. Diğer tanık Ö.T. ise -Bakanlık görüşüne
yansıdığı kadarıyla- arama işlemine nezaret etmek amacıyla polislerle birlikte
Ö.E.nin evine gittiklerini, arama işlemleri yapılırken dışarıdan silah sesi
duyması üzerine dışarıya baktığında polislerin başvurucular Mehmet Endes, Ahmet
Endes ve Gülümser Endes'i darbettiklerini gördüğünü dile getirmiştir.
20. Başvurucuların kolluk merkezinde bulunduruldukları
yerlerin kamera kayıtları temin edilmiş, görüntüler İslâhiye İlçe Jandarma
Komutanlığı tarafından incelenmiştir. Jandarma Komutanlığı tarafından
düzenlenen Çözüm Tutanağı'nda başvurucuların kolluk merkezinde darbedildiğine
dair herhangi bir görüntüye rastlanmadığı belirtilmiştir.
21. Başvurucuların yaralanmasına ilişkin soruşturma
sonunda Savcılıkça polis memurları T.D., İ.A. ve C.K. hakkında 13/2/2018
tarihinde kovuşturma yapılmamasına yönelik ek karar verilmiştir. Karar
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Tüm soruşturma evrakı
incelenmekle, ... numaralı soruşturma kapsamında icra edilecek aramada yukarıda
isimleri yazılı müştekilerin de bulunduğu, müştekilerin ... numaralı
soruşturmada şüpheli bulunan [Ö.E.nin] yakınları olduğu, arama emrinin icrasında polis
memurlarının görevlerini yapmasını engelledikleri, çıkan bu arbede de Mehmet
Endes, Ahmet Endes ve Zeynep Endes isimli şahısların yaralandığı, 5237 sayılı
TCK 24 maddesi gereği yukarıda isimleri yazılı şüphelilerin Cumhuriyet
Başsavcılığımızca verilen arama kararının icrasında görevli oldukları, yerine
getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri yerine getirdikleri, dolayısıyla
TCK 24/3 maddesi gereğince bu emri uyguladıklarından bahisle sorumlu
olmayacakları, kendilerine karşı görevli oldukları arama kararını yerine
getirdikleri esnada direnerek saldıran şahıslara karşı kolluk kuvvetinin
orantılı bir şekilde güç kullanmak yetkisinin bulunduğu, bu hususunda hukuka
uygunluk nedeni oluşturduğu, olayın yukarıda anlatıldığı şekliyle gerçekleşmiş
olduğu, dolayısıyla yaralanan Zeynep Endes, Mehmet Endes ve Ahmet Endes'in
yaralanmalarının kolluk kuvvetinin görevini ifa kapsamında meydana gelmiş
olduğu ve bu hususta TCK 24 maddesi gereği yukarıda isimleri yazılı
şüphelilerin ceza sorumluluklarının bulunmayacağı kanaatiyle şüpheliler
hakkında üzerlerine atılı suç yönünden kamu adına kovuşturma yapılmasına yer
olmadığına..."
22. Başvurucular Savcılığın ek kararına itiraz etmiş,
itirazları Kilis Sulh Ceza Hâkimliğinin 19/4/2018 tarihli kararıyla
reddedilmiştir. Anılan kararın başvurucular tarafından 25/4/2018 tarihinde
öğrenildiği beyan edilmiştir.
23. Başvurucular 23/5/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
24. Savcılık tarafından görevi yaptırmamak için direnme
suçunu işledikleri isnadıyla başvurucular hakkında 13/2/2018 tarihinde ceza
davası açılmıştır. Başvurucu Mehmet Endes hakkında ayrıca hakaret suçu yönünden
de dava açılmıştır.
25. İslâhiye 2. Asliye Ceza Mahkemesi (Asliye Ceza
Mahkemesi) tarafından yargılanan başvurucular hakkında 7/7/2020 tarihinde
beraat kararı verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Müşteki beyanları, sanıkların
savunmaları, tarafların adli rapor içerikleri, yukarıdaki bahsi geçen yargıtay
ilamları ve tüm dosya içerikleribirlikte değerlendirildiğinde; olay günü
hakaret ve tehdit suçu bakımından gece vakti arama yapıldığı, aramaya 15 adet
polis memuru görevlendirildiği, müştekilerin olay tarihinden önce 16.09.2017
günü İslahiye'ye geçici olarak görevlendirildiği görülmüştür. Ancak geçici
görevle görevlendirilen müşteki Özel harekat polis memurlarının yaralanması ile
sanıklardan Ahmet Endes'in burnunda, sanıklardan Mehmet Endes'in ise
kaburgasında kırık olması, sunulan fotoğraf içerikleri ve diğer yaralanmaları,
sanıkların beyanı ile tanıkların beyanının benzer mahiyette olması, sanıkların
savunmalarında belirtilen yaralanmaların adli rapor içeriği ile tutarlı olması
gözönüne alındığında; görevli özel harekat polislerine karşı direnildiğine
ilişkin dosyada herhangi bir delil olmadığı gibi 2559 sayılı Polis Vazife ve
Salâhiyet Kanunu'nun 'Zor ve Silah Kullanma' başlıklı 16. Maddesine aykırı
olarak ölçülülük ilkesini aşmak suretiyle zor kullanımda bulunduğu ayrıca
sanıkların, müştekilere yönelik cebir ve tehdit ettiği yönünde dosyada herhangi
bir delil mevcut olmadığından sanıkların atılı suçtan ayrı ayrı beraatine karar
verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Her ne kadar sanıklardan Mehmet Endes'in
görevli özel harekat polislerine karşı 'ben sizin ananızı avradınızı sinkaf
ederim, benim evimi arayacak adam daha anasının karnından doğmadı, dünkü
aldığınız ders daha yetmedi'' diyerek hakaret ettiği iddia edilse de sanığın
gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasından alınan beyanları ile tarafsız
tanık anlatımları birlikte değerlendirildiğinde sanığın iddia edilen sözleri
söylediğine ilişkin bir delil dosyada mevcut olmadığı gibi sanığın üzerine
atılı suçu işlediğine dair soyut iddia dışında, savunmasının aksini ispata
yarar nitelikte, cezalandırılmasına yeter mahiyette ya da başkaca her türlü
şüpheden uzak, kesin, somut, inandırıcı mahiyette delil elde edilemediğinden,
oluşan şüphenin sanık lehine değerlendirilmesi gerektiğinden müsnet suçtan
sanığın CMK’nun 223/2-e maddesi gereğince beraatine karar vermek gerektiği
kanaatine varılmıştır."
26. Asliye Ceza Mahkemesi kararının vekâlet ücreti
yönünden başvurucular tarafından istinaf yoluna başvurulması nedeniyle inceleme
tarihi itibarıyla henüz kesinleşmediği tespit edilmiştir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
27. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun
"Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması" kenar
başlıklı 256. maddesi
şöyledir:
"Zor kullanma yetkisine sahip kamu
görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği
ölçünün dışında kuvvet kullanması halinde, kasten yaralama suçuna ilişkin
hükümler uygulanır."
28. 5237 sayılı Kanun'un "Kasten yaralama"
kenar başlıklı 86. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1)
Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin
bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
...
(3) Kasten yaralama suçunun;
...
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu
nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın,
verilecek ceza yarı oranında artırılır. "
29. 5237 sayılı Kanun'un "Neticesi sebebiyle
ağırlaşmış yaralama" kenar başlıklı 87. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(3) Kasten yaralamanın vücutta
kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre
belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre,
yarısına kadar artırılır."
B. Uluslararası
Hukuk
30. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 3.
maddesi şöyledir:
"Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı
ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz."
31. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Sözleşme'nin 3.
maddesi ile ilgili içtihatlarında kötü muamele yasağının demokratik toplumların
en temel değeri olduğunu vurgulamış; terörle ya da organize suçla mücadele gibi
en zor şartlarda dahi mağdurların davranışlarından bağımsız olarak işkence,
insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlerin Sözleşme'yle
yasaklandığını belirtmiştir. AİHM, kötü muamele yasağının Sözleşme'nin 15.
maddesinde belirtilen toplum hayatını tehdit eden kamusal tehlike hâlinde dahi
hiçbir istisnaya yer vermediğine dair içtihatlarını da hatırlatmıştır (Selmouni/Fransa,
B. No: 25803/94, 28/7/1999, § 95; Labita/İtalya [BD], B. No: 26772/95,
6/4/2000, § 119).
32. Öte yandan bir muamele veya cezanın kötü muamele
olduğunun söylenebilmesi için eylemin minimum ağırlık eşiğini aşması
beklenir (Raninen/Finlandiya, B. No: 20972/92, 16/12/1997, § 55; Erdoğan
Yağız/Türkiye, B. No: 27473/02, 6/3/2007 §§ 35, 37; Gafgen/Almanya [BD],
B. No: 22978/05, 1/6/2010, §§ 88, 90; Costello-Roberts/Birleşik Krallık,
B. No: 13134/87, 25/3/1993, § 30).
33. AİHM, sağlıklı olarak gözaltına alınan bir kişinin
serbest bırakıldığı sırada yaralanmış olması hâlinde bu yaralanmanın nasıl
oluştuğu konusunda geçerli bir açıklama getirmenin devletin yükümlülüğünde
olduğunu belirtmiştir (Selmouni/Fransa, § 87).
34. AİHM, Sözleşme'nin 3. maddesinin tartışılabilir ve
makul şüphe uyandıran kötü muamele iddialarının etkin biçimde soruşturma
yükümlülüğü getirdiğine dikkat çekmektedir (Labita/İtalya, § 131; Tepe/Türkiye,
B. No: 31247/96, 21/12/2004, § 48). AİHM’in içtihadında tanımlanan etkinlik
için minimum standartlar soruşturmanın bağımsız, tarafsız, kamu denetimine açık
olmasını, yetkili makamların titizlikle ve süratli biçimde çalışmasını
gerektirmektedir (Mammadov/Azerbaycan, B. No: 34445/04, 11/1/2007, § 73;
Çelik ve İmret/Türkiye, B. No: 44093/98, 26/10/2004, § 55).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
35. Mahkemenin 15/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
36. Başvurucular; kolluk görevlileri tarafından
darbedilmelerine rağmen olayla ilgili olarak etkili soruşturma yürütülmediğini,
tanıkların beyanlarına itibar edilmediğini, aynı ilçede görev yapan bir savcı
ile aralarındaki husumet nedeniyle yapılan arama sırasında sözlü ve fiilî
şiddete maruz kaldıklarını, arama yerini gösterir görüntülerin toplanarak
incelenmediğini, bu nedenlerle kötü muamele yasağı ile adil yargılanma
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
37. Bakanlık görüşünde; başvurucu Mehmet Endes'in polis
merkezinde de darbedildiğini iddia etmesine rağmen yapılan kamera kaydı
incelemesi neticesinde başvurucunun darbedildiğine dair herhangi bir görüntüye
ulaşılamaması, arama faaliyetlerinin yürütüldüğü alana doğru araçla hızla
yaklaşan başvurucuların polisin dur ihtarına uymaması, havaya açılan uyarı
atışı sonucunda kolluğun aracı durdurması, güvenlik amacıyla kimlik kontrolü
yapmak isteyen kolluğa kimlik ibraz edilmemesi, polislerden birinin silahının
alınmaya çalışılması ve başvurucuların polisleri yaralamaya yönelik eylemleri
dikkate alınarak başvurucuların kötü muameleye ilişkin iddialarının asgari
ağırlık eşiğini aşan bir muamele olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı,
ayrıca Savcılığın kovuşturmaya yer olmadığına dair kararında gerekli soruşturma
adımları atmak suretiyle ulaştığı sonucun makul olduğu ve başvurucuların
şikâyetlerinin açıkça dayanaktan yoksun olduğunun değerlendirildiği
bildirilmiştir.
B. Değerlendirme
38. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve
manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Kimseye işkence ve eziyet
yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi
tutulamaz."
39. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri
" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:
"Devletin temel amaç ve
görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah,
huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal
hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal,
ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının
gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
40. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucuların adil yargılanmaya ilişkin şikâyetleri kötü muamele
yasağının soruşturma yükümlülüğü kapsamında kaldığından başvurunun sadece kötü
muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
41. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. Eziyet
Yasağının Maddi Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia
i. Genel
ilkeler
42. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına sahip olduğu, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır.
Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmış; üçüncü
fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan
haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı
hüküm altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293,
17/7/2014, § 80).
43. Anayasa ve Sözleşme tarafından kötü muamele, kişi
üzerindeki etkisi gözetilerek derecelendirilmiş ve farklı kavramlarla ifade
edilmiştir. Dolayısıyla Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında geçen
ifadeler arasında bir yoğunluk farkının bulunduğu görülmektedir. Bir muamelenin
işkence, eziyet ve insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele
kavramlarından hangisiyle nitelendirileceğine karar vermek için aralarındaki
ayrıma bakmak gerekmektedir. Buna göre anayasal düzenleme bağlamında kişinin
maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne en fazla zarar veren muamelenin işkence
olarak belirlenmesi mümkündür. Muamelelerin ağırlığının yanı sıra özellikle
bilgi almak, cezalandırmak veya yıldırmak amacıyla ya da ayrımcı bir nedenle
kasten ağır acı veya ızdırap vermeyi kapsadığı, bu muamelelerde kasıt
unsurunun bulunduğu anlaşılmaktadır (Cezmi Demir ve diğerleri, §§ 84,
85).
44. İşkence seviyesine varmayan fakat yine de
önceden tasarlanmış, uzun bir dönem içinde saatlerce uygulanmış, fiziki
yaralanmaya veya yoğun maddi veya manevi ızdıraba sebep olan insanlık dışı
muameleler eziyet olarak tanımlanabilir (Tahir Canan, § 22). Bu
hâllerde meydana gelen acı, meşru bir muamele ya da cezada kaçınılmaz bir unsur
olarak bulunan acının ötesine geçmelidir. İşkenceden farklı olarak eziyette,
ızdırap verme kastının belli bir amaç doğrultusunda bulunması şartı aranmaz.
Fiziksel saldırı, darp, psikolojik sorgu teknikleri, kötü şartlarda tutma,
kişiyi kötü muamele göreceği bir yere sınır dışı ya da iade etme, devletin
gözetimi altında kişinin kaybolması, kişinin evinin yok edilmesi, ölüm
cezasının infazının uzunca bir süre beklenmesinin doğurduğu korku ve sıkıntı,
çocuk istismarı gibi muameleler Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası
bağlamında eziyet olarak nitelendirilebilir (Cezmi Demir ve diğerleri,
§ 88).
45. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu
hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen
şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal olarak zarar görmelerine neden
olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı
gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve
diğerleri, § 81).
46. Görevlerini yaparken direnişle karşılaşmaları hâlinde
kolluk görevlileri, bu direnişi kırmak amacıyla ve direnişi kıracak ölçüde zor
kullanmaya yetkilidir. Fiilî bir saldırının varlığı hâlinde kolluk görevlileri
ayrıca meşru savunma kapsamında zor kullanma yetkisine de sahiptir. Ancak zor
kullanımı yalnızca zorunlu hâllerde başvurulabilecek bir yol olduğu gibi
başvurulacak güç ölçülü ve kademeli olmalıdır (Arif Haldun Soygür, B.
No: 2013/2659, 15/10/2015, § 51).
47. Aktif/etken direnme kolluk görevlisine karşı fiilî
bir saldırı, güç kullanımı sonucu kolluk görevlisinin görevini yapmasına engel
olmak şeklinde gerçekleşirken pasif/edilgen direnme evrak göstermeme, araca
binmeme, araçtan inmeme gibi kolluk görevlisinin talimatlarına uymama şeklinde
gerçekleşmekte ve fiilî bir güç kullanımını içermemektedir. Direnmenin türüne
göre görevin ifası için gerekli kuvvet kullanımı değişebileceği gibi kuvvet
kullanımının meşru bir zemine oturması için direnmenin sona ermemiş olması, güç
kullanımının görevin ifası için zorunlu olması ve yerine getirilmek istenen
amaç ile orantılı olması gerekmektedir (Arif Haldun Soygür, § 52).
Polisin zor kullanma yetkisi bir cezalandırma aracı olmayıp zorunlu sınırın
aşılması kötü muamele yasağının ihlali sonucunu doğurabilecektir (Arif
Haldun Soygür, § 54).
48. Yakalama sırasında güç kullanımı mevcutsa yakalanan
kişilerde oluşan yaralanmaların ne şekilde meydana geldiği ile bu durumda
kullanılan gücün gerekli ve orantılı olduğunu ispat yükümlülüğü kamu makamlarına
aittir (Şahin Öncü, B. No: 2017/26001, 22/7/2020, § 54).
ii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
49. Bir ilçede görev yapan savcıya yönelik hakaret
ve/veya tehdit suçu işlendiği iddiasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında
başvurucuların akrabasının evinde gece saat 02.00 civarında arama yapılmak
istenmesi nedeniyle arama yapılan evde bulunan dördüncü başvurucunun haber
vermesi üzerine diğer üç başvurucu eve gitmeye çalışırken evin önünde kolluk
görevlilerince durdurulmuştur.
50. Olay Tutanağı'na göre araç içinde bulunan
başvurucuların dur ihtarına uymamaları nedeniyle havaya ateş edilerek
başvurucuların aracı durdurulmuş, ardından başvurucular araçtan indirilerek
kimliklerinin ibrazı istenmiştir. Başvurucular; araçlarını uyarıya rağmen
durdurmadıkları iddiasını kabul etmemekle birlikte başvurucu Ahmet Endes'in
kimliğinin yanında olmamasından dolayı kolluk görevlileriyle aralarında
tartışma yaşandığını dile getirmiş, tartışma sırasında havaya ateş edildiğini
ileri sürmüştür.
51. Bu durumda olayın gerçekleşme sırası hususunda
başvurucu anlatımları ile kolluk tutanağı ve görevlilerin ifadeleri arasında
farklılık mevcut ise de arama yapılan evin önünde kimlik ibrazı meselesi
nedeniyle başvurucular ile kolluk görevlileri arasında tartışma yaşandığı hususunda
tereddüt bulunmamaktadır.
52. Başvurucular tartışma esnasında kolluk görevlilerinin
kendilerine bedensel şiddet uyguladığını iddia etmiştir. Kolluk görevlileri de
başvurucuların saldırgan tavırlarından dolayı başvuruculara güç kullanıldığını
ve kullanılan gücün orantılı olduğunu ifade etmiştir. Başvurucular Ahmet Endes
ve Mehmet Endes'in olay günü yaralandığına ilişkin olarak haklarında sağlık
raporları düzenlenmiş, diğer başvurucular ile ilgili rapor alınmamıştır.
Savcılık tarafından yapılan soruşturma sonunda başvurucular Ahmet Endes, Mehmet
Endes ile Zeynep Endes'in kolluk görevlilerinin güç kullanması neticesinde
yaralandığı ve kullanılan gücün emrin ifasını yerine getirme kapsamında hukuka
uygun ve orantılı olduğu kabul edilmiştir. Dolayısıyla başvurucuların
yaralanmalarının kolluk görevlileri tarafından kullanılan güç neticesinde
meydana geldiği açıktır.
53. Öncelikle vurgulanması gerekir ki başvurucular arama
kararının verildiği soruşturmada şüpheli değildir. Diğer bir ifadeyle gece
arama yapılan evin önünde soruşturmayla ilgisi olmayan başvuruculara güç
uygulanmasının başvurucuların yakalanmasına yönelik olmadığı görülmektedir.
Kolluk görevlilerinin arama yapmasına engel olmaya çalıştıkları ve saldırgan
davranış gösterdikleri gerekçesiyle başvuruculara güç kullanıldığı, dolayısıyla
başvurucuların haklarında görevi yaptırmamak için direnme suçuna ilişkin
soruşturma başlatıldığı anlaşılmaktadır.
54. Elbette bireylerin kolluk görevlilerinin görevlerini
yapmalarını engeller biçimde davranışlarının mevcut olması hâlinde
engellemeleri ortadan kaldırmak amacıyla ve bu amaçla orantılı olacak ölçüde
görevlilerin zor kullanma yetkilerinin bulunduğu kabul edilmektedir. Buna
karşın zor kullanma yetkisi, yalnızca başkaca tedbir alınmasının yetersiz kaldığı
hâllerde ve direnişi kırmak amacıyla orantılı kullanıldığı takdirde kötü
muamele olarak nitelendirilmeyecektir. Kullanılan gücün zorunlu ve orantılı
olduğu hususundaki ispat yükümlülüğü ise kamu makamlarına aittir.
55. Başvurucuların arama yapılmasını engeller şekilde
davranış gösterdikleri için güç kullanımının gerekli olduğu kolluk belgelerine
ve ifadelerine yansımıştır. Buna karşın başvurucular hakkında görevi
yaptırmamak için direnme suçunu işledikleri isnadıyla açılan davanın sonunda
derece mahkemesince başvurucuların görevlilere direndiğine dair somut delil
bulunmaması nedeniyle beraatlerine karar verilmiştir. Her ne kadar karar
kesinleşmemiş ise de yargılamanın sadece vekâlet ücreti yönünden istinaf
aşamasında devam etmekte olduğu dikkate alındığında başvurucuların arama
yapılmasına engel oldukları yönündeki iddianın yargı makamları tarafından kabul
edilmediği anlaşılmıştır. Başvuruya yansıyan olgular doğrultusunda Savcılığın
kabulünün aksine Asliye Ceza Mahkemesince ulaşılan kanaatten farklı bir sonuca
ulaşılmasını gerektirir bir durum tespit edilmemiştir.
56. Kaldı ki somut olay koşullarında kolluk tarafından
güç kullanılmasının gerekli olduğu kabul edilse dahi orantılılığı hususunda
ciddi sorunlar bulunduğu gözlemlenmiştir. Kolluk makamının orantılı güç
kullanıldığı iddiası soruşturma makamınca kabul edilerek Savcılık kararına esas
alınmıştır. Ancak kararda başvurucuların yaralanmalarının niteliği ve oluş
şekli irdelenmeden uygulanan gücün orantılı olduğu tespitiyle yetinildiği
görülmüştür. Diğer taraftan Asliye Ceza Mahkemesinin beraat hükmü gerekçesinde,
kullanılan gücün orantısız olduğu değerlendirmesine yer verildiği
anlaşılmıştır.
57. Kolluk görevlilerinin güç kullanımı neticesinde
birinci başvurucu Ahmet Endes'in burun kemiği kırılmış, üçüncü başvurucu Mehmet
Endes'in kaburgasında kırık meydana geldiği gibi vücudunun birçok yerinde
morluk ve sıyrık oluşmuştur. Bu bağlamda olay yerinde yaklaşık on beş polis
memurunun bulunduğu, başvurucuların yanında silah benzeri bir aracın olmadığı,
başvurucuların yüzünde veya kaburgasında kırık oluşacak şekilde meydana gelen
yaralamalarının niteliği dikkate alındığında uygulanan bedensel gücün orantılı
olduğu hususunun kamu makamlarınca ortaya konulamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
58. Bu tespitten sonra kolluk görevlileri tarafından
gerçekleştirilen eylemin hangi boyuta ulaştığı değerlendirilmelidir. Bu
kapsamda somut olay bir bütün olarak değerlendirildiğinde özellikle
başvurucular Ahmet Endes ve Mehmet Endes'te yarattığı etki nazara alındığında
eylemin eziyet olarak nitelendirilmesi mümkün görülmüştür.
59. Diğer taraftan başvurucular Gülümser Endes ve Zeynep
Endes hakkında Savcılıkça sağlık raporu düzenlenmediği için başvurucuların
yaralanıp yaralanmadığı, yaralanma gerçekleşmişse bunun niteliği bilinmemektedir.
Savcılık kararında başvurucular arasında ayrım yapılmaksızın hepsine güç
kullanıldığı belirtilmiş, başvurucu Zeynep Endes'in güç kullanımı neticesinde
yaralandığı kabul edilmiş ise de kararda genel ifadeler kullanıldığı ve kolluk
görevlilerinin Zeynep Endes'in kendi kendini duvara vurmak suretiyle
yaralandığını beyan ettikleri de nazara alındığında kullanılan gücün veya
meydana gelmişse yaralanmanın mahiyeti tespit edilememiştir. Bu aşamada
olguların gerçekliği konusunda kanaat oluşmadığından başvurucular Gülümser
Endes ve Zeynep Endes hakkında kötü muamele yasağının maddi boyutu itibarıyla
bir inceleme yapılmasına olanak bulunmadığı değerlendirilmiştir.
60. Açıklanan gerekçelerle başvurucular Ahmet Endes ve
Mehmet Endes yönünden Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence
altına alınan eziyet yasağının maddi boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
b. Eziyet
Yasağının Usul Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia
i. Genel
İlkeler
61. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma
hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün bir usul boyutu bulunmaktadır. Bu
usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı
olayının sorumlularının belirlenmesini, gerekiyorsa cezalandırılmasını
sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir
soruşturmanın temel amacı söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir
şekilde uygulanmasını güvenceye almak, kamu görevlilerinin ya da kurumlarının
karıştığı olaylarda bunların sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için
hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110).
62. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve
cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Bu mümkün olmazsa madde,
sahip olduğu öneme rağmen pratikte etkisiz hâle gelecek ve bazı hâllerde devlet
görevlilerinin fiilî dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan
kişilerin haklarını istismar etmeleri mümkün olacaktır (Tahir Canan, §
25).
63. Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların
tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli
olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edilebilmesi için
soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve
sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplaması gerekir.
Dolayısıyla kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma bağımsız bir
şekilde, hızlı ve derinlikli yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle yetkililer,
olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı; soruşturmayı sonlandırmak ya
da kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara
dayanmamalıdır. Bu kapsamda yetkililer diğer deliller yanında görgü
tanıklarının ifadeleri ile kriminalistik bilirkişi incelemeleri dâhil söz
konusu olayla ilgili kanıtları toplamak için alabilecekleri bütün makul
tedbirleri almalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114).
64. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi
ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde
uygulanmasını ve sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap
vermelerini sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların
kullanılması yükümlülüğüdür. Diğer taraftan burada yer verilen değerlendirmeler
hiçbir şekilde Anayasa’nın 17. maddesinin başvuruculara üçüncü tarafları adli
bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı, tüm yargılamaları
mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği
anlamına gelmemektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 113).
65. Soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde
edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması,
bunun yanı sıra söz konusu kararın vücut bütünlüğüne yönelik müdahalenin
Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup
olmadığına yönelik bir değerlendirme içermesi de gerekmektedir (Cemil
Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 99).
ii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
66. Başvurucuların tamamı kolluk görevlilerinin
kendilerini darbettiklerini iddia ederek kolluk görevlilerinden şikâyetçi
olmuştur. Başvurucular Ahmet Endes ve Mehmet Endes hakkında sağlık raporu
alınmış, başvurucuların vücudunda kemik kırığı oluşacak derecede ağır
yaralanmaların meydana geldiği raporlarla tespit edilmiştir. Buna karşın
başvurucular Gülümser Endes ve Zeynep Endes hakkında sağlık raporu
aldırılmamıştır. Dolayısıyla bu başvurucuların yaralanıp yaralanmadığı veya ne
ölçüde yaralandığı raporla ortaya konulmamıştır.
67. Kolluk tarafından kendilerine güç kullanıldığı
kişilerin kötü muameleye maruz kalıp kalmadığının tespiti amacıyla alınan
sağlık raporları, bu hususta bir şikâyet bulunması hâlinde değerlendirmeye esas
oluşturacak en önemli kanıtlardan biri olup devletin Anayasa'nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrasındaki yükümlülüğüne aykırı davranmadığını ispatlayabileceği
nitelikte bir belgedir. Üçüncü kişi konumunda bulunan doktorlar tarafından
-iddia ve savunmadan bağımsız bir şekilde- gözleme dayalı bulguların tespit
edilmesi suretiyle olaydan hemen sonra hazırlanan raporlar, maddi gerçeğe
ulaşmayı sağlayan yegâne araçtır (benzer yöndeki karar için bkz. Salih
Şahin, B. No: 2016/13964, 28/1/2020, § 85).
68. Bu durumda soruşturma makamınca eksik araştırma
yapılarak başvurucular Zeynep Endes ve Gülümser Endes hakkında sağlık raporu
düzenlenmemesi, başvurucuların kötü muameleye maruz kalma iddialarını
savunulabilir olmaktan çıkarmayacaktır. Dolayısıyla başvurucuların tamamının
darbedilme iddialarının savunulabilir olduğu değerlendirilerek etkili
soruşturma yapılması beklentileri meşru kabul edilmiştir.
69. Kötü muamele yasağı çerçevesinde bireyi kamu
görevlilerinin hukuka aykırı kuvvet kullanımına karşı korumak maksadıyla
güvence altına alınan etkili bir soruşturmanın varlığından söz edilebilmesi
için her şeyden önce soruşturma makamlarının tarafsız bir biçimde, özenli
davranarak maddi gerçeğe ulaşma çabası içinde olması gerekmektedir. Bu kapsamda
soruşturma makamlarından olaya dair tüm delilleri toplaması ve bu delilleri
nesnel bir analizle yorumlayarak hukuki sonuca ulaşması beklenmektedir.
70. Arama sırasında görevli olan kolluk görevlilerinden
yaralananların şikâyetçi olarak beyanları yine başka kolluk görevlileri
tarafından alınmış, soruşturma sonunda Savcılık tarafından bu görevlilerin
şüpheli sıfatıyla haklarında kovuşturma yapılmamasına karar verilmiştir. Diğer
bir ifadeyle başvurucular Ahmet Endes ve Mehmet Endes'in kendilerini yaralayan
kolluk memurlarını teşhis edebileceklerini beyan etmelerine karşın
başvuruculara teşhis işlemi yaptırılmamış, yaralamadan sorumlu olabilecek
şüpheli polislerin kimlikleri tespit edilmemiştir. Sadece olay sırasında
yaralanan ve başvuruculardan şikâyetçi olan üç polis memurunun şikâyeti tespit
edildikten sonra bu memurlar şüpheli olarak belirlenmiş ancak savunmaları
alınmadan haklarında kovuşturulma yapılmamasına karar verilmiştir. Arama
sırasında yaklaşık on beş memurun bulunduğu dikkate alındığında diğer
memurların şüpheli veya tanık olarak ifadelerine başvurulmama nedeni Savcılık
kararından anlaşılamamıştır.
71. Diğer taraftan başvuruculardan Zeynep Endes ve
Gülümser Endes'in olaya ilişkin beyanı alınmamış, başvuruculara şikâyet ve
delilleri sorulmamıştır. Kısaca başvurucuların soruşturmaya katılımı
sağlanmamıştır. Ayrıca başvurucuların darbedildiklerini iddia ettikleri olayın
geçtiği yeri gösterir kamera kayıtlarının temin edilmesi talep edilmişse de
Savcılığın bu yönde bir araştırma yapıp yapmadığı soruşturma dosyasına
yansımamıştır.
72. Yapılan soruşturma sonunda başvuruculara orantılı güç
kullanıldığını kabul eden Savcılık kararında başvurucuların iddialarını
doğrulayan tanık beyanları tartışılmamış, yaralanmaların ağırlığı hususunda bir
açıklama yapılmamıştır. Belirtilen bu tespitler ışığında maddi gerçeğin ortaya
çıkarılması için gerekli delillerin toplanması ve takdiri konusunda Savcılıkça
yapılan soruşturmada, Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence
altına alınan kötü muamele yasağı açısından gerekli özenin gösterilmediği
değerlendirilmiştir.
73. Açıklanan gerekçelerle başvurucular Ahmet Endes ve
Mehmet Endes yönünden Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence
altına alınan eziyet yasağının, Gülümser Endes ve Zeynep Endes yönünden kötü
muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
74. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
75. Başvurucular; ihlalin tespit edilmesi ve her
başvurucu için 100.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminata karar verilmesi
talebinde bulunmuştur.
76. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B.
No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
77. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
78. Başvuruda, başvurucular Ahmet Endes ve Mehmet Endes
yönünden kolluk güçlerinin orantısız güç kullanması nedeniyle eziyet yasağının
maddi boyutuyla, buna ilişkin etkili soruşturma yapılmaması nedeniyle de eziyet
yasağının usul boyutuyla ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Eziyet yasağının
maddi boyutuna yönelik ihlalin kolluk görevlilerinin eyleminden, usul boyutuna
yönelik ihlalin ise öncelikle Cumhuriyet Başsavcılığının kararından kaynaklandığı
anlaşılmıştır. Ayrıca başvurucular Gülümser Endes ve Zeynep Endes yönünden
etkili soruşturma yapılmaması nedeniyle de kötü muamele yasağının usul
boyutuyla ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Kötü muamele yasağının usul
boyutuna yönelik ihlalin yine Cumhuriyet Başsavcılığının kararından
kaynaklandığı anlaşılmıştır.
79. Bu durumda kötü muamele/eziyet yasağının usul
boyutuna yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden soruşturma,
ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş, yeniden soruşturma kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden soruşturma yapılmak üzere ilgili Cumhuriyet başsavcılığına
gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
80. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin
başvurucuların uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı
açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün
sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için eziyet/kötü muamele yasağının ihlali
nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucular Ahmet Endes ve Mehmet Endes'e ayrı ayrı net 65.000
TL, başvurucular Gülümser Endes ve Zeynep Endes'e ayrı ayrı net 20.000 TL
manevi tazminat ödenmesine, tazminata ilişkin diğer taleplerin reddine karar verilmesi
gerekir.
81. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 3.600 TL vekâlet
ücretinden oluşan yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucular Ahmet Endes ve Mehmet Endes yönünden
eziyet yasağının, başvurucular Gülümser Endes ve Zeynep Endes yönünden kötü
muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. 1. Başvurucular Ahmet Endes ve Mehmet Endes yönünden
Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan eziyet
yasağının maddi ve usul boyutu itibarıyla İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Başvurucular Gülümser Endes ve Zeynep Endes yönünden
Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele
yasağının usul boyutu itibarıyla İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin kötü muamele/eziyet yasağının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak
üzere İslahiye Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucular Ahmet Endes ve Mehmet Endes'e AYRI AYRI
net 65.000 TL, başvurucular Gülümser Endes ve Zeynep Endes'e AYRI AYRI net
20.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin
REDDİNE,
E. 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 15/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.