TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İNAN GÖK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/1936)
|
|
Karar Tarihi: 28/1/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Hikmet Murat AKKAYA
|
Başvurucu
|
:
|
İnan GÖK
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumu disiplin kurulu kararına
karşı yapılan şikâyetin infaz hâkimliği tarafından kabul edilmesi üzerine
ilgili Cumhuriyet başsavcılığınca yapılan itirazın başvurucuya bildirilmemesi
ve yeterli bir gerekçe gösterilmeden itirazın kabul edilmesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 22/12/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. UYAP'tan temin edilen bilgilere göre başvurucu,
Anayasal düzeni zorla değiştirmeye çalışmaktan dolayı ağırlaştırılmış müebbet
hapis cezasıyla cezalandırılmıştır. Başvurucu hakkında düzenlenen 16/1/2020
tarihli müddetnameye göre başvurucunun hak ederek salıverilmeden
yararlanamayacağı, infazın ömür boyu devam edeceği anlaşılmıştır. Başvurucu
hâlihazırda Edirne F tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda
tutulmaktadır.
9. 23/3/2017 tarihinde yapılan bir duruşma sonrasında
başvurucunun Edirne F tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna girişi
yapılmıştır. Üst araması yapılırken başvurucunun kendisini bilerek yere
bıraktığı ve odaya gitmeye direndiği anlaşılmaktadır. Düzenlenen tutanakta
ayrıca başvurucunun "Sohbet hakkımız engellenemez, yayın hakkımız
engellenemez." şeklinde slogan attığı, bunun yanında "Sizinle
görüşeceğiz, siz beni taşımak zorundasınız, taşımıyorsanız bırakın bu işi, ben
direneceğim siz de beni ister istemez taşıyacaksınız, taşımıyorsanız bırakın bu
işi gidin, biz size beni odaya götürmenin hesabını soracağız."
şeklinde tehditler savurduğu belirtilmiştir.
10. Edirne F tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz
Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu (Disiplin Kurulu) 31/3/2017 tarihli kararıyla
başvurucuyu 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun'un 44. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (j) bendi ve
aynı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince 11 gün hücre hapsi
cezası ile cezalandırmıştır. Disiplin Kurulu; eylemlerin başlangıç, gelişim ve
sonuçlanmasının kısa sürede gerçekleştiğini ve başvurucunun daha önceki
kaldırılmamış disiplin cezaları olduğunu dikkate alarak karar verdiğini de
belirtmiştir.
11. Anılan karara karşı yapılan şikâyet sonrasında Edirne
1. İnfaz Hâkimliğince (İnfaz Hâkimliği) duruşma açılmasına karar verilmiştir.
12/10/2017 tarihli son duruşma sonrasında Cumhuriyet savcısının mütalaasının
alınması için dosya 19/10/2017 tarihinde Edirne Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilmiştir.
12. Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı, Disiplin Kurulu
kararının "kanun, tüzük ve yönetmeliklere uygun olduğunu"
belirterek itirazın reddine karar verilmesi yönünde 20/10/2017 tarihinde
mütalaada bulunmuştur. İnfaz Hâkimliğinin 1/11/2017 tarihli kararıyla
Cumhuriyet savcısının mütalaasına aykırı olarak şikâyet kabul edilmiş ve
Disiplin Kurulu kararı kaldırılmıştır. Bununla birlikte gerekçeli kararda,
Cumhuriyet savcısının mütalaasının içeriğinden bahsedilmemiştir. Bu kapsamda
duruşma sırasındaki başvurucunun ifadeleri, tanık olarak dinlenilen Ceza İnfaz
Kurumu görevlilerinin beyanları ve kamera görüntülerinin incelenmesi
neticesinde başvurucunun Ceza İnfaz Kurumu görevlilerine dosya kapsamında yer
alan sözleri söylemesinin eyleme ve olağan akışa uygun bulunmadığı tespit
edilmiştir. Bu itibarla da başvurucunun üzerine atılı kurum görevlilerine
hakaret veya tehditte bulunma eylemini işlediğinin sabit olmadığı vicdani
kanaatine varılmıştır. Diğer taraftan başvurucunun eyleminin kabul edilmiş
hâliyle 5275 sayılı Kanun'un 40. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendi
veya 42. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendinde yer alan maddelerde
tanımlanan disiplin suçlarını oluşturma ihtimali bulunmakla birlikte Disiplin
Kurulu kararının gerekçesi yerinde görülmediğinden verilen daha ağır cezanın
iptal edilmesinin gerektiği ifade edilmiştir. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı
İnfaz Hâkimliği Kanunu'nda infaz hâkimliklerinin verebileceği kararların
sayıldığı, bunlar içinde kararın düzeltilmesi olanağının bulunmadığı, bu
nedenle ancak hukuksal hata bulunması hâlinde, verilen kararın iptal
edilebileceği kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
13. Söz konusu karar Edirne Cumhuriyet Başsavcılığına
7/11/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir. 8/11/2017 tarihinde sunulan itiraz
dilekçesinde; kararın itirazen kaldırılması, itirazın yerinde görülmemesi
durumunda incelenmek üzere dosyanın Edirne Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine
gönderilmesi talep edilmiştir. İtiraz dilekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"İtiraz Nedenleri :
Tanık beyanları, olay tutanağı ve disiplin cezası kararı içeriğine göre,
şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi yerinde
görülmemiştir."
14. Cumhuriyet savcısının itirazının başvurucuya tebliğ
edilip edilmediğine ilişkin olarak Edirne 1. İnfaz Hâkimliğinden bilgi
istenmiştir. Anayasa Mahkemesine gönderilen cevap yazısında söz konusu itiraz dilekçesinin
başvurucuya tebliğ edilmediği belirtilmiştir.
15. İnfaz Hâkimliği ileri sürülen itirazı yerinde
görmeyerek dosyayı 8/11/2017 tarihinde itiraz merciine göndermiştir. Bu arada
gerekçeli kararın bir suretinin başvurucunun infaz dosyasına, bir suretinin de
başvurucuya tebliğ edilmesi için aynı gün Edirne F tipi Yüksek Güvenlikli
Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna müzekkere yazılmıştır. Söz konusu İnfaz Hâkimliği
kararı başvurucuya 16/11/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
16. Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde
Cumhuriyet savcısının itirazı, Edirne 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/11/2017
tarihli kararıyla usul ve yasaya uygun bulunmuş ve itirazın kabulü ile
başvurucunun Disiplin Kurulu kararına yaptığı şikâyetin reddine kesin olarak
karar verilmiştir. Kararın içeriği şöyledir:
"Edirne 1. İnfaz Hakimliğinin
01.11.2017 tarih 2017/1197 Esas 2017/2438 Karar sayılı kararına karşı
Cumhuriyet Savcısı U. Y. tarafından itirazda bulunulmuş olmakla, dosya heyetçe
incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza
İnfaz Kurumunda hükümlü İnan Gök'ün; 15.05.2017 tarihli dilekçesiyle, Edirne F
Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 31.03.2017 tarih 2017/424
Karar numaları kararı itirazda bulunduğu, Edirne 1. İnfaz Hakimliğinin 01.11.2017
tarih 2017/1197 Esas 2017/2438 Karar sayılı kararı ile şikayetçi hükümlünün
şikayetinin kabulüne, Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Eğitim
Kurulu'nun 31.03.2017 tarih 2017/424 Karar sayılı kararının kaldırılmasına
karar verlidiği,
Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza
İnfaz Kurumu hükümlüsü İnan Gök hakkında, Edirne 1. İnfaz Hakimliğince verilen
01.11.2017 tarih 2017/1197 Esas 2017/2438 Karar sayılı karara Cumhuriyet
Savcısı U. Y. itiraz etmiş olmakla ilgili karar ve ekleri mahkeme heyetince
tetkik olundu.
K A R A R :Yukarıda açıklanan gerekçeler
ile;
Edirne 1. İnfaz Hakimliğinin 01.11.2017
tarih 2017/1197 Esas 2017/2438 Karar sayılı kararına itiraz eden Cumhuriyet
Savcısının itirazı usul ve yasaya uygun bulunmakla, İTİRAZIN KABULÜNE,
Hükümlünün Edirne F Tipi Yüksek
Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 31.03.2017 tarih 2017/424 Karar
numaları kararına yaptığı şikayetin reddine,
İtiraz evrakının Edirne 1.İnfaz
Hakimliğine iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu
oybirliğiyle kesin olarak karar verildi. 17.11.2017"
17. İtiraz merciinin kesin nitelikteki kararı başvurucuya
27/11/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 22/12/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
19. Başvurucunun hücre cezasının infaz edilip
edilmediğine ilişkin olarak Edirne F tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz
Kurumundan 28/3/2018 tarihinde bilgi istenmiştir. Anayasa Mahkemesine
gönderilen cevabi yazıdan başvurucu hakkında tesis edilen hücre cezasının
infazına 20/3/2018 tarihinde başlandığı anlaşılmıştır.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
20. 5275 sayılı Kanunu’nun "Hücreye koyma"
kenar başlıklı 44. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Hücreye koyma cezası, hükümlünün
eylemlerinin nitelik ve ağırlığına göre bir günden yirmi güne kadar, açık
havaya çıkma hakkı saklı kalmak üzere, geceli ve gündüzlü bir hücrede tek
başına tutulması ve her türlü temastan yoksun bırakılmasıdır.
(2) Bir günden on güne kadar hücreye
koyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
...
j) Kurum görevlilerine hakaret veya
tehditte bulunmak."
21. Olayların olduğu tarihte 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz
hâkimliğince şikâyet üzerine verilen kararlar" kenar başlıklı 6.
maddesinin ilgili kısmı şu şekildeydi:
"Şikâyet başvurusu, 5 inci maddede
yazılı sürenin geçmesinden sonra veya infaz hâkimliğinin görev ve yetki alanı
dışında kalan bir işlem veya faaliyete karşı ya da başvuru hakkı olmayan
kimselerce yapılmışsa infaz hâkimi, başvuru dilekçesini esasa girmeden
reddeder; şikâyet başvurusu başka bir yargı merciinin görevi içerisinde ise o
mercie gönderir.
...
İnfaz hâkimi, inceleme sonunda şikâyeti
yerinde görmezse reddine; yerinde görürse, yapılan işlemin iptaline ya da
faaliyetin durdurulmasına veya ertelenmesine karar verir.
İnfaz hâkimi, bu Kanunda hüküm bulunmayan
hallerde 4.4.1929 tarihli ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu
hükümlerine göre inceleme ve işlemlerini yürütür ve kararını verir.
İnfaz hâkiminin kararlarına karşı
şikâyetçi veya ilgili Cumhuriyet savcısı tarafından, tebliğden itibaren bir
hafta içinde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine göre acele itiraz
yoluna gidilebilir.
İtiraz, infaz hakimliğinin kurulduğu yer
ağır ceza mahkemesine (…) yapılır. İnfaz hâkimi aynı zamanda bu mahkemenin
üyesi olduğu takdirde itirazla ilgili karara katılamaz."
22. 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 7. maddesinin (2)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve
diğer kanunlarda yer alan acele itirazlar hakkında Ceza Muhakemesi Kanununun
itiraza ilişkin hükümleri uygulanır."
23. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun "İtiraz olunabilecek kararlar" kenar başlıklı 267.
maddesi şöyledir:
"(1) Hâkim kararları ile kanunun
gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir."
24. 5271 sayılı Kanun'un "İtirazın Cumhuriyet
savcısına ve karşı tarafa tebliği ile inceleme ve araştırma yapılması"
kenar başlıklı 270. maddesi şöyledir:
"(1) İtirazı inceleyecek merci,
yazı ile cevap verebilmesi için itirazı, Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa
bildirebilir. Merci, inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde
bunların yapılmasını da emredebilir.
(2) (Ek: 11/4/2013-6459/20 md.) 101 ve
105 inci maddeler uyarınca yapılan itiraz üzerine Cumhuriyet savcısından görüş
alınması durumunda, bu görüş şüpheli, sanık veya müdafiine bildirilir. Şüpheli,
sanık veya müdafii üç gün içinde görüşünü bildirebilir."
25. 5271 sayılı Kanun'un "Kararların gerekçeli
olması" kenar başlıklı 34. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Hâkim ve mahkemelerin her türlü
kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230 uncu
madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da
gösterilir."
B. Uluslararası
Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
26. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes medeni hak ve
yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen
suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız
bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve
açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
27. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre hükümlü
ve tutuklu olanlar Sözleşme kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin
tamamına kural olarak sahiptir (Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), B. No:
74025/01, 6/10/2005, § 69).
28. AİHM, çelişmeli yargılama hakkının ilke olarak ulusal
hukuk sisteminin bağımsız bir üyesi tarafından -savcı gibi- mahkemenin kararını
etkilemek üzere toplanan kanıtlar ve sunulan mütalaalarla ilgili olarak bir
hukuk ya da ceza davasının taraflarına bilgi verilmesi ve bu taraflara da görüş
bildirme olanağının tanınması anlamına geldiğini vurgulamıştır (Göç/Türkiye,
B. No: 36590/97, 9/11/2000, § 34; Sağır/Türkiye, B. No: 37562/02,
19/10/2006, §§ 25-27; Miran/Türkiye, B. No: 43980/04, 21/4/2009).
29. Adil yargılanma hakkının en önemli usule ilişkin
güvencelerinden biri de silahların eşitliği ilkesidir. Hem cezai hem de cezai
olmayan davalarda uygulanan bu ilke, bir davada tüm taraflara talep ve
açıklamalarını diğer tarafa göre dezavantajlı olmayacak şekilde ileri
sürebilmeleri için makul bir fırsat verilmesini gerektirir (Kress/Fransa,
B. No: 39594/98, 7/6/2001, § 72).
30. Ancak silahların eşitliğinin denetlenmesinde esas
olan, eşitlik denetimine konu olan işlemin yargılamadaki önemidir. AİHM,
silahların eşitliği ilkesine uyulup uyulmadığını denetlerken somut olayda
şikâyet konusu eşitsizliğin yargılamayı fiilen ve gerçekten adaletsiz kılıp
kılmadığına bakmaktadır (Kremzov/Avusturya, B. No: 12350/86, 21/9/1993,
§ 75). Davanın taraflarından birinin iddiası karşısında diğer tarafa bu iddiaya
karşı savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmıyorsa
silahların eşitliği açısından ihlal doğabilmektedir (De Haes ve
Gijsels/Belçika, B. No: 19983/92, 24/2/1997, § 58).
31. AİHM içtihadına göre bir mahkemenin davaya yaklaşımı,
başvurucunun iddialarına yanıt vermekten ve başvurucunun temel şikâyetlerini
incelemekten kaçınmalarına neden olması hâlinde Sözleşme’nin 6. maddesi davanın
hakkaniyete uygun bir biçimde incelenmesi hakkı bakımından ihlal edilmiş olur (Kuznetsov/Rusya,
B. No: 184/02, 11/4/2007, §§ 84-85).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
32. Mahkemenin 28/1/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
33. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini
önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun
olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım
talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Silahların
Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
34. Başvurucu, Cumhuriyet savcısının itirazına dair
diyecekleri sorulmadan karar verildiğini, hangi tarihte ve hangi gerekçeyle
İnfaz Hâkimliği kararına itiraz edildiğini öğrenemediğini, silahların eşitliği
ilkesi gereğince Cumhuriyet savcısının mütalaa ve itirazlarının bildirilmesi
gerektiğini, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
35. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar
başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşrû vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
36. Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı
kapsamında, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri yönünden
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
37. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel
başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia
edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra
Sözleşme'nin ve Türkiye’nin de taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokollerin
kapsamına girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında
kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında
değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
38. Sözleşme’nin 6. maddesinde, adil yargılanmaya ilişkin
hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir
suç isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek
hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla bahsedilen hâller
dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular,
Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz
(Onurhan Solmaz, § 23).
39. Başvuruya benzer olaylarda uygulanacak ilkeler
Anayasa Mahkemesinin Cihan Yeşil (B. No: 2013/8635, 6/5/2015, § 35)
kararında ortaya konmuştur. Adı geçen karara konu olayda başvurucunun yirmi gün
süreyle hücreye koyma disiplin cezasının infazıyla haberleşme veya iletişim
araçlarından ve ziyaretçi kabulünden yoksun bırakılması sonucu ortaya
çıkacağından disiplin cezasının kişisel hak ve bu bağlamda medeni hak
niteliğinde olduğu, söz konusu disiplin cezasından dolayı yaptığı şikâyetin
infaz hâkimliği tarafından incelenmesinin medeni hak ve yükümlüklere ilişkin
uyuşmazlık kapsamında kaldığı kabul edilmiştir. Yine Emrah Yayla ([GK],
B. No: 2017/38732, 6/2/2020) kararında beş gün süreyle verilen hücre cezasına
ilişkin yapılan başvurunun medeni hak ve yükümlüklere ilişkin uyuşmazlık
kapsamında kaldığı kabul edilerek aynı içtihat devam ettirilmiştir.
40. Somut olayda da başvurucunun 11 gün süreyle hücreye
koyma disiplin cezasının infazı, haberleşme veya iletişim araçlarından ve
ziyaretçi kabulünden yoksun bırakılması sonucunu ortaya çıkardığından disiplin
cezasının kişisel hak ve bu bağlamda medeni hak niteliğinde olduğu, söz konusu
disiplin cezasından dolayı yaptığı şikâyetin İnfaz Hâkimliği tarafından
incelenmesinin de medeni hak ve yükümlüklere ilişkin uyuşmazlık kapsamında
kaldığı kabul edilmiştir.
41. Diğer taraftan başvurunun ileri sürdüğü ihlal
iddialarının niteliği nazara alınarak başvurunun kabul edilebilirlik
kriterlerinden biri olan anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriteri
yönünden de incelenmesi gerekir.
42. 6216 sayılı Kanun’un "Bireysel başvuruların
kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi" kenar başlıklı 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, Anayasanın uygulanması
ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi
açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı
başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar
verebilir."
43. Anayasa Mahkemesi, somut olaya benzer nitelikte
anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriteri kapsamında uygulanabilecek
ilkeleri İbrahim Kızılkaya (B. No: 2014/2517, 5/4/2017, §§ 23-36) ve Emine
Demir Özden (B. No: 2014/13769, 22/11/2017, §§ 24-33) kararlarında
göstermiştir. Ancak mevcut başvuruya konu olayın anılan kararlarla benzer
nitelikte olmadığı anlaşılmıştır. Nitekim somut olayda lehe verilen bir İnfaz
Hâkimliği kararı sonrasında Cumhuriyet savcısının itirazı üzerine şikâyetin
kesin olarak reddedilmesiyle başvuru sonuçlanmıştır. Bu durumda başvurucunun
yorumlarını gerektirebilecek değerlendirmeler yapıldığı, Cumhuriyet savcısının
itirazının tebliğ edilmemesinin başvurucuyu önemli ölçüde dezavantajlı konuma
soktuğu ve başvurucuya ciddi anlamda zarar verildiği kanaatine varılmıştır.
44. Dolayısıyla açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve
kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de
bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
i. Genel
İlkeler
45. Ceza davaları ile medeni hak ve yükümlülüklere
ilişkin davaların usul kuralları da dâhil olmak üzere yargılamanın tüm
aşamalarında silahların eşitliği ilkesi ve çelişmeli yargılama hakkının güvence
altına alınarak adil yargılanma hakkının korunması hukuk devleti olmanın bir
gereğidir. Asıl kural; tarafların eşit şartlarda yargılamaya katılımının
sağlanması, gösterdikleri kanıtlardan ve sundukları görüşlerden bilgi sahibi
olabilmeleri ve bunlarla ilgili görüşlerini bildirebilme imkânının kendilerine
verilmesidir (Taylan Özgür Tor, B. No: 2013/2454, 12/3/2015, § 43).
Bireylerin aleyhlerine başlatılan dava ve diğer yargısal süreçlerden haberdar
edilmeleri, bunlara ilişkin dilekçe ve talep yazılarının kendilerine tebliğ
edilmesi; savunma yapabilme, iddia ve görüşlerini dile getirebilme imkânının
korunması bakımından büyük önem taşımaktadır (Hacı Karabulut, B. No:
2017/14871, 9/10/2019,§ 30).
46. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü
bir başvuruda bu konudaki ilkeleri belirlemiştir. Anılan başvuruda Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamenin tebliğ edilmediği şikâyetini
incelemiştir. Anayasa Mahkemesince, başvurucunun Yargıtay önündeki başarı
şansını zedeleyen her türlü mütalaadan haberdar edilme hakkına sahip olduğu ve
tebliğnamenin niteliğine rağmen başvurucuya tebliğnameye karşı yazılı görüş
bildirme olanağının tanınmamasının başvurucunun silahların eşitliği ve
çelişmeli yargılama ilkelerini ihlal ettiği sonucuna varılmıştır (Gürhan
Nerse, B. No: 2013/5957, 30/12/2014, §§ 33-40).
47. Öte yandan adil yargılanma hakkının güvencelerinden
olan çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkeleri mutlak değildir. Bazı
durumlarda birtakım zorunluluklar veya daha üstün değerdeki bir kamusal yarar
gözetilerek bu ilkelerin gereklerinin belli ölçüde yumuşatılması ve bunlara
aykırı tedbirler alınması mümkündür. Dolayısıyla çelişmeli yargılama ve
silahların eşitliği ilkelerine aykırı işlemlerin yapılması tek başına adil
yargılanma hakkının ihlal edilmesi sonucunu doğurmaz. Sözü edilen ilkelere
aykırı işlemlerin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğinden söz edilebilmesi
için bu aykırılığın -bir bütün olarak bakıldığında- yargılamanın hakkaniyetini
zedelemiş olması gerekir (Hacı Karabulut, § 32).
48. Çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerine
aykırılığın yargılamanın hakkaniyetini zedeleyip zedelemediği
değerlendirilirken yargılamanın bütününe bakılması gerekmektedir. Bu çerçevede
çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerine aykırılığın sonuçlarının
yargılamanın ilerleyen safhalarında giderildiği veya en azından giderilme
imkânının bulunduğu hâllerde söz konusu aykırılığın bir bütün olarak
yargılamanın hakkaniyetinin zedelendiği sonucuna ulaşılamayacak ve bu durumda
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden söz edilemeyecektir (Hacı Karabulut,
§ 33).
ii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
49. 4675 sayılı Kanun hükümlerine göre şikâyet
başvurularında tüketilmesi gereken son başvuru yolu itiraz aşaması olup itiraz
incelemesinden geçen kararlara karşı olağan bir kanun yolu bulunmamaktadır.
Olayların geçtiği tarihte bu kanun yoluna ilişkin düzenlemeleri içeren 4675
sayılı Kanun 6. maddesinde ise "acele itiraz" kanun yolundan
bahsedilmektedir. Ancak 5320 sayılı Kanun'un 7. maddesi gereği "acele
itirazlar" hakkında 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "itiraz"
kanun yoluna ilişkin hükümleri uygulanacaktır.
50. Mevcut başvuru kapsamından başvurucu hakkında
başlatılan disiplin soruşturmasına istinaden hücre cezası verildiği ve bu
cezaya karşı yapılan şikâyet sonucunda İnfaz Hâkimliğinin başvurucu hakkında
tesis edilen hücre cezasını hukuka uygun bulmayarak kaldırdığı anlaşılmıştır.
Bununla birlikte Cumhuriyet savcısının itirazı üzerine Ağır Ceza Mahkemesi
şikâyeti kesin olarak reddetmiştir. Başvurucu, itirazın ne olduğunu
bilmediğinden ve itiraz dilekçesinin kendisine gönderilmediğinden
yakınmaktadır.
51. İtiraz dilekçesi, hâkimliğin kararının yeniden gözden
geçirilmesi sürecini başlatan ve sonuçları itibarıyla esaslı nitelikte bir usul
işlemidir. Bu işlem üzerine hâkimliğin itiraz dilekçesine konu talep yönünde
kararını değiştirme veya istemi yerinde görmediği takdirde dosyayı ağır ceza
mahkemesine gönderme mecburiyeti ve sonuçta başvurucu aleyhine bir karar
verilmesi ihtimali doğmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun Cumhuriyet
başsavcılığının itirazından haberdar edilmesi, itiraz dilekçesi içeriğindeki
iddialara karşı savunmalarda bulunabilmesi bakımından büyük önem taşımaktadır.
Aksi takdirde başvurucunun Cumhuriyet başsavcılığının iddialarına karşı görüş
bildirme imkânı elinden alınarak anılan merci karşısında zayıf ve dezavantajlı
bir konuma düşebileceği açıktır.
52. Somut olayda İnfaz Hâkimliği kararının başvurucuya
tebliğinin yapılmasından 1 (bir) gün sonra itiraz mercii Cumhuriyet savcısının
başvurusu üzerine şikâyeti kesin olarak reddetmiştir. Söz konusu olayda İnfaz
Hâkimliğinin gerekçeli kararında Cumhuriyet savcısı mütalaasının içeriğine yer
verilmediği, Cumhuriyet savcısının başvurucu aleyhine kanun yoluna başvurduğu,
itiraz dilekçesinin başvurucuya tebliğinin yapılmadığı, bunun doğal bir sonucu
olarak da makul bir süre beklenmeden başvurucu aleyhine kesin olarak karar
verildiği açıktır. Dolayısıyla başvurucunun Cumhuriyet savcısının dilekçesinde
yer alan görüşe karşı yargılamanın herhangi bir safhasında beyanda bulunma
imkânı olmadığı, bu koşullarda izlenen yöntemin silahların eşitliği ve
çelişmeli yargılama ilkelerinin gereklerine uygun olmadığı, başvurucunun
menfaatlerini koruyan güvencelerin başvurucuya sağlanmadığı açıktır. Bu durum,
yargılamayı bir bütün hâlinde adil olmaktan çıkarmıştır.
53. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve
çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Gerekçeli
Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
54. Başvurucu, itiraz mercinin kararında her ne kadar
"Yukarıda açıklanan gerekçeler ile" denilse de açıklanan bir
gerekçe olmadığını, yasal zorunluluk olmasına rağmen hiçbir gerekçe
belirtilmemesinin hak ihlali olduğunu belirtmiştir.
2. Değerlendirme
55. Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her türlü kararları
gerekçeli olarak yazılır.”
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
56. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
i. Genel
İlkeler
57. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında
herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar
hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine
"adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede,
Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan
adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır.
Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun
yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu AİHM'in
birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde
düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de
kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868,
19/4/2017, § 75).
58. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün
mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek
mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın
bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının
değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
59. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Bu hak, tarafların
muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde
incelenip incelenmediğini bilmeleri ve demokratik bir toplumda kendi adlarına
verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de
gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014,
§§ 31, 34).
60. Derece mahkemeleri, kendisine sunulan tüm iddialara
yanıt vermek zorunda değildir. Ancak ileri sürülen iddialardan biri kabul
edildiğinde davanın sonucuna etkili olması halinde, mahkeme bu hususa belirli
ve açık bir yanıt vermek zorunda olabilir (Yasemin Ekşi, B. No:
2013/5486, 4/12/2013, § 56).
61. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması
gerektiği, davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık
ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili
olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması
hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir
gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna
etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt
vermemesi hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri,
§§ 35, 39).
62. Makul gerekçe; davaya konu olay ve olguların
mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal
düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm
arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır (İbrahim Ataş, B.
No: 2013/1235, 18/6/2013, § 24).
63. Bununla birlikte itiraz veya temyiz mercilerinin
yargılamayı yapan mahkemenin kararıyla aynı fikirde olması ve bunu ya aynı
gerekçeyi kullanarak ya da basit bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir.
Burada önemli olan husus, itiraz ya da temyiz mercilerinin bir şekilde itiraz
veya temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin
kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (Yasemin Ekşi,
§ 57). Diğer bir ifadeyle itiraz veya temyiz mercilerinin itiraz veya temyiz
incelemesine konu mahkeme kararına ve bu karardaki gerekçelere katıldığı
durumlarda buna ilişkin kararını ayrıntılı olarak gerekçelendirmemesi, kural
olarak gerekçeli karar hakkına ve dolayısıyla adil yargılanma hakkına aykırılık
teşkil etmez (Lokman Sapan, B. No: 2013/723, 21/11/2013, § 44).
ii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
64. Hücre cezasının kaldırılmasına ilişkin İnfaz
Hâkimliği kararını inceleyen itiraz mercii, Cumhuriyet savcısının itirazı
üzerine kabul kararı vermiş ve şikâyeti kesin olarak reddetmiştir. Somut olayda
İnfaz Hâkimliği kararının ortadan kaldırılması nedeniyle itiraz merciinin
gerekçe gösterme yükümlülüğünden muaf olma durumu söz konusu olamaz.
65. İtiraz mercii, şikâyetin kabul edilmesine ilişkin
İnfaz Hâkimliği kararında yer alan gerekçelerin neden hukuka uygun olmadığını
belirtmemiştir. Ayrıca gerekçeli kararın hangi kısmında hangi talebi
tartıştığını da açıklamamıştır. Bunun yanında kararın içeriğinde Edirne F Tipi
Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu "Eğitim" Kurulu kararından
bahsedilmektedir. Dolayısıyla İnfaz Hâkimliği kararı karşısında hükme ulaşmayı
sağlayan sebepler ve sonuca götüren nedensellik kurgusu değerlendirmelerinin
yeterli açıklıkta yapılmadığı anlaşılmıştır. Bu durum karşısında gerek hükmün
dayanağını oluşturan gerekçeli kararın, gerekse dosyanın incelenmesinde anılan
kabul gerekçesinin adalet gereksinimini giderecek ölçü ve nitelikte, yeterli ve
ilgili olduğu söylenemeyecektir. Sonuç olarak şikâyeti reddeden Mahkemenin
kararının hakkaniyete uygun makul bir gerekçe içerdiğinden bahsedilemez.
66. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının da ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
67. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
68. Başvurucu, cezanın iptali ile beraber benzer hak
ihlallerine sebebiyet verilmemesi için tazminat talebinde bulunmuştur. Ayrıca
avukatı olmasa da danışmanlık desteği alması dolayısıyla tazminat istemiştir.
69. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
70. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
71. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki
benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla
yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim
yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına
bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden
yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
72. İncelenen başvuruda Cumhuriyet savcısının itiraz
dilekçesinin tebliğ edilmemesi nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkelerinin, itiraz merciinin şikâyeti kabul ederken gerekçe
göstermemesi nedeniyle de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
Bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlalinin mahkeme kararından kaynaklandığı
anlaşılmıştır.
73. Bu durumda adil yargılanma hakkı kapsamında ihlalin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise usul hukukunda yer alan
benzer kurumlardan farklı ve bireysel başvuruya özgü bir düzenleme içeren 6216
sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken
iş, Edirne 3. Ağır Mahkemesince yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa
Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren ve ihlal kararında
belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu nedenle kararın
bir örneğinin Edirne 3. Ağır Mahkemesine gönderilmesini sağlamak üzere Edirne
1. İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
74. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri
ile gerekçeli karar hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat
taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların
eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. 1. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan
adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkeleri ile gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapacak olan Edirne 3. Ağır Ceza
Mahkemesine (D. İş 2017/557) iletilmek üzere Edirne 1. İnfaz Hâkimliğine
(E.2017/1197, K.2017/2438) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 28/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.