TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
FİLİZ HATİPOĞLU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/21774)
Karar Tarihi: 7/10/2021
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Celal Mümtaz AKINCI
M. Emin KUZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Raportör
Hilmi Can TURAN
Başvurucu
Filiz HATİPOĞLU
Vekili
Av. Gülseren SÖNMEZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, idari merci tarafından tesis edilmiş bir işlem bulunmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar verilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/7/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Bireysel Başvuru Öncesi
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) 2. maddesiyle Şifa Üniversitesi kapatılmıştır.
10. Başvurucu, kapatılan Şifa Üniversitesinde akademik personel olup 7/9/2016 tarihinde İzmir Valiliği Olağanüstü Hal Bürosuna ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne başvurarak Şifa Üniversitesinden olan kıdem ve ihbar tazminatı ile ücret alacağının ödenmesini talep etmiştir. Başvurucu, hem Valilik hem de Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından altmış gün içinde cevap verilmemesi üzerine başvurusunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ile başvuru konusu olan alacağın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle 4/1/2017 tarihinde dava açmıştır.
11. İzmir 3. İdare Mahkemesi 7/12/2017 tarihli kararı ile idareye yapılan başvurunun yetkili idari merci tarafından kısmen veya tamamen reddine ilişkin bir karar verildikten sonra dava açılması kuralına uyulmadığı, davanın 29/10/2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (675 sayılı KHK) 16. maddesinin (4) numaralı fıkrası ile 17/8/2016 tarihli ve 29804 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (670 sayılı KHK) 5. maddesi gereğince yetkili idari mercii tarafından verilen bir karar bulunmadan açıldığı gerekçesiyle davalı Maliye Bakanlığı yönünden davanın incelenmeksizin reddine karar vermiştir. Mahkeme davalı Vakıflar Genel Müdürlüğü yönünden ise davanın reddine karar vermiş; gerekçesinde Hazineye devredilen varlıklara ilişkin alacağın ödenmesi konusunda yetkili idari makam olmayan Vakıflar Genel Müdürlüğüne yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını ifade edilmiştir.
12. Başvurucu, istinaf kanun yoluna başvurmuş; İzmir Bölge İdare Mahkemesi Beşinci İdari Dava Dairesi 22/5/2018tarihli kararı ile ilk derece mahkemesi kararını usul ve kanuna uygun bularak istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir. Başvurucu istinaf kararını 19/6/2018 tarihinde tebliğ almıştır.
13. Başvurucu 18/7/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. Bireysel Başvuru Sonrası
14. Başvurucu 17/7/2018 tarihinde yeniden Maliye Bakanlığına başvurmuş, başvurusu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Millî Emlak Genel Müdürlüğüne yönlendirilmiştir. 5/9/2018 tarihli cevapta ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İnceleme ve Değerlendirme Komisyonunun inceleme sonucu hazırlayacağı raporuna göre işlem tesis edileceği belirtilmiştir.
15. Başvurucu bu cevabın ardından İdare Mahkemesinde yeniden dava açmış, İzmir 2. İdare Mahkemesi 23/1/2019 tarihli kararı ile adli yargının görevli olduğunu belirterek davanın görev yönünden reddine karar vermiştir. İstinaf yolu açık olan hükme karşı istinaf kanun yoluna başvurulmadığından 10/5/2019 tarihinde hüküm kesinleşmiştir.
16. Başvurucu tarafından İzmir 18. İş Mahkemesinde Maliye Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aleyhine açılan davada 21/1/2020 tarihli kararla dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir. Mahkeme gerekçesinde 675 sayılı KHK'nın 16. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca kapatılan kurum ve kuruluşlardan alacaklı olanların 17/8/2016 tarihi ve sonrasında Maliye Bakanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne açacakları davaların 670 sayılı KHK'nın 5. maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan reddine karar verileceği hükmüne dayanmıştır. İstinaf incelemesi yapan İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi kamu düzenine aykırılık nedeniyle yeniden inceleme yapmış ve 25/6/2020 tarihli kararıyla Maliye Bakanlığı aleyhine açılan davanın dava şartı yokluğundan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aleyhine açılan davanın ise husumetten reddine karar vermiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. İlgili hukuk bkz. Cem Taylan Erden ve diğerleri, B. No: 2017/32445, 19/11/2020, §§ 23-27.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Anayasa Mahkemesinin 7/10/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu; davalı idare tarafından cevap verilmeyişinin idarenin kusuru olduğunu belirterek idarenin kusurundan dolayı vatandaşların sorumlu tutularak mahkemeye başvurma hakkının belirsiz bir süreye bırakılması ve mahkemenin esasa girmeden davanın reddine karar vermesi neticesinde adil yargılanma hakkı, hak arama hürriyeti ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Bakanlık görüşünde 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanun'un 10. maddesinde yer alan "zımni ret" hükmünün başvuruya konu davada uygulanamayacağı, 675 sayılı KHK'nın 16. maddesinde idare tarafından verilecek kararın dava açmanın bir ön koşulu olduğu, başvurucunun ilgili idari makama yaptığı başvuru olumsuz sonuçlanmadan idari yargıda dava açtığı belirtilmiştir.
21. Bakanlık görüşünde ayrıca başvuruya konu olayda yetkili makamlarca henüz işlem tesis edilmediği için başvuru yollarının tüketilmediği, bu durumda bireysel başvuruda kabul edilemezlik kararı verilmesi gerektiği belirtilerek takdirin Anayasa Mahkemesine ait olduğu ifade edilmiştir.
22. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı başvuru formundaki beyanlarını tekrar etmiş ve Bakanlık görüşüne katılmadığını ifade etmiştir.
B. Değerlendirme
23. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyeti zımni ret üzerine açılan davanın esasının incelenmemesine yönelik olduğundan başvurunun mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
25. Bakanlık görüşünde, idare tarafından işlem tesis edilmeden yapılan başvuruda Anayasa Mahkemesi öncesi başvuru yollarının tüketilmediği ileri sürülerek kabul edilmezlik kararı verilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bakanlığın iddiası esasla birlikte incelendiğinden bu aşamada ayrıca incelenmemiştir. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
26. Genel ilkeler için bkz. Cem Taylan Erden ve diğerleri, §§ 45-57.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
27. Somut olayda başvurucunun zımni ret işleminin iptali ile tazminat ve ücret alacağının ödenmesine hükmedilmesi talebiyle açmış olduğu tam yargı davasının başvuru üzerine idari merci tarafından verilmiş karar niteliğinde bir işlem olmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar verilmiştir. Başka bir ifadeyle İdare Mahkemesine göre başvurucunun idareye yaptığı başvurudan sonra dava açabilmesinin şartı idare tarafından bir cevap verilmiş olmasıdır.
28. Somut başvuruda ileri sürülen iddialar Anayasa Mahkemesi tarafından Cem Taylan Erden ve diğerleri kararında incelenmiştir. Anılan kararda vurgulandığı üzere İdare Mahkemesince dayanılan 675 sayılı KHK'nın 16. maddesinin (4) numaralı fıkrasında, ilgililer tarafından yapılan başvuru üzerine idarece altmış gün içinde cevap verilmemesi durumunda başvurunun zımnen reddedilmiş sayılacağını öngören 2577 sayılı Kanun'un 10. maddesine istisna getirildiğine dair açık hükmün yer almadığının altı çizilmelidir. Zımni ret müessesenin anılan kararda değinilen anayasal güvencelerle ilişkisi gözetildiğinde 2577 sayılı Kanun'un 10. maddesinin 675 sayılı KHK'nın 16. maddesinin (4) numaralı fıkrası kapsamında yapılan başvuruları kapsamayacağının söylenmesi makul ve öngörülebilir bir yorum olmayacağı gibi bu yorum Anayasa'nın 125. maddesinde yer alan güvence ile açıkça çelişecektir. Hukuk kurallarının öngörülebilirlik ilkesiyle çelişen yorumları esas alınarak mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin kanunilik kriterini taşıdığı ifade edilemeyecektir. Dolayısıyla İdare Mahkemesinin somut olayda idare tarafından verilmiş bir kararın bulunmadığı şeklindeki yorumunun kanuni temelden yoksun olduğu sonucuna ulaşılmıştır. (Cem Taylan Erden ve diğerleri, § 61).
29. İdare Mahkemesinin başvurucunun zımni ret işlemine karşı dava açamayacağına ilişkin başka bir kanuni dayanak göstermemiş olması karşısında uyuşmazlığın esası hakkında inceleme yapılmadan yargılamanın sona erdirilmesi nedeniyle yargılama sonucunda verilen kararın kanunilik unsurunu taşımadığı değerlendirilmiştir.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
32. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesini istemiş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
33. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
34. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
35. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesinin İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
36. İncelenen başvuruda başvurucunun açtığı davada davanın incelenmeksizin reddedilmesine karar verilmesi sebebiyle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
37. Bu durumda mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir 3. İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
38. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
39. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması için İzmir 3. İdare Mahkemesine (E.2017/25, K.2017/1906) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/10/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.