TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
BURAK AKBAY BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/22233)
Karar Tarihi: 22/9/2022
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Mustafa İlhan ÖZTÜRK
Başvurucu
Burak AKBAY
Vekili
Av. Ceren YAKIŞIR
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, başvurucu hakkında açılan ceza davasında delil olarak kullanılan bilirkişi raporunu hazırlayan bilirkişinin görevini kötüye kullandığı iddiasıyla suç duyurusunda bulunulmasına karşın kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Olayların yaşandığı tarihte Sözcü gazetesinin (Gazete) imtiyaz sahibi olan başvurucu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) silahlı terör örgütünü yönetme, silahlı terör örgütü propagandası yapma suçlarından soruşturma işlemlerine başlanmış ve hakkında yakalama emri çıkarılmıştır.
3. Başsavcılık soruşturma dosyasına esas olmak üzere Gazetenin kamuoyunda FETÖ/PDY olarak bilinen örgüt yapısını destekler nitelikte yayınlar yapıp yapmadığı hususunda rapor tanzim etmek üzere bir bilirkişi görevlendirmiştir. Bilirkişi, haber ve manşetlerini inceleyerek hazırladığı raporda Gazetenin FETÖ/PDY olarak bilinen örgüt yapısını destekler nitelikte yayınlar yaptığı kanaatine ulaştığını belirtmiştir.
4. Başvurucu, bu rapor üzerine bilirkişi hakkında Başsavcılığa suç duyurusunda bulunmuştur. Başvurucu şikâyet dilekçesinde özetle, görevlendirilen bilirkişinin bilirkişi listesinde bulunmadığını ve yeterli uzmanlığa sahip olmadığını, bilirkişinin yemininin yaptırılıp yaptırılmadığının şaibeli olduğunu, bilirkişinin Atatürk karşıtı paylaşımlarının olduğunu, ayrıca AK Parti lehine ve Gazete aleyhine paylaşımlarının bulunduğunu, tarafsız olmadığını ve raporunun şahsi yorumlardan ibaret olduğunu belirterek bilirkişi hakkında kamu davası açılmasını talep etmiştir.
5. Başsavcılık soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Başsavcılık kararında; bilirkişi raporuna itiraz usulünün bulunduğunu, raporun eksik, taraflı ya da gerçeğe aykırı olup olmadığı hususlarının yargılamayı yapan merci tarafından denetlenebileceğini, söz konusu raporun delil olarak kabul edilip edilmeyeceğinin mahkemenin takdirine bağlı olduğunu gözönünde bulundurmuş ve bilirkişinin üzerine atılı bilirkişilik görevini kötüye kullanma suçunun oluşmadığı kanaatine varmıştır.
6. Başvurucunun söz konusu karara karşı yapmış olduğu itirazı değerlendiren İstanbul 11. Sulh Ceza Hâkimliği, bilirkişi raporunun takdirî delillerden olduğunu, bilirkişinin hukuki yorumunun bağlayıcılığının olmadığını belirterek başvurucunun itirazını reddetmiştir.
7. Başvurucu nihai kararı 9/7/2018 tarihinde öğrendikten sonra 26/7/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Başvurucu hakkında yürütülen soruşturma sonucunda Başsavcılık, silahlı terör örgütünü yönetme, silahlı terör örgütü propagandası yapma suçlarından kamu davası açmıştır. Başvurucu hakkındaki davanın görüldüğü İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesince 27/12/2019 tarihinde diğer sanıklar hakkında hüküm verilmiş, başvurucunun henüz yakalanamamış ve savunmasının alınamamış olması gözönüne alınarak hakkındaki davanın tefrikine ve yakalama emrinin devamına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
9. Başvurucu, hakkında iddianame ve yakalama emri düzenlenmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile seyahat özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık; "Yakalama emirlerinin infaz edilmediği dönemde temel hak ve hürriyetlere yönelik bazı etkileri bulunsa da bu dönemde henüz kişilerin fiziksel özgürlükleri maddi olarak kısıtlanmamış olduğundan söz konusu etkilerin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale olarak nitelendirilmesi mümkün değildir." şeklinde bir değerlendirme yapmıştır.
10. Somut olayda başvurucunun şikâyetinin özü itibarıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında kaldığı değerlendirilmişir.
11. Başvurucu; hukuka aykırı bir kararla hakkında kamu davası açılıp yakalama emri çıkarıldığını, bu nedenle ceza infaz kurumuna girme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bireysel başvurunun yapıldığı tarihte başvurucunun ceza infaz kurumuna girdiğine dair herhangi bir bilgi ya da belgenin bireysel başvuru dosyasında bulunmadığı görülmektedir.
12. Anayasa Mahkemesi, yakalama emirlerinin infaz edilmediği dönemde temel hak ve hürriyetlere yönelik bazı etkileri bulunsa da bu dönemde henüz kişilerin fiziksel özgürlükleri maddi olarak kısıtlanmamış olduğundan söz konusu etkilerin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını belirtmiştir (Galip Öğüt [GK], B. No: 2014/5863, 1/3/2017, § 41). Aynı durumun infaz edilmemiş veya infaza henüz konulmamış kararlar için de geçerli olduğu ifade edilmiştir (Ferhat Encu, B. No: 2017/4576, 28/6/2018, § 53).
13. Başvurucu hakkında henüz bir karar verilmemiş, başvurucunun yakalanamamış ve savunmasının alınamamış olması gözönüne alınarak hakkındaki davanın tefrikine ve yakalama emrinin devamına karar verilmiştir. Sonuç olarak başvurucunun fiziksel olarak özgürlükten yoksun bırakılmaması nedeniyle başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına bireysel başvurunun yapıldığı tarih itibarıyla henüz bir müdahalede bulunulmadığı sonucuna varılmıştır.
14. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun bu iddialarına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
15. Başvurucu; usulüne uygun olarak atanmayan ve liyakati bulunmayan bir bilirkişi tarafından aleyhine rapor düzenlendiğini, buna karşın Başsavcılık tarafından bilirkişi hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmeyerek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, bu nedenle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde; başvurucunun bilirkişi hakkında şikâyetçi olduğu dosyanın medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili bir uyuşmazlık kategorisinde olmaması, dosyada başvurucu hakkında bir suç isnadı bulunmaması gözönünde bulundurulduğunda başvurucunun bu dosya bağlamında adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik şikâyetinin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık ayrıca, başvurucunun sanık olarak yargılanmakta olduğu davanın hâlen derdest olmasına vurgu yaparak adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin değerlendirmenin olağan hukuk yollarının tüketilmemesi gerekçesiyle reddedilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
16. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
17. Sözleşme’nin 6. maddesinde, adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular, Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz. Dolayısıyla bir ceza davasında haklarında suç isnadı bulunmayan mağdur, suçtan zarar gören, şikâyetçi veya katılan sıfatını haiz kişiler Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır (Onurhan Solmaz, §§ 23, 24).
18. Somut olayda, başvurucu hakkında herhangi bir suç isnadına ilişkin olmayan ve üçüncü kişinin cezalandırılmasına yönelik olduğu görülen ihlal iddialarının adil yargılanma hakkının kapsamına girmediği anlaşılmaktadır.
19. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 22/9/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.