TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ELANUR GEMİCİ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/23070)
|
|
Karar Tarihi: 6/10/2022
|
R.G. Tarih ve Sayı: 15/11/2022-32014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
Raportör
|
:
|
Tuğçe TAKCI
|
Başvurucular
|
:
|
1. Elanur GEMİCİ
|
|
|
2. Metin GEMİCİ
|
|
|
3. Sebahat GEMİCİ
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Turgay GEÇGEL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; yaşamının korunması için gerekli tedbirler alınmayan hükümlünün ölmesi nedeniyle yaşam hakkının, ölümcül hastalığa rağmen infazın ertelenmemesi ve olay hakkında etkili ceza soruşturması yürütülmemesi nedenleriyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/7/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla temin edilen belgelere göre olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu Sebahat Gemici'nin eşi, diğer başvurucuların ise babası olan S.G. silahla yağma, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından mahkûm edildiği hapis cezasının infazı amacıyla 27/2/2015 tarihinde Ümraniye E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) alınmıştır.
6. S.G.nin 27/2/2015 tarihinde Ceza İnfaz Kurumu aile hekimi tarafından giriş muayenesinin yapıldığı, 27/2/2015 ile 23/6/2016 tarihleri arasında on kere muayene edildiği, tüberküloz genel taraması sonucuna istinaden 9/11/2015 tarihinde Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesi Göğüs Hastalıkları Polikliniğine (Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesi) sevkinin uygun görüldüğü anlaşılmıştır.
7. Gerekli tetkikleri Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesinde yapılan S.G.nin 26/11/2015 tarihinde yeniden sevk edildiği aynı hastanede çekilen akciğer grafisinde opasite görülmesi üzerine torax tomografisi ve balgam testi istenmiştir. 22/12/2015 tarihinde sevk edildiği aynı hastanede tomografi sonucunda sağ akciğerde malign kitle görülmüş, akciğer kanseri şüphesiyle 25/12/2015 tarihinde bronkoskopi yapılması planlanmıştır. Bu işlemden sonra daha ileri tetkikleri yapılan S.G.ye 12/1/2016 tarihinde Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesinde akciğer kanseri teşhisi konulmuş, S.G. girişimsel radyolojiye yönlendirilmiş, aynı gün kendisine ilaç reçete edilmiştir.
8. S.G. 3/2/2016 tarihinde Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi Girişimsel Radyoloji ve Göğüs Hastalıkları Polikliniklerine sevk edilmiş, 4/2/2016 tarihinde biyopsi yapılmış, sonucun on beş gün sonra çıkması nedeniyle 19/2/2016 tarihinde Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Polikliniğine tekrar sevk edilmiştir. 12/2/2016 tarihli patoloji raporunda akciğerin primer adenokarsinomu teşhisi bulunmaktadır. 19/2/2016 tarihinde sonucunun değerlendirilmesi için Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Polikliniğine sevk edilmiş, 22/2/2016 tarihinde burada yapılan muayenesinde biyopsi raporu ile birlikte Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesine sevk edilmesi uygun görülmüştür.
9. Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesinde 24/2/2016 tarihinde muayene olan S.G.ye ilaç reçete edilmiştir. 24/2/2016 ile 12/4/2016 tarihleri arasında dört kez daha hastaneye sevk edilen S.G.ye hastalığı ile ilgili bazı tetkikler yapılmış ve 12/4/2016 tarihli tetkik sonucu muayenesinin ardından S.G.nin göğüs cerrahi polikliniğine sevki uygun görülmüştür. S.G. 13/4/2016 tarihinde göğüs cerrahi polikliniğine sevk edilmiş, S.G.nin 15/4/2016 tarihinde gerekli tetkikleri yapıldıktan sonra 29/4/2016 tarihinde Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Cerrahisi Birimine (Pendik Hastanesi) yatış işlemi yapılmıştır.
10. S.G.nin rahatsızlığı nedeniyle 19/4/2016 tarihli dilekçeyle Ceza İnfaz Kurumu idaresinden cezasının infazının ertelenmesi talebinde bulunması üzerine Ceza İnfaz Kurumu aynı tarihli yazı ile Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesinden S.G.nin durumunun ağır hastalık, sakatlık veya kocama hâli oluşturup oluşturmadığı, rahatsızlığının sürekli bir tedaviyi gerektirip gerektirmediği, hastalığının hayatı için kesin bir tehlike teşkil edip etmediği ve hayatını ceza infaz kurumu koşullarında yalnız idame ettiremeyecek nitelikte olup olmadığı, buna bağlı olarak cezasının infazının iyileşinceye kadar geri bırakılıp bırakılmayacağı, infazın geri bırakılmasının önerilmesi hâlinde hangi tarihe kadar geri bırakılmasının uygun olacağı hususlarını içeren rapor düzenlemesini istemiştir.
11. Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesince düzenlenen 22/4/2016 tarihli sağlık kurulu raporunda "Mevcut bulgularla operabi aşamada değerlendirilen ve Göğüs Cerrahisinde operasyon için tetkik edilen hastanın şu hali ile ağır hastalık durumu söz konusu olup, takip ve tedavisinin devamı hayatidir. Hastanın operasyon kararı netleşirse operasyon sonrası dönemi tekrar değerlendirilmesi gerekir. Hastanın 19.04.2016 tarihli... Adalet Bakanlığı yazısına istinaden hastanın durumunu bildirir SKK'dır." ifadelerine yer verilmiştir.
12. Pendik Hastanesinde 2/5/2016 tarihinde ameliyat olan S.G. düzenlenen epikrize göre 23/5/2016 tarihinde taburcu edilmiş, kendisine 1/6/2016 tarihinde kontrol muayenesi önerilmiştir. 1/6/2016 tarihli Pendik Hastanesindeki muayenesinde onkolojiye yönlendirilen S.G. aynı gün Tıbbi Onkoloji Polikliniğine sevk edilmiş ve 16/6/2016 tarihinde kemoterapi tedavisine başlamıştır. Dosya kapsamındaki belgelere göre S.G. kemoterapi tedavisine ve ilaçlarına düzenli olarak erişebilmiştir.
13. S.G.nin ameliyatı sonrasında Ceza İnfaz Kurumu 3/5/2016 tarihinde Pendik Hastanesinden önceki talep yazısındaki bilgileri içeren (bkz. § 10) bir rapor düzenlemesini talep etmiştir. Pendik Hastanesinin 28/6/2016 tarihli sağlık kurulu raporunda S.G.nin "kemoterapi aldığı süre içinde infazının ertelenmesi[nin] uygun olduğu" bildirilmiştir.
14. Bunun üzerine Ceza İnfaz Kurumu 12/7/2016 tarihinde İstanbul Adli Tıp Kurumuna (ATK) yazdığı müzekkereyle önceki talep yazılarındaki bilgileri içeren (bkz. § 10) bir rapor düzenlenmesini talep etmiştir. ATK'nın 25/7/2016 tarihli raporunda "... 2.5.2016 tarihinde akciğer adenokarsinomu nedeniyle sağ üst lobektomi operasyonu geçirdiği, halen adjuvan kemoterapi gördüğü, mevcut belgeleri ve muayene bulguları birlikte değerlendirildiğinde halihazırda; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16/2. maddesi kapsamında değerlendirildiği, 6 (altı) ay süre ile cezasının infazının tehirinin uygun olduğu, tehir süresi bitiminde tedaviye cevabı, hastalığının son durumu, hastalığının survisi ile ilgili ayrıntılı bilgileri içeren onkoloji raporu ve yeni çekilecek PET-CT tetkiki ile birlikte muayeneye gönderilmesi sonrasında sorulan hususlar hakkında yeniden değerlendirileceği" bildirilmiştir.
15. Ceza İnfaz Kurumunun söz konusu raporu 4/8/2016 tarihinde İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına iletmesi sonrasında İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı 4/8/2016 tarihli infaz kararı ile S.G.nin cezasının infazının altı ay süreyle ertelenmesine karar vermiştir. Bu karar uyarınca S.G. aynı tarihte Ceza İnfaz Kurumundan tahliye edilmiştir.
16. Başvurucu Sebahat Gemici, altı aylık süre sonunda S.G.nin cezasının infazına iki ay süreyle ara verildiğini, bu sürede tedavileri devam ederken nöbet geçirdiğini ve kanserin beynine metastaz yaptığının tespit edildiğini -aşağıda ilgili bölümde açıklanan- olayla ilgili olarak yürütülen soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı verdiği itiraz dilekçesinde belirtmiştir (bkz. § 34). UYAP'tan yapılan incelemede ya da bireysel başvuru dosyasında S.G.nin cezasının infazının iki ay süreyle daha ertelendiğine dair bir belgeye rastlanmamış olsa da Bakanlık görüşünde iki aylık uzatma uygulandığı bilgisine yer verilmiştir (bkz. § 61).
17. Sonrasında S.G. hakkında Pendik Hastanesince düzenlenen 28/3/2017 tarihli epikrize göre S.G., nöbet geçirmesi nedeniyle acil servise getirilmiş ve yapılan beyin MR'sinde beyninde kitle (metastaz) saptanmıştır. S.G.ye ışın tedavisi uygulanması önerisinde bulunulmuştur.
18. UYAP üzerinden yapılan incelemede söz konusu epikrizi, İstanbul Anadolu Ağır Ceza İlamat Masası infaz kâtibinin 17/4/2017 tarihinde okuduğu, Ceza İnfaz Kurumunun gelen evrak memurunun ise 17/4/2017 tarihinde okuyup epikrizin çıktısını aldığı tespit edilmiştir. Marmara Üniversitesi Nörolojik Bilimler Enstitüsünün epikrizine göre ise S.G.ye 4/4/2017 tarihinde ışın tedavisi uygulanmış ve iki ayda bir MR ile takibi önerilmiştir.
19. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 29/3/2017 tarihli yazısı üzerine ATK'nın 3/4/2017 tarihli raporunda S.G.nin düzenli sağlık kontrollerinin sağlanarak ceza infaz kurumu şartlarında cezasının infazına devam edebileceği belirtilmiştir. Raporun ilgili kısmı şöyledir:
"...
5. Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 13.2.2017 tarihli ... PET CT raporunda; sağ üst lobektomize olguda her iki akciğer parekimi ve mediastende malign FDG tutulumu gösteren karesteristik bir lezyon, lenf nodu saptanmadığının kayıtlı olduğu,
6. Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 27.2.2017 tarihli ve ... sağlık kurulu raporunda, akciğer adenokarsinom tanılı hastanın merkezlerinde ameliyat olduktan sonra adjuvan 4 kür kemoterapi aldığı, en son kemoterapi 1.9.2016 tarihinde aldığı, 13.2.2017 tarihinde çekilen PET CT filminde nüks veya metastaz lehine bulgu olmadığının kayıtlı olduğu,
7. Kurulumuzda 29.3.2017 tarihinde yapılan muayenesinde..., genel durum iyi, şuur açık, koopere, dispne yok, siyanoz yok, çomak parmak yok, ekspiryum uzunluğu yok, sağ üst alanda yaklaşık 15 cm ameliyat skarı , sol akciğerde tek tük ronküsler, sağ akciğerde 1/3 üst solunum sesleri azalmış, sol akciğerde tek tük ronküsler, kalp sesleri normal, organomegali yok, ödem yok,
SONUÇ:
... [S.G.nin] 2.5.2016 tarihinde akciğer adenokarsinomu nedeniyle sağ üst lobektomi operasyonu geçirdiği, kemoterapi gördüğü, kemoterapisinin 1.9.2016 tarihinde bittiği, halen nüks veya metastaz lehine bulgu olmadığı, mevcut belgeleri ve muayene bulguları birlikte değerlendirildiğinde halihazırda;
a) 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin Kanunun 16/6. maddesi kapsamında değerlendirilmediği, idame ettirebi1eceği,
b) 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16/2. maddesi kapsamında değerlendirilmediği, tedavisi ve önerilen aralıklarla düzenli poliklinik kontrollerinin sağlanarak cezaevi şartlarında infazına devam edilebileceği, hastalıklarının i1erlemesi veya vasfının değişmesi durumunda son durumunu gösterir sağlık kurulu raporunun gönderilmesi ile yeniden değerlendirilebileceği..."
20. Bu rapor üzerine S.G. 11/4/2017 tarihinde Ceza İnfaz Kurumuna tekrar alınmıştır. Aynı tarihte başvurucu Metin Gemici, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına sunduğu dilekçeyle, cezasının infazının ertelenip ertelenmeyeceği konusunda rapor verilmesi için ATK'ya gideceği gün babasının nöbet geçirmesi nedeniyle gidemediğini, yapılan tetkiklerde kanserin beyne metastaz yaptığının tespit edildiğini, ışın tedavisi aldığını, tüm tıbbi belgelerin ATK'ya sunulduğunu fakat infazın ertelenmesine gerek olmadığı yönünde rapor geldiğini, bu hastalıkta temizlik ve moralin çok önemli olduğunu, ceza infaz kurumu şartlarında bunların gerçekleşme olasılığının çok düşük olduğunu, babasının tedavisinin gereği gibi yapılabilmesi için babasına evde bakılması gerektiğini belirtmiştir.
21. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı 17/4/2017 tarihli yazıyla, S.G.nin cezasının infazının ertelenmesine gerek olup olmadığı konusunda tam teşekküllü hastaneden sağlık kurulu raporu alınması sonrasında düzenlenen raporla birlikte ATK'dan aynı konuda rapor temin edilmesini Ceza İnfaz Kurumundan talep etmiştir. Söz konusu raporun temini için S.G. Ceza İnfaz Kurumunun 18/4/2017 tarihli yazısı ile Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilmiştir.
22. Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 4/5/2017 tarihli sağlık kurulu raporunda "Mevcut sağlık durumu hükümlünün hayati için kesin bir tehlike teşkil etmez. Hayatını yalnız idame ettirebilir. Buna bağlı olarak infazın geri bırakılmasına gerek yoktur. Sürekli hastalık ve kocama hali teşkil etmez." tespitlerine yer verilmiştir. Rapordaki muayene bilgileri bölümünün göğüs hastalıkları kısmında "27/4/2017 ...akciğer kanseri teşhisi ile 2/5/2016 tarihinde ... Operasyonu uygulanmış, KT [kemoterapi] almış, 1/9/2016 da KTsi bitmiş ve o zaman itibariyle nüks ve metastazı olmayan hastanın 1 ay öncesinde epilepsi nöbetiyle beyin metastazı tespit edilmiş ve RT planlanmış...", tıbbi onkoloji kısmında ise "27/4/2017 ... Üst lob evre 4 akciğer kanseri, kranial metastaz, hastanın özürlülük oranı %80" tespitlerine yer verilmiştir. Rapor psikiyatri, göz hastalıkları, iç hastalıkları, nöroloji, kulak burun boğaz, genel cerrahi uzmanı olan ve sağlık kurulu başkanı tarafından oluşturulan heyet tarafından oybirliği ile verilmiştir.
23. Söz konusu rapor doğrultusunda İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı 24/5/2017 tarihinde S.G.nin sağlık nedenlerinden dolayı infazına ara verilmesi talebinin reddine karar vermiştir.
24. Ceza İnfaz Kurumu Aile Hekimliğinden temin edilen 25/5/2021 tarihli yazıya göre S.G.nin Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 4/5/2017 tarihli, infazın ertelenmesine gerek bulunmadığına yönelik raporundan S.G.nin vefatına kadar geçen sürede aldığı sağlık hizmetleri şöyledir:
"...
02 Mayıs 2017 tarihinde dilekçesine istinaden ... Kurum Revirine çıkartıldığı Aile Hekimliği tarafından yapılan muayenesinde; ışın tedavisi gördüğünü belirten hükümlünün bu ay randevusu olduğunu belirtmesi üzerine Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Onkoloji Polikliniğine sevkinin yapıldığı, 03 Mayıs 2017 22 Haziran 2017 tarihleri arasında 8 defa hastaneye gittiği, yapılan muayenelerinde ceza infaz kurumuna gelmeden önceki raporlarında beyinde kitleye rastlandığı için MR ve PET istenildiği, 05 Haziran 2017 tarihinde müteveffanın beyin MRG incelemesi yapıldığı Gamma Knife çekildiği, 07 Haziran 2017 tarihinde PET çekiminin yapıldığı; 07 Temmuz 2017 tarihinde MR 31 Temmuz 2017 tarihinde Beyin Cerrahi ve Onkoloji 21 Eylül 2017 tarihinde Onkoloji Polikliniği kontrol randevusu verildiği anlaşılmıştır.
01 Temmuz 2017 tarihinde mesai saatleri dışında ... 112 çağırılarak acile çıkartılan hükümlünün 112 ekibi tarafından yapılan muayenesinde; vitalleri stabil olan hükümlünün kurum hekimi tarafından görülmesinin uygun olduğu,
27 Temmuz 2017 tarihinde mesai saatleri dışında ...112 çağırılarak acile çıkartılan hükümlünün 112 ekibi tarafından yapılan muayenesinde; vitalleri stabil olan hükümlünün kurum hekimi tarafından görülmesinin uygun olduğu,
06 Temmuz 2017 tarihinde MR randevusu için ... Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyoloji MR Polikliniğine sevkinin yapıldığı; 07 Temmuz 2017 tarihinde MR çekildiği sonucunun 27 Temmuz 2017 tarihinde çıkacağının belirtildiği,
28 Temmuz 2017 tarihinde onkoloji ve beyin cerrahi randevusuna istinaden ... Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Onkoloji ve Beyin Cerrahi Polikliniğine sevkinin yapıldığı; 31 Temmuz 2017 tarihinde yapılan muayenelerinde 2 ay sonra Torax BT ve Beyin MR çekimi ile kontrol önerildiği, 02 Ekim 2017 tarihine BT 05 Etim 2017 tarihine MR randevusu alındığı;
29 Eylül 2017 tarihinde BT çekimi için ... Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyoloji BT ve Onkoloji Polikliniğine sevkinin yapıldığı, 02 Ekim 2017 tarihinde BT çekildiği, aynı gün Onkoloji tarafından yapılan muayenesinde Beyin Cerrahi takibinin devamının önerildiği tespit edilmiştir.
02 Ekim 2017 tarihinde mesai saatleri dışında ... 112 çağırılarak acile çıkartılan müteveffanın 112 ekibi tarafından yapılan muayenesinde; vitalleri stabil olan hükümlünün kurum hekimi tarafından görülmesinin uygun olduğu;
02 Ekim 2017 tarihinde mesai saatleri dışında ... 112 çağırılarak acile çıkartılan hükümlünün 112 ekibi tarafından yapılan muayenesinde; genel durumu ajite olan hastanın ring aracı ile hastaneye naklinin uygun olduğu; Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Tıp Polikliniği tarafından yapılan muayenesinde; ilaç tedavisi yapıldığı poliklinik kontrolü önerildiği;
04 Ekim 2017 tarihinde MR çekimi için ... Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyoloji MR ve Beyin Cerrahi Polikliniğine sevkinin yapıldığı; 05 Ekim 2017 tarihinde MR çekildiği, aynı gün Beyin Cerrahi tarafından yapılan muayenesinde; MR raporu henüz çıkmadığı için 3 ay sonra kontrol randevusu verildiği,
19 Ekim 2017 tarihinde dilekçesine istinaden ... Kurum Revirinde Aile Hekimliğimiz tarafından yapılan muayenesinde 'Hastanın Akciğer Kanseri, Beyin Metastasları olduğu için hasta kendi zaruri ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığından dolayı hastanın tedavisi tamamlanana kadar hasta odasına (B-6) alınması uygundur' raporu verildiği tespit edilmiştir.
20 Ekim 2017 tarihinde MR ve BT raporu ile muayene olması için ... Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin Cerrahi ve Onkoloji Polikliniğine sevkinin yapıldığı; 23 Ekim 2017 tarihinde yapılan muayenesinde; Beyin Cerrahi tarafından medikal tedavi düzenlendiği, 3 ay sonra kontrol randevusu verildiği; Onkoloji tarafından PET raporu ile yeniden görülmesinin uygun olduğu;
01 Kasım 2017 tarihinde mesai saatleri dışında ... 112 çağırılarak acile çıkartılan hükümlünün 112 ekibi tarafından yapılan muayenesinde; satürasyonu düşük çıkan ve şiddetli ağrı çeken hastanın ring aracı ile hastaneye naklinin uygun olduğu; Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Tıp Polikliniği tarafından yapılan muayenesinde; verilen oksijen tedavisine rağmen satürasyonu yükselmeyen hükümlünün yoğun bakıma kaldırılmasının uygun görüldüğü ancak Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yer olmadığı için hastanın 112 ile Dr. [M.H.Ç.M.] Hastanesine sevkinin sağlandığı tespit edilmiş, 3 Kasım 2017 tarihinde tedavi sırasında müteveffa hayatını kaybetmiştir..."
25. Sonrasında S.G. 2/8/2017 tarihli dilekçesiyle kanser rahatsızlığının beynine metastaz yaptığını, durumunun hızla kötüleştiğini, beynindeki tümör nedeniyle sol tarafını kullanamadığını, zaruri ihtiyaçlarını tek başına yerine getiremediğini, bu yüzden psikolojisinin bozulduğunu, ailesinin görüş günlerinde kendisinin bu hâlini görünce çok üzüldüğünü, ailesinin üzüntüsünü gördükçe moralinin daha da bozulduğunu belirterek cezasının infazının ertelenmesini talep etmiştir.
26. Ceza İnfaz Kurumunun dilekçeyi 4/8/2017 tarihinde İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına iletmesi üzerine İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı 14/8/2017 tarihli yazıyla, S.G.nin cezasının infazının ertelenmesine gerek olup olmadığı konusunda tam teşekküllü hastaneden sağlık kurulu raporu alınması sonrasında elde edilen raporla birlikte ATK'dan aynı konuda rapor temin edilmesini talep etmiştir.
27. Ceza İnfaz Kurumu, söz konusu raporun temini için S.G.yi 15/8/2017 tarihli yazıyla Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk etmiştir. Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 22/8/2017 tarihinde muayene edilen S.G. hakkında 12/10/2017 tarihinde sağlık kurulu raporu düzenlenmiştir. Raporda "Mevcut sağlık durumu şu an hükümlünün hayati için kesin bir tehlike teşkil etmez. Hayatını yalnız idame ettirebilir. Buna bağlı olarak infazın geri bırakılmasına gerek yoktur. Sürekli hastalık hali mevcuttur. Kocama hali teşkil eder." tespitlerine yer verilmiştir. Rapordaki muayene bilgileri kısmında beyin metastazı bulunduğu ifade edilmiş, tıbbi onkoloji görüşü kısmında ise maluliyet oranının %80 olduğu belirtilmiştir. Rapor psikiyatri, göz hastalıkları, iç hastalıkları, nöroloji, kulak burun boğaz, genel cerrahi, ortopedi ve travmatoloji uzmanlarından oluşan heyet tarafından oybirliği ile verilmiştir.
28. Ceza İnfaz Kurumunun söz konusu raporu 13/10/2017 tarihinde İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına iletmesi sonrasında İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, 17/10/2017 tarihinde Ceza İnfaz Kurumundan S.G.nin Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 12/10/2017 tarihli raporuyla birlikte ATK'ya sevkinin sağlanarak cezasının infazının ertelenmesini gerektiren bir rahatsızlığının olup olmadığını, ceza infaz kurumunda hayatını yalnız idame ettirip ettiremeyeceğini belirten bir rapor düzenlenmesini talep etmiştir.
29. Ceza İnfaz Kurumu 19/10/2017 tarihinde sağlık kurulu raporu ve sağlık dosyasını ileterek değinilen hususları içeren rapor verilmesini ATK'dan talep etmiştir. Başvurucu Sebahat Gemici İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına sunduğu 24/10/2017 tarihli dilekçede eşinin kanser hastalığı nedeniyle kişisel ihtiyaçlarını karşılayamadığını, yürümekte zorluk çektiğini, epilepsi nöbetleri geçirdiğini belirterek eşinin son günlerini evinde ailesiyle geçirmesini ve cezasının ertelenmesini talep etmiştir. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı 24/10/2017 tarihinde Ceza İnfaz Kurumundan S.G.nin tam teşekküllü bir devlet hastanesine sevkinin sağlanarak cezasının infazının ertelenip ertelenmeyeceği konusunda rapor aldırılmasını talep etmiştir.
30. ATK'nın 3/11/2017 tarihinde düzenlediği ve 10/11/2017 tarihinde Ceza İnfaz Kurumuna ulaşan raporuyla S.G.nin cezasının infazına altı ay süreyle ara verilmesinin uygun olduğu bildirilmiştir. Raporun ilgili kısmı şöyledir:
"...
9. Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 18.5.2017 tarihli kranyal MR raporunda, sağ frontoparietalde ... kitle izlendiği, ... (akciğer ca tanımlı olguda met olarak değerlendirildiğinin) kayıtlı bulunduğu,
10. Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 7.6.2017 tarihli PET BT raporunda, 13.2.2017 tarihli PET/BT ile karşılaştırıldığında...
11. İstanbul Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 12.10.2017 tarihli ... sağlık kurulu raporunda, ... beyin met nedeni ile RT yapıldığı ... maluliyet oranının %80 olduğu, mevcut sağlık durumunun şu an hükümlünün hayatı için kesin bir tehlike teşkil etmediği, hayatını yalnız idame ettirebileceği, infazının geri bırakılmasına gerek olmadığı, sürekli hastalık hali mevcut olduğu, kocama hali teşkil ettiğinin kayıtlı bulunduğu,
12. Kurulumuzda 20.10.2017 tarihinde yapılan muayenesinde, ... genel durum orta-iyi, şuur açık, koopere, solunum rahat, efor sonrası hafif dispneik, solunum rahat, ... batın rahat, organomegali yok, ödem yok, siyanoz yok, nöroloji muayenesinde, şuur açık, koopere, oryante, kognitif yıkım düşünülmediği, kranyal sinirler intakt, ... çömeldiği yerden güçlükle kalktığı, ..., konuşma doğal, ... bilateral diz distalinde hipoestezi ifade var, ... ay önce ve 2 ay once 3 ay ara ile toplam 2 sekonder generalize nöbet tanımladığı, periferik sinir değerlendirmesinde patoloji yok, hafif papparezi (4/5), met (?), paraneoplastik(?),
SONUÇ:
... 2.5.2016 tarihinde akciğer adenokarsinomu nedeniyle sağ üst lobektomi operasyonu geçirdiği, kemoterapi gördüğü, kemoterapisinin 1.9.2016 tarihinde bittiği, 18.5.2017 tarihli kranyal MR raporunda beyinde metastaz tespit edildiği, radyoterapi aldığı, 7.6.2017 tarihli PET BT raporunda sağ orta lob bronşu proksmalinde belirginleşen hipermetabolik lezyon tespit edildiği kayıtlı olmakla, mevcut belgeleri ve muayene bulguları birlikte değerlendirildiğinde halihazırda; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16/2. maddesi kapsamında değerlendirildiği, onkoloji kliniğine yönlendirilerek gerekli onkolojik takip ve tedavilerinin sağlanması gerektiği, 6 (altı) ay süre ile cezasının infazının tehirinin uygun olduğu, tehir süresi bitiminde tedaviye cevabı, hastalığının son durumu, hastalığının survisi ile ilgili ayrıntılı bilgileri içeren onkoloji raporu ve yeni çekilecek PET-CT tetkiki ile birlikte muayeneye gönderilmesi sonrasında sorulan hususlar hakkında yeniden değerlendirileceği oy birliği ile mütalaa olunur. "
31. S.G.nin Ceza İnfaz Kurumundayken 1/11/2017 tarihinde rahatsızlanması ve şiddetli ağrı çekmesi üzerine Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Tıp Polikliniğine sevk edildiği, yoğun bakıma yatırılmasının uygun görüldüğü, bu hastanede yer olmadığı için Dr. M.H.Ç.M. Hastanesine sevk edildiği, tedavisi devam etmekteyken 3/11/2017 tarihinde hayatını kaybettiği anlaşılmıştır.
32. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca 3/11/2017 tarihindeki ölü muayene işleminin ardından ATK tarafından yapılan otopsi sonucunda S.G.nin akciğer kanseri ve buna bağlı gelişen komplikasyonlar sonucunda öldüğü tespit edilmiştir.
33. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 19/3/2018 tarihinde ölüm olayı hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:
"... adli tıp kurumu tarafından düzenlenen otopsi raporunda kişinin ölümünün akciğer kanseri ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğunun belirtilmesi üzerine olayda soruşturulması gereken suç unsuruna rastlanılmadığından kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına..."
34. Başvurucu Sebahat Gemici 12/4/2018 havale tarihli kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz ettiği dilekçeyle, eşinin rahatsızlığı nedeniyle geçirdiği ameliyattan sonra üç hafta ceza infaz kurumunda eşine refakat ettiğini, ardından altı ay süreyle eşinin cezasının infazına ara verildiğini, altı aylık süre sonunda iki aylık bir ek süre daha verildiğini, eşinin ölümünden önceki üç ayda desteksiz yürüyemeyecek hâle geldiğini, sık sık düştüğünden her yerinde yaralar oluştuğunu, ölümünden önceki bir ayda görüşlere dahi çıkamadığını, tedavisine ameliyat olduğu hastanede devam edilmesi için üç dört kez dilekçe verdiği hâlde bu yönde bir karar verilmediğini belirtmiştir. Dilekçede; Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 4/5/2017 tarihli sağlık kurulu raporunda eşinin epilepsi nöbeti geçirdiği, 4. evre akciğer kanseri olduğu, özürlülük oranının %80 olduğu tespitlerine yer verildiği hâlde infazının ertelenmesine gerek olmadığı yönünde rapor verilmesinin hatalı olduğunu, eşinin kendisine sürekli olarak sevk edildiği hastanelerdeki doktorların bir şey yapmadan ceza infaz kurumuna geri gönderdiğini söylediğini, kendisinin de bu yönde başvurularda bulunduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca eşinin ceza infaz kurumunda kaldığı sürede kurumun koşullarının uygun olmadığını, kendisine uygulanan tedavinin yeterli olmadığını, kontrollerinin zamanında yapılmadığını, hastaneye yatırılmadan tedavi edilmesinin ölümüne neden olduğunu, bu hususlarda bir ihmal olup olmadığına dair değerlendirme yapmak üzere hastaneye sevk evrakının bile soruşturma kapsamında temin edilmediğini belirterek bu hususlarda ihmali olanların tespit edilmeden eksik incelemeyle karar verilmesi nedeniyle karara itiraz ettiğini bildirmiştir.
35. İstanbul Anadolu 8. Sulh Ceza Hâkimliği (Sulh Ceza Hâkimliği) 17/5/2018 tarihli kararla itirazın reddine karar vermiştir.
36. Ret kararı başvuruculara 29/6/2018 tarihinde tebliğ edilmiş olup başvurucular 26/7/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
37. İlgili ulusal hukuk için bkz. Murat Karabulut, B. No: 2013/2754, 18/2/2016, §§ 27-30, 33, 44, 65, 66.
B. Uluslararası Hukuk
38. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Temur Eskibağ ve Mehmet Rıza Eskibağ, B. No: 2014/5098, 20/12/2017, §§ 50-57.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
39. Anayasa Mahkemesinin 6/10/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
40. Başvurucular; yakınlarının sağlığının geri dönülemez şekilde kötüleşmesini engellemek için tedavisini yürüten doktorların ve Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin yeterli özeni göstermediğini, zamanında ve yeterli tedaviye ulaşamayan yakınlarının yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
41. Bakanlık görüşünde, yaşam hakkının ihlal edildiği iddiası ile ilgili olarak öncelikle ihmale dayalı sorumluluk iddiası bakımından başvurucuların tazminat davası yolunu tüketmediklerinin başvurunun kabul edilebilirliği açısından yapılacak incelemede değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Yaşam hakkının esası bakımından ise ölenin gerekli tüm tetkik ve tedavisinin gecikmeksizin yerine getirildiği, 1,5 yıllık sürede onlarca defa muayenesinin yapıldığı, gereken her durumda hastaneye sevkinin ve yatışının sağlandığı, gerekli raporların alındığı belirtilmiştir.
42. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.
2. Değerlendirme
43. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, yaşama ... hakkına sahiptir.”
44. Anayasa'nın “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, … kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
45. Başvurucuların yaşam hakkının yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine dair iddialarını hem Ceza İnfaz Kurumu personelinin hem de doktorların ihmaline dayandırdıkları görüldüğünden ceza infaz kurumundaki kişinin yaşamının kamu makamlarınca korunması yükümlülüğüne dair iddialar ile sağlık personelinin mesleki kusuruna dayalı iddialar ayrı başlıklar altında değerlendirilmiştir.
46. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (T.A. [GK], B. No: 2017/32972, 29/9/2021, § 128). Başvuru konusu olayda müteveffa, başvurucuların eşi ve babasıdır. Bu nedenle başvuruda, başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.
a. Sağlık Personeline İlişkin İddialar Yönünden
47. Yaşam hakkının pozitif yükümlülüğü sağlık alanında yürütülen faaliyetleri de kapsamaktadır. Devlet, sağlık hizmetlerini -ister kamu isterse özel sağlık kuruluşları tarafından yerine getirilsin- hastaların yaşamlarının korunmasına yönelik gerekli tedbirlerin alınabilmesini sağlayacak şekilde düzenlemek zorundadır (Nail Artuç, B. No: 2013/2839, 3/4/2014, § 35).
48. Kasıtlı olmayan fiiller nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarında soruşturma yükümlülüğünün yerine getirilmesi bakımından mağdurlara hukuki, idari hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (T.A., § 129).
49. Bu yaklaşım, tıbbi hata sonucu meydana geldiği ileri sürülen ölüm olayları için de geçerlidir. İlke olarak tıbbi hatalara ilişkin şikâyetler konusunda temel başvuru yolu, hukuki sorumluluğu tespit adına takip edilecek olan hukuk veya idari tazminat davası yoludur (Zeki Kartal, B. No: 2013/2803, 21/1/2016, § 78; Nail Artuç, § 38).
50. Bununla birlikte kasıtlı olmayan fiiller nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarında kamu makamlarının muhakeme hatası veya dikkatsizliği aşan bir kusuru olduğu veya olası sonuçların farkında olmasına rağmen kendilerine verilen yetkiler kapsamında tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almadığı durumlarda ilgililer diğer hukuk yollarına başvurmuş olsalar dahi kişilerin hayatının tehlikeye girmesine neden olanlar hakkında bir ceza soruşturması yürütülmesi gerekir (T.A., § 129).
51. Başvuru formu ve eklerinde olayın kasti bir tutumdan kaynaklandığını gösteren herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Nitekim başvurucular da söz konusu olayın ilgili sağlık personeli tarafından yakınlarına zarar verme kastıyla gerçekleştirildiği yönünde bir iddia ileri sürmemiştir. Esasen somut başvurunun bu kısmı tanıda ve tedavide yapıldığı iddia edilen bir hataya ilişkindir. Bu gibi olaylar ise Anayasa Mahkemesince tıbbi değerlendirme hatası olarak nitelendirilmektedir. Bu durumda Anayasa’nın 17. maddesi bağlamında devletin etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülüğü, somut olayda mağdura idari yargı mercileri önünde açabileceği bir tam yargı davası yolunun sağlanması ile yerine getirilmiş sayılabilir.
52. Somut olayda başvurucular, yakınlarının ölümü ile neticelenen olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasından sonra bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurucular, Türk hukuk sistemindeki mevcut hukuki yollardan olup hem idarenin mesuliyetini saptayabilecek hem de gerektiği takdirde zararın ödenmesini sağlayabilecek olan tam yargı davası yolunu tükettiklerine ilişkin herhangi bir bilgi ve belgeyi Anayasa Mahkemesine sunmamıştır. Bu durumda yaşam hakkının korunamadığına ilişkin şikâyetler yönünden kanunda öngörülen yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketildiğinden söz edilemeyecektir.
53. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden ayrıca incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Ceza İnfaz Kurumu Personeline İlişkin İddialar Yönünden
54. Yaşam hakkının pozitif yükümlülükleri kapsamında devlet, yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını kamu görevlilerinin, diğer bireylerin ve hatta kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma ödevi altındadır. Bu ödev kapsamında devlet bir kişinin yaşamına yönelik gerçek ve yakın bir tehlikenin bulunduğunun kamu makamlarınca bilindiği ya da bilinmesi gerektiği durumlarda, görevlileri aracılığıyla makul ölçüler çerçevesinde ve bu tehlikenin gerçekleşmesini önleyebilecek şekilde önlemler almalıdır (T.A., § 136).
55. Koruma yükümlülüğüne dair pozitif yükümlülük şüphesiz ki mahpuslar yönünden de geçerlidir ve bahse konu yükümlülük, özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin tıbbi tedavilerine özen gösterilmesinin yanında yaşamı üzerinde oluşabilecek olası tehditleri engellemeyi de içerir (Murat Karabulut, § 43).
56. Ancak özellikle insan davranışının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlemin veya yürütülecek faaliyetin tercihi dikkate alınarak pozitif yükümlülük yetkililer üzerinde aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanmamalıdır (T.A., § 136).
57. Kanser hastası olan S.G.nin Ceza İnfaz Kurumuna alındıktan sonra kendisine akciğer kanseri teşhisi konulmasından itibaren düzenli olarak ve gecikmeksizin hastaneye sevkinin, doktorların tedavideki öngörü ve önerileri doğrultusunda muayene ve tedavilerinin sağlandığı, yine kemoterapi ve ışın tedavisinin düzenli olarak ve gecikmeksizin uygulandığı, rahatsızlandığı her defasında ivedilikle Ceza İnfaz Kurumu aile hekimince muayene edilerek gerekli görüldüğünde hastaneye sevk edildiği, hastalığı nedeniyle kullandığı ilaçların geciktirilmeksizin ve eksiksiz temin edildiği gözetildiğinde Ceza İnfaz Kurumunda tutulması sırasında sağlık hizmetlerine erişiminin yetersiz olduğunu, Ceza İnfaz Kurumu görevlilerinin sağlık hizmetlerinden faydalanması için gerekli adımları atmadığını söylebilmek mümkün değildir.
58. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. İnsan Haysiyetiyle Bağdaşmayan Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
59. Başvurucular; yakınlarının ölmesine kadarki zorlu sürecin kendileri ve yakınları için eziyet olduğunu, özgürce, zaman ve mekân olarak engellenmeden yakınlarıyla bir arada olamadıklarını, yakınlarının kan kusarak ve acı çekerek hayatını kaybettiğini, Ceza İnfaz Kurumu yetkililerince yakınlarının tahliye edilmesi konusunda ihmalkâr davranıldığını iddia etmiştir. Başvurucular, Ceza İnfaz Kurumundaki tutma koşulları ve uygulanan tedavinin yetersizliği açık olduğu ve yakınlarının Ceza İnfaz Kurumunda tutulması uygun olmadığı hâlde yetkililerce yakınlarının cezasının infazının ertelenmesi bakımından gerekli önlemlerin alınmayıp gerekli işlemlerin yapılmadığını, sonuçta da yakınlarının kanser hastalığının ve özgürlükten yoksun kalmanın kaçınılmaz sonucu olan sıkıntıdan daha fazla bir sıkıntıya maruz kaldığını belirterek insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
60. Başvurucular ayrıca dile getirdikleri bu iddialar bakımından etkili bir soruşturma yapılmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
61. Bakanlık görüşünde; insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağına ilişkin olarak müteveffanın tedavi, muayene ve hastaneye sevklerinde gecikme olmadığı, hastalığı tespit edildikten sonra temin edilen ATK raporu sonrasında altı ay süreyle cezasının ertelenerek tahliye edildiği, erteleme süresinin iki ay daha uzatıldığı, sonrasında alınan ATK raporunda ceza infaz kurumu şartlarında infaza devam edebileceği değerlendirmesi uyarınca müteveffanın yeniden ceza infaz kurumuna alındığı, tedavisine aksatılmadan devam edildiği belirtilmiştir. Bakanlık, hasta olan müteveffanın ceza infaz kurumunda tutulmasının ATK raporuna dayanması nedeniyle kötü muamele için gerekli olan asgari ağırlık eşiğinin aşılmadığını ifade etmiştir.
62. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.
2. Değerlendirme
63. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı , maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
a. Şikâyetlerin Nitelendirilmesi ve İncelemenin Kapsamı Yönünden
64. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
65. Anayasa Mahkemesi; hükümlülerin ceza infaz kurumlarının fiziki ve tıbbi imkânlarının sağlık durumlarına uygun olmadığı hâlde cezalarının infazının ertelenmemesi nedeniyle uygun olmayan koşullarda hayatlarını kaybetmelerine ilişkin şikâyetlerini istikrarlı bir şekilde Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında yer verilen insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı kapsamında incelemektedir (Mete Dursun, B. No: 2012/1195, 18/11/2015; Serdar Öztürk, B. No: 2013/7532; 4/2/2016; Murat Karabulut, B. No: 2013/2754, 18/2/2016; Sabri Kaya, B. No: 2014/8482, 29/6/2016; Ergin Aktaş, B. No: 2014/14810, 21/9/2016; Hayati Kaytan, B. No: 2014/19527, 16/11/2016).
66. Bu doğrultuda başvurucuların yakınlarının sağlık durumunun ceza infaz kurumunda tutulmasına kesin olarak uygun olmadığına dair iddialarının insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi boyutu kapsamında, adil yargılanma hakkı bağlamında ileri sürdükleri iddialarının ise insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutu kapsamında ve tek bir başlık altında incelenmesi uygun görülmüştür.
67. Başvurucuların yakınlarının rahatsızlığına rağmen ceza infaz kurumunda tutulmasının ve burada hayatını kaybetmesinin kendileri bakımından da insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağını ihlal ettiğine dair iddiaları ayrı bir başlık altında incelenecektir.
b. Kabul Edilebilirlik Yönünden
i. Başvurucuların Kendileri Bakımından İleri Sürdükleri İhlal İddiaları
68. Bireysel başvuru yolunu işletebilecekler, esas itibarıyla ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı güncel bir kişisel hakkı doğrudan etkilenenler yani doğrudan mağdurlar olmakla birlikte somut olayın koşullarına ve ihlal edilen hakkın niteliğine göre doğrudan mağdur ile arasında kişisel ve özel bir bağ bulunan, dolayısıyla da Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ihlalinden olumsuz olarak etkilenmiş veya ihlalin sona ermesinden meşru ve kişisel bir menfaati bulunan kimseler de dolaylı mağdur sıfatıyla bireysel başvuruda bulunabilecektir (Engin Gök ve diğerleri, B. No: 2013/3955, 14/4/2016, § 47). Nitekim mağdurun bizzat başvuru yapmasının mümkün olmadığı ve yakın akrabalık ilişkisinin bulunduğu kimi durumlarda başvurucuların ihlalden doğrudan etkilenmemelerine rağmen ihlalden dolaylı olarak etkilenmeleri nedeniyle bu etkiye dayanarak kendi adlarına başvuru yapabilecekleri kabul edilmektedir.
69. Anayasa Mahkemesi kötü muamele yasağına ilişkin dolaylı mağduriyete dair şikâyetleri incelediği başvurularda; hakları ihlal edilen kişinin aile üyelerinin olaydan dolayı ruhsal çöküntü ve üzüntü yaşamalarının kendileri için kaçınılmaz bir sonuç olduğunu, bu nedenle Anayasa'nın 17. maddesinin bu kişiler bakımından ihlal edilebilmesi için söz konusu durumun yeterli olmadığını ve aile bireylerinden birinin mağdur olup olmamasının yaşadıkları üzüntüye farklı bir boyut kazandıracak özel faktörlerin başvuruda var olup olmadığına bağlı olduğunu ifade etmiştir (Engin Gök ve diğerleri, §§ 49-54).
70. Bu bağlamda yakınlarının rahatsızlığı ve ceza infaz kurumunda hayatını kaybetmesi nedeniyle başvurucuların üzüntü yaşadığında bir şüphe yoktur. Ancak somut başvuruda, başvurucuların ileri sürdüğü şikâyetler dikkate alındığında yakınlarının ölümünden dolayı duydukları üzüntü haricinde bu üzüntüye farklı bir boyut kazandırabilecek bir husustan şikâyet etmedikleri anlaşılmıştır. Ayrıca yapılan incelemede bu yönde bir durum da tespit edilemediğinden başvurucuların insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı bakımından dolaylı mağduriyetlerinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
71. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Başvurucuların Ölen Yakınları Bakımından İleri Sürdükleri İhlal İddiaları
72. Anayasa Mahkemesi Murat Karabulut başvurusu ile Temur Eskibağ ve Mehmet Rıza Eskibağ başvurusunda; yakınları vefat etmiş başvurucuların, yakınlarının sağlık durumlarının kaldıkları ceza infaz kurumlarının fiziki ve tıbbi imkânlarına uygun olmadığına yönelik şikâyetlerini insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı kapsamında incelemiştir. Bu bakımından müteveffanın eşi ve çocukları olan başvurucular yönünden insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağına dair iddiaları bakımından başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.
73. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğine ilişkin diğer iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
74. Hükümlü veya tutuklular, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkından mahrum bırakılabilirlerken (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) genel olarak Anayasa ve Sözleşme’nin ortak alanı kapsamında kalan diğer temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasındaki “Kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.” şeklindeki kural, hükümlü ve tutuklulara yönelik uygulamalar için de geçerlidir.
75. Anayasa’nın 17. maddesi ceza infaz kurumunda tutulan bir hükümlü veya tutuklunun içinde bulunduğu şartların insan onuruna yakışır bir şekilde olmasını da koruma altına almaktadır. Dolayısıyla verilen bir mahkûmiyet kararının veya tutuklama kararının infazında mahkûmlar için sağlanacak şartlar insan onuruna saygıyı koruyacak nitelikte olmalıdır (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 36).
76. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki davranışların mahkûmları özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma sokmaması gerekir. Ceza infaz kurumunda tutulmanın pratik gerekleri çerçevesinde mahkûmların sağlık ve esenlikleri gibi hususların yeterli bir şekilde güvence altına alınması ve gerekli tıbbi yardımın sağlanması da insan onuruna yakışır koşulların sağlanması için gereklidir (Turan Günana, § 39).
77. Özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin hasta olmaları durumunda devletin kontrolü altında tuttuğu bu kişilere gerekli tıbbi yardımı sağlama yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülüğün hiç veya gerektiği gibi yerine getirilmemesi sonucunda kişinin yaşamı veya vücut bütünlüğü bakımından tehlike arz eden acil bir duruma, ağır veya uzun süreli bir acı çekmesine sebebiyet verilmesi, belirtilen sonuçlar ortaya çıkmamakla birlikte kişinin tıbbi yardımdan mahrum kaldığı için yaşadığı stres, huzursuzluk veya aşağılanma hissinin -olayın kendine has koşulları çerçevesinde- insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele düzeyine ulaşacak ciddiyette olması hâlinde Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiği kabul edilebilir. Bu kapsamdaki değerlendirmede kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasına bağlı dezavantajlı konumunun da dikkate alınması gerekir (Hayati Kaytan, § 44).
78. Bu ilkeler ışığında Anayasa Mahkemesi ceza infaz kurumunda bulunan hükümlü ve tutukluların sağlık nedenleriyle yaptıkları başvurularda a) başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulma koşullarını, b) uygulanan tedavilerin kalitesini, c) başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulmasının sağlık durumu üzerindeki etkisini ve bu durumun zamanla gösterdiği değişimi her olayın kendine özgü koşullarında ele almıştır (Mete Dursun, § 91; Murat Karabulut, § 68; İmam Çelikdemir, B. No: 2014/20289, 5/12/2017, § 57).
79. Yaşamını tek başına idame ettiremeyen veya mevcut hastalığı nedeniyle yalnız kalması yaşamı yönünden risk oluşturan kişinin durumunun tutulduğu koşullarla uyumsuz hâle gelmesi de o kişinin mutlak surette salıverilmesini gerektirmez. Bununla birlikte kişinin özel durumu ile tutma koşulları arasındaki uyumsuzluğun ortaya çıkardığı maddi ve manevi (fiziksel ve psikolojik) sonuçların insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele düzeyine ulaşmaması için birtakım tedbirler alınması gerekir (Hayati Kaytan, § 45).
80. Diğer yandan bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde etkili resmî bir soruşturma yapılması gerekmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Bu olanaklı olmazsa bu madde, sahip olduğu öneme rağmen pratikte etkisiz hâle gelecek ve bazı hâllerde devlet görevlilerinin fiilî dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altındaki kişilerin haklarını istismar etmeleri mümkün olacaktır (Tahir Canan, § 25).
81. İşkence ve kötü muameleye ilişkin ceza soruşturmasının etkili olması için;
- Soruşturma makamlarının resen harekete geçerek kötü muamele iddiasını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, §§ 114, 116),
- Fiilen hesap verilebilirliği sağlamak adına soruşturma süreci kamu denetimine açık olmalı, ayrıca her olayda mağdurun meşru menfaatlerinin korunması amacıyla gerekli olduğu ölçüde sürece katılması sağlanmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 115).
- Kamu görevlileri tarafından yapıldığı iddia edilen kötü muameleler hakkında yürütülen soruşturmalardan sorumlu olan, inceleme ve tetkikleri yapan kişiler, olaylara karışan kişilerden bağımsız olmalıdır. Bu bağımsızlık hem hiyerarşik ve kurumsal bağımsızlığı hem de soruşturmanın da fiilen bağımsız olarak yürütülmesini gerektirir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 117).
- Kötü muameleye ilişkin bir soruşturma olabildiğince süratle ve özenle yürütülmeli (Cezmi Demir ve diğerleri, § 119), soruşturma makamlarınca olayın sebebinin objektif analizi yapılmalı ve soruşturma sonucunda alınan karar elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olmalıdır (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 99).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
82. S.G. 27/2/2015 tarihinde Ceza İnfaz Kurumuna alınmış, tüberküloz genel taraması sonucunda sevk edildiği Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesinde yapılan tetkikleri sonrasında 12/2/2016 tarihli patoloji raporunda belirtildiği üzere kendisine akciğer kanseri teşhisi konulmuştur (bkz. § 8). Ameliyatı sonrasında kendisine kemoterapi tedavisi uygulanan S.G., ATK'nın 25/7/2016 tarihli raporuyla altı aylık süre sonunda sağlık durumu yeniden değerlendirilmek koşuluyla cezasının infazının altı ay süre ile ertelenmesinin uygun görülmesi sonrasında (bkz. § 14) İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 4/8/2016 tarihli kararıyla aynı tarihte Ceza İnfaz Kurumundan salıverilmiştir (bkz. § 15).
83. Başvurucuların insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine dair iddiaları bakımından somut olayın bu aşamadan sonraki kısmının incelenmesi önem arz etmektedir.
84. Altı aylık infaz erteleme süresi sonunda cezasının infazı iki ay daha ertelenen S.G.nin 27/3/2017 tarihinde nöbet geçirmesi üzerine Pendik Hastanesinde yapılan muayenesi sonucunda beyninde metastaz tespit edilmiştir (bkz. § 17).
85. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 29/3/2017 tarihli talebi üzerine ATK tarafından 3/4/2017 tarihinde "Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 27.2.2017 tarihli sağlık kurulu raporunda, 13.2.2017 tarihinde çekilen PET CT filminde nüks veya metastaz lehine bulgu olmadığının kayıtlı olduğu" gözetilerek müteveffanın 29/3/2017 tarihinde ATK nezdindeki muayenesi sonrasında "önerilen aralıklarla düzenli poliklinik kontrollerinin sağlanarak cezaevi şartlarında infazına devam edilebileceği, hastalıklarının ilerlemesi veya vasfının değişmesi durumunda son durumunu gösterir sağlık kurulu raporunun gönderilmesi ile yeniden değerlendirilebileceği" yönünde rapor hazırlanmıştır (bkz. § 19).
86. Bu noktada infaz erteleme süresinin bitimini müteakip İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından süratle ATK'dan gerekli raporun temini için talepte bulunulduğu, ATK tarafından da gecikmeksizin raporun hazırlandığı ifade edilmelidir. Fakat ATK tarafından hastalığın nüks ettiğine yahut metastaza dair bulgu olmadığı gözetilerek S.G.nin ceza infaz kurumu şartlarında cezasının infazına devam edilebileceği yönünde rapor hazırlanmışken S.G.nin nöbet geçirmesi sonrasında Pendik Hastanesinin 27/3/2017 tarihinde beyinde metastaz tespit edildiğine dair düzenlediği 28/3/2017 tarihli epikrizinin yahut bu hastanede gerçekleştirilen muayene işlemlerine ilişkin belgelerin ATK'nın dikkatine sunulduğuna veya ATK tarafından temin edilerek değerlendirme sırasında gözönünde bulundurulduğuna dair bir veriye rastlanmamıştır.
87. Nitekim UYAP üzerinden yapılan incelemede infaz kâtibinin Pendik Hastanesinin 28/3/2017 tarihli epikrizini 17/4/2017 tarihinde okuduğu, Ceza İnfaz Kurumu gelen evrak memurunun ise 17/4/2017 tarihinde okuyup epikrizin çıktısını aldığı tespit edilmiş olup (bkz. § 18) bu durum, bahse konu epikriz veya muayene işlemlerinin ATK tarafından cezanın infazının ertelenmesi konusunda yapılan değerlendirme sırasında gözetilmediği hususunu desteklemektedir.
88. Beyin metastazının tespitine yönelik tıbbi belgelerin ATK'nın müteveffanın cezanın infazının ertelenmesi konusunda yaptığı değerlendirmeyi etkileme niteliğinde olduğu açıktır. Bu husus, kamu makamları tarafından mahpusların sağlık ve esenliklerinin sağlanması için gerekli önlemin alınması gerekliliği bakımından bir eksiklik olarak tespit edilmiştir.
89. ATK'nın 3/4/2017 tarihli raporu doğrultusunda S.G. 11/4/2017 tarihinde Ceza İnfaz Kurumuna tekrar alınmıştır. Bu aşamada S.G.nin rahatsızlığının metastaz yaptığının ve ciddi olduğunun kamu makamlarınca bilinmesi gerektiği, S.G.nin rahatsızlığının bu aşamadan sonra zaman ilerledikçe daha da kötüleşeceğinin öngörülebilir bir durum olduğu ifade edilmelidir. Dolayısıyla başvuruda incelenmesi gereken husus, müteveffanın sağlık durumunun ölümüne kadar ceza infaz kurumunda kalmasına ne kadar uygun olduğudur.
90. Bu konuda yapılacak incelemede müteveffanın Ceza İnfaz Kurumunda tutulma koşulları, uygulanan tedavinin yeterliliği ve sağlık durumuna rağmen Ceza İnfaz Kurumunda tutulmasının uygun olup olmadığı irdelenmelidir.
91. Başvurucular başvuru formunda ceza infaz kurumu koşullarına dair iddialarını soyut olarak dile getirmiş, Ceza İnfaz Kurumunun olağan koşulları dışında somut bir olumsuzluktan bahsetmemiştir. Aynı şekilde yakınlarına tedavi sağlanmadığı ya da uygulanan tedavi yöntemlerine dair somut eksiklikler veya yetersizlikler bulunduğunu ileri sürmemiştir. Bu nedenle bu hususlar hakkında inceleme yapılmasının gerekli olmadığı değerlendirilmiştir.
92. Bu durumda müteveffanın sağlık durumunun ölümüne kadar ceza infaz kurumunda kalmasına ne kadar uygun olduğunun yani rahatsızlığına ve sağlık durumunda meydana gelen kötüleşmeye rağmen ceza infaz kurumunda tutulmaya devam edilmesinin kendisi açısından özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan elem seviyesinden daha fazla sıkıntı veya eziyet doğurup doğurmadığının incelenmesi gerekmektedir.
93. Başvurucu Metin Gemici'nin babasının Ceza İnfaz Kurumuna geri alındığı gün sunduğu dilekçe üzerine İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı 17/4/2017 tarihli yazı ile S.G.nin cezasının infazının ertelenmesine gerek olup olmadığı konusunda rapor alınmasını talep etmiş, S.G. Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilmiştir.
94. Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 4/5/2017 tarihli -aralarında onkoloji uzmanı doktorun bulunmadığı sağlık kurulu tarafından hazırlanan- raporunda müteveffanın hastalığı nedeniyle cezasının infazının ertelenmesine gerek olmadığı belirtilmiştir (bkz. § 22). Söz konusu raporda S.G.nin "4. evre akciğer kanseri hastası olduğu, beyin metastazı bulunduğu ve özürlülük oranının %80 olduğu tespitleri mevcut olmasına rağmen" cezasının infazının ertelenmesine gerek olmadığı sonucuna varılmasının bir çelişki meydana getirdiği açık olmasına rağmen İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, bahse konu çelişkinin giderilmesi amacıyla ivedi olarak ATK'dan yeni bir rapor temin etmeden, söz konusu Hastanenin raporuna dayanmak suretiyle infazın geri bırakılması talebinin reddine karar vermiştir (bkz. § 23).
95. Bu süreçte S.G.nin temmuz ayı içinde iki kez Ceza İnfaz Kurumundan acile götürüldüğü anlaşılmıştır. S.G. 2/8/2017 tarihli dilekçesiyle durumunun gittikçe kötüleştiğini, sol tarafını kullanamadığını, ihtiyaçlarını tek başına karşılayamadığını, ailesinin durumuna üzüldüğünü gördükçe psikolojik olarak daha da kötüye gittiğini Ceza İnfaz Kurumu idaresine iletmiştir (bkz. § 25).
96. Sağlık durumunun kötüye gittiği açık olduğu hâlde S.G. cezasının infazının ertelenmesine gerek olup olmadığı konusunda tekrar rapor alınması için hastaneye ve ardından ATK'ya sevk edilme sürecine sokulmuştur. Üstelik 15/8/2017 tarihinde sevk edildiği Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 12/10/2017 tarihli, aralarında onkoloji uzmanı doktorun bulunmadığı sağlık kurulu tarafından hazırlanan raporunda S.G.nin hastalığı nedeniyle cezasının infazının ertelenmesine gerek olmadığı tespiti bir kez daha tekrarlanmıştır (bkz. § 27). 4. evre kanser hastası olan ve durumu kötüleşen (bkz. § 24) S.G.nin hakkındaki bahse konu rapor hastaneye sevk edildiği tarihten ancak iki ay sonra 12/10/2017 tarihinde hazırlanabilmiştir.
97. Bu gecikmenin üzerine 19/10/2017 tarihinde ATK'ya sevk edilen S.G.nin hakkındaki rapor 3/11/2017 tarihinde hazırlanabilmiş ve S.G.nin hayatını kaybetmesinden sonra Ceza İnfaz Kurumuna 10/11/2017 tarihinde ulaşabilmiştir.
98. S.G. ilerleyen rahatsızlığına, ihtiyaçlarını karşılayamayacak hâlde olmasına rağmen (bkz. §§ 24, 25) hastaneler ile ATK arasında gidip gelmek zorunda bırakılmış; eksik ve hatalı değerlendirmeler sonucunda hayatının son döneminde ailesinin desteğinden yoksun şekilde Ceza İnfaz Kurumunda kalmıştır. 27/3/2017 tarihinde hastalığının ilerlediği tespit edilmesine rağmen S.G.nin cezasının infazının ertelenmesine yönelik rapor ancak yedi ay sonra temin edilebilmiştir.
99. Bu sırada ölümcül bir hastalığa yakalanmasına ve sağlık durumu ölümünden önce ceza infaz kurumu koşullarına uygun olmayan hâle gelmesine rağmen hastaneye yatırılmak suretiyle tedavi olma imkânına sahip olamayan S.G. ailesinden ayrı olarak hayatını kaybetmiştir. S.G.nin ölümünden iki gün önce acil olarak hastaneye yatırılması S.G.nin ölmeden önceki dönemde kaldığı zor durumu değiştirmemektedir.
100. Tüm bu veriler ışığında S.G.nin 27/3/2017 tarihinde beyninde metastaz tespit edilmesine rağmen cezasının infazının ertelenmesine dair raporun teminine yönelik işlemlerin yürütülmesinde yaşanan karar alma sürecinde İstanbul AnadoluCumhuriyet Başsavcılığı, Ceza İnfaz Kurumu idaresi, hastaneler ve ATK'dan kaynaklanan, yukarıda ifade edilen birtakım eksiklikler ve gecikmeler nedeniyle S.G.nin cezasının infazının sağlık durumuna bağlı olarak ertelenmesi için belirlenen usulün düzgün bir şekilde işletilmediği, gerekli işlemlerin makul hız ve özende gerçekleştirilmediği değerlendirilmiştir.
101. Sonuç olarak S.G.nin rahatsızlığına rağmen cezasının infazının ertelenememesi nedeniyle özgürlükten yoksun kalmanın kaçınılmaz ve doğal sonucu olan sıkıntıdan daha fazla bir sıkıntıya ve buna bağlı olarak insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir muameleye maruz kaldığının kabul edilmesi gerekir.
102. Öte yandan soruşturma dosyasının incelenmesi neticesinde İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının ölü muayenesi ve otopsi işlemi dışında başka bir soruşturma işlemi yapmadan ölüm olayı hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdiği, S.G.nin ölümcül hasta olmasına rağmen ceza infaz kurumunda niçin tutulmaya devam edildiğini soruşturmadığı görülmüştür. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, cezanın infazının ertelenmesi gerekip gerekmediğinin tespiti ve müteveffanın sağlık durumuna rağmen ceza infaz kurumunda tutulmaya devam edilmemesinin herhangi bir ihmal oluşturup oluşturmadığı noktasında herhangi bir araştırma yapmamış; durumun açıklığa kavuşturulması amacıyla Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin veya tedavide görevli doktorların beyanlarına başvurmamıştır.
103. Yürütülen soruşturmanın en başından beri başvurucuların iddialarını İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde ileri sürmedikleri tespit edilmiş olsa da başvurucular, bireysel başvuruya konu ettikleri iddialarla kovuşturmasızlık kararına itiraz etmiştir. Başvurucuların yürütülen soruşturma kapsamında hiç araştırılmayan ve temelsiz olmayan iddiaları hakkında Sulh Ceza Hâkimliği tarafından da bir değerlendirme yapılmamıştır.
104. Bu noktada Anayasa Mahkemesinin görevi olmadığından değerlendirmelerinde belirtilen hususlarda araştırma yapılması hâlinde başvuruya konu davanın nasıl sonuçlanacağı ile ilgilenmediğinin ifade edilmesi gerekmektedir. Anayasa Mahkemesinin görevi, soruşturma makamlarının Anayasa'nın 17. maddesi ile öngörülen derinlikli ve özenli inceleme yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğini ya da ne ölçüde getirdiğini belirlemekten ibarettir (İpek Deniz ve diğerleri, B. No: 2013/1595, 21/4/2016, § 169).
105. Yukarıda belirtilen nedenlerle insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul yönünün de ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
106. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
107. Başvurucular ihlalin tespiti ile manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.
108. Başvuruda tespit edilen insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutu ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği soruşturma merciince yapılması gereken iş yeniden soruşturma işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar ve benzer yöndeki kararlar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
109. Ayrıca insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutu ihlaline ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi bağlamında yeniden yapılacak soruşturma sürecinde hangi kamu görevlilerinin sorumluluğu bulunduğunun tespiti noktasındaki takdir ve yetkinin İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına ait olduğu ifade edilmelidir.
110. Öte yandan ihlalin niteliği dikkate alınarak başvuruculara insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlali için net 87.750 TL manevi tazminatın müştereken ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Sağlık personelinin eylemlerinden dolayı yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Ceza infaz kurumu personelinin eylemlerinden dolayı yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 1. Başvurucuların kendileri açısından ileri sürdükleri insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Başvurucuların ölen yakınları bakımından ileri sürdükleri insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutlarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere kararın bir örneğinin İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2017/180720) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvuruculara net 87.750, TL manevi tazminatın MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. 294,70 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.194,70 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 6/10/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.