logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ali Faik Aygün [1.B.], B. No: 2018/23712, 16/11/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİ FAİK AYGÜN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/23712)

 

Karar Tarihi: 16/11/2023

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Duygu KALUKÇU

Başvurucu

:

Ali Faik AYGÜN

Vekili

:

Av. Ümmühan KÖKSAL ÇAY

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, güven ilişkisi bozulduğu gerekçesine dayanılarak iş akdine son verilmesi üzerine açılan işe iade davasında adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 12/7/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyet yönünden Komisyonca ayırma kararı verilerek anılan şikâyet 2019/118 başvuru numarasına kaydedilmiş ve belirtilen şikâyetin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna 2/4/2019 tarihinde karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde, yargılama sürecindeki dava dosyalarında ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden elde edilen bilgi ve belgelerde yer aldığı şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. 1974 doğumlu olan başvurucu 2002-2017 yılları arasında davalı asıl işveren Anadolu Üniversitesi (Kurum) bünyesinde değişik alt işverenler (şirket) nezdinde temizlik işçisi olarak çalışmıştır.

8. 2017 yılında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) yönelik yürütülen operasyonlar kapsamında Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından başvurucu hakkında soruşturma başlatılmış, başvurucu 8/3/2017 tarihinde gözaltına alınmıştır.

9. 9/3/2017 tarihinde Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğünde (Emniyet) başvurucunun ifadesi alınmıştır. Başvurucu; ifadesinde özetle darbe girişimi ile birlikte FETÖ/PDY'den haberdar olduğunu, örgütün herhangi bir organizasyonuna katılmadığını, evlerinde yahut yurtlarında kalmadığını, 2012-2013 yılı eğitim döneminde fiyatının uygun olması nedeniyle kızını Özel Anafen Dershanesine gönderdiğini, dershane tarafından zorunlu tutulduğu için bu süre boyunca bir yıllığına Zaman gazetesine abone olduğunu, Bank Asya hesabının olmadığını, örgüte maddi/manevi destek vermediğini, hiçbir bağış ve yardımının olmadığını beyan etmiştir. Başvurucu ayrıca ByLock ve benzeri programları telefonuna indirmediğini, ByLock programının yüklü olduğu tespit edilen ve üzerine kayıtlı telefon hattını kullanmadığını, bu hattı kardeşi O.F.A.nın kullandığını, kardeşinin öğretmen olduğunu, yaklaşık dört beş yıldır aralarının iyi olmadığını, bu sebeple böyle bir programı yükleyip yüklemediğini bilmediğini beyan etmiştir. Başvurucu, kendisine ve kızına ait olduğunu ifade ettiği telefon hatları üzerinden Osmangazi Üniversitesinde öğretim üyelerinden sorumlu olduğu değerlendirilen O.B. ile irtibata geçtiği tespiti üzerine ise O.B.yi tanımadığını, her ne kadar araları açık olsa da dönem dönem köyde beraber iş yaptıkları için kardeşi ile bir araya gelmek zorunda kaldığını, bu görüşmelerin muhtemelen kardeşinin kendi telefonlarını kullandığı zamanlarda gerçekleştiğini ifade etmiştir. 14/3/2017 tarihinde Başsavcılık sorgusu için tekrar ifadesi alınan başvurucu, Emniyette verdiği beyanları tekrarlayarak atılı suçu işlemediğini belirtmiştir.

10. Başvurucu 14/3/2017 tarihinde tahliye edilmiştir.

11. İşveren Kurum 17/3/2017 tarihli yazı ile başvurucuya iş akdinin feshedildiğini bildirmiştir. Yazının ilgili kısmı şu şekildedir:

"...kanunların suç saydığı yapılar ile ilişkinizin var olduğu yönünde kuvvetli şüphe ve 15.07.2016 tarihinde ülkemizde meydana gelen olayların birlikte değerlendirilmesi sonucunda...iş akdiniz 17.03.2017 tarihi mesai bitimi itibariyle bildirimsiz ve tazminatsız olarak feshedilmiştir."

12. Başvurucu, feshin geçersizliğinin tespitine ve işe iadesine karar verilmesi talebiyle Kurum ile şirket aleyhine 17/4/2017 tarihinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; her ne kadar hakkında gözaltı tedbiri uygulanmış ise de delil yetersizliğinden dolayı adli kontrol tedbirleri dahi uygulanmaksızın salıverildiğini, şüpheli sıfatıyla ifade verdiği güne kadar tarafına yönelik hiçbir cezai takibat gerçekleştirilmediğini, hakkında kovuşturma dahi açılmadığı hâlde işten çıkarılmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

13. Eskişehir 2. İş Mahkemesi 27/11/2017 tarihli kararında davanın reddine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şu şekildedir:

"Dosya kapsamında yapılan incelemede davacının iş sözleşmesinin, FETÖ/PDY Terör örgütü ile ilişkisinin bulunduğu yönündeki kuvvetli suç şüphesi nedeniyle feshedildiği anlaşılmaktadır.

Dosya kapsamında Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gönderilen ifade tutanağı incelenmiş olup, davalı işveren tarafından yapılan feshin açık bir şekilde haklı ve geçerli olduğu anlaşılmıştır.

Tüm bu nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. "

14. Başvurucu, karara karşı 4/1/2018 tarihinde istinaf talebinde bulunmuş; derece mahkemesi tarafından tanık dinletme ve ceza soruşturmasının bekletici mesele yapılması yönündeki taleplerinin karşılanmadığını, yeterli inceleme ve araştırma yapılmadığını, kararın usul ve esas açısından kanuna aykırı olduğunu belirterek kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

15. Öte yandan Başsavcılık 15/3/2018 tarihli kararı ile başvurucu hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şu şekildedir:

"UYAP sistemi üzerinden dosyanın incelenmesinden ve ilgili kısımları soruşturma evrakına eklenen iddianame kapsamından O.F.A'nın, Eskişehir ilinde polis memurlarından sorumlu Ferhat kod adını kullanan mahrem imamlarından olduğu, şüpheli Ali Faik Aygün adına kayıtlı 543 7808... numaralı telefon hattını başından itibaren kendisinin kullandığı ve bu telefon hattına 11.08.2014 tarihinde bylock programımı yükleyip kullandığının anlaşıldığı...

Soruşturma kapsamından, şüphelinin aracında adli emanetin 2017/2100 sırasında kayıtlı Fethullah Gülen'e ait ”Altın Nesil-2" ibareli teyp kasedinin ele geçirildiği,

Şüphelinin savunmasında, bu kasetin kendisine ait olmadığını savunduğu, böyle bir kasetin varlığından haberdar olsaydı bu süreçte bu kaseti imha etmesi gerektiğini savunduğu, bu savunmasının evrak kapsamı ve - hayatın olağan akışına uygun olduğunun değerlendirildiği, ayrıca kasetin şüpheliye ait olduğu kabul edilse dahi hangi tarihte alındığı, ne amaçla alındığının betli olmadığı, dijital materyaller üzerinde yapılan inceleme sonucu hazırlanan bilirkişi raporuna göre de örgütle illisaklı ve irtibatlı olduğuna ilişkin bir tespitin yapılamadığı da nazara alındığında sadece bu kasetin aracında bulunmasından dolayı şüphelinin örgütle irtibatlı olduğunun kabul edilemeyeceği.

Dolayısıyla yukarıda açıklanan nedenlerle; şüphelini FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüyle iltisaklı ve irtibatlı olduğuna, dolayısıyla örgüt üyesi olduğuna ya da adı geçen örgüte yardım ettiğine ilişkin hakkında kamt davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilemediği anlaşılmakla,

Şüpheli hakkında FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüne Üye olmak suçundan hakkında kamu adına KOYUŞTURMA YAPILMASINA YER OLMADIĞINA...[karar verildi.]"

16. Başvurucu 22/3/2018 tarihli bir ek beyan dilekçesi ile kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı istinaf merciine iletmiş ve davanın sonucunu etkileyecek nitelikte olduğundan bahisle ceza soruşturmasının akıbetinin dikkate alınmasını talep etmiştir.

17. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 24/5/2018 tarihli kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine hükmetmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şu şekildedir:

"Davacının FETÖ/PDY bağlantısı kapsamında soruşturma geçirip gözaltında kaldığı, soruşturmanın devam edip gizlilik kararı bulunduğu, dosya içerisine gönderilen ifade tutanağı örneklerinden davacının kızını Ana-Fem dersanesine gönderip Zaman Gazetesine abone olduğu, adına kayıtlı telefonda BYLOCK programı bulunduğu, 26 TR 528 plakalı aracında Altın Nesil 2 Konferans yazılı ve M. Fetullah Gülen yazılı teyp kasedi bulunduğu, soruşturma devam etmekle feshinin şüphe feshi olduğu, davalı işverenin davacı işçisine karşı oluşan şüphe nedeniyle güven ilişkisinin sarsıldığı, bu durumda iş akdini yürütmesinin davalı taraftan beklenemeyeceği açıktır.

Mahkeme gerekçesinde feshin haklı ve geçerli nedene dayandığı belirtilmişse de şüphe feshi geçerli nedene dayanan bir fesih olup davacının iş akdinin haklı değil geçerli nedenle feshedildiği anlaşılmış, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, mantıksal ve hayatın olağan akışına uygun, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu; ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davacı tarafın istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir."

18. Nihai karar 12/6/2018 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.

19. Başvurucu 12/7/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. İlgili Mevzuat

20. İlgili mevzuat için bkz. Berrin Baran Eker [GK], B. No: 2018/23568, 2/7/2020, §§ 20-25.

B. Yargıtay Kararları

21. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 22/10/2007 tarihli ve E.2007/16878, K.2007/30923 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Davalı işveren, davacının geçmişten gelen sabıkası ve özellikle yasadışı örgütle bağlantısı nedeni ile güvenlik önlemi olarak iş sözleşmesini feshetmiştir. Bu fesih Alman Hukukunda ve Alman Federal Mahkemelerinde şüphe feshi olarak adlandırılmaktadır. Böyle bir fesihte, işverenin işçisine karşı duyduğu şüphe, aralarındaki güven ilişkisinin zedelenmesine yol açmaktadır. İşverenden katlanması beklenemeyecek bir şüpheden dolayı, işçinin iş ilişkisinin devamı için gerekli olan uygunluğu ortadan kalktığından, güven ilişkisinin sarsılmasına yol açan şüphe, işçinin kişiliğinde bulunan bir sebeptir. Ciddi, önemli ve somut olayların haklı kıldığı şüphe, güven potansiyeline sahip olmaksızın ifa edilemeyecek iş için işçinin uygunluğunu ortadan kaldırdığından, şüphe feshi, işçinin yeterliliğine ilişkin fesih türü olarak gündeme gelecektir. Davacının geçmişte yasadışı örgüt üyesi olması, davacının görev yaptığı bölgede terör olaylarının artması ve demiryolu ulaşımının da hedefte bulunması, davalı işveren açısından iş ilişkisinin devamı için gerekli olan güvenin sarsıldığı, elverişli objektif olay ve vakıalara dayanan güçlü bir şüphenin bulunduğu anlamına gelmektedir. Davacının iş sözleşmesinin feshinin geçerli nedenle yapıldığı kabul edilmelidir. Davanın reddi yerine yazılı şekilde kabulü hatalıdır."

22. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15/11/2018 tarihli ve E.2015/22-2715, K.2018/1720 sayılı kararı şöyledir:

"...şüphe feshinin söz konusu olabilmesi için iş ilişkisinin devamı için gerekli olan güveni yıkmaya elverişli, objektif olay ve vakıalara dayanan güçlü bir şüphe mevcut olması ve ayrıca olayın aydınlatılması için işverenin kendisinden beklenebilecek bütün çabaları göstermesine karşın eylemin gerçekleştiğinin kanıtlanamaması gerektiğinden, somut uyuşmazlıkta davacının sabit olan, doğruluk ve bağlılığa uymayan nitelikteki eyleminin şüphe feshi teşkil etmediği de açıktır..."

23. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 26/11/2018 tarihli ve E.2018/11097, K.2018/25472 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Taraf iradesine öncelik verilmesi sadece davanın açılmasında değil, yargılama sırasında taraflara ait bir çok usul işleminde de kendisini gösterir...Yani, yargılamada esas olan, dava malzemelerinin taraflarca toplanması ve mahkemeye sunulması olarak tanımlayabileceğimiz 'taraflarca hazırlama (getirilme) ilkesi' dir. Bu ilkenin geçerli olduğu davalarda, dava malzemelerinin mahkemeye tam olarak getirilmemesinin sorumluluğunu taraflar üstlenmiş olup; hakim, kural olarak tarafların ileri sürmediği vakıaları ve belirli bir delili kendiliğinden araştıramaz ve taraflara hatırlatamaz. Diğer yandan, kamu düzenini ilgilendiren davalarda, irade serbestisinin ve taraf iradesine tanınan üstünlüğün bir sonucu olan 'taraflarca hazırlama ilkesi' yerine, kendiliğinden (resen) araştırma ilkesinin uygulanması esastır. Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda; hâkim, davanın ispatı için gereken bütün delillere kendiliğinden başvurur; taraflar da yargılama bitinceye kadar delil gösterebilirler. Bu davalarda bir bakıma, dava ile ilgili olguların hazırlanmasında, tarafların yanında, hakimin de görevli olması söz konusudur.

Bu açıklamalar karşısında kamu ya da özel hukuk tüzel kişiliği de olsa işçinin terör örgütleri ile irtibatının bulunması halinde bu durumun hem kamu güvenliğini hem de özel güvenliği tehdit edeceği açıktır. Bu nedenle davalı tarafın cevap dilekçesi ile davacının iş akdinin .../... bağlantısı bulunduğuna dair kuvvetli şüphe duyulması sebebi ile feshedildiğini belirttiği görülmekle; eldeki davada taraflarca hazırlama ilkesi yerine istisnai nitelikteki kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulanması gerekmektedir."

24. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 24/4/2018 tarihli ve E.2018/3002, K.2018/9593 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Davacının iş akdi, hakkında .... C.Savcılığı tarafından bylock kullanıcısı olduğu iddiasıyla soruşturma başlatılmış olması, hakkında yurt dışı çıkış yasağı ve adli kontrol kararı verilmesi akabinde, davalı işyerinin faaliyet alanı bakımından stratejik önem taşıyan durumu gözetilerek çalıştırılmasında sakınca bulunduğu gerekçesiyle İş K. 25/II e-h-ı maddeleri gereğince haklı neden iddiasıyla feshedilmiştir. İlk Derece Mahkemesi ise feshin şüphe feshi olduğu ve davalının özel durumu gözetilerek geçerli nedene dayalı olduğu kabulüyle davanın reddine karar verilmiş olup, davacı tarafın istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesi taralından da aynı gerekçelerle esastan reddetmiştir.

...

Davacının hakkında derdest bulunan ceza yargılamasında, 'mor beyin' uygulaması kapsamında davacı ...'ın kullandığı telefona ait gsm hattının iradesi dışında bylock IP'lerine yönlendirilmiş olduğunun bilirkişi raporuyla tespit edildiği gerekçesiyle beraat kararı verildiği, isnat edildiği üzere terör örgütü ile bağlantısı bulunduğunu gösterir aleyhine başkaca somut bir delil de olmadığı anlaşılmakla, 4857 sayılı Kanun'un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması..."

25. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 8/4//2019 tarihli ve E.2019/1352, K.2019/7992 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Somut uyuşmazlıkta davalı işveren tarafından yapılan fesih bildiriminde, fesih nedeni olarak davalı işverene ait fabrikada 04/02/2015 tarihi ve öncesinde davacı ile bir kısım çalışanların işyerinde üretilen rakıları çaldıkları ve çalışan işçilerden ...'in hırsızlık suçuna yardım ettikleri iddiasının feshe gerekçe gösterildiği ve davacının iş akdinin davalı şirkette çalışırken 17/03/2015 tarihinde ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzeri nedenle feshedildiği anlaşılmıştır.

...2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2015/257 esas 2015/777 karar sayılı dosyası kapsamına göre davacının hırsızlık olayından mahkum olan ... ile aynı fabrikada çalışıp, işyerinde servis bulunmaması nedeniyle aynı kişinin aracı ile muhtelif zamanlarda iş yerinden ayrıldığı, davacının sırf bu kişinin aracına binmesinin ve araçtaki alkol kokusunu farketmemesinin feshe dayanak yapılamayacağı, rakı dinlenme bölümünde çalışan davacının aynı araçta bulunan ve hırsızlığa konu olan rakının ... tarafından araçta taşındığına ilişkin bilgi sahibi olamayacağı, işverenin davacının bu hırsızlık olayından haberdar olduğu yönündeki şüphesinin makul ve objektif bir şüphe olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken aksi gerekçeler ile reddine karar verilmesi hatalıdır."

26. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 18/4/2013 tarihli ve E.2012/32147, K.2013/12471 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Somut olayda bir şüphe feshi söz konusudur. Bu tür fesihte, işverenin işçisine karşı duyduğu şüphe, aralarındaki güven ilişkisinin zedelenmesine yol açmaktadır. İşverenden katlanması beklenemeyecek bir şüpheden dolayı, işçinin iş ilişkisinin devamı için gerekli olan uygunluğu ortadan kalktığından, güven ilişkisinin sarsılmasına yol açan şüphe, işçinin kişiliğinde bulunan bir sebeptir. Ciddi, önemli ve somut olayların haklı kıldığı şüphe, güven potansiyeline sahip olmaksızın ifa edilemeyecek iş için işçinin uygunluğunu ortadan kaldırdığından, şüphe feshi, işçinin yeterliliğine ilişkin fesih türü olarak gündeme gelecektir.

Davalı işyerinde fesih bildirgesinde anılan olayın davacı tarafından gerçekleştirildiği ceza yargılaması sonucunda da ispatlanmamış, davacı hakkında delil yetersizliğinden beraat kararı verilmiştir. Ancak davacının kendi kredi kartının sorgulanması ile bilgisi olmaksızın kredi kartından alışveriş yapılan müşterinin kredi kartının sorgulanmasının zamanlama yönünden iç içe geçmesi ve sorgulamanın yapıldığı terminalin aynı olması dikkate alındığında, bu hususun iş ilişkisinin devamı için gerekli olan güveni ortadan kaldırmaya elverişli bir şüphe olup, davacı ile işveren arasındaki güven ilişkisinin sarsıldığı kabul edilmelidir. Bu durumda davalı işverenin artık işçiyi çalıştırması mümkün değildir. Bu sebeple iş sözleşmesinin feshi haklı sebebe dayanmasa da, feshin geçerli nedene dayandığı kabul edilmelidir. İşverence yapılan fesih geçerli nedene dayandığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olmuştur."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Anayasa Mahkemesinin 16/11/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

28. Başvurucu; ceza soruşturması kapsamında hakkında yeterli şüphe olmadığı için adli kontrol tedbiri dahi uygulanmaksızın serbest bırakıldığını, buna mukabil derece mahkemesince soruşturmanın gizliliğinden bahisle sadece ifade tutanağında yer alan isnatlar dikkate alınarak işe iade davasının reddedildiğini, soruşturmanın bekletici mesele yapılması talebinin karşılanmadığı gibi dosya istinaf incelemesinde iken verilen takipsizlik kararının da dikkate alınmadığını, iddia ve itirazları incelenmeksizin yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan davanın reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkı ile masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

29. Bakanlık görüşünde, ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki iş ilişkisinin devamı için gerekli olan güvenin sarsıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verdiği ve anılan kararın kanun yollarından geçerek kesinleştiği hatırlatılmış; başvurucunun hakkındaki iddiaları öğrendiği, buna ilişkin iddia ve itirazlarını ileri sürebilme imkânı olduğu, bu kapsamda hukuk kurallarını yorumlama yetkisinin derece mahkemelerine ait olduğu, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durum olmadığı, başvurucunun ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti mahiyetinde kaldığı ileri sürülmüştür.

2. Değerlendirme

30. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucu; açtığı işe iade davasının yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan, iddia ve itirazları incelenmeksizin, adil yargılanma hakkına aykırı şekilde reddedildiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun bu yöndeki iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

33. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).

34. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği, anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).

35. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

36. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.

37. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği, davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

38. Somut olayda, işveren nezdinde 2002 yılından beri çalışan başvurucu hakkında önce soruşturma başlatılmış ve gözaltı tedbiri uygulanmış, salıverilmesinin akabinde de başvurucunun iş akdi feshedilmiştir. Başvurucu, iş akdinin geçerli bir nedene dayanmadan feshedildiğini belirterek işveren aleyhine işe iade talebiyle dava açmış; dava dilekçesinde, hakkındaki isnatların gerçeği yansıtmadığını, bu sebeple hakkında adli kontrol tedbiri dahi uygulanmadan salıverildiğini, soruşturmanın akıbetinin bekletici mesele yapılması durumunda bu hususun netliğe kavuşacağını belirterek işe iadesini talep etmiştir (bkz. §§8-12).

39. Eskişehir 2. İş Mahkemesi 27/11/2017 tarihli gerekçeli kararında Başsavcılıktan gönderilen ifade tutanağının incelenmesi neticesinde davalı Kurum tarafından yapılan feshin haklı ve geçerli olduğuna hükmetmiştir. Başvurucunun itirazı üzerine dosya, istinaf incelemesine gönderilmiş; inceleme devam ederken 15/3/2018 tarihli karar ile başvurucunun ByLock kullanmadığı ve diğer delillerin de mahkûmiyet için yetersiz olduğu gerekçesiyle takipsizlik kararı verilmiştir. Başvurucu 22/3/2018 tarihli dilekçe ile istinaf merciini bu durumdan haberdar etmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi ise 25/5/2018 tarihinde yapılan inceleme neticesinde derece mahkemesi ile benzer şekilde başvurucunun ifadesinde geçen hususlara yer vererek istinaf talebinin esastan reddine hükmetmiştir. Mahkeme; başvurucu hakkında ByLock tespiti olduğunu, başvurucunun kızını örgütle iltisaklı dershaneye gönderdiğini, Zaman gazetesi abonesi olduğunu, aracında "Altın Nesil-2 Konferans" yazılı kasetin olduğunu ve hakkında yürütülen soruşturmanın devam ettiğini belirterek işveren açısından şüphe feshi için gerekli koşulların oluştuğunu belirtmiştir (bkz. §§ 13-17).

40. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi; hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir (AYM, E.2013/39, K.2013/65, 22/5/2013). Bu noktada gerekçeli karar hakkı, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerinin tesisinde önemli bir araç olarak işlev görmektedir. Zira kişiler ancak gerekçeli karar vasıtasıyla somut olayın hukuk kuralları karşısında nasıl konumlandırıldığını öğrenebilmekte ve buna karşı etkili bir savunma geliştirme imkânı bulabilmektedir.

41. Derece mahkemelerince gerçekleştirilen araştırma ve incelemeler neticesinde tespit edilen hususların hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini temin edecek ve keyfî uygulamaların önüne geçecek şekilde somut olayın özelliği dikkate alınarak gerekçeli kararda ortaya konulması gerekmektedir. Bu kapsamda sadece şeklî anlamda bir gerekçenin varlığı yeterli değildir, aynı zamanda gerekçenin makul olması şartı aranmaktadır. Makul gerekçeden anlaşılması gereken mahkemelerin dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini ortaya koymasıdır (bkz. §§ 32-36).

42. Tüm bu açıklamalar karşısında şüphe feshi gerekçesiyle iş akdinin sonlandırıldığı davalarda özellikle işvereni fesih sonucuna götüren hususların aydınlatılması önemlidir. Bu kapsamda şüpheye neden olan durum veya olayın/vakıanın -Yargıtay içtihadında da değinildiği gibi- doğrudan işçinin şahsından kaynaklanması, millî güvenliği tehdit eden yapı veya oluşum ile işçi arasında güncel ve kişisel bir bağlantıyı ortaya koyabilecek nitelikte olması gerekmektedir. Yine bu noktada derece mahkemelerince söz konusu bağlantının nasıl kurulduğunun detaylı bir şekilde gerekçelendirilmesi, keyfîliğin önüne geçilebilmesi adına önem arz etmektedir.

43. Öte yandan aynı somut olaya ilişkin ceza mahkemeleri ile hukuk mahkemeleri tarafından yapılan yargılama sonucu verilen kararların birbiri yönünden mutlak surette bağlayıcı olduğunu söylemek mümkün değildir. Zira bu durumda derece mahkemeleri önlerine gelen uyuşmazlığı kendi açılarından ele almakta; ilgili mevzuat kapsamında farklı değerlendirme ve nitelendirmelere tabi tutmaktadır. Bu kapsamda Yargıtay kararlarında hem olağanüstü hâl dönemi için hem de olağanüstü hâl harici dönemler için işçi hakkında verilen bir beraat yahut takipsizlik kararının şüphe feshi noktasında nasıl değerlendirilmesi gerektiği ana hatlarıyla ortaya konulmuştur. Yargıtay, beraat kararını işçi lehine değerlendirme eğilimi göstermekle birlikte yine de kararın içeriğindeki olay ve olguların fesih için yeterli olup olmadığını da ayrıca incelemiştir (bkz. §§ 24-26).

44. Bu açıklamalar ışığında somut olaya geri dönmek gerekirse şüphe feshine yönelik olarak hem derece mahkemesi hem de istinaf mercii tarafından ortaya konulan temel gerekçenin başvurucu hakkında yürütülen soruşturma ve bu soruşturma kapsamında yapılan tespitlerden ibaret olduğu anlaşılmıştır.

45. Öncelikle belirtmek gerekir ki ilgili mevzuata göre bir kişi hakkında soruşturma yahut kovuşturma açılması mutlak bir şekilde işten çıkarma sebebi sayılmamaktadır. Hatta 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun "İşverenin haklı nedenle derhal fesih hakkı" kenar başlıklı 25. maddesine göre işçi hakkında gözaltı yahut tutuklama tedbirinin uygulanması dahi tek başına bir fesih sebebi olarak görülmemekte ancak bu tedbirlerin kanunda gösterilen süreleri aşması durumu fesih için işveren yönünden zorlayıcı sebep olarak kabul edilmektedir.

46. Başvuruya konu olay bu kapsamda ele alındığında başvurucu ile ilgili olarak hakkında açılan soruşturmanın ve uygulanan gözaltı tedbirinin tek başına fesih için yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Nitekim derece mahkemeleri de soruşturmanın içeriğine girerek başvurucu hakkındaki isnatların fesih için yeterli olup olmadığını değerlendirme yoluna gitmiştir. Bu kapsamda başvurucu ile ilgili tespitler şu şekildedir:

i. Başvurucunun adına kayıtlı hatta ByLock kaydı bulunması

ii. Kızını 2012-2013 yılları arasında Anafen Dershanesine göndermesi

iii. 2012-2013 yılları arasında Zaman gazetesi abonesi olması

iv. Aracında "Altın Nesil 2 Konferans" ve "M. Fetullah Gülen" yazan teyp kaseti bulunması

47. Anayasa Mahkemesi İhsan Yalçın (B. No: 2017/8171, 9/1/2020) kararında, FETÖ/PDY ile bağlantılı bir okulda bir süre öğrenim gördüğü belirtilen başvurucu yönünden yaptığı değerlendirmede örgütsel bir ilişki çerçevesinde gerçekleştirildiğine dair olgular ortaya konulmadan salt bu nitelikteki bir okula gitmenin kuvvetli suç belirtisi olarak kabulünü mümkün görmemiştir. Kararda FETÖ/PDY ile bağlantılı okul veya dershanelerde öğrenim görmenin ancak bunun örgüte yardım etme, finansal destek sağlama ya da örgütsel eğitiminden yararlanma gibi örgütsel gayelerle gerçekleşmesi hâlinde örgütsel bir davranış olarak değerlendirilebileceğine vurgu yapılmıştır (İhsan Yalçın, § 49). Anayasa Mahkemesi Ş.B (B. No: 2017/30993, 1/7/2020) kararında da aynı yönde değerlendirmelerde bulunmuştur.

48. Başvurucu, kızını örgütle iltisaklı dershaneye gönderdiği iddiası yönünden yaptığı savunmada bunu örgütsel saiklerle değil maddi kaygılarla gerçekleştirdiğini ileri sürmüş; gazeteye de dershanenin talebi doğrultusunda abone olduğunu beyan etmiştir. Derece mahkemeleri yaptıkları incelemede ise başvurucunun iddialarının aksi bir durumun olduğu, başvurucunun örgüte yardım etme yahut örgütsel eğitimden faydalanma gibi bir saikle hareket ettiği hususunu ortaya koyamamıştır.

49. Şüphe feshine konu bir diğer husus ise başvurucunun arabasında bulunan kasettir. Başvurucu; söz konusu kasetten haberdar olmadığı, böyle bir kasetin varlığından haberdar olsaydı soruşturma başlar başlamaz bunu ortadan kaldıracağı yönünde savunma yapmıştır. Başsavcılık, dijital materyaller üzerinde yapılan inceleme sonucu hazırlanan bilirkişi raporuna göre söz konusu kasette başvurucunun örgütle iltisaklı veya irtibatlı olduğuna ilişkin bir tespitin yapılamadığını belirterek örgüt üyeliği yönünden kasetin delil olamayacağını belirtmiştir. İşe iade davasında ise mevcut tespite yer verilmekle yetinilmiş, söz konusu kasetin varlığı yahut içeriği dikkate alınarak iltisaka nasıl dalalet ettiği hususunda bir değerlendirme yapılmamıştır.

50. Başvurucu hakkında son olarak ByLock tespiti yapılmış; üzerine kayıtlı bir telefon hattı üzerinden ByLock uygulaması kullanıldığı iddia edilmiştir.

51. Anayasa Mahkemesi, ByLock uygulamasının özellikleri gözönüne alındığında kişilerin bu uygulamayı kullanmalarının veya kullanmak üzere elektronik/mobil cihazlarına yüklemelerinin soruşturma makamlarınca FETÖ/PDY ile ilgisi bakımından bir belirti olarak değerlendirilebileceğini kaydetmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 106, 267; M.T. [GK], B. No: 2018/10424, 4/6/2020, §§ 112-116). ByLock uygulamasının FETÖ/PDY ile bağlantılı bir suç işlediğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi ve anılan programın özellikleri de dikkate alındığında buna yönelik bir tespitin şüphe feshi açısından yeterli olduğu yönünde bir değerlendirmenin keyfî olduğunu söylemek mümkün değildir. Öte yandan söz konusu tespitin -özellikle teknik olarak tespite imkân veren bir durum olduğu düşünüldüğünde- iddia olmaktan öte gerçeği yansıtıp yansıtmadığının da mahkemelerce araştırılması gerekmektedir.

52. Somut olayda ifade ve sorgu tutanağında başvurucu, hattın kendi üzerine olduğunu kabul etmekle birlikte hattı kardeşinin kullandığını ileri sürmüştür. Nitekim ileri sürdüğü hususun doğruluğu soruşturmanın devamında ortaya çıkmış, başvurucu hakkında takipsizlik kararı verilmiş; bu kararı başvurucu, istinaf merciine iletmiştir. Buna rağmen Mahkeme, soruşturmanın devam ettiği hatta soruşturmada gizlilik kararı bulunduğu, başvurucunun gözaltında kaldığı ve üzerine kayıtlı hatta ByLock tespit edildiği hususlarını belirterek istinaf talebini reddetmiştir.

53. Tüm bu hususlar gözetildiğinde somut olay özelinde başvurucunun kızını gönderdiği dershane, gazete aboneliği ve arabasında bulunan kasetin şüphe feshi yönünden nasıl değerlendirilmesi gerektiğine dair derece mahkemelerince bir açıklama yapılmadığı, özellikle esaslı sebep olarak nitelendirilebilecek ByLock tespitinin gerçeği yansıtmadığı iddiası ve buna yönelik sunulan takipsizlik kararı karşısında bir değerlendirme yapılmadığı, soruşturma kapsamında uygulanan gözaltı tedbiri ve ifade tutanağında yer verilen tespitlere dayanarak davanın reddedildiği anlaşılmıştır.

54. Sonuca varmadan önce belirtmek gerekir ki derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değildir. Ancak ileri sürülen iddialardan biri kabul edildiğinde bunun davanın sonucuna etkili olması hâlinde mahkeme, bu hususa belirli ve açık bir yanıt vermek zorunda olabilir (Yasemin Ekşi, § 56).

55. Başvuruya konu olaya ilişkin yukarıda yapılan tüm incelemeler neticesinde -ilgili mevzuat, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi içtihadı da dikkate alındığında- başvurucunun iddia ve itirazlarının yargılamanın esasına temas eden ve davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olduğunu söylemek mümkündür. Bu kapsamda derece mahkemelerinden beklenen, başvurucu ile terör örgütleri arasındaki bağlantıyı gösteren somut, kişisel ve güncel sebepleri gerekçeli kararda ayrıntılı bir şekilde ortaya koymak, kendisini davanın reddi sonucuna götüren sebepleri net bir şekilde karara yansıtmaktır.

56. Dolayısıyla gerekçeli kararda; işveren yönünden başvurucu ile işveren arasındaki güven ilişkisinin sarsılmasına neden olan olay ve olgulara dair yeterli inceleme ve araştırma yapılmadığı, başvurucunun yargılamanın esasına tesir eder nitelikteki iddia ve itirazlarının incelenmediği ve bu iddiaların karşılanmadığı görülmüştür. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

57. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları Yönünden

58. Başvurucu, iş akdinin hukuka aykırı bir şekilde feshedildiğini belirterek çalışma hakkının; takipsizlik kararına rağmen işe iade davasının reddi nedeniyle de masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ifade etmiştir.

59. Başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden diğer ihlal iddialarına ilişkin olarak kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

60. Başvurucu, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

61. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

62. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

63. Dosyalardaki belgeden tespit edilen 294,70 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.094,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Eskişehir 2. İş Mahkemesine (E.2017/300, K.2017/654) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 294,70 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.094,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/11/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ali Faik Aygün [1.B.], B. No: 2018/23712, 16/11/2023, § …)
   
Başvuru Adı ALİ FAİK AYGÜN
Başvuru No 2018/23712
Başvuru Tarihi 12/7/2018
Karar Tarihi 16/11/2023

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, güven ilişkisi bozulduğu gerekçesine dayanılarak iş akdine son verilmesi üzerine açılan işe iade davasında adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Gerekçeli karar hakkı (hukuk) İhlal Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 4857 İş Kanunu 2
18
19
20
21
25
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi