TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MAHMUT CELAL ABDULLAHOĞLU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/2413)
|
|
Karar Tarihi: 24/2/2021
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Mustafa İlhan ÖZTÜRK
|
Başvurucu
|
:
|
Mahmut Celal ABDULLAHOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, soruşturma dosyasında şikâyetçi sıfatıyla yer
alan başvurucunun kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veren Cumhuriyet
savcısına yönelik sözleri nedeniyle cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal
ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 15/1/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Samsun İlkadım Belediyesi Fen İşleri
Müdürlüğünde mühendis olarak görev yapmaktadır. Daha önce Samsun Gazi
Belediyesinde çalışmakta olan başvurucu, bu Belediyenin başkanlığını yapan
S.K.ya göndermiş olduğu bir dilekçede geçen sözler nedeniyle hakaret suçundan
yargılanıp delil yetersizliği gerekçesiyle beraat etmiştir.
7. Bu karar üzerine başvurucu; S.K. hakkında görevi
kötüye kullanma, hakaret, iftira ve suç uydurma suçlarından şikâyetçi olmuştur.
Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı E.İ., bu iddialarla ilgili olarak
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Kararın gerekçesinde;
başvurucu tarafından aynı hususta 2006 yılından itibaren aynı konuda müteaddit
defa şikâyetler yapıldığı, yürütülen soruşturmalar sonucunda kovuşturmaya yer
olmadığına dair kararlar verildiği, bu kararların kesinleşmiş olması ve yeni
bir iddia ya da delilinin bulunmaması nedeniyle takipsizlik kararı verildiği
belirtilmiştir.
8. Başvurucu, bu karara karşı Çarşamba Ağır Ceza
Mahkemesine hitaben yazdığı 4/2/2009 tarihli dilekçe ile itiraz etmiştir.
İtiraz dilekçesinde başvurucu, Cumhuriyet savcısı E.İ. hakkında "savcı
Devlete yalan söylemekte, suçluları koruyarak görevini kötüye kullanmakta,
Cumhuriyet savcılığı onur ve şerefine aykırı davranmakta, gerçeğe aykırı belge
oluşturmakta, yalan yanlış yazarak gerçekleri çarpıtmakta, yargıyı aldatmaya
çalışarak adaleti engellemekte" ifadelerini kullanmıştır.
9. Başvurucu hakkında bu ifadeler nedeniyle Samsun
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kamu görevlisine karşı görevinden dolayı
hakaret suçundan kamu davası açılmıştır. Yargılamayı yapan (kapatılan) Samsun
2. Sulh Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 18/7/2013 tarihinde başvurucunun anılan suçtan
7.300 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme;
kararının gerekçesinde, başvurucunun itiraz dilekçesinde kullandığı şikâyete
konu sözlerin bir hakkın ortaya çıkarılmasına katkı sunmadığı, doğrudan kamu görevlisinin
kişiliğini, şeref ve saygınlığını hedef aldığı, bu nedenle iddia ve savunma
dokunulmazlığı kapsamında kalmadığı değerlendirmesinde bulunmuştur.
10. Başvurucunun temyizi üzerine karar, Yargıtay 18. Ceza
Dairesince 14/6/2017 tarihinde kesin olarak onanmıştır. Başvurucu; bu kararın
kendisine tebliğ edilmediğini, 15/12/2017 tarihinde Mahkemeye başvurmasıyla bu
tarihte kararı öğrendiğini beyan etmiş ve başvuru ekinde 15/12/2017 tarihli
belge örneğinin tebliğ edildiğine dair tutanağı sunmuştur.
11. Başvurucu 15/1/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
12. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun
"Hakaret" kenar başlıklı 125. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek
nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir
kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar
hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin
cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi
gerekir."
13. 5237 sayılı Kanun'un "İddia ve savunma
dokunulmazlığı" kenar başlıklı 128. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Yargı mercileri veya idari
makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar
kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnadlarda ya da olumsuz
değerlendirmelerde bulunulması halinde, ceza verilmez. Ancak, bunun için isnat
ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla
bağlantılı olması gerekir."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
14. Mahkemenin 24/2/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
15. Başvurucu; farklı mahiyette dilekçelerle şikâyetçi
olmasına karşın benzer içerikte olduğu gerekçesiyle verilen kovuşturmaya yer
olmadığına dair kararda gerçeklerin bilerek çarpıtıldığını, bu nedenle
takipsizlik kararına yapmış olduğu itirazda Cumhuriyet savcısı hakkında söz
konu ifadeleri kullandığını, bu sözler nedeniyle cezalandırılmasının ifade
özgürlüğü ile adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
17. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de başvuru
süresidir. Süre, başvurunun her aşamasında dikkate alınması gereken bir usul
hükmüdür (Deniz Baykal, B. No: 2013/7521, 4/12/2013, § 32).
18. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı
fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 64. maddesinin (1)
numaralı fıkrası gereği bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği,
başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün
içinde yapılması gerekir.
19. Bireysel başvurunun süre koşuluna bağlanmasıyla
başvuruculara, bireysel başvuruda bulunmak için imkân yanında hukuki belirlilik
de sağlanmaktadır. Dolayısıyla dava açma ya da kanun yollarına başvuru için
belli sürelerin öngörülmesi -bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde
kısa olmadıkça- hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim
hakkına aykırı değildir (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, §
27).
20. Başvuru konusu olaya benzer olaylarda uygulanacak
ilkeler ilk olarak A.C. ve diğerleri ([GK], B. No: 2013/1827, 25/2/2016,
§§ 25-30) kararında ortaya konulmuştur. Daha sonra Anayasa Mahkemesi Genel
Kurulu ve Bölümler tarafından benzer başvurularda anılan ilkeler uygulanmıştır
(B.L.B. [GK], B. No: 2013/4690, 25/2/2016; Suat Bircan [GK] B.
No: 2014/16800, 1/12/2016; Fatma Gökot, B. No: 2013/5697, 21/4/2016; Zarife
Yelis ve diğerleri, B. No: 2014/6032, 17/5/2016; Yavuz Özgenç ve
diğerleri, B. No: 2014/5006, 29/9/2016; Makbule Güney, B. No:
2014/1278, 16/6/2016; G.G., B. No: 2013/8903, 14/4/2016). Mevcut
başvuruda da önceki ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir durum görülmemektedir.
21. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun'un 47.
maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin (1) numaralı
fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu
öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekmektedir. Anılan düzenlemelerde başvuru yolu öngörülen
durumlarda bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak "başvuru
yollarının tüketildiği" tarihten söz edilmekte ise de haberdar
olunmayan bir hususta başvuru yapılamayacağı dikkate alınarak bu ibarenin
"nihai kararın gerekçesinin öğrenildiği" tarih olarak
anlaşılması gerekir. Bu öğrenme somut olayın özelliklerine göre farklı
şekillerde gerçekleşebilir (A.C. ve diğerleri, § 25).
22. Bireysel başvuru süresi bakımından nihai kararın
gerekçesinin tebliği, öğrenme şekillerinden biridir (Mehmet Ali Kurtuldu,
B. No: 2013/5504, 28/5/2014, § 27). Ancak öğrenme, gerekçeli kararın tebliği
ile sınırlı olarak gerçekleşmez; başka şekillerde de öğrenme söz konusu
olabilir. Bu kapsamda nihai kararın gerekçesinin dosyadan suret alınması
gibi hâllerde de öğrenilmesi mümkündür. Başvurucunun nihai kararın gerekçesiniöğrendiğini
beyan ettiği tarih de bireysel başvuru süresinin başlangıcı olarak ele
alınabilir (İlyas Türedi, B. No: 2013/1267, 13/6/2013, §§ 21, 22).
23. Diğer yandan nihai kararın gerekçesi öğrenilmemiş
olmakla birlikte sonucunun öğrenildiği durumlar da söz konusu olabilir. Böyle
bir durumda sonucu öğrenilen nihai kararın gerekçesine derece mahkemesinden
kesin olarak erişilebilmesi mümkün ise bireysel başvuru süresinin sonucun
öğrenildiği tarihten itibaren başlatılması gerekir. Bu kapsamda bir ceza
mahkûmiyetine ilişkin nihai kararın sonucunun infaz aşamasında yakalama,
müddetname veya çağrı kâğıdının ya da ödeme emrinin tebliği suretiyle
öğrenildiği durumlarda başvurucu, nihai kararın sonucundan haberdar olmakta ve
nihai karar gerekçesini kesin olarak öğrenme olanağına sahip bulunmaktadır (Aydın
Selçuk, B. No: 2014/3194, 20/11/2014, § 24; Özgür Çapkın, B. No:
2014/2546, 30/12/2014, § 24; Halil Aslan, B. No: 2014/3038, 10/12/2014,
§ 38).
24. Nihai kararın gerekçesinin bir şekilde öğrenilemediği
veya nihai kararın sonucunun öğrenilip gerekçesinin kesin olarak öğrenilme
imkânının elde edilemediği hâllerde başvuru süresinin hangi tarihten itibaren
başlayacağının da belirlenmesi gerekir. Aksi hâlde sınırsız bir başvuru süresi
söz konusu olabilecektir. Bu kapsamda bireysel başvuru süresinin başlangıç
tarihinin tespitinde başvurucuların özen yükümlükleri ile mahkemeye erişim
haklarının aşırı sınırlanmaması hususları birlikte dikkate alınmalıdır (A.C.
ve diğerleri, § 28).
25. Başvurucuların bireysel başvuruda bulunmak üzere dava
ve başvurularını takip etmek için gerekli özeni gösterme yükümlülükleri vardır.
Bu yükümlülük kapsamında ilk derece mahkemesine ulaşan nihai kararın
gerekçesini öğrenme konusunda gerekli özeni gösterme sorumluluğu başvuruculara
aittir. Diğer bir ifadeyle başvurucular veya vekillerinin ilk derece
mahkemesine ulaşan kararın bir örneğini almak için özenli davrandıklarını
kanıtlamaları gerekir (A.C. ve diğerleri, § 29).
26. Mevzuatta Yargıtay ceza dairelerinin kararlarının
taraflara tebliğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Ceza yargılamasında
nihai kararın tebliğ edilmediği durumlarda kararın derece mahkemesine
ulaşmasından ve böylece gerekçesinin erişilebilir olmasından sonra özen
yükümlülüğü kapsamında makul bir süre içinde bireysel başvuru yapmak isteyen
ilgililerden karara erişmeleri ve karar gerekçesini öğrenmeleri beklenir. Bu
kapsamda erişilebilir olan nihai kararın en geç üç ay içinde ilgilileri
tarafından bilindiği ve gerekçesinin öğrenildiği kabul edilmelidir. Aksi tespit
edilmediği sürece bireysel başvuru için Kanun'da öngörülen otuz günlük başvuru
süresi başlayacaktır (A.C. ve diğerleri, § 30).
27. Somut olayda Yargıtay 18. Ceza Dairesi 14/6/2017
tarihli ilamıyla ilk derece mahkemesinin kararının onanmasına karar vermiştir.
28. Başvurucu, bireysel başvuru dilekçesinde başvuruya
konu nihai kararınkendisine tebliğ edilmediğini ve bu kararı öğrenme tarihinin
ilk derece mahkemesine başvurduğu 15/12/2017 tarihi olduğunu ifade etmiştir.
29. Başvuru evrakında ve dava dosyasındaki belgelerde,
nihai karar olan Yargıtay ilamının ilk derece mahkemesine ne zaman ulaştığına
dair kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Nihai karara konu(kapatılan) Samsun 2.
Sulh Ceza Mahkemesinin dosyalarının devredildiği Samsun 9. Asliye Ceza
Mahkemesinin E.2009/67 sayılı dosyasının UYAP üzerinden incelenmesi neticesinde
Mahkemenin 24/7/2017 tarihinde söz konusu karara ilişkin kesinleşme şerhi ve
ceza fişi düzenlediği görüldüğünden Yargıtay ilamının en geç bu tarihte
Mahkemeye ulaştığının kabul edilmesi gerekmektedir.
30. Dolayısıyla başvurucunun nihai karar olan Yargıtay
onama ilamının içeriğine erişme imkânını en geç 24/7/2017 tarihinde elde ettiği
anlaşılmaktadır. Bu bağlamda nihai karara erişme imkânının elde edildiği
24/7/2017 tarihinden itibaren en geç üç ay içinde -yukarıda değinilen özen
yükümlülükleri kapsamında- karara erişildiği ve karar gerekçesinin öğrenildiği
kabul edilmelidir. Başvuru tarihinin 15/1/2018 olduğu dikkate alındığında
başvurunun süresi içinde yapılmış olduğunun kabul edilmesi mümkün değildir.
31. Açıklanan gerekçelerle bireysel başvurunun diğer
kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 24/2/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.