TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ATİLA KESER BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/25004)
Karar Tarihi: 15/5/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Selçuk KILIÇ
Başvurucu
Atila KESER
Vekili
Av. Murat SADAK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, terör olayı nedeniyle uğranıldığı belirtilen maddi zararın tazmin edilmesi istemiyle açılan tam yargı davasında hukuka aykırı karar verilmesi ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/8/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucuya ait minibüs, İstanbul'un Esenler ilçesindeki evinin yakınında park hâlindeyken meçhul şahıslar tarafından 11/2/2009 tarihinde benzin dökülmek suretiyle yakılmıştır.
9. Başvurucu, söz konusu olay nedeniyle araçta meydana gelen ve sigorta şirketince karşılanmayan 3.624 TL bedel kaybı ile kırk iki günlük iş kaybı için 4.248 TL olmak üzere toplam 7.872 TL maddi zararının 7/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında karşılanması istemiyle 16/4/2009 tarihinde İstanbul Valiliği Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığına (Komisyon) başvurmuştur.
10. Başvurunun süresinde yapılmadığı gerekçesiyle Komisyonun 20/5/2009 tarihli kararı ile istemin reddine karar verilmesi üzerine başvurucu tarafından 30/6/2009 tarihinde İstanbul 4. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) 7.872 TL maddi zararın idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle dava açılmıştır.
11. Mahkeme 30/12/2009 tarihli kararı ile davanın kısmen kabulüne kısmen reddine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinde özetle 11/2/2009 tarihinde meydana gelen araca yönelik saldırı neticesi başvurucunun servis aracında oluşan 45.000 TL zararın sigortaca karşılanmayan 3.624 TL'lik kısmının sosyal risk ilkesi gereğince tazmin edilmesi gerektiği, aracın çalışmaması nedeniyle mahrum kalındığı iddia edilen kazanç kaybının ise kesin olmayan muhtemel bir kazanç olduğundan bu kısmın tazmin edilecek bir zarar olarak kabulünün mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 3.624 TL zarar bedelinin idareye başvuru tarihi olan 16/4/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte idarece başvurucuya ödenmesine, 4.248 TL'lik tazminat talebine yönelik davanın ise reddine karar verilmiştir.
12. Kararın taraflarca karşılıklı olarak temyiz edilmesi üzerine Danıştay Onbeşinci Dairesinin (Daire) 11/2/2015 tarihli hükmüyle davalı temyiz isteminin kabulüne ve Mahkeme kararının kabulüne ilişkin kısmının bozulmasına karar verilmiştir. Temyiz mercii kararının gerekçesinde olayla ilgili yapılan tüm çalışmalara rağmen olayın fail ya da faillerinin yakalanamadığı, kimlik ve adreslerinin tespit edilemediği, eldeki bu veriler ışığında başvurucunun uğradığı maddi zararın terör eyleminden kaynaklandığının kabulüne ilişkin herhangi bir bulgunun olmadığı ve başvurucu tarafından da aksini ispatlayacak bilgi ve belgenin de sunulmaması karşısında 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmin edilmesine olanak bulunmayan zararın kabulüne yönelik verilen mahkeme kararında hukuki isabet bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı ifade edilmiştir.
13. Bozma kararına uyan Mahkemece 22/2/2016 tarihli karar ile davanın reddine hükmedilmiştir.
14. Temyiz edilen karar Dairenin 15/6/2017 tarihli kararıyla onanmış, karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 29/5/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
15. Nihai karar başvurucu vekiline 2/8/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 13/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. 5233 sayılı Kanun'un 1. maddesi şöyledir:
"Bu Kanunun amacı, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir."
18. 5233 sayılı Kanun'un "Kapsam" kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Bu Kanun,3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsar.
Aşağıda belirtilen zararlar bu Kanunun kapsamı dışındadır:
...
d) Terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararlar.
e) Kişilerin kendi kasıtları sonucunda oluşan zararlar.
..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 15/5/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, uzun süren yargılama nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
22. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50-52).
23. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
24. Bu hususlara ek olarak Anayasa Mahkemesi 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan yargılamalarda komisyonların belli bir dönem içinde geçici olarak olağanüstü iş yükü artışı ile karşılaşmasından kaynaklanan gecikmelerde, kamu otoritelerince zamanında ve yeterli tedbirlerin alınmış olup olmadığını da gözönünde bulundurmaktadır. Gerekli tedbirler alınmışsa makul sürenin hesaplanmasında olağan yargılamalara kıyasla daha esnek bir yaklaşım benimsenmektedir (Sabri Çetin, B. No: 2013/3007, 6/2/2014, §§ 60-72; Mahmut Can Arslan, B. No: 2013/3008, 6/2/2014,§§ 59-71; Mehmet Gürgen, B. No: 2013/3202, 6/2/2014, §§ 57-67; Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014, §§ 57-69).
25. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda Komisyona başvuru tarihi (16/4/2009) ile nihai karar tarihi olan Dairenin karar düzeltme karar tarihi (29/5/2018) arasında geçen ve toplam 9 yıl 1 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
27. Başvurucu; idare ve yargı mercilerince ispat külfetinin tarafına yüklendiğini, olay nedeniyle şahsına atfedilebilecek hiçbir kusurunun bulunmadığını, asayiş hizmetlerinin gerektiği gibi yerine getirilememesi nedeniyle zararının oluştuğunu, davasının haksız yere reddedildiğini, kararın hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları delillerin takdiri, somut olayın ve mevzuatın değerlendirilmesine ilişkin bulunduğundan şikâyetin yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı iddiası kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
29. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
30. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup kararda bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir..
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
33. Başvurucu, ihlalin tespiti ile manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
34. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
35. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında net 10.000 TL tutarında manevi tazminatın başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
36. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A.1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 10.000 TL tutarında manevi tazminat ÖDENMESİNE,tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 294,70 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul 4. İdare Mahkemesine (E.2016/285, K.2016/362) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/5/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.