logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Resul Darama [1.B.], B. No: 2018/251, 18/7/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

RESUL DARAMA BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/251)

 

Karar Tarihi: 18/7/2019

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Ömer MENCİK

Başvurucu

:

Resul DARAMA

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması, tutukluluğun devamı kararına itirazın sürüncemede bırakılması, itiraz incelemesinde alınan savcılık görüşünün tebliğ edilmemesi, resen yapılması gereken tutukluluk incelemelerinin yapılmaması ve soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular 7/12/2017 ve 30/3/2018 tarihlerinde yapılmıştır.

3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4 Komisyon tarafından 2018/9999 numaralı başvurunun aralarında kişi yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2018/251 numaralı başvuru ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.

5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Aynı kararla başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne de karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

9. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

10. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından darbe girişimiyle bağlantılı ya da darbe girişimiyle doğrudan bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik soruşturmalar yürütülmüş ve çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).

11. Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından başvurucunun da aralarında bulunduğu bir kısım şüpheliler hakkında FETÖ/PDY'nin Tekirdağ yapılanmasıyla bağlantılı olarak bir soruşturma başlatılmıştır.

12. Başvurucu, anılan soruşturma kapsamında 4/8/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.

13. Başvurucunun ifadesi 8/8/2016 tarihinde Başsavcılıkça alınmıştır. İfade alma işlemi sırasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur.İfade tutanağında belirtildiğine göre başvurucuya ifade alma işlemi öncesinde isnat edilen suçlamalar açıklanmıştır. Başvurucu savunmasında özetle şöyle beyanda bulunmuştur:

"...Ben ne sebeple açığa alındığımı bilmiyorum, Bank Asya'da çok eski yıllardan açılmış bir hesabım vardır, hesap hareketlerim incelenebilir, çocuğum cemaatin kontrolündeki Feyza Okullarında eğitim görmektedir, psikolojik rahatsızlıkları vardır bu sebeple 2012 yılında başlattığımız bu okuldan çocuğumuzu alamadık, okulun taksitleri Bank Asya isimli finans kuruluşuna yattığı için hesabımız da aktiftir, kredi kartım vardır ancak son yıllarda kullanmam, paramı çekmek istediğim zaman alamayınca da bireysel emeklilik sistemine aktardım, 2013 yılına kadar Zaman Gazetesi aboneliğim vardı, Sızıntı Dergisi almam, evimde Fetullah Gülen'e ait kitaplar veya Sızıntı Dergileri olduğunu kabul etmiyorum, eşimin çöpe attığını söylediği kitaplardan haberim yoktur. Aktif-Sen isimli sendikanın cemaatin kontrolünde olup olmadığını bilmiyorum, sendikaya girdiğinden de haberim yoktur, ben eğitim hayatım boyunca yatılı kaldığım dönemlerde Kredi Yurtlar Kurumuna bağlı yurtlarda kaldım liseyi de ailemin yanında okudum, herhangi bir dershanesine devam etmedim, üniversite döneminde de cemaat gruplarıyla bir ilişkim olmadı, 15 Temmuz 2016 tarihinde evdeydim, darbe teşebbüsünü televizyonlardan öğrendim, evimde ele geçirilen dijital materyaller ve bilgisayarlarda sadece bir Ipad kızımın arkadaşı Simay isimli çocuğa aittir, diğerleri bize aittir, cep telefonlarımıza da el kondu, yapılan incelemede herhangi bir suç unsuru materyale rastlanacağını sanmıyorum.

H.Y. isimli şahıs ben müdürken müdür yardımcısı olarak aynı kurumda çalışıyordu, benden sonra da vekaleten bu görevi yürüttü, bu şahısla ilgili sosyal medyadan bazı bilgilerinin çıktıları bana posta marifetiyle isimsiz şekilde gönderildi, evrakların arasında kalmış, özel bir amaçla ben bu bilgileri çıkarmadım, üzerime atılı suçlamayı kabul etmem, herhangi bir örgüte üye değilim..."

14. Başsavcılık 8/8/2016 tarihinde başvurucuyu tutuklanması talebiyle Tekirdağ 2. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Tutuklama talep yazısının ilgili kısmı şöyledir:

"Şüphelinin üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve tutuklama nedeninin bulunduğu anlaşılmakla; şüphelinin üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, suça dair yasada yazılı cezanın üst haddi dikkate alınarak 5271 sayılı CMK'nın [Ceza Muhakemesi Kanunu] 100. vd. maddeleri uyarınca tutuklanmasına ...[karar verilmesi talep olunur.]"

15. Savcılığın talep yazısının içeriği ve başvurucuya yönelik suçlama sorgu işlemi öncesinde Tekirdağ 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından başvurucuya anlatılmıştır. Bu sırada başvurucunun avukatı hazır bulunmuştur. Başvurucu, sorgu sırasında Başsavcılıktaki ifadesine benzer beyanlarda bulunmuştur.

16. Tekirdağ 2. Sulh Ceza Hâkimliğince 8/8/2016 tarihinde, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir. Hâkimliğin tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Şüpheli Resul Darama'nın üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller bulunması, dosyada mevcut diğer şüphelilerin ifade tutanakları, el koyma tutanakları, Tekirdağ Valiliği Özel Kalem Müdürlüğünün 21/07/2016 tarihli görevden uzaklaştırma kararı, Bank Asya'ya ait hesaplar, evinde yapılan aramada ortaya çıkan sahte askeri kimlik kartı, basın kartı, şüphelinin savunması, Türkiye genelinde hükümeti devirmeye ve Anayasal düzeni cebren ilgaya teşebbüs edildiği ve bu suçu işleyen FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olduğu değerlendirilerek soruşturma başlatılması karşısında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir delillerin olması dikkate alınarak şüpheli açısından adli kontrol koruma tedbirinin uygulanmasında ölçülülük ilkesine uygun hareket edilmiş olacağından şüpheli hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan dolayı atılı suçun CMK 100/3 maddesinde sayılan suçlardan olduğu, şüphelinin serbest bırakıldığında kaçacağı yönünde şüphe uyandırdığı, ayrıca tanık beyanlarına etki edilebilme imkanının bulunması dikkate alındığında adli kontrol tedbirinin yetersiz kalacağıve verilmesi muhtemel ceza ile orantılı olduğu kanaatine varılmakla CMK nun 100 ve devamı maddeleri gereğince tutuklanmasına...[karar verildi.]"

17. Başvurucu 10/8/2016 tarihinde karara itiraz etmiş, Tekirdağ 1. Sulh Ceza Hâkimliğince 16/8/2016 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.

18. Tekirdağ 2. Sulh Ceza Hâkimliği 5/10/2017 tarihinde, Manisa Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine başvurucunun da aralarında bulunduğu çok sayıda şüphelinin tutukluluk durumunu incelemiş ve "Şüpheliler ...Resul Darama, ...'ninüzerlerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunun niteliği, suçun işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller bulunması, dosyada mevcut diğer şüphelilerin ifade tutanakları, el koyma tutanakları, görevden uzaklaştırma kararı, Bank Asya'ya ait hesaplar, Türkiye genelinde hükümeti devirmeye ve Anayasal düzeni cebren ilgaya teşebbüs edildiği ve bu suçu işleyen FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olduğu değerlendirilerek soruşturma başlatılması karşısında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir delillerin olması dikkate alındığında şüphelilerin serbest bırakıldığında kaçacağı yönünde şüphe uyandırdıkları,ayrıca tanık beyanlarına etki edilebilme imkanlarının bulunması dikkate alındığında adli kontrol tedbirinin yetersiz kalacağıve verilmesi muhtemel ceza ile orantılı olduğu, tutuklama gerekçe ve nedenlerinde herhangi bir değişiklik bulunmadığı..." şeklindeki gerekçeyle tutukluluğun devamına karar vermiştir.

19. Başvurucu 13/10/2017 tarihinde tutukluluğun devamına ilişkin karara itiraz etmiş, Tekirdağ 1. Sulh Ceza Hâkimliği 16/10/2017 tarihinde "Şüpheli Resul Darama hakkında üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunun niteliği, suçun işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller bulunması, dosyada mevcut diğer şüphelilerin ifade tutanakları, el koyma tutanakları, Bank Asya'ya ait hesaplar, Türkiye genelinde hükümeti devirmeye ve Anayasal düzeni cebren ilgaya teşebbüs edildiği ve bu suçu işleyen FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olduğu değerlendirilerek soruşturma başlatılması karşısında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir delillerin olması dikkate alındığında, şüphelinin serbest bırakıldığında kaçacağı yönünde şüphe uyandırdığı ayrıca tanık beyanlarına etki edilebilme imkanlarının bulunması dikkate alındığında adli kontrol tedbirinin yetersiz kalacağıve verilmesi muhtemel ceza ile orantılı olduğu, tutuklama gerekçe ve nedenlerinde herhangi bir değişiklik bulunmadığı..." şeklindeki gerekçeyle itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.

20. Başvurucu, anılan nihai kararın kendisine hâlen tebliğ edilmediğini bildirerek -2018/251 sayılı başvuru yönünden- 7/12/2017 tarihinde doğrudan bireysel başvuruda bulunmuştur.

21. UYAP üzerinden yapılan incelemede anılan nihai kararın başvurucuya tebliğ edildiğine dair bir kayda rastlanmamıştır.

22. Başsavcılığın 13/2/2018 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.

23. İddianamede ilk olarak FETÖ/PDY'nin genel özelliklerine ve Tekirdağ yapılanmasına ilişkin birtakım açıklamalara değinilmiştir. Sonrasında ise başvurucunun FETÖ/PDY yapılanmasında yer aldığına ilişkin birtakım olgulara dayanılmıştır. Bunlar özetle şöyledir:

i. Başvurucu hakkında birtakım beyanlarda bulunan T.G., H.İ.T., E.A., K.Y., E.A., Y.A., İ.S. ve H.K. adlı kişilerin başvurucunun FETÖ/PDY'nin Tekirdağ yapılanması içinde yer aldığı yönünde beyanlarda bulunduğu belirtilmiştir. Beyanların içeriği incelendiğinde; başvurucunun sohbet toplantılarına katıldığı, çalıştığı kamu kurumunda FETÖ/PDY adına faaliyetlerde bulunduğu, FETÖ/PDY tarafından Tekirdağ Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğünde müdürlük görevine getirildiği, FETÖ/PDY Tekirdağ yapılanmasında memurlar ünitesinin mütevelli heyetinin başındaki kişi olduğu ve bu sorumluluk kapsamında faaliyet yürüttüğü gibi hususlarda beyanlarda bulunulduğu görülmektedir. Hatta K.Y. isimli şahıs, başvurucunun adını memurlar ünitesinin mütevelli heyetinin başındaki kişi olarak ifade ettikten sonra mütevelli heyetinde yer alan kişilerin sorumluluğuna ilişkin olarak "... mütevelli heyetindeki görevlilerin amacı sohbetlere memur getirmek, sonrasında bu şahısları cemaate kazandırmak, Sızıntı Dergisine, Zaman Gazetesine abone yapmak, burs toplamak, aynı şekilde kurban bağışı yapmaktı..." şeklinde beyanlarda bulunmuştur (mütevelli heyet kavramına ilişkin açıklamalar için bkz. Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, § 26).

ii. Başvurucunun FETÖ/PDY'nin finans kuruluşu olduğu belirtilen Bank Asyadaki hesap hareketlerinin örgüte destek mahiyetinde olduğu ileri sürülmüştür. Bu kapsamda başvurucunun Bank Asyada hesabının olduğu, bu hesabında 31/12/2013 ile 24/12/2014 tarihleri arasında 34.883,00 TL'lik artış olduğu belirtilmiştir (Bank Asyanın FETÖ/PDY ile bağlantısı hususundaki açıklamalar için bkz. Metin Evecen, §§ 26, 35).

iii. Başvurucunun HTS kayıtlarının incelenmesi sonucunda, FETÖ/PDY'nin tepe yöneticilerinden olan H.K. ile irtibat hâlinde olduğu belirtilmiştir.

iv. Başvurucunun 23/7/2016 tarihli ve 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Gap Eğitim Gönüllüleri Derneğinin kurucusu olduğu ileri sürülmüştür.

24. Başvurucuya isnat edilen suça dayanak olan olgulara ilişkin hukuki değerlendirmeler iddianamede şöyle ifade edilmiştir:

"...şüphelinin örgütün Tekirdağ yapılanmasında üniteciler kısmında memur ünitesinden sorumlu kişi olarak faaliyet yürüttüğü, bu kapsamda sohbet adı verilen örgütsel toplantılar düzenlediği, örgüte yeni eleman kazandırma, örgüt üyelerinin örgüte bağlılığını artırmaya yönelik faaliyet yürüttüğü ve Zaman Gazetesi aboneliği, burs ve zekat toplama gibi faaliyetlerle örgüte gelir sağladığı, örgütün sözde lideri olan Fethullah GÜLEN'in 25 Aralık 2013 tarihinde basına yansıyan çağrısına uyarak, Asya Katılım Bankası (Bank Asya) isimli bankada bulunan mevcut hesabına para eklemek suretiyle örgüt ile bağını ortaya koyduğu, örgütün tepe yöneticisi ile farklı tarihlerde telefonla görüşmek suretiyle irtibat kurduğu, böylelikle örgüt üyesi olarak faaliyet yürüttüğü tüm soruşturma kapsamından anlaşılmıştır..."

25. Tekirdağ 3. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 20/2/2018 tarihinde, iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2018/68 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.

26. Mahkeme 20/2/2018 tarihinde yaptığı tensip (duruşmaya hazırlık) incelemesi sırasında başvurucunun tutukluluk durumunu da değerlendirmiş ve "Sanık Resul Darama'nın üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin mevcut oluşu, mevcut delil durumu, tutuklu kaldığı sürenin öngörülen ceza miktarı ile ölçülü olduğu, sanığın kaçma ihtimali ve adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı..." gerekçesiyle tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.

27. Başvurucu 12/3/2018 tarihinde bu karara itiraz etmiş, Tekirdağ 1. Ağır Ceza Mahkemesince 14/3/2018 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.

28. Başvurucu, anılan kararı 20/3/2018 tarihinde öğrendiğini bildirmiştir.

29. Başvurucu -2018/9999 sayılı başvuru yönünden- 30/3/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

30. Yapılan yargılama sonucunda Mahkemenin 5/3/2019 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedilmiştir. Aynı kararla başvurucunun tahliyesine de karar verilmiştir.

31. Hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla davanın istinaf incelemesi devam etmektedir.

IV. İLGİLİ HUKUK

32. İlgili hukuk için bkz. Salih Sönmez (B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 33-56) başvurusu hakkında verilen karar.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

33. Mahkemenin 18/7/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

34. Başvurucu; tutuklama kararında belirtilen ve tutuklamaya dayanak alınan olgularda kendisine somut bir isnatta bulunulmadığını, somut olayın koşullarında delil karartma ihtimalinin ve kaçma şüphesinin bulunmadığını ve tutuklama tedbirinin ölçülü olmadığını, tutuklama kararının ve tutukluğa itiraz üzerine verilen kararın gerekçesiz olduğunu ve adli kontrol uygulamasının neden yetersiz kalacağının açıklanmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

35. Bakanlık görüşünde; başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında ilgili makamların tutuklamaya ilişkin ilgili ve yeterli gerekçe gösterdiği, bu gerekçeler kapsamında başvurucunun tutukluluğunun keyfî olduğunun savunulamayacağı belirtilmiştir.

2. Değerlendirme

36. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

37. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:

"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."

38. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

39. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013 § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

a. Uygulanabilirlik Yönünden

40. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklerle ilgili güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191). Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY üyeliği iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).

41. Başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242).

b. Kabul Edilebilirlik Yönünden

i. Genel İlkeler

42. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate alınacak genel ilkeler için bkz. Metin Evecen, §§ 47-52.

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

43. Başvurucu, Tekirdağ 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 8/8/2016 tarihli kararıyla tutuklanmıştır.

44. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, darbe teşebbüsünün ardındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin Tekirdağ yapılanması içinde yer aldığı iddiasıyla yürütülen bir soruşturma (bkz. § 11) kapsamında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır (bkz. § 16). Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

45. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

46. Başvurucu hakkındaki tutuklama kararında ve iddianamede; başvurucunun FETÖ/PDY yapılanmasıyla irtibatının olduğuna dair tanık anlatımlarına, Bank Asya hesabındaki para hareketliliğine, 667 sayılı KHK ile kapatılan Gap Eğitim Gönüllüleri Derneğinin kurucusu olmasına ve FETÖ/PDY'nin tepe yöneticilerinden bir kişiyle olan irtibatına dayanılmıştır (bkz. §§ 16, 23).

47. İddianamede; bir kısım kişilerin verdikleri ifadelerde, başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarda bulunduğu görülmektedir (bkz. § 23). Söz konusu tanık anlatımları yer, zaman, kişi ve eylem bilgileri ihtiva etmekte ve bu anlamda yargı makamlarına denetim yaparak söz konusu beyanları doğrulama ya da çürütme imkânı tanımaktadır. Bu doğrultuda başvurucunun tutuklanmasında söz konusu tanık anlatımlarının yargı makamlarınca kuvvetli bir belirti olarak kabul edilmesi yönündeki değerlendirmelerinin keyfî ya da temelsiz olduğu söylenemeyecektir (benzer yöndeki kararlar için bkz. Metin Evecen, § 58; Recep Uygun, B. No: 2016/76351, 12/6/2018, § 43). Nitekim Anayasa Mahkemesi Selçuk Özdemir başvurusunda; FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan bazı şüphelilerin ifadelerinde, hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarını başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Selçuk Özdemir, § 75).

48.Soruşturma mercilerince ayrıca başvurucunun Bank Asya hesabında 31/12/2013 ile 24/12/2014 tarihleri arasında para artışının olduğu tespit edilmiştir. Anayasa Mahkemesi, FETÖ/PDY'nin mali kaynağını oluşturduğu ve örgüte bu yolla gelir sağladığı tespit edilen Bank Asyaya örgüt liderinin ve yöneticilerinin çağrıları üzerine para yatırılmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin de temelsiz ve keyfî olmayacağını kabul etmektedir (Metin Evecen, § 58). Buna göre soruşturma makamlarınca ve/veya tutuklama tedbirine karar veren mahkemelerce FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun örgütün mali kaynağını oluşturan ve bu yolla gelir elde ettiği Bankadaki para artışının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi, anılan Bankanın durumu itibarıyla temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez.

49. Bu itibarla başvurucu yönünden suç şüphesinin varlığını doğrulayan belirtilerin dosya kapsamında bulunduğu görülmektedir.

50. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı edilmemelidir.

51. Somut olayda Tekirdağ 2. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan katalog suçlar arasında olmasına, suça ilişkin kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına göre tutuklamanın ölçülü olmasına, kaçma ve delillerin karartılması tehlikesine, adli kontrolün yetersiz kalacak olmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 16).

52. Darbe teşebbüsü sırasında gerçekleşen vahim olayların toplumda oluşturduğu kaygı, teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin örgütlenmesinin karmaşıklığı ve bu yapılanmanın arz ettiği tehlike (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 15-19, 26), darbe teşebbüsüne ilişkin faaliyetler kapsamında ülke genelinde binlerce kişi tarafından icra edilen, suç oluşturabilecek nitelikteki on binlerce eylemin aynı anda işlenmesi, bunun yanı sıra çoğunluğu önemli yerlerde kamu görevlisi olan on binlerce şüpheli hakkında doğrudan darbeyle ilişkili olmasa da FETÖ/PDY'ye mensubiyet nedeniyle ivedilikle soruşturma yapılması ihtiyacı birlikte dikkate alındığında soruşturma konusu olaylara ilişkin delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 271; Selçuk Özdemir, § 78; Alparslan Altan [GK], B. No: 2016/15586, 11/1/2018, § 140).

53. Darbe teşebbüsüyle bağlantılı veya darbe teşebbüsüyle bağlantılı olmasa bile teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır. Diğer taraftan FETÖ/PDY'nin ülkedeki neredeyse tüm kamu kurum ve kuruşlarında örgütlenmiş olması, yüz elliyi aşkın ülkede faaliyet göstermesi, ciddi seviyede uluslararası ittifaklarının bulunması, bu yapılanma ile ilgili olarak soruşturmaya tabi tutulan kişilerin yurt dışına kaçmasını ve yurt dışında barınmasını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 272; Selçuk Özdemir, § 79).

54. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup (bkz. § 32) isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (bkz. § 32; Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).

55. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Tekirdağ 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığı söylenemez.

56. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).

57. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY'yle bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri de -gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi- dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).

58. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Tekirdağ 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suçlar için öngörülen cezanın miktarını da gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının (bkz. § 16) keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

59. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

60. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin bu hakka dair Anayasa'da (13. ve 19. maddelerde) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

B. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

61. Başvurucu; tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçeden yoksun olduğunu, bu kararlarda tutuklama nedenlerinin somut olgulara dayalı olarak açıklanmadığını, kendisi yönünden bir kişiselleştirme yapılmadan makul, ilgili ve yeterli olmayan gerekçelerle tutukluluğunun hukuka aykırı olarak devam ettirildiğini,tutukluluğunun infaza dönüştüğünü belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

62. Bakanlık görüşünde, başvurucu hakkında verilen tutukluluğa ilişkin tüm kararlarda gösterilen gerekçeler incelendiğinde başvurucunun tutukluluğunun keyfî olarak devam ettirildiğinin savunulamayacağı belirtilmiştir.

2. Değerlendirme

63. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:

"Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir."

64. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Somut olayda ihlal iddialarının özü itibarıyla tutukluluğun uzun sürmesine ve yargılamanın tutuklu devam ettirilmesine yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurucunun bu başlık altındaki iddiaları Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası kapsamında değerlendirilmiştir.

65. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

66. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

67. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).

68. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45).

69. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 5/3/2019 tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu, başvurucunun durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.

70. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Tutukluluk İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

71. Başvurucu, tutuklama kararı üzerinden 17 aydan fazla bir süre geçmesine rağmen bütün tutukluluk incelemelerinin dosya üzerinden yapıldığını, tutukluluk incelemeleri sırasında duruşma yapılmadığı için itirazlarını etkin bir şekilde dile getiremediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

72. Bakanlık bu şikâyet yönünden görüş bildirmemiştir.

2. Değerlendirme

73. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:

"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."

74. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Bu itibarla başvurucunun bu bölümdeki iddiasının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

75. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).

76. Anayasa Mahkemesi Salih Sönmez kararında tutukluluk incelemelerinin duruşmasız yapılması ve/veya makul sürede hâkim/mahkeme önüne çıkarılmama şikâyetini incelemiştir. Anayasa Mahkemesi anılan kararda başvurucunun inceleme tarihi itibarıyla hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış olması hususunu nazara alarak verilecek bir ihlal kararının başvurucunun yeniden hâkim önüne çıkarılmasını sağlamayacağı ve serbest kalması sonucunu doğurmayacağını belirtmiş, bu durumda yalnızca kişinin uzun süre hâkim/mahkeme önüne çıkarılmamasıyla ilgili bir hak ihlalinin tespiti ve gerekiyorsa belli bir miktar tazminata hükmedilmesiyle yetinileceği sonucuna varmıştır.

77. Öte yandan Anayasa Mahkemesi anılan kararda bu tür ihlal iddiaları bakımından öncelikle aynı giderim imkânını sağlayan başvuru yollarının tüketilmesi ve bunlardan sonuç alınamaması hâlinde bireysel başvuruda bulunulması gerektiğini belirterek 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu tespitini yapmış ve başvuru yollarının tüketilmediği sonucuna varmıştır (Salih Sönmez, §§ 162-177).

78. Somut olayda başvurucu 8/8/2016 tarihinde tutuklanmış ve tutuklandıktan sonra ilk kez kovuşturma aşamasında 3/5/2018 günü yapılan duruşmada mahkeme önüne çıkmış ve itirazlarını etkili bir biçimde ileri sürme fırsatına sahip olmuştur. Başvurucunun hâkim/mahkeme önüne çıkmadığı süre yaklaşık 1 yıl 8 ay 25 gündür. Dolayısıyla somut başvuru yönünden anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir.

79. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin iddiası ile ilgili olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Tutukluluğa Yönelik İtirazın Sürüncemede Bırakıldığına İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

80. Başvurucu; hakkında tutuklu olarak yürütülen soruşturma kapsamında Tekirdağ 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 5/10/2017 tarihli kararıyla tutukluluğunun devamına karar verildiğini, bu karara 13/10/2017 tarihinde itiraz ettiğini ancak itirazı hakkında bir karar verilmediğini, verilmiş ise de nihai kararın kendisine -talepte bulunmasına rağmen- tebliğ edilmediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

81. Bakanlık, bu şikâyet yönünden görüş bildirmemiştir.

2. Değerlendirme

82. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).

83. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (k) bendi yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama ve tutuklama işlemine karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmamaları durumunda maddi ve manevi her türlü zararlarının tazminini isteyebilmelerine imkân sağlamaktadır. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğa itirazın geç değerlendirildiği yada sürüncemede bırakıldığı şikayetleri ile ilgili olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla tahliyesine karar verilmiş yada hükümlü hâle gelmiş başvurucular yönünden asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (k) bendinde öngörülen yolun tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (tahliye olmuş başvurucular yönünden bkz. Cafer Yıldız, B. No: 2014/9308, 9/1/2018, §§ 37-40; Yaşar Saçlı, B. No: 2014/9311, 24/1/2018, §§ 37-40;hükümlü hâle gelmiş başvurucular yönünden bkz. Özgür Arıbaş, B. No: 2015/2394, 31/10/2018, §§ 57-60). Somut olayda tahliyesine karar verilen başvurucunun bu kapsamda kalan iddiaları bakımından anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir.

84. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

E. İtiraz Merciince Alınan Cumhuriyet Savcısının Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia

1.Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

85. Başvurucu, tutukluluğun devamı kararına karşı yaptığı itirazın incelenmesi sırasında, itiraz merciince alınan Cumhuriyet savcısının görüşünün kendisine tebliğ edilmediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

86. Bakanlık, bu şikâyet yönünden görüş bildirmemiştir.

2. Değerlendirme

87.Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda, başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlamak ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların neler olduğunu başvuru dilekçesinde belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı, bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20; Ünal Yiğit, B. No: 2013/1075, 30/6/2014, §§ 18, 19).

88. Somut olayda başvurucu, soyut olarak itiraz incelemesi sırasında alınan Cumhuriyet savcısı görüşünün kendisine bildirilmediğini ileri sürmüş ancak hangi tutukluluğa itiraz incelemesinde alınan görüşün bildirilmediğine dair bir açıklamada bulunmamıştır. Başvurucunun başvuruya konu ettiği her iki tutukluluğa itiraz üzerine verilen kararlar incelendiğinde Cumhuriyet savcısından görüş alındığına dair bir bilginin mevcut olmadığı anlaşılmaktadır.

89. Bu itibarla başvurucu, soyut olarak dile getirdiği bu bölümdeki ihlal iddiasına ilişkin olarak delillerini sunma ve bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir.

90. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun bu bölümdeki iddiasının temellendirilmemiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

F. Resen Yapılması Gereken Tutukluluk İncelemelerinin Yapılmadığına İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

91. Başvurucu; resen yapılması gereken tutukluluk incelemelerinin iki aydır yapılmadığını, yapılıyor ise de kendisine verilen kararlara ilişkin bir tebliğ yapılmadığını, tebliğ yapılmadığı için bu kararlara itirazda bulunamadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

92. Bakanlık, bu şikâyet yönünden görüş bildirmemiştir.

2. Değerlendirme

93. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Bu itibarla başvurucunun bu bölümdeki iddiasının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

94. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular, bireysel başvuru kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

95. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci ve Sözleşme’nin 5. maddesinin (4) numaralı fıkraları, her ne sebeple olursa olsun hürriyeti kısıtlanan kişiye tutuklanmasının yasallığı hakkında süratle karar verebilecek ve tutulması kanuni değilse salıverilmesine hükmedebilecek bir mahkemeye başvurma hakkı tanımaktadır. Anılan Anayasa ve Sözleşme hükümleri, esas olarak tutukluluğun yasallığına ilişkin itiraz başvurusu üzerine bir mahkeme nezdinde yürütülmekte olan davalardaki tahliye talepleri veya tutukluluğun uzatılması kararlarının incelenmesi açısından bir güvence oluşturmaktadır (Firas Aslan ve Hebat Aslan, B. No: 2012/1158, 21/11/2013, § 30).

96. 5271 sayılı Kanun’un 108. maddesinde; soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından 100. madde hükümleri gözönünde bulundurularak, kovuşturma evresinde ise tutuklu sanığın tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceğine her oturumda veya koşullar gerektirdiğinde oturumlar arasında ya da en geç otuz günlük süre içinde hâkim veya mahkemece resen karar verileceği hükme bağlanmıştır.

97. 5271 sayılı Kanun’un 108. maddesine göre yapılacak değerlendirme resen yapılmakta olup Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası ile hürriyeti kısıtlanan kişiye tanınan yargı merciine itiraz edebilme hakkı kapsamında değerlendirilemez (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 32; Faik Özgür Erol ve diğerleri, B. No: 2013/6160, 2/12/2015 § 24).

98. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

G. Soruşturma Dosyasına Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

99. Başvurucu; soruşturma dosyasına erişiminin kısıtlanması kararı gerekçe gösterilerek soruşturma dosyasındaki evraklara erişiminin engellendiğini, hatta kısıtlama kararı olması durumunda dahi verilmesi gereken belgelerin talebine rağmen kendisine verilmediğini, bu nedenle etkin itirazda bulunamadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

100. Bakanlık görüşünde, suçlamalara dayanak olan temel unsurların ve tutmanın hukukiliğinin değerlendirilmesi için esas olan bilgilerin başvurucuya veya müdafiine bildirildiği ve başvurucuya bunlara karşı savunmasını ileri sürme imkânı verildiği, bu nedenlerle başvurucunun tutukluluğa karşı etkili bir şekilde itirazda bulunamadığının kabulünün mümkün görülemeyeceği belirtilmiştir.

2. Değerlendirme

101. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Bu itibarla başvurucunun bu bölümdeki iddiasının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

a. Uygulanabilirlik Yönünden

102. Başvurucunun şikâyetlerine konu kısıtlama kararının verildiği belirtilen soruşturma dosyasında başvurucuya yöneltilen suçlama, olağanüstü hâl ilanına sebebiyet veren olaylarla ilgilidir. Bu nedenle kısıtlamanın hukuki olup olmadığı, bir başka ifadeyle kararın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı üzerindeki etkisinin incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle kısıtlamanın Anayasa'nın 19. maddesinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242).

b. Kabul Edilebilirlik Yönünden

i. Genel İlkeler

103. İlgili genel ilkeler için bkz. Gülser Yıldırım (2), §§ 169-174.

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

104. Başvuru formunda soruşturma dosyasını incelemeye izin verilmediği ileri sürülmüş ancak iznin verilmemesine neden olan kararın savcılık ya da hangi mahkeme tarafından hangi tarihte verildiğine ilişkin bir açıklamada bulunulmamıştır.

105. Başvuru formu ve eklerinde, kısıtlama kararının daha sonra kaldırılıp kaldırılmadığı hususunda herhangi bir bilgi veya belge bulunmamakla birlikte Tekirdağ 3. Ağır Ceza Mahkemesince iddianamenin kabul edildiği 20/2/2018 tarihi (bkz. § 25) itibarıyla kısıtlılık, 5271 sayılı Kanun'un 153. maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca kendiliğinden sona ermiş bulunmaktadır.

106. Soruşturma aşamasında başvurucuya yöneltilen suçlama, başvurucunun FETÖ/PDY'nin Tekirdağ yapılanması içinde yer alması hususlarına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Bu suçlamanın Başsavcılıkça gerçekleştirilen ifade alma işlemi sırasında başvurucuya açıklandığı görülmektedir (bkz. § 13).

107. Öte yandan Başsavcılıkça 8/8/2016 tarihinde düzenlenen tutuklama talep yazısı incelendiğinde, başvurucuya isnat edilen suçlamalara ilişkin birtakım özet açıklamalara yer verildiği görülmektedir (bkz. § 14). Anılan talep yazısı ve başvurucuya yöneltilen suçlama sorgu işlemi öncesinde Tekirdağ 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından başvurucuya açıklanmıştır (bkz. § 15). Başvurucunun da iddia edilen eylemlerle ilgili olarak birtakım anlatımlarda bulunduğu hem Başsavcılıktaki ifadesinden hem de sorgu aşamasındaki beyanından anlaşılmaktadır (bkz. §§ 13, 15). Dolayısıyla başvurucunun ve müdafiinin isnat edilen suçlamalara ve tutukluluğa temel teşkil eden bilgilere gerek sorgu öncesinde gerekse sorgu sonrasında erişimlerinin olduğu anlaşılmaktadır.

108. Bu itibarla suçlamalara dayanak olan temel unsurların ve tutmanın hukukiliğinin değerlendirilmesi için esas olan bilgilerin başvurucuya veya müdafilerine bildirilmiş, başvurucuya bunlara karşı savunma ve itirazlarını ileri sürme imkânı verilmiş olması dikkate alındığında soruşturma aşamasında dosyanın incelenmesine izin verilmemesi nedeniyle başvurucunun tutukluluğa karşı etkili bir şekilde itirazda bulunamadığının kabulü mümkün görülmemiştir.

109. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun dosyayı incelemeye izin verilmemesi nedeniyle tutukluluğa etkili bir şekilde itirazda bulunamadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

110. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik olarak soruşturma dosyasında kısıtlama kararı verilmesi suretiyle yapıldığı belirtilen müdahalenin Anayasa'da (özellikle 19. maddenin sekizinci fıkrası) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tutuklamanın hukuki olmamasından dolayı kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Tutukluluğun makul süreyi aşmasından dolayı kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılmasından dolayı kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Tutukluluğa yönelik itirazın sürüncemede bırakılmasından dolayı kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

5. İtiraz merciince alınan Cumhuriyet savcısının görüşünün bildirilmemesinden dolayı kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

6. Resen yapılması gereken tutukluluk incelemelerinin yapılmamasından dolayı kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

7. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanmasından dolayı kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 18/7/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Resul Darama [1.B.], B. No: 2018/251, 18/7/2019, § …)
   
Başvuru Adı RESUL DARAMA
Başvuru No 2018/251
Başvuru Tarihi 7/12/2017
Karar Tarihi 18/7/2019
Birleşen Başvurular 2018/9999

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması, tutukluluğun devamı kararına itirazın sürüncemede bırakılması, itiraz incelemesinde alınan savcılık görüşünün tebliğ edilmemesi, resen yapılması gereken tutukluluk incelemelerinin yapılmaması ve soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Konu Bakımından Yetkisizlik
Tutukluluk (süre) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 100
5237 Türk Ceza Kanunu 314
5235 Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 10
2797 Yargıtay Kanunu 46
3713 Terörle Mücadele Kanunu 5
3
2
1
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 271
101
268
161
153
141
109
105
104
5235 Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 12
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi