TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
A.Ş. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/25104)
|
|
Karar Tarihi: 19/11/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Hikmet Murat AKKAYA
|
Başvurucu
|
:
|
A.Ş.
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; yargılamanın uzun sürmesi, aleyhe bozma
yasağına aykırı olarak ve yeterli araştırma yapılmadan mahkûmiyet kararı
verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 8/8/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. 25/7/2008 tarihli şikâyet üzerine başvurucu hakkında
cinsel istismar suçundan soruşturma başlatılmış ve Denizli Cumhuriyet
Başsavcılığınca 30/7/2008 tarihinde iddianame düzenlenmiştir.
9. Denizli 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 19/11/2009 tarihli
kararıyla başvurucu hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu'nun 103. maddesi uyarınca neticeten 13 yıl 9 ay hapis cezası
verilmiştir.
10. Başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesi
11/11/2010 tarihinde hükmü bozmuştur. Bozma gerekçesinde, eksik inceleme
nedeniyle mağdurenin olaydan dolayı ruh sağlığının bozulup bozulmadığı
konusunda yeniden rapor alınması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca teşebbüs
hükümlerinin -o dönem yürürlükte olduğu şekliyle- 5237 sayılı Kanun'un 103.
maddesinin (6) numaralı fıkrasından önce uygulanması da yerinde bulunmamıştır.
11. Bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda
Mahkemenin 13/2/2014 tarihli kararıyla başvurucu hakkında bu kez nitelikli
cinsel istismar suçuna teşebbüs yerine basit cinsel istismar suçu nedeniyle
neticeten 13 yıl 5 ay 7 gün hapis cezası verilmiştir. Bu kapsamdaki gerekçede,
olayın oluş şekli dikkate alınarak başvurucunun eyleminin gönüllü vazgeçme
nedeniyle basit cinsel istismar suçuna vücut verdiği kabul edilmiştir.
12. Başvurucunun temyizi üzerine yapılan incelemede
Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 12/1/2017 tarihli kararıyla ikinci kez bozma
kararı verilmiştir. Bozma kararında, hükümden sonra yürürlüğe giren 18/6/2014
tarihli ve 6545 sayılı Kanun ile 24/11/2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun'la
5237 sayılı Kanun'un 103. maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle lehe ve
aleyhe kanun hükümlerinin tespiti için yeniden değerlendirme yapılması
gerektiği belirtilmiştir.
13. Bozmaya uyularak basit cinsel istismar suçu üzerinden
yapılan değerlendirme neticesinde başvurucu hakkında lehe olan hüküm tespit
edilmiştir. Bu kapsamda başvurucu hakkında (mülga) 6545 sayılı Kanun'la değişik
5237 sayılı Kanun'un 103. maddesinin (1) ve (4) numaralı fıkraları ile 5237
sayılı Kanun'un 43. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca 15 yıl hapis
cezası verilmiştir. Takdirî indirim neticesinde başvurucunun cezası neticeten
12 yıl 6 ay olarak uygun görülmüştür. Mahkûmiyet gerekçesinde mağdurenin annesi
ve ağabeyi ile mağdurenin yerel mahkeme huzurundaki anlatımlarına ve ayrıca
Adli Tıp Kurumunun 10/9/2012 tarihli raporunda yer alan tespitlere dayanıldığı
anlaşılmıştır.
14. Yargıtay 14. Ceza Dairesi 7/6/2018 tarihinde hükmü
düzelterek onamıştır.
15. Başvurucu 8/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 19/11/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
17. Başvurucu; bireysel başvuru konusu yargılamanın
yaklaşık 10 yıl sürdüğünü, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğini belirterek ihlalin ortadan kaldırılması ve
tazminat talebinde bulunmuştur.
2. Değerlendirme
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
19. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden
davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E.,
B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34)
20. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
21. Bu şekilde anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin
benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olaydaki
yaklaşık 9 yıl 10 aylık yargılamanın süresinin makul olmadığı sonucuna varmak
gerekir.
B. Diğer İhlal
İddiaları
1. Başvurucunun
İddiaları
22. Başvurucu; Yargıtayın ilk bozma kararından önce
teşebbüs hükümleri değerlendirilerek ceza verildiğini ancak daha sonraki yerel
mahkeme kararlarında teşebbüs hükümlerinin değerlendirilmediğini, aleyhe bozma
yasağına aykırı olarak cezasında indirim yapılmadığını, suçta ve cezada
kanunilik ilkesinin ihlal edildiğini belirtmiştir. Ayrıca mağdurenin psikolojik
rahatsızlığının sebebinin daha evvelki bir olaya dayandığına ilişkin iddiaların
yeterince incelenmediğini, bu kapsamda 12/5/2011 tarihli duruşmada dinlenen bir
doktorun tanık sıfatıyla verdiği ifadelerinin değerlendirilmediğini, bariz bir
şekilde takdir hatası yapılarak hüküm verildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine
ilişkin ileri sürdüğü iddiasının adil yargılanma hakkı kapsamında
değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
24. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu
olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil
eden bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu
kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
25. Başvurucu hakkında tesis edilen nihai hükümde
öngörülen ceza miktarı, başvurucuya verilen ilk cezadan daha azdır. Bu kapsamda
mahkûmiyet gerekçesi de dikkate alındığında başvurucu tarafından ileri sürülen
diğer iddiaların derece mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk
kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğu kabul edilmiştir. Mahkeme kararında
bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir durumun bulunmadığı da
dikkate alındığında diğer ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu anlaşılmaktadır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
28. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 100.000 TL manevi
tazminat ödenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
29. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi
nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine, tazminata
ilişkin diğer taleplerin reddine karar verilmesi gerekir.
30. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harçtan
oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul
sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 294,70 TL harçtan oluşan yargılama giderinin
başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Denizli 3. Ağır Ceza
Mahkemesine (E.2017/69, K.2017/79) GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 19/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.