TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
M.S. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/25505)
|
|
Karar Tarihi: 25/2/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
KARAR
|
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
M.S.
|
Vekili
|
:
|
Av. Mustafa Ruhan ERDEM
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol
tedbirinin ve bu tedbirin elektronik kelepçe takılmak suretiyle yerine
getirilmesinin hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 3/8/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
5. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
6. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve
belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Bireysel başvuruya konu olayın gerçekleştiği tarihte
13 yaşında olan mağdur, eski erkek arkadaşı olduğunu beyan ettiği başvurucu
(olay tarihinde 16 yaşında) ile rızası olmadan cinsel ilişki yaşadığını okulda
arkadaşlarıyla paylaşmış; arkadaşlarının da konuyu rehber öğretmenlerine
anlatması üzerine olay Savcılığa intikal etmiştir. Bunun üzerine başvurucu
hakkında çocukların cinsel istismarı suçundan İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı
(Başsavcılık) tarafından soruşturma başlatılmıştır.
8. Olayın gerçekleştiği iddia edilen tarihten yaklaşık
kırk beş gün sonra 27/4/2018 tarihinde mağdur, Çocuk İzleme Merkezinde psikolog
ile yaptığı görüşmede başvurucuyla rızası olmadan cinsel ilişki yaşadığını
beyan etmiştir.
9. Mağdur 30/4/2018 tarihinde Başsavcılık tarafından
alınan ifadesinde ise özetle başvurucunun kendisine yönelik cinsel istismar
uyguladığını beyan etmiştir. Mağdurun annesi müşteki sıfatıyla alınan
ifadesinde, böyle bir olaydan haberinin olmadığını ancak böyle bir olay
gerçekleşmişse başvurucudan şikâyetçi olduğunu söylemiştir.
10. Başvuruya konu olayın gerçekleştiği tarihlerde
başvurucu ile mağdurun yanlarında bulunduğu iddia edilen bir arkadaşlarının da
30/4/2018 tarihinde tanık olarak ifadesine başvurulmuştur. Tanık, başvurucunun
mağdura yönelik herhangi bir eyleminin olmadığı ve olayın gerçekleştiği gün
birlikte vakit geçirdikleri yönünde anlatımda bulunmuştur.
11. Mağdurun yapılan iç beden muayenesi kapsamında
30/4/2018 tarihinde adli rapor düzenlenmiştir. Raporda; himen muayenesinde eski
ve yeni laserasyon saptanmadığı, akut ve kronik livatanın tıbbi bulgularına
rastlanmadığı ancak kişinin yaşı ve vücut gelişimi dikkate alındığında rıza,
itina gösterilmesi veya kayganlaştırıcı madde kullanımı gibi direncin kırıldığı
durumlarda herhangi bir tıbbi bulgu oluşmadan da anal yoldan veya sair cisim
sokma eyleminin gerçekleşmiş olabileceği yönünde tespitte bulunulmuştur.
12. Başsavcılık 1/5/2018 tarihinde, başvurucunun müdafii
huzurunda ifadesine başvurmuştur. Başvurucu savunmasında üzerine atılı
suçlamaları kabul etmediğini, mağdurun beyanlarının doğru olmadığını ifade
etmiştir.
13. Başsavcılık, alınan ifadesinin ardından başvurucunun
çocuğun cinsel istismarı suçundan tutuklanması talebinde bulunmuştur.
14. İzmir 1. Sulh Ceza Hâkimliği 1/5/2018 tarihinde
başvurucu hakkındaki tutuklama talebinin reddine ve başvurucunun konutu terk
etmemek yükümlülüğü getirilerek adli kontrol altına alınmasına karar
vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Suça sürüklenen çocuğun (SSÇ) üzerine atılı çocuğun
nitelikli cinsel istismarı suçunu işlediğine dair hakkında suç şüphesini
gösterir somut delillerin ve SSÇ lerin kaçma şüphelerinin bulunduğu ancak
mevcut delil durumuna göre tutuklama tedbirinin uygulanmasının ölçülü
olmayacağı, tutuklamadan beklenen amaca SSÇ hakkında adli kontrol tedbiri
uygulanması suretiyle de ulaşılabileceği sağlanabileceği anlaşıldığından,
Cumhuriyet Başsavcılığının SSÇ'nin tutuklanmasına karar verilmesi yönündeki
talebinin reddi ile SSÇ hakkında CMK'nın 109/3-j maddesi gereğince
konutunu terk etmemek şeklinde adli kontrol altına alınmasına... [karar verildi.]"
15. Başvurucu bu karara karşı 7/5/2018 tarihinde itiraz
etmiştir. İzmir 2. Sulh Ceza Hâkimliği, yapılan değerlendirmenin sonucunda
16/5/2018 tarihinde itirazın reddine ve başvurucu hakkında uygulanan adli
kontrol hükümlerinin aynen devam etmesine karar vermiştir.
16. Dosya kapsamında, 11/5/2018 tarihinde mağdurun
psikolog eşliğinde ifadesine başvurulmuştur. İfade akabinde adli görüşmeci olan
psikolog tarafından tutulan tutanakta; mağdurun sorulara net ve hedefe yönelik
cevaplar verdiği, ifadesinin olay örgüsü, yer, mekân, kişi olarak tutarlı
olduğu ve cinsel istismara uğradığı kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
17. İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğü (Müdürlük),
konutu terk etmeme yükümlülüğüne ilişkin bilgilendirme formu ile kurallara, hak
ve sorumluluklara ilişkin yazıyı, 28/5/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ
etmiştir.
18. Müdürlük ayrıca aynı tarihte İnfaz İşlemleri
Değerlendirme Komisyonuna bir yazı yazarak başvurucu hakkında uygulanan tedbir
kararının elektronik kelepçeyle izlenip izlenmeyeceği konusunda değerlendirme
yapılmak suretiyle karar verilmesini talep etmiştir.
19. İnfaz İşlemleri Değerlendirme Komisyonu tarafından
yapılan değerlendirme sonucunda, 5/3/2013 tarihli ve 28578 sayılı Resmî
Gazete'de yayımlanan Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği'nin
(Yönetmelik) 104. maddesi uyarınca başvurucunun takibinin elektronik kelepçe
ile yapılmasının Elektronik Kelepçe İzleme Şube Müdürlüğüne önerilmesine
30/5/2018 tarihinde karar verilmiştir.
20. Elektronik Kelepçe İzleme Şube Müdürlüğü tarafından
yapılan değerlendirme sonucunda 6/6/2018 tarihinde, başvurucuya elektronik
kelepçe uygulanmasına karar verilmiştir. Başvurucunun elektronik kelepçe
kullanırken dikkat etmesi gereken hususlara ilişkin bilgilendirme de yine aynı
tarihte başvurucuya tebliğ edilmiştir.
21. Başvurucu, hakkında uygulanan elektronik kelepçe
işlemiyle ilgili olarak elektronik izleme yöntemlerinin kullanılması için
gerekli koşulların mevcut olmadığı gerekçesiyle 7/6/2018 tarihinde Müdürlüğe
itiraz etmiştir.
22.İnfaz İşlemleri Değerlendirme Komisyonu tarafından
8/6/2018 tarihinde "Kararı veren Mahkeme tarafından suça sürüklenen
çocuğun mağdura zarar verme şüphesi ile bu tedbir verilmiş olup, Ceza ve
Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün elektronik kelepçe konulu, 20/1/2017 tarihli,
uygulamanın nasıl yapılmasına ilişkin genelgesinin f) bendi doğrultusunda,
mağdura zarar verme riski bulunan yükümlülere elektronik kelepçe takılması
gerektiği" belirtilerek talebin reddine karar verilmiştir.
23. Başvurucu -aynı konuda- elektronik kelepçenin
kaldırılması talebiyle 7/6/2018 tarihinde İnfaz Hâkimliğine de dilekçe
vermiştir. Dilekçesinde başvurucu; Denetimli Serbestlik Hizmetleri
Yönetmeliği'nin 57. maddesinin (5) numaralı fıkrasında belirtilen koşullar
mevcut olmadığı hâlde hakkında konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol
kararı ile bağlantılı olarak elektronik kelepçe yükümlülüğünün uygulandığını,
mağdura zarar verme riskinin söz konusu olmadığını zira o kişiyle iletişime
geçmediğini, aksine mağdurun kendisine ulaşmaya çalıştığını, olayın
gerçekleştiği iddia edilen tarihten bir buçuk ay geçtikten sonra ihbar edilmiş
olmasına rağmen bu süreçte herhangi bir cinsel, fiziksel, psikolojik zarar
verme durumunun olmadığını, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği'nin 46.
maddesindeki hükmün bir karine gibi uygulanmaması gerektiğini ileri sürmüştür.
24. İzmir 1. İnfaz Hâkimliği 19/6/2018 tarihinde yaptığı
değerlendirme sonucunda başvurucunun talebinin reddine karar vermiştir. Kararın
gerekçesi şöyledir:
"SSÇ isnadı altında bulunan [M.S.]'nin
İzmir 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 2018/477 sayılı kararına istinaden hakkında
CMK'nın 109/3-j maddesine dayalı olarak 'Konutu Terk Etmemek' şeklinde adli
kontrol kararı uygulanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. İzmir 1. Sulh
Ceza Hakimliğinin bu kararı vermesine neden olan eylem 5237 sayılı TCK'nın
103/2. maddesinde tanımlı suça dayanmaktadır. Elektronik kelepçe yolu ile
güvenlik tedbirinin uygulanma ve takibi konusunda yetkili birim yasaya göre
Denetimli Serbestlik Müdürlüğüdür.
İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce SSÇ hakkında
verilen adli kontrol kararı nedeni ile bu talebin elektronik kelepçe yolu ile yerine
getirilmesi kanaatine varıldığı ve Elektronik Kelepçe İzleme Şube Müdürlüğüne
önerildiği, Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce SSÇ hakkında elektronik kelepçe
ile takibin yapılmasına gerekçe olarak da 'mağdura zarar verme riskinin' esas
alındığı anlaşılmıştır. 5237 sayılı TCK'nın 103/2. maddesi çocukların cinsel
istismarı suçunu düzenlemekte olup, maddede bu eylemin gerçekleşmesi durumunda
verilecek cezanın 16 yıldan aşağıya olmamak üzere hükmedileceği belirtilmiştir.
SSÇ hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığını Çocuk
Suçlular Soruşturma Bürosu tarafından yürütülmekte olan adli soruşturmanın
2018/55597 soruşturma numarası ile halen yürütülmekte olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durum karşısında Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce SSÇ'ye isnat edilen
suçlamanın niteliği gözetilerek alınan 'Mağdura zarar verme riski' gerekçesinin
göz ardı edilemeyeceği, aksine çocuğun cinsel istismarı suçlamasının hem
niteliği hem de yasada düzenlenen cezai had göz önüne alındığında gerçekten de
soruşturma aşamasından itibaren mağdurun korunmasına ilişkin tedbirin en üst
düzeyde sağlanması gerektiği, bu nedenle de yasa koyucu tarafından elektronik
kelepçe uygulaması yoluyla izlemeye ilişkin takdirin Denetimli Serbestlik
Müdürlüğüne verilmiş olması karşısında ve tüm bu çerçeve içerisinde kurulun
kararında ve uygulamasında bir hukuka aykırılık tespit edilmemesi kanaati ile
talebin reddine karar vermek gerekmiştir."
25. Başvurucu bu karara karşı 26/6/2018 tarihinde itiraz
etmiştir. İtiraz dilekçesinde başvurucu; mağdura zarar verme riskinin varlığına
dayanak oluşturan herhangi bir davranışının söz konusu olmadığını, mağdurla
herhangi bir iletişim yoluna gitmediğini, İnfaz Hâkimliğinin kararında da hangi
davranışı dolayısıyla zarar verme riskinin oluştuğu konusunda da bir açıklamaya
yer verilmediğini, mağdura zarar verebileceğine ilişkin somut bir bilgi ve
delile dayanmadan otomatik risk değerlendirmesine gidilmesinin orantılılık
ilkesi açısından sorun oluşturduğunu, İnfaz Hâkimliğinin kararında atıf yapılan
genelgede çocuk yükümlülere -mağdur çocuk olsun ya da olmasın- elektronik
kelepçe takılmasının yasaklandığını, kişi özgürlüğünü ilgilendiren bir konuda
bir genelgeye dayanılmasının mümkün olmadığını, bu durumun kanunilik açısından
sorun oluşturduğunu, kanunla öngörülmeyen bir özgürlük sınırlamasının iç
genelgeye dayanılarak yapılamayacağını ileri sürmüştür.
26. İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan
değerlendirme sonucunda 3/7/2018 tarihinde, başvurucu tarafından yapılan
itirazın reddine karar verilmiştir. Bu karar 17/7/2018 tarihinde başvurucuya
tebliğ edilmiştir.
27. Başvurucu 3/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
28. Öte yandan başvurucu 13/6/2018 tarihinde, hakkında
hükmedilen konutu terk etmeme tedbirinin elektronik kelepçe yöntemiyle
uygulanmasına ilişkin verilen karara karşı İzmir 1. Sulh Ceza Hâkimliğine de
itirazda bulunmuş, Hâkimlik 22/6/2018 tarihinde itirazın reddine ve başvurucu hakkında
uygulanan adli kontrol tedbirinin devamına karar vermiştir.
29. Başvurucu tarafından 9/7/2018 tarihinde Başsavcılığa
bir dilekçe sunulmuştur. Dilekçede; annesinin telefonundan mağdurun başvurucuya
mesaj attığı, mesaj içeriklerinde mağdurun kıskançlık üzerine iftirada
bulunduğundan, başvurucunun bu kadar ceza alabileceğini tahmin etmediğinden,
başvurucuyu hâlâ çok sevdiğinden bahsettiği ileri sürülmüş ve dilekçeye de
mesaja ilişkin ekran görüntüleri eklenmiştir.
30. Başvurucu 10/7/2018 tarihinde dosyaya eklenen yeni
deliller kapsamında adli kontrolün kaldırılmasını istemiş, 27/7/2018 tarihinde
ise 22/6/2018 tarihli İzmir 1. Sulh Ceza Hâkimliği kararına itiraz etmiştir.
31. İzmir 1. Sulh Ceza Hâkimliği 8/8/2018 tarihinde söz
konusu talepleri birlikte değerlendirerek başvurucunun talebinin reddine ve
adli kontrol tedbirinin devamına karar vermiştir. Hâkimlik, itirazın
değerlendirilmesi için ise dosyanın 2. Sulh Ceza Hâkimliğe gönderilmesine karar
vermiştir.
32.İzmir 2. Sulh Ceza Hâkimliği 9/8/2018 tarihinde yapmış
olduğu değerlendirme sonucunda söz konusu kararın usul ve yasaya uygun olması
gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir.
33. 5/9/2018 tarihinde başvurucu, hakkında uygulanan
konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol kararının değiştirilmesi için bir
kez daha 1. Sulh Ceza Hâkimliğine başvuruda bulunmuştur. Söz konusu talebinde
başvurucu, lise öğrencisi olması ve okulların yakın bir tarihte açılacak olması
nedeniyle eğitim ve öğretim hakkının engellenmemesi için tedbirin
kaldırılmasını talep etmiştir.
34. İzmir 1. Sulh Ceza Hâkimliği 18/9/2018 tarihinde
başvurucunun talebini kabul etmiş, başvurucu hakkında uygulanan konutu terk
etmeme adli kontrol tedbirinin imza yükümlülüğü şeklindeki adli kontrol tedbiri
ile değiştirilmesine karar vermiştir.
35. 30/11/2018 tarihli ikinci ifadesinde mağdur;
başvurucuya mesaj attığını kabul etmiş, yaşanan cinsel ilişki konusunda önceki
ifadesinde belirttiği hususları tekrarlamış ve sadece ilişkide zorlama
olmadığını beyan etmiştir.
36. Savcılık, başvurucu hakkında 21/11/2019 tarihinde
çocuğun cinsel istismarı suçundan cezalandırılması istemiyle iddianame tanzim
etmiştir. İddianamenin ilgili kısmı şöyledir:
"Mart 2018 ayı içinde hafta içi bir gün mağdur ...
ile SSÇ M.S.nin gece saat 24:00-01:00'a kadar parkta oturdukları daha sonra
yanlarında hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilen T.S. de olduğu
halde beraber Gaziemir'de bulunan SSÇ M.S.nin evine gittikleri, T.S.nin bir
süre oturduktan sonra evden ayrıldığı, SSÇ M.S ile mağdurun evde yalnız
kaldıkları, SSÇ M.S. mağduru yatağa yatırmaya çalıştığı, ona sarıldığı ve onu
dudağından öptüğü, yatakta mağdurun pantolonunu açmaya çalıştığı, mağdurun bunu
istemediği ve pantolonunu kapatmak için uğraştığı ancak SSÇ'nin, mağdurun
kollarını tutup iç çamaşırı ile birlikte onun pantolonunu indirdiği, mağdurun
SSÇ'ye yapma diye karşı çıktığı SSÇ'nin ayrıca mağdurun üst kıyafetlerini de
çıkarmak için uğraştığı, ancak mağdurun izin vermediği, SSÇ'nin kendi alt
kıyafetlerini de çıkardıktan sonra cinsel organını mağdurun arka özel bölgesine
kaka yaptığı deliğe sokacak şekilde dokunduğu bu dokunmasının bir dakika kadar
sürdüğü ...
Mağdurun muayenesi sonucu düzenlenen 30/04/2018 tarihli
raporda, Himen muayenesinde eski ve yeni laserasyon saptanmadığı, akut ve
kronik livatanın tıbbi bulgularına rastlanmadığı, ancak kişinin yaşı ve vücut
gelişimi dikkate alındığında rıza, itina gösterilmesi veya kayganlaştırıcı
madde kullanımı gibi direncin kırıldığı durumlarda herhangi bir tıbbi bulgu
oluşmadan da anal yoldan veya sair cisim sokma eyleminin gerçekleşmiş
olabileceği yönünde tespitte bulunulduğu,
Mağdurun 30/11/2018 tarihli ifadesinde de yaşanan cinsel
ilişki konusunda önceki ifadesinde belirttiği hususları tekrarladığı sadece
ilişkide zorlama olmadığını, parkta ya da evde zorla tutulmadığını kendisine
karşı herhangi bir zorlama olmadığını eve giderken kimsenin kendisini
zorlamadığını, istediği zaman evden ya da parktan çıkabilecek durumda olduğunu
ifade ettiği, müştekinin SSÇ'den şikayetçi olduğu, SSÇ'nin müsnet suçu işlediği
ve hakkında kamu davası açılması için yeterli şüphe ve delilin mevcut olduğu
anlaşılmakla; delillerin değerlendirilmesi mahkemeye ait olmak üzere; suça
sürüklenen çocuğun yargılamasının mahkememizce yapılarak; vücuda organ
sokulması suretiyle çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan eylemine uyan
Türk Ceza Yasasının 103/2 maddeleri gereğince, cezalandırılmasına, suç tarihi
itibariyle 15 yaşını bitirip 18 yaşını bitirmediği anlaşılmakla hakkında Türk
Ceza Yasasının 31/3. maddesinin uygulanmasına karar verilmesi kamu adına iddia
ve talep olunur."
37. İzmir 1. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi 18/12/2019
tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2019/362 sayılı dosya
üzerinden kovuşturma başlamıştır.
38.Dava bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
ilk derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
39.4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun "Tutuklama nedenleri" kenar başlıklı 100.
maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren
somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya
sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen
ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı
verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var
sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı
şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması
girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli
şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda
yer alan; (2)
...
7. Çocukların cinsel istismarı (madde 103)
..."
40.5271 sayılı Kanun'un "Adli kontrol"
kenar başlıklı 109. maddesi şöyledir:
"(1) Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100
üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin
tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.
(2) Kanunda tutuklama yasağı öngörülen hallerde de, adlî
kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir.
(3) Adlî kontrol, şüphelinin aşağıda gösterilen bir veya
birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir
a) Yurt dışına çıkamamak.
b) Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen
süreler içinde düzenli olarak başvurmak.
c) Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve
gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki
kontrol tedbirlerine uymak.
d) Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını
kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini
teslim etmek.
e) Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile
alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya
muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek.
f) Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak,
miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet
savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.
g) Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde
sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek.
h) Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından
miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence
altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak.
i) Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî
kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine
dair güvence vermek.
j) Konutunu terk etmemek.
k) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek.
l) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.
(4) (Ek: 25/5/2005 – 5353/14 md.; Mülga:
2/7/2012-6352/98 md.)
(5) Hâkim veya Cumhuriyet savcısı (d) bendinde
belirtilen yükümlülüğün uygulamasında şüphelinin meslekî uğraşılarında araç
kullanmasına sürekli veya geçici olarak izin verebilir.
(6) Adlî kontrol altında geçen süre, şahsî hürriyeti
sınırlama sebebi sayılarak cezadan mahsup edilemez. Bu hüküm, maddenin üçüncü
fıkrasının (e) bendinde belirtilen hallerde uygulanmaz.
(7) Kanunlarda öngörülen tutukluluk sürelerinin dolması
nedeniyle salıverilenler hakkında adlî kontrole ilişkin hükümler
uygulanabilir."
41. 5271 sayılı Kanun'un "Adlî kontrol kararı ve
hükmedecek merciler" kenar başlıklı 110. maddesi şöyledir:
"(1) Şüpheli, Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh
ceza hâkiminin kararı ile soruşturma evresinin her aşamasında adlî kontrol
altına alınabilir.
(2) Hâkim, Cumhuriyet savcısının istemiyle, adlî kontrol
uygulamasında şüpheliyi bir veya birden çok yeni yükümlülük altına koyabilir;
kontrolun içeriğini oluşturan yükümlülükleri bütünüyle veya kısmen
kaldırabilir, değiştirebilir veya şüpheliyi bunlardan bazılarına uymaktan
geçici olarak muaf tutabilir.
(3) 109 uncu madde ile bu madde hükümleri, gerekli
görüldüğünde, görevli ve yetkili diğer yargı mercileri tarafından da,
kovuşturma evresinin her aşamasında uygulanır."
42. 5271 sayılı Kanun'un "Adlî kontrol kararının
kaldırılması" kenar başlıklı 111. maddesi şöyledir:
"(1) Şüpheli veya sanığın istemi üzerine, Cumhuriyet
savcısının görüşünü aldıktan sonra hâkim veya mahkeme 110 uncu maddenin ikinci
fıkrasına göre beş gün içinde karar verebilir.
(2) Adlî kontrole ilişkin kararlara itiraz
edilebilir."
43. 5271 sayılı Kanun'un "Tedbirlere uymama"
kenar başlıklı 112. maddesi şöyledir:
"(1) Adlî kontrol hükümlerini isteyerek yerine
getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, hükmedilebilecek hapis cezasının süresi
ne olursa olsun, yetkili yargı mercii hemen tutuklama kararı verebilir.
(2) (Ek: 24/11/2016-6763/24 md.) Birinci fıkra hükmü,
azami tutukluluk süresinin dolması nedeniyle verilen adli kontrol tedbirinin
ihlali hâlinde de uygulanabilir. Ancak, bu durumda tutuklama süresi ağır ceza
mahkemesinin görevine giren işlerde dokuz aydan, diğer işlerde iki aydan fazla
olamaz."
44. 3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma
Kanunu'nun "Temel ilkeler" kenar başlıklı 4. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Bu Kanunun uygulanmasında, çocuğun haklarının
korunması amacıyla;
...
i) Çocuklar hakkında özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirler ile
hapis cezasına en son çare olarak başvurulması,
j) Tedbir kararı verilirken kurumda bakım ve kurumda
tutmanın son çare olarak görülmesi, kararların verilmesinde ve uygulanmasında
toplumsal sorumluluğun paylaşılmasının sağlanması,
...
İlkeleri gözetilir. "
45. 5395 sayılı Kanun'un "Adli kontrol"
kenar başlıklı 20. maddesi şöyledir:
"(1) Suça sürüklenen çocuklar hakkında soruşturma
veya kovuşturma evrelerinde adlî kontrol tedbiri olarak Ceza Muhakemesi
Kanununun 109 uncu maddesinde sayılanlar ile aşağıdaki tedbirlerden bir ya da
birkaçına karar verilebilir:
a) Belirlenen çevre sınırları dışına çıkmamak.
b) Belirlenen bazı yerlere gidememek veya ancak bazı
yerlere gidebilmek.
c) Belirlenen kişi ve kuruluşlarla ilişki kurmamak.
(2) Ancak bu tedbirlerden sonuç alınamaması, sonuç
alınamayacağının anlaşılması veya tedbirlere uyulmaması durumunda tutuklama
kararı verilebilir."
46. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun
"Çocukların cinsel istismarı" kenar başlıklı 103. maddesinin
(1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) (Yeniden düzenlenen birinci ve ikinci cümle:
24/11/2016-6763/13 md.) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan
on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık
düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(Ek cümle: 24/11/2016-6763/13 md.) Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması
hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş
yıldan az olamaz. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması
hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin
şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;
a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla
birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan
çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya
iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel
davranışlar anlaşılır.
(2) (Yeniden düzenleme: 24/11/2016-6763/13 md.) Cinsel
istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle
gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına
hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza
on sekiz yıldan az olamaz.
47. 3/7/2015 tarihli ve 5402 sayılı Denetimli Serbestlik
Hizmetleri Kanunu'nun "Soruşturma evresindeki görevler" kenar
başlıklı 12. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Müdürlüğün soruşturma evresindeki görevleri
şunlardır:
a) 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 109 uncu
maddesinin üçüncü fıkrasının (b), (c), (e), (j), (k) ve (l) bentleri ile
3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 20 nci maddesinin
birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerine göre adlî kontrol altına alınan
şüphelilerle ilgili olarak, kararda belirtilen yükümlülüklerin yerine
getirilmesine ilişkin çalışmaları yürütmek."
48. 5402 sayılı Kanun'un "Kovuşturma evresindeki
görevler" kenar başlıklı 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Müdürlüğün kovuşturma evresindeki görevleri
şunlardır:
a) 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 109 uncu
maddesinin üçüncü fıkrasının (b), (c), (e), (j), (k) ve (l) bentleri ile Çocuk
Koruma Kanununun 20 nci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c)
bentlerine göre adlî kontrol altındaki sanıklarla ilgili olarak, kararda
belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmesine ilişkin çalışmaları
yürütmek."
49.5402 sayılı Kanun'un "Elektronik cihazların
kullanılması suretiyle takip" kenar başlıklı 15/A maddesi şöyledir:
"(1) Şüpheli, sanık ve hükümlülerin toplum içinde
izlenmesi, gözetimi ve denetimi elektronik cihazların kullanılması suretiyle de
yerine getirilebilir. (Ek cümle:14/4/2020-7242/59 md.) Bu izleme, rızası
alınmak koşuluyla şüpheli, sanık ve hükümlüye ait elektronik cihazlar
kullanılmak suretiyle de yapılabilir.
(2) İzleme, gözetim ve denetime ilişkin esas ve usuller
yönetmelikle düzenlenir."
50. Yönetmelik'in "Denetim ve takip"
kenar başlıklı 46. maddesi şöyledir:
"(1) Yükümlülerin toplum içinde izlenmesi, denetimi
ve takibi, denetim bürosunda görevli denetimli serbestlik memurları tarafından
yerine getirilir.
(2) Tehlikeli veya mükerrir suçlular ile uyuşturucu veya
uyarıcı madde imal ve ticareti, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını
kolaylaştırma, cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı ve cinsel
taciz gibi suçlardan hüküm giyenlerin denetim ve takibinde kollukla işbirliği
yapılır.
(3) Denetlenecek yükümlülerin listesi ve denetim usulü
vaka sorumlularınca belirlenerek, müdürün onayına sunulur. Denetim görevlileri
kendilerine verilen listeye uygun olarak denetim görevini yerine getirirler.
Yapılan denetimler tarih, saat ve yer belirtilmek suretiyle tutanak altına
alınır.
(4) Şüpheli, sanık veya hükümlü hakkında belirlenen
tedbirin türüne, denetimin yoğunluğuna, suçun özelliğine ve yükümlünün durumuna
göre, geceleri ve hafta sonlarını da kapsayacak şekilde denetim yapılır.
(5) Yükümlülerin topluma veya mağdura zarar verme durumu
ile tekrar suç işleme riski açısından yoğun denetim altında tutulması söz
konusu ise yükümlünün denetim ve takibinde elektronik cihazlar kullanılabilir.
(6) Hükümlülerin müdürlüklere girişlerinde gerek
duyulması halinde üstleri aranabilir, alkol kontrolü yapılabilir."
51.Aynı Yönetmelik'in "Şikayet ve itiraz"
kenar başlıklı 48. maddesi şöyledir:
"(1) Yükümlüler ile kanuni temsilcileri, infaz
hizmetlerinin yürütülmesi sırasında müdürlükçe hazırlanan denetim planları ve
raporları ile müdürlükçe yapılan uyarılar gibi işlem ve eylemlerin kanun, tüzük
ve yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu gerekçesiyle müdürlüğe
itirazda ya da infaz hâkimliğine şikâyette bulunabilirler.
(2) Yükümlü, hakkındaki işlem ve eylemleri öğrendiği
tarihten itibaren on beş gün, her halde işlem ve eylemlerin yapıldığı tarihten
itibaren otuz gün içinde şikâyet yoluyla infaz hâkimliğine başvurabilir.
(3) Şikâyet, dilekçe ile doğrudan infaz hâkimliğine
yapılabileceği gibi; Cumhuriyet başsavcılığı veya denetimli serbestlik
müdürlüğü aracılığıyla da yapılabilir. Doğrudan infaz hâkimliğine yapılmayan
başvurular hemen ve en geç üç gün içinde infaz hâkimliğine gönderilir. Sözlü
yapılan şikâyet, tutanağa bağlanır ve tutanağın bir sureti başvurana verilir.
(4) Şikâyet yoluna başvurulması, yapılan işlem veya
faaliyetin yerine getirilmesini durdurmaz. Ancak, infaz hâkimi giderilmesi güç
veya imkânsız sonuçların doğması ve işlem veya faaliyetin açıkça hukuka aykırı
olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda işlem veya faaliyetin
ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir.
(5) Müdürlük işlemlerine karşı yapılan itirazlar
komisyon tarafından, koruma kurulu kararlarına karşı itirazlar koruma kurulu
tarafından incelenerek sonuçlandırılır. Kararlara karşı infaz hâkimliğine
şikâyette bulunulabilir. Müdürlük işlemlerine ve koruma kurulu kararlarına
yapılan itirazlar şikâyetteki usullere tabidir.
(6) Yükümlüyle ilgili birinci fıkra kapsamında yapılan
karar ve işlemlere ilişkin yazışmalarda veya belgelerde, yükümlülerin şikâyet
ve itiraz hakkı ile süresi açıkça belirtilir."
52. Aynı Yönetmelik'in "Adli kontrol
tedbirleri" kenar başlıklı 56. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Adli kontrol tedbirlerinden;
...
h) Konutunu terk etmemek: Şüpheli veya sanığın mahkeme
tarafından belirlenen konutunu mazereti olmaksızın veya izin almaksızın terk
etmemeyi,
...
İfade eder".
53. Aynı Yönetmelik'in "Adli kontrol
tedbirlerinin yerine getirilmesi" kenar başlıklı 57. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"(1) Adli kontrol kararı kaydedildikten sonra, infaz
işlemlerinin başlatılması için karar doğrudan vaka sorumlusuna gönderilir.
Hakkında adli kontrol kararı verilen şüpheli veya sanığa gönderilen tebligatta;
adli kontrol tedbirinin türü, tedbirin ne şekilde ve ne zaman yerine
getirileceği, uyulması gereken kurallar, tedbire uymamanın sonuçları ile adli
kontrol tedbirinin gereklerinin derhal yerine getirilmesi gerektiği açıklanır.
Kararın niteliğine göre gerekli ise ilgili kişi, kurum veya kuruluşa derhal
yazı yazılarak adli kontrol tedbirinin içeriği açıklanır; şüpheli veya sanığın
hakkındaki adli kontrol tedbirinin gereklerini süresinde yerine getirip
getirmediği ve adli kontrol tedbirine devam edip etmediği hususlarında bilgi
istenir.
...
(5) Haklarında bu Yönetmeliğin 56 ncı maddesinin birinci
fıkrasının (a), (h), (ı) ve (i) bentlerinde sayılan adli kontrol tedbirlerine
karar verilen şüpheli veya sanıkların toplum içinde izlenmesi, denetim ve
takibi elektronik kelepçe takılmak suretiyle yerine getirilebilir."
54. Aynı Yönetmelik'in "Elektronik izleme" kenar
başlıklı 101.maddesi şöyledir:
"(1) Elektronik izleme; şüpheli, sanık veya
hükümlülerin elektronik yöntem ve araçlar ile toplum içinde izlenmesini,
gözetim ve denetim altında tutulmasını sağlayan, mağdurun ve toplumun
korunmasını destekleyen kararların infaz edilmesinde kullanılan bir
yöntemdir."
55. Aynı Yönetmelik'in "Elektronik izleme
merkezi" kenar başlıklı 102. maddesi şöyledir:
"(1) Şüpheli, sanık veya hükümlülerin elektronik
yöntem ve araçlarla toplum içinde izlenmesi, gözetimi ve denetimi için
elektronik izleme merkezi oluşturulur.
(2) İzleme merkezinde bu konuda eğitim almış yeteri
kadar denetimli serbestlik memuru yirmi dört saat esasına ve vardiya usulüne
göre çalışır. Elektronik izleme şube müdürlüğünce her vardiya için izleme
merkezinin çalışmalarından sorumlu bir personel belirlenir.
(3) İzleme merkezinde görevli bir personelin kaç
yükümlünün takibinden sorumlu olacağı elektronik izleme şube müdürlüğünce
belirlenir.
(4) Genel Müdürlüğün izni olmadan görevli ve yetkililer
hariç, üçüncü kişiler izleme merkezine giremez. İzleme merkezi çalışanlarının,
izleme merkezine cep telefonu, bilgisayar, fotoğraf makinesi gibi araçlarla
girmeleri yasaktır.
(5) İzleme merkezi çalışanları, yükümlülerle yaptıkları
iletişimin ve yükümlülerin ihlal durumunun sisteme kaydedilmesini kontrol
ederler ve ihlal durumlarını elektronik izleme şube müdürlüğüne aynı gün
iletirler."
56. Aynı Yönetmelik'in "Elektronik izleme
müdahale ekibi" kenar başlıklı 103. maddesi şöyledir:
"(1) Müdürlüklerde ihtiyaç olması halinde denetim
bürosunda elektronik izleme konusunda eğitim almış yeteri kadar denetimli
serbestlik memuru görevlendirilir. Elektronik izleme müdahale ekibi yirmi dört
saat esasına ve vardiya usulüne göre çalıştırılabilir.
(2) Müdahale ekibi;
a) Elektronik cihazların takılmasından ve sökülmesinden,
b) İzleme merkezi ile gerekli koordinasyonun
sağlanmasından,
c) İzleme merkezince iletilen taleplerin yerine
getirilmesinden,
ç) Elektronik cihazlarla takip edilen yükümlülerin takip
ve denetiminden,
d) Elektronik cihazlarda meydana gelen arızalara ilişkin
gerekli işlemlerin yapılmasından,
e) İzleme merkezinden gelen ihlal durumunun tespit
edilmesinden,
sorumludur."
57. Aynı Yönetmelik'in "Elektronik cihaz ile
takip edilecek yükümlülerin belirlenmesi" kenar başlıklı 104. maddesi
şöyledir:
"(1) Haklarında belirli yerlere gitmekten yasaklama
veya belirlenen konut, yer veya bölgeden çıkmama ya da belirlenen kişilere
yaklaşmamaya dair verilen denetimli serbestlik kararları, elektronik cihaz
kullanılmak suretiyle yerine getirilebilir.
(2) Mevcut risk durumu, tedbir, yükümlülük ve denetimin
gereklilikleri, mağdurun veya toplumun korunma ihtiyacı dikkate alınarak, vaka
sorumlusunun talebi üzerine komisyon, yükümlünün elektronik cihaz ile takibini
elektronik izleme şube müdürlüğüne önerir.
(3) Elektronik cihaz takılması önerilen yükümlünün
bilgileri elektronik izleme şube müdürlüğüne iletilir. Şube müdürlüğünce,
izleme merkezinin kapasitesi, yükümlünün durumu, mahkeme kararının niteliği ve
infaz kabiliyeti teknik yönden değerlendirilerek yükümlünün elektronik cihaz
ile izlenip izlenmemesine karar verilir."
58. Aynı Yönetmelik'in "Elektronik cihazların
kurulması ve kelepçe takılması" kenar başlıklı 105. maddesi şöyledir:
"(1) Elektronik cihazlar kullanılmak suretiyle
izlenmesine karar verilen yükümlüler, görevli denetimli serbestlik personeli
tarafından bilgilendirilir. Elektronik cihazın özelliğine göre yükümlü
müdürlüğe davet edilerek veya yükümlünün evine gidilerek elektronik izleme
ünitesi kurulur ve devreye sokulur. Elektronik cihazlarla takip edilecek
yükümlünün kimlik bilgileri görevli personel tarafından kontrol edilir.
(2) Yükümlü, elektronik kelepçe, diğer cihazlar ve
ilgili ünitenin kullanımı ile uyulması gereken kurallar ve uymamanın sonuçları
konusunda yazılı olarak bilgilendirilir.
(3) Elektronik cihazlar kullanılmak suretiyle takibine
karar verilen yükümlü, elektronik kelepçe takılmasına ve ilgili ünitenin
kurulmasına rıza göstermek, cihazları kullanılır durumda bulundurmak, kararın
infazı için gerekli olan kısıtlamalara ve cihazların kullanımına ilişkin
belirlenen kurallara uygun hareket etmek zorundadır. Bu kurallara aykırı
davranış yükümlülüğünün ihlali sayılır.
(4) İzleme merkezi tarafından yükümlünün kurallara
aykırı davrandığının belirlenmesi halinde, müdahale ekibi durumdan derhal
haberdar edilir. Elektronik izleme şube müdürlüğü, yükümlünün kurala aykırı
davranışını denetimli serbestlik müdürlüğüne yazılı olarak da bildirir. Kurala
aykırı davranışın vaka sorumlusu tarafından yükümlülüğün ihlali olarak
değerlendirilmesi halinde durum komisyona iletilir."
59. Aynı Yönetmelik'in "Elektronik cihazların ve
kelepçenin sökülmesi" kenar başlıklı 106. maddesi şöyledir:
"(1) Yükümlülüğün sona ermesi veya ihlal edilmesi,
yükümlünün ceza infaz kurumuna alınması ya da yükümlünün elektronik cihazların
kullanılması suretiyle takibinden vazgeçilmesi durumunda, elektronik cihazlar
ve kelepçe görevli denetimli serbestlik personelince sökülür. Cihaz, gerekli
kontroller yapılarak yükümlüden tutanak karşılığında teslim alınır.
(2) Elektronik cihaz ve kelepçe izleme merkezi
bilgilendirilmeden sökülmez. Elektronik cihaz ve kelepçe sökülmesine ilişkin
talep üzerine izleme merkezi tarafından sistemden elektronik takip
sonlandırılır ve elektronik takibe ilişkin gerekli bilgiler ilgili müdürlüğe
iletilir."
B. Uluslararası Hukuk
60. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Esra
Özkan Özakça [GK], B. No: 2017/32052, 8/10/2020, §§ 43-52; Furkan
Omurtag, B. No: 2014/18179, 25/10/2017, §§ 29-40.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
61. Mahkemenin 25/2/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
62. Başvurucu; hakkında verilen adli kontrol tedbirinin
elektronik izleme yöntemleri kullanılarak uygulanmasının kişi özgürlüğüne bir
müdahale oluşturduğunu, bu müdahalenin hem kanunda öngörülmüş olması hem de
kanunda öngörülen biçimde gerçekleştirilmesi gerektiğini, yine kişi özgürlüğüne
müdahale oluşturan kanunun da erişilebilir, belirli ve öngörülebilir olması
gerektiğini, buna karşılık somut olayda adli kontrol kararının elektronik
izleme yöntemiyle yerine getirilmesinin dayanağını oluşturan Yönetmelik'in kişi
özgürlüğüne yönelik müdahalenin koşullarını ve sınırlarını belirtmediğini,
uygulamayı idari organların tamamen keyfî tutumuna bağlı kıldığını, yine
elektronik kelepçe uygulamasına dayanak oluşturan genelgenin de
yayımlanmadığını ve ulaşılabilirlik, öngörülebilirlik, keyfîliğe karşı güvence oluşturma
bakımından yetersiz olduğunu, kişi özgürlüğüne yapılan müdahalenin izlenen
amaçla karşılaştırıldığında orantısız olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
63. Bakanlık görüşünde; başvurucunun sınırlı bir alanda
yaşamaya mahkûm olmadığı -zira başvurucunun evinin konforunda hayatını idame
ettirdiği-, başvurucunun evde beraber yaşadığı veya eve ziyarete gelen
kişilerle ilişki kurabildiği ve böylece sosyal hayatını devam ettirdiği,
dışarıyla ilişki geliştirebildiği ve ayrıca kimi durumlarda izinli sayılarak
konutunu terk etmesine izin verildiği hususları gözetildiğinde başvurucunun
durumunda Anayasa'nın 19. maddesinin uygulanmasını gündeme getirecek düzeyde
özgürlükten mahrum bırakılma hâlinin söz konusu olmadığını belirtmiştir.
64. Bakanlık; adli kontrol tedbirinin yerine getirilmesi,
denetimi ve takibinin 5402 sayılı Kanun'un 11., 12. ve 13. maddeleri ile
Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği'nin 57. maddesi gereğince ilgili
denetimli serbestlik müdürlüğünce sağlandığını, elektronik kelepçe
uygulamasının da 5402 sayılı Kanun'un 15/A ve Denetimli Serbestlik Hizmetleri
Yönetmeliği'nin 57. maddesi ve 101. ile 107. maddeleri arasında düzenlendiğini,
Yönetmelik'in ilgili maddelerinde elektronik kelepçe yöntemine yönelik usule
ilişkin şartlar, uygulanacak kişilerle ilgili kurallar, elektronik kelepçenin
denetimi ve izlenmesi yöntemlerine ilişkin düzenlemelerin yer aldığını, somut
olayda da bu hükümlere dayalı olarak işlemin gerçekleştirildiğini, dolayısıyla
başvurucu hakkında uygulanan konutu terk etmeme adli kontrol tedbiri ve bu
tedbirin elektronik kelepçe yöntemiyle uygulanmasının kanuni dayanağının
bulunduğunu belirtmiştir.
65. Bakanlık, başvurucu hakkında verilen adli kontrol
kararı ve iddianamede açıklanan gerekçeler ile bu eylemlere ilişkin olarak
dayanılan delillerin içeriği dikkate alındığında somut olayda soruşturma ve
yargılama makamlarının başvurucunun atılı suçu işlediğine yönelik kuvvetli
belirti olduğu şeklindeki tespitlerinin temelsiz olmadığını
değerlendirilmiştir. Bakanlık, başvurucunun yargılandığı ve adli kontrol altına
alınmasına neden olan suçun Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar
öngörülen ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasında yer
alması nedeniyle adli kontrol tedbirinin kaçma şüphesine yönelen meşru bir
amacının bulunduğunu ifade etmiştir. Ölçülülük bakımından ise Bakanlık; cinsel
suçların hassas bir niteliğe sahip olduğunu, bu suçların soruşturulmasının
zorlukları dikkate alındığında başvurucunun özgürlüğünü tutuklamadan çok daha
az sınırlayan adli kontrol altına alınmasına karar verilmesinin keyfî, temelsiz
ve ölçüsüz olduğunun söylenemeyeceğini belirtmiştir. Bakanlık son olarak
elektronik kelepçenin başvurucunun konutunu terk etme davranışını engellemeye
yönelik fiziki bir engel oluşturma özelliğinin bulunmadığını, acil durumlarda
veya acil durumlar dışında ise öncesinde adli merciden izin alarak konutunu
terk edebilme imkânının olduğunu, sırf elektronik kelepçe takmak suretiyle bu
tedbirin infaz edilmesinin ayrı bir kısıtlama oluşturmadığını ifade etmiştir.
66. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı cevabında konutu
terk etmeme şeklinde adli kontrol tedbirinin kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkına müdahale oluşturduğunun kabul edilmesi gerektiğini, konutu terk etmeme
tedbirinin elektronik izleme yöntemlerine başvurmak suretiyle uygulanmasının
kanuni bir temeli olduğu görüşüne katılmadığını, 5402 sayılı Kanun'da
elektronik kelepçenin hangi durumlarda kullanılacağına ilişkin bir açıklamanın
olmadığını, bunun takdirinin Yönetmelik'le idari bir organ olan denetimli
serbestlik müdürüne bırakıldığını, Bakanlığın adli kontrol tedbirinin meşru
amaç taşıdığı ve ölçülü olduğu yönündeki değerlendirmelerinin de gerçeği
yansıtmadığını ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
67. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın
yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve
ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna,
demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olamaz."
68. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve
güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü
fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler,
ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek
maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen
diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
69. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013 §
16). Başvurucu, hakkında verilen konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol
tedbiri kararının elektronik izleme yöntemleri kullanılarak uygulanmasından
şikâyet etmektedir. Bu kapsamda konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin
hukuki olmadığına ilişkin iddianın Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası
bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Genel
İlkeler
70. Genel ilkeler için bkz. Esra Özkan Özakça, §§
78-84.
2. İlkelerin
Olaya Uygulanması
71. Başvurucu, çocuğun cinsel istismarı suçundan
yürütülen soruşturma kapsamında Sulh Ceza Hâkimliğince verilen bir kararla 5271
sayılı Kanun'un 109. maddesi uyarınca konutu terk etmeme şeklindeki adli
kontrol tedbirine tabi tutulmuştur ve bu adli kontrol tedbirinin elektronik
kelepçe takılmak suretiyle uygulanmasına karar verilmiştir. Başvurucu hakkında
bir adli kontrol yükümlülüğü olarak uygulanan konutu terk etmeme tedbirinin
kanuni dayanağı bulunmaktadır.
72. Öte yandan bu adli kontrol tedbirinin icrası
niteliğindeki elektronik kelepçe uygulamasının da kanuni bir dayanağının
bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekir. 5402 sayılı Kanun'un 12. ve 13.
maddeleri, soruşturma ve kovuşturma aşamasında hükmedilen konutu terk etmemenin
de dahil olduğu bazı adli kontrol tedbirleri kapsamındaki yükümlülüklerin
yerine getirilmesine ilişkin çalışmaları yürütmenin denetimli serbestlik
müdürlüklerinin görevi olduğunu hüküm altına almıştır. Aynı Kanun'un 15/A
maddesinde ise şüpheli, sanık ve hükümlülerin toplum içinde izlenmesi, gözetimi
ve denetiminin elektronik cihazların kullanılması suretiyle de yerine
getirilmesine imkan tanımış ve buna ilişkin esas ve usullerin yönetmelik ile
düzenlenmesini öngörmüştür. Bu çerçevede hangi yükümlülerin denetim ve
takibinde elektronik cihazlar kullanılabileceği Denetimli Serbestlik Hizmetleri
Yönetmeliği'nin 46. maddesinin (5) numaralı fıkrasında ifade edilmiştir. Buna
göre yükümlülerin topluma veya mağdura zarar verme durumu ile tekrar suç
işleme riski açısından yoğun denetim altında tutulması söz konusu ise yükümlünün
denetim ve takibinde elektronik cihazlar kullanılabilir. Anılan Yönetmelik'in
57. maddesinin (5) numaralı fıkrasında da haklarında -diğer bazı adli kontrol
tedbirlerinin yanı sıra- konutu terk etmeme adli kontrol tedbirlerine karar
verilen şüpheli veya sanıkların toplum içinde izlenmesi, denetim ve takibinin
elektronik kelepçe takılmak suretiyle yerine getirilebileceği belirtilmiştir.
Buna ilişkin usul ise Yönetmelik'in 101 ila 106. maddelerinde düzenlenmiştir.
Somut olayda başvurucu yönünden de anılan mevzuat çerçevesinde bir uygulama
yapıldığı görüldüğünden elektronik kelepçe uygulamasının da kanuni bir
dayanağının bulunduğu sonucuna varılmıştır.
73. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan adli kontrol
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce ön
koşul olarak suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup
bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
74. Somut olayda da başvurucu hakkındaki suçlamanın temel
dayanağını olay tarihinde mağdur beyanı oluşturmaktadır. Bu kapsamda mağdurun
27/4/2018 tarihinde psikologla yaptığı görüşmede, 30/4/2018 tarihinde
Savcılıkta verdiği ifadede, 11/5/2018 tarihinde psikolog eşliğinde verdiği
ifadesinde ve son olarak 30/11/2018 tarihli ifadesinde cinsel istismar
eyleminin gerçekleştiğini beyan ettiği görülmektedir. Mağdur 30/11/2018 tarihli
ifadesinde kendisine yönelik bir zorlama olmadığını beyan etmiş ise de mağdurun
15 yaşından küçük olduğu durumlarda bu husus eylemin suç olma özelliğini
etkilememektedir. Cinsel dokunulmazlığa karşı suçların işleniş şekli
dolayısıyla bu suçlarla ilgili iddiaların ispatında beyan delili oldukça önemli
bir fonksiyona sahiptir. Özellikle cinsel saldırı eyleminin gerçekleşip
gerçekleşmediği hususunda doktor raporu ve görüntü kaydı gibi maddi delillerin
bulunmadığı koşullarda mağdurun beyanının önemi daha da artabilmektedir. Bu
çerçevede mağdurun beyanlarının tutarlı olup olmadığı, diğer delillerle çelişip
çelişmediği, mağdurun beyanında maddi olgulara ilişkin denetime elverişli
bilgilerin yer alıp almadığı ve beyanın doğruluğunu şüpheye düşüren unsurların
bulunup bulunmadığı gibi hususlar bu delilin kuvvetini ve itibar edilme
derecesini etkileyebilmektedir.
75.Somut olayda mağdur, iddiaya konu cinsel istismar
eyleminin yaşandığı tarihte henüz 13 yaşında bir çocuktur. Mağdur -iddianamede
de değinildiği üzere- anılan eylemin yaşandığı zamana, yere ve gerçekleşme
şekline dair ayrıntılı açıklamalarda bulunmuştur. Ayrıca mağdurun soruşturma
sürecinde farklı koşullardaki anlatımları istikrarlı şekilde aynı
doğrultudadır. Öte yandan mağdurun başvurucuya yönelik gerçek dışı bir ithamda
bulunduğunu gösteren bir olgu Anayasa Mahkemesi önünde ileri sürülmediği gibi
Anayasa Mahkemesince bu yönde bir tespite de varılmamıştır. Dahası başvurucu
hakkındaki soruşturma, mağdurun adli makamlara şikâyette bulunması üzerine
değil iddia konusu cinsel istismar eylemini okuldaki bir arkadaşına anlatması,
bu kişinin de konuyu öğretmenlerine aktarması sonrasında olayın Savcılığa
intikali üzerine başlamıştır. Bu itibarla somut olayın koşullarında mağdurun
beyanının başvurucu yönünden kuvvetli suç belirtisi niteliğinde olduğu yönünde
soruşturma mercilerince ve Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan değerlendirmelerin
temelsiz olduğu söylenemez.
76. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan adli
kontrol tedbirinin ve bu tedbirin elektronik kelepçe takılmak suretiyle yerine
getirilmesinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
77. Başvurucunun konutu terk etmeme suretiyle adli
kontrol altına alınmasına karar verilen çocuğun cinsel istismarı suçu, Türk
hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup
isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma
şüphesine işaret eden durumlardan biridir (benzer yöndeki değerlendirme için
bkz. Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca
çocuğun cinsel istismarı suçu 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı
fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar
arasındadır. Somut olayda çocuğun cinsel istismarı suçuna ilişkin yürütülen
soruşturma kapsamında uygulanan konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin
başvurucunun kaçmasını önlenmesi meşru amacı yönünden işlevsel bir niteliği
bulunmaktadır. Elektronik kelepçe kişinin konutundan ayrılıp ayrılmadığının
takip edilmesini ve dolayısıyla adli kontrol tedbirinin icrasını sağladığından
adli kontrol tedbiri için geçerli olan meşru amacın elektronik kelepçe yönünden
de geçerli olduğu açıktır.
78. Son olarak konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin
ölçülü olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Anılan tedbirin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülü olup olmadığının belirlenmesinde somut
olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır. Bu bağlamda başvurucunun çocuk
olduğunun ayrıca gözönünde bulundurulması gerekir.
79. Anayasa Mahkemesi çocuklar hakkında daha ağır bir
tedbir olan tutuklama tedbirinin uygulandığı durumlarda tutuklamanın çocuklar
bakımından başvurulacak en son yol olduğunu, eğer tutukluluk bir zorunluluksa
bunun mümkün olan en kısa sürede sonlandırılması gerektiğini belirtmiştir.
Anayasa Mahkemesinin de belirttiği gibi çocuklar tarafından işlenmiş olan çok
ciddi suçlara ilişkin istisnai olaylarda tutuklama tedbirinin uygulanması
mümkündür (Furkan Omurtag, § 82).
80. Anayasa Mahkemesinin Furkan Omurtag kararına
konu olayda başvurucunun hırsızlığa teşebbüs suçundan tutuklanmasına karar
verilmiştir. Anayasa Mahkemesi tutuklamaya konu hırsızlığa teşebbüs suçunun
somut olayın koşullarında ne denli ciddi bir suç olduğunun ortaya
konulamadığını, ayrıca başvurucuya isnat edilen suçun cezası itibarıyla da ağır
bir suç olduğunun söylenmeyeceğini belirterek tutuklamanın ölçülü olmadığı sonucuna
varmıştır (Furkan Omurtag, § 88).
81. Anayasa Mahkemesi Enver Oktay Babatürk (B. No:
2016/15355, 9/10/2019, 15 Temmuz darbe teşebbüsünün yaşandığı sırada camiden
sela okuyan din görevlisine yönelik tehdit ve hakarette bulunma suçlaması) ve Mehmet
Eren Ovayolu (B. No: 2017/36232, 10/12/2019, bir terör saldırısı sonrası
terör propagandası yapıldığı suçlaması) kararlarında ise başvurucunun yaşını,
tutuklamaya konu suçun niteliğini ve somut olayın gerçekleştiği koşulları
dikkate alarak yaptığı değerlendirmede çocuk olan başvurucular hakkında
uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu sonucuna varmıştır (Enver Oktay
Babatürk § 62; Mehmet Eren Ovayolu, § 48).
82. Somut olayda ilk derece mahkemesi Anayasa
Mahkemesinin yukarıda yer verilen içtihadına uygun olarak tutuklama tedbirinin
uygulanmasının ölçülü olmayacağı, tutuklamadan beklenen amaca adli kontrol
tedbiri uygulanması suretiyle de ulaşılabileceği gerekçesiyle tutuklama
talebinin reddine ve başvurucunun konutunu terk etmemek şeklinde adli kontrol altına
alınmasına karar vermiştir. Konutu terk etmeme tedbirinin tutuklamaya göre
temel hak ve özgürlükler üzerinde daha hafif bir etki oluşturduğunun da kabul
edilmesi gerekir. Zira konutta kesintisiz olarak bulunmak zorunlu olsa da
kişilerin konutta yaşayan ya da konuta gelen diğer kişilerle sosyal hayatını
devam ettirmesinde veya her türlü bireysel ya da kitlesel iletişim araçlarını
kullanmasında bir engel bulunmamaktadır. Ayrıca kimi durumlarda kişilerin
izinli sayılarak konutunu terk etmesine izin verilebilmektedir. Söz konusu
tedbirin bu niteliğinin ölçülülük bakımından dikkate alınması gerekir.
83. Cinsel suçlara ilişkin soruşturmalar hassas niteliğe
sahip olması nedeniyle kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya
bırakabilmektedir. Bu nedenle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, adli makamlar
ve güvenlik görevlilerinin suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde
mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde
yorumlanmamalıdır. Başvurucu hakkında adli kontrole konu suçu oluşturan
eylemlerin ağırlığı ve mağdurun çocuk olması dikkate alındığında ölçülülük
ilkesine uygun olarak başvurucu hakkında adli kontrol tedbirine karar
verilmesinin ve bu tedbirin elektronik kelepçe takılmak suretiyle yerine
getirilmesinin keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
84. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 25/2/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.