TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
SADIK KAYA BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/25817)
Karar Tarihi: 20/4/2020
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Raportör
Zehra GAYRETLİ
Başvurucu
Sadık KAYA
Vekili
Av. Zöhre DALKIRAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; iş akdi feshedilen sendika üyesi başvurucuya sendika tazminatı verilmemesi nedeniyle sendika hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/8/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, özel bir işletmede işçi olarak çalışmakta iken 10/7/2015 tarihinde iş sözleşmesi feshedilmiştir.
9. Başvurucu, iş sözleşmesinin feshedilmesinin haklı ve geçerli bir nedeninin olmadığını iddia ederek 23/7/2015 tarihinde işe iade talepli tespit davası açmıştır. Başvurucuya göre iş sözleşmesi, Basın İş Sendikasının (Sendika) üyesi olması ve bazı sendikal faaliyetlerde bulunması nedeniyle feshedilmiştir.
10. Karşıyaka 3. İş Mahkemesi (Mahkeme) 11/5/2016 tarihli kararı ile davanın kabulüne karar vererek feshin geçersizliğine ve başvurucunun işe iade edilmesine hükmetmiştir. Gerekçeli kararda iş sözleşmesinin sendikal nedenlerle feshedildiği iddiasının somut delillerle kanıtlanamadığı kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
11. Başvurucu; iş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiğini, bu nedenle tarafına sendikal tazminat ödenmesi gerektiğini ileri sürerek hükmü temyiz etmiştir.
12. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 21/12/2016 tarihli kararı ile başvurucunun sendikal tazminat talebi yönünden eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulduğu, dosya kapsamında aldırılan bilirkişi raporunun yeterli olmadığı gerekçesiyle hükmü bozmuştur.
13. Bozma kararına uyularak devam edilen yargılama sonucunda Mahkeme 22/12/2017 tarihli kararı ile feshin sendikal nedenle gerçekleşmediği ancak fesih işleminin geçersiz olduğu sonucuna ulaşarak davanın kabulüne karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Davacının iş akdinin feshinden sonra da davalı işyerinde davacıyla aynı sendikaya üye iki işçinin daha çalışmasına devam ettiği dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Davacı tanıkları, davacının sendikal faaliyette bulunduğunu ve 50- 60 kişinin dışarıda bu amaçla toplandıklarını söylemiş; ancak bu toplantının ne zaman yapıldığı, nerede yapıldığı, kimin organize ettiği, basın iş sendikası yetkililerinin olup olmadığını, bu toplantılarda davacının ne kadar aktif olduğu konularında davacı tanıklarının açık, tutarlı ve inandırıcı beyanları olmadığı gibi davacının iki tanığının beyanları da bazı noktalarda birbiri ile uyumlu değildir. Ayrıca davacı tanığı [M. Ş.] ile davalı işyeri arasında da husumet bulunmaktadır."
14. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 23/5/2018 tarihli kararı ile hüküm onanmıştır.
15. Nihai karar 4/7/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 2/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 20/4/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Sendika Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu; işveren tarafından sendikal örgütlenmeye engel olmak amacıylaiş sözleşmesinin feshedildiğini, iş sözleşmeleri sendikal nedenlerle feshedilen benzer durumdaki işçilerin açtıkları işe iade davalarında sendikal tazminata hak kazandıklarını belirterek eşitlik ilkesinin ve sendikal örgütlenme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
19. Anayasa’nın “Sendika kurma hakkı” kenar başlıklı 51. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özünün iş akdinin sendikal nedenlerle feshedildiğine ilişkin olduğu anlaşıldığından eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddiasının da bir bütün olarak sendika hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
21. Demokrasilerde, vatandaşların bir araya gelerek ortak amaçları izleyebileceği örgütlerin varlığı sağlıklı bir toplumun önemli bir bileşenidir. Ayrıca böyle bir örgüt, devlet tarafından saygı gösterilmesi ve korunması gereken temel haklara sahiptir. İstihdam alanında kendi üyelerinin menfaatlerinin korunmasını amaçlayan örgütler olan sendikalar, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kolektif oluşumlar meydana getirerek bir araya gelebilme özgürlüğü olan örgütlenme özgürlüğünün önemli bir parçasıdır. Sendika hakkı da çalışanların bireysel ve ortak çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek örgütlenebilme serbestisini gerektirmekte ve bu niteliğiyle bağımsız bir hak değil örgütlenme özgürlüğünün bir şekli veya özel bir yönü olarak görülmektedir (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/05/2017, § 75; Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014, §§ 31, 32).
22. Kişiler kendi istedikleri şekilde sendika kurmak veya kendi istedikleri bir sendikaya üye olmakta özgür olmalıdır. Anayasa'nın 51. maddesinde çalışanların sendikalara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahip olduğu, hiç kimsenin bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamayacağı ifade edilmiştir (Abbas Akçay ve diğerleri, B. No:2015/2790, 23/5/2018, § 30).
23. Başvuru konusu olayda başvurucu; 2014 yılı Kasım ayında Basın İş Sendikasına üye olduğunu, bu tarihten itibaren iş yerinde sendikal faaliyetlerde bulunmaya başladığını, çok sayıda toplantıya katıldığını ve işyerindeki diğer işçilerin sendika üyesi olması konusunda çaba harcadığını belirterek iş akdinin sendikal faaliyetleri nedeniyle feshedildiğini ileri sürmüş ve sendikal tazminat talebinde bulunmuştur.
24. Başvurucu, derece mahkemesince toplanan delillere göre feshin sendikal nedene dayalı olarak yapıldığının açıkça ortaya çıktığını iddia etmektedir. Derece mahkemesi ise feshin sendikal nedene dayalı olarak yapılıp yapılmadığı hususunu incelemiş ve başvurucunun iş akdinin feshinden sonra da işyerinde başvurucuyla aynı sendikaya üye iki işçinin çalışmaya devam ettiğini tespit etmiştir. Derece mahkemesince dosyadaki diğer deliller de değerlendirilmiş ve iş akdinin sendikal nedenle feshedildiği iddiasının somut delillerle kanıtlanamadığı sonucuna ulaşılarak başvurucunun sendikal tazminat talebi kabul edilmemiştir (bkz. § 13 ).
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3),48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Sabah Yıldızı Radyo [GK], B. No: 2014/12727, 25/05/2017, §§ 19-21; Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
26. Başvurucu Anayasa Mahkemesine sunduğu dilekçede bazı sendikal toplantılar düzenlediği ve bu toplantılar nedeniyle iş akdinin feshedildiği iddiasını soyut bir şekilde ileri sürmüş ise de bu iddiasına ilişkin herhangi bir bilgi veya belgeyi bireysel başvuru dosyasına sunmamıştır. Başvurucunun feshin sendikal nedene dayalı olduğu yönündeki iddiası derece mahkemesince değerlendirilmiş ve feshin sendikal nedenle gerçekleşmediği sonucuna ulaşılmıştır (bkz. § 13). Derece mahkemesinin vardığı sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir hususun bulunmadığı dikkate alındığında sendika hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
28. Başvurucu, yargılamanın uzaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
30. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50-52).
31. İş mahkemeleri nezdinde görülen davalarda yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır ((Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 58).
32. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında 2 yıl 10 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
33. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
35. Başvurucu, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
36. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
37. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında net 5.000 TLmanevi tazminatın başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
38. Sendika hakkının ihlal edildiği iddiasının kabul edilemez olduğuna karar verildiğinden maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
39. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, diğer tazminat taleplerinin REDDİNE,
D. 294,70 TL harçtan ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Karşıyaka 3. İş Mahkemesine (E.2017/29, K.2017/385) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/4/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.