logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Bekir Kılıç [1.B.], B. No: 2018/27215, 8/12/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

BEKİR KILIÇ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/27215)

 

Karar Tarihi: 8/12/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Ayhan KILIÇ

Başvurucu

:

Bekir KILIÇ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; apartmanın ortak alanındaki yapının bağımsız bölümlerden birinin eklentisi olarak yapılan tescilin iptali istemiyle açılan davada eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 17/8/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, 1970 doğumlu olup Antalya'da ikamet etmektedir.

6. Başvurucu, Antalya ili Muratpaşa ilçesi Gençlik Mahallesi 1256 ada 10 parsel numaralı taşınmazda bulunun apartmanda bağımsız bölüm malikidir. Kat mülkiyetine tabi olan apartmanda toplam 15 adet bağımsız bölüm bulunmaktadır. Başvurucu, olayların geçtiği tarihte apartmanın yöneticisidir.

7. Apartmanın bulunduğu taşınmazın içinde, ana yapıdan ayrı olarak inşa edilmiş 44 m² alana sahip bir yapı bulunmaktadır. Söz konusu yapı 9/9/1976 tarihinde noterde onaylanan kat malikleri listesinde (1) numaralı bağımsız bölümün eklentisi olarak gözükmektedir.

8. Başvurucu, eklentiye ilişkin olarak (1) numaralı bağımsız bölüm adına yapılan tescilin iptali istemiyle apartman yöneticisi sıfatıyla 13/5/2011 tarihinde Muratpaşa Kaymakamlığı Tapu Sicil Müdürlüğüne karşı Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Asliye Hukuk Mahkemesi) dava açmıştır. Dava dilekçesinde, Muratpaşa Belediyesi (Belediye) tarafından eklentinin yıktırılmasına 2/3/2001 tarihinde karar verildiği hâlde yıkım kararının uygulanmasından 23/3/2001 tarihinde vazgeçildiği belirtilmiştir. Dava dilekçesinde, eklentinin ana vaziyet planında bulunmadığı ve kat maliklerinin rızası dışında inşa edildiği ileri sürülmüştür.

9. Davaya müdahil olan (1) numaralı bağımsız bölüm maliki S.T. Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu cevap dilekçesinde, apartmanın 1976 yılında alınan inşaat ruhsatına istinaden inşa edildiğini belirtmiş; ihtilaf konusu yapının 21/1/1982 tarihinde (1) numaralı bağımsız bölümün eklentisi olarak tapuya tescil edildiğini ifade etmiştir. S.T. 4/4/1978 tarihinde eklentiye yapı kullanma izni verildiğini, ardından su ve elektrik aboneliklerinin tesis edildiğini vurgulamıştır.

10. Asliye Hukuk Mahkemesince bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. İnşaat mühendisi bilirkişi tarafından hazırlanan 18/3/2013 tarihli raporda; belediye tarafından onaylanan mimari projedeki vaziyet planında eklentinin bulunmadığı, ayrıca proje müellifi mimar tarafından hazırlanan ve belediye arşivinde bulunan eklenti projesinin belediyeden onaylı olmadığı tespiti yapılmıştır.

11. S.T. bu rapora itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde, bilirkişinin eksik inceleme yaptığı belirtilmiş ve eklentiye ait projede belediye onayının bulunduğu ileri sürülmüştür. Eklentiye ilişkin mimarı proje dilekçe ekinde dosyaya ibraz edilmiştir. İtiraz dilekçesinde ayrıca 4/4/1978 tarihinde eklentiye yapı kullanma izni de verildiğine göre projenin onaysız olmasının mümkün olamayacağı iddia edilmiştir.

12. Asliye Hukuk Mahkemesi bilirkişiden ek rapor düzenlemesini istemiştir. 23/10/2013 tarihli ek bilirkişi raporunda; S.T.nin ibraz ettiği müştemilat projesinde eklenti yer almakta ise de projenin ek yerlerinde sadece mühür olduğu, imza veya parafın bulunmadığı belirtilmiştir. Raporda; ana proje ile eklenti projesinin farklı ebatlarda olduğu, ana projede S.T.nin değişen K. soyadının üzeri çizilerek yeni soyadının yazıldığı hâlde eklenti projesinde yeni soyadının yer aldığı vurgulanmış, eklentinin elektrik ve tesisat projesinin de olmadığı, ayrıca Bina Aplikasyon Tutanağı'nda da müştemilatın yer almadığı ifade edilmiştir. Raporda sonuç olarak eklentinin sonradan kaçak olarak inşa edildiği görüşü açıklanmıştır.

13. Asliye Hukuk Mahkemesi 4/12/2013 tarihinde davayı kabul ederek eklentinin tapu kaydının iptali ile yıkımına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, kapıcı konutu olarak imar mevzuatına uyulmaksızın inşa edilen eklentinin mimari projede bulunmadığı belirtilmiş; tapu kaydına ne şekilde eklenti olarak tescil edildiğinin de anlaşılamadığı vurgulanmıştır. Kararda, bu sebeple başvurucunun talebinin kabulü gerektiği açıklanmıştır.

14. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi uyuşmazlığın sulh hukuk mahkemesince çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle 17/6/2014 tarihinde kararı bozmuştur. Bozma kararına uyan Asliye Hukuk Mahkemesi 14/11/2014 tarihinde görevsizlik kararı vererek talep hâlinde dosyanın sulh hukuk mahkemesine gönderilmesine hükmetmiştir.

15. Dosyanın gönderildiği Antalya 3. Sulh Hukuk Mahkemesi (Sulh Hukuk Mahkemesi) 1/7/2015 tarihinde, Asliye Hukuk Mahkemesi kararındaki gerekçelerle davayı kabul ederek eklentinin tapu kaydının iptali ile eklentinin yıkımına karar vermiştir.

16. S.T. bu karara karşı temyiz yoluna başvurmuştur. Temyiz dilekçesinde, ilk derece aşamasında ileri sürülenlere ek olarak bilirkişinin suçlayıcı ve taraflı rapor düzenlediği iddia edilmiştir.

17. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 3/5/2016 tarihinde Sulh Hukuk Mahkemesi kararını bozmuştur. Bozma kararında, taşınmazın (1) numaralı bağımsız bölümüne müştemilat olarak kayıtlı yapının mimari projesinin bulunduğuna ve bu eklenti projesinin ana taşınmazın mimari projesine ekleme yapılarak birleştirildiğine işaret edilmiştir. Bozma kararında, onaylı projeye uygun olarak kat irtifakı kurulması için Tapu Müdürlüğüne başvuru sırasında hazırlanan ve 6/9/1976 tarihinde tasdik edilen noter listesinde 80/1200 paylı bodrum katının (1) numaralı mesken niteliği eklentisi olarak gösterildiği belirtilmiş; Muratpaşa Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 16/12/2010 tarihli yazısında da söz konusu müştemilatın 21/1/1982 tarihinde tanımlandığının ve (1) numaralı bağımsız bölümün 4/4/1978 tarihli yapı kullanma izin belgesinin bulunduğunun belirtildiği vurgulanmıştır. Davalı S.nin değişen soyadının tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilmesi amacıyla yaptığı başvuru üzerine ihtilaf konusu eklenti için 14/3/2001 tarihinde şerh verildiğinin anlaşıldığı ifade edilmiştir. Bozma kararında sonuç olarak ihtilaf konusu eklentinin baştan itibaren mimari projesinin bulunduğu kanaati açıklanmış ve aksi kabul üzerine kurulan hükmün isabetli olmadığı değerlendirilmiştir.

18. Sulh Hukuk Mahkemesi bozma kararına uyarak yargılamaya yeniden başlamıştır. Başvurucu tarafından bu esnada Sulh Hukuk Mahkemesine sunulan 10/2/2017 tarihli dilekçede, önceki kararda ısrar edilmesi gerektiği savunulmuştur. Anılan dilekçede başvurucu; bozma kararı üzerine Belediyeye müracaatta bulunduğunu belirtmiş ve Belediyenin 8/2/2017 tarihli cevabından söz etmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesine ibraz edildiği anlaşılan söz konusu cevapta; müştemilatın onaylı projeye ek yapıldığı, eklenen belgede belediye mührü bulunsa da herhangi bir onayın mevcut olmadığı, müştemilatın çekme mesafesini ihlal ettiği, çekme mesafesini ihlal eden yapıya bugünkü koşullarda izin verilemeyeceği, müştemilata ait yapı kullanma izin belgesinin bulunmadığı başvurucuya bildirilmiştir.

19. Sulh Hukuk Mahkemesi bozma kararındaki gerekçeye atıfla 20/2/2017 tarihinde davayı reddetmiştir. Karar, Yargıtay 20. Hukuk Dairence 31/10/2017 tarihinde onanmıştır. Karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 26/6/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Nihai karar 24/7/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

20. 23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyet Kanunu'nun "Bağımsız bölümlerle eklentiler ve ortak yerler arasındaki bağlantı" kenar başlıklı 6. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:

"Bir bağımsız bölümün dışında olup, doğrudan doğruya o bölüme tahsis edilmiş olan kömürlük, su deposu, garaj, elektrik, havagazı veya su saati yuvaları, tuvalet gibi eklentiler, ait olduğu bağımsız bölümün bütünleyici parçası sayılır ve o bölümün maliki, eklentilerin de tek başına maliki olur.

Eklentiler kat mülkiyeti kütüğünün (Beyanlar) hanesine kaydedilir ve bunlardan anayapının oturduğu zeminin dışında kalanlar kadastro planında veya tapu haritasında ayrıca gösterilir."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Anayasa Mahkemesinin 8/12/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

22. Başvurucu, Yargıtayın etkili bir yargısal denetim yapmadan ve zayıf bir belgeye dayalı olarak Sulh Hukuk Mahkemesi kararını bozması sebebiyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, Belediyenin 16/12/2010 tarihli yazısına karşı ileri sürdüğü ve Belediyenin 8/2/2017 tarihli yazısıyla desteklenen itirazlarının karşılanmamasından yakınmıştır. Başvurucu sonuç olarak 15 bağımsız bölümden oluşan apartmana ait ortak alanda kaçak şekilde inşa edilen eklenti nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

23. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesinin uygun olacağı değerlendirilmiştir.

25. Somut olayda başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik olarak kamu makamlarınca doğrudan yapılan bir müdahale mevcut olmayıp özel kişiler arası bir uyuşmazlık söz konusudur. Dolayısıyla başvuruda, devletin mülkiyet hakkına ilişkin pozitif yükümlülükleri yönünden inceleme yapılması gerekmektedir.

26. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır. Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, § 26; İhsan Vurucuoğlu, B. No: 2013/539, 16/5/2013, § 31). Somut olayda başvurucunun, ihtilaf konusu eklentinin konumlandırıldığı taşınmazda bağımsız bölümünün bulunduğu ve taşınmazın ortak alanlarına müştereken malik olduğu konusunda bir tereddüt yoktur.

27. Mülkiyet hakkının korunmasının devlete birtakım pozitif yükümlülükler yüklediği hususu Anayasa'nın 35. maddesinin lafzında açık bir biçimde düzenlenmemiş ise de bu güvencenin sadece devlete atfedilebilen müdahalelere yönelik sınırlamalar getirdiği, bireyi üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı korumasız bıraktığı düşünülemez. Pozitif yükümlülüklerin ortaya çıkmasının nedeni gerçek anlamda koruma sağlanmasıdır. Buna göre anılan maddede bir temel hak olarak güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkının gerçekten ve etkili bir şekilde korunabilmesi yalnızca devletin müdahaleden kaçınmasına bağlı değildir. Gerçek anlamda koruma sağlanması için devletin negatif yükümlülükleri dışında pozitif yükümlülüklerinin de olması gerekir. Dolayısıyla Anayasa'nın 5. ve 35. maddeleri uyarınca devletin mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin pozitif yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu bağlamda söz konusu pozitif yükümlülükler, kimi durumlarda özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar da dâhil olmak üzere mülkiyet hakkının korunması için belirli tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir (Türkiye Emekliler Derneği, B. No: 2012/1035, 17/7/2014, §§ 34-38; Eyyüp Boynukara, B. No: 2013/7842, 17/2/2016, §§ 39-41; Osmanoğlu İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri Petrol Ürünleri Sanayi Ticaret Limited Şirketi, B. No: 2014/8649, 15/2/2017, § 43).

28. Devletin pozitif yükümlülükleri, mülkiyet hakkına yapılan müdahalelere karşı usule ilişkin güvenceleri sunan yargısal yolları da içeren etkili hukuksal bir çerçeve oluşturma, oluşturulan bu hukuksal çerçeve kapsamında yargısal ve idari makamların bireylerin özel kişilerle olan uyuşmazlıklarında etkili ve adil bir karar vermesini temin etmek sorumluluklarını da içermektedir (Selahattin Turan, B. No: 2014/11410, 22/6/2017, § 41).

29. Anayasa'nın 35. maddesi, Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da ifade edildiği üzere mülk sahibine müdahalenin kanun dışı veya keyfî ya da makul olmayan şekilde uygulandığına ilişkin savunma ve itirazlarını sorumlu makamlar önünde etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınması güvencesini kapsamaktadır. Bu değerlendirme ise uygulanan sürecin bütününe bakılarak yapılmalıdır (Züliye Öztürk, B. No: 2014/1734, 14/9/2017, § 36; Bekir Yazıcı [GK], B. No: 2013/3044, 17/12/2015, § 71).

30. Somut olayın koşullarında pozitif yükümlülükler yönünden incelenecek mesele mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak başvurucuya etkin bir biçimde itiraz edebilme, savunma ve iddialarını yetkili makamlar önünde ortaya koyabilme olanağının tanınıp tanınmadığıdır. Başvurucu, bir bağımsız bölüme sahip olduğu taşınmazın ortak alanında bulunan ve (1) numaralı bağımsız bölümün eklentisi olarak tapuya tescil edilen yapının kat maliklerinin rızası olmaksızın ve kaçak olarak inşa edildiğini belirterek sicilin düzeltilmesi davası açmıştır.

31. Yargılama sırasında Asliye Hukuk Mahkemesince başvurucunun iddialarının değerlendirilmesi amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Bilirkişi raporunda; Belediye tarafından onaylı mimari projedeki vaziyet planında eklentinin bulunmadığı, ayrıca proje müellifi mimar tarafından hazırlanan ve Belediye arşivinde bulunan eklenti projesinin Belediyeden onaylı olmadığı tespiti yapılmıştır. Davalı tarafından eklenti projesi temin edilerek Asliye Hukuk Mahkemesine sunulması üzerine alınan ek bilirkişi raporunda ise eklenti projesinde mühür bulunsa da imza veya parafın bulunmadığı ifade edilerek eklentinin kaçak olarak inşa edildiği kanaati açıklanmıştır. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararı üzerine davaya bakan Sulh Hukuk Mahkemesi bu rapora dayanarak davayı kabul etmiştir.

32. Ancak Yargıtay 18. Hukuk Dairesi taşınmazın (1) numaralı bağımsız bölümüne müştemilat olarak kayıtlı yapının mimari projesinin bulunduğuna, eklenti projesinin ana taşınmazın mimari projesine ekleme yapılarak birleştirildiğine, onaylı projeye uygun olarak kat irtifakı kurulması için Tapu Müdürlüğüne başvuru sırasında hazırlanan ve 6/9/1976 tarihinde tasdik edilen noter listesinde 80/1200 paylı bodrum katının (1) numaralı mesken niteliği eklentisi olarak gösterildiğine, Belediyenin 16/12/2010 tarihli yazısında da söz konusu müştemilatın 21/1/1982 tarihinde tanımlandığının ve (1) numaralı bağımsız bölümün 4/4/1978 tarihli yapı kullanma izin belgesinin bulunduğunun belirtildiğine işaret ederek ihtilaf konusu eklentinin baştan itibaren mimari projesinin bulunduğu kanaatine varmış ve Sulh Hukuk Mahkemesi kararını bozmuştur.

33. Somut olayda, ihtilaf konusu yapının (1) numaralı bağımsız bölümün müştemilatı olarak tapuya tescil edilirken kat maliklerinin rızasının alınıp alınmadığı ve müştemilatın mimari projesinin bulunup bulunmadığı şeklinde iki temel uyuşmazlık noktasının bulunduğu anlaşılmaktadır.

34. Kat maliklerinin rızasının bulunup bulunmadığı tartışması yönünden bozma kararında, ihtilaf konusu eklentinin onaylı projeye uygun olarak kat irtifakı kurulması için Tapu Müdürlüğüne başvuru sırasında hazırlanan ve 6/9/1976 tarihinde tasdik edilen noter listesinde (1) numaralı meskenin eklentisi niteliğinde gösterildiğine işaret edilmiştir. Başvurucu, başvuru formunda bozma kararındaki bu tespit ve değerlendirmeye karşılık herhangi bir iddiada bulunmamıştır. Kat maliklerinin kat mülkiyetinin kuruluşu sırasında ihtilaf konusu eklentinin (1) numaralı bağımsız bölümün müştemilatı olarak tescil edilmesinde rızalarının bulunmadığının değerlendirilmesi için bir neden bulunmamaktadır.

35. Öte yandan bozma kararında, Belediyenin 16/12/2010 tarihli yazısına dayanılarak eklentinin baştan itibaren mimari projesinin bulunduğu kabul edilmiştir. Belediyenin anılan yazısında müştemilatın 21/1/1982 tarihinde tanımlandığı ve (1) numaralı bağımsız bölümün 4/4/1978 tarihli yapı kullanma izin belgesinin bulunduğu belirtilmiştir. Buna karşılık başvurucunun Belediyeden aldığı ve bozma sonrası yapılan yargılama sırasında Sulh Hukuk Mahkemesine ibraz ettiği 8/2/2017 tarihli yazıda, eklentinin yapı kullanma izninin bulunmadığı açıklanmıştır. Bozma kararından, (1) numaralı bağımsız bölüme ait 4/4/1978 tarihli yapı kullanma izninin eklentiyi de kapsayıp kapsamadığının tam olarak anlaşılamadığını belirtmek gerekir. Ayrıca gerek bilirkişi raporundaki tespitler gerekse Belediyenin 8/2/2017 tarihli yazısındaki açıklamalar, eklentiye ilişkin mimari projenin usulüne uygun olarak onaylandığı konusunda şüphelerin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Sulh Hukuk Mahkemesinin Belediyenin 8/2/2017 tarihli yazısında yer alan ve bozma kararındaki tespitle çelişen bilgilerin doğruluğunu araştırmamış olması eklentinin mimari projesinin bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşmaması sonucunu doğurmuştur.

36. Bununla birlikte somut olaydaki esas meselenin eklentinin (1) numaralı bağımsız bölüme tahsis edilmesinin kat maliklerinin rızasına dayanıp dayanmadığı olduğunun altı çizilmelidir. Eklentinin mimari projesinin bulunup bulunmadığı daha çok imar mevzuatıyla ilgili bir idari uyuşmazlıktır. Nitekim başvurucu; derece mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde, Belediye tarafından eklentinin yıktırılmasına 2/3/2001 tarihinde karar verildiği ancak yıkım kararının uygulanmasından 23/3/2001 tarihinde vazgeçildiği belirtilmiştir. Mimari proje bulunmadan yapı inşa edilmesinin idari uyuşmazlığın konusu olabileceği gözetildiğinde (1) numaralı bağımsız bölüme tahsis edilmesinde tahsis tarihindeki maliklerin rızasının bulunmadığı iddia edilmeyen eklentiye ilişkin şerhin hukuka aykırı olmadığı yolunda derece mahkemelerince ulaşılan kanaatin keyfî olmadığı değerlendirilmiştir.

37. Sonuç olarak başvurucu tarafından 634 sayılı Kanun'a dayalı olarak açılan davada yapılan incelemenin devletin Anayasa'nın 35. maddesinin öngördüğü pozitif yükümlülüklerini ihlal etmediğinin açık olduğu kanaatine ulaşılmıştır.

38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksul olması sebebiyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

39. Başvurucu, yargılamanın makul süre içinde tamamlanmaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

40. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

41. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).

42. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41, 45).

43. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında yaklaşık 7 yıl 1 ay 13 günlük yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

44. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

45. Başvurucu, tapu kaydının tescilinin yolsuz olduğunun tespitini talep etmiştir.

46. Başvurucunun tazminat talebi bulunmadığından makul sürede yargılanma hakkının ihlali tespitiyle ilgili olarak tazminata hükmedilmesi mümkün görülmemiştir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. 294,70 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

D. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

E. Kararın bir örneğinin bilgi için Antalya 3. Sulh Hukuk Mahkemesine (E.2017/51, K.2017/169) GÖNDERİLMESİNE,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/12/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Bekir Kılıç [1.B.], B. No: 2018/27215, 8/12/2022, § …)
   
Başvuru Adı BEKİR KILIÇ
Başvuru No 2018/27215
Başvuru Tarihi 17/8/2018
Karar Tarihi 8/12/2022

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, apartmanın ortak alanındaki yapının bağımsız bölümlerden birinin eklentisi olarak yapılan tescilin iptali istemiyle açılan davada eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal İhlalin tespiti
Mülkiyet hakkı Özel hukuk ilişkileri Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 634 Kat Mülkiyeti Kanunu 6
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi