TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MUSTAFA ATAK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/27304)
|
|
Karar Tarihi: 24/2/2021
|
R.G. Tarih ve Sayı: 14/4/2021-31454
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Tuğba TUNA IŞIK
|
Başvurucu
|
:
|
Mustafa ATAK
|
Vekili
|
:
|
Av. Muhammet SÖNMEZ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru 8/3/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin
Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun uyarınca verilen
tedbir kararına yönelik esaslı iddiaların itiraz mercii tarafından
karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 12/9/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Arka Plan Bilgisi
8. Başvurucunun İsviçre'de yaşadığı dönemde M.Ö. ile
birlikteliğinden iki çocuğu olmuştur.
9. M.Ö. tarafından başvurucu aleyhine çocukların
başvurucudan olduğunun tespiti ve çocuklar için tazminat talebiyle İsviçre'de
açılan davanın kabulüne karar verilmiştir. M.Ö. ve çocuklar tarafından söz
konusu davanın tanınması ve tenfizi için Türkiye'de dava açılmıştır.
10.M.Ö. ve çocukların talebi üzerine Küçükçekmece 2. Aile
Mahkemesi tarafından10/4/2018 tarihli karar ile 6284 sayılı Kanun kapsamında
başvurucu aleyhine bir ay süreyle tedbir kararı verilmiştir.
B. Başvuruya Konu Dava Süreci
11. M.Ö. ve çocuklar tarafından bir önceki koruma
kararının süresinin dolması üzerine 17/5/2018 tarihli dilekçe ile Küçükçekmece
5. Aile Mahkemesinden (5. Aile Mahkemesi) 6284 sayılı Kanun kapsamında koruma
talep edilmiştir. Dilekçede, derdest olan tanıma ve tenfize ilişkin dava
nedeniyle davacıların başvurucu tarafından rahatsız edilmeleri, psikolojik ve
sözlü olarak baskıya maruz kalmaları sebebiyle hayatları ve vücut bütünlüğü
açısından kendilerine bir zarar geleceğine dair endişe ve korku duydukları
belirtilmiştir.
12. 5. Aile Mahkemesinin 21/5/2018 tarihli kararı ile
başvurucu hakkında 6284 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrası
kapsamında altı ay süreyle geçerli olmak üzere tedbir kararı verilmiştir. Karar
gerekçesinde; başvurucunun davacılara karşı şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama
veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması, davacıların
bulunduğu konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması gerektiği belirtilmiştir.
Ayrıca şiddete uğramamış olsa bile davacıların yakınlarına, tanıklarına
yaklaşmamasına, şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesine, iletişim
araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesine karar verilmiştir.
13. Başvurucu tedbir kararına karşı 18/6/2018 tarihli
dilekçeyle Küçükçekmece 6. Aile Mahkemesi nezdinde (6. Aile Mahkemesi) itiraz
etmiştir. İtiraz dilekçesinde başvurucu, davacıların talebiyle daha önce de
hakkında bir ay tedbir kararı verildiğini, bu tedbir kararı sona erdikten sonra
hiçbir iddia ve delil sunulmadığını belirmiştir. Başvurucu, tedbir isteyen
davacılarla iki yıldır görüşmediğini ifade etmiş; tedbir talep edenlerin karar
tarihinde Türkiye'de olup olmadıklarının da araştırılmasını istemiştir.
14. Başvurucunun itirazı, 6. Aile Mahkemesinin 12/7/2018
tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...
Tüm dosya kasamı incelenerek ve itiraz
edenin itiraz nedenleri gözetilerek değerlendirme yapıldığında 6284 Sayılı
kanunun 8/3 maddesinde tedbir kararı verilebilmesi için şiddetin uygulandığı
hususunda delil veya belge aranmayacağı ve aynı yasanın 1/1-ç bendinde bu yasa
kapsamında kadınlara yönelik cinsiyete dayalı şiddeti önleyen ve kadınları
cinsiyete dayalı şiddetten koruyan özel tedbirlerin ayrımcılık olarak
yorumlanamayacağı, hükümlerinin düzenlediği ve uygulanan tedbir maddeleri de
değerlendirildiğinde kararda usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından,
aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
..."
15. Ret kararı 14/8/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiş, 12/9/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
C. Başvuruya Konu Dava Süreci Sonrası
16. Başvurucu hakkında verilen altı aylık tedbir
kararının süresi dolmadan M.Ö. ve çocuklar tarafından Küçükçekmece 1. Aile
Mahkemesinden (1. Aile Mahkemesi) tekrar koruma talep edilmiştir. 1. Aile
Mahkemesinin 19/7/2018 tarihli kararı ile başvurucu aleyhine altı ay süreyle
6284 sayılı Kanun kapsamında tedbir kararı verilmiştir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
17. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. Erdal
Türkmen, B. No: 2016/2100, 4/4/2019, §§ 19-28.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
18. Mahkemenin 24/2/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gerekçeli
Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
19. Başvurucu; tedbir kararını veren Mahkemece yeterli
araştırma yapılmadığını, itiraz dilekçesinde tedbir isteyenlerle iki yıldır
görüşmediğini ifade etmesine, tedbir talep edenlerin karar tarihinde Türkiye'de
olup olmadıklarının da araştırılmasını talep etmesine rağmen iddialarının
tartışılmadığını ve itirazının sebepsiz reddedildiğini belirterek Anayasa'nın 36.
maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
20. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
''Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun yukarıda bahsi geçen iddialarının adil yargılanma hakkının
güvencelerinden biri olan gerekçeli karar hakkı kapsamında değerlendirilmesi
uygun görülmüştür.
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
23. Başvuruya konu olayda uygulanacak ilkeler daha önce Anayasa
Mahkemesi tarafından verilen kararlarla ortaya konmuştur (Salih Söylemezoğlu,
B. No: 2013/3758, 6/1/2016; Erdal Türkmen; T.K., B.
No: 2017/27041, 11/12/2019).
24. Buna göre 6284 sayılı Kanun’un 5. maddesinde
örnekleyici olarak bir kısım önleyici koruma tedbiri belirlenmiş, 8. maddenin
(3) numaralı fıkrasında Kanun’un 4. maddesinde belirtilen ve hâkim tarafından
verilebilen koruyucu tedbir kararları için şiddetin varlığı hususunda delil
veya belge aranmayacağı ifade edilmiştir. Bunun yanında ağırlıklı olarak
aleyhine tedbir kararı verilen kişinin temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı
niteliği olan ve Kanun’un 5. maddesinde düzenlenen önleyici tedbir kararları
için böyle bir ayrıksı durum öngörülmemiştir (Salih Söylemezoğlu, § 34).
25. 6284 sayılı Kanun'un buna ilişkin gerekçesinde,
şiddete maruz kalan veya maruz kalma tehlikesi altında bulunan kişilerle ilgili
koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için herhangi bir delil araştırması veya
belge ibrazı aranmazken önleyici tedbir kararı verilebilmesi için kişinin
şiddete maruz kaldığı veya maruz kalma tehlikesi altında bulunduğu hususunda
olguların varlığının gerektiği, aksi yöndeki uygulamanın kişilere kanunla
sağlanan hakkın kötüye kullanılmasına sebebiyet verebileceği hususu vurgulanmıştır
(Salih Söylemezoğlu, § 35).
26. Nitekim tedbir kararları ile bir tarafın vücut
dokunulmazlığı veya yaşam hakkı gibi kişi için olmazsa olmaz hak ve
menfaatlerin korunması amaçlanırken diğer taraftan özellikle mahkemece verilen
veya onaylanan önleyici tedbirlerle kişi hak ve özgürlüklerine önemli ölçüde
sınırlamalar getirilmiş olacaktır. Dolayısıyla tedbir kararlarından olumlu ya
da olumsuz etkilenen tarafların temel hak ve özgürlükleri arasındaki dengenin
gözetilmesi gerekmektedir (Salih Söylemezoğlu, § 36).
27. 6284 sayılı Kanun’da düzenlenen tedbir kararlarının
verildiği anda infaz kabiliyetini haiz olması nedeniyle Kanun’da amaçlanan
acil müdahale olgusunun bu aşamada sağlanmış olacağı, bu amacın
gerçekleşmesi adına tedbir kararında şiddetin var olduğuna yönelik kanaate
nasıl ulaşıldığının açıklanması yani gerekçe açısından daha esnek bir yaklaşım
usulünün benimsenebileceği ancak bu yaklaşıma ait sınırın olayların özelliğine
göre gerekçeli karar hakkının temel esaslarına zarar vermeyecek düzeyde belirlenmesinin
de gerekli olduğu açıktır. Bu kapsamda söz konusu kararlarda yer verilen
gerekçelerde, ileri sürülen zarar riski ve olgulara göre talebin ilgili mevzuat
çerçevesinde kabul görmesi için temel unsurları taşıyıp taşımadığının ortaya
konması yeterli olacaktır (Salih Söylemezoğlu, § 39).
28. Anayasa Mahkemesi Salih Söylemezoğlu
başvurusunda, somut olayda olduğu gibi aciliyet unsurunun ortadan kalktığı ve
başvurucunun itirazlarını sözlü olarak sunamadığı itiraz aşamasında mahkemenin
tek taraflı iddiaya dayanılarak verilen tedbirlerin yerindeliğini, itiraz
edenin ileri sürdüğü beyan ve deliller çerçevesinde her iki taraf için
öngörülen hak ve menfaat dengesini de gözeterek değerlendirmesi gerektiğini
açıklamıştır (Salih Söylemezoğlu, § 40). Sonuç olarak itiraz merciinin
kararında başvurucunun iddia ve itirazları ile tedbire dayanak olgunun
gerçekliğinin bu çerçevede tartışılmadığı, tedbir kararında esasa ilişkin
hususlarda gerekçe bulunması hâlinde bu karara atıf yapılarak değerlendirme
yapılmasının makul görülebileceği ancak ihlal iddiasına konu itiraz mercii
kararında dosyaya sunulan delillerle sonuç arasında ne şekilde bağ
kurulduğunun, gerekçesiz olarak verilen tedbir kararına yapılan itirazın neden
reddedildiğinin asgari düzeyde dahi açıklanmadığı belirtilerek gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir (Salih Söylemezoğlu, §§ 41,
42).
29. İncelenen bu başvuruda da itiraz merciinin kararında
başvurucunun iddia ve itirazları ile tedbire dayanak olgunun gerçekliğinin bu
çerçevede tartışılmadığı anlaşılmaktadır. Kural olarak tedbir kararında esasa
ilişkin hususlarda gerekçe bulunması hâlinde itiraz merciince bu karara atıf
yapılarak değerlendirme yapılması makul görülebilir. İlk derece mahkemesi
kararında gerekçe bulunmadığı hâllerde ise başvurucular tarafından ileri
sürülen esaslı itirazların itiraz mercii tarafından gerekçeli bir şekilde
karşılanması gerekir. Somut olayda ilk derece mahkemesi kararında gerekçe
bulunmamasına rağmen başvurucu tarafından ileri sürülen esaslı iddiaların itiraz
mercii tarafından karşılanmadığı görülmektedir. İtiraz merciinin tedbir kararı
verilmesini gerektirecek kanaate -dosyada varsa- hangi delille ne şekilde bağ
kurularak ulaştığını anılan kararda göstermediği anlaşılmıştır. Bu kapsamda
somut başvuruda itiraz merciinin gerekçesiz olarak verilen tedbir kararına
yapılan itirazın neden reddedildiğini asgari düzeyde dahi açıklamadığı
değerlendirilmiştir.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
B. Özel Hayata
ve Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
31. Başvurucu; evine gelen tebligatlar nedeniyle aile
huzurunun bozulduğunu, verilen tedbir kararı sebebiyle ailesi ve çevresinde
başkalarını rahatsız etmeye meyilli bir kişi olarak algılandığını, aile
bütünlüğünün sarsıldığını belirterek Anayasa'nın 17. ve 41. maddelerinin ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 47. maddesinin (3), 48.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu
gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti
yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve
buna ilişkin gerekçe ile deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No:
2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
33. Bireysel başvuru incelemesinde Anayasa Mahkemesi kamu
gücü eylem ve işlemleri ile mahkeme kararlarının Anayasa'ya uygunluğunun ve
müdahale gerekçelerinin denetimini kendiliğinden yapmaz. Bu sebeple başvurucunun
başvurusunun esasını ve bu kapsamda kamu makamları tarafından ortaya konulan
gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığını Anayasa Mahkemesine
inceletebilmesi için öncelikle kendisinin ihlal iddialarını
gerekçelendirmesi, buna ilişkin olay ve olguları açıklaması ve delillerini
sunması zorunludur (Cemal Günsel [GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021,
§ 24).
34. Anayasa Mahkemesinin başvurucunun yerine geçerek
ihlal iddialarını gerekçelendirme, olay ve olguları ortaya koyma ve delil
toplama görev ve yükümlülüğü bulunmamaktadır. Söz konusu yükümlülükler
başvurucuya aittir. Başvurucunun anılan yükümlülüklere uymaması hâlinde
şikâyetlerini temellendiremediği için başvurusu açıkça dayanaktan yoksun
bulunabilir. Anayasa Mahkemesi temellendirmeye ilişkin incelemesini her
başvurunun somut koşullarında yapar. Kuşkusuz bu yükümlülüklere başvurucunun
elinde olmayan nedenlerle uymamasının ikna edici gerekçelerini Anayasa
Mahkemesine sunması ya da Anayasa Mahkemesinin bu durumu işin niteliğinden
anlaması hâli müstesnadır (Cemal Günsel, §§ 25, 26).
35. Somut olayda başvurucu; ihlal iddiasına ilişkin
delillerini sunma, temel hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin
açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Başvurucu,
tedbir kararının aile birliğine zarar verdiğini soyut olarak iddia etmiştir.
Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri sürülen iddianın temellendirilemediği
sonucuna ulaşılmıştır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
37. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
38. Başvurucu, ihlalin tespiti ve 30.000 TL manevi
tazminat talebinde bulunmuştur.
39. İncelenen başvuruda itiraz merciinin gerekçesiz
olarak verilen tedbir kararına yapılan itirazı reddederken ilgili ve yeterli
bir gerekçe göstermemesi nedeniyle adil yargılama hakkı kapsamındaki gerekçeli
karar hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
40. Somut olayın özelliği dikkate alındığında yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığından ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya net 8.000 TL manevi
tazminatın ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermesi gerekir.
41. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve
3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 8.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Küçükçekmece 6.Aile
Mahkemesine (E.2018/293 D.İş, 2018/334) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 24/2/2021tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.