TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BAHRİ ÖZARSLAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/27745)
|
|
Karar Tarihi: 14/10/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Eren Can BENAKAY
|
Başvurucular
|
:
|
1. Bahri ÖZARSLAN
|
|
|
2. Bülent Celal Cem DEMİRAĞ
|
|
|
3. Cihangir DEMİRAĞ
|
|
|
4. Dilek TİREL
|
|
|
5. Gamze ÇINAR
|
|
|
6. Nadim ALTUNBULAK
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Hülya SARSICIOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; imar planında taşınmazın önce kamu hizmeti
alanına ayrılması, sonra da imar durumunun özel sağlık alanı olarak
belirlenmesi nedenleriyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi
nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 13/9/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 71.
maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu alana
ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden incelenmesine
karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular Çankaya ilçesi, Çukurca Mahallesi'ndeki
taşınmazda hissedardır. İmar planında taşınmaz sağlık alanı vasfıyla
kamu hizmeti alanına ayrılmıştır. Taşınmazın kamulaştırılması istemiyle Ankara
Büyükşehir Belediyesine (Belediye) başvurulmuş fakat bu yoldan bir sonuç elde
edilememiştir.
9. İmar planında kamu hizmeti alanına ayrılan taşınmazın
rayiç bedelinin ödenmesi istemiyle Belediye aleyhine 2/5/2011 tarihinde
kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açılmıştır.
10. Belediye tarafından 9/1/2013 tarihinde onaylanan imar
planı değişikliğiyle taşınmazın vasfı özel sağlık alanı olarak
değiştirilmiştir.
11. Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından
25/12/2013 tarihinde yargı yolu nedeni ile görev yönünden dava dilekçeleri
reddedilmiştir. Kararda fiilî el atmanın bulunmadığı hâllerde tazminat istemini
içerir davalara bakma görevinin idari yargıda olduğu ifade edilmiştir.
12. Başvurucular 3/3/2014 tarihinde kararı temyiz
etmiştir.
13. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 23/10/2014 tarihinde temyiz
talebini reddetmiştir.
14. Başvurucular, görev yönünden reddedilen davalarını
23/12/2014 tarihinde idare mahkemesinde açmıştır.
15. Ankara 7. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 22/12/2016
tarihinde davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı şeklinde karar
vermiştir. Kararda 7/9/2016 tarihinde yürürlüğe giren 20/8/2016 tarihli ve 6745
sayılı Kanun'la 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na
birtakım hükümler eklendiği vurgulanmıştır. Bu bağlamda uygulama imar
planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılan taşınmazların
kamulaştırılması için öngörülen beş yıllık sürenin 2942 sayılı Kanun'a eklenen
geçici 11. madde gereğince bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
başlayacağı ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılan ancak henüz
karara bağlanmayan veya kararı kesinleşmeyen davalara da bu madde hükümlerinin uygulanacağı
belirtilmiştir.
16. Başvurucular karara karşı 28/3/2017 tarihinde istinaf
yoluna başvurmuştur.
17. Ankara Bölge İdare Mahkemesi (Bölge İdare Mahkemesi)
5. İdari Dava Dairesi 31/10/2017 tarihinde mahkeme kararını kaldırarak davayı
reddetmiştir. Kararda, imar planında 9/1/2013 tarihinde yapılan değişiklikle
taşınmazın sağlık alanı statüsünden çıkarılarak özel sağlık tesis alanı olarak
belirlendiği belirtilmiştir. Yapılan değişiklikle taşınmazın özel kullanım
vasfında olması nedeniyle kamulaştırma işlemine konu olamayacağı ifade
edilmiştir.
18. Başvurucular 24/1/2018 tarihinde kararı temyiz
etmiştir.
19. Danıştay Altıncı Dairesinin 11/6/2018 tarihli
kararıyla Bölge İdare Mahkemesinin kararı esas yönünden onanmış, yargılama
gideri ve vekâlet ücreti yönünden bozulmuştur.
20. Başvurucular 13/9/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
21. Mahkemenin 14/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
22. Başvurucular; imar planında taşınmazın kamu hizmeti
alanına ayrılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğini, bu müdahale
sebebiyle taşınmazı dilediği gibi kullanamadıklarını belirterek mülkiyet hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesi, aynı konu ile ilgili şikâyetleri
daha önce incelemiş ve uygulanacak ilkeleri ortaya koymuştur (Orhan Sütlü,
B. No: 2017/31564, 25/12/2018, §§ 15-43).
24. Orhan Sütlü kararında imar uygulamasına konu
edilen taşınmazın başvurucu adına tapuda kayıtlı olması dolayısıyla Anayasa'nın
35. maddesi bağlamında mülk teşkil ettiği belirtilmiştir (Orhan Sütlü, §
21). Uygulama imar planında kamu hizmeti alanı olarak ayrılan taşınmazın daha
sonradan yapılan imar planı değişikliğiyle imar durumunun özel sağlık alanı
olarak belirlenmesinin de başvurucu mülk sahibinin taşınmazı ancak bu imar
durumuyla sınırlı olarak kullanabilmesine yol açtığından mülkiyet hakkına
müdahale teşkil ettiği kabul edilmiştir. İmar uygulaması yoluyla
gerçekleştirilen müdahalenin, mülkiyetin kamu yararına kullanılmasının kontrolü
veya düzenlenmesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (Orhan
Sütlü, §§ 22-25).
25. Anayasa Mahkemesince 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı
İmar Kanunu hükümlerine dayalı olan müdahalenin kanunilik ölçütünü taşıdığı
değerlendirilmiş, ayrıca arazi ve arsaların düzenlemesi sırasında taşınmazın
imar durumunun belirlenmesi yönündeki müdahalenin kamu yararına dayalı meşru
bir amacının bulunduğu açıklanmıştır (Orhan Sütlü, §§ 28-31). Ölçülülük
yönünden yapılan değerlendirmede ise uyuşmazlığa konu taşınmazın sağlık
alanı olarak belirlenen imar durumu sonradan özel sağlık alanına
dönüştürülerek taşınmazın kamu hizmeti alanına ayrılmasından vazgeçilmiş olduğu
ve söz konusu müdahalenin, taşınmazın özel amaçlarla kullanımını engellemediği
vurgulanmıştır. Diğer taraftan başvurucunun imar planı değişikliğine karşı dava
açma imkânının olduğu ve ayrıca imar durumu değiştirilinceye kadar olan dönem
için başvuruya konu davada bir tazminat talebinin de bulunmadığı dikkate
alınarak müdahalenin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği
kanaatine ulaşılmıştır. Bu sebeple müdahalenin içerdiği kamu yararı amacı ile
başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil dengenin
bozulmadığı ve müdahalenin ölçülü olduğu kabul edilmiştir (Orhan Sütlü, §§
32-43).
26. Somut başvuruda da bu ilkelerden ayrılmayı gerektirir
bir durumun söz konusu olmadığı sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla
başvurucuların imar planı değişikliğine karşı dava açma imkânının olduğu ve
ayrıca imar durumu değiştirilinceye kadar olan dönem için başvuruya konu davada
bir tazminat taleplerinin de bulunmadığı dikkate alındığında müdahalenin
başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği anlaşılmaktadır. Bu
durumda müdahalenin içerdiği kamu yararı amacı ile başvurucuların mülkiyet
hakkının korunması arasında olması gereken adil dengenin bozulmadığı ve
müdahalenin ölçülü olduğu değerlendirilmiştir.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
28. Başvurucular, uzun süren yargılama nedeniyle makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
30. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi
olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu
zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği,
yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği
tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 45,
47).
31. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken
yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili
makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle
sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin
Akyıl, § 41).
32. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer
başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında yaklaşık 7 yıl 1 aylık
yargılamaya ilişkin sürenin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
33. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
35. Başvurucular, ihlalin tespitiyle maddi tazminata
ayrıca başvurucu Nadim Altunbulak 20.000 TL, Bahri Özarslan 60.000 TL, İ.T.
mirasçıları diğer başvurucular da 80.000 TL manevi tazminata karar verilmesi
talebinde bulunmuşlardır.
36. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
37. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı
karşılığında başvurucu Nadim Altunbulak'a ve Bahri Özarslan'a net 6.000 TL
manevi tazminatın ayrı ayrı, İ.T. mirasçıları diğer başvuruculara net 6.000 TL
manevi tazminatın müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
38. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi
için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvuruya konu olayda böyle bir illiyet
bağı bulunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
39. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve
3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin
başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul
sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucu Nadim Altunbulak'a ve Bahri Özarslan'a net
6.000 TL manevi tazminatın AYRI AYRI ÖDENMESİNE, diğer başvuruculara net 6.000
TL manevi tazminatın MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin
REDDİNE,
D. 294,70 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara 7. İdare Mahkemesine
(E.2016/4251, K.2016/5465) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 14/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.