logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Celil Özkaynak [1.B.], B. No: 2018/29931, 10/5/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

CELİL ÖZKAYNAK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/29931)

 

Karar Tarihi: 10/5/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Gizem Ceren DEMİR KOŞAR

Başvurucu

:

Celil ÖZKAYNAK

Vekili

:

Av. Hatice Kübra DİRİ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, gözaltındayken kötü muameleye maruz kalınması nedeniyle yapılan şikâyetin etkili şekilde soruşturulmadığı iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 11/10/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu 3/11/2017 tarihinde saat 22.00 sıralarında polis memurları tarafından yapılan kimlik kontrolü sırasında üzerinde sahte kimlik belgesi bulunması ve hakkında yakalama kararının olduğunun anlaşılması üzerine yakalanarak polis merkezine götürülmüştür.

6. Yakalama ve Olay Tutanağı ile 3/11/2017 tarihinde ve saat 23.00'te düzenlenen Adli Kolluk Cumhuriyet Savcısı Görüşme Tutanağı'nda başvurucunun kimlik tespiti sırasında "direnerek görevlilere zorluk çıkarttığı, direnişini etkisiz kılmaya yetecek kadar kademeli olarak güç kullanıldığı" ibaresi yer almaktadır.

7. 4/11/2017 tarihinde saat 01.24'te düzenlenen gözaltına giriş adli muayene raporunda darp ve cebir izine rastlanmadığı kaydedilmiştir. Raporda başvurucunun giysilerinin tamamen çıkarıldığına ilişkin kutucuk işaretlenmiş olup muayeneye güvenlik görevlisinin katıldığına ilişkin kutucuk işaretlenmemiştir. Başvurucu hakkında alınan başka bir adli muayene raporuna dosya kapsamında rastlanmamıştır.

8. Başvurucu 4/11/2017 tarihi saat 10:49'da müdafi ile görüştürülmüştür.

9. Başvurucu 9/11/2017 tarihinde tutuklanarak Sincan T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna yerleştirilmiştir. Başvurucu 14/2/2018 tarihinde vekili aracılığıyla Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği dilekçeyle yakalandığı sırada polis aracının içinde sözlü şiddete maruz kaldığını, polis merkezine götürüldükten sonra ise kötü muameleye maruz kaldığını ileri sürmüştür. Başvurucunun dilekçesinde öne sürdüğü hususlar özetle şöyledir:

i. Yakalanması sonrasında ekip otosuna bindirilmiş, polis memurlarının ismini sorması ve kendisinin buna cevap vermemesi üzerine ''Sen şu gözlüğü çıkar, ben seni konuşturmayı bilirim." denmiş, ters kelepçe takılarak sivil araca bindirilmiş, polis merkezine götürülmüştür. Polis merkezinde sağda bulunan bir odaya sokulmuş, sorulara cevap vermemesi üzerine burada yüzüne, çenesine tokat ve yumrukla üç dört defa vurulmuş, konuşmaya devam etmemesi üzerine başka bir odaya götürülmüş, üstünü çıkarması ve yere uzanması söylenmiştir. Sadece iç çamaşırı kalacak şekilde üzerini çıkarmış ve yüzükoyun uzanmış hâldeyken vilada sapına benzer bir sopa ile sırtına ve kalçalarına altı yedi defa vurulmuş, küfredilmiş, sopa ile tecavüz edilmekle tehdit edilmiştir.

ii. Cevap vermemesi üzerine polis memurları eylemlerinden vazgeçmiştir. Kendisini kaldırıp üstünü giydirdikten sonra muayeneye götürmüşler, burada aynı polisler muayene odasına girmiş ve söylemesine rağmen doktor, polisleri dışarı çıkarmamıştır. Doktor yalnızca başına ve boynuna bakarak, kıyafetlerini çıkarmaksızın rapor düzenlenmiştir.

10. Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucunun müşteki sıfatıyla, başvurucu hakkında yapılan işlemlerde görev alan iki polis memurunun ise şüpheli sıfatıyla beyanları alınmıştır. Polis memurlarının olaya ilişkin anlatımları şöyledir:

"...yolda üç şahsın yürüdüğünü görmemiz üzerine, şahıslardan kimliklerini ibraz etmelerini istedik, ancak üç şahıstan ismini sonradan Celil olarak öğrendiğim şahıs, bize kimlik ibraz etmesine rağmen tedirgin hareketlerini gözlemledik. Şahsın ibraz ettiği ehliyet üzerinde T.C. numarası yazmayınca, biz kendisinden üzerinde T.C. kimlik numarası olan bir kimliği ibraz etmesini istedik. Bunun üzerine şahıs cebinden nüfus cüzdanı fotokopisini çıkarttı. Nüfus cüzdanı üzerindeki fotoğraf ile daha önceden ibraz ettiği ehliyet üzerindeki fotoğraf uyuşmayınca, soyismini şuan hatırlamadığım ancak yanımda bulunan, resmi kıyafetli Ahmet isimli polis memurunun elinde bulunan nüfus cüzdanı fotokopisini yırttı. Akabinde şahsa sen kimsin diye soru yönelttiğimizde hiç cevap vermedi, kendisine kimlik bilgileri konusunda açıklama yapmakta zorunlu olduğunu ve idari yaptırımın olduğunu söyledik. Şahsın kimlik bilgilerini vermeme konusunda ısrarcı olması üzerine, kendisine parmak izi alacağımızı söyleyince şahıs, gerçek kimlik bilgilerimi size vereceğim diyerek bir T.C. kimlik numarası verdi. Bu T.C. numarasından yaptığımız sorgulamada, şahsın FETÖ soruşturmasından yakalaması olduğunu anladık. Bunun üzerine şahsı, gözaltı kararına esas olmak üzere Etimesgut Sait Ertürk Devlet Hastanesine giriş çıkış raporlarının alınması için götürdük. Akabinde şahsı Etimesgut Polis Merkez Amirliğine götürdük, ... herhangi bir kötü muamelede bulun[ulmadı.]"

11. Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığınca kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

"...Mahkeme tarafından çıkartılan yakalama kararının infazı amacıyla şüpheli polis memurunun kendisinden kimlik ibrazını istediği, müştekinin cebinden nüfus cüzdanı fotokopisini çıkarttığı, nüfus cüzdanı üzerindeki fotoğraf ile daha önceden ibraz ettiği ehliyet üzerindeki fotoğrafın uyuşmaması ve şahsın şüpheli hakaretler sergilemesi üzerine şüpheli polis memurunun, Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu'nun 16. maddesinde ifadesini bulan 'Zor Kullanma' yetkisini ifa ettiği, aynı maddede 'Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir' hükmünün yer aldığı, zor kullanma yetkisi bulunan kamu görevlisi sıfatına haiz Polis memurunun görevinin gerektirdiği fiziksel ölçüde fiziksel güç uygulamasının 5237 sayılı TCK'nın 24. Maddesindeki kamu görevinin yerine getirilmesine dayanan Hukuka uygunluk nedeni oluşturduğu, dolayısıyla kamu görevlisinin görevinin gerektirdiği ölçüde kullanacağı kuvvet nedeniyle bir kişinin yaralanmış olsa dahi eylemi hukuka uygunluk sayılacağı için suç teşkil etmeyeceği hususu her türlü izahtan vareste bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Şüpheli polis memuruna isnat edilen Zor Kullanma Yetkisinin Aşılması Nedeniyle Basit Yaralama suçundan dolayı Suç Unsuru Yokluğu nedeniyle kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına...[karar verilmiştir.]"

12. Başvurucunun kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptığı itiraz reddedilmiştir.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

13. Anayasa Mahkemesinin 10/5/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

14. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

15. Başvurucu; yakalandıktan sonra sözlü şiddete maruz kaldığını, polis merkezine götürüldükten sonra ise tokat ve yumruk ile darbedildiğini, soyunmasının istendiğini, sopayla bel ve sırt bölgesine birden çok kez vurulduğunu, sopayla cinsel saldırıda bulunulmakla tehdit edildiğini, küfredildiğini, sağlık raporunun polis memuru eşliğinde alındığını, fiziki muayene yapılmadan, yalnızca yüzüne ve boynuna bakılarak rapor düzenlendiğini, soruşturmanın etkili şekilde yürütülmediğini belirterek adil yargılanma hakkı ile etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

16. Bakanlık görüşünde özetle başvurucunun kötü muameleye ilişkin iddialarını üç buçuk ay sonra kamu makamları önünde dile getirmiş olması nedeniyle delillerin kaybolmasına kendi özensizliği sonucu sebebiyet verdiği, soruşturmanın etkili şekilde yürütüldüğü belirtilmiştir.

17. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında özetle şikâyete tabi suçlarda dahi şikâyet süresinin altı ay olduğunu, cinsel saldırı gerçekleştirmekle tehdit edildiği düşünüldüğünde travmayı atlatarak şikâyetçi olmaya karar vermesi, başvuru için hukuki destek alarak gerekli hazırlıkları tamamlaması için üç buçuk aylık sürenin makul olduğunu, Başsavcılığın gerekli delilleri toplamadığını ifade etmiştir.

2. Değerlendirme

18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

19. Kişinin sağlıklı hâldeyken gözaltına alındığı ancak salıverildiği anda ya da salıverilmeden önce vücudunda yaralanma tespit edildiği durumlarda söz konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu hususunda makul bir açıklama getirme ve mağdurun bu yöndeki iddialarını şüphede bırakacak kanıtları sunma yükümlülüğünün devlete ait olduğunu, özellikle ilgili iddiaların doktor raporları ile doğrulandığı hâllerde kötü muamele yasağı bağlamında açık sorunların ortaya çıkacağını ifade etmek gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 94).

20. Başvuruya konu olayda başvurucu, yakalandıktan sonra sözlü olarak şiddete maruz kaldığını, polis merkezine götürüldükten sonra ise tekme, yumruk ve sopayla darbedildiğini, tehdit ve hakarete maruz kaldığını beyan etmektedir. Dosya kapsamında bulunan tek adli muayene raporunda başvurucuda herhangi bir darp ve cebir izine rastlanmadığı tespit edilmiştir. Bu noktada başvurucunun iddialarının sağlık raporuyla desteklenmediği görülmektedir.

21. Kişilerin iddialarını desteklemek için yetkili makamlara zamanında başvurmaları gibi bir özen yükümlülükleri de bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi, bu tür şikâyetleri esastan inceleyebilmek için bu konuda haklı bir neden ileri sürülmediğinde kişilerin iddialarını desteklemek için kendilerinden makul olarak beklenen her şeyi yerine getirdiğine kanaat getirmek durumundadır (Beyza Metin, B. No: 2014/19426, 12/12/2018, § 47). Başvurucunun sağlık raporuna ilişkin açık itirazları bulunmakla birlikte olaydan yaklaşık üç ay sonra şikâyette bulunduğu, yeni bir sağlık raporu alınmasının başvurucunun iddia ettiği yaralanmaları tespit etmekte yetersiz kalabileceği dikkate alındığında yetkili makamlara zamanında başvurduğundan söz etmek mümkün gözükmemektedir.

22. Kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkin başvurularda, başvurucunun delil elde etmesi konusundaki zorluklar dikkate alınmakta ve başvurucudan ihlal iddialarını kanıtlaması beklenmemektedir. Ancak başvurucudan ihlal iddialarının araştırılmasına, dosya kapsamında sahip olunan bilgi ve belgelerle karşılaştırılarak bir değerlendirme yapılmasına elverişli somut bir olay anlatımı yapması beklenmektedir (Mehmet Özkara, B. No: 2015/7415, 17/7/2019, § 31).

23. Somut olayda başvurucu gözaltına iken kötü muameleye maruz kaldığını ileri sürmektedir. Başvurucunun gözaltına iken olayın yaşandığını iddia ettiği saatten sonraki bir zamanda müdafi ile görüştürüldüğü anlaşılmaktadır. Başvurucunun müdafiye kötü muamele iddialarına ilişkin beyanda bulunduğuna veya müdafi tarafından başvurucunun iddiaları hakkında Başsavcılığa şikâyette bulunulmadığına dair bireysel başvuru dosyasına sunduğu bir bilgi mevcut değildir.

24. Tüm bu tespitlere göre iddiaya konu kötü muamele olayına ilişkin olarak gözaltı tarihinden yaklaşık üç ay sonra ileri sürülen ve dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerle uyumlu olmayan iddialar, kötü muamele iddialarını desteklemeyen sağlık raporu -başvurucu, sağlık raporlarının gerçeği yansıtmadığını iddia etmiş ise de bu iddiayı destekleyen bir olgu ortaya koyamamıştır- birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin savunulabilir bir iddia ortaya koyamadığı sonucuna ulaşılmıştır.

25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Selahattin MENTEŞ bu görüşe katılmamıştır.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Selahaddin MENTEŞ'in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 10/5/2022 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞI OY

1. Mahkemenin Sayın çoğunluğu tarafından başvurucunun gözaltındayken kötü muameleye maruz kalınması şikayetinin etkili şekilde soruşturulmadığı iddiasına ilişkin olarak iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir. Aşağıda belirttiğim gerekçelerle sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.

2. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

3. Başvurucu 3/11/2017 tarihinde saat 22.00 sıralarında polis memurları tarafından yapılan kimlik kontrolü sırasında üzerinde sahte kimlik belgesi bulunması ve hakkında yakalama kararının olduğunun anlaşılması üzerine yakalanarak polis merkezine götürülmüştür.

4. Yakalama ve Olay Tutanağı ile 3/11/2017 tarihinde ve saat 23.00’te düzenlenen Adli kolluk Cumhuriyet Savcısı Görüşme Tutanağı’nda başvurucunun kimlik tespiti sırasında “direnerek görevlilere zorluk çıkarttığı, direnişini etkisiz kılmaya yetecek kadar kademeli olarak güç kullandığı” ibaresi yer almaktadır.

5. 4/11/2017 tarihinde saat 01.24’te düzenlenen gözaltına giriş adli muayene raporunda darp ve cebir izine rastlanmadığı kaydedilmiştir. Raporda başvurucunun giysilerinin tamamen çıkarıldığına ilişkin kutucuk işaretlenmiş olup muayeneye güvenlik görevlisinin katıldığına ilişkin kutucuk işaretlenmemiştir. Başvurucu hakkında alınan başka bir adli muayene raporuna dosya kapsamında rastlanmamıştır.

6. Başvurucu 9/11/2017 tarihinde tutuklanarak Sincan T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna yerleştirilmiştir. Başvurucu 14/2/2018 tarihinde vekili aracılığıyla Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği dilekçe ile yakalandığı sırada polis aracının içinde sözlü şiddete maruz kaldığını, polis merkezine götürüldükten sonra ise kötü muameleye maruz kaldığını ileri sürmüştür. Başvurucunun dilekçesinde öne sürdüğü hususlar özetle şöyledir.

i. Yakalanması sonrasında ekip otosuna bindirilmiş, polis memurlarının ismini sorması ve kendisinin buna cevap vermemesi üzerine “Sen şu gözlüğü çıkar, ben seni konuşturmayı bilirim.” Denmiş, ters kelepçe takılarak sivil araca bindirilmiş, polis sorulara cevap vermemesi üzerine burada yüzüne, çenesine tokat ve yumrukla üç dört defa vurulmuş, konuşmaya devam etmemesi üzerine başka bir odaya götürülmüş, üstünü çıkarması ve yere uzanması söylenmiştir. Sadece iç çamaşırı kalacak şekilde üzerini çıkarmış ve yüzükoyun uzanmış hâldeyken vilada sapına benzer bir sopa ile sırtına ve kalçalarına altı yedi defa vurulmuş, küfredilmiş, sopa ile tecavüz edilmekle tehdit edilmiştir.

ii. Cevap vermemesi üzerine polis memurları eylemlerinden vazgeçmiştir. Kendisini kaldırıp üstünü giydirdikten sonra muayeneye götürmüşler, burada aynı polisler muayene odasına girmiş ve söylemesine rağmen doktor, polisleri dışarı çıkarmamıştır. Doktor yalnızca başına ve boynuna bakarak, kıyafetlerini çıkarmaksızın rapor düzenlenmiştir.

7. Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucunun müşteki sıfatıyla, başvurucu hakkında yapılan işlemlerde görev alan iki polis memurunun ise şüpheli sıfatıyla beyanları alınmıştır. Polis memurlarının olaya ilişkin anlatımları şöyledir:

8. "...yolda üç şahsın yürüdüğünü görmemiz üzerine, şahıslardan kimliklerini ibraz etmelerini istedik, ancak üç şahıstan ismini sonradan Celil olarak öğrendiğim şahıs, bize kimlik ibraz etmesine rağmen tedirgin hareketlerini gözlemledik. Şahsın ibraz ettiği ehliyet üzerinde T.C. numarası yazmayınca, biz kendisinden üzerinde T.C. kimlik numarası olan bir kimliği ibraz etmesini istedik. Bunun üzerine şahıs cebinden nüfus cüzdanı fotokopisini çıkarttı. Nüfus cüzdanı üzerindeki fotoğraf ile daha önceden ibraz ettiği ehliyet üzerindeki fotoğraf uyuşmayınca, soyismini şuan hatırlamadığım ancak yanımda bulunan, resmi kıyafetli Ahmet isimli polis memurunun elinde bulunan nüfus cüzdanı fotokopisini yırttı. Akabinde şahsa sen kimsin diye soru yönelttiğimizde hiç cevap vermedi, kendisine kimlik bilgileri konusunda açıklama yapmakta zorunlu olduğunu ve idari yaptırımın olduğunu söyledik. Şahsın kimlik bilgilerini vermeme konusunda ısrarcı olması üzerine, kendisine parmak izi alacağımızı söyleyince şahıs, gerçek kimlik bilgilerimi size vereceğim diyerek bir T.C. kimlik numarası verdi. Bu T.C. numarasından yaptığımız sorgulamada, şahsın FETÖ soruşturmasından yakalaması olduğunu anladık. Bunun üzerine şahsı, gözaltı kararına esas olmak üzere Etimesgut Sait Ertürk Devlet Hastanesine giriş çıkış raporlarının alınması için götürdük. Akabinde şahsı Etimesgut Polis Merkez Amirliğine götürdük, ... herhangi bir kötü muamelede bulun[ulmadı]"

9. Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığınca kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

10. "...Mahkeme tarafından çıkartılan yakalama kararının infazı amacıyla şüpheli polis memurunun kendisinden kimlik ibrazını istediği, müştekinin cebinden nüfus cüzdanı fotokopisini çıkarttığı, nüfus cüzdanı üzerindeki fotoğraf ile daha önceden ibraz ettiği ehliyet üzerindeki fotoğrafın uyuşmaması ve şahsın şüpheli hakaretler sergilemesi üzerine şüpheli polis memurunun, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu'nun 16.maddesinde ifadesini bulan "Zor Kullanma" yetkisini ifa ettiği, aynı maddede "Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir" hükmünün yer aldığı, zor kullanma yetkisi bulunan kamu görevlisi sıfatına haiz Polis memurunun görevinin gerektirdiği fiziksel ölçüde fiziksel güç uygulamasının 5237 sayılı TCK'nın 24. Maddesindeki kamu görevinin yerine getirilmesine dayanan Hukuka uygunluk nedeni oluşturduğu, dolayısıyla kamu görevlisinin görevinin gerektirdiği ölçüde kullanacağı kuvvet nedeniyle bir kişinin yaralanmış olsa dahi eylemi hukuka uygunluk sayılacağı için suç teşkil etmeyeceği hususu her türlü izaftan vareste bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.Şüpheli polis memuruna isnat edilen Zor Kullanma Yetkisinin Aşılması Nedeniyle Basit Yaralama suçundan dolayı Suç Unsuru Yokluğu nedeniyle kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına [karar verilmiştir].

11. Başvurucunun kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yaptığı itiraz reddedilmiştir.

12. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının tamamının kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerekmektedir.

13. Kötü muameleye maruz bırakılma iddiaları hakkında etkili soruşturma yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkin genel ilkeler mahkememizin2015/9042 E. 4/4/2019 tarihli Turan Günana kararında aşağıdaki şekilde ortaya konulmuştur.

14. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır.

15. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).

16. Devletin negatif yükümlülüğünün yanı sıra etkili ceza soruşturması yürütülmesine ilişkin pozitif bir yükümlülüğü de bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, doğal olmayan her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda bunların sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110).

17. Buna göre bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesi -"Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- etkili bir resmî soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Bu mümkün olmazsa anılan madde, sahip olduğu öneme rağmen pratikte etkisiz hâle gelecek ve bazı durumlarda devlet görevlilerinin fiilî dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarını istismar etmeleri mümkün olacaktır (Tahir Canan, § 25).

18. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap vermelerini sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil, uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 56).

19. Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edilebilmesi için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir. Dolayısıyla kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma, bağımsız, hızlı ve derinlikli bir şekilde yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı; soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdırlar. Bu kapsamda yetkililer diğer deliller yanında görgü tanıklarının ifadeleri ile kriminalistik bilirkişi incelemeleri dâhil söz konusu olayla ilgili kanıtları toplamak için alabilecekleri bütün makul tedbirleri almalıdırlar (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114).

20. Soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki inceleme, başvuruya konu soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir. Bu koşullar, ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın pratik gerçekleri dikkate alınarak değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın etkililiği bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma işlemler listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir. Bununla birlikte soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması gerekir (Fahriye Erkek ve diğerleri, B. No: 2013/4668, 16/9/2015, § 68,69).

21. Anayasa’nın 17. maddesinin amacı, kişinin maddi ve manevi varlığına ilişkin bir ölüm ya da yaralama olayında mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların tespit edilerek hesap vermelerini sağlamaktır. Bu, bir sonuç yükümlülüğü olmayıp uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Dolayısıyla bu kapsamda açılmış olan tüm davaların mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlanması zorunluluğu bulunmamaktadır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 127). Ancak usul yükümünün bir unsuru olarak, tespit edilen sorumlulara fiilleriyle orantılı cezalar verilmeli ve mağdur açısından uygun giderim sağlanmalıdır.

22. Devletin kontrolü altında bulunan kişilere yönelik tıbbi muayenelerin sağlanması, kötü muameleye karşı önemli tedbirlerden birini oluştururken bu muayenelerin usulüne uygun olarak yapılması, raporların usulüne uygun düzenlenerek gerekli mercilere sunulması, kötü muamele iddialarının soruşturulması ve sorumluların tespiti ile cezalandırılmalarının sağlanması yönünden vazgeçilmez bir öneme sahiptir (Feride Kaya, B. No: 2013/2365, 20/1/2016, § 66).

İlkelerin olaya uygulanması

23. Başvuruya konu olayda başvurucu, polis merkezine götürüldükten sonra tekme, yumruk ve sopayla darp edildiğini, tehdit ve hakarete maruz kaldığını beyan etmektedir. Dosya kapsamında bulunan bir adet adli muayene raporunda başvurucuda herhangi bir darp cebir izine rastlanmadığı tespit edilmişse de başvurucu, raporda belirtildiğinin aksine muayene sırasında kıyafetlerinin çıkartılmadığını, fiziksel muayene yapılmadığını ileri sürmekte, kendisine kötü muamelede bulunduğunu ileri sürdüğü polis memurlarının da muayene sırasında doktorun yanında bulunduğunu beyan etmektedir.

24. Başvurucunun dosya kapsamında bulunan tek sağlık raporu gözaltı giriş raporudur. Başvurucu, polis merkezine götürüldüktenve kötü muameleye maruz kaldıktan sonra rapor alınması için hastaneye götürüldüğünü beyan etmekte; polis memurları ise alınan ifadelerinde başvurucu yakalandıktan sonra önce rapor alındığını, sonra polis merkezine götürüldüğünü ileri sürmüştür. Rapor saati ise başvurucunun beyanını doğrulamaktadır. Anılan rapor 01.24’te düzenlenmiş olup buna göre başvurucunun yakalandıktan sonra polis merkezine getirildiği, saat 23.30’da Cumhuriyet savcısına haber verildiği ve başvurucunun gözaltına alınması talimatı verilmesi üzerine gözaltı işlemleri için hastaneye götürülerek rapor düzenlendiği anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun darbedildiğini ileri sürdüğü zaman dilimi sağlık raporunun düzenlenmesinden önce olup başvurucunun gözaltı giriş raporuna yönelik itirazları kötü muamele gördüğüne ilişkin iddiaları karşısında önem kazanmaktadır.

25. Başvurucunun şikayeti üzerine başlatılan soruşturma kapsamında başvurucunun sağlık muayenesini gerçekleştiren doktorun kimlik ve iletişim bilgileri dosyaya getirtilmiş ancak beyanının alınması yoluna gidilmemiştir. Raporda işaretlenenin aksine polis memurlarının muayeneye girdikleri ve başvurucunun muayene sırasında kıyafetlerinin çıkarılmadığı yönündeki iddialar dosya kapsamında önem arz etmekte olup anılan hususların netleştirilmesi yönünde bir girişimde bulunulmadığı görülmüştür. Bunun yanı sıra başvurucunun gözaltı çıkış raporu alınıp alınmadığı, başvurucunun ceza infaz kurumuna girişinde düzenlenen bir rapor bulunup bulunmadığı araştırılmamış; başvurucuya yeni bir sağlık raporu aldırılması yoluna da gidilmemiştir.

26. Başvurucunun sağlık raporuna ilişkin açık itirazları bulunduğu bu noktada raporda darp ve cebir izine rastlanmadığının kaydedilmiş olması tek başına başvurucunun iddialarını çürütecek nitelikte bir veri olarak kabul edilemeyecektir.

27. Soruşturmada, başvurucunun yakalama ve gözaltı sürecinde yaralanıp yaralanmadığına ilişkin herhangi bir araştırma yapılmadığı gibi kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın gerekçesinde de buna ilişkin bir değerlendirme yer almamaktadır. Kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararın gerekçesinde, başvurucu yaralanmış olsa dahi bunun zor kullanma yetkisi kapsamında kaldığı değerlendirilmesine yer verilmiştir. Halbuki bir kuvvet kullanımının zor kullanma yetkisi sınırları içinde kalıp kalmadığının tespit edilmesinde yaralanmanın mahiyeti büyük önem taşımaktadır.

28. Kaldı ki başvurucunun kötü muamele iddiaları polis merkezine götürüldükten sonraki zaman dilimine ilişkindir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararda başvurucuya yakalanma sırasında güç kullanıldığı belirtilmekte ve zor kullanma yetkisinin aşılmadığı değerlendirmesi yapılmaktadır. Başvurucunun yakalama sırasında güç kullanımına ilişkin bir iddiası bulunmayıp asıl şikâyet ettiği husus olan polis merkezine götürüldükten sonra kötü muameleye maruz kaldığı iddialarına ilişkin bir değerlendirmenin kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda yer almadığı anlaşılmıştır.

29. Soruşturma aşamasında, polis merkezindeki kamera kayıtlarının tespit edilmesi yönünde bir girişimde bulunulmamıştır. Başvurucunun olaydan üç buçuk ay sonra şikâyetçi olması nedeniyle kaybolan delillerin olabileceği kabul edilmekle birlikte soruşturma sürecinde bu nedenle ulaşılmaya çalışılan ancak ulaşılamayan bir delil bulunmamaktadır. Bunun yanı sıra başvurucunun tutuklanarak ceza infaz kurumuna konulmuş olması ile kötü muamele iddialarının mahiyeti değerlendirildiğinde üç buçuk aylık gecikmenin başvurucunun iddialarının güvenilirliğini doğrudan şüpheye düşürecek boyutta bir olmadığı sonucuna varılmıştır.

30. Başvurucunun yer, zaman, kişi belirtmek suretiyle somut bir olay anlatımıyla şikâyet ettiği hususlar -sağlık raporuna yönelik itirazlar ile birlikte değerlendirildiğinde savunulabilir bir kötü muamele iddiası olup bu kapsamda adli makamların anılan iddiaları etkili şekilde soruşturma yükümlülükleri bulunmaktadır. Buna karşın yapılan soruşturmada gerekli delillerin toplanmadığı, yetkililerin olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışması, soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmaması yönündeki gerekliliklere uygun hareket edilmediği sonucuna ulaşılmıştır.

 31. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usule ilişkin boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

32. Yukarıda belirttiğim gerekçelerle Sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.

 

 

 

 

Üye

 Selahaddin MENTEŞ

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Celil Özkaynak [1.B.], B. No: 2018/29931, 10/5/2022, § …)
   
Başvuru Adı CELİL ÖZKAYNAK
Başvuru No 2018/29931
Başvuru Tarihi 11/10/2018
Karar Tarihi 10/5/2022

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, gözaltındayken kötü muameleye maruz kalınması nedeniyle yapılan şikâyetin etkili şekilde soruşturulmadığı iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Yakalama ve/veya gözaltı sırasında güç kullanımı Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi