TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
YUSUF DEMİR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/32883)
Karar Tarihi: 20/4/2020
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Raportör
Tuğba TUNA IŞIK
Başvurucu
Yusuf DEMİR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, sözleşmeli zabıt kâtipliği atamasının iptaline ilişkin işleme karşı açılan davada hakkaniyete uygun karar verilmemesi ve uzun yargılama nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/11/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Bireysel Başvuruya İlişkin Süreç
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, Bakırköy Adli Yargı Adalet Komisyonu (Komisyon) tarafından yapılan Sözleşmeli Zabıt Kâtipliği Uygulama Sınavı'ndan 108'i doğru, 126'sı yanlış olmak üzere 234 kelime yazmıştır. Komisyon tarafından, sözleşmeli zabıt kâtibi olarak atanmasına ilişkin kararın Bakanlık tarafından onanmaması üzerine atama kararının iptaline karar verilmiştir.
10. Başvurucunun 9/10/2009 tarihinde söz konusu işlemin iptali talebiyle İstanbul 3. İdare Mahkemesindeaçtığı davanın 15/4/2010 tarihinde kabulüne ve dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Karar gerekçesinde zabit kâtibi olarak atanmaya ilişkin mevzuatta, metinde yer alan doğru kelime sayısının yanlış kelime sayısından fazla olması gerektiği veya metinde anlam bütünlüğünün bulunması gerektiği şartının aranmadığı, üç dakikada 90 kelime yazmanın yeterli olduğu belirtilmiştir.
11. Davalı Bakanlığın iptal kararına karşı yaptığı temyiz başvurusu üzerine Danıştay Onikinci Dairesinin 24/9/2010 tarihli kararıyla anılan kararın onanmasına karar verilmiştir.
12. Karar düzeltme başvurusu aynı Dairenin 7/11/2012 tarihli kararıyla kabul edilmiş, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Karar gerekçesinde; işlemin tesis edildiği tarihten sonra 9/10/2010 tarihli ve 27724 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Adalet Bakanlığı Memur Sınav, Atama ve Nakil Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in 6. maddesinin (6) numaralı fıkrasının (c) bendinin sonuna eklenen parantez içindeki ifadede, uygulamalı sınavda başarılı sayılabilmek için verilen metne sadık kalınıp kalınmadığının, yanlış yazılan kelime sayısı ile yazı içindeki kelime ve cümle tekrarları nedeniyle metnin anlam bütünlüğünün bozulup bozulmadığının gözönünde bulundurulacağının belirtildiği ifade edilmiştir.
13. Mahkeme, Dairenin bozma kararı üzerine 29/5/2013 tarihli kararıyla öncekiiptal kararında direnmiştir.
14. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK) 25/5/2015 tarihli kararıyla Mahkemenin ısrar kararının onanmasına karar vermiştir.
15. Bakanlığın karar düzeltme talebi üzerine İDDK 9/4/2018 tarihli kararıyla Mahkemenin ısrar kararının bozulmasına karar vermiştir. Karar gerekçesinde 10/7/2003 tarihli ve 25164 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Adalet Bakanlığı Memur Sınav, Atama ve Nakil Yönetmeliği'nde üç dakikada yanlışsız en az 90 kelime yazılması gerektiğinin düzenlendiği belirtilmiştir. Metnin doğru yazılıp yazılmadığının belirlenmesinin sadece kelime bazında olmasının yeterli olmayacağı sebebiyle başvuru konusu olayda metindeki yanlış kelimelerin metinin anlam bütünlüğünü bozduğunun, asıl metne ait anlamın tamamıyla yitirildiğinin tespit edilmesi üzerine dava konusu işlemin hukuka aykırı olmadığı belirtilmiştir.
16. Nihai karar başvurucuya 15/10/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 1/11/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. Bireysel Başvuru Sonrasına İlişkin Süreç
17. Mahkemenin21/12/2018 tarihli kararıyla, İDDK'nın bozma kararına uyularak davanın reddine temyiz yolu açık olmak üzere karar verilmiştir. Karar tarafların temyiz talebinde bulunmamaları sebebiyle 19/03/2019tarihinde kesinleşmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 20/4/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının ihlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu, uzun süren yargılama nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Bakanlık, yargılamanın bütünü ve başvuranın davadaki menfaati dikkate alındığında yargılama süresinin makul olup olmadığına ilişkin takdirin Anayasa Mahkemesine ait olduğunu belirtmiştir.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
22. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50-52).
23. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
24. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda başvuruya konu dava yönünden9 yıl 2 ay 12 günlük yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
25. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının ihlal Edildiğine İlişkin İddia
26. Başvurucu; sınavı geçmesi için gereken 90 kelime sayısını aşarak 108 kelime yazdığını, sınav ilanında sınavın başarısız olmasına ilişkin tekrarları yapmadığını, işlemin tesis edildiği tarihteki mevzuatta yanlış kelime sayısının dikkate alınması gerektiğine ilişkin bir kuralın bulunmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Bakanlık, başvurucunun 26/6/2019 tarihinde zabıt kâtibi olarak göreve başladığını belirtmiştir.
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16; M. Aydın Gürül, B. No: 2012/682, 2/10/2013, § 18). Başvurucunun şikâyetlerinin özünün yargılamanın sonucuna ilişkin olması nedeniyle iddiaların hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
29. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
30. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, derece mahkemesince delillerin değerlendirilmesine ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
33. Başvurucu, ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.
34. Somut olayda adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
35. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 başvuru harcından oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. 294,70 başvuru harcından oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihlerinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
E. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul 3. İdare Mahkemesine (E.2018/1872, K.2018/2130) GÖNDERİLMESİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/4/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.