TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET ERTAN ÇINAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/32978)
|
|
Karar Tarihi: 7/9/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Selçuk KILIÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Ahmet Ertan ÇINAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Yücel TOZOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, 8/3/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin
Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun uyarınca verilen
tedbir kararına yönelik esaslı iddiaların itiraz mercii tarafından
karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 16/8/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucunun eşi C.Y.Ç. ile mülk sahibi Gül G.
arasında 23/5/2017 tarihinde apartman dairesine yönelik 9/6/2017 başlama
tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi imzalanmış, başvurucu anılan
sözleşmeye müteselsil kefil olarak taraf olmuştur.
9. Başvurucu ve eşi, bir yıllık süre dolmadan 2018 Mayıs
ayında kira sözleşmesini feshederek kiralanan mecuru tahliye etmiş ve mülk
sahibi Gül G.den depozito bedelinin iadesi talebinde bulunmuştur.
10. Mülk sahibi Gül G., boşaltılan dairede maddi zararın
olması, bu nedenle alacağının bulunmasına karşın kendisini sürekli arayarak
depozitoyu geri istediği, bunu taciz boyutuna varan süreklilik ve üslupta
yaptığından bahisle başvurucu hakkında 6284 sayılı Kanun uyarınca tedbir kararı
verilmesi istemiyle 14/6/2018 tarihinde İstanbul Anadolu 8. Aile Mahkemesinden
(Mahkeme) talepte bulunmuştur.
11. Mahkeme 18/6/2018 tarihinde bir ay süreyle geçerli
olmak üzere tedbir kararı vermiştir. Kararda, şiddet uygulayan başvurucunun
mağdur Gül G.ye karşı 6284 sayılı Kanun'un 5. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendi uyarınca şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük
düşürme içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına, ayrıca (f) bendinde sayılan
iletişim araçlarıyla ve sair surette rahatsız etmemesi tedbirlerine karar
verilmiştir.
12. Başvurucu tarafından tedbir kararına itiraz edilmiş
ve itiraz dilekçesinde sadece depozito alacağının ödenmesi için yazışma
yaptığı, Gül G.nin tek amacının depozito alacağını tahsil etmek isteyen
kendisini ve eşini zor durumda bırakmak olduğu, söz konusu başvuru ile tarafına
haksız itham ve iftiralarda bulunulduğu ileri sürülmüş, ayrıca delil olarak
telefon mesaj dökümleri dilekçeye eklenmiştir. Mahkemenin tedbir kararına
yapılan itirazı inceleyen İstanbul Anadolu 9. Aile Mahkemesi 3/7/2018 tarihli
kararıyla, oluşturulan tedbir kararının usul ve yasaya uygun olduğundan
aleyhine tedbir kararı oluşturulan başvurucunun yerinde görülmeyen isteminin
reddine karar verildiği belirtilmiştir.
13. Öte yandan Gül G. tarafından tedbir kararına konu
fiiller nedeniyle başvurucu hakkında İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına
(Başsavcılık) şikâyette de bulunulmuştur. Başsavcılığın 26/7/2018 tarihli kararında,
müşteki ile başvurucu arasında taşınmazın kiralanmasına ilişkin sözleşme
bulunduğu, bu sözleşme sonunda gayrimenkulün tesliminde aralarında hukuki
itilaf oluştuğu, bu süreçte birbirleri ile görüşmelerinin hayatın olağan
akışına uygun olduğu ve başvurucunun sunmuş olduğu taraflar arası yazışmalarda
suç unsurunun bulunmadığı belirtilmiştir. Başsavcılıkça, karşılıklı alacak
verecek iddialarının hukuk mahkemelerinde çözümlenmesi gereken hukuki
uyuşmazlık mahiyetinde bulunduğu, soyut iddia dışında somut delilin bulunmadığı
belirtilerek hukuki nitelik ve mahiyet arz eden olay nedeniyle kamu adına
kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
14. Başvurucu tarafından tedbir kararına yapılan itirazın
reddine ilişkin kararın 20/7/2018 tarihinde öğrenildiği beyan edilmiş ve
16/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
15. 6284 sayılı Kanun'un 1. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Bu Kanunun amacı; şiddete
uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile
bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve
bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin
usul ve esasları düzenlemektir.
..."
16. 6284 sayılı Kanun'un 2. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Bu Kanunda yer alan;
...
d) Şiddet: Kişinin, fiziksel, cinsel,
psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan
veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da
özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda
meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum
ve davranışı
e) Şiddet mağduru: Bu Kanunda şiddet
olarak tanımlanan tutum ve davranışlara doğrudan ya da dolaylı olarak maruz
kalan veya kalma tehlikesi bulunan kişiyi ve şiddetten etkilenen veya etkilenme
tehlikesi bulunan kişileri
...
g) Şiddet uygulayan: Bu Kanunda şiddet
olarak tanımlanan tutum ve davranışları uygulayan veya uygulama tehlikesi
bulunan kişileri,
...
ifade eder."
17. 6284 sayılı Kanun'un 5. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Şiddet uygulayanlarla ilgili
olarak aşağıdaki önleyici tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek
benzer tedbirlere hâkim tarafından karar verilebilir:
a) Şiddet mağduruna yönelik olarak
şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve
davranışlarda bulunmaması.
...
f) Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla
veya sair surette rahatsız etmemesi.
...
(2) Gecikmesinde sakınca bulunan
hâllerde birinci fıkranın (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde yer alan tedbirler,
ilgili kolluk amirlerince de alınabilir. Kolluk amiri evrakı en geç kararın
alındığı tarihi takip eden ilk işgünü içinde hâkimin onayına sunar. Hâkim
tarafından yirmi dört saat içinde onaylanmayan tedbirler kendiliğinden kalkar.
..."
18. 6284 sayılı Kanun'un 8. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"...
(3) Koruyucu tedbir kararı
verilebilmesi için, şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz.
Önleyici tedbir kararı, geciktirilmeksizin verilir. Bu kararın verilmesi, bu
Kanunun amacını gerçekleştirmeyi tehlikeye sokabilecek şekilde geciktirilemez.
..."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
19. Mahkemenin 7/9/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gerekçeli
Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
20. Başvurucu, taraflar arasındaki telefon mesajlarının
delil olarak sunulduğu hâlde değerlendirilmediğini, 6284 sayılı Kanun
kapsamında yapılan başvurularda delilin aranmadığını ancak karara karşı yapılan
itirazlarda delillerin açıkça değerlendirilmesinin gerektiğini belirterek adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
21. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
22. Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Bütün mahkemelerin her türlü
kararları gerekçeli olarak yazılır."
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun yukarıda bahsi geçen iddialarının adil yargılanma hakkının
güvencelerinden biri olan gerekçeli karar hakkı kapsamında değerlendirilmesi
uygun görülmüştür.
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
25. Başvuruya konu olayda uygulanacak ilkeler daha önce
Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararlarla ortaya konulmuştur (Salih
Söylemezoğlu, B. No: 2013/3758, 6/1/2016; Erdal Türkmen, B. No:
2016/2100, 4/4/2019; T.K., B. No: 2017/27041, 11/12/2019).
26. Buna göre 6284 sayılı Kanun’un 5. maddesinde
örnekleyici olarak bir kısım önleyici koruma tedbirleri belirlenmiş, 8.
maddenin (3) numaralı fıkrasında Kanun’un 4. maddesinde belirtilen ve hâkim
tarafından verilebilen koruyucu tedbir kararları için şiddetin varlığı
hususunda delil veya belge aranmayacağı ifade edilmiştir. Bunun yanında
ağırlıklı olarak aleyhine tedbir kararı verilen kişinin temel hak ve
özgürlüklerini kısıtlayıcı niteliği olan ve Kanun’un 5. maddesinde düzenlenen
önleyici tedbir kararları için böyle bir ayrıksı durum öngörülmemiştir (Salih
Söylemezoğlu, § 34).
27. 6284 sayılı Kanun'un buna ilişkin gerekçesinde,
şiddete maruz kalan veya maruz kalma tehlikesi altında bulunan kişilerle ilgili
koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için herhangi bir delil araştırması veya
belge ibrazı aranmazken önleyici tedbir kararı verilebilmesi için kişinin
şiddete maruz kaldığı veya maruz kalma tehlikesi altında bulunduğu hususunda
olguların varlığının gerektiği, aksi yöndeki uygulamanın kişilere kanunla
sağlanan hakkın kötüye kullanılmasına sebebiyet verebileceği hususu
vurgulanmıştır (Salih Söylemezoğlu, § 35).
28. Nitekim tedbir kararları ile bir tarafın vücut
dokunulmazlığı veya yaşam hakkı gibi kişi için olmazsa olmaz hak ve
menfaatlerin korunması amaçlanırken diğer taraftan özellikle mahkemece verilen
veya onaylanan önleyici tedbirlerle kişi hak ve özgürlüklerine önemli ölçüde
sınırlamalar getirilmiş olacaktır. Dolayısıyla tedbir kararlarından olumlu ya
da olumsuz etkilenen tarafların temel hak ve özgürlükleri arasındaki dengenin
gözetilmesi gerekmektedir (Salih Söylemezoğlu, § 36).
29. 6284 sayılı Kanun’da düzenlenen tedbir kararlarının
verildiği anda infaz kabiliyetini haiz olması nedeniyle Kanun’da amaçlanan
acil müdahale olgusunun bu aşamada sağlanmış olacağı, bu amacın
gerçekleşmesi adına tedbir kararında, şiddetin var olduğuna yönelik kanaate
nasıl ulaşıldığının açıklanması yani gerekçe açısından daha esnek bir yaklaşım
usulünün benimsenebileceği ancak bu yaklaşıma ait sınırın olayların özelliğine
göre gerekçeli karar hakkının temel esaslarına zarar vermeyecek düzeyde
belirlenmesinin de gerekli olduğu açıktır. Bu kapsamda söz konusu kararlarda
yer verilen gerekçelerde, ileri sürülen zarar riski ve olgulara göre talebin
ilgili mevzuat çerçevesinde kabul görmesi için temel unsurları taşıyıp
taşımadığının ortaya konulması yeterli olacaktır (Salih Söylemezoğlu, §
39).
30. Anayasa Mahkemesi Salih Söylemezoğlu
başvurusunda, somut olayda olduğu gibi aciliyet unsurunun ortadan kalktığı ve
başvurucunun itirazlarını sözlü olarak sunamadığı itiraz aşamasında mahkemenin
tek taraflı iddiaya dayanılarak verilen tedbirlerin yerindeliğini, itiraz
edenin ileri sürdüğü beyan ve deliller çerçevesinde her iki taraf için
öngörülen hak ve menfaat dengesini de gözeterek değerlendirmesi gerektiğini
açıklamıştır (Salih Söylemezoğlu, § 40). Sonuç olarak itiraz merciinin
kararında, başvurucunun iddia ve itirazları ile tedbire dayanak olgunun
gerçekliğinin bu çerçevede tartışılmadığı, tedbir kararında esasa ilişkin
hususlarda gerekçe bulunması hâlinde bu karara atıf yapılarak değerlendirme
yapılmasının makul görülebileceği ancak ihlal iddiasına konu itiraz mercii
kararında dosyaya sunulan delillerle sonuç arasında ne şekilde bağ
kurulduğunun, gerekçesiz olarak verilen tedbir kararına yapılan itirazın neden
reddedildiğinin asgari düzeyde dahi açıklanmadığı belirtilerek gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir (Salih Söylemezoğlu, §§ 41,
42).
31. İncelenen bu başvuruda da itiraz merciinin kararında
başvurucunun iddia ve itirazları ile tedbire dayanak olgunun gerçekliğinin bu
çerçevede tartışılmadığı anlaşılmaktadır. Kural olarak tedbir kararında esasa
ilişkin hususlarda gerekçe bulunması hâlinde itiraz merciince bu karara atıf
yapılarak değerlendirme yapılması makul görülebilir. İlk derece mahkemesi
kararında gerekçe bulunmadığı hâllerde ise başvurucular tarafından ileri
sürülen esaslı itirazların itiraz mercii tarafından gerekçeli bir şekilde
karşılanması gerekir. Somut olayda ilk derece mahkemesi kararında gerekçe
bulunmamasına rağmen başvurucu tarafından ileri sürülen esaslı iddiaların
itiraz mercii tarafından karşılanmadığı görülmektedir. İtiraz merciinin tedbir
kararı verilmesini gerektirecek kanaate -dosyada varsa- hangi delille ne
şekilde bağ kurularak ulaştığını anılan kararda göstermediği anlaşılmıştır. Bu
kapsamda somut başvuruda itiraz merciinin gerekçesiz olarak verilen tedbir
kararına yapılan itirazın neden reddedildiğini asgari düzeyde dahi açıklamadığı
değerlendirilmiştir.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
B. Özel Hayata
ve Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
33. Başvurucu, tedbir kararının aile birliğine zarar
verdiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 47. maddesinin (3), 48.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda kamu
gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre
özeti yapılmalı, bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal
edildiği ve buna ilişkin gerekçe ile deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B.
No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
35. Somut olayda başvurucu, ihlal iddiasına ilişkin
delillerini sunma, temel hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda
bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Başvurucu, tedbir
kararının aile birliğine zarar verdiğini soyut olarak iddia etmiştir.
Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri sürülen iddianın temellendirilemediği
sonucuna ulaşılmıştır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
37. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
38. Başvurucu ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.
39. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B.
No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
40. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
41. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme,
usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan
kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya
özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi
tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde
usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili
mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir
takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine
ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden
ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet
Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
42. İncelenen başvuruda itiraz merciinin gerekçesiz
olarak verilen tedbir kararına yapılan itirazı reddederken ilgili ve yeterli
bir gerekçe göstermemesi nedeniyle adil yargılama hakkı kapsamında gerekçeli
karar hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin derece
mahkemesinin kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
43. Bu durumda adil yargılama hakkı kapsamında gerekçeli
karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama
ise usul hukukunda yer alan benzer kurumlardan farklı ve bireysel başvuruya
özgü bir düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı
fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu
kapsamda yeniden yargılama sürecinde mahkemelerce yapılması gereken iş,
öncelikle hak ihlaline yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılmasından ve
Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında
belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
44. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve
3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması
amacıyla İstanbul Anadolu 9. Aile Mahkemesine iletilmek üzere İstanbul Anadolu
8. Aile Mahkemesine (E.2018/485 D. İş, K.2018/485) GÖNDERİLMESİNE,
D. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 7/9/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.