TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
VESİLE BAYTAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/33263)
|
|
Karar Tarihi: 13/10/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Eren Can BENAKAY
|
Başvurucu
|
:
|
Vesile BAYTAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Serdal BAYTAR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; terör olaylarından doğan zararların tazmin
edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının, buna ilişkin idari ve yargısal sürecin
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 6/11/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 71.
maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu alana
ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden incelenmesine
karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve
Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında
Batman Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonuna
31/12/2007 tarihinde başvurmuş ve talebinin reddedilmesi üzerine Batman İdare
Mahkemesinde dava açmıştır.
9. Batman İdare Mahkemesi (Mahkeme) 9/10/2013 tarihinde
davayı reddetmiştir. Kararda; başvurucu adına mal varlığı tespit edilemediği,
başvurucu tarafından bu durumun aksini ispatlayacak bilgi ve belge sunulmadığı
ifade edilmiştir.
10. Başvurucu 6/3/2014 tarihinde kararı temyiz etmiştir.
11. Danıştay Onbeşinci Dairesi 15/11/2018 tarihinde
mahkeme kararını bozmuştur. Kararda, Mahkemenin başvurucuyla ilgili karar
vermek yerine başka bir şahsa ait işlem esas alınarak hüküm kurduğu
belirtilmiştir.
12. Mahkeme 9/4/2019 tarihinde dava konusu işlemin
iptaline ve maddi tazminat istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına
karar vermiştir. Kararda başvurucunun taşınmazı ile eşinin taşınmazının aynı
olup olmadığı hususunda keşif yapılması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucunun
eşinin başvurusu üzerine mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi
neticesinde belirlenen ve sulhnamaye esas alınan zilyetlik tespitinin, işleme
dayanak olarak alınan (köyde yapılan 12/2/2009 tarihinden sonuçlanan kadastro
çalışmasıyla örtüşmeyen beyanları içeren) 6/9/2010 tarihli tutanakla
örtüşmediği ifade edilmiştir. Bununla birlikte belirtilen işlemler neticesinde
başvurucu hakkında lazımgelen işlemlerin yapılması gerektiğinden bu aşamada
tazminat istemi hakkında karar verilmesine hukuken olanak bulunmadığı
söylenmiştir.
13. Başvurucu yargılamanın makul sürede tamamlanmaması
nedeniyle 6/11/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
14. Mahkemenin 13/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
15. Başvurucu; uzun süren yargılama nedeniyle makul
sürede yargılanma hakkının, terör nedeniyle mallarına ulaşamaması dolayısıyla
mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
16. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve
yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı
olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
17. Başvurucu, mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüş ise de başvurucunun köyde mülkü olduğu anlaşıldığından ve fakat
komisyon, ilk derece derece mahkemesi kararına göre yeniden değerlendirme
yapacağından bu aşamada Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan
mülkiyet hakkı bakımından başvuru yollarının tüketilmediği
anlaşılmıştır. Bu nedenle ayrıca değerlendirme yapılmasının gerekmediği
sonucuna ulaşılmıştır.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
19. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi
olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu
zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği,
yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği
tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 45,
47).
20. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken
yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili
makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle
sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin
Akyıl, § 41).
21. Bu hususlara ek olarak Anayasa Mahkemesi 5233 sayılı
Kanun kapsamında yapılan yargılamalarda komisyonların belli bir dönem içinde
geçici olarak olağanüstü iş yükü artışı ile karşılaşmasından kaynaklanan
gecikmelerde kamu otoritelerince zamanında ve yeterli tedbirlerin alınmış olup
olmadığını da gözönünde bulundurmaktadır. Gerekli tedbirler alınmışsa makul
sürenin hesaplanmasında olağan yargılamalara kıyasla daha esnek bir yaklaşım
benimsemektedir (Sabri Çetin, B. No: 2013/3007, 6/2/2014, §§ 60, 72; Mahmut
Can Arslan, B. No: 2013/3008, 6/2/2014, §§ 59, 71; Mehmet Gürgen, B.
No: 2013/3202, 6/2/2014, §§ 57, 67; Celal Demir, B No: 2013/3309,
6/2/2014, §§ 57, 69).
22. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer
başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında toplam idari ve yargısal
süreçte geçen yaklaşık 13 yıllık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna
varılmıştır.
23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
25. Başvurucu, ihlalin tespitiyle 50.000 TL manevi
tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
26. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
27. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı
karşılığında başvurucuya 20.000 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
28. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve
3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesinekarar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul
sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 20.000 TL tazminatın
ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 294,70 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Batman İdare Mahkemesine
(E.2011/963, K.2013/2219) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 13/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.