TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SAHİRE KILIÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/33594)
|
|
Karar Tarihi: 20/4/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Tuğba YILDIZ
|
Başvurucu
|
:
|
Sahire KILIÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. Hayrettin KÜÇÜKSOY
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, idari işlemin iptali istemiyle açılan davada
hakkaniyete aykırı karar verilmesi ve yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/11/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 71. maddesinin (2)
numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu alana ilişkin olduğu
değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden incelenmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Strateji Geliştirme
Dairesi Başkanlığında uzman olarak görev yapmaktayken şube müdürlüğü kadrosu
için 27/2/2008 tarihinde yapılan görevde yükselme sınavına girmiş ve sınav
sonucu 1. yedek sıra olarak belirlenmiştir.
9. Başvurucu, sınav sonucuna göre şube müdürlüğüne atanan
personelin başka kuruma naklen atanması üzerine münhal bulunan şube müdürlüğü
kadrosuna atanma talebinde bulunmuş; başvurusu 31/3/2011 tarihli işlemle
reddedilmiştir.
10. Başvurucu işlemin iptali istemiyle Ankara İdare Mahkemesinde
15/4/2011 tarihinde dava açmıştır.
11. Ankara 11. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 7/10/2011 tarihli
kararla dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Kararın gerekçesinde dava
konusu olaya uygulanacak iki farklı düzenlemenin bulunduğu belirtilmiştir.
Bunlardan birinin 12/11/2005 tarihli ve 25991 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
Yükseköğretim Üst Kuruluşları ile Yükseköğretim Kurumları Personeli Görevde
Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği'nin dava konusu işlem tarihinde
yürürlükte bulunan 20. maddesinde sınav sonuçlarının aynı unvan için yapılacak
bir sonraki sınava kadar geçerli olduğu, diğeri ise 18/4/1999 tarihli ve 23670
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme
ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelik'in 12/3/2010 tarihli ve
27519 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan değişiklikle 11. maddesinde görevde
yükselme sınav sonuçlarının iki yıllık süreyi aşmamak üzere mütakip sınava
kadar yapılacak atamalara esas alınabileceğidir. Mahkeme 12/3/2010 tarihli
değişiklikten sonra yapılacak sınavlara iki yıllık süreye ilişkin düzenlemelerin
uygulanabileceğini, başvurucunun 27/2/2008 tarihinde katılmış olduğu görevde
yükselme sınavı sonuçlarının aynı unvan için yapılacak olan bir sonraki sınava
kadar geçerli olduğunu ve ilan edilen kadrolarda herhangi bir nedenle boşalma
olduğu takdirde yedeklerden başarı sırasına göre atama yapılması gerektiğini
belirtmiştir.
12. Temyiz üzerine Danıştay Beşinci Dairesi 25/11/2014 tarihli
kararla mahkeme kararını bozmuştur. Kararın gerekçesinde Kamu Kurum ve
Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel
Yönetmelik'in 12/3/2010 tarihli ve 27519 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
değişikliğine göre görevde yükselme veya unvan değişikliği sınavını kazandığı
hâlde ilan edilen kadro sayısı nedeniyle ataması yapılamayan yedek durumdaki
personelin başarı sırasına göre atanmaları hususunun iki yıl ile
sınırlandırılmış olduğu belirtilmiştir. 27/2/2008 tarihinde yapılan sınavın
üzerinden üç yıllık bir süre geçtikten sonra 28/3/2011 tarihinde yapılan
başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği
ifade edilmiştir.
13. Karar düzeltme talebi üzerine Danıştay Beşinci Dairesi
18/5/2015 tarihli kararla temyiz üzerine verdiği kararı kaldırmış ve dosyanın
yükseköğretim mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara bakmakta görevli olan
Danıştay İkinci Dairesine gönderilmesine karar vermiştir.
14. Danıştay İkinci Dairesi 13/10/2016 tarihli aynı gerekçeyle
(bkz. § 12) bozma kararı vermiş, başvurucunun karar düzeltme talebi de aynı
Daire tarafından 27/4/2017 tarihinde reddedilmiştir.
15. Mahkeme 19/9/2017 tarihinde bozma kararına uymuş, aynı
gerekçeyle (bkz. § 12) davanın reddine karar vermiştir.
16. Temyiz üzerine Danıştay İkinci Dairesi 2/4/2018 tarihinde
onama kararı vermiş, başvurucunun karar düzeltme talebi de aynı Daire
tarafından 20/9/2018 tarihinde reddedilmiştir. Karar başvurucuya 18/10/2018
tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 5/11/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 20/4/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun iddiaları
19. Başvurucu 2011 yılında açtığı davanın yedi yıl sürdüğünü,
uzun yargılama nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
21. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198,
7/11/2013, §§ 45, 47).
22. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
23. Somut davaya bir bütün olarak bakıldığında 15/04/2011
tarihinde açılan davanın nihai karar tarihi olan 20/9/2018 tarihinde
sonuçlandığı, aradan geçen 7 yıl 5 aylık sürecin anılan ilkeler ve Anayasa
Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında makul olmadığı
sonucuna varılmıştır.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Hakkaniyete Uygun
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun iddiaları
25. Başvurucu, Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve
Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelik'te 2010 yılında yapılan
değişiklikle sınav sonuçlarına ilişkin iki yıllık süre sınırının getirildiğini
ancak bu uygulamanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra tesis edilecek işlemlere
uygulanması gerektiğini ileri sürmüş; mevzuat hükümlerinin açıkça yanlış
uygulanması nedeniyle hukuki güvenlikle eşitlik ilkesinin, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
26. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu
olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil
eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu
kapsamda değildir (Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
27. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları
incelendiğinde somut olayı ilgilendiren iki farklı Yönetmelik'in dava konusu
olaya nasıl uygulanacağına ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda ileri
sürüldüğü anlaşılmıştır. Dolayısıyla iddiaların özünün derece mahkemeleri
tarafından hukuk kurallarının ve delillerin değerlendirilmesinde ve
yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
28. Başvuru konusu dava incelendiğinde dava konusu yapılmış
maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk
kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan
sonucun adil olup olmaması hususunda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
içeren bir durum da tespit edilmemiştir.
29. Açıklanan gerekçelerle kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu anlaşılan başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik koşulları
yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında
açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya
üzerinden karar verir."
31. Başvurucu; ihlalin tespit edilmesiyle birlikte yeniden
yargılama yapılması ve manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.
32. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
33. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı
karşılığında başvurucuya 11.000 TL net manevi tazminat miktarlarının ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
34. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.000
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 11.000 TL manevi tazminatın ÖDENMESİNE,
D. 294,70 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
3.294,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara 11. İdare Mahkemesine
(Anılan Mahkemenin 7/10/2011 tarihli ve E.2011/738, K.2011/1533 sayılı kararına
ait dava dosyası ile ilgilidir.) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
20/4/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.