TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ALİ DUMAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/35986)
Karar Tarihi: 7/12/2022
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Kenan YAŞAR
Raportör
Ayhan KILIÇ
Başvurucular
1. Ali DUMAN
2. Arif UYSAL
3. Aynur ŞEN
4. Aynur TORBALI
5. Aysun KESKİN
6. Ayşe AVCI
7. Ayşe BOZCA
8. Bahattin TORBALI
9. Bayram ÖZDEMİR
10. Cengiz NUGAY
11. Deniz ÖZEN
12. Durşen ARICAN
13. Fadime ÖZDEMİR
14. Fatma BOZCA
15. Fatma NUGAY
16. Fatma ÜNSAL
17. Güliz MORGÜL
18. Hacer ŞİMŞEK
19. Hanım SİLME
20. Haydar TORBALI
21. Hüsamettin ARSLAN
22. İbrahim ÇELİK
23. Kemal DEMİR
24. Kemal EVLİYAOĞLU
25. Mehmet SEZER
26. Mehmet Ali UYSAL
27. Mehmet Fahri UYSAL
28. Melek ÇETİN
29. Münevver UYSAL
30. Ömer BOZCA
31. Raziye BOZCA
32. Raziye ÇELİK
33. Sadettin UYSAL
34. Safiye KAPLAN
35. Selahattin UYSAL
36. Seyfettin TORBALI
37. Seyit TORBALI
38. Şadiye ZOR
39. Zahide BEYPINAR
Başvurucular Vekili
Av. Muammer HAPİL
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tapu siciline güvenerek satın alınan taşınmazın tapu kaydının iptal edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/12/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Uyuşmazlığın Arka Planı
5. Antalya ili Merkez ilçesi zabıt defterinin Zeytinköy Nisan 1325 tarihli ve 71-80 sıra numaralı tapu kayıtlarına göre 2.000 dönümlük (1.838.000 m²) olan paylı mülkiyete konu taşınmaza ilişkin olarak 1926 yılında Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinde ortaklığın giderilmesi davası açılmıştır. Mahkemece 11/1/1940 tarihli kararla taşınmazın yüz ölçümü artırılarak tapu kayıtlarının kapsadığı alan 22.201.202 m² olarak belirlenmiş ve hisseleri oranında sahipleri adına tescili ile ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmiştir.
6. Bu taşınmaz, Antalya Satış Memurluğunca açık artırma suretiyle 13/4/1944 tarihinde tapu kaydına yapılan tescile göre K.K. ve H.Ü.ye satılmıştır.
7. Bu arada K.K. ve H.Ü. 1965 yılında taşınmazı ifraz ettirerek muhtelif kişilere satmıştır.
8. Köyün ve bağlı olduğu ilçenin adı, Aksu ilçesi Çamköy olarak değişmiş olup 1980 yılında bu köyde kadastro çalışmalarına başlanmıştır. Yapılan kadastro çalışmaları sırasında 229 parsel olarak sınırlandırılan bir taşınmaz makilik olarak Maliye Hazinesi (Hazine) adına tespit edilmiştir. Bu tespite yapılan itirazlar, Tapulama Komisyonunca 2/6/1981 tarihinde reddedilmiştir.
9. Diğer taraftan kadastro çalışmaları sırasında başvurucuların dayandığı kök tapu kaydı Koyunlar köyü 364-444, 673-677, 743-754, 757-768, 230, 234, 235, 242, 243, 244, 207, 245, 356-363; Varsak köyü 2454-2459, 2475-2603, 2611- 2790, 2797-2820, 2863-2873 ve 3078-3082 parsel sayılı taşınmazlara uygulanmıştır. Bu taşınmazların toplam yüz ölçümü 3.931.926 m²dir.
B. Tapu Malikleri Tarafından Açılan Kadastro Tespitine İtiraz Davası
10. Çamköy 229 numaralı parselde mülkiyet iddiasında bulunan ve itirazları reddedilen çok sayıda kişi 6/12/1982 tarihinde Antalya Tapulama Hâkimliğinde tapulama tespitine itiraz davası açmıştır.
11. Mahkeme 2/3/1984 tarihli kararıyla Hazine adına tespit işlemini iptal etmiştir. Gerekçede 1964 yılında yapılan ve kesinleşen tapulama dışı bırakma işleminin de bir tapulama olduğu vurgulanmış ve 1980 yılında ikinci defa yapılan tapulama çalışmasının "Bir yerde iki defa tapulama yapılamaz." ilkesine aykırı olduğu belirtilmiştir. Kararda ayrıca taşınmazın 1976 yılında 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2. maddesi uygulamasıyla orman rejimi dışına çıkarıldığının altı çizilmiştir.
12. Temyiz edilen karar Yargıtay 16. Hukuk Dairesince 13/7/1988 tarihinde bozulmuştur. Daire; hükümden sonra yürürlüğe giren ve elde bulunan davalara da uygulanacağı öngörülen 21/6/1987 tarihli ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu ile yeni bir sisteme geçildiğini, Kanun’un öngördüğü sicilleri oluşturabilmek için kadastro yapılması gerektiğini ve tapulama dışı bırakılan yerlerde tekrar kadastro yapılmayacağına dair bir hüküm bulunmadığını belirtmiştir.
13. Bozma sonrası Antalya Kadastro Mahkemesi 23/9/1994 tarihinde 229 parsel sayılı taşınmazın yüz ölçümünün 9.226.601 m² olarak düzeltilmesine, teknik bilirkişilerce hazırlanan krokide A, B, C, D harfleriyle gösterilen toplam 5.202.698 m²lik bölümün Hazine adına; kalan 4.023.903 m²lik yerin ise krokide müstakil harflerle gösterilen tapu malikleri adına hisseleri nispetinde tespitine karar vermiştir.
14. Bu karar da temyiz edilmiş ve Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 28/6/1995 tarihli kararıyla ilk derece mahkemesinin Hazine adına tespite ilişkin hüküm fıkrası onanmış, kişiler adına tespite ilişkin hüküm fıkrası ise bozulmuştur. Kararın gerekçesinde, 1964 yılında yapılan orman tahdidi ve 1976 yılında yapılan orman dışına çıkarma işlemi konusunda bir tartışma bulunmadığı, tartışmanın orman dışına çıkarılan alanın zilyetlikle kazanılıp kazanılamayacağına ve bir kısım davada dayanak olarak alınan tapu kayıtlarının taşınmazın bu kısmını kapsayıp kapsamadığına ilişkin olduğu hatırlatılmıştır. Gerekçenin devamında orman dışına çıkarılma tarihinden tespit tarihine kadar yirmi yıllık süre geçmediğinden zilyetliğe dayanarak dava açanların temyiz istemlerinin reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Kararda, 6831 sayılı Kanun’un 2/B maddesinde yer alan "Orman sınırları dışına çıkarılacak yer, sınırlaması itirazsız kesinleşmiş tapulu arazi ise mülkiyet tekrar sahiplerine geçer." hükmü gereği orman tahdidinin itirazsız kesinleşip kesinleşmediğinin ve davacıların dayandıkları tapu kayıtlarının revizyon görüp görmediğinin araştırılması gerektiği, tapu kayıtlarının uyması hâlinde miktarı kadar arazinin kayıt maliklerine verilebileceği ifade edilmiştir.
15. İlk derece mahkemesi, bozma kararına uyduğunu belirtmiş ancak 10/6/1997 tarihli kararıyla 229 sayılı parselin kesinleşmeyen 4.023.903 m²lik bölümünün -haritasında bağımsız parseller olarak gösterilmek suretiyle- payları oranında tapu malikleri adına tesciline karar vermiştir.
16. Kararın temyizi üzerine incelemeyi yapan Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 7/7/1998 tarihli kararıyla bozma kararının uygulanmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararını tekrar bozmuştur.
17. İlk derece mahkemesi 2/12/1999 tarihli kararıyla bozma kararına direnmiştir. Direnme kararını inceleyen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (HGK) 27/6/2001 tarihli kararıyla, direnme kararında hüküm fıkrası oluşturulmadığı gerekçesiyle direnme kararını bozmuştur.
18. İlk derece mahkemesi 11/4/2002 tarihli kararıyla tekrar direnme kararı vermiştir. Direnme kararını inceleyen Yargıtay HGK 12/11/2003 tarihli kararıyla Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin görüşünü haklı bularak ikinci direnme kararını da bozmuştur.
19. Bu defa bozma kararına uyan ilk derece mahkemesi 25/4/2005 tarihinde taşınmazın yüz ölçümünün düzeltilerek Hazine adına tesciline karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, davacıların dayandığı Nisan 1320 tarihli kök tapu kayıtlarına ilişkin olarak açılan ortaklığın giderilmesi davasında kaydın yüz ölçümünün düzeltilmesine ilişkin bir dava da olmadığı hâlde Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinin 11/1/1940 tarihli kararıyla bu taşınmazın yüz ölçümünün 22.201.202 m² olarak düzeltildiği hatırlatılmıştır. Mahkeme söz konusu tapu kayıtlarının ilgili olduğu taşınmazın gerçek yüz ölçümünün ise daha düşük olduğunu, ayrıca kök tapu kayıtlarının değişebilir sınırlı olduğunu vurgulamıştır. Mahkemeye göre bu karar uyarınca 13/4/1944 tarihinde yapılan tescil yolsuz olup bu nedenle dayanılan tapu kaydının ihdas tarihindeki yüz ölçümü olan 1.838.000 m² esas alınmalıdır.
20. Mahkeme ayrıca dayanak alınan tapu kaydındaki yüz ölçümü 1.838.000 m² olduğu hâlde tapu maliklerine 3.931.926 m² yer verildiğini açıklamıştır. Mahkeme; davacılara verilen yer ile dayanak alınan tapu kaydındaki yüz ölçümü arasında fark olduğunu, tapu kaydının sınırlarının ise değişebilir nitelikte bulunduğunu ve 1975 yılında Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmış arazinin zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığını belirterek netice itibarıyla davaya konu 229 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına tapuya tescili gerektiği sonucuna ulaşmıştır.
21. Temyiz edilen karar Yargıtay 7. Hukuk Dairesince 30/11/2006 tarihinde onanmıştır. Karar düzeltme talepleri de aynı Daire tarafından 1/7/2008 tarihli kararla reddedilmiştir.
C. Başvurucular Tarafından Açılan Tazminat Davası
22. Kadastro tespitine itiraz davasının da tarafı olan başvurucular, yukarıda değinilen kararın kesinleşmesinden sonra tapu siciline güvenerek aldıkları taşınmazların Hazine adına tescil edilmesi sebebiyle zarara uğradıklarını belirtmek suretiyle 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesine dayanarak 9/7/2013 tarihinde Antalya 9. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) tazminat davası açmıştır.
23. Mahkeme 20/11/2014 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, Kadastro Mahkemesi kararına atıfta bulunularak başvurucuların satın aldığı taşınmazların tapudaki kayıtlarının 229 numaralı parsele ait olduğu iddiasının Kadastro Mahkemesince reddedildiği hatırlatılmış; tapu maliklerine, dayanılan tapu kayıtlarındaki miktardan daha fazla yer verildiği ve davacılar adına mevcut kayıtların 229 numaralı parsel dışında çok sayıda parsele revizyon gördüğü ifade edilmiştir. Kararda, dava dilekçesinde belirtilen hususların tapu kaydının yanlış tutulmasından kaynaklanmadığı sonucuna ulaşılmış ve başvurucuların kadastro öncesi satın aldığı taşınmazın tapudaki kayıtları hangi kadastral parsellere uygulanmış ise yasal süresi içinde o parsellerin tespit malikleri aleyhine talepte bulunabileceği vurgulanmıştır.
24. Temyiz edilen karar Yargıtay 20. Hukuk Dairesince (Daire) 13/3/2018 tarihinde onanmıştır. Onama kararında; tapu memurunun kusurundan bahsedilemeyeceği, eski tapu maliklerinin kök tapuda belirtilen miktardan daha fazla yer aldıkları anlaşıldığından tapu kaydının 229 numaralı orman parseli içinde kaldığı iddiasıyla açılan tazminat davasının reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı belirtilmiştir.
25. Karar düzeltme talebi de aynı Daire tarafından 18/10/2018 tarihinde reddedilmiştir. Nihai karar başvuruculara 6/11/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
26. İlgili hukuk için bkz. Osman Deli, B. No: 2015/3346, 28/11/2018, §§ 32-44.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Anayasa Mahkemesinin 7/12/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları
28. Başvurucular, tapu siciline güvenerek satın aldıkları taşınmazların yapılan kadastro çalışmaları sonucu orman olarak Hazine adına tapuya tescil edildiğinden yakınmıştır. Başvurucular 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesi kapsamında açtıkları tazminat davasının ise reddedildiğini belirtmiştir. Başvurucular sonuç olarak Hazinenin hiçbir bedel veya tazminat ödemeden taşınmazlarından yoksun bıraktığını belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
29. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, B. No: 2013/1178, 5/11/2015, § 54). Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, § 26; İhsan Vurucuoğlu, B. No: 2013/539, 16/5/2013, § 31).
30. Anayasa Mahkemesi ihtilaf konusu 229 parsel numaralı taşınmaza ilişkin olarak başka kişiler tarafından aynı süreç izlenerek ve aynı iddialar ileri sürülerek yapılan başvuruları incelemiştir (Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, B. No: 2013/1178, 5/11/2015; Osman Deli). Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri ve Osman Deli başvurularında Anayasa Mahkemesi mülkiyet hakkı şikâyetlerinin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi yargı kararıyla orman olduğu belirlenen uyuşmazlık konusu taşınmaz bölümüne yönelik olarak kadastro öncesinde başvurucuların tapu veya benzeri bir kayıt sunamadığı gibi dayandıkları kaydın da bu taşınmaza uymadığının belirlendiğinin altını çizmiştir. Kadastro sonucu da taşınmazın ilgili bölümlerinin başvurucular adına tapuya tescil edilmediğinin vurgulandığı kararlarda, buna göre ihtilaflı taşınmaz bölümleri yönünden başvurucuların Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı kapsamında bir mülkünün veya somut ve yeterli bir hukuki temele dayalı olarak mülkiyeti elde etme yönünde meşru bir beklentisinin bulunduğunu kanıtlayamadıkları kanaatine varılmıştır (Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, §§ 57-67 ; Osman Deli, §§ 53-61).
31. Aynı taşınmazın başka bölümlerine ilişkin olduğu anlaşılan eldeki başvuruda, Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri ve Osman Deli kararlarında ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
33. Başvurucular, yargılamanın makul süre içinde tamamlanmaması nedeniyle makul süre yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
34. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
35. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
36. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41, 45).
37. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında yaklaşık 5 yıl 3 ay 9 gün devam eden yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
38. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
39. Başvurucuların makul sürede yargılanma hakkına yönelik olarak tazminat talebi bulunmadığından makul sürede yargılanma hakkının ihlali tespitiyle ilgili olarak tazminata hükmedilmesi mümkün görülmemiştir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. 294,70 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.194,70 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
E. Kararın bir örneğinin bilgi için Antalya 9. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2013/13, K.2014/462) GÖNDERİLMESİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/12/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.