TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDURRAHİM SARIOĞLU VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/36023)
|
|
Karar Tarihi: 18/11/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Tuğba TUNA IŞIK
|
Başvurucular
|
:
|
Abdurrahim SARIOĞLU ve
diğerleri (bkz. ekli tablo)
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
bkz. ekli tablonun (F) sütunu
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, baro levhasına yazılma işlemine ilişkin iptal
davasında hukuk kurallarının öngörülemez biçimde yorumlanması nedeniyle
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Ekli tabloda sıralanan başvurulara ait başvuru formu
ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra başvurular
Komisyonlara sunulmuştur.
3. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Konularının aynı olması nedeniyle ekli tablonun (B)
sütununda numaraları belirtilen başvuru dosyalarının aynı tablonun (1) numaralı
satırında yer alan 2018/36023 numaralı bireysel başvuru dosyası ile
birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, bir kısım başvurular için görüş
bildirmiştir.
7. Bir kısım başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı
beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Genel
Bilgiler ve Olağanüstü Hâl İlanı ve Bu Süreçte Uygulanan Tedbirler
9. Başvuruya konu olaylara ilişkin genel bilgiler ile
olağanüstü hâl ilanı ve bu süreçte uygulanan tedbirler için bkz. M.B. [GK],
B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 11-19.
B. Somut
Başvuruya İlişkin Olay ve Olgular
10. Başvurucular, kamu görevlisi (hâkim-savcı/devlet
memuru) olarak görev yaptıkları sırada Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet
Yapılanması (FETÖ/PDY) ile bağlantısı bulundukları gerekçesiyle ilgili kanun
hükmünde kararnameler (KHK) gereğince meslekten ihraç edilmiştir.
11. Kamu görevinden ihraç edilmelerinin ardından
başvurucular, baro levhasına/staj listesine avukat/avukat stajyeri olarak
yazılma talebiyle ilgili barolara (Baro) başvurmuştur. Başvurucuların talebi,
baro levhasına/staj listesine kaydedilebilmek için aranan kanuni şartların
taşındığı gerekçesiyle Türkiye Barolar Birliği (TBB) tarafından kabul
edilmiştir.
12. Söz konusu kararlar, Bakanlık tarafından uygun
bulunmayarak bir daha görüşülmek üzere TBB'ye geri gönderilmiştir.
13. TBB Yönetim Kurulu, önceki kararlarında ısrar ederek
başvurucuların baro levhasına/staj listesine yazılmasına karar vermiştir.
14. Bakanlık, başvurucuların baro levhasına/staj
listesine yeniden yazılmalarına ilişkin TBB kararının kesinleşmesi üzerine
Ankara İdare Mahkemelerinde (Mahkeme) TBB'ye karşı iptal davası açmıştır.
Başvurucular, davalı TBB yanında iptal davasında müdahil olarak yer almıştır.
15. Mahkeme, dava konusu işlemlerin iptaline karar
vermiştir. Derece mahkemelerinin gerekçeleri birbirine yakın olup özetle şu hususlara
dayanmaktadır: Kararlarda öncelikle avukatlık mesleğinin, kamu hizmeti
niteliğinde olduğu ve avukatların işlevsel anlamda kamu görevi ifa ettiği
belirlenmiştir. Anılan kararlarda; başvurucuların ihraç edilmelerine sebep olan
KHK'lar gereğince ihraç edilenlerin yeniden kamu hizmetinde istihdam
edilemeyeceklerinin düzenlendiği, avukatlık mesleğinin de bir kamu görevi
olduğu gerekçesiyle kamu görevinden ihraç edilen başvurucuların avukatlık
mesleğinde görevlendirilemeyecekleri ifade edilmiştir.
16. İstinaf başvuruları, Bölge İdare Mahkemesi tarafından
kesin olarak reddedilmiştir.
17. Başvurucular, muhtelif tarihlerde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
18. İlgili hukuk için bkz. M.B.,§§ 34-56.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
19. Mahkemenin 18/11/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
20. Bazı başvurucular, bireysel başvuru harç ve
masraflarını karşılama imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde
bulunmuştur.
21. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini
önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun
olduğu anlaşılan başvurucuların açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım
talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Hakkaniyete
Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
22. Başvurucular; avukatlık mesleğini icra edebilmek için
ilgili mevzuatta aranan tüm şartları taşıdıklarını, avukatlık mesleğinin kamu
hizmeti olduğu fakat kamu görevi olmadığını ve ihraç edilmiş olmalarının
avukatlık mesleğini yapmalarına engel olmadığını belirtmiştir. Başvurucular;
Mahkeme tarafından delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının
uygulanmasında hata yapılarak adil olmayan karar verilmesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ve diğer anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş,
ihlalin ortadan kaldırılması ve tazminat taleplerinde bulunmuştur.
23. Bakanlık görüşünde, başvurucuların ilgili KHK ile
kamu görevinden ihraç edildiklerini ve bir daha kamu görevine alınmamanın yine
ilgili KHK gereğince öngörülen bir tedbir mahiyetinde olduğunu belirtmiştir.
Kamu görevinden çıkarılma işlemine karşı yargı yolunun açık olduğu ve bu yargı
yoluna başvuran başvurucular açısından olağan kanun yollarının tüketilmediğini
ifade etmiştir. Bakanlık; şikâyetlerin kanun yolu şikâyeti kapsamında
kaldığını, Mahkeme kararında yeterli gerekçe bulunduğunu ve avukatlık mesleğinin
önemi gereği kamu hizmeti kavramının idare hukuku kapsamında dar yorumlanmaması
gerektiğini vurgulamıştır.
24. Bir kısım başvurucular; bakanlık görüşüne karşı
başvuru formlarındaki beyanlarını tekrarlamış, başvuru yollarını tüketerek
bireysel başvuruda bulunduklarını ifade etmiştir.
2. Değerlendirme
25. Anayasa’nın iddianın incelenmesinde dayanılacak olan "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucuların baro levhasına/staj listesine yazılmalarına ilişkin
kararlar Mahkeme tarafından iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi tarafından baro
levhasına yazılma kararının iptal edilmesine ilişkin M.B. başvurusu
Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hakkaniyete uygun
yargılanma hakkı kapsamında incelenmiş olup somut başvurulardaki iddiaların da
bu kapsamda incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
27. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, M.B. başvurusuna
ilişkin kararında Anayasa'nın 36. maddesinin baro levhasına kaydedilmeye
ilişkin uyuşmazlıklarda uygulanabilir olduğu sonucuna varmıştır (aynı kararda
bkz. §§ 64-78).
28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
i. Genel
İlkeler
29. Anayasa Mahkemesi, eldeki başvuruda uygulanacak
ilkeleri başvuruya benzer olgu ve iddiaları içeren M.B. kararında
belirlemiştir. Kamu görevinden ihraç edilen başvurucunun baro levhasına yazılma
işleminin Mahkeme kararı ile iptal edilmesine ilişkin başvuruda hakkaniyete
uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir. İptal ile
sonuçlanan Mahkeme kararında 23/7/2016 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 667
sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde
Kararname'de düzenlenen "Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler
bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez..." hükmünden yola
çıkılarak, avukatlık mesleğinin maddi anlamda bir kamu hizmeti olduğu
değerlendirilerek başvurucunun avukatlık mesleğine kabul şartlarını taşımadığı
hükmüne varıldığı belirtilmiştir (M.B., §§ 92-96).
30. Söz konusu başvuruya ilişkin kararda; derece
mahkemelerince yapılan yargılamanın adil yargılanma ilkelerini ihlal edip
etmediğinin değerlendirilmesinde incelenmesi gereken meselenin, derece mahkemesinin
vardığı bu sonucun ilgili mevzuatın hakkın tesliminden kaçınacak ölçüde
öngörülemez bir biçimde yorumlanmasına dayanıp dayanmadığının tespit edilmesi
gerektiği ifade edilmiştir. Kamu hizmeti kavramını yorumlamanın ve bu bağlamda
anılan hükmün avukatlığı da kapsayıp kapsamadığını değerlendirmenin öncelikli
olarak derece mahkemelerine ait bir yetki olduğu vurgulanmış, bununla birlikte
derece mahkemelerinin yorumunun açıkça öngörülemez olduğunun veya hakkın
teslimini açıkça reddedecek şekilde hatalı bulunduğunun tespiti durumunda usule
ilişkin güvencelerin de anlamsız hâle geleceği gerekçesiyle söz konusu durumun
etkilerini incelemenin Anayasa Mahkemesinin görevinde olduğu belirtilmiştir (M.B.,
§ 97).
31. Anılan başvuruda 667 sayılı KHK gereğince görevlerine
son verilenlerin bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyeceklerine ilişkin
kuraldaki istihdam kavramının bağımlı çalışmayı gerektirdiği, anılan
kuraldan devlete bağlı olarak çalışmayı gerektirmeyen avukatlık mesleğini de
kapsadığı hususunun açıkça anlaşılamadığı vurgulanmıştır. Ayrıca serbest
çalışan avukatlar ile devlet arasında devlet memurununkine benzer bir güven
ilişkisi aramanın Anayasa ile oluşturulan demokratik hukuk düzeninde anlamlı
olmadığının altı çizilmiştir (M.B., § 101).
32. Hak ve özgürlükleri sınırlandıran hükümlerin kamu
makamlarınca geniş yorumlanması bireyler açısından öngörülemez sonuçlar
doğurabileceğinden hukuk devletine aykırılık teşkil etmenin yanında adil
yargılanma hakkını da zedeler. Adil yargılanma hakkı, uyuşmazlıklarda
uygulanacak hukuk kurallarının öngörülebilir olmasını zorunlu kılmaktadır. Türk
anayasal sisteminde hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı düzenleme yapma yetkisi
yasama organına aittir. Hak ve özgürlüğü kısıtlayıcı bir kanunun kapsamını
genişletici yorum ve uygulamalar kanun koyucunun getirmediği bir
sınırlandırmanın idari ve yargısal makamlarca ihdas edilmesi sonucunu
doğurabilir. Bu açıdan hak ve özgürlükleri sınırlandıran kurallara ilişkin
yorum ve uygulamaların kuralın kapsamını genişletici nitelikte olmaması ve
öngörülebilir sınırlar içinde kalması önem taşımaktadır. Diğer bir ifadeyle
derece mahkemelerinin, hak ve özgürlükleri sınırlayıcı kuralların kapsamının
geniş yorumlanması hususunda oldukça ihtiyatlı davranması gerekir. Aksi durum
keyfî uygulamaların yaygınlaşmasına ve bireylerin kamu otoritelerine karşı
güvencesiz bir konuma düşmesine yol açar (M.B., § 104).
33. Sonuç olarak M.B. başvurusuna ilişkin kararda;
başvurucunun kamu görevinden ihraç edildikten sonra kamu hizmeti sayılan
avukatlık mesleğinde istihdam edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle
avukatlık mesleğine kabul edilme şartlarını taşımadığı yolunda ulaşılan
kanaatin, kanun hükmünün öngörülebilir olmayan genişletici yorumuna dayandığı
belirtilmiştir. Bu yorumun başvurucunun medeni hakkıyla ilgili olarak açılan
davada usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirdiği ve başvurucu aleyhine
karar verilmesinde belirleyici olduğu, dolayısıyla bunların bir bütün olarak
yargılamanın hakkaniyetini zedelediği kanaatine varılmıştır.
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
34. Somut olayda da kamu görevinden çıkarılan
başvurucuların baro levhasına/staj listesine kaydedilmelerine ilişkin
işlemlerin Mahkeme tarafından avukatlık mesleğinin kamu görevi olduğu ve ilgili
KHK'lar gereği kamu görevinden ihraç edilen başvurucuların bir daha kamu
görevinde istihdam edilemeyecekleri gerekçesiyle iptal edildiği tespit
edilmiştir. Bu durumda yukarıda anılan kararlarda ulaşılan sonuçtan ayrılmayı
gerektiren bir husus bulunmadığından başvurucuların Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun
yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
c. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
35. 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
36. Başvurucular; ihlalin tespit edilmesini istemiş,
yeniden yargılanma ve tazminat talebinde bulunmuştur.
37. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B.
No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi
diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine
getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına
geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret
etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
38. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
39. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme,
usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak
amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir
giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal
kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden
yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin
yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin
sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir. (Mehmet
Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
40. İncelenen başvuruda, Mahkemenin olayda uygulanan
hukuk kuralını usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirecek şekilde ve
öngörülemez biçimde yorumlaması sebebiyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının
ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından
kaynaklandığı anlaşılmıştır.
41. Bu durumda hakkaniyete uygun yargılanma hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya
özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı
fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu
kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa
Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında
belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ekli tablonun (D)
sütununda belirtilen mahkemelere gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
42. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat
talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
43. Ekli tablonun (E) sütununda belirtilen yargılama
giderinin ilgili satırda gösterilen başvuruculara ödenmesine, 3.000 TL vekâlet
ücretinin ekli tablonun (F) sütununda isimleri yer alan avukatlar tarafından
temsil edilen başvuruculara ayrı ayrı ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Talepte bulunan başvurucuların adli yardım talebinin
KABULÜNE,
B. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin hakkaniyete uygun yargılanma
hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere ekli listenin (D) sütununda belirtilen mahkemelere
GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuların tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,
E. Ekli tablonun (E) sütununda belirtilen yargılama
giderlerinin ilgili satırda gösterilen başvuruculara ÖDENMESİNE, 3.000 TL
vekâlet ücretinin ekli tablonun (F) sütununda isimleri yer alan avukatlar
tarafından temsil edilen başvuruculara AYRI AYRI ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihlerinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 18/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.