TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
LEVENT AKPINAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/36356)
|
|
Karar Tarihi: 20/4/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Tuğba TUNA IŞIK
|
Başvurucu
|
:
|
Levent AKPINAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Dursun KARACA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tam yargı davasında hakkaniyete uygun karar
verilmemesi ve yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/12/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Muğla'nın Yatağan İlçe Jandarma Komutanlığında
uzman çavuş olarak görev yapmaktayken önleyici kolluk hizmeti kapsamındaki
asayiş görevi sırasında bir otomobilin çarpması sonucunda ağır bir şekilde
yaralanmıştır. Tedavi süreci sonunda askerliğe elverişli olmadığı ve Türk
Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) görev yapamayacağı yönünde karar verilmesi
nedeniyle başvurucunun TSK ile ilişiği kesilmiştir.
9. Başvurucu 19/4/2006 tarihinde 20.000 TL maddi, 10.000 TL
manevi tazminat talebiyle Ankara 3. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.
Dava dilekçesinde Jandarma Genel Komutanlığı tarafından 17.142 TL tazminat
ödendiğini ancak yapılan ödemenin az olması nedeniyle dava açmak zorunda
kaldığını ifade etmiştir. Başvurucu dava dilekçesinde 3/11/1980 tarihli ve 2330
sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun'u hukuki deliller
kısmında belirtmiştir.
10. Mahkeme 28/6/2006 tarihli kararı ile dava konusunun 2330
sayılı Kanun'a göre eksik ödenen tazminata ilişkin mi olduğunun veya idarenin
hizmet kusurundan kaynaklı tazminat davası mı olduğunun anlaşılamadığı
gerekçesiyle yeniden dilekçe düzenlenerek davanın açılması gerektiği
gerekçesiyle dilekçenin reddine karar vermiştir.
11. Başvurucu 28/8/2006 tarihli dilekçe ile davanın 2330 sayılı
Kanun'a göre eksik ödenen tazminata ilişkin olduğunu belirtmek suretiyle dava
dilekçesini yenilemiştir.
12. Mahkeme 23/1/2008 tarihli kararıyla uyuşmazlığı çözümlemeye
yetkili mahkemenin Muğla İdare Mahkemesi olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı
vermiştir.
13. Muğla 1. İdare Mahkemesinin 7/5/2008 tarihli kararıyla
Ankara İdare Mahkemelerinin yetkili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı
verilmiştir.
14. Danıştay Onuncu Dairesinin 19/9/2008 tarihli kararıyla
Ankara İdare Mahkemelerinin yetkili olduğunun belirlenmesi üzerine Mahkemenin
28/1/2010 tarihli kararıyla davanın esastan reddine karar verilmiştir. Kararın
gerekçesinde; Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından belirlenen sakatlık
derecesinin esas alınması suretiyle 2330 sayılı Kanun kapsamında hesaplanan
nakdi tazminat miktarının davacıya ödendiği, dosya kapsamındaki sağlık kurulu
raporunda aksi yönde bir sakatlık durumunun tespit edilmemiş olması nedeniyle
maddi tazminat talebinin reddedilmesi gerektiği belirtilmiştir. Manevi tazminat
yönünden 2330 sayılı Kanun kapamında manevi tazminat talebinin karşılanma
olanağının bulunmadığı ifade edilmiştir.
15. Danıştay Onbeşinci Dairesinin 27/2/2018 tarihli kararıyla
Mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.
16. Başvurucunun temyiz kararına karşı karar düzeltme talebi
aynı Dairenin 23/10/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
17. Nihai karar başvurucuya 30/11/2018 tarihinde tebliğ
edilmiştir, başvurucu 14/12/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 20/4/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının ihlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, uzun süren yargılama nedeniyle makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
21. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın
ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas
alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50-52).
22.
Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin
makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç
dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu
ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin
niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher
Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
23. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda başvuruya konu dava yönünden
12 yıl 6 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
24. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Hakkaniyete Uygun
Yargılanma Hakkının ihlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu; davanın 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu'nun genel tazminat hukukuna ilişkin düzenlemeleri
kapsamında açıldığını, ilk dava dilekçesinden bu durumun anlaşıldığını,
dilekçenin yenilenmesi suretiyle açılan davanın avukat ile açılmadığından dava
sebebini belirlemek konusunda hataya düştüğünü, mahkeme kararındabariz takdir
hatası bulunduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16; M. Aydın
Gürül, B. No: 2012/682, 2/10/2013, § 18). Başvurucunun
şikâyetlerinin özünün yargılamanın sonucuna ilişkin olması nedeniyle iddiaların
hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
27. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu
olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil
eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu
kapsamda değildir (Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
28. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, derece
mahkemesince delillerin değerlendirilmesine ve hukuk kurallarının
yorumlanmasına ilişkin olup mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir
keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal
iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında
açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya
üzerinden karar verir.”
31. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 50.000 TL maddi ve 50.000 TL
manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
32. Somut olayda adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
33. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya 32.000 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
34. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 başvuru harcı ile
3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.294,70 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya 32.000 TL manevi tazminatın ÖDENMESİNE,
D. 294,70 harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
3.294,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine
ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihlerinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara 3. İdare Mahkemesine
(E.2018/1904, K.2010/111) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
20/4/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.