logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(DOĞAN OTELCİLİK TURİZM TİCARET A.Ş [1.B.], B. No: 2018/36783, 8/12/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

DOĞAN OTELCİLİK TURİZM TİCARET A.Ş BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/36783)

 

Karar Tarihi: 8/12/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Ayhan KILIÇ

Başvurucu

:

Doğan Otelcilik Turizm Ticaret Anonim Şirketi

Vekili

:

Av. Ahmet SEZER

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; malikinin temsilcisi aracılığıyla satın alınan taşınmazın tapusunun, temsil yetkisinin kötüye kullandığı gerekçesiyle satış sözleşmesinin geçersiz olduğu kabul edilerek iptal edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 14/12/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, otelcilik ve turizm işiyle iştigal eden bir anonim şirkettir.

6. Antalya ili Alanya ilçesi Telatiye köyü Gerpelit mevkiinde bulunan 115 ada 1 parsel numaralı 10.520,28 m² büyüklüğündeki taşınmaz olay tarihinde M.H. Limited Şirketinin mülkiyetinde bulunmaktadır. Anılan taşınmaz, Şirket temsilcisi tarafından Av. N.K.ya verilen ve Alanya 4. Noterliğince 10/5/2007 tarihinde düzenlenen vekâletnameye istinaden N.K. tarafından 16/10/2009 tarihinde başvurucuya 787.000 TL bedelle satılmıştır. Taşınmaz, anılan tarihte tapuda başvurucu adına tescil edilmiştir.

7. M.H. Limited Şirketi, Alanya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Asliye Hukuk Mahkemesi) başvurucu ve N.K. aleyhine 27/4/2011 tarihinde vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı olarak tapu iptali ve tescil davası açmıştır. Dava dilekçesinde; N.K.nın vekâlet görevini kötüye kullandığı, habersiz olarak taşınmazı sattığı, bu sebeple satış sözleşmesinin geçersiz olduğu ileri sürülmüştür.

8. Cevap dilekçesinde başvurucu, vekil ile müvekkil arasındaki iç ilişkiyi bilmek durumunda olmadığını ve sözleşmenin geçerli olarak kurulduğu savunmuştur. N.K. ise satışın M.H. Limited Şirketinin yetkililerinin bilgisi ve rızası çerçevesinde yapıldığını belirtmiştir.

9. Asliye Hukuk Mahkemesi 4/12/2014 tarihinde davayı kabul ederek taşınmazın başvurucu adına olan tapu kaydının iptali ile M.H. Limited Şirketi adına tesciline karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 506. maddesine göre vekilin, vekil edenin yararına ve idaresine uygun hareket etme, onu zarara sokan davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altında olduğu hatırlatılmış, buna karşılık vekille sözleşme yapan ve 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 3. maddesi anlamında iyi niyetli olan üçüncü kişinin vekâletnamenin geçerliliğine yönelik güveninin korunması gerektiği vurgulanmıştır. Kararda, vekil ile çıkar ve iş birliği içinde olan üçüncü kişinin kötü niyetli olduğunun kabul edileceği belirtilmiş; bu bağlamda üçüncü kişinin vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâllerde müvekkilin sözleşmeyle bağlı sayılmayacağı ifade edilmiştir. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna atıfta bulunan Asliye Hukuk Mahkemesi, satıştan sonra N.K.nın kendi hesabına 537.306,10 TL yatırdığına dikkat çekmiştir. Mahkeme ayrıca taşınmazın değerinin bilirkişi tarafından 2.261.860,20 TL olarak belirlendiğine, satış senedinde dahi rayiç bedelinin 1.500.508 TL olarak gösterildiğine ve satıştan çok kısa bir süre sonra bir banka lehine 2.000.000 TL üzerinden ipotek ettirildiğine işaret etmiştir. Tüm bu hususları dikkate alan Asliye Hukuk Mahkemesi, vekilin başvurucuyla iş birliği içine girerek vekâlet görevini kötüye kullandığı ve bu suretle yapılan taşınmaz satışının geçersiz olduğu kanaatine varmıştır.

10. Karar, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 5/4/2018 tarihli kararıyla onanmıştır. Karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 17/10/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Nihai karar 14/11/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

11. 4721 sayılı Kanun'un 2. maddesi şöyledir:

"Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.

Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz."

12. 4721 sayılı Kanun'un 3. maddesi şöyledir:

"Kanunun iyiniyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır.

Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz."

13. 6098 sayılı Kanun'un 40. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan hukuki işlemin sonuçları, doğrudan doğruya temsil olunanı bağlar."

14. 6098 sayılı Kanun'un 506. maddesi şöyledir:

"Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

15. Anayasa Mahkemesinin 8/12/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

16. Başvurucu, önceki malikin vekili aracılığıyla yapılan taşınmaz satım işleminin gerçek olduğunu ve satıcıyı bağladığını ileri sürmüştür. Başvurucu, derece mahkemelerinin eksik incelemeye dayalı olarak karar verdiğini, lehe olan delilleri dikkate almadığını belirtmiştir. Başvurucu sonuç olarak taşınmazının mülkiyetini tazminatsız olarak kaybetmesi sebebiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

17. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

18. Somut olayda başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik olarak kamu makamlarınca doğrudan yapılan bir müdahale mevcut olmayıp özel kişiler arasında ortaya çıkan bir uyuşmazlık söz konusudur. Dolayısıyla başvuruda, devletin mülkiyet hakkına ilişkin pozitif yükümlülükleri yönünden inceleme yapılması gerekmektedir.

19. Olayda ihtilaf konusu taşınmazın 16/10/2009 tarihinde başvurucu tarafından satın alındığı ve başvurucu adına tescil edildiği açıktır. Dolayısıyla mülkün varlığı konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır.

20. Mülkiyet hakkının korunmasının devlete birtakım pozitif yükümlülükler yüklediği hususu Anayasa'nın 35. maddesinin lafzında açık bir biçimde düzenlenmemiş ise de bu güvencenin sadece devlete atfedilebilen müdahalelere yönelik sınırlamalar getirdiği, bireyi üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı korumasız bıraktığı düşünülemez. Pozitif yükümlülüklerin ortaya çıkmasının nedeni gerçek anlamda koruma sağlanmasıdır. Buna göre anılan maddede bir temel hak olarak güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkının gerçekten ve etkili bir şekilde korunabilmesi yalnızca devletin müdahaleden kaçınmasına bağlı değildir. Gerçek anlamda koruma sağlanması için devletin negatif yükümlülükleri dışında pozitif yükümlülüklerinin de olması gerekir. Dolayısıyla Anayasa'nın 5. ve 35. maddeleri uyarınca devletin mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin pozitif yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu bağlamda söz konusu pozitif yükümlülükler, kimi durumlarda özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar da dâhil olmak üzere mülkiyet hakkının korunması için belirli tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir (Türkiye Emekliler Derneği, B. No: 2012/1035, 17/7/2014, §§ 34-38; Eyyüp Boynukara, B. No: 2013/7842, 17/2/2016, §§ 39-41; Osmanoğlu İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri Petrol Ürünleri Sanayi Ticaret Limited Şirketi, B. No: 2014/8649, 15/2/2017, § 43).

21. Devletin pozitif yükümlülükleri, mülkiyet hakkına yapılan müdahalelere karşı usule ilişkin güvenceleri sunan yargısal yolları da içeren etkili hukuksal bir çerçeve oluşturma, oluşturulan bu hukuksal çerçeve kapsamında yargısal ve idari makamların bireylerin özel kişilerle olan uyuşmazlıklarında etkili ve adil bir karar vermesini temin etmek sorumluluklarını da içermektedir (Selahattin Turan, B. No: 2014/11410, 22/6/2017, § 41).

22. Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da ifade edildiği üzere Anayasa'nın 35. maddesi, mülk sahibine müdahalenin kanun dışı veya keyfî ya da makul olmayan şekilde uygulandığına ilişkin savunma ve itirazlarını sorumlu makamlar önünde etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınması güvencesini kapsamaktadır. Bu değerlendirme ise uygulanan sürecin bütününe bakılarak yapılmalıdır (Bekir Yazıcı [GK], B. No: 2013/3044, 17/12/2015, § 71; Züliye Öztürk, B. No: 2014/1734, 14/9/2017, § 36).

23. Başvurucunun iddia ve itirazlarını derece mahkemelerinde ileri sürme hususunda hiçbir engelle karşılaşmadığı, kendisini avukatla temsil ettirebildiği görülmektedir. Ayrıca Asliye Hukuk Mahkemesinin 6098 sayılı Kanun'un 506. maddesi ile 4721 sayılı Kanun'un 3. maddesini dikkate alarak uyuşmazlığı çözümlediği görülmektedir. Asliye Hukuk Mahkemesi; vekilin müvekkilin yararına ve idaresine uygun hareket etme, onu zarara sokan davranışlardan kaçınma yükümlülüğü ile iyi niyetli üçüncü kişinin (başvurucunun/alıcının) iyi niyetinin korunması ilkesini bir arada değerlendirerek sonuca ulaşmıştır. Asliye Hukuk Mahkemesine göre alıcının, vekilin görevini kötüye kullandığını bilmesi veya bilmesinin makul olarak beklendiği hâllerde alıcı kötü niyetli sayılır ve böyle bir durumda vekilin yaptığı işlem asili bağlamaz. Başvurucunun Asliye Hukuk Mahkemesinin kanunun bu yorumuna yönelik bir iddiası bulunmamaktadır. Somut olayda başvurucunun şikâyeti derece mahkemelerinin iyi niyetli üçüncü kişi olmadığına ilişkin kabulüne matuftur.

24. Uyuşmazlıktaki maddi vakıaların ispatlanması için sunulan delillerin değerlendirilmesi ve bunların ispata yeterli olup olmadığının karara bağlanması kural olarak derece mahkemelerinin yetkisindedir. Keyfîlik veya bariz takdir hatası içermedikçe Anayasa Mahkemesinin kendi değerlendirmesini derece mahkemelerininkinin yerine ikame etmesi bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26; Muhammet Kaplan, B. No: 2013/1586, 18/9/2013, § 21).

25. Somut olayda Asliye Hukuk Mahkemesi; N.K.nın satıştan sonra kendi hesabına 537.306,10 TL yatırmasına, bilirkişi tarafından hazırlanan rapora göre taşınmazın değerinin 2.261.860,20 TL olmasına, satış senedinde dahi taşınmazın rayiç bedelinin 1.500.508 TL olarak gösterilmesine ve satıştan çok kısa bir süre sonra bir banka lehine 2.000.000 TL üzerinden ipotek ettirilmesine dikkat çekerek taşınmazın gerçek değerinin çok altında bir bedelle -787.000 TL'ye- satılmasının vekâlet görevinin kötüye kullanılması mahiyetinde olduğunu ve başvurucunun N.K.yla iş birliği içinde bulunduğunu kabul etmiştir. Asliye Hukuk Mahkemesinin başvurucunun kötü niyetli olduğu, buna bağlı olarak satış sözleşmesinin geçerliliğinin bulunmadığı yolunda ulaştığı kanaatin bariz takdir hatası veya keyfîlik içermediği değerlendirilmiştir.

26. Sonuç olarak başvurucuya karşı açılan davada yapılan incelemenin devletin Anayasa'nın 35. maddesinin öngördüğü pozitif yükümlülüklerini ihlal etmediğinin açık olduğu kanaatine ulaşılmıştır.

27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması sebebiyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

28. Başvurucu, yargılamanın makul süre içinde tamamlanmaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

30. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).

31. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41, 45).

32. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında yaklaşık 7 yıl 5 ay 20 günlük yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

33. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

34. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yargılamanın yenilenmesine ve 700.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

35. Makul sürede yargılanma hakkı yönünden ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında net 27.000 TL manevi tazminatın başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 27.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 294,70 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.194,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Alanya 3. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2011/284, K.2014/835) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/12/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(DOĞAN OTELCİLİK TURİZM TİCARET A.Ş [1.B.], B. No: 2018/36783, 8/12/2022, § …)
   
Başvuru Adı DOĞAN OTELCİLİK TURİZM TİCARET A.Ş
Başvuru No 2018/36783
Başvuru Tarihi 14/12/2018
Karar Tarihi 8/12/2022

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, malikinin temsilcisi aracılığıyla satın alınan taşınmazın tapusunun, temsil yetkisinin kötüye kullandığı gerekçesiyle satış sözleşmesinin geçersiz olduğu kabul edilerek iptal edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Özel hukuk ilişkileri Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 4721 Türk Medeni Kanunu 2
3
6098 Türk Borçlar Kanunu 40
506
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi