TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
HAKAN KILIÇKAYA BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/4032)
Karar Tarihi: 9/1/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Kamber Ozan TUTAL
Başvurucu
Hakan KILIÇKAYA
Vekili
Av. Tezcan Tuğçe TORUN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamu görevinden çıkarılmasından doğan manevi zararın tazmini için açılacak davanın olağanüstü hâl kanun hükmünde kararname hükmü ile engellenmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/2/2018 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu 1985 doğumlu olup Ankara'da ikamet etmektedir.
6. Başvurucu, Gazi Üniversitesi (Üniversite) Bilişim Enstitüsü Müdürlüğünde bilgisayar işletmeni kadrosuna memur olarak atanmıştır.
7. Başvurucu 11/1/2017 tarihinde Üniversite tarafından 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin(667 sayılı KHK) 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendi uyarınca görevinden uzaklaştırılmıştır.
8. Başvurucu 29/4/2017 tarihli ve 30052 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 17/4/2017 tarihli ve 689 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (689 sayılı KHK) ile kamu görevinden çıkarılmıştır.
9. Başvurucu 12/1/2018 tarihli ve 30299 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 8/1/2018 tarihli ve 697 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (697 sayılı KHK) ile kamu görevine iade edilmiş ve 17/1/2018 tarihinde göreve başlamıştır.
10. Başvurucu 12/2/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
11. 667 sayılı KHK'nın "Kamu görevlilerine ilişkin tedbirler" kenar başlıklı 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen;
...
d) 11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa tabi personel, Yükseköğretim Kurulu Başkanının teklifi üzerine Yükseköğretim Kurulunun kararıyla kamu görevinden çıkarılır,"
12. 689 sayılı KHK'nın "Kamu görevlilerine ilişkin tedbirler" kenar başlıklı 2. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan ve ekli (1) sayılı listede yer alan kişiler kamu görevinden başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılmıştır. Bu kişilere ayrıca herhangi bir tebligat yapılmaz. Haklarında ayrıca özel kanun hükümlerine göre işlem tesis edilir."
13. 697 sayılı KHK'nın "İade hükümleri" kenar başlıklı 2. maddesi şöyledir:
"(1) Ekli (2) sayılı listede yer alan kamu görevlileri, ilgili kanun hükmünde kararnamenin eki listelerin ilgili sıralarından çıkarılmıştır.
(2) İlgili kanun hükmünde kararname hükümleri, birinci fıkrada belirtilen kişiler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ilgili kanun hükmünde kararnamenin yayımı tarihinden geçerli olmak üzere ortadan kalkmış sayılır. Söz konusu personelden bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren on gün içerisinde göreve başlamayanlar çekilmiş sayılır. Bu kapsamda göreve başlayanlara, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihten göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz. Bu personelin görevlerine iadesi, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihte bulundukları yöneticilik görevi dışında öğrenim durumları ve kazanılmış hak aylık derecelerine uygun kadro ve pozisyonlara atanmak suretiyle de yerine getirilebilir. Bu maddeye ilişkin işlemler ilgili bakanlık ve kurumlar tarafından yürütülür."
14. 697 sayılı KHK'nın yukarıda yer verilen kuralı 13/2/2018 tarihli ve 7098 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 8/3/2018 tarihli ve 30354 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesiyle kanunlaşmıştır.
15. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"İdari dava türleri şunlardır:
b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,"
16. 2577 sayılı Kanun'un "Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması" kenar başlıklı 13. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"1. İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir. "
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Anayasa Mahkemesinin 9/1/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
18. Başvurucu, somut bir delil veya bir mahkeme kararı olmadan kamu görevinden çıkarıldığını, yapılan haksızlığın dokuz ay sonra anlaşıldığını ve görevine iade edildiğini ifade etmiştir. Başvurucu; terör örgütü ile irtibatı olduğu gerekçesiyle görevden çıkarılması ve bir daha çalışamayacak şekilde işini kaybetmesi nedeniyle toplumdan dışlandığını, bu durumun aile ve iş yaşamına maddi ve manevi zarar verdiğini belirtmiştir. Başvurucu, yaşadığı bu sürecin giderimi için açılacak bir tazminat davasının ise 697 sayılı KHK'nın 2. maddesinde yer alan "Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz." düzenlemesi ile engellendiğini iddia etmiştir. Başvurucu, 697 sayılı KHK'daki söz konusu düzenleme nedeniyle açacağı bir tazminat davasının incelenmeksizin reddedileceğini, bu düzenleme karşısında hak ihlalini ortadan kaldıracak etkili bir yolun bulunmadığını belirtmiştir. Başvurucu, 697 sayılı KHK'nın Resmî Gazete'de yayımlanmasını öğrendiği tarihten itibaren otuz gün içerisinde bireysel başvuruda bulunduğunu açıklamıştır. Başvurucu sonuç olarak bu gerekçelerle adil yargılanma, mülkiyet ve özel hayata saygı hakları ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
19. Bakanlık görüşünde, 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsü ile bu kapsamda ilan edilen olağanüstü hâle ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Bakanlık, bireysel başvuru yolunun doğrudan yasama işlemine karşı Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru imkânı tanınmadığını belirtmiştir. Bakanlık, iddia edilen manevi zararın 697 sayılı KHK'nın ilgili düzenlemesi kapsamında mı yoksa genel hükümler kapsamında mı değerlendirileceğinin belirlenebilmesi için başvurucunun öncelikle idareye başvurması gerektiğini açıklamıştır. Bakanlık, başvurucunun tazminat talebiyle ilgili idareye herhangi bir başvuruda bulunmadığı gibi idare mahkemelerinde bu konuda bir dava açmadığını belirtmiştir. Bakanlık, açılacak bir davada kanunlaşan ilgili KHK hükmüne karşı itiraz yoluyla Anayasa'ya aykırılık iddiasında da bulunulabileceğini açıklamıştır. Bakanlık, başvurucu hakkındaki tedbirin olağanüstü hâl döneminde alındığını, dolayısıyla Anayasanın 15. maddesinin dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir.
20. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında, 697 sayılı KHK'daki düzenleme sonucunda iç hukuk yollarına erişiminin engellendiğini belirtmiştir. Başvurucu, kamu görevinden çıkarılmasından göreve iade edildiği tarihine kadar geçen sürede manevi zarara uğradığı iddiasını yinelemiştir.
B. Değerlendirme
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucu, adil yargılanma hakkının yanında mülkiyet ve özel hayata saygı hakları ile birlikte eşitlik ilkesinin de ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bununla birlikte idarenin işlemi sonucunda manevi zarara uğradığı ve 697 sayılı KHK'daki düzeleme nedeniyle de tazminat hakkının engellendiği yönündeki şikâyetlerin esas itibarıyla mahkemeye erişim hakkını ilgilendirdiği anlaşıldığından, başvurucunun bütün şikâyetleri mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenecektir.
22. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir.
23. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun, bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
24. Başvuru yollarının tüketilmesi gereğinden söz edilebilmesi için öncelikle hukuk sisteminde hakkının ihlal edildiğini iddia eden kişinin başvurabileceği idari veya yargısal bir hukuki yolun öngörülmüş olması gerekmektedir. Ayrıca bu hukuki yolun iddia edilen ihlalin sonuçlarını giderici, etkili ve başvurucu açısından makul bir çabayla ulaşılabilir nitelikte olması ve sadece kâğıt üzerinde kalmayıp fiilen de işlerliğe sahip bulunması gerekmektedir. Olmayan bir hukuki yolun tüketilmesi başvurucudan beklenemeyeceği gibi hukuken veya fiilen etkili bulunmayan, ihlalin sonuçlarını düzeltici bir vasıf taşımayan veya aşırı ve olağan olmayan birtakım şeklî koşulların öngörülmesi nedeniyle fiilen erişilebilir ve kullanılabilir olmaktan uzaklaşan başvuru yollarının tüketilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır (Fatma Yıldırım, B. No: 2014/6577, 16/2/2017, § 39).
25. Başvurucunun başvuru yollarının tüketilmesi noktasında kendisinden beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediğinin başvurunun özellikleri dikkate alınarak incelenmesi gerekir (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, §§ 27, 28). Ancak somut olayın koşulları itibarıyla başvuru yollarının tüketilmesinin yarar sağlamayacağının veya etkili olmadığının anlaşılması hâlinde anılan yollar tüketilmeden yapılan bir başvuru incelenebilir (Şehap Korkmaz, B. No: 2013/8975, 23/7/2014, § 33).
26. Somut olayda başvurucu; millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarıldıktan yaklaşık dokuz ay sonra 697 sayılı KHK ile görevine iade edilmiştir. Başvurucu, 697 sayılı KHK'nın Resmî Gazete'de yayımlanmasının ardından idareye başvurmaksızın veya derece mahkemeleri önünde herhangi bir dava açmaksızın doğrudan bireysel başvuruda bulunmuştur.
27. Başvurucu; 697 sayılı KHK'nın 2. maddesinde yer alan "Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz." düzenlemesi ile kamu görevinden çıkarılmasından görevine iade edildiği tarihe kadarki süreçte yaşadıkları nedeniyle uğradığı manevi zarar yönünden tazminat hakkının engellenmiş olmasından şikâyetçidir. Söz konusu düzenleme nedeniyle idare mahkemelerinin tazminat davasını incelemeyeceğini belirten başvurucu, etkili bir merci bulunmadığından doğrudan bireysel başvuruda bulunduğunu açıklamıştır.
28. İkincillik ilkesi gereğince temel hak ve özgürlüklerin kamu makamlarınca ihlal edildiği iddiasının öncelikle yetkili idari ve yargısal merciler önünde ileri sürülmesi gerekmektedir. Somut olayda başvurucu, kamu görevinden çıkarılması sonucu maddi ve manevi zarara uğradığını ve bu kapsamdaki tazminat hakkının ise 697 sayılı KHK'nın 2. maddesindeki düzenleme ile engellendiğini ileri sürmektedir. Başvurucu, uğramış olduğu zararın tazmini için idari bir makama başvurmamış ve yargısal merciler önünde de bir dava açmadan bireysel başvuruda bulunmuştur.
29. Şikâyetin konusunu oluşturan 697 sayılı KHK'nın 2. maddesi yer alan hükmün başvurucunun uğradığını iddia ettiği zararı kapsam dışı bıraktığı gerekçesiyle açılacak muhtemel bir davayı engellediğinin tespiti Anayasa Mahkemesince yapılamaz. Zira bu yöndeki bir değerlendirme söz konusu hükmün ilk elden ve bizzat Anayasa Mahkemesi tarafından yorumlanması anlamına gelecektir. Böyle bir durumun ikincillik ilkesi ile bağdaşmayacağı izahtan varestedir.
30. Tazminat davası açmasına engel olduğu iddia edilen 697 sayılı KHK, 7098 sayılı Kanun'un 8/3/2018 tarihinde yürürlüğe girmesiyle kanunlaşmıştır. Başvuruya konu olayda idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrundan zarar gören kişilerin bir yıl içinde tam yargı davası açabileceği gözetildiğinde başvurucunun da görevine döndükten sonraki süreç içinde tam yargı davası açmasının önünde hukuki bir engel bulunmamaktadır. Üstelik başvurucunun açacağı bir davada, Anayasal haklarının ihlaline neden olduğunu iddia ettiği KHK'nın kanunlaşmış halindeki düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle ilgili mahkemesince itiraz yoluna başvurulması imkânı mevcuttur (Hulusi Yılmaz [GK], B. No: 2017/17428, 1/12/2022, § 52). Öte yandan çeşitli sebeplerle itiraz yoluna gidilmesinin mümkün olmadığı veya Anayasa'da yer almayan ancak milletlerarası antlaşmalarda düzenlenen hükümlerin uygulanmasının söz konusu olduğu ya da benzeri sebeplerle kimi durumlarda Anayasa'nın 90. maddesinin son fıkrasındaki hükmün uygulama alanı bulabileceği de hatırlatılmalıdır (Hulusi Yılmaz, §§ 53, 54).
31. Başvurucunun iddialarının idari makamlar ve derece mahkemeleri önünde ileri sürülmeden doğrudan bireysel başvuruya konu edilmesi, ihlal iddiasının öncelikle idari ve yargısal mercilerce incelenmesi gereğini ortadan kaldırmış olacaktır. Dolayısıyla idari ve yargısal yollara başvurulmaksızın yapılan bireysel başvuruların incelenmesi, bireysel başvuru yolunun ikincilliği ilkesi gereği mümkün değildir. Sonuç olarak ihlale neden olduğu ileri sürülen söz konusu iddiaya ilişkin olarak başvuru yolları usulünce tüketilmemiştir.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 9/1/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.