TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HAKAN AKÇA VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/4133)
|
|
Karar Tarihi: 19/11/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Eren Can BENAKAY
|
Başvurucular
|
:
|
1. Hakan AKÇA
|
|
|
2. Handan GÜNDOĞDU
|
|
|
3. İpek BABA
|
|
|
4. Kadir ÇELİK
|
|
|
5. Kenan YAZICI
|
|
|
6. Kevser ERDEM GÜLTEKİN
|
|
|
7. Metin ÇALIŞIR
|
|
|
8. Mustafa BABA
|
|
|
9. Nüsret SEKMAN
|
|
|
10. Ömer DAŞKAYA
|
|
|
11. Özkan SEVİM
|
|
|
12. Rıdvan YILDIZ
|
|
|
13. Şeyhmus ALTUNDAĞ
|
|
|
14. Zafer GEDİK
|
|
|
15. Zeynep ALTUNDAĞ
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Abuzer ARSLAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ilave tediye alacağının tahsili amacıyla
açılan davanın Yargıtay daireleri arasında süregelen görüş ayrılığı dolayısıyla
reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular muhtelif tarihlerde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konularının aynı olması nedeniyle ekli tablonun B
sütununda numaraları belirtilen başvuru dosyalarının aynı tablonun (1) numaralı
satırında yer alan 2018/4133 numaralı bireysel başvuru dosyası ile
birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucular farklı şehirlerde yer alan sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakıflarında (vakıf) hizmet akdine dayalı olarak
çalışmaktadır.
10. Başvurucular, kamu personeli olduklarını ileri
sürerek 4/7/1956 tarihli ve 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde
Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması Hakkında Kanun uyarınca her bir yıllık
çalışma süresi içinde ödenmesi gereken iki aylık tutarındaki ilave tediye
alacağının ödenmesi amacıyla vakıflar aleyhine ayrı ayrı dava açmışlardır.
11. Ekli tablonun D sütununda numaraları belirtilen
mahkemelerce yapılan yargılama sonunda başvurucuların davalarının kabulüne
karar verilmiştir. Gerekçeli kararlarda; davacıların davalı vakıflara bağlı
olarak muhtelif tarihlerden itibaren çalışmaya başladıkları, davalı vakıfların
kamu kurumu niteliğinde olduğu, 6772 sayılı Kanun kapsamında bulunan kurumlarda
çalışanlara her yıl için ilave tediye ödeme yapılacağı açıklanmıştır.
12. Davalılar, istinaf yoluna başvurmuştur. Ekli tablonun
D sütununda gösterilen bölge adliye mahkemelerince (BAM) Yargıtay İçtihadı
Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun (Yargıtay İBK) 9/6/2017 tarihli kararı ile
Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin (Daire) emsal kararlarına göre vakfın 6772 sayılı
Kanun gereğince kamu kurumu niteliğinde olmadığı belirtilerek ilk derece
mahkemesi kararları ortadan kaldırılmış ve davalar reddedilmiştir. Başvurucular
temyiz yoluna başvurmuşlardır. Dairenin ekli tablonun D sütununda gösterilen
kararları ile temyiz başvuruları reddedilmiş ve yukarıda belirtilen BAM
kararları onanmıştır.
13. Başvurucular muhtelif tarihlerde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ
HUKUK
14. İlgili hukuk için bkz. Yasemin Bodur, B. No:
2017/29896, 25/12/2018 §§ 14-32.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 19/11/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
16. Başvurucular Yargıtayın 7. ve 9. Hukuk Dairelerinin
kendileri ile aynı statüde bulunan kişileri kamu işçisi olarak kabul edip ilave
tediye alacağına hak kazandıkları yönündeki kararlarına rağmen Yargıtay 22.
Hukuk Dairesinin bu kişileri kamu işçisi olarak kabul etmemesi nedeniyle ilave
tediye alacağı isteklerinin reddine karar verdiğini belirtmişlerdir.
Başvurucular, aynı statüdeki işçiler için açılan davalarda ilave tediye
alacaklarının ödenmesi yönünde karar verilirken daha sonra vakfın kamu kurumu
olmadığı gerekçesiyle taleplerinin reddine karar verildiğini belirterek eşitlik
ilkesinin, çalışma haklarının, ücrette adaletin sağlanması ilkesinin ihlal
ettiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
Başvurucuların iddialarının özünün adil yargılanma hakkının güvencelerinden
biri olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkına ilişkin olduğu ve bu kapsamda
bir inceleme yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.
18. Başvuru konusu ile ilgili ilkeler daha önce Yasemin
Bodur (anılan kararda bkz. §§ 35-45) kararında ortaya konulmuştur. Anılan
kararda Anayasa Mahkemesinin kanunilik ilkesi bağlamındaki görevinin, hukuk
kurallarının birden fazla yorumunun varlığının hukuki belirlilik ve
öngörülebilirliği etkileyip etkilemediğini tespit etmek olduğu belirtilmiştir.
Bu noktada derece mahkemelerinin hukuk kurallarını yorumlamasından kaynaklanan
içtihat farkının süregelen bir hâl aldığı durumlarda uygulamadaki
tutarsızlıkları ortadan kaldıracak nitelikteki tedbirlerin önemine işaret
edilmiştir. Hukukun üstünlüğü ilkesi gereği devletin, aynı yargı koluna dâhil
mahkemeler arasındaki derin ve süregelen içtihat farklılıklarını ortadan
kaldırabilecek nitelikte bir mekanizmayı kurmak ve bu mekanizmanın etkin bir
şekilde işleyişini sağlayacak düzenlemeler yapmakla yükümlü olduğu ifade
edilmiştir.
19. Aynı kararda Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin ve sonradan
bu görev verilen (kapatılan) Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin, anılan vakıf
çalışanlarının kamu işçisi olduğuna ve şartları uygunsa ilave tediye
alacağından yararlanacaklarına dair kararlar verdiği belirtilmiştir. Buna
karşılık olarak Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin anılan vakıfların özel hukuk
tüzel kişisi statüsüne sahip olduğunu ve dolayısıyla kamu personeli sıfatı
bulunmayan çalışanlarının ilave tediyeden yararlanmayacağını istikrarlı olarak
hüküm altına aldığı ifade edilmiştir. Yargıtay daireleri arasındaki derin ve
süregelen içtihat farkının faaliyete giren istinaf mahkemesi niteliğindeki
bölge adliye mahkemesi daireleri arasında da sürdürüldüğü saptanmıştır (Yasemin
Bodur, §§ 48, 50).
20. Anılan kararda sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı
çalışanlarının ilave tediye alacağına hak kazanıp kazanmayacağı hususunda
süregelen içtihat farklılığının derinleşmiş ve sürekli bir nitelik kazanmış
olduğu, bu durumun davaların somut özelliğinden kaynaklanmadığı ve bu durumun
ortadan kaldırılmasını sağlayacak içtihadı birleştirme kararı gibi elverişli
bir mekanizma işletilmemesi nedenleriyle varılan sonucun başvurucu için
öngörülemez olduğu ve yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna
ulaşılmıştır (Yasemin Bodur, § 52).
21. Diğer taraftan, başvurucunun hizmet akdi ile
çalıştığı Vakfın niteliğini de ele alan Yargıtay İBK'ya rağmen Yargıtay
daireleri, söz konusu kararın vakıfların niteliğini belirlemekle birlikte
çalışanların statüsüne ilişkin bir tespit içermediği görüşünden hareketle
önceki görüşleri doğrultusunda kararlar vermeye devam etmiştir (Yasemin
Bodur, §§ 20, 23).
22. Somut başvurunun da aynı hususa ilişkin olması ve
Yasemin Bodur kararından ayrılmayı gerektiren bir durumun bulunmaması
nedeniyle başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden
yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında
açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya
üzerinden karar verir.”
24. Başvurucular; ihlalin tespiti ile yargılamanın
yenilenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Başvurucuların tazminat
talebi bulunmamaktadır.
25. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
26. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
27. Bununla birlikte 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(1) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilirken idari eylem ve işlem niteliğinde karar
verilemez. Anayasa Mahkemesi ihlalin ve sonuçlarının nasıl giderileceğine
hükmederken idarenin, yargısal makamların veya yasama organının yerine geçerek
işlem tesis edemez. Anayasa Mahkemesi, ihlalin ve sonuçlarının nasıl
giderileceğine hükmederek gerekli işlemlerin tesis edilmesi için kararı ilgili
mercilere gönderir (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, §
57).
28. Anayasa Mahkemesince Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun
yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Somut olaylarda
ihlalin aynı hukuki nedene dayalı olarak benzer konumdaki kişiler tarafından
açılan davalarda aradan geçen uzun zamana rağmen Yargıtay daireleri arasındaki
görüş farkının ortadan kaldırılıp uygulama birliğinin sağlanmamasından
kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Diğer bir ifadeyle ihlal, başvurucuların aynı
anda iki farklı yorumu yürürlükte bulunan ve bu nedenle belirlilik kriterini
taşımayan bir hukuk kuralına tabi tutulmasından kaynaklanmaktadır.
29. Anayasa Mahkemesince yapılan ihlal tespitinin derece
mahkemesi kararının sonucuna yönelik olmadığının ve derece mahkemesince varılan
sonuçtan bağımsız olduğunun altı çizilmelidir. Hâl böyle olunca ihlalin
giderilmesi için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
Aksi durum, yani ihlalin giderim şekli olarak yargılamanın yenilenmesine
hükmedilmesi, bu yorumlardan birine üstünlük tanınarak taraflardan bir lehine
tercihte bulunulması anlamına gelebilecektir. Bu da var olan ihlali
gidermeyeceği gibi derece mahkemesinde görülen uyuşmazlığın diğer tarafı
aleyhine yeni ihlallerin doğmasına yol açabilecektir. Dolayısıyla somut olayda
yargılamanın yenilenmesi ihlalin sonuçlarını ortadan kaldıracak nitelikte bir
yol olarak kabul edilemeyeceğinden başvurucuların manevi tazminat talep
etmedikleri de dikkate alınarak yalnızca ihlalin tespitine karar verilmesi
gerekir.
30. Dosyadaki belgelerden tespit edilen ekli tablonun E
sütununda belirtilen harç tutarlarının başvuruculara ayrı ayrı ödenmesine, aynı
avukat tarafından temsil edilen başvuruculara 3.000 TL vekâlet ücretinin
müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C. Dosyadaki belgelerden tespit edilen ve ekli tablonun E
sütununda belirtilen harç tutarlarının başvuruculara AYRI AYRI ÖDENMESİNE, aynı
avukat tarafından temsil edilen başvuruculara 3.000 TL vekâlet ücretinin
MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 19/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.