TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
VELİ SAÇILIK VE SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİLER
SENDİKASI (SES) BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/5878)
|
|
Karar Tarihi: 19/12/2023
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
Raportör
|
:
|
Hasan HÜZMELİ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Sağlık ve Sosyal Hizmet
Emekçiler Sendikası
|
Vekili
|
:
|
Av. Linda Sevinç HOCAOĞULLARI
|
|
|
2. Veli SAÇILIK
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Linda Sevinç HOCAOĞULLARI
|
|
|
Av. Doğukan Tonguç CANKURT
|
I. BAŞVURUNUN
ÖZETİ
1. Başvuru; yapılmak istenen basın açıklamasının ve
toplantının idarenin yasaklama kararı olduğu gerekçesiyle hukuka aykırı ve
orantısız güç kullanılarak engellenmesi, buna ilişkin yürütülen soruşturmanın
etkisiz olması nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ile insan
haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir
2. Daha önce kamu görevinden çıkarılmış olan başvurucu
Veli Saçılık'ın da aralarında bulunduğu grup, olağanüstü hâl tedbirleri
kapsamında gerçekleştirilen işten çıkarmaları protesto etmek ve basın
açıklaması yapmak için 1/6/2017 tarihinde Ankara'da Yüksel Caddesi'nde
toplanmıştır.
3. Kolluk görevlilerinin düzenlediği 1/6/2017 tarihli
tutanağa göre başvuruya konu olayların gelişimi özetle şöyledir: Etkinlikten
daha önce haberi olduğu anlaşılan polis, Ankara Valiliğinin tüm etkinlikleri
yasaklayan 18/5/2017 tarihli kararı nedeniyle etkinliğe müdahale etmek için
toplanılacak alanda güvenlik tedbirleri almıştır. E.Ö.nün saat 13.35'te basın
açıklaması yapmaya başlamasıyla polis; yasaklama kararı nedeniyle eylemin yasal
olmadığını, eylemi sonlandırmaları gerektiğini, aksi hâlde kademeli ve orantılı
şekilde güç kullanılacağını yaklaşık yirmi kişiden oluşan eylemci gruba ses
yükseltici cihazla bildirmiştir. E.Ö.nün ikazlara riayet etmeyip konuşmaya
devam etmesi, başvurucu Veli Saçılık'ın da "İşimizi geri
istiyoruz/yaşasın açlık grevi direnişimiz." şeklinde slogan atması
üzerine polis süpürme işlemi uygulayarak grubu uzaklaştırmaya çalışmıştır. Bu
esnada başvurucu Veli Saçılık kendini yere atıp görevlilere sırtını dönmüş,
akabinde polise hitaben "Alçak herif, alçaksın sen, işkencecisin sen..."
şeklinde söylemde bulunmuştur. Bir müddet sonra slogan atan grup, eylemi
sonlandırmıştır. Saat 18.10'da otuz kişilik grup toplanmış; başvurucu Veli
Saçılık'ın basın açıklaması yapmak istemesi üzerine kolluk görevlileri, ses
yükseltici cihazla toplantının yasaklama kararı nedeniyle kanuna aykırı
olduğunu ifade ederek dağılmaları yönünde grubu ikaz etmiştir. Grubun
dağılmaması, başvurucunun slogan atması ve açıklama yapmaya devam etmesi
üzerine gruba kademeli olarak güç kullanılmıştır. Bu esnada başka bir
istikametten gelen bir grup, müdahaleyi engellemek amacıyla polise yaralayıcı
maddeler atmıştır. Bunun üzerine polis, paint olarak tabir edilen mühimmat atan
savunma tüfeği (TİP-2) ile biber gazı kullanmıştır. Bu esnada grubu yönlendiren
başvurucu, herhangi bir fiziki bir müdahale olmaksızın kendini yere atıp
çömelmek suretiyle kendini paint silahının hedefi hâline getirmiştir.
Başvurucu, kolluk görevlilerine " ...her tarafıma onlarca ... mermi
sıktınız. Hepiniz alçaksınız. Sıkın lan, yine sıkın..." demiş;
kalkanlara tekme ve yumruk atmıştır. Grubun polise sözlü tepki göstermesi
üzerine başvurucu "Gidin siz, alacak beni gözaltına, yüz tane mermi
sıktılar üstüme, her tarafım mosmor oldu, alacak tespit edilecek."
şeklinde söylemde bulunmuştur. Akabinde polis, paint silahını kullanmak suretiyle
yaya geçişini engelleyen grubu dağıtmıştır.
4. Ankara Valiliği, yasaklamaya dayanak olan 18/5/2017
tarihli kararın kurumun resmî internet sitesinden 24/5/2017 tarihinde kamuya
duyurulduğunu belirtmiştir (anılan yasaklama kararı hakkında ayrıntılı bilgi
için bkz. Adnan Vural ve diğerleri [GK], B. No: 2017/36237, 10/3/2022, §
19).
5. Başvurucu hakkında düzenlenen 1/6/2017 tarihli adli
muayene raporuna göre sırtta her iki skapula (kürek kemiği ya da omuz
kemiği) üzerinde birer ve skapulalar arasında iki, bel kısmında dört, sol femur
(uyluk kemiği) arka kısmında 1,5 cm çapında üç ekimoz ile bel kısmında 6x10 cm
çapında kızarıklık tespit edilmiş; raporda yaralanmaların basit tıbbi müdahale
ile giderilebilecek nitelikte olduğunun değerlendirildiği ifade edilmiştir.
6. Başvurucular Veli Saçılık ile Sağlık ve Sosyal Hizmet
Emekçileri Sendikası (SES) farklı tarihlerde, sendika üyeleri ve
yöneticilerinin yapmak istedikleri basın açıklamasını ve protesto faaliyetini
engelleyen, orantısız güç kullanarak Veli Saçılık'ın yaralanmasına neden olan
kolluk güçleri ve sorumlu amirler hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.
Başvurucular, polisin Veli Saçılık'a müdahalesine ilişkin kamera kaydını,
ulusal basına yansıyan haber ve fotoğraflar ile sağlık raporunu şikâyet dilekçelerine
eklemiştir.
7. Başvuruya konu müdahale anına ilişkin yedi farklı
görüntü kaydının incelendiği 21/3/2019 tarihli bilirkişi raporu özetle
şöyledir: Başvurucunun aralarında olduğu grup slogan atarken polis, gösterinin
yasak olduğuna dair ihtarda bulunmuş ve akabinde ihtara rağmen dağılmayan grubu
alandan uzaklaştırmaya çalışmıştır. Bu esnada polisin itmesi nedeniyle
başvurucu yere düşmüştür. Grubun tekrar İnsan Hakları Anıtı'nın önüne gelerek
slogan atması ve başvurucunun da açıklama yapması üzerine polis tekrar müdahale
etmiştir. Başvurucunun da aralarında olduğu grubun direnmesi nedeniyle polis,
kalkanlarıyla grubu uzaklaştırmaya çalışmıştır. Başvurucu Veli Saçılık polisle
tartışan bir eylemciyi sakinleştirmeye çalışırken bir grup eylemci polise taş
ve şişe atmaya başlamış, bunun üzerine polis paint tabancasıyla müdahale
etmiştir. Yaralayıcı madde atan grup ile polisler arasında kalan başvurucu sağ
bacağından vurularak yere çökmüştür. Bu esnada görüntülerden tespit edilemeyen
polisler yakın mesafeden ve hedef gözeterek başvurucunun vücudunun üst kısmına
paint tabancasıyla ateş etmiştir. Başvurucu yere düşmüş, akabinde kullandıkları
güç nedeniyle polislere bağırmış ve polis kalkanına vurmuştur. Diğer eylemciler
başvurucuyu uzaklaştırmaya çalıştığı esnada polis tekrar yakın mesafeden
başvurucunun sırt ve bacaklarına atış yapmıştır. Raporda, başvurucuyu hedef
gözeterek ateş eden polisin kask ve yaka numarası tespit edilememesine rağmen
teşhise elverişli olabilecek görüntü kayıtları olduğu belirtilmiştir.
8. Cumhuriyet savcılığı başvuruya konu olayla ilgili
verdiği 4/8/2017 tarihli kovuşturmaya yer olmadığı kararında, polisin bir suçu
sonlandırmak için kanuna dayanan yetkileri çerçevesinde müdahale ettiğini ve
zor kullanma yetkisine ilişkin sınırı aşmadığını değerlendirmiştir. Başvurucu
Veli Saçılık'ın şikâyeti üzerine yapılan başka bir soruşturmada Cumhuriyet
savcılığı, 19/1/2021 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermiştir.
Anılan kararda, polisin doğrudan paint silahı kullanmayıp ilk olarak uyarıda
bulunduğunu, kalabalığın yaralayıcı madde atması ve başvurucunun hakaret ederek
polislerin üzerine yürümesi nedeniyle polisin silah kullandığını belirtmiş;
saldırılardan korunmak amacıyla güç kullanıldığını değerlendirmiştir. Ayrıca
başvurucudaki yaralanmaların hafif olduğu, kullanılan gücün orantılı ve zor
kullanma yetkisi sınırları kapsamında olduğu sonucuna varmıştır.
9. Başvurucu Veli Saçılık anılan karara karşı verdiği
itiraz dilekçesinde, kolluk görevlilerinin soruşturma dosyasına sunduğu kamera
görüntülerinin 3. dakikasının 25. ve 27. saniyelerinde silah kullanan
polislerin kask numaralarının çok net göründüğünü belirterek buna rağmen hiçbir
işlem yapılmaması nedeniyle soruşturmanın etkisiz yürütüldüğünden yakınmıştır.
Hâkimlik, kararların dayandığı gerekçelerin usul ve yasaya uygun olduğu
gerekçesiyle itirazı reddetmiştir.
10. Başvurucular Veli Saçılık ve SES nihai hükmü
sırasıyla 23/1/2018 ve 14/9/2021 tarihinde öğrendikten sonra 22/2/2018,
11/10/2021 tarihlerinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
11. 2021/51826 numaralı başvurunun 2018/5878 numaralı
başvuru ile birleştirilmesine Komisyonca karar verilmiştir. Başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
12. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucu Veli
Saçılık'ın adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
A. Kötü Muamele
Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
13. Başvurucu Veli Saçılık barışçıl şekilde
gerçekleştirdiği protesto eyleminin hukuka aykırı ve orantısız güç kullanarak
engellenmesi, fiziki güç kullanmasını gerektirecek bir eylemi olmamasına rağmen
polisin hedef gözeterek birçok kezpaint silahıyla vücuduna ateş etmesi ve bu
eylemleri ortaya koyan belgeler olmasına rağmen soruşturmanın etkisiz
yürütülmesi nedeniyle kötü muamele yasağı ile etkili başvuru hakkının ihlal
edildiğinden yakınmıştır.
14. Bakanlık görüşünde; idarenin yasaklama kararına
rağmen bildirimsiz olarak toplantı yapıldığı, polisin ihtarda bulunduktan sonra
kademeli olarak güç kullandığı hususunun yapılacak değerlendirmede gözetilmesi
gerektiği bildirilmiştir. Kötü muamele yasağı ihlal iddiasına ilişkin olarak
ise gerçekleştirilen muamelenin asgari bir ağırlık derecesine ulaşması
gerektiği, ayrıca eylemin gerçekleştirilme saikinin ve olayın şartlarının
gözetilmesinin elzem olduğu ifade edilmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne
karşı bireysel başvuru formundaki hususları yinelemiştir.
15. Başvuru, kötü muamele yasağı kapsamında
incelenmiştir.
16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
17. Kişilerin kendi tutumu kesin olarak zorunlu
kılmadıkça güç kullanmaya yetkili kamu görevlilerince kişilere fiziksel güç
kullanılması ilke olarak Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal
etmektedir (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015,
§ 81). Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal eder biçimde fiziksel
ve ruhsal bir saldırıya uğranıldığına dair savunulabilir bir iddia varsa bu
iddia hakkında etkili bir soruşturma yürütülmelidir. Yaralama olayının güç
kullanmaya yetkili bir kamu görevlisinin kasıtlı bir eylemi sonucu meydana
geldiğinin ileri sürüldüğü hâllerde ivedilikle bir ceza soruşturması
başlatılmalı, soruşturma olaya karışmış olanlardan bağımsız kişilerce yürütülmeli
ve soruşturmada olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek
bütün deliller toplanmalıdır. Dahası soruşturma süreci gerektiği ölçüde kamu
denetimine ve mağdurun erişimine açık tutulmalı, soruşturma sonunda çabuk ve
temelden yoksun sonuçlara dayanılmamalı ve soruşturma makamınca, kullanılan
gücün ilgilinin davranışı nedeniyle mutlak surette gerekli olan bir güç
kullanımına karşılık gelip gelmediği ve orantılı olup olmadığı
değerlendirilmelidir. Ayrıca soruşturmada makul bir özen ve süratle hareket
edilmelidir (Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 101-103; S.D. B. No:
2013/3017, 16/12/2015, §§ 111-114).
18. Somut olayda başvurucu Veli Saçılık, katıldığı bir
toplantı sırasında herhangi şiddet eylemine karışmadığı ve barışçıl bir tutum
içinde olduğu hâlde polisin doğrudan ve yakın mesafeden kullandığı paint silahıyla
atış yapması nedeniyle yaralandığından şikâyet etmiştir. Başvurucu, kolluk
görevlilerinin müdahalesi nedeniyle vücudunun birçok yerinde meydana gelen
yaralanmalarını aynı gün düzenlenen adli raporuyla ortaya koymuş ve güç
kullanımını görüntü kaydıyla desteklemiştir. Adli rapora göre başvurucunun
vücudunun çeşitli bölgelerinde ekimoz tespit edilmiştir.
19. Görüntü kaydının incelendiği bilirkişi raporundan
protesto gösterisi sırasında yaralayıcı madde atılmasıyla birlikte polisin
paint silahını kullanmaya başladığı ve başvurucunun bu esnada bacağından
vurulduğu anlaşılmıştır. Başvuruya konu güç kullanımı öncesinde başvurucunun
kamu düzenini bozan bir eylemi olmadığı gibi polisle tartışan eylemcileri
sakinleştirmeye çalıştığı da gözlemlenmiştir. Ancak vurularak yere çökmesinden
sonra polisin başvurucuya doğrudan ve yakın mesafeden atış yaptığı anlaşılmıştır.
20. Somut olayda soruşturmanın hiçbir aşamasında
başvurucunun yaralanmasının kolluk gücünün eyleminden kaynaklanmadığına ilişkin
bir iddia ileri sürülmemiştir. Soruşturma mercii, polisin doğrudan paint
silahını kullanmayıp ilk olarak ihtarda bulunduğu, yaralayıcı madde atılması ve
başvurucunun hakaret ederek polislerin üzerine yürümesi nedeniyle polisin silah
kullandığı değerlendirmesi, kullanılan gücün yerinde ve orantılı olduğunun
kabulü ile soruşturmayı sonuçlandırmıştır. Ancak soruşturma mercilerince kolluğun
yaralanmaya yol açacak şekilde güç kullanmasının niçin gerekli ve orantılı
görüldüğü ilgili ve yeterli bir gerekçe ile açıklanmamıştır. Ayrıca anılan
kararda, kolluğun başvurucuya yönelik güç kullanma şekline ilişkin bilirkişi
raporunda yapılan tespitler hakkında da bir değerlendirme yapılmamıştır.
Dolayısıyla başvurucunun yaralanması hakkında yürütülen soruşturma,
başvurucunun kendisine güç kullanılmasını gerektiren bir tutumunun varlığını ve
bu nedenle güç kullanımının zorunlu hâle geldiğini ortaya koyamamıştır. Anayasa
Mahkemesinin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında yasaklanan
muamelelerle ilgili değerlendirmelerine göre başvurucunun yaralanmasına neden
olan müdahale, insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir muamele olarak kabul
edilebilir (Bahsi geçen muamelelerle ilgili ayrıntılı açıklamalar için birçok
karar arasından bkz. S.D. § 84-88). Bu durumda insan haysiyetiyle
bağdaşmayan muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
21. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının
maddi boyutunun ihlal edildiğinin gerekçesi gözetildiğinde müdahalenin mevcut
bir saldırıyı defetme amacıyla gerçekleştirildiği gerekçesi temelinde
soruşturma sürecinin sonlandırılması etkili soruşturma ilkeleriyle
bağdaşmamaktadır. Sonuç olarak başvurucunun uğradığı muamele hakkında etkili
bir ceza soruşturması yürütülmediği sonucuna ulaşılmıştır. Bu sebeple insan
haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele
yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
B. Toplantı ve
Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucu Veli
Saçılık Yönünden
23. Başvurucu, kamu görevinden ihraç edilmesi nedeniyle
gerçekleştirmek istediği barışçıl protesto eylemine polisin orantısız ve haklı
bir neden olmaksızın yaptığı müdahalenin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde idarenin kararına
aykırı olarak, izinsiz yapılan toplantıda katılımcıların ihtara rağmen
dağılmaması üzerine kişilere kademeli olarak güç kullanıldığı, dolayısıyla
müdahalenin kamu düzenini sağlamaya yönelik olduğu vurgulanmıştır. Başvurucu,
Bakanlığın görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü
iddiaları yinelemiştir.
24. Başvuru, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı
kapsamında incelenmiştir. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
25. Eldeki başvuru dosyasında, başvurucunun da aralarında
olduğu grup, olağanüstü hâl tedbirleri kapsamında gerçekleştirilen işten
çıkarmaları protesto etmek ve basın açıklaması yapmak için Ankara’daki bir
caddede toplanmıştır. Kolluk güçleri, Ankara Valiliğince verilen bir yasaklama
kararı olduğu gerekçesiyle etkinliğe izin verilmeyeceğini katılımcılara
bildirmiştir. Katılımcıların yapılan ihtarlara rağmen dağılmaması üzerine
kolluk güçleri, süpürme işlemiyle toplanmaya müdahale etmiştir. Müdahale
nedeniyle bir grup, polise yaralayıcı madde atmak suretiyle şiddete
başvurmuştur. Bunun üzerine kolluk güçleri paint silahla gruba ve başvurucuya
müdahale etmiştir (bkz. § 3). Bu kapsamda bazı katılımcıların şiddet içeren
davranışlarının toplanmanın ve basın açıklamasının engellenmesinin sebebi
olmadığı, toplanmaya asıl müdahale gerekçesinin idarenin24/5/2017 tarihinde
ilan ettiği 18/5/2017 tarihli yasaklama kararı olduğu görülmüştür.
26. Anayasa Mahkemesi Adnan Vural ve diğerleri
kararında, OHAL sürecinde Ankara Valiliğinin yasaklama kararlarına aykırı
olarak gerçekleştirilen toplantılara katılanlara verilen yaptırımları
incelemiştir. Somut müdahaleye dayanak yasaklama kararının da irdelendiği
anılan kararda Anayasa Mahkemesi; yasaklama kararıyla giderilmeye çalışılan
güvenlik kaygısının idarece açıkça ortaya konulamaması, terör tehdidine soyut
olarak yer verilmesi, kamu düzeni yönünden daha az sınırlayıcı uygulamalarla
giderilemeyecek bir tehlike olduğunun gösterilmemesi, şablon gerekçelerle
birbiri ardına alınan yasaklama kararlarının toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkını anlamsız ve imkânsız kılacak bir dereceye ulaştırması
nedeniyle verilen idari para cezalarının demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygun olmadığı sonucuna varmıştır (Adnan Vural ve diğerleri,
§§ 56-63). Ayrıca anılan kararda, müdahalelerin Anayasa’nın 15. maddesi
kapsamında ölçülü de olmadığı değerlendirilmiştir (ayrıntılı bilgi için bkz. Adnan
Vural ve diğerleri, §§ 69-72).
27. Somut olayda da toplantı ve gösteriye müdahale öncesi
başvurucunun katıldığı etkinliğin bazı faaliyetlerin aksamasına neden olduğu,
kamu düzenini bozduğu veya alınan güvenlik önlemlerini zaafa uğratması
nedeniyle kamu düzenine ilişkin gerçek bir kaygıya neden olduğu yönünde
herhangi bir değerlendirme de mevcut değildir. Dahası bilirkişi raporundan
başvurucunun polise yönelen tepkiyi yatıştırmaya yönelik irade sergilediği,
dolayısıyla barışçıl bir protesto eylemi gerçekleştirme niyeti bulunduğu da
anlaşılmıştır.
28. Diğer yandan dosyaya sunulan bilgi ve belgelere göre
kolluk görevlilerine bazı cisimlerin atılmasının polisin toplantıya müdahale
etmesi sonrası gerçekleştirilmiştir (bkz. §§ 3, 7). Toplantıya müdahale
esnasında katılımcıların gerçekleştirdiği hukuka aykırı eylemlere yönelik bazı
yaptırımlar uygulanabilir ise de bu durum, başvurucunun toplantı hakkına kolluk
görevlilerince yapılan müdahaleyi hukuka uygun hâle getirmez. Dolayısıyla Adnan
Vural kararında ulaşılan sonuçtan farklı bir sonuca ulaşmayı gerektirecek
bir neden bulunmayan başvuru konusu müdahale, olağanüstü hâlin gerektirdiği
ölçüde olmadığı ve zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamadığı gibi kötü
muamele oluşturacak biçimde güç kullanımının orantılı olmadığı sonucuna
varılmıştır.
29. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 34. maddesinde
güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
2. Tüzel Kişi
Başvurucu SES Yönünden
30. Başvurucu SES, kamu görevinden ihraç kararlarına
ilişkin sendika üyelerinin planladıkları etkinliklerin idare ve kolluk
tarafından sistematik bir biçimde engellenmesi ve bu engellemelerin yasal
yollardan yoksun olmasının örgütlenme özgürlüğünü, etkili soruşturma yapılmadan
kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesinin ise adil yargılanma hakkını ihlal
ettiğinden yakınmıştır.
31. Başvuru, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı
kapsamında incelenmiştir.
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 46. maddesine göre özel hukuk
tüzel kişilerinin sadece tüzel kişiliğe ait haklarının ihlal edildiği
gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilecekleri öngörülmüştür. Anayasa
Mahkemesinin anılan hüküm doğrultusunda yerleşik hâle gelmiş içtihadına göre
ise yalnızca üyelerinin haklarını etkileyen müdahaleler nedeniyle topluluk
tarafından bireysel başvuruda bulunulamayacağı kabul edilmiştir (Türk
Pediatrik Onkoloji Grubu Derneği, B. No: 2012/95, 25/12/2012, §§ 20-23;
Ahmet Pervane ve İnsan Hakları Derneği, B. No: 2016/3349, 2/6/2020, §§
32-37;Pak Eğitim İşçileri Sendikası, B. No: 2015/13767, 29/11/2018, §§
12-13; Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası, B. No: 2019/34119,
12/7/2023, §§ 18-26).
33. Anayasa Mahkemesi Eğitim ve Bilim Emekçileri
Sendikası ve diğerleri ([GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017) kararında; tüzel
kişinin hangi durumda mağdur statüsüne sahip olduğuna ilişkin belirlemelerde
bulunmuş ve üyelerine verilen para cezası dışında tüzel kişiye ayrıca uygulanan
idari para cezası yaptırımı yönünden başvurucu tüzel kişinin sendika hakkının
ihlal edildiğine karar vermiştir (aynı kararda bkz. §§ 37-47) Tüzel kişi
sendikanın mağdur sıfatının varlığı kendi tüzel kişiliğine uygulanan bir
yaptırımın söz konusu olması hâlinde ya da yöneticilerine veya üyelerine
yönelik müdahalenin sonuçlarının tüzel kişiliği üzerinde ve fonksiyonlarını
yerine getirmesinde doğrudan ve sistematik olarak etkide bulunduğunun ispatına
bağlıdır. Anayasa Mahkemesi böyle bir başvuruda başvurucu tarafından ihlal
iddiasının tüzel kişiliği kişisel olarak etkileme ihtimaline dair makul ve ikna
edici deliller ortaya konulmasını şart koşmaktadır. Aksi hâlde yaptırıma maruz
kalan sendika yöneticisi de olsa böyle bir başvuru soyut ve genel nitelikte bir
başvurudan öteye geçemeyecektir (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (2),
B. No: 2017/35667, 9/9/2020, § 34; Mehmet Emin Teyfur ve diğerleri, B.
No: 2015/18147, 3/11/2022, §§ 54-56). Öte yandan Anayasa Mahkemesi Türk
Pediatrik Onkoloji Grubu Derneği kararında bireysel başvuruda bulunacak
tüzel kişilik dernek ile başvuruya konu ettiği kamu gücü işlemi, eylemi ya da
ihmali nedeniyle ya kişisel olarak doğrudan etkilenmesi ya da başvurucu ile
doğrudan mağdur arasında şahsi ve özel bir bağ bulunması gerektiğini
açıklamıştır (Türk Pediatrik Onkoloji Grubu Derneği, §§ 21-23).
34. Somut olayda başvurucu SES'in başvuruya konu
etkinliği yapma amacıyla sendika kararı aldığına, müdahale konusu etkinliği
organize ettiğine ya da toplantıya yapılan müdahalenin kendi tüzel kişiliğini
ve fonksiyonlarını yerine getirmesini etkisi olduğuna dair ikna edici bir
açıklamada bulunmamıştır. Başvuru, münhasıran SES üyesi olan en az bir kişinin
de aralarında bulunduğu bir grubun kamu görevinden ihraçları protesto
eylemlerine yapılan müdahaleye ilişkindir. Bununla birlikte başvurucu SES,
tüzel kişiliğinin haklarını doğrudan etkileyen somut bir olgu ileri
sürmemiştir. Dolayısıyla tüzel kişi başvurucunun ihlale konu edilen işlem
nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkının doğrudan etkilendiği söylenemez
(farklı bağlamda benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Onur Doğanay, B.
No: 2013/1977, 9/1/2014, §§ 39-47; Erdal Kıran ve Orhan Kıran, B. No:
2015/17882, 11/9/2019, §§ 46-48; sendika/dernek özel hukuk tüzel kişilerinin
organize ettiği/etkinlik için bildirimde bulunduğu toplantı ve gösteri
yürüyüşleri yönünden tüzel kişilerin mağdur statüsünün kabul edildiği kararlar
için bkz. Kaos Gl Derneği (3) [GK], B. No: 2016/11193, 20/10/2022, §§
37-37; Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) [GK], B.
No: 2017/36889, 29/9/2022, § 35; özel hayata saygı hakkı kapsamında karar için
bkz. Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası, §§ 23-26).
35. Açıklanan gereklerle özel hukuk tüzel kişisi olan
başvurucu SES tüzel kişiliğinin mağdur sıfatı taşımadığı anlaşıldığından
başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kişi
yönünden yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
III. GİDERİM
36. Başvurucu Veli Saçılık ihlalin tespit edilmesi,
yeniden soruşturma yapılması ve 100.000 TL manevi tazminat ödenmesi talebinde
bulunmuştur.
37. Başvuruda tespit edilen kötü muamele yasağının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma
yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği
Cumhuriyet başsavcılığınca yapılması gereken iş, yeniden soruşturma işlemlerini
başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren,
ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve
diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis
Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
38. Ayrıca başvurucu Veli Saçılık'a manevi zararları
karşılığında taleple bağlı kalarak net 100.000 TL manevi tazminat ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Başvurucu SES'in toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi yönünden
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Başvurucu Veli Saçılık'ın toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Başvurucu Veli Saçılık'ın kötü muamele yasağının ihlal
edildiğine ilişkin iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. 1. Başvurucu Veli Saçılık yönünden Anayasa’nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle
bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutlarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Başvurucu Veli Saçılık'ın Anayasa’nın 34. maddesinde
güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağı ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığına (2017/96907 S., 2017/61857 K.; 2019/32212 S.,
2021/9355K.) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucu Veli Saçılık'a net 100.000 TL manevi
tazminat ÖDENMESİNE,
F. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama
giderinin başvurucu Veli Saçılık'a ÖDENMESİNE,
G. Başvurucu SES tarafından yapılan yargılama giderinin
başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
H. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine
ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 19/12/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.