TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RASİM NUMAN MYYMYUN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/5939)
|
|
Karar Tarihi: 14/10/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Selçuk KILIÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Rasim Numan MYYMYUN
|
Vekili
|
:
|
Av. Hikmet KORKMAZ AYDIN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; tam yargı davasının makul sürede
sonuçlandırılmaması, aleyhe yüksek miktarda vekâlet ücreti ile yargılama
giderlerine hükmedilmesi ve takdir edilen manevi tazminat miktarının düşük
olması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 23/2/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirilmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, İstanbul'un Zeytinburnu ilçesi Davutpaşa
Mahallesi'nde bulunan maytap atölyesinin yakınında yer alan işyerinde
çalışmaktayken söz konusu maytap atölyesinde 31/1/2008 tarihinde meydana gelen
patlama nedeniyle yaralanmıştır.
8. Olay üzerine Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda Adli Tıp Kurumu (ATK)
tarafından düzenlenen 20/2/2008 tarihli raporda başvurucu hakkında "kişide
tanımlanan sol krista iliakada parçalı kırık+sol kornea limbal inferiorda
skleraya ulaşmayan yaralanmaların kişinin hayatını tehlikeye sokan bir durum
olmadığı, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile
giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı, şahısta saptanan kırığın hayat
fonksiyonlarını orta derecede etkileyecek nitelikte olduğu" ifadelerine
yer verilmiştir.
9. Başvurucu tarafından zararının tazmini istemiyle
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Zeytinburnu Belediye Başkanlığı,
İçişleri Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı aleyhine 18/7/2008
tarihinde İstanbul 9. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) 1.000 TL maddi, 20.000 TL
manevi tazminat istemli tam yargı davası açılmıştır. Dava dilekçesinde
başvurucu; ilgili idarelerin mevzuattan kaynaklı denetim, kontrol ve teftiş
görevlerinin bulunmasına rağmen bu hususlara yönelik yükümlülükleri yerine
getirmediklerini, tarafına hiçbir kusur atfedilmemesine karşın olay sonrası
yapmak zorunda kaldığı tedavi giderleri ile oluşan iş gücü kaybı nedeniyle
maddi ve manevi zararlarının oluştuğunu belirtmiştir.
10. Mahkeme yukarıda anılan ATK raporuna da atıfta
bulunarak 31/3/2011 tarihinde maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminat
isteminin 5.000 TL'lik kısmının kabulüne karar vermiştir. Kararın gerekçesinde;
denetim ve kontrol görevini gereği gibi yerine getirmediğinden İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Zeytinburnu Belediye Başkanlığının olayda
hizmet kusurlarının bulunduğu, illiyet bağı kurulamadığından İçişleri Bakanlığı
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ise tazminattan sorumlu
bulunmadıkları belirtilmiştir. Bununla birlikte maddi zararları belgeleyici ve
ispatlayıcı herhangi bir belge sunulmadığından maddi tazminat isteminin
reddine, başvurucunun yaralanması nedeniyle duyduğu ağır elem ve ızdıraba
karşılık olarak da manevi tazminatın 5.000 TL'lik kısmının kabulüne
hükmedilmiştir.
11. Mahkeme kararı, Danıştay Sekizinci Dairesinin (Daire)
9/4/2012 tarihli ilamıyla olayda İçişleri Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının da kusurlu bulundukları ve olayda sorumluluğu bulunan
idarelerin kusurları dikkate alınarak zarardan müteselsilen sorumlu tutulmak
suretiyle hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
12. Bozma kararına uyan Mahkeme 27/5/2013 tarihli
kararıyla, meydana gelen zararın olayda hizmet kusuru bulunan davalı idarelerin
tümü tarafından karşılanmasına, maddi tazminat talebinin reddine ve manevi
tazminat talebinin 5.000 TL'lik kısmının kabulüne karar verilmiştir.
13. Mahkeme kararı, Dairenin 29/5/2014 tarihli ilamıyla
tekrar bozulmuştur. Bozma gerekçesinde, davada üçüncü kişi konumunda bulunan ve
patlamanın meydana geldiği işyerinin sahibi olan şahıs ile iskân izni
bulunmayan söz konusu binaya elektrik hizmeti vermesi nedeniyle Boğaziçi
Elektrik Dağıtım A.Ş.nin de kusurlarının bulunduğu belirtilmiş ve bütün
sorumluların kusur oranlarının tespit edilebilmesi için yeni bir bilirkişi
değerlendirmesi yapılması gerektiği ifade edilmiştir.
14. Bozma kararına uyan Mahkemece 5/11/2015 tarihli karar
ile maddi tazminat talebinin reddine ve manevi tazminat talebinin 5.000 TL'lik
kısmının kabulüne karar verilmiş, 5.000 TL zararın idarelere başvuru tarihi
olan 31/3/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı
idareler tarafından müştereken ve müteselsilen davacıya ödenmesine
hükmedilmiştir. Ayrıca toplam 2.780,10 TL yargılama giderinin haklılık oranına
göre 1.985 TL'sinin davacı üzerinde bırakılmasına, kalan 795,10 TL'lik kısmının
davalı idarelerden alınarak davacıya verilmesine, manevi tazminat için karar
tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (AAÜT)
mucibince takdir edilen 750 TL vekâlet ücretinin davalı idareler tarafından
davacıya ödenmesine, manevi tazminat için takdir edilen 750 TL vekâlet ücreti
ile maddi tazminat için hükmedilen 750 TL olmak üzere toplam 1.500 TL vekâlet
ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine karar verilmiştir.
15. Temyiz edilen karar Dairenin 29/3/2017 tarihli
kararıyla onanmış, karar düzeltme istemi de Dairenin 25/12/2017 tarihli
kararıyla reddedilmiştir.
16. Nihai karar başvurucuya 26/1/2018 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
17. Başvurucu 23/2/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
18. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 31. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Kanunda hüküm bulunmayan
hususlarda; ... yargılama giderleri, ... hallerinde ... Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır."
19. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun "Yargılama giderlerinin kapsamı" kenar başlıklı
323. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Yargılama giderleri şunlardır:
a) Başvurma, karar ve ilam harçları.
b) Dava nedeniyle yapılan tebliğ ve
posta giderleri.
...
ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun
gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti.
...”
20. 6100 sayılı Kanun’un "Yargılama giderlerinden
sorumluluk" kenar başlıklı 326. maddesi şöyledir:
“(1) Kanunda yazılı hâller dışında,
yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar
verilir.
(2) Davada iki taraftan her biri kısmen
haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre
paylaştırır.
(3) Aleyhine hüküm verilenler birden
fazla ise mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği
gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir.”
21. 26/9/2011 tarihli ve 659 sayılı Genel Bütçe
Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin
Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK) “Davalardaki
temsilin niteliği ve vekalet ücretine hükmedilmesi ve dağıtımı” kenar
başlıklı 14. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Tahkim usulüne tabi olanlar dahil
adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk
birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından
yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi
halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili
mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet
ücreti takdir edilir.”
22. 31/12/2014 tarihli ve 29222 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan 2015 yılı AAÜT'nin 10. maddesi şöyledir:
"(1) Manevi tazminat davalarında
avukatlık ücreti, hüküm altına alınan miktar üzerinden Tarifenin üçüncü kısmına
göre belirlenir.
(2) Davanın kısmen reddi durumunda,
karşı taraf vekili yararına Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret,
davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez.
(3) Bu davaların tamamının reddi
durumunda avukatlık ücreti, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre
hükmolunur.
(4) Manevi tazminat davasının, maddi
tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte
açılması durumunda; manevi tazminat açısından vekalet ücreti ayrı bir kalem
olarak hükmedilir."
23. 2015 yılı AAÜT'nin 13. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Tarifenin ikinci kısmının ikinci
bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile
değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için
Tarifenin İkinci Kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla
(yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son
cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,)
Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.”
24. 2015 yılı AAÜT'nin ikinci kısmının ikinci bölümünün
ilgili kısmı şöyledir:
“İdare ve Vergi Mahkemelerinde takip
edilen davalar için
a) Duruşmasız ise 750,00
TL
b) Duruşmalı ise 1.250,00
TL"
25. 2015 yılı AAÜT'nin üçüncü kısmının ilgili bölümü
şöyledir:
“Yargı Yerleri ile İcra ve İflas
Dairelerinde Yapılan ve Konusu Para Olan veya Para ile Değerlendirilebilen
Hukuki Yardımlara Ödenecek Ücret
1.
İlk 30.000,00 TL için %
12”
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
26. Mahkemenin 14/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mahkemeye
Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
27. Başvurucu; tam yargı davasını açtıkları tarihte idari
yargıda ıslah müessesesi olmadığından tazminat miktarını yüksek talep ettiğini,
davanın kısmen reddedilmesi neticesinde aleyhine yüksek miktarda yargılama
giderine ve vekâlet ücretine hükmedildiğini, toplam 3.725 TL yargılama gideri
ve vekâlet ücreti ödemek zorunda bırakıldığını belirterek adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
28. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak
alınacak 36. maddesi şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi
içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.”
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun söz konusu iddialarının mahkemeye erişim hakkı kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
30. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen
veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme
kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını
ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
31. Taraflardan birinin yargılamadaki başarı oranına göre
kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme
masraflarının ödenmesine hükmedilmesine yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim
hakkına müdahale oluşturmakta ise de abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun
talepleri disipline etmeye yönelik orantılı müdahaleler meşru görülebilir (Özkan
Şen, § 61).
32. Başvurucu, aleyhine yüksek miktarda yargılama
giderine ve vekâlet ücretine hükmedildiği iddiasında bulunmakta; mahkeme
kararından yargılama giderlerinin harçlardan ve posta giderlerinden oluştuğu
anlaşılmaktadır.
33. Harç; devletin yüklenmiş olduğu görevleri yerine
getirebilmek için anayasal sınırlar içinde egemenlik yetkisine dayanarak
değerlendirdiği, çeşitli kaynaklardan elde etmiş olduğu vergi ve resim gibi bir
çeşit kamu geliridir. Ayrıca harç, bireylerin özel menfaatlerine ilişkin olarak
kamu hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında bu hizmetlerin maliyetlerine
katılmaları amacıyla zor unsuruna dayanılarak alınan mali yükümlülüktür (AYM,
E.2009/27, K.2010/9, 14/1/2010).
34. Dava sonucundaki başarıya dayalı olarak aleyhe
yargılama giderlerine hükmedilmesi ya da taraflara avukatlık ücreti ödeme
yükümlülüğü öngörülmesi mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlama
oluşturur. Böyle bir sınırlamanın meşru görülebilmesi için kamu yararı ile
birey hakkı arasında makul bir dengenin gözetilmiş olması gerekir.
35. Başvuru konusu olayda dava açıldıktan sonra yürürlüğe
giren 659 sayılı KHK ile idarenin taraf olduğu davaların idarenin bünyesinde
görev yapan kadrolu hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından takibi öngörülmüş
olup davanın reddi hâlinde idare lehine avukatlık ücretine hükmedilmesi
düzenleme altına alınmıştır. Gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının
azaltılması ve böylece mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmeksizin
uyuşmazlıkları makul sürede bitirebilmesi amacıyla başvuruculara belli
yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu
otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı
imkânsız hâle getirmedikçe ya da aşırı derece zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiği söylenemez (Serkan Acar, B. No: 2013/1613,
2/10/2013, §§ 38, 39). Dolayısıyla davayı kaybetmesi hâlinde başvurucuya
yüklenecek olan yargılama giderleri ve avukatlık ücreti bu çerçevede
değerlendirilmelidir.
36. Buna karşılık bir hukuki uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyan başvurucuların reddedilen dava konusu miktar üzerinden hesaplanan
avukatlık ücretini veya yargılama giderlerini karşı tarafa ödemeye mahkûm
edilmeleri ihtimali veya olgusu, belirli dava koşulları çerçevesinde mahkemeye
başvurmalarını engelleme ya da mahkemeye başvurmalarını anlamsız kılma riski
taşımaktadır. Bu kapsamda davanın özel koşulları çerçevesinde masrafların
makullüğü ve orantılılığı, mahkemeye erişim hakkının asgari sınırını teşkil
etmektedir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Özkan Şen, § 54).
37. Başvurucu; İdare Mahkemesinde açtığı tam yargı
davasında olay nedeniyle 1.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminat ödenmesini
talep etmiştir (bkz. § 9).
38. Tazminat alacağının miktarı, ancak bilirkişi
incelemesi ve benzeri araştırmalardan sonra mahkemenin takdir yetkisi
çerçevesinde belirlenebilen bir olgudur. Tazminat müessesesinin bu özelliği
gereği, hak kazanılan tazminat miktarının dava açılmadan önce tam olarak
bilinmesi veya öngörülmesi mümkün değildir (Özkan Şen, § 56; İbrahim
Can Kişi, B. No: 2012/1052, 23/7/2014, § 38).
39. Başvuruya dayanak teşkil eden uyuşmazlıkta Mahkeme
tarafından maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin 5.000 TL'lik
kısmının kabulüne, kalan manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş;
5.000 TL manevi tazminatın idarelere başvuru tarihi olan 31/3/2008 tarihinden
itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmiştir.
40. İdare Mahkemesi ayrıca başvurucunun reddedilen
fazlaya ilişkin tazminat talepleri üzerinden davalı idareler lehine toplam
1.500 TL -750 TL maddi, 750 TL manevi tazminata yönelik- vekâlet ücreti
ödemesine, diğer yandan başvurucu vekili lehine ise 750 TL vekâlet ücreti
ödemesine karar vermiştir.
41. Vekâlet ücreti ve yargılama gideri ödenmesini öngören
düzenlemenin tek başına mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği söylenemez. Bu
düzenleme sonucu gerçekleşen müdahalenin ölçülü olup olmadığının da incelenmesi
gerekir.
42. Somut olayda başvurucu tarafından 1.000 TL maddi
tazminat isteminde bulunulmuş ve bu talep Mahkemece reddedilerek reddedilen bu
kısma yönelik olarak başvurucu aleyhine 750 TL vekâlet ücretine hükmedilmiştir.
Bununla birlikte mahkemenin takdir yetkisi çerçevesinde belirlenebilen bir olgu
olan manevi tazminat isteminin ise 5.000 TL'lik kısmının kabulüne, 15.000
TL'lik kısmının reddine karar verilmiş; AAÜT'nin 10. maddesi uyarınca davacı
vekili lehine belirlenen vekâlet ücretini geçmeyecek şekilde davalı idareler
lehine de davacı vekili lehine de 750 TL vekâlet ücreti ödenmesine karar
verilmiştir.
43. Hukuk yargılamalarında uygulanan ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararlarında da geçen "kaybeden öder"
ilkesi, tarafların yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen
değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme masraflarının hükmedilmesine
ilişkin düzenlemeleri ifade eder (Hüseyin Sezen, B. No: 2013/1793,
18/9/2014, § 50).
44. Başvuruya konu olayda maddi tazminat talebinin çok
düşük seviyede istenildiği ve vekâlet ücretinin bu miktara göre maktu
ücret olarak belirlendiği, reddedilen manevi tazminat istemi nedeniyle davalı
idareler lehine belirlenen vekâlet ücretinin başvurucu vekili lehine belirlenen
vekâlet ücreti ile aynı olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan harç ve posta
giderlerinden oluşan 2.780 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre
belirlenen 1.985 TL'lik kısmının başvurucu üzerinde bırakıldığı görülmekle
birlikte söz konusu miktarın başvurucu üzerinde aşırı bir külfet yüklemediği
gözetildiğinde başvurucu aleyhine hükmedilen vekâlet ücreti miktarının ve
yargılama giderlerinin ölçülü olmadığından bahsedilemeyecektir.
45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
46. Başvurucu, yargılamanın makul sürede tamamlanmadığını
ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
47. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığına
başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı
sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden
inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır.
48. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru
yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması
nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına
makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı vetazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama imkânına
sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel,
§§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta
ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli
giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu
tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil
niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş
olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§
35, 36).
49. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
50. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal
İddiaları
1. Başvurucunun
İddiaları
51. Başvurucu; lehine hükmedilen manevi tazminat
miktarının düşük olduğunu, kararda bariz takdir hatası ve keyfîliğin
bulunduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmektedir.
2. Değerlendirme
52. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Somut olaydaki
müdahale başvurucunun maddi ve manevi varlığına yönelik olmasına karşın,
başvurucunun şikayetleri Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında yer aldığından ve
başvurucu tarafından Anayasa’nın 17. maddesi yönünden herhangi bir şikayette
bulunulmadığından Anayasa’nın 17. maddesi yönünden inceleme yapılmamıştır. Şikâyetin
özü mahkeme tarafından hukuka aykırı karar verildiği iddiasına yönelik
olduğundan şikâyetin yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı iddiası
kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
53. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında,
kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel
başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu
olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil
eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum, uygulama ve
sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
54. İdarenin hizmet kusurundan doğan zararları giderim
yükümü, manevi zararları da kapsamaktadır. Ancak ihlalin manevi zarar doğurup
doğurmadığının tespiti ve doğurmuşsa manevi zararın miktarının tayini kural
olarak derece mahkemelerinin takdirindedir. Somut olayda Mahkemece manevi
zararın varlığı kabul edilmiş ve davalı idareler aleyhine 5.000 TL manevi
tazminata hükmetmiştir. Mahkeme kararında bariz bir takdir hatası veya açık bir
keyfîlik tespit edilmediğinden Anayasa Mahkemesinin manevi tazminat miktarının
belirlenmesi konusunda Mahkemenin takdir yetkisine müdahalesi söz konusu
olamaz.
55. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar,
mahkemelerce delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına
ilişkin olup mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
oluşturan bir hususun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının
kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
56. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 14/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.