TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NASRULLAH KURAN BAŞVURUSU (5)
|
(Başvuru Numarası: 2018/6319)
|
|
Karar Tarihi: 23/2/2022
|
R.G. Tarih ve Sayı: 5/4/2022-31800
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Ömer MENCİK
|
Başvurucu
|
:
|
Nasrullah KURAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Rezan SARICA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda açlık grevi yapan
başvurucuya disiplin cezası verilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 27/2/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, başvuruya konu olayların meydana geldiği
tarihte terör suçlarından hükümlü olarak Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda
(Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
9. Başvurucu 20/10/2017 tarihinde Ceza İnfaz Kurumuna
hitaben bir dilekçe yazmıştır. Başvurucu; önder olarak nitelendirdiği Abdullah
Öcalan'ın (A.Ö.) bulunduğu ceza infaz kurumunda tecrit edildiğini, A.Ö.nün
üzerindeki tecritin kaldırılması, sağlık ve güvenlik koşullarının sağlanması
amacıyla 21/10/2017-23/10/2017 tarihleri arasında açlık grevi yapacağını
belirtmiştir. Disiplin cezası kararından anlaşıldığına göre başvurucu ile birlikte
terör suçlarından tutuklu ya da hükümlü olan sekiz kişi daha benzer
gerekçelerle ve aynı tarihlerde açlık grevi yapacaklarını Ceza İnfaz Kurumuna
bildirmiştir. Başvurucu ve diğer mahpusların açlık grevine başlaması üzerine
haklarında disiplin soruşturması başlatılmıştır.
10. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı
(Disiplin Kurulu) 27/10/2017 tarihinde başvurucu ve diğer mahpusların 2 ay
süreyle haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma disiplin
cezasıyla cezalandırılmalarına karar vermiştir. Disiplin Kurulu, açlık grevi
nedeniyle başvurucu ve diğer yedi mahpusun eyleminin 13/12/2004 tarihli ve 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'daki disiplin
cezası olarak karşılığının 1 ile 3 ay arası bazı etkinliklerden yoksun bırakma
cezasını gerektirdiğini hatırlatmıştır. Bununla birlikte Disiplin Kurulu,
başvurucu ve diğer mahpusların daha önce yaptıkları bir eylemden dolayı verilen
başka bir disiplin cezası kesinleştikten sonra söz konusu cezanın kaldırılması
için gerekli süre içinde yeniden disiplin cezasını gerektiren bir suç
işlediklerini tespit etmiş ve haklarında bir üst cezanın uygulanması
gerektiğine karar vermiştir. Disiplin Kurulu, mahpusların eylemine karşılık
olan bir üst cezanın ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma olduğunu
belirtmiş ancak Ceza İnfaz Kurumunda ücret karşılığı çalışan mahpusun
bulunmaması nedeniyle başvurucu ve diğer mahpuslara iki üst disiplin cezası
olan 2 ay süreyle haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma cezasının
verilmesine karar vermiştir.
11. Disiplin Kurulu; eylemin esasına yönelik olarak ise
başvurucu ve diğer mahpusların açlık grevine başladığının tespit edildiğini,
söz konusu eylemin disiplin cezasını gerektirdiğini belirtmiştir. Başvurucu söz
konusu karara karşı Silivri 1. İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) şikâyette
bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği, disiplin soruşturması için öngörülen sürelere
uyularak disiplin soruşturmasının bitirildiğini, eylemin sübutuna ve cezanın
uygulanış şekline ilişkin kabulde bir isabetsizlik bulunmadığını belirterek
başvurucunun şikâyetini reddetmiştir.
12. Başvurucu, İnfaz Hâkimliği kararına itiraz etmiştir.
Silivri Ağır Ceza Mahkemesi, İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun
olduğundan bahisle itirazı reddetmiştir. Ret kararı başvurucuya 6/2/2018
tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 27/2/2018 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
14. 5275 sayılı Kanun'un 37. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının olay tarihindeki hâli şöyledir:
"Hükümlü hakkında kurumda, düzenli
bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun,
tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı
davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlâl ettiğinde, eyleminin niteliği ile ağırlık
derecesine göre Kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanır."
15. 5275 sayılı Kanun'un 38. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
"(1) Çocuklar haricindeki
hükümlüler hakkında uygulanabilecek disiplin cezaları ağırlık derecesine göre
şunlardır:
a) Kınama.
b) Bazı etkinliklere katılmaktan
alıkoyma.
c) Ücret karşılığı çalışılan işten
yoksun bırakma.
d) Haberleşme veya iletişim araçlarından
yoksun bırakma veya kısıtlama.
e) Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma.
f) Hücreye koyma."
16. 5275 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının (g) bendi şöyledir:
"(2) Bazı etkinliklere katılmaktan
alıkoyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
…
g) Açlık grevi yapmak. "
17. 5275 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
"(2) Bir eylemden dolayı verilen
disiplin cezası kesinleştikten sonra bu cezanın infazı tamamlanıp kaldırılması
için dördüncü fıkrada belirtilen süreler geçinceye kadar yeniden disiplin
cezasını gerektiren bir eylemde bulunan hükümlü hakkında, her defasında bir üst
ceza uygulanır."
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
18. Anayasa Mahkemesinin 23/2/2022 tarihinde yapmış
olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
19. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini
önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun
olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım
talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. İfade
Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
20. Başvurucu; İmralı Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan
Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledildiğini, her iki ceza infaz kurumunda
da tecrit koşullarında barındırıldığını, ailesiyle görüşmesinin tamamen
yasaklandığını, avukatıyla görüşmesinin ise bazen tamamen yasaklandığını, bazen
sınırlı koşullarda yaptırıldığını belirtmiştir. Bu açıklamalar sonrasında
başvurucu, başta İmralı Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda uygulanan tecrit olmak
üzere tüm ceza infaz kurumlarında uygulanan tecritlere karşı tepkisini dile
getirmek amacıyla başvuruya konu açlık grevini yaptığını ifade etmiştir.
21. Bundan başka başvurucu; üç gün süren açlık grevinin
Ceza İnfaz Kurumunun güvenliğini tehdit etmediğini, disiplin cezası ile
cezalandırılmasının orantısız bir müdahale olduğunu açıklamış ve ifade
özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu son olarak disiplin
cezasına konu eylemin ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma cezasını
gerektirdiğini ancak kendisine haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun
bırakma disiplin cezasının tatbik edildiğini, kanunilik ilkesine aykırı
bir uygulama yapıldığını, keyfî hareket edildiğini savunmuş ve haberleşme
özgürlüğünün ihlal edildiğini iddia etmiştir.
22. Bakanlık görüşünde, başvurucunun eyleminin niteliğine
dair bazı açıklamalar yapılmış; bunun yanında somut olayla bağlantılı olarak
Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına değinilmiş ve
inceleme yapılırken tüm açıklamaların dikkate alınması gerektiği
belirtilmiştir.
23. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel
hatlarıyla başvuru formunda belirttiği hukuki iddialarını tekrarlamıştır.
2. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumlarında yapılan açlık grevlerinin bir
ifade yöntemi olabileceğini kabul etmiştir (Mehmet Ayata, B. No:
2013/2920, 7/7/2015, § 24; Kahraman Güvenç (3), B. No: 2013/3551,
14/4/2016, § 31). Bu kapsamda başvurucunun açlık grevine başvurması nedeniyle
hakkında verilen disiplin cezasının bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında
değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
25. Anayasa’nın 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz,
yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma
hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya
fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması, ... kamu
düzeni, kamu güvenliği, ... suçların önlenmesi, ... gereğine uygun olarak
yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir...
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin
Varlığı
27. Anayasa Mahkemesi çok sayıda kararında ifade
özgürlüğünün demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemde olduğunu belirtmiştir (Bekir
Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın
[GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Tansel Çölaşan, B. No:
2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38). Herkes gibi hükümlü ve tutuklular da Anayasa ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan
temel hak ve hürriyetlerin tamamına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri,
B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65) ve bu bağlamda ifade özgürlüğüne de sahiptir
(Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27).
28. Başvurucunun açlık grevine başvurması nedeniyle
hakkında disiplin cezası uygulanmasının ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale
olduğu kabul edilmelidir (Mehmet Ayata, § 29; Kahraman Güvenç (3), §
36).
ii. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
29. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olamaz.”
30. Öte yandan ifade özgürlüğünün mutlak bir hak olmadığı
ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle
sınırlandırılabileceği unutulmamalıdır. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda
bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması
gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir
gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama
getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29). Bununla birlikte ifade özgürlüğüne
müdahalede bulunulurken Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen 13. maddesi gözönünde
bulundurulmalıdır. Dolayısıyla ifade özgürlüğüne yönelik müdahalenin Anayasa'ya
uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna, Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanması ve
demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmaması gerekmektedir.
31. Buna göre öncelikle müdahalenin kanuni dayanağının bulunup
bulunmadığı incelenmelidir. Bu ölçütün sağlanmadığı tespit edildiğinde diğer
ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın ifade özgürlüğünün ihlal edildiği
sonucuna varılabilecektir (kanunilik şartına başka bağlamlarda dikkat çeken
kararlar için bkz. Tuğba Arslan [GK], B. No: 2014/256, 25/6/2014, § 82; Halk
Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş. [GK], B. No: 2014/19270, 11/7/2019, §
35; Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 36; Hayriye
Özdemir, B. No: 2013/3434, 25/6/2015, §§ 56-61; Hüseyin Ercan, B.
No: 2018/11352, 8/9/2021, §§ 35, 36).
32. Anayasa Mahkemesi daha önce pek çok kez temel hak ve
özgürlüklerin sınırlandırılmasında kanunilik ölçütünün ilk olarak şeklî bir
kanunun varlığını gerekli kıldığını belirtmiştir (Tuğba Arslan, § 96; Fikriye
Aytin ve diğerleri, B. No: 2013/6154, 11/12/2014, § 34). Bir yasama işlemi
olarak kanun Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM) iradesinin ürünüdür ve TBMM
tarafından Anayasa’da öngörülen kanun yapma usullerine uyularak yapılan
işlemlerdir. Bu anlayış temel hak ve özgürlükler alanında önemli bir güvence
sağlar (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No:
2014/920, 25/5/2017, § 54; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş. [GK],
B. No: 2014/19270, 11/7/2019, § 36).
33. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin
ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî
müdahaleyi engelleyen ve hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin
en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246,
6/2/2014, § 60).
34. Bir uyuşmazlıkta uygulanacak hukuk kurallarının ve
özellikle müdahalenin kanuni dayanağını oluşturan kanun hükümlerinin
yorumlanması derece mahkemelerinin takdirindedir. Derece mahkemelerince ifade
özgürlüğüne yapılan müdahalenin kanuni dayanağını oluşturduğu ifade edilen
hükümlerle ilgili olarak geliştirilen yorumların isabetli olup olmadığını
denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Bununla birlikte derece
mahkemelerinin yorumlarının kanunun açık lafzıyla çeliştiği veya kanun metni
dikkate alındığında bireyler tarafından öngörülmesinin mümkün olmadığı sonucuna
ulaşıldığı hâllerde ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin kanuni dayanağının
bulunmadığı kanaatine varılması mümkündür (Hüseyin Ercan, § 36; mahkemeye
erişim hakkı yönünden benzer değerlendirme için bkz. Ziya Özden, B. No:
2016/67737, 19/11/2019, § 59).
35. Başvurucu hakkında açlık grevi yapması nedeniyle
disiplin cezası uygulanmıştır (bkz. § 10). 5275 sayılı Kanun incelendiğinde
başvurucunun eyleminin karşılığında bazı etkinliklerden alıkoyma disiplin
cezasının öngörüldüğü anlaşılmıştır(bkz. § 16). Ancak eylemi gerçekleştiren
mahpusun daha önce bir disiplin cezası alması ve ceza kesinleşip infaz
edildikten sonra cezanın kaldırılması için öngörülen süre içinde mahpusun disiplin
cezasını gerektiren yeni bir eylem işlemesi durumunda hakkında bir üst disiplin
cezasının uygulanabileceği belirtilmiştir (bkz. § 17). Disiplin Kurulu
başvurucunun başvuruya konu eyleminin bu nitelikte olduğunu kabul etmiştir
(bkz. § 10).
36. 5275 sayılı Kanun'da açlık grevi yapma eylemi için
öngörülen bir üst disiplin cezası, ücret karşılığında çalışılan işten yoksun
bırakmadır (bkz. § 15). Ancak Disiplin Kurulu, Kurumda ücret karşılığı bir işte
çalışan mahpusun bulunmadığını belirtmiş; bu gerekçeyle başvurucu hakkında
eyleminin karşılığı olan disiplin cezasının iki üst disiplin cezası
niteliğindeki haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma disiplin
cezasını uygulamıştır (bkz. § 10).
37. Başvurucunun temel şikâyetlerinden biri eyleminin
karşılığında uygulanan disiplin cezasının iki üstünde yer alan disiplin
cezasının kanuni temeli olmamasına rağmen tarafına uygulanmasıdır (bkz. § 21).
Açlık grevi yapan mahpuslara eylemin disiplin cezasını gerektirdiğinin kabulü
hâlinde uygulanacak disiplin cezası bazı etkinliklere katılmaktan alıkoymadır.
5275 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında belirtilen
şartların varlığı hâlinde ise mahpuslara ücret karşılığında çalışılan işten
yoksun bırakma disiplin cezası verilebilecektir. Ancak ilgili mevzuat
incelendiğinde bir disiplin eylemine 5275 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2)
numaralı fıkrasında belirtilen şartların gerçekleşmesi durumunda iki üst
disiplin cezasının uygulanması imkânının idareye tanındığı tespit edilmemiştir.
38. Kamu otoritesinin ve bunun bir sonucu olan ceza verme
yetkisinin keyfî ve hukuk dışı amaçlarla kullanılmasının önlenebilmesi,
kanunilik ilkesinin katı bir şekilde uygulanmasıyla mümkün olabilir. Bu
doğrultuda kamu otoritesini temsil eden yasama, yürütme ve yargı erklerinin bu
ilkeye saygılı hareket etmeleri, suç ve cezalara ilişkin kanuni düzenlemelerin
sınırlarının yasama organı tarafından belirgin bir şekilde çizilmesi, yürütme
organının sınırları kanunla belirlenmiş bir yetkiye dayanmaksızın düzenleyici
işlemleri ile suç ve ceza ihdas etmemesi, cezaları uygulamakla görevli
idarelerin ve işlemin hukuka uygunluğunu denetleyen yargı organlarının ise
kanunlarda belirlenen suç ve cezaların kapsamını yorum yoluyla genişletmemesi
gerekir (benzer değerlendirmeler için bkz. Karlis A.Ş., B. No: 2013/849,
15/4/2014, § 33; Cem Burak Karataş [GK], B. No: 2014/19152, 18/10/2017,§
96).
39. Dolayısıyla somut olayda 5275 sayılı Kanun'un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında belirtilen şartların varlığı hâlinde
Kanun'da, bir üst disiplin ceza uygulanmasına imkân verilmesine rağmen iki üst
disiplin ceza uygulanmasına olanak tanınmadığı, idarenin kanuna dayanmayarak
eylemin karşılığı olan disiplin cezasının iki üstü niteliğindeki cezayı başvurucu
hakkında uyguladığı anlaşılmıştır. Bu durumda başvurucu hakkında açlık grevi
eylemine haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma disiplin cezası
uygulanmasının kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Varılan sonuca göre müdahalenin meşru bir amacının veya demokratik toplum
düzeninin gereklerine aykırı olup olmadığının değerlendirilmesine gerek
görülmemiştir.
40. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde
güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
41. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
42. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 5.000 TL tazminat
talebinde bulunmuştur.
43. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince
yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa
Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında
belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden
yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve
diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis
Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
44. Öte yandan ihlalin niteliği dikkate alınarak
başvurucuya 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade
özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Silivri
1. İnfaz Hâkimliğine (E.2017/6402, K.2017/7066 sayılı karar) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
F. 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 23/2/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.