logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ali Rıza Terzioğlu [2.B.], B. No: 2018/6471, 17/11/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİ RIZA TERZİOĞLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/6471)

 

Karar Tarihi: 17/11/2022

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Fatma Gülbin ÖZTÜRK

Başvurucu

:

Ali Rıza TERZİOĞLU

Vekili

:

Av. Hamza ÇİFTÇİ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ilave tediye alacağının tahsili amacıyla açılan davanın tanık listesinde isimleri yer alan tanıkların adres bilgilerinin süresinde sunulamaması sebebi ile reddedilmesinin silahların eşitliği ilkesini ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 27/2/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formları ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık)gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, davalı Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde (Hastanesi) özel bir şirkete bağlı olarak işçi statüsünde çalışmaktadır.

8. Başvurucu, davalı Hastane tarafından fiilî olarak tıbbi sekreter görevinde istihdam edildiğini; işe alım, izin kullandırılması, görev dağılımı ve disiplin işlemleri gibi konularda Hastane yönetimine bağlı olduğunu, yapmış olduğu işin alt işveren eli ile yerine getirilmesi zorunluluğunun bulunmadığını belirterek asıl işveren olduğunu belirttiği Hastane'ye yönelik olarak -fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere- 3.000 TL tutarındaki muvazaa iddiasına dayalı ilave tediye alacağının tahsili talepli kısmi dava açmıştır.

9. Yargılama Van 1. İş Mahkemesi (Mahkeme) tarafından yürütülmüştür. 17/11/2017 tarihli celsede ön inceleme tamamlanmış, yargılama tahkikat aşamasına geçilmiştir. Aynı celsenin (1) numaralı ara kararı gereği başvurucuya delillerini bildirmesi için 2 haftalık kesin süre verilmiştir. 22/12/2017 tarihinde gerçekleşen ikinci celsede başvurucunun delil listesini sunduğu hususu tutanağa geçirilmiş ve başvurucuya listede belirtmiş olduğu tanıkların adreslerini Mahkemeye bildirmesi için bir haftalık kesin süre verilmiştir. Başvurucu tarafından bu süre içerisinde Mahkemeye listede ismine yer verdiği tanıkların adresleri bildirilmemiştir.

10. 31/1/2018 tarihinde gerçekleşen üçüncü celsede başvurucu tarafından tanıklar dinlenilmek üzere duruşma salonu dışında hazır edilmiştir. Başvurucu, duruşma salonu dışında bulunan tanıkların dinlenmesini talep etmiştir. Davalı ise başvurucunun kendisine verilen süre içerisinde ara kararı yerine getirmediği itirazında bulunmuştur. Mahkeme, tanıkların adreslerinin bir haftalık kesin süre içerinde bildirilmediğini belirterek başvurucunun tanık dinlenmesi yönündeki talebini reddetmiş ve davanın miktar itibarıyla kesin olmak üzere reddine karar vermiştir.

11. Mahkeme gerekçeli kararında; başvurucuya delil listesinde isimlerini bildirdiği tanıklarının adreslerine ilişkin bilgileri sunması için bir haftalık kesin süre verildiğini, verilen kesin süre içerisinde başvurucu tarafça talep olunan bilgilerin sunulmadığını, davalının başvurucu tanıklarının dinlenilmesine muvafakati bulunmadığını, bu sebeple başvurucunun tanık dinletme talebinin reddedildiğini belirtmiştir. Davanın konusu olan ilave tediyenin 4/7/1956 tarihli ve 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması Ve 6452 Sayılı Kanun'un 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun uyarınca kamu kurumu niteliğindeki işyerlerinde çalışan kamu kurumu işçilerine yapılması gerektiğini vurgulayan Mahkeme, mevcut delil durumu uyarınca asıl işveren ve alt işveren arasındaki muvazaa iddiasının -başvurucunun hizmet alım sözleşmesinde belirlenen görevi dışında bir başka görevde görevlendirildiği, ihale şartnamesine ve görev tanımına uygun olarak çalışmadığı, ağırlıklı çalışmasının hangi pozisyon içinde olduğu, görev tanımı, emir/talimatların kimden alındığı, çalışma düzeni gibi hususları yönünden- ispatlanamadığı sonucuna ulaşmıştır.

12. Nihai karar başvurucuya 7/2/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 27/2/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

1. İlgili Mevzuat

13. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun "Tanık gösterme şekli" kenar başlıklı 240. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

2) Tanık gösteren taraf, tanık dinletmek istediği vakıayı ve dinlenilmesi istenen tanıkların adı ve soyadı ile tebliğe elverişli adreslerini içeren listeyi mahkemeye sunar. Bu listede gösterilmemiş olan kimseler tanık olarak dinlenemez ve ikinci bir liste verilemez.

(3)Tanık listesinde adres gösterilmemiş veya gösterilen adreste tanık bulunamamışsa, tarafa adres göstermesi için, işin niteliğine uygun kesin süre verilir. Bu süre içinde adres gösterilmez veya gösterilen yeni adres de doğru değilse, bu tanığın dinlenilmesinden vazgeçilmiş sayılır."

14. 6100 sayılı Kanun’un "Tanığın davet edilmesi" kenar başlıklı 243. maddesinin(1) numaralı fıkrası şöyledir:

"(1) Tanık davetiye ile çağrılır. Ancak, davetiye gönderilmeden taraflarca hazır bulundurulan tanık da dinlenir. Şu kadar ki, tanık listesi için kesin süre verildiği ve dinlenme gününün belirlendiği hâllerde, liste verilmemiş olsa dahi taraf, o duruşmada hazır bulundurursa tanıklar dinlenir."

2. Yargıtay Kararları

15. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun (HGK) 22/6/2021 tarihli kararında; davalı tarafça tanık listesinde ismi bildirilen tanığın duruşma sırasında hazır edilmesine rağmen tahkikat aşamasına geçilmeden önce usulüne uygun tanık listesi verilmediği gerekçesiyle dinlenilmemesinin6100 sayılı Kanun'un 243. maddesinin (1) numaralı fıkrasına aykırılık teşkil ettiği belirtilmiştir. İlgili kuralın emredici hukuk normu niteliği arz ettiği hususunun vurgulandığı kararda, somut olay yönünden tanık dinletme talebinin reddinin6100 sayılı Kanun'un 27. maddesinde yer verilen hukuki dinlenilme hakkını ihlal ettiğine işaret edilmiştir (Yargıtay HGK, 22/6/2021, E.2017/11-2626, K.2021/814).

B. Uluslararası Hukuk

16. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Tamminen/Finlandiya (B. No: 40847/98, 15/6/2004) kararında başvurucu, FOFE (Şirket) isimli bir şirketin kurucusudur. Şirket, 1993 yılında tasfiye sürecine girmiş ve 16/5/1994 tarihinde feshedilmiştir. Tasfiye sürecinde başvurucu tarafından Şirket aleyhine ödenmemiş maaşlar gibi taleplerle dava açılmıştır. Şirket ise, başvurucunun Şirket çalışanı olmadığını, Şirket'in yöneticisi olduğunu ileri sürmektedir. Hazırlık duruşması öncesinde taraflar tanık listelerini bildirmiştir. Davalı Şirket'in bildirdiği tanıklardan biri eski yönetim kurulu üyesi ve yöneticisi olan A.P.dir. Davalı 4/10/1995 tarihinde yapılan bir diğer hazırlık duruşmasında da A.P.nin tanık olarak dinlenmesi talebinde bulunmuş ve Mahkeme tarafından A.P.nin dinlenilmek üzere çağrılmasına karar verilmiştir. 11/10/1995 tarihinde son hazırlık duruşması gerçekleşmiştir. Taraflar tanık listelerini bir kez daha sunmuş olup A.P. bu duruşmada da davalı tanığı olarak bildirilmiştir.

17. Aynı gün tahkikat duruşmasına devam edilmiş ve A.P.nin bir iş için Estonya'da bulunduğu, bu sebeple tanık olarak dinlenilemeyeceği bilgisi mahkemeye ulaşmıştır. Bu durum üzerine davalı Şirket, A.P.nin tanık olarak dinlenilmesi talebinden vazgeçmiştir. Bununla birlikte başvurucu, A.P.nin kendi tanığı olarak dinlenilmesini talep etmiştir. Mahkeme ise A.P.nin davanın aydınlatılması yönünden kilit bir tanık olmadığı hususuna dikkat çekerek başvurucunun A.P.nin tanık olarak dinlenilmesi yönündeki talebini reddetmiştir. Yargılama sonucunda, başvurucunun bir çok talebinin reddine karar verilmiştir. Başvurucu karara karşı duruşmalı yargılama yapılması talebi ile bölge mahkemesine itiraz etmiş ve A.P.nin tanık olarak dinlenmesini istemiştir. Başvurucunun itirazının, A.P.nin dinlenilmesinin uyuşmazlığın aydınlatılması yönünden gerekli olmadığı belirtilerek reddine karar verilmiştir. Başvurucu karara karşı temyiz isteminde bulunmuş ise de temyiz mercii başvurucu tarafından A.P.nin tanık olarak dinlenilmesine yönelik talebin hazırlık duruşması sırasında mahkemeye bildirilmediğini, tahkikat aşamasında tanık bildirilemeyeceğini belirterek başvurucunun temyiz talebinin reddine karar vermiştir.

18. Başvurucu AİHM'e yaptığı başvuruda A.P.nin tanık olarak dinlenmesinin uyuşmazlığın çözümü noktasında kilit önem arz ettiğini, A.P.nin tanık olarak isminin gerek yazılı gerekse sözlü olarak erken aşamalardan beri dile getirildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

19. AİHM, anılan kararda öncelikle ulusal mahkemeler tarafından yapılan hatalı maddi yahut hukuki değerlendirmelerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ile güvence altına alınan hak ve özgürlüklere müdahale teşkil etmediği müddetçe incelemeyeceği ilkesine vurgu yapmaktadır. Aynı şekilde bir delilin kabulünün veya değerlendirilmesinin de ulusal makamların takdirinde olduğunu işaret etmekte, görevinin yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığını tespit etmek olduğunu belirtmektedir. Somut olay yönünden bölge mahkemesi tarafından başvurucunun A.P.nin tanık olarak dinlenilmesi yolundaki talebinin A.P.nin başvurucu tarafından süresinde tanık olarak bildirilmemesi gibi usule ilişkin bir sebeple reddedilmediğine, A.P.nin uyuşmazlığın aydınlatılması noktasında önem taşımadığı için reddedildiğine işaret eden AİHM, her ne kadar iç hukuk kuralları gereği tahkikat aşamasına kadar tanık belirleme işleminin tamamlanması gerekmekte ise de bu yasağın mutlak olmadığını, geçerli bir nedenle yahut yeni bir durumun ortaya çıkması sebebi ile istisna uygulanabileceğini belirmektedir. Eldeki uyuşmazlık yönünden ana duruşmada A.P.'nin dinlenmesi talebinin beklenmedik bir durum olmadığına dikkat çeken AİHM, başvurucunun A.P.nin dinlenmesine yönelik talebinin son dakikada ortaya çıkan yeni bir tanık çağırma girişimi olarak yorumlanamayacağını belirtmiş ve derece mahkemesi tarafından dayanılmayan farklı bir gerekçe ile temyiz mahkemesinin verdiği ret kararının adil yargılanma hakkını ihlal ettiği sonucuna ulaşmıştır.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Anayasa Mahkemesinin 17/11/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

21. Başvurucu; bildirmiş olduğu tanıklara ilişkin adres bilgisi sunması için tarafına bir haftalık kesin süre verilmiş ise de kesin süreye riayet edilmemesinin hüküm ve sonuçlarının tarafına ihtar edilmediğini, tanıklara ulaşamaması sebebi ile süresinde adres bildirimi sağlayamadığını fakat bununla birlikte tanıkların duruşmada dinlenilmek üzere hazır edildiğini ancak Mahkemece dinlenmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

22. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyeti uyuşmazlığın esasına dair dinletmek istediği tanıkların usul ve yasaya aykırı olarak dinlenmemesine ilişkindir. Başvurucunun bu iddiasının adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ilkesi yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

24. Olayda dava konusu alacağın değeri gözetildiğinde başvurunun anayasal öneminin bulunup bulunmadığının tartışılması gerekir.

25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında anayasal açıdan önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvuruların esastan incelenmeksizin reddedilebileceği hüküm altına alınmıştır.

26. 6216 sayılı Kanun’da anayasal ve kişisel önemden yoksun başvuruların kabul edilemez bulunabilmesi için iki koşul öngörülmüştür. Anayasal önem olarak adlandırılabilecek olan birinci koşul başvurunun Anayasa’nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımaması, kişisel önem olarak adlandırılabilecek olan ikinci koşul ise başvurucunun önemli bir zarara uğramamasıdır (K.V. [GK], B. No: 2014/2293, 1/12/2016, § 57).

27. Somut olayda dava konusu edilen alacağın tutarı itibarıyla -dava ret değeri dikkate alındığında- önemli bir zarar oluşturmadığı ileri sürülebilir. Bununla birlikte gözetilmesi gereken ilk husus alacağın türü itibarıyla işçilik alacağı olduğuna ilişkindir. Diğer bir husus ise ret kararı ile sonuçlanan davanın kısmi olarak açıldığı hususundadır. Davanın kısmi açılması sebebi ile alacağın -kararın verildiği yargısal aşamada- tutar olarak tamamının hesaplanmadığı açıktır. Dava, ispatlanmadığı belirtilerek reddedilmiştir. Davanın esasına ilişkin olarak verilen bu karar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmekte olup esasa dair bu karar, alacağın kalan kısmı yönünde de kesin hüküm etkisindedir. Bu açıklamalar ışığında başvurunun Anayasal önem kriterini sağladığı sonucuna ulaşılmıştır.

28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

29. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia, savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa'nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma hakkına birlikte yer verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 37).

30. Kural olarak Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı bir sonuç güvencesi sağlamamakta, yargılama sürecinin adil olmasını sağlamaya yönelik bir dizi usul güvencesi sunmaktadır. Bu usul güvencelerinden biri de silahların eşitliği ilkesidir (Adem Erdem, B. No: 2018/13415, 29/6/2021, § 36) .

31. Yargılama sırasında tanık dinletme ve bilirkişi görüşüne başvurulması hakkı da dâhil olmak üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak kabul edilen silahların eşitliği ilkesi kapsamında kabul edilmekte olup bu ilke ve yargılamaya etkin katılım hakkı ile çelişmeli yargılama ilkesi, adil yargılanma hakkının somut görünümleridir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).

32. Taraflar arasında hakkaniyete uygun bir dengenin sağlanmasını amaçlayan silahların eşitliği ilkesi, mahkeme önünde sahip olunan hak ve yükümlülükler bakımından taraflar arasında eşitliğin sağlanması ve bu dengenin yargılamanın her aşamasında korunmasını ifade etmekte olup bu usule ilişkin güvence gereği uyuşmazlığın her iki tarafına da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmalıdır (Ramazan Tosun, B. No: 2012/998, 7/11/2013, § 37; Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, §18).

33. Tartışmasızdır ki tüm delillerle birlikte tanık delilinin de kabul edilebilirliği veya değerlendirilmesi derece mahkemelerinin görev ve takdir alanındadır. Anayasa Mahkemesi ise delillerin değerlendirilmesi ve usule ilişkin kararların alınma şekli de dâhil olmak üzere yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığı üzerinde denetim hakkına sahip iç hukuktaki son mercidir. Bununla birlikte derece mahkemeleri tarafından gerçekleştirildiği ileri sürülen her maddi yahut hukuksal hatanın tespiti ve gideriminin sağlanması da Anayasa ve Sözleşme ile korunan temel hak ve özgürlükleri tehdit etmediği müddetçe Anayasa Mahkemesinin görev alanında bulunmamaktır.

34. Kural olarak Anayasa Mahkemesinin yargılama sürecinde uygulanan delil sunma ve inceleme yöntemlerinin usul kanunlarına uygunluğunu denetleme görevi bulunmamaktadır. Diğer bir ifade ile Anayasa Mahkemesinin görevi derece mahkemelerinin yerini almak değil söz konusu yargı mercilerinin takdir yetkilerini kullanarak verdikleri ve yargılamanın bütününe tesir eden usule ilişkin kararların Anayasa ve Sözleşme ile teminat altına alınan güvencelere uyumluluğunu denetlemektir. Bu bağlamda yapılacak denetimde delillere ilişkin taraflar arası dengesizlik veya sonuca yönelik hakkaniyetsiz iddiaları yargılamanın bütünü kapsamında değerlendirilecektir. Nitekim ceza davaları ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin davaların usul kuralları da dâhil olmak üzere yargılamanın tüm aşamalarında silahların eşitliği ilkesinin güvence altına alınarak adil yargılanma hakkının korunması hukuk devleti olmanın bir gereğidir .

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

35. Somut olayda başvurucu tarafından sunulan tanık listesinde isimleri yer alan tanıklara ilişkin adres bilgilerinin verilen kesin süre içerisinde Mahkemeye bildirilmemesi sebebi ile başvurucunun tanık dinletme talebinin reddine karar verilmiştir. Başvurucu, tanık delilinin asıl işveren ve alt işveren arasındaki muvazaanın ortaya konulabilmesi açısından belirleyici delil olduğunu ileri sürmüştür.

36. Uyuşmazlığın çözümüne ilişkin olarak tanık dinlenmesi yönündeki talep kanunen delil listesinde tanık deliline yer verilmesine bağlıdır. Bununla birlikte tanık deliline dayanan tarafın usulüne uygun tanık listesi sunması şarttır. Tanık listesinde belirtilen tanıkların tebligata yarar adreslerinin kesin süre içerisinde Mahkemeye bildirilmesinde de kanuni zorunluluk bulunmaktadır (§§ 13-14). Verilen süre içinde adres gösterilmez veya bildirilen yeni adres doğru olmazsa tanığın dinlenilmesinden vazgeçilmiş sayılacağı düzenlemesine de yer verilerek taraflarca tanığın adresinin gösterilmemesi veya yanlış gösterilmesinden doğan gecikmelerin önlenmesi ve yargılamanın makul süre içerisinde tamamlanması amaçlanmıştır.

37. Bir başka deyişle adres bilgilerinin öngörülen kesin sürede verilmesine ilişkin bu usul kuralının amacının söz konusu adreslere duruşmaya davet tebligatlarının bir an önce çıkarılarak tanıkların duruşmada hazır bulunmalarının temin edilmesi ve böylece yargılamada gecikmenin önlenmesi olup bu usul kuralının davanın esasının aydınlatılmasının önünde bir engel olarak değerlendirilmemesi gerekir.

38. Tanığa çıkartılan davetiyeyle amaçlanan sonuç tanığın mahkemece dinlenebilmesi için hâkim huzurunda bulunmasıdır. Somut uyuşmazlıkta Mahkeme ikinci celsede başvurucuya tanık adreslerinin bildirilmesi için kesin süre vermiş ve ara kararın devamında adres bildirimine müteakip tanıkların bir sonraki celse dinlenilebilmesi için tebligat işlemlerinin yapılması hususunda ara karar tesis etmiştir. Başvurucu tarafından her ne kadar Mahkemece verilen kesin süre içerisinde tebligata yarar adres bildirimi yapılmamış ise de başvurucu üçüncü celse dinlenmesini talep ettiği tanıkları duruşma salonu dışarısında hazır etmiş ve tanıkların dinlenilmelerini talep etmiştir. Böylece tanıkların adreslerini bildirme ve bu adreslere tebligat yapmaktaki amacın hasıl olduğunu söylemek mümkündür.

39. Somut olay nezdinde başvurucunun iddiasını ispat etmesinde tanık delilinin tek ve belirleyici delil olduğu anlaşılmıştır. Zira Mahkemenin tanıkların dinlenmesine ilişkin talebi reddetmesinin hemen akabinde davayı da reddetmiş ve gerekçeli kararda da asıl işveren, alt işveren arasındaki muvazaa iddialarının başvurucu tarafından ispatlanmadığı saptamasına yer vermiştir. Kesin süre içerisinde tanıklara ilişkin adres bilgisinin paylaşılmaması neticesinde bu delile dayanan tarafın anılan delilden vazgeçmiş sayılmasına karar vermek mümkün ise de mahkemenin taraflara kanunen tanınan hakları gözetmesi ve bir tarafı diğer taraf karşısında dezavantajlı kılmaması gerekmektedir. Özellikle bir tarafın iddiasını ispat etmede tanık tek ve belirleyici bir delilse bu gereklilik daha da önem arz etmektedir.

40. Mahkemenin (2) numaralı celse ara kararından, (3) numaralı celseyi tanık dinlemeye özgülediği anlaşılmıştır. Başvurucu her ne kadar süresinde tanıklara ilişkin adres bilgisini sunmamış ise de 3 numaralı celsede tanıkların dinlenmeye hazır olduklarını ifade etmiş ve dinlenmeleri talebinde bulunmuştur. Diğer taraftan 6100 sayılı Kanunu’nun "Tanığın davet edilmesi" kenar başlıklı 243. maddesinde dinlenme gününün kararlaştırıldığı hallerde taraflarca hazır edilen tanıkların, tanık listesi için kesin süre verildiği ve dinlenme gününün belirlendiği hâllerde liste verilmemiş olsa dahi dinleneceğini hüküm altına almıştır. Bununla birlikte Mahkeme 243. maddedeki usule ilişkin bu imkândan başvurucuyu neden yararlandırmadığını açıklamamıştır.

41. Tüm bu değerlendirmeler ışığında, listesini Mahkemeye verdiği tanıkları duruşmada hazır ettiği hâlde salt tanık adreslerinin daha önce Mahkemeye bildirilmediği gerekçesiyle tanıklarının dinlenilmemesi nedeniyle başvurucunun davalı tarafa nazaran zayıf bir konuma düşürüldüğü sonucuna ulaşılmış ve bu durumun yargılamanın hakkaniyetini zedelediği değerlendirilmiştir.

42. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının güvencelerinden olan silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

43. Başvurucu; ihlalin tespiti, 10.000 TL manevi, 20.000 TL maddi tazminat ve yargılamanın yenilenmesine karar verilmesi isteminde talebinde bulunmuştur.

44. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

45. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamaya karar verilmesinin yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

46. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 9.900 TL vekâlet ücreti ve 294,70 TL başvuru harcından oluşan toplam 10.194,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Van 1. İş Mahkemesine (E.2017/680, K.2018/124) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 294,70 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.194,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ali Rıza Terzioğlu [2.B.], B. No: 2018/6471, 17/11/2022, § …)
   
Başvuru Adı ALİ RIZA TERZİOĞLU
Başvuru No 2018/6471
Başvuru Tarihi 27/2/2018
Karar Tarihi 17/11/2022

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ilave tediye alacağının tahsili amacıyla açılan davanın tanık listesinde isimleri yer alan tanıkların adres bilgilerinin süresinde sunulamaması sebebi ile reddedilmesinin silahların eşitliği ilkesini ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Silahların eşitliği ilkesi / çelişmeli yargılama ilkesi (hukuk) İhlal Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 240
243
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi