TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ABDULVAHAP TAŞ VE HALİSE TAŞ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2018/6914)
Karar Tarihi: 2/3/2022
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
M. Emin KUZ
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Murat İlter DEVECİ
Başvurucular
1. Abdulvahap TAŞ
2. Halise TAŞ
Başvurucular Vekili
Av. Murat TİMUR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; yoğun kar yağışı yüzünden köy ile mezrası arasındaki yolun kapalı olması sebebiyle acil sağlık hizmetlerinin sunulamaması sonucu meydana gelen ölüm ve bu olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliği nedeniyle yaşam hakkının, kamu makamlarının cesedin gömüleceği yere nakli için araç temin etmemesi sebebiyle cesedin çuval içinde taşınmasının yarattığı travma nedeniyle de kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/3/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla temin edilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Başvurucuların Çocuğunun Ölümü
9. Başvurucuların 1/12/2012 doğumlu oğlu M.T. başvurucularla birlikte ikamet ettiği Van’ın Gürpınar ilçesi Yalınca köyü Çeli mezrasındaki evde 2/2/2014 tarihinde saat 02.00 sıralarında vefat etmiştir. Başvuruculara göre M.T.nin ölümü ve defnedilmesi ile ilgili süreç şu şekilde yaşanmıştır:
- M.T.nin öksürüğü artınca başvurucu Abdulvahap Taş 1/2/2014 tarihinde saat 18.30 sıralarında Yalınca’da bulunan ve akrabası olan geçici köy korucusu E.T.yi telefonla arayarak oğlunun ağır hasta olduğunu bildirmiştir. Altı dakika sonra E.T. Yalınca Jandarma Karakolunda (Karakol) görevli Uzman Jandarma K.Ç.yi telefonla arayıp durumu aktarmıştır. K.Ç. telefonla 112 Acil’i arayarak, çağrıyı cevaplayan acil tıp teknisyeni B.A.ya Çeli’de bulunan bir yaşındaki çocuğun rahatsızlandığını, Yalınca’ya kadar olan yolun açık olduğunu, oradan sonra da mezraya kadar 7 km’lik yolun bulunduğunu söyleyip paletli araçlarının olup olmadığını, 112 Acil görevlilerinin Çeli’ye gelme imkânlarının olup olmadığını sormuştur. B.A. “Sizden onların irtibat numarasını alırım, onlarla görüşürüm. Ambulans gerektirecek acil bir durum varsa şantiye ile görüşürüz, açık olmayan yolu da açtırırız. Yol açıldıktan sonra ekiplerimiz varabilirler.” demesine rağmen çağrıya ilişkin kayıt doldurmadığı gibi komuta kontrol merkezi danışman hekimine de durumu aktarmamıştır. Karakoldaki bir görevli, Van Özel İdaresinde (Özel İdare) çalışan şantiye şefi N.G. ile 18.42 sıralarında yaptığı telefon görüşmesinden yolu açmakta kullanılabilecek iki aracın da arızalı olduğunu ve arızaların giderilmesini müteakip yolun açılabileceğini öğrenmiştir. Başvurucu Abdulvahap Taş E.T.yi yeniden aradıktan sonra 112 Acil’in arandığından ve yolun açılması için çaba sarf edildiğinden haberdar olmuştur. Bu görüşme sırasında E.T. başvurucu Abdulvahap Taş’a Karakolun telefon numarasını vermiştir. Başvurucu Abdulvahap Taş saat 19.40 sıralarında Karakolu aramış ve yanında bulunan ağabeyi A.T.yi Uzman Jandarma S.Ö. ile görüştürmüştür. A.T., M.T.nin ağır hasta olduğunu, bir hastaneye götürülmesi gerektiğini, Çeli’yle telefon ve yol bağlantısının bulunmadığını, kendilerinin yüksekçe bir yerde durduklarını ve her an telefon bağlantısının kesilebileceğini S.Ö.ye söylemiştir. Saat 02.00 sıralarında M.T. vefat etmiştir. Başvurucular ne kadar isteseler de M.T.nin köyde defnedilmesi zemindeki karın fazlalığı nedeniyle mümkün olmamıştır. Başvurucu Abdulvahap Taş Van il merkezindeki yakınlarıyla yaptığı görüşme sonrasında M.T.yi Van’da defnetmeye karar vermiştir. Başvurucu Abdulvahap Taş cenazenin taşınması için ilgili kurumlardan yardım istemiş ancak gereken yardımı alamamıştır (Başvuru formunda ilgili kurumların nereler olduğu açıklanmamıştır.). Kar yağışının ulaşımda yarattığı zorluklar nedeniyle cenaze, ölenin yakınları tarafından bir çuval içinde taşınmıştır (Başvuru formunda cenazenin çuval içerisinde nereye kadar taşındığına ilişkin bilgi yer almamaktadır.).
10. Cenazenin Van’a getirildiğini öğrenen Van Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) M.T.nin ölümüyle ilgili olarak derhâl ceza soruşturması başlatmıştır.
B. Başsavcılıkça Yürütülen Soruşturmaya İlişkin Süreç
11. Ölü muayenesi ve otopsi işlemi, ölüm olayının gerçekleştiği gün Cumhuriyet savcısı huzurunda bir adli tıp uzmanı ile bir pratisyen hekim tarafından yapılmıştır. Adli tıp uzmanı ve hekime göre ölüm, otopsiden (saat 22.00) 12-16 saat önce meydana gelmiş olabilir ve kesin ölüm nedeninin tespiti için cesetten otopsi işleminde alınan biyolojik örneklerle organların incelenmesine ilişkin raporların ve tanık ifadelerine ilişkin soruşturma evrakının gönderilmesi gerekir.
12. Başsavcılık 5/2/2014 tarihinde otopsi işlemi sırasında cesetten alınan kan ve göz içi sıvısı ile beyin, beyincik, beyin sapı, kalp, akciğer, karaciğer ve böbrekten alınan parçaları, üzerinde inceleme yapılması için Adli Tıp Kurumu Trabzon Grup Başkanlığına (Grup Başkanlığı) göndermiştir.
13. Başsavcılık 7/2/2014 tarihinde başvurucu Abdulvahap Taş ile kardeşi Ab.T.nin ifadelerine başvurmuştur.
i. Başvurucunun ifadesi şöyledir:
“Ben Yalınca köyü Çeli mezrasında ikamet ederim. Yazın mezrada hayvan otlatarak geçimimi sağlarım. Kışın ise köylü vatandaşın mezrada bıraktığı hayvanların bakımını yaparak geçimimi sağlarım. Yaz aylarında ben eşim ve beş çocuğumla birlikte kalırız. Bizim dışımızda yedi sekiz hane daha kalır. Kışın ise okula giden çocuklarımı Van da ikamet eden annemlerin yanına gönderirim. Ben eşim ve okula gitmeyen küçük çocuklarımla mezrada kalırım. Yine bizim dışımızdaki ailelerin büyük çoğunluğu Van’a taşınır. Ancak Van da evi bulunmayan veya hayvancılık yapan bir kaç aile mezrada kalır. Bulunduğumuz mezra Yalınca köyüne 15-16 km mesafededir. Bizden sonrada doğak ve tüzek mezraları olmak üzere iki mezra daha vardır. Bu mezralarda da kış aylarında bir kaç aile kalmaktadır. Kış aylarında kar yağması nedeniyle bir çok gün yollarımız kapalıdır. Genelde yalınca köyüne kadar yollar açılmakta ancak mezraların yolları açılmamaktadır. Bundan dolayı zaman zaman sıkıntılar yaşamaktayız. Karın az olduğu zamanlarda veya diğer köy yolları açıldıktan sonra bizim mezranın ve diğer mezraların yolları da açılmaktadır. Bu sene ilk kar yağdıktan sonra mezranın yolunu açılmıştı. Ancak son kar yağdıktan sonra yalınca köyüne kadar yol açıldı fakat mezraların yolu açılmadı. Yani aşağı yukarı 15-20 gündür yollarımız kapalıydı. 02/02/2014 tarihinde vefat eden oğlum [M.T.] önceden herhangi bir rahatsızlığı yoktu. 01/02/2014 tarihinde sabah saatlerinde hafif hafif öksürmeye başladı. Akşam saatlerinde öksürük yoğunlaşıp çocuğun nefes almakta zorlanmaya başlayınca saat 18-19 arasında bana ait olan 05... numaralı telefonumdan şebekenin çektiği bir yere geçerek yalınca köyü korucusu olan [E.T.ye] ait 05... numaralı telefondan arayarak çocuğumun hasta olduğunu fenalaştığını acilen doktora gitmesi gerektiğini yol kapalı olduğu için kendi imkanlarım la gidemediğimi ambulans ve helikopter konusunda yardımcı olmaları için karakola bilgi vermesini istedim. O da bana durumu karakol komutanına söyleyeceğini söyledi. Bende beklemeye başladım. Gelen giden ve arayan olmadığı için 8 sıralarında tekrar korucuyu aradım. Ne olduğunu sordum. O da bana durumu karakol komutanına söyledim. Cep telefonunu vereyim sen kendin bir görüş dedi. Bende onun vermiş olduğu cep telefonunu kendi cep telefonumdan arayarak yanında bulunan [A.T. ile] görüştürdüm. Abim [A.T.] komutana oğlumun çok hasta olduğunu nefes almakta zorlandığını acilen helikopter veya ambulansın gelmesi gerektiğini söyledi. ismini bilmediğim karakol komutanıda durumdan haberdar olduğunu telefon gelir gelmez yolların açılması için karayolları yetkililerine haberdar ettiğini ve yine ambulansın gelmesi konusunda 112 yi aradığını bilgi verdiğini yetkililerin durumdan haberdar olduğunu beklemem gerektiğini abim vasıtasıyla bana söyledi. Abimde durumun çok acil olduğunu kendilerinden haber beklediğimizi söyledi. Daha sonra bende kendi imkanlarımlan [çocuğum ile] ilgilenmeye başladım. Ve yardım bekledim. Bu süre içerisinde evde çocuğumlan ilgilendiğim için telefonum çekmemiş olabilir. Ancak herhangi bir yetkili gelmediği gibi beni arayanda olmadı. Gece saat 2 civarlarında çocuğum vefat etti. Bunun üzerine ben tekrar [E.T.yi] arayarak. Niye yardıma gelinmediğini çocuğumun vefat ettiğini, en azından cenaze konusunda yardım beklediğimi söyledim. Oda bana ben karakola haber vermişim onlarında haberi var ben tekrar durumu onlara iletirim dedi. Ben bundan sonra yetkili kimseyi aramadım. Ancak Van da ikamet eden abim ve diğer akrabalarımı arayarak çocuğumun vefat ettiğini bildirdim. Onlarda Van dan araçla yalınca köyüne kadar yalınca köyünden sonrada mezraya kadar yürüyerek ertesi gün öğle saatlerinde ulaştılar. Onların yardımı ile oğlumun cesedini yanımıza alarak 16 km lik mesafeyi yine yürüyerek yalınca köyüne geldik. Oradan da yakınlarımızın aracıyla akşam saat 18 sıralarında Van a geldik. Burada ceseti gömmek isterken Van Cumhuriyet Başsavcılığı müdahale ederek otopsi işlemini gerçekleştirdi. Çocuğum ölmeden önce haberi olan yetkililer yardıma gelmediği gibi herhangi bir yetkili beni aramadı. Yine çocuğum vefatından haberdar etmeme rağmen Van dan yakınlarım kendi imkanlarıyla mezraya gelip çocuğumun cesedini Van a getirmelerine rağmen bu süre zarfında da herhangi bir yardım gelmediği gibi hiçbir yetkili de beni aramadı. Çocuğumun ölümünden sonra haber verdiğim yakınlarımda yetkilileri arayarak cesedin alınması konusunda yardım istemişler ancak onların kimi aradığını ne görüştüklerinden tam haberdar değilim. Gerek çocuğumun hasta olduğu dönemler gerek vefatından sonra yollarımızı açmayan ve sağlık yardımında bulunmayan tüm yetkililerden davacı ve şikayetçiyim. Sorumlu olanların tespit edilerek cezalandırılmalarını istiyorum. Benim telefon açmamdan sonra yardım gelseydi çocuğum hastaneye yetiştirebilirdik. Dolayısıyla çocuğum ölmeyebilirdi veya herhangi bir yetkili yalınca köyüne kadar çocuğu getirdiğimizde yardımcı olabileceklerini söyleselerdi belki kendi imkanlarımla yine yalınca köyüne kadar çocuğumu getirebilirdim. Ama ne mezraya kadar nede yolun açık olduğu yalınca köyüne kadar herhangi bir yardım ekibi gelmedi.”
ii. Ab.T. Van il merkezinde ikamet ettiğini, 2/2/2014 tarihinde 03.00 sıralarında telefonla arayan kardeşi A.T.nin M.T.nin öldüğünü haber verip kendisini köye çağırdığını, yanındaki üç kişiyle birlikte Yalınca’ya doğru araçla yola çıktığını, Yalınca’ya vardıkları vakit mezra yolunun kapalı olduğunu gördüklerini, yürüyerek mezraya gittiklerini, imkânlarının olmaması nedeniyle köye gömemeyecekleri içincesedi Van’a götürmeye karar verdiklerini, daha rahat yürüyebilmek için cesedi torbaya koyup sırayla sırtlarında taşımak suretiyle yürüyerek köye, oradan da araçla Van il merkezine gittiklerini söylemiştir. Ab.T. ayrıca Van’dan köye giderlerken telefonla 112 Acil’i arayarak M.T.nin hastalanıp öldüğünü ve cesedi almak için yola çıktıklarını ancak ulaşımın zor olduğunu söyleyip yardım talep ettiğini, çağrıyı cevaplayan kişinin ise olayı net olarak öğrenmeleri gerektiğini ve yol kapalı olduğu için gidemeyeceklerini ifade ettiğini, 112 Acil görevlisine yolda olduğunu ve telefonunun şebeke sinyali alamayabileceğini söyleyerek yola devam ettiğini beyan etmiştir.
14. Başvurucuların Çeli’deki evleri 9/2/2014 tarihinde Van İl Jandarma Komutanlığında görevli Olay Yeri İnceleme ekibi tarafından incelenmiş ve başvurucuların evi ile çevresinin basit bir krokisi çizilmiştir. Yapılan inceleme nedeniyle düzenlenen rapora göre;
- Çeli Yalınca’ya 12,5 km, Gürpınar’a 87 km, Van’a ise 112,5 km uzaklıktadır.
- Çeli ile Yalınca arasındaki kar kalınlığı, arazi yapısı ve hava şartlarına bağlı olarak 50 cm ile 3 m arasında değişmektedir. Çeli’deki kar kanlığı ise 53 cm ve 107 cm olarak ölçülmüştür.
- C.Y.ye ait olup başvurucuların oturduğu ev; toprak tavanlı, taş yapılı ve tek katlıdır. Başvurucuların kaldığı oda tandır odası ile ahıra birleşiktir. Bahsi geçen odanın iki penceresi bulunmaktadır. İçinde soba kurulu olan söz konusu odanın güneybatı köşesinin zemininde bir döşekle yastık, döşeğin üstünde ise M.T.ye ait olduğu ifade edilen bir biberon, bir atlet, bir kazak ve bir çift çorap mevcuttur.
15. Başvurucu Halise Taş 12/2/2014 tarihli Başsavcılık ifadesinde olayı eşinin beyanıyla uyumlu bir şekilde anlatıp M.T.nin rahatsızlığının 1/2/2014 tarihinde öğleden sonra başladığını iddia etmiştir.
16. E.T.nin tanık sıfatıyla verdiği Başsavcılık ifadesinin başvuruya konu olayla ilgili kısmı şöyledir:
“...Olay günü akşam saat 18,30 sıralarında Yalınca köyü çeli mezrasında ikamet eden Abdulvahap TAŞ beni 05... telefonundan arayarak oğlunun çok hasta olduğunu ateşinin giderek arttığını, yollar kapalı olduğu için biryere çıkamadığını, acil yardım gelmesi gerektiğini söyledi. Bunun üzerine bende karakol da nöbetçi subay olan S... isimli uzman çavuşu arayarak durumu anlattım. Daha sonra tekrar kendisini aradığımda kendisinin karayollarını aradığını, karayollarının kendi mıntıkaları olmadığını, olay olmadan gidemeyeceklerini, bunun üzerine köy hizmetlerini aradığını yetkilileri orayı açacak araçlarının bulunmadığını söylediklerini 112 ye de haber verdiklerini onlarında yol açılmadığı sürece ve yol açacak araç kendilerine refakat etmediği sürece gidemeyeceklerini söylediğini bana söyledi... Daha sonra Abdulvahap TAŞ beni tekrar arayarak durumun çok acil olduğunu yardımın gelmediğini söyledi. Bende tekrar nöbetçi uzman çavuşu aradım. Oda bana numarasını vererek hasta yakınına numaramı ver kendisi bizzat beni arasında dedi. Bende Abdulvahap TAŞ ı arayarak nöbetçi komutanın 0 5... numaralı telefonunu verdim. Sonradan öğrendiğim kadarıyla Abdulvahap TAŞ bu numaradan nöbetçi komutanı arayarak bizzatta görüşmüş. Yanlış hatırlamıyorsam o gün Abdulvahap TAŞ ile 5-6 kez görüştüm. Karakol komutanıyla da en az 4-5 kez görüştüm. Daha sonra gece iki de çocuk vefat etmiş. yine beni aradı oğlunun vefat ettiğini cenaze için yardım istediğini söyledi. Ben yine karakol komutanını arayarak durumu bildirdim... Biz cesedi yürüyerek getirirken yaklaşık 14,30 sıralarında bir bayan arayarak telefonumu karakoldan aldıklarını 112 servisinden aradığını söyledi. Daha sonra telefonu bir doktora verdi. Erkek olan doktor bana hasta olup olmadığını sordu. Bende hastanın gece 2 sıralarında vefat ettiğini ama cenaze için yardım gelmesi gerektiğini söyledim. Doktor ceset için 112 servisinden ambulans gönderemiyoruz dedi...”
17. Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığınca aynı olaya istinaden yürütülen ve yetkisizlik kararı verilmesi nedeniyle Başsavcılığa gönderilen soruşturma evrakı 17/3/2014 tarihinde mevcut soruşturma ile birleştirilmiştir. Yetkisizlik kararı üzerine gelen soruşturma evrakına göre;
- Özel İdare ekipleri yolu açmaya saat 12.30 sıralarında başlamış ve saat 15.30’a kadar Sıcaksu köyüne kadar olan yolu açmıştır ancak yoğun kar yağışı ve araçların yetersizliği nedeniyle Sıcaksu köyü ile Çeli arasındaki yol açılamamıştır. 6/2/2014 tarihinde saat 12.00 sıralarında yeniden başlayan yol açma çalışması 8/2/2014 tarihinde saat 06.00 sıralarında bitirilebilmiştir.
- E.T.nin kollukça alınan ifadesine bakılırsa Çeli’de kışın sadece iki hane yaşamaktadır ve M.T.nin ölümünden sonra Çeli’den yaya olarak saat 11.30’da yola çıkılmış ancak saat 15.30’da Sıcaksu köyüne ulaşılabilmiştir. Cenaze buradan Van’a arabayla götürülmüştür.
18. Grup Başkanlığına bağlı bir birimce hazırlanan 11/3/2014 tarihli patoloji raporunun tanı bölümünde “bronko pnömonik iltihabi infiltrasyon, ödem, konjesyon ve kanama gösteren akciğer” ve “konjesyonlu iç organ örnekleri” ifadelerine yer verilmiştir.
19. Grup Başkanlığınca düzenlenen 25/3/2014 tarihli raporda otopsi işlemini Van’daki adli tıp uzmanlarının yapması nedeniyle otopsi işlemine katılan adli tıp ekibinin herhangi bir görüşü olmaksızın sadece belgeler üzerinden görüş bildirilmesi sakıncalı olacağından ölüm sebebine yönelik bir karara varılamadığı, laboratuvar sonuçlarının otopsiyi yapan adli tıp ekibi tarafından değerlendirilmesinin yararlı olacağı, buna rağmen bir sonuç alınamaması durumunda Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulundan görüş alınabileceği açıklanmıştır.
20. Başsavcılık, 112 Acil’e yapılan yardım çağrılarına cevap verilmediğine, yolların açılması çağrısının yanıtsız bırakıldığına ve kolluk görevlilerinin kendilerine yapılan yardım çağrılarını ilgili yerlere iletmediklerine yönelik iddialar nedeniyle soruşturma yürütmek için ilgililer hakkında Van Valisi’nden soruşturma izni istemiştir.
21. Olay hakkında yaptırılan ön inceleme sonunda Van Valisi 21/4/2014 tarihinde; Uzman Jandarma S.Ö. ile Uzman Jandarma K.Ç. hakkında karar vermesi gereken kişinin Gürpınar kaymakamı olması nedeniyle ön inceleme dosyasının adı geçenler yönünden Gürpınar Kaymakamlığına gönderilmesine, Özel İdare Gürpınar yol şantiyesinde görevli şantiye şefi vekili N.G. hakkında genel hükümler dairesinde soruşturma yapılmak üzere ön inceleme dosyasının anılan kişi yönünden Başsavcılığa gönderilmesine ve görev ihmalinin söz konusu olmadığı gerekçesiyle Van 112 Acil Komuta Kontrol Merkezinde görevli danışman hekimler H.K., T.M., İ.H.S. ve Ü.Y.K. ile acil tıp teknisyenleri B.A., İ.Ö., B.B. ve M.A. hakkında soruşturma izni verilmemesine karar vermiştir. Ön inceleme dosyasında bulunan ve başvuruyu ilgilendiren bilgiler şöyledir:
i. 1/2/2014 tarihinde K.Ç.nin B.A. ile yaptığı telefon görüşmesine ait kaydın çözümü aşağıda yer almaktadır:
“B.A. : Alo.
K.Ç. : Alo.
B.A. : Efendim.
K.Ç. : K... Uzman, Yalınca Gürpınar.
B.A. : Buyurun.
K.Ç. : Şimdi bizim Yalınca’nın Çeli Mezrasında bir çocuk rahatsızlanmış 1 yaşında.
B.A. : Yalınca’nın hangi mezrası dediniz?
K.Ç. : Çeli Mezrası.
B.A. : Tamam 1 yaşında.
K.Ç. : Şu anda sizde paletli araç var mı elinizde, gelme ihtimali var mı?
B.A. : Yol kapalıdır.
K.Ç. : Yalınca’ya kadar problem yok, yol açık. oradan sonra 7 km var. Ne
yapabiliriz?
B.A. : Şöyle söyleyeyim, ben sizden onların (hasta yakınlarının) irtibat numarasını alırım, onlarla görüşürüm, ambulans gerektirecek acil bir durum varsa biz şantiye ile görüşürüz açık olmayan yolu da açtırırız.
K.Ç. : Biz Köy Hizmetleri ile görüşüyoruz şu anda.
B.A. : Bizim de yapabileceğimiz odur, yol açıldıktan sonra ancak ekiplerimiz
varabilirler.
K.Ç. : Tamam, tamam hanımefendi. İyi günler.
B.A. : Sağ olun.”
ii. 2/2/2014 tarihinde saat 03.51’de İ.Ö. ile Ab.T. arasında gerçekleşen telefon görüşmesine ait kaydın çözümü aşağıda bulunmaktadır:
“Ab. T. : Alo.
İ.Ö. : Buyurun.
Ab.T. : Ya ben Van’dan arıyordum da bizim Gürpınar Yalınca köyü Çeli mezrasında bizim bir çocuk yeğenim var. Çok rahatsız, aşırı derecede rahatsız. Yollar kapalı, imkânımız yok. Biz şimdi gidiyoruz kendi imkânlarımızla ama gitmek imkânsız. Nasıl oraya ulaşıp bu çocuğa alıp hastaneye ulaştırabilirsiniz?
İ.Ö. : Siz çıkıyor musunuz oraya doğru?
Ab.T. : Biz daha Van’dan yeni gidiyoruz da çocuk çok rahatsızmış. Yollar çok kötü, biz gidemiyoruz. Yollar kapalı ancak yayan gidebiliriz.
İ.Ö. : Beyefendi Gürpınar, doğru mu?
Ab.T. : Evet doğru.
İ.Ö. : Vaka adresi neresi?
Ab.T. : Gürpınar Yalınca köyüne bağlı Çeli mezrası.
İ.Ö. : Hastanın ismi ne, kaç yaşında?
Ab.T. : [M.T.], 2,5 - 3 yaşında.
İ.Ö. : Sizin isminizi alabilir miyim?
Ab.T. : İsmim [Ab.T.].
İ.Ö. : Neyi var hastanın?
Ab.T. : Bilmiyorum, hastaymış. Telefon açtılar. Çok rahatsızmış, üşütmüş. Bilmiyorum, ortalık hastalığına yakalanmış ama çok rahatsızmış.
İ.Ö. : Köy yolu kapalı biliyorsunuz. Ambulanslar gidemiyor oraya.
Ab.T. : Peki helikopter ambulans yok mu?
İ.Ö. : Helikopter nasıl inecek oraya?
Ab.T. : Bilmiyorum ki bir şekilde ulaşılması gerekiyor yetişemeyiz oraya.
İ.Ö. : Ben de size söylüyorum yollar kapalı, ben bir karla mücadele ekiplerini arayacağım bakalım yapabileceğimiz başka bir şey var mı.
Ab.T. : Size zahmet biz de yoldayız telefonlar da belki çekemez.
İ.Ö. : İkincisi ulaşılabilir bir numara ver bana, hastanın numarasını ver bana.
Ab.T. : Ulaşılabilir kardeşim, ben yoldayım. Belki çeker belki çekmez. Köyde şebeke çekmiyor nasıl vereyim?
İ.Ö. : Nasıl sizi aramışlar beyefendi?. Beyefendi yollar kapalı olacak nasıl ulaşacağız biz size?
Ab.T. : Valla bilmiyorum nasıl ulaşacağınızı. Yani şimdi siz bir şey gönderemiyor musunuz köye askeriyeyle falan?
İ.Ö. : Askeriyeyi falan arayamam da karla mücadele ekiplerini arayacağım yolları açmaları için. Şimdi çocuğun nesi var. Onu söyleyin bana ona göre...
Ab.T. : Ben ne bileyim neyi var, ben doktor değilim ki.
İ.Ö. : Beyefendi doktor olup olmadığınızı sormuyorum, ne rahatsızlığı var? Ben diyorum ki numarasını verin ben arayayım ya da siz arayın neyi olduğunu öğrenin bize bilgi verin.
Ab.T. : Bilmiyorum diyorum size. Telefona ulaşılmıyor diyorum, size ulaşılsa ben de sana vereceğim ya da kendim arayacağım. Köyde telefon çekmiyor şimdi.
İ.Ö. : Şimdi ben durumunu bilmeden ben ne yönlendireceğim oraya, doktorlu ekip mi göndereceğim att’li [acil tıp teknisyenli] ekip mi göndereceğim onu bilmem gerekir.
Ab.T. : Ne göndereceksin, çocuk üşütmüş, rahatsız. Bu ortalık rahatsızlığına tutulmuş ama rahatsızlığı ileriye gitmiş. Ben çocuğun babasının telefonunu vereyim. 05...
İ.Ö. : Tamam beyefendi geçmiş olsun.”
iii. İ.Ö. saat 03.56’da başvurucu Abdulvahap Taş’a ait telefonu numarasını(Ab.T.nin verdiği) aramış ancak başvurucuya ulaşamamıştır. İ.Ö. saat 03.58’de şantiye şefine ait telefon numarasını aramış ancak şefin iki aydır izinde olduğu bilgisini almıştır. İ.Ö. ile telefonda görüşen kişi İ.Ö.ye yeni bir telefon numarası vermiştir. İ.Ö. bu numarayı saat 04.00’te aramış ama yetkili olduğu söylenen kişiyle irtibat kuramamıştır. İ.Ö. başka bir şantiye şefine ulaşmış ve telefonda görüştüğü kişi İ.Ö.ye N.G.nin telefon numarasını vermiştir. İ.Ö. saat 04.04’te aradığı N.G.ye ulaşamamıştır.
iv. B.B. saat 04.12’de Ab.T.yi, 04.15’te şantiye şefinin telefonunun aranmasından sonra muhataptan alınan yeni telefon numarasını; saat 04.16’da, 04.55’te, 05.02’de, 05.03’te ve 08.11’de başvurucu Abdulvahap Taş’ı; saat 04.42’de, 04.56’da, 05.13’te, 05.33’te, 07.12’de, 07.34’te, 08.10’da ve 08.20’de ise Ab.T.yi aramış ancak hiçbiriyle görüşememiştir.
v. B.B.nin saat 04.58’de görüştüğü Özel İdareye ait şantiyede görevli bir kişi kar açıcıların saat 07.00’de geleceğini ve mezranın bulunduğu tarafta bir ekip bulunsa da ekibe ulaşamadıklarını söylemiştir.
vi. B.B.nin saat 05.11’de görüştüğü bir şantiye görevlisi özetle gece çalışmadıklarını ve yolu ancak saat 14.00-15.00’e kadar açabileceklerini söylemiştir.
vii. B.B. saat 07.32’de şantiye ile bir telefon görüşmesi daha yapmıştır. B.B.nin telefonda görüştüğü kişi kendilerine hastanın öldüğüne dair haber geldiğini söylemiştir.
viii. K.Ç. 2/2/2014 tarihinde saat 13.16’da M.A. ile görüşmüş ve cenaze ile başvurucu Halise Taş için ambulans istemiştir. M.A. cenaze için ambulans gönderemeyeceklerini söylemiş, başvurucunun sağlık durumunu öğrenmek için görüşebileceği bir kişiye ait telefon numarası istemiştir. K.Ç.nin E.T.nin telefon numarasını vermesi sonrasında E.T. ile saat 13.24’te görüşen ve başvurucu Halise Taş’ın oğlunun ölümü nedeniyle baygınlık geçirdiğini öğrenen M.A., söylenen husus için ambulans gönderemeyeceklerini E.T.ye söylemiştir. Ü.Y.K. saat 13.29’da E.T.yi arayıp başvurucu Halise Taş’ın durumu hakkında bilgi almış ve ambulans gönderemeyeceklerini ifade etmiştir.
ix. S.Ö. ön inceleme aşamasında verdiği ifadesinde başka hususlar yanında 1/2/2014 tarihinde saat 19.40’ta görüştüğü A.T.ye 112 Acil’i araması ve telefon irtibatının kesilmemesi için kapsama alanında bulunması gerektiğini söylediğini, ayrıca aynı gün saat 18.42’de görüştüğü N.G.den mezraya giden yolun açılmasını talep ettiğini, Özel İdare araçlarının arızalı olduğunu öğrenince Karayolları Genel Müdürlüğü 11. Bölge Müdürlüğünde (Bölge Müdürlüğü) şube şefi olan F.K. ile görüştüğünü beyan etmiştir. Bu ifade K.Ç. tarafından doğrulanmıştır.
x. B.A. 1/2/2014 Cumartesi günü saat 09.00’dan ertesi gün saat 03.58’e kadar 912 çağrıya cevap vermiştir. 112 Acil ise 1/2/2014 günü saat 09.00’dan ertesi gün saat 09.00’a kadar toplam 15.246 çağrıyı yanıtlamıştır. Aynı zaman diliminde on acil tıp teknisyeni ile bunlara danışmanlık eden iki hekim görev yapmıştır.
22. 13/5/2014 tarihinde Gürpınar Kaymakamı, kendilerine gelen bildirimin değerlendirilmesi noktasında herhangi bir ihmallerinin bulunmadığı gerekçesiyle S.Ö. ve K.Ç. hakkında soruşturma izni verilmemesine karar vermiştir.
23. Başsavcılık; Van Valisinin soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararına 16/5/2014 tarihinde, Gürpınar Kaymakamı’nın Uzman Jandarma K.Ç. ve S.Ö. hakkındaki soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararına ise 30/6/2014 tarihinde itiraz etmiştir. Başvurucularca da Van Valisi’nin verdiği karara itiraz edilmiştir.
24. Van Bölge İdare Mahkemesi, ön inceleme raporu ve eklerinin isnat edilen suçtan dolayı soruşturma yapılmasını gerektirecek nitelikte olduğu gerekçesiyle 4/7/2014 tarihinde Başsavcılığın itirazını kabul ederek Van Valisi’nin soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararını kaldırmış ve bu kararı gerekçe göstererek 10/7/2014 tarihinde başvurucuların itirazları hakkında karar verilmesine gerek olmadığı (karar verilmesine yer olmadığı) yönünde karar vermiştir.
25. K.Ç. ve S.Ö. hakkında soruşturma izni verilmemesine dair karara yapılan itirazın akıbeti tespit edilememiştir ancak Anayasa Mahkemesi, anılan kişilerin ifadeleri daha sonra şüpheli sıfatıyla alındığından Başsavcılığın itirazının kabul edildiğini değerlendirmiştir.
26. Başsavcılık; başvurucuların olay nedeniyle uğradıkları maddi ve manevi zararların tazmini için çocukları R.T., Ra.T., D.T. ve B.T. ile birlikte açtıkları tam yargı davasını inceleyen Van 1. İdare Mahkemesinin (İdare Mahkemesi) soruşturma dosyası örneği istemesi üzerine 23/12/2015 tarihli yazısının ekinde soruşturma evrakının aslını İdare Mahkemesine göndermiş, 23/6/2016 tarihinde de İdare Mahkemesine soruşturma evrakının akıbetini sormuştur.
27. Başsavcılığın bilgi talebi üzerine Meteoroloji Genel Müdürlüğü 17/11/2016 tarihli yazıyla Çeli’de meteoroloji istasyonu bulunmadığını bildirmiş fakat bir yaklaşım sağlamak adına Hakkâri ve Van Ferit Melen Meydan Meteoroloji Müdürlüklerinin 1/2/2014 ila 3/2/2014 tarihlerine ait yatay görüş mesafesi, sıcaklık, rüzgâr hızıyla yönü, nem ve ortalama kar yüksekliğiyle ilgili kayıtlarını anılan yazının ekinde göndermiştir. Buna göre sözü edilen tarihlerde ortalama kar kalınlığı Van Ferit Melen Meydan’da 1 mm, Hakkâri’de ise sırasıyla 38 mm, 36 mm ve 35 mm’dir. Ortalama sıcaklıklar Van Ferit Melen Meydan için sırasıyla -3,4°C, -8° ve -10,2°C, Hakkâri için sırasıyla -2,3°C, -8,6°C ve -11,1°C’dir. Yatay görüş mesafesi 1/2/2014 tarihinde saat 18.00’den gece 02.00’ye kadar Van Ferit Melen Meydan için 10 km, Hakkâri için 20 km’dir.
28. Bölge Müdürlüğü 18/11/2016 tarihli yazıyla Gürpınar-Kırkgeçit ve Yalınca il yolunda olağan bakım, onarım ve kar mücadele hizmetlerinin bir ekipmanlı kamyon, bir yükleyici ve bir greyder yardımıyla yapıldığı ancak Çeli’nin yol ağlarında bulunmadığı hususunda Başsavcılığı bilgilendirmiştir.
29. Şüpheli H.K. istinabe yoluyla kolluğa aldırılan 25/11/2016 tarihli ifadesinde; M.T. için 1/2/2014 tarihinde saat 18.30 sıralarında 112 Acil’e gelen aramayla ilgili bilgi sahibi olmadığını, söz konusu arama için kendisine veya birlikte çalıştıkları T.M.ye danışılmadığını, öğrendiği kadarıyla 112 Acil’i arayan kişinin mezrada hasta bir çocuktan bahsedip paletli araçlarının olup olmadığını sorduğunu ancak M.T.nin sağlık durumuyla ilgili sorulara cevap veremediğini, bu nedenle çağrıya cevap veren kişinin hasta veya hastanın bir yakınına ait telefon numarasını istediğini, arayan tamam dese de dönüş yapmadığını ve bu vaka ile ilgili ertesi gün saat 03.51’e kadar 112 Acil’e herhangi bir çağrı gelmediğini söylemiştir. H.K. devamla 03.51’deki çağrıya İ.Ö.nün cevap verdiğini, İ.Ö.nün aktardığına göre çağrıyı yapan kişinin hastanın Van il merkezinde oturan amcası olup hastanın rahatsızlığıyla ilgili sorulara cevap veremeden “Tam bilmiyorum, ortalık hastalığı işte.” şeklinde cevap verdiğini ve mezranın yolunun ulaşıma kapalı olduğunu, İ.Ö.den şantiyeden yolun durumu, hasta yakınlarından ise hastanın durumu hakkında bilgi almasını istediğini, birkaç kez aranmasına rağmen kapalı yolları açmakla görevli şantiye ekiplerinin numaralarını bildirdiği telefonlara ve hasta yakınlarına ulaşılamadığını, İ.Ö.den şantiyeyi tekrar aramasını ve gerekirse merkez şantiye ile irtibata geçmesini istediğini, ayrıca hasta yakınlarını aralıklı olarak araması için İ.Ö.ye talimat verdiğini, sadece yolun açılması için değil aynı zamanda, ambulans gönderilecekse hangi tip ambulans gönderileceğinin belirlenmesi için ihtiyaç duyulan yol hakkında bilgi için de şantiyeye ulaşılmasının gerekli olduğunu ve molaya çıkmak isteyen İ.Ö.ye vakayı B.B.ye aktarmasını söylediğini beyan etmiştir.
30. Şüpheli T.M. 28/11/2016 tarihinde Başsavcılıkça alınan beyanında 1/2/2014 tarihinde 112 Acil Komuta Kontrol Merkezinde danışman hekim olarak görevli olduğunu, saat 18.34 sıralarında M.T. için gelen çağrının kendisine bildirilmediğini, danışman hekim H.K.nın nöbetçi olduğu zamana denk gelen saat 03.51 sıralarında M.T.nin amcası tarafından bir çağrı yapıldığını, saat 04.20 sıralarında nöbeti devraldıktan sonra şantiyeyi arattığını ancak şantiyeye telefonla ulaşılamadığını, hastanın birinci derece yakını veya hastanın yanındaki bir kişi tarafından arama yapılmaması ve yardım talebinin hastanın 120 km uzağında olan biri tarafından yapılması nedeniyle ambulans gönderme gereği duymadığını, kaldı ki çağrının vefat sonrasında yapıldığını söylemiştir. T.M. devamla mevzuat gereği cenazeyi taşıma görevlerinin olmadığını, kar üstünde gidebilen ambulanslara sahip olduklarını ama bu ambulansların hastaya ulaşıp ulaşamayacağını bilmediğini ifade etmiştir.
31. Başsavcılık 29/11/2016 tarihinde şüpheli B.A. ile M.A.nın ifadesini almıştır.
i. B.A.nın ifadesi şöyledir:
“...Tam olarak hatırlamamakla birlikte 18:00 sıralarında Yalınca Karakolunda görev yaptığını söyleyen bir Uzman Çavuş Van ili Gürpınar ilçesi Yalınca Köyü Çeli mezraasında hasta bir çocuğun olduğu, paletli ambulansımızın olup olmadığını sordu, ben paletli ambulansın bulunduğunu eğer yol açık değil ise karayolları ile irtibata geçebileceğimi söyledim. Bunun üzerine uzman jandarma bana kendisinin karayolları ile irtibata geçtiğini yolun kapalı olduğunu söyledi. Ben de yolun açıldığında tekrar bizim de irtibata geçileceğini düşünerek görüşmeyi sonlandırdım. Bu görüşme sırasında ailenin irtibat numarasını istedim ancak bana verilmedi, ben de bu nedenle herhangi bir kayıt oluşturmadım. Yoğun bir çalışma ortamımız vardır, bu arada doktor [H.K.ya] durumu uzaktan sesli olarak anlattım, bana anladığını belirtir bir el işareti yapmıştı, ben daha sonra bu olayla ilgili tekrar aranmadım. Bu olayla ilgili karayolları ekiplerini herhangi bir arama yapmadım. Görüşmüş olduğum kişinin kamu görevlisi olması nedeniyle söz konusu olayın takipçisi olduğunu düşündüm... [B]u olayla ilgili yapılan idari soruşturma sonucunda kınama ve yer değişikliği cezası aldım...”
ii. M.A. ifadesinde başka hususlar yanında hatırladığı kadarıyla M.T.nin öldüğü ve cenazenin mezradan getirilmesi gerektiği hususunun kendisine K. isimli uzman jandarma tarafından bildirildiğini, ölen kişi için ambulans gönderemeyeceklerini ancak anne rahatsız ise onun için ambulans gönderilebileceklerini söylediğini, daha sonra bir köy korucusu ile telefon görüşmesi yaptığını ve ambulans gönderip göndermeme kararının hekime ait olduğunu söylemiştir.
32. Başsavcılığın 1/12/2016 tarihinde ifadesine başvurduğu şüpheli Ü.Y.K. özetle 2/2/2014 tarihinde saat 09.00’da nöbeti hekim İ.H.S.den devraldığını, saat 13.30 sıralarında M.A.nın ölü bir çocuk için ambulans istendiğini bildirdiğini, ilgili yönetmelik gereği ölü kişi için ambulans gönderilemeyeceğini söylediğini, bunun üzerine ambulans talep edenlerin annenin durumunun kötü olduğundan söz ettiğini, annenin neyi olduğunu sorması üzerine annenin yakınma hâlinde ve yaslı olduğunun söylendiğini ve bu durum için de ambulans görevlendirilemeyeceğini ifade ettiğini beyan etmiştir.
33. Başsavcılığın talebi üzerine Van İl Sağlık Müdürlüğü, olay nedeniyle 112 Acil’le yapılan görüşmelerle ilgili kayıtları içeren CD ile bilgi notunu, ayrıca olay tarihindeki nöbetçi personeli ve 2014 yılına ilişkin Van 112 Acil’e ait özel donanımlı araçları gösteren listeleri Başsavcılığa göndermiştir. Gönderilen belgelere göre olayla ilgili vaka kaydı 2/2/2014 tarihinde saat 03.51’de açılmıştır ve 2014 yılında Van 112 Acil’in on kar paletli, üç de çelik paletli ambulansı ile biri kar paletli üç hizmet aracı bulunmaktadır.
34. Van İl Jandarma Komutanlığı 19/12/2016 tarihli yazısıyla olay tarihinde envanterinde bir kızaklı kar motosikleti ile paletli bir kar aracının bulunduğu ancak kar aracının olay tarihinde arızalı olduğu ve 28/10/2016 tarihinde faal hâle geldiği yönünde Başsavcılığı bilgilendirmiş, Van Jandarma Filo Komutanlığının (Filo Komutanlığı) 7/12/2016 tarihli yazısını Başsavcılığa göndermiştir. Filo Komutanlığının yazısına göre;
i. 2/2/2014 tarihinde envanterde beş S-70 Sikorsky ve üç Mi-17 genel maksat helikopteri mevcuttur ve üç S-70 Sikorsky ile iki Mi-17 faal olarak konuşludur.
ii. İlgili yönergeye göre helikopter iniş yeri merkezinden itibaren 30 m yarıçapındaki daire içinde inişe engel olabilecek herhangi bir yükseklik veya mânia bulunmamalıdır. İniş yeri zemin kenarından itibaren yaklaşma ve kalkışlar için 1/10 ya da 6°lik açıyı sağlayacak şekilde engellerden temizlenmiş olmalıdır. İniş yeri karla kaplı ise karlar temizlenmeli ve yığma yapmadan iniş alanını dışına atılmalıdır. Bu mümkün değil ise karlar ezilerek sıkılaştırılmalıdır. Karların temizlenememesi hâlinde kar kalığı 50 cm’nin altında ve kar yüzeyi sert ise helikopter iniş yapabilir. Bu durumda iniş yeri kömür tozu veya toprakla işaretlenmelidir. İniş yeri üzerindeki karın rotor rüzgârı sebebiyle uçuşmasını engellemek için temizlenmemesi veya sıkılaştırılmaması durumunda kar uçuşacak ve pilotun görüşünü engelleyecektir. İniş yeri eğimi 7°yi, şayet helikopter Mi-17 ise 2,5°yi geçmemelidir.
35. Başsavcılığın talebi üzerine Bölge Müdürlüğü, 2014 yılında Van 112 Acil’in sahip olduğu araçların teknik özellikleri konusunda Başsavcılığı bilgilendirmiştir.
36. K.Ç. 7/4/2017 tarihinde istinabe yoluyla ve şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde olay tarihinde görevli olmadığını ancak nöbetçi S.Ö.nün isteği üzerine 112 Acil’i arayarak yardım istediğini ve durumun acil olduğunu bildirdiğini, S.Ö.nün de çocuğun babasına telefonun çekebileceği bir yere giderek 112 Acil ile görüşmesi gerektiğini söylediğini, çocuğun öldüğünü ve çocuğun annesinin de hasta olduğunu ertesi gün öğrenmesi üzerine112 Acil’i yeniden arayarak durumu anlattığını söylemiştir. K.Ç. devamla görevleri olmamasına rağmen 112 Acil haricinde durumu başka kurumlara da bildirdiklerini ve olay zamanında Karakolda araç bulunmadığını beyan etmiştir.
37. 18/4/2017 tarihinde istinabe suretiyle ve şüpheli sıfatıyla ifadesine başvurulan S.Ö. ise olay tarihinde köyün geçici korucusunun kendisini telefonla arayarak Çeli’de hasta bir çocuk olduğunu söylediğini, kar nedeniyle yolun kapalı olduğunu, telefonla arayarak durumu aktardığı karakol komutanının kendisinden Özel İdareyi arayarak durumu açıklamasını, K.Ç.den ise 112 Acil’i aramasını istediğini, isteği yerine getirdiklerini ancak Özel İdare yetkililerinin iş makinelerinin donduğunu, çalışır duruma geldiğinde yolu açacaklarını söylediğini, bunun üzerine aradığı kara yolları idaresi yetkililerinin ise mezranın sorumluluk bölgesi dışında kaldığını ancak bölge müdürlerinin talimatıyla gelebileceklerini ifade ettiklerini, karakol komutanının ilçe jandarma komutanına konuyla ilgili bilgi verdiğini, kendilerinden talimat beklenmesi istense de kendilerine herhangi bir talimat gelmediğini, sabaha karşı Özel İdareyi yeniden aradığını ve araçların henüz çalıştırılamadığını öğrendiğini ifade etmiştir.
38. Başsavcılık 14/9/2017 tarihinde şüpheliler N.G., İ.Ö., B.B. ve İ.H.S.nin ifadelerini almıştır.
i. N.G.nin verdiği ifade şöyledir:
“...Ben daha öncesinde Van il özel idaresinde işçi kadrosunda çalışırken Gürpınar ilçesinde İl Özel idaresi şantiyesinde çalışıyordum. Tam olarak hatırlamadığım bir tarihte geceleyin 01:00 sıralarında 112 acilden arandım. Bana Yalınca köyü Çeli mezrası yolunun açık olup olmadığı soruldu. Ben yolun kapalı olduğunu, hali hazırda aracımın olmadığını, bir tane aracımın tam olarak hatırlamadığım bir köyde bulunduğunu, ve aracın bozuk olduğunu söyledim. Daha sonrasında da ismini hatırlamadığım bir arkadaşıma beni almasını söyledim. Arkadaşım saat 02:00 sıralarında beni alarak arızalı olan greyderin yanına gittik. Hangi mezra olduğunu hatırlamıyorum. Aracın markasını modelini arızasının ne olduğunu da hatırlamıyorum. Karayolları tarafından açılması gereken Yalınca köyü yolunun saat 12:00 ye kadar açtık. Karakola vardığımızda askerler bizi karşıladı. Ben yolu açacağımı 112 acil ekiplerine söylediğim için tekrar onları çağırmadım. Bazen yol açılırken arkamızdan ambulans geldiği olur. Ancak o olayda arkamızdan ambulans gelmedi. Köye ulaştığımızda Abdulvahap Taş sırtında çuval ile yanında birkaç kişi ile yanımızdan geçtiler... Biz bir greyder, iki kepçe ve bir küçük kepçe ile Yalınca köyünden Çeli mezrasına olan 15 km lik yolu 3 günde açtık. Oradaki kar kalınlığı 5 metre ile 10 metre arasında değişiyordu... [Cumhuriyet savcısının 112 Acil görevlisinin 2/2/2014 tarihinde saat 05.11’de şantiye görevlisi ile yaptığı görüşmeye ait kaydı (bkz. § 21/vi) okuması üzerine] ...[B]uradaki görüşme bana aittir ben saat 1 diye hatırlıyordum ama 5 de olabilir. Olayın üzerinden 4 yıl geçmiştir... O gün hava geceleyin fırtına idi. Gündüz ise güneşli bir hava vardı. Gündüz hava sisli değildi... O dönemde Çeli mezrası gibi yerlerde 11.aydan sonra herhangi bir ulaşım olmazdı. Bunu orada bulunan bütün köylüler bildiğinden kış gelmeden o bölgeler halk tarafından boşaltılırdı. Bu kişi şikayetçi olan vatandaşın ikametgahı Van Merkezdedir. Bu bölgede 5.ayın sonuna kadar ulaşım olmadığını bu kişide biliyordur...”
ii. İ.Ö. ve B.B. ön inceleme dosyasında bulunan görüşme kayıtlarıyla (bkz. § 21) uyumlu şekilde beyanda bulunmuştur. Ek olarak İ.Ö. “ortalık hastalığı”nın yerel bir tabir olup grip ve soğuk algınlığı gibi hastalıkları ifade ettiğini, B.B. ise hava ambulanslarının gece görüş sistemi olmadığını beyan etmiştir.
iii. İ.H.S. olayın veya ölümün gerçekleştiği gün nöbetçi olmadığını, hatırlayamadığı bir tarihte T.M.nin bir vakanın olduğundan ve hasta yakınlarına ulaşamadıklarından söz edip eğer hasta yakınlarına ulaşılır veya onlar arar ise vakayla ilgilenmesi gerektiğini söylediğini ancak kendisine acil tıp teknisyenlerince söz konusu olayla ilgili bir bilgilendirme yapılmadığını ifade etmiştir.
39. Başsavcılık, istinabe yoluyla Sağlık Bakanlığı başdenetçisi, inşaat mühendisi ve makine mühendisinden oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinden haklarında soruşturma yürütülen kişilerin olayın meydana gelmesinde kusurlarının bulunup bulunmadığı, şüphelilerin eylemlerinin kamu veya kişi zararına ya da üçüncü kişilerin menfaat sağlamasına neden olup olmadığı konusunda rapor almıştır. Bilirkişilerin hazırladığı 30/11/2017 tarihli raporda özetle şu tespit ve değerlendirmeler yer almıştır:
i. Resmî kayıtlara göre Van’ın Edremit ilçesinde ikamet eden başvurucuların oğlu M.T.nin aşıları 13 No.lu Aile Sağlığı Merkezince yapılmıştır. M.T.ye 1/8/2013 tarihinde Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesince üst solunum enfeksiyonu tanısı konulmuştur. 13/12/2013 tarihinde 14 No.lu Aile Sağlığı Merkezinde muayene olan M.T. akut faranjit tanısı almıştır. M.T.nin babası ve amcası tarafından ortalık hastalığı olarak ifade ettikleri hastalık aslında şiddetli griptir ve bu hastalığın uygun olmayan koşullarda zatürreye dönüşebildiği kliniklerce bilinmektedir. Nitekim 11/3/2014 tarihli raporda ölenin akciğerinde pnömotik iltihabi infiltrasyon bulunduğundan söz edilmiştir. Başvurucuların Çeli’de ikamet ettikleri evin gerek inşaat yapısı gerek mevsim koşulları bakımından daha önce üst solunum yolları enfeksiyonuna ilişkin klinik bulgusu olan M.T.nin sağlığı için uygun olmadığı düşünülmektedir. Bu sebeple M.T.nin hastalığının yedi saat gibi kısa bir sürede ölüme neden olabilecek akut bir hastalık olmayıp evveliyatı olan, tedavi edilmemiş ve ağır hava koşullarında ölümcül bir hastalığa dönüşmüş bir hastalık olduğu izlenimi edinilmiştir. Bütün bu hususlar M.T.nin hastalığının tedavisinde başvurucuların ihmali olduğunu düşündürmektedir.
ii. 112 Acil açısından hastanın klinik tablosu ve bulguları önemlidir ancak başvurucu Abdulvahap Taş M.T. öğle saatlerinde rahatsızlanmaya başlamasına rağmen 112 Acil’i aramamıştır. Buna karşın S.Ö. ve K.Ç. ile çağrı kayıtları çözümüne göre İ.Ö. ve B.B. başvurucu Abdulvahap Taş’la irtibat kurmak için yoğun çaba sarf etmiş fakat başaramamışlardır. Aynı kişiler köy ile mezra arasındaki yolun açılması için İl Özel İdaresi yol ve şantiye yetkilileri ile temas hâlinde olmuş ancak bahse konu yol, teknik ve meteorolojik şartlar nedeniyle açılamamıştır.
iii. Somut olayda yardım talebi paletli ambulans veya kar araçları ile de karşılanamamıştır zira İl Ambulans Servisi Komuta Merkezindeki kar paletli araçların hizmet verebilmesi için araçların gideceği güzergâhın eğimli olmaması ve zemindeki karın sert olması gerekmektedir. Bir başka ifadeyle 1-4 m kar yağmış bile olsa sözü edilen araçların görevde kullanılabilmesi için güzergâhtaki yolun belli olması ve çok eğimli olmaması gerekir. Şayet yoldaki kar yeterli sertlikte değil ise araç paletleri kara batar ve araçlar hareket edemez. Gece görüş sistemine sahip olmadıkları için Sağlık Bakanlığına ait ambulans helikopterler geceleyin kullanılamamaktadır. Somut olayda askerî helikopterler kullanılmak istenseydi bile bu helikopterlerin kış şartlarında ve geceleyin görüş, iniş ve kalkış imkânları kısıtlı olduğundan karla mücadele etmesi gereken ekiplerin devreye sokularak paletli ambulansla vaka mahalline ulaşmanın değerlendirilmesi yapılırdı. Mevcut iklim şartlarında ve eldeki araçlar ve ekipmanlarla M.T.nin bulunduğu yere istenilen zamanda ulaşılabilmesi mümkün değildir. Bu durumda M.T.nin ölümü ile 112 Acil görevlilerinin, uzman jandarmaların ve İl Özel İdaresi görevlilerinin tutum ve davranışları arasında illiyet bağı kurulamadığından söz konusu kişilerin görevlerini ihmal etmek suretiyle ölüme sebebiyet verdikleri veya kişilerin ya da kamunun zararına neden oldukları yönünde bir değerlendirme yapılamamıştır.
iv. M.T.nin cenazesi için ambulans talebi doğru değildir. Bu nedenle talebi karşılamayan B.B., M.A. ve Ü.Y.K. görevlerine uygun davranmıştır.
v. M.T. için yapılan yardım çağrısı ağır meteorolojik koşullar, teknik şartlar vezaman kaynaklı fiilî imkânsızlık nedeniyle karşılanamamıştır.
40. 2/1/2018 tarihinde Başsavcılık 13/12/2017 tarihli bilirkişi raporunu da dikkate alarak olayın meydana gelmesinde kusurlarının olmadığı gerekçesiyle B.A., B.B., H.K., İ.Ö., İ.H.S., K.Ç., M.A., T.M., N.G. ve Ü.Y.K. hakkında taksirle öldürme ile görevi kötüye kullanma suçundan; S.Ö. hakkında ise görevi kötüye kullanma suçundan kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
41. Başvurucular öncelikle ihbara rağmen şüphelilerin tamamının hareketsiz kaldığını ve devletin cenazenin taşınması için yapılan ihbar karşısında yükümlülüğünü yerine getirmediğini iddia ederek Başsavcılıkça verilen karara itiraz etmiştir. İtirazlarına ilişkin dilekçelerinde başvurucular ayrıca öz itibarıyla şu hususları ileri sürmüştür:
- M.T.nin ölümü, ilin coğrafi özelliklerine ve ihtiyaca göre hazırda tutulması gereken kara ve hava ambulansları ile hizmet araçlarının mümkün olan en kısa sürede olay yerine intikal etmemesinden ileri gelmiştir.
- B.A. çağrı kayıt formu doldurmadığı gibi vakayı nöbetçi hekime de aktarmamıştır. Ayrıca kendilerine ait iletişim bilgileri çağrıyı yapan jandarma uzmanınca verilmediği hâlde BA. Karakolu aramamıştır. Jandarma da 112 Acil’e dönüş yapmamıştır.
- İl Özel İdaresi yetkililerinin yolun açılmasında kullanılan araçların hazır tutulmamasında ihmalleri bulunmaktadır.
- Şüphelilerin eylemleri ile M.T.nin ölümü arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığını hâkimin takdir etmesi gerekir. Kaldı ki söz konusu illiyet bağı somut olayda mevcuttur.
- Karara esas alınan raporu düzenleyen bilirkişiler, şüphelilerin eylemi ile illiyet bağı bulunup bulunmadığını bilimsel olarak net bir şekilde ortaya koyamamıştır.
- Bilirkişilerden biri, çalışanlarını şikâyet ettikleri Sağlık Bakanlığında başdenetçidir.
-İlliyet bağı konusunda bilirkişi görüşüne başvurulmasına gerek yoktur ancak bilirkişi görüşüne başvurulacak ise Başsavcılığın doğru bilirkişileri seçmesi gerekir.
- Bilirkişi raporuna itibar edilemez zira söz konusu rapor bilimsel dayanaktan yoksun ve yanlıdır.
42. Başvurucuların itirazı Van 1. Sulh Ceza Hâkimliğince (Hâkimlik) 14/2/2018 tarihinde reddedilmiştir.
C. Tam Yargı Davasıyla İlgili Süreç
43. Başvurucular, çocukları R.T., Ra.T., D.T. ve B.T. ile birlikte Sağlık Bakanlığına sundukları 21/1/2015 tarihli dilekçelerinde özetle M.T.nin durumunun 112 Acil’e bildirilmesine rağmen B.A.nın vakayı H.K.ya bildirmediğini, 112 Acil Komuta Kontrol Merkezinde nöbeti devralan diğer acil tıp teknisyenlerinin vakayı danışman hekimlere bildirmesine rağmen acil sağlık hizmetlerinin gerektirdiği tedbirlerin alınmadığını, sadece karla mücadele ekipleriyle irtibat kurulmaya çalışıldığını ve M.T.nin 112 Acil Komuta Kontrol Merkezinde görevli acil tıp teknisyenleri ile danışman hekimlerin ihmalleri nedeniyle öldüğünü iddia ederek 330.000 TL maddi tazminat ile 500.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
44. Sağlık Bakanlığına yaptıkları başvuruya süresinde cevap verilmemesi üzerine başvurucular, çocukları R.T., Ra.T., D.T. ve B.T. ile birlikte Sağlık Bakanlığı aleyhine İdare Mahkemesi nezdinde tam yargı davası açmıştır. Dava dilekçelerinde başvurucular, Sağlık Bakanlığına yaptıkları başvuruda dile getirdikleri iddialar yanında özet olarak acil yardım gerektiren olayların sıklığı ve ulaşım imkânları dikkate alınarak o bölgede bir istasyon (11/5/2000 tarihli ve 24046 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği’nin 4. maddesine göre istasyon, acil çağrılara olay yerinde ve nakil sırasında sağlık hizmeti vermek üzere ambulans ve ekiplerin bulunduğu birimleri ifade etmektedir.) kurulması gerekirken kurulmadığını, yardım talebi karşısında acil sağlık hizmetinin sunulması ile ilgili işlemlerin zamanında yapılmadığını, cenazenin taşınması için araç gönderilmediği için cenazeyi çuval içinde taşımak zorunda kaldıklarını, bu durumun kendilerini derinden yaraladığını ileri sürerek maddi ve manevi tazminat talep etmiştir. Talep edilen maddi tazminat miktarı başvurucular için ayrı ayrı 3.000 TL, çocukların her biri için 1.000 TL; talep edilen manevi tazminat ise başvurucular için ayrı ayrı 100.000 TL, çocukların her biri için 25.000 TL’dir.
45. İdare Mahkemesi Başsavcılığın yürüttüğü soruşturmaya ilişkin evrak ile Ü.Y.K. hakkında yürütülmüş disiplin soruşturmasıyla ilgili evrakın bir örneğinin temini için yazışmalar yapmıştır (Başvurucular başvuru formuna sözü edilen disiplin soruşturmasına ilişkin birtakım belgeler ibraz etmiş ise de disiplin soruşturması kapsamında verilen kararla ilgili yargısal sürece ilişkin belgelerin tespit edilememesi ve Sağlık Bakanlığın İdare Mahkemesine gönderdiği evrakın UYAP’a kaydedilmemiş olması nedeniyle anılan disiplin soruşturmasıyla ilgili sürece kararda yer verilmemiştir.).
46. İdare Mahkemesi, başvurucular ile çocuklarının M.T.nin ölümü nedeniyle uğradıkları maddi tazminatın hesaplanması için bilirkişi incelemesine başvurmuştur. Bilirkişiye göre ölümü nedeniyle M.T.nin desteğinden yoksun kalanlardan başvurucu Abdulvahap Taş’ın maddi zararı 45.960,45 TL, başvurucu Halise Taş’ın maddi zararı ise 46.888,49 TL’dir.
47. Başvurucular, maddi tazminat taleplerini 19/2/2016 tarihli ıslah dilekçeleri ile bilirkişi raporunda belirtilen miktarlara yükseltmiştir.
48. Yaptığı yargılama sonunda İdare Mahkemesi, maddi tazminat taleplerini başvurucular yönünden kabul edip çocukları yönünden reddetmiş; manevi tazminat olarak başvuruculara ayrı ayrı 50.000 TL, çocuklarına ise ayrı ayrı 25.000 TL ödenmesine karar vermiştir. Karara göre ödenmesine karar verilen tazminatlar için idareye başvuru tarihinden itibaren yasal faiz işletilecektir. Sözü edilen kararın gerekçesi şöyledir:
“...
Uyuşmazlık konusu olayda, dava dosyasında ve konuyla ilgili olarak yürütülmekte olan adli ve idari soruşturmalarda yer alan bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden; Van İli, Gürpınar İlçesi, Yalınca Köyü (Van’dan 98 km uzaklıkta), Çeli Mezraasında (Van’dan 110 km uzaklıkta) Abdulvahap TAŞ’ın oğlu, Van - 01.12.2012 doğumlu [M.T.nin] öksürüğünün gittikçe artması üzerine 01.02.2014 tarihi, saat 18.30’dan sonra Yalınca Köyünde bulunan akrabası Geçici Köy Korucusu (GKK) [E.T.yi] telefonla aramak suretiyle oğlunun ağır hasta olduğunu bildirdiği, [E.T.nin] telefonla Yalınca Jandarma Karakolu’nu 01.02.2014 tarihinde, saat 18.36’da arayarak konu hakkında bilgi verdiği Uzman Jandarma [K.Ç.nin] Van 112 Komuta Kontrol Merkezi’ni (KKM) saat 18.39’da aradığı, çağrı karşılamada görevli olan Acil Tıp Teknisyeni (ATT) [B.A.] ile görüştüğü; ‘Yalınca’nın Çeri Mezrasında, bir yaşındaki çocuğun rahatsızlandığını, sizde paletli araç var mı, gelme ihtimali var mı, Yalınca’ya kadar yol açık, oradan sonra 7 km var, ne yapabiliriz?’ dediği, ATT [B.A.nın] da; ‘sizden onların irtibat numarasını alırım, onlarla görüşürüm, ambulans gerektirecek acil bir durum varsa, şantiye ile görüşürüz açık olmayan yolu da açtırırız, yol açıldıktan sonra ekiplerimiz varabilirler.’ dediği, çağrı karşılayıcı ATT [B.A.nın] Uzman [K.Ç.nin]n çocuğun yanında bulunan birinin irtibat numarasını bulup kendisine mutlaka döneceğini düşünerek çağrı kayıt formu doldurmadığı ve komuta kontrol merkezi hekimine aktarmadığı gibi Çeli Mezrasının yolu açıldıktan sonra ekiplerin varabileceği kanaatini bildirdiği, bu görüşmeden konunun basına yansımasına kadar (05-06.02.2014 tarihine kadar) nöbetçi komuta kontrol merkezi hekimleri ve diğer çağrı karşılayıcılarının da haberlerinin olmadığı, ancak Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliğinin 19. maddesi ve İl Ambulans Servisi Çalışma Yönergesinin 8/a ve 9/a maddelerine göre; komuta Kontrol Merkezine gelen telefon çağrılarından sağlıkla ilgili çağrıları, çağrı karşılayıcısının komuta kontrol merkezi hekimine aktarması görevi olup, talebin acil sağlık hizmeti gerektirip gerektirmediğini değerlendirme yetkisinin ise hekime ait olduğu, ancak davalı idare çalışanının bu yükümlülüğü ihmal ettiği, karakoldan, İl Özel İdare Şantiye Şefi [N.G.] ile 01.02.2014 tarihinde, saat 18.42’de görüşüldüğünde ise Yalınca’dan Çeli Mezrasına kadar olan yolu açabilecek iki aracın bulunduğunun ve ikisinin de farklı bölgelerde arızalı olduğunun, arızaların giderilmesini müteakip yolu açmak için geleceklerinin bildirildiği, baba Abdulvahap TAŞ’ın tekrar Yalınca Köyünde bulunan GKK [E.T.yi] aradığında, karakolun yolu açmak için çaba sarf ettiklerini ve 112’ye haber verildiğini açıkladıktan sonra, [E.T.nin] Yalınca Jandarma Karakolunun telefonunu verdiği, 01.02.2014 Cumartesi günü karakolu 19:40’da çocuğun babasının aradığı, telefona Uzman Çavuş [S.Ö.nün] çıktığı, telefonu yanında bulunan ağabeyi [A.T.ye] verdiği, yeğeninin çok ağır hasta olduğunu, hastaneye götürülmesinin gerektiğini, Çeli Mezrasında telefon ve yol irtibatının olmadığını, şuan kendilerinin yüksek bir tepede olduğunu, her an irtibatın kesilebileceğini söylediği, ATT [B.A.] tarafından tekrar jandarma karakolunun aranmaması, jandarmanın da 112 Komuta Kontrol Merkezini telefonla aramaması üzerine iletişimsizliğin ortaya çıktığı, bu arada babanın ifadesine göre hasta çocuk [M.T.nin] 02.02.2014 gecesi, saat 02.00’de vefat ettiği, dolayısıyla alınan 18.39’daki ihbar ile ilgili 112 Komuta Kontrol Merkezince birkaç telefon görüşmesinin dışında hiçbir işlem yapılmadığı anlaşılmıştır.
Bu itibarla; acil sağlık hizmetlerinin yurt genelinde kesintisiz olarak, bir ekip anlayışı içinde etkin, etkili, ulaşılabilir, kaliteli, süratli ve verimli olarak yürütülmemesinden, ilin coğrafi özelliklerine ve ihtiyaca göre yeterli sayıda kara ve hava ambulansları ile acil sağlık araçları ve hizmet araçlarının mümkün olan en kısa sürede olay yerine intikalinin sağlanmamasından kaynaklandığı anlaşılan ölüm olayının, sağlık kamu hizmetinin kötü işlemesi halini oluşturduğu ve bu nedenle [M.T.nin] vefat etmesinde davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu, dolayısıyla da söz konusu ölüm nedeniyle davacıların uğradığı maddi ve manevi zararların kusuru oranında davalı idare tarafından tazmin edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır. Nitekim; dava konusu olayla ilgili Acil Tıp Teknisyeni [B.A.] hakkında ‘Yalınca Jandarma Karakolu görevlisinden 01.02.2014 tarihinde, saat 18.39’da Yalınca Köyü Çeli Mezraasında hasta olan bir çocuk ile ilgili çağrı almasına rağmen, bu çağrıyı kayıt altına almadığı ve komuta kontrol merkezi hekimine aktarmadığı’ hususuna ilişkin olarak başlatılan soruşturma sonucunda ‘verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde kusurlu davranmak’ fiilinin sübuta erdiği belirtilerek ‘kınama’ cezasıyla tecziyesine karar verilmesi gerektiğinin teklif edildiği görülmüştür.
...”
49. Sağlık Bakanlığının aleyhine temyiz kanun yoluna başvurduğu İdare Mahkemesince verilen karar, reddedilen manevi tazminat üzerinden aleyhe hükmedilen nispi vekâlet ücretinin mahkemeye erişim hakkını ihlal edeceği gerekçesiyle başvurucularca da temyiz edilmiştir.
50. Danıştay Onbeşinci Dairesi (Daire) 18/10/2018 tarihinde, hükmedilen maddi tazminatın ıslah dilekçesiyle artırılan kısmına idareye başvuru tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi yönünden İdare Mahkemesince verilen kararın bozulmasına ancak sair hususlara yönelik temyiz taleplerinin reddine karar vermiştir.
51. Sağlık Bakanlığı, Daireye karar düzeltme başvurusu yapmıştır.
52. Başsavcılıkça yürütülen ceza soruşturmasındaki bilgi ve belgeleri de dikkate alan Daire, 23/5/2019 tarihinde karar düzeltme başvurusunu kabul ederek eksik inceleme nedeniyle İdare Mahkemesince verilen kararın bozulmasına karar vermiştir. Bu kararın ilgili kısmı şöyledir:
Dosya kapsamında bulunan bilgi, belgeler, ifadeler ve raporların birlikte değerlendirilmesinden; vefat eden [M.T.nin] otopsisi sonrasında düzenlenen 11/03/2014 tarihli Adli Tıp Raporu’nda, ölüm sebebinin ‘pnömonik iltihabi infiltrasyon’ (zatürre) olarak belirtildiği, küçüğün, ölümünden yaklaşık 6 ay öncesinde, Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 01/08/2013 tarihinde yapılan muayenesinde ‘üst solunum yolları enfeksiyonu’, 13/12/2013 tarihinde de Edremit 014 nolu Aile hekimi tarafından yapılan muayenesinde ‘akut farenjit’ tanıları ile tedavi aldığı hususunun tıbben kayıtlı olduğu anlaşılmakla, öncelikle, müteveffanın hastalığının tam anlamıyla tedavi edilip edilmediği, müteveffa çocuğun kontrol muayenesine çağrılıp çağrılmadığı belirtilen hususlarla ilgili olarak ailenin gereğini yapıp yapmadığı, ailenin, ikamet ettikleri yerin coğrafi özellikleri, iklim şartları, yoğun kar yağışı sebebiyle yolların kapanma ihtimali, çocuklarının yaşının küçük olması, zatürre ve benzeri hastalığa yakalanma olasılığını dikkate alarak, ateş, öksürük, solunum sıkıntısı gibi hastalık belirtileri ortaya çıktığında, acil tedaviye yönelik, evde ilaç (şurup) bulundurma ve benzeri tedbirlerin alınması noktasında ailenin bilgilendirilip bilgilendirilmediği, hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Öte yandan, [M.T.nin] 01/02/2014 tarihinde öğleden sonra rahatsızlandığı, öksürük, ateş ve solunum sıkıntısının artması üzerine, babasının, Yalınca Köyünde geçici köy korucusu olarak görev yapan yakınları [M.T.yi] arayarak yardım talebinde bulunduğu, [E.T.nin de], Yalınca Köyü Karakolunu arayarak yardım istediği, karakolda görevli personel tarafından 112 Komuta Kontrol Merkezinin arandığı, ancak, yoğun kış şartları nedeniyle yolların kapalı olmasından paletli ambulansın gönderilemediği, karakol görevlisi tarafından İl Özel İdare Yol ve Ulaşım Hizmetlerinden sorumlu şefin arandığı, Çeli mezrasında ağır hasta bir çocuğun olduğu ve kapalı yolun acilen açılması gerektiğinin bildirildiği, ilgilinin, yolu açabilecek iki araçlarının bulunduğu, ancak, birinin Gürpınar İlçesi Krom vadisinde, diğerinin ise Gürpınar İlçesi Topçu değirmeni bölgesinde arızalandığı, arızaların giderilmesine müteakip yolu açmak için geleceklerini bildirdiği, bunun üzerine, karayolları ekipleri ile görüşmeye geçildiği, ancak, karayolları şube şefinin, ilgili alanın kendi sorumluluk alanları dışında olduğu, yolu açabilmeleri için Genel Müdürlükten izin alınması gerektiğini bildirmesi üzerine, durumun Gürpınar İlçe Jandarma Komutanlığına bildirildiği anlaşılmakla, bölgenin coğrafi özellikleri, iklim şartları, yoğun kar yağışı sebebiyle yolların kapanması durumunda, yolların açılması için gerekli araç, gereç ve personeli hizmetin gereklerine uygun bir şekilde hazırlamak ve gereken önlemleri almakla yükümlü olan İl Özel İdaresi ile Karayolları Genel Müdürlüğünün, yol ve ulaşım hizmetlerinin yürütülmesinde hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının da ortaya konulması gerekmektedir.
İdare Mahkemesi tarafından, yukarıda bahsolunan hususlar dikkate alınmak suretiyle kusur araştırması yapılarak karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın, sadece acil sağlık hizmeti yönünden değerlendirilerek tazminata hükmedilmesinde hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
53. Bozma sonrası yapılan yargılamada İdare Mahkemesi;
i. 2013, 2014 ve 2015 yılları için Çatak, Başkale, Gevaş, Hakkâri ve Gürpınar Otomatik Meteorolojik Gözlem İstasyonlarının;
- Günlük minimum, maksimum ve ortalama sıcaklıklara,
- Günlük toplam yağışlara,
- Günlük kar kalınlıklarına,
- Günlük rüzgâr ortalamalarına ve yönüne,
- Aylık kar yağışlı günler sayısına,
- Günlük kar su eş değerine,
- Günlük kar su miktarına ilişkin verilerini,
ii. Kuruldukları tarihten 2020 yılının sonuna kadar Hakkâri Durankaya ve Bahçesaray Karabet Otomatik Meteorolojik Gözlem İstasyonlarının;
- Günlük rüzgâr ortalamalarına ve yönüne ilişkin verilerini,
iii. 1-2-3-4 Şubat 2014 tarihlerinde Çatak, Başkale, Gevaş, Hakkâri ve Gürpınar Otomatik Meteorolojik Gözlem İstasyonlarının saatlik sıcaklık, yağış, rüzgâr, nem, basınç ve işba sıcaklıklarına ilişkin verilerini,
iv. 1-2-3-4 Şubat 2014 tarihlerinde Yüksekova ve Hakkâri Meteoroloji Müdürlüklerinin yapmış oldukları sinoptik rasatlara ilişkin bilgileri,
v. 1-2-3-4 Şubat 2014 tarihlerinde Van Ferit Melen Havalimanı’nın yapmış olduğu tüm rasatlara (metar, taf, sinoptik) ilişkin bilgileri,
vi. 1-2-3-4 Şubat 2014 tarihlerinde Van (Merkez, Çatak, Başkale, Gevaş ve Gürpınar) ve Hakkâri için Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yapılan meteorolojik tahminler ve varsa uyarılarla ilgili bilgileri,
vii. Van’ın Gürpınar ve Bahçesaray ilçelerine ve Hakkâri’nin Otluca köyüne ait 2014 ila 2020 yıllarına ait aylık alansal yağış verilerini temin etmek için Meteoroloji Genel Müdürlüğü 14. Bölge Müdürlüğü ile yazışmalar yapmıştır. Gönderilen belgelerde olay günü Çeli’deki hava koşulları ve Çeli’deki kar kalınlığıyla alakalı bir bilgi yer almamaktadır.
54. İdare Mahkemesi, olayda hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının tespiti için tek sayıda, birden fazla kişiden oluşacak bir bilirkişi kurulundan rapor alınmasına karar vermiş ve bilirkişi incelemesi ile ilgili hususlar için bir naip üye görevlendirmiştir.
55. Kamu yönetimi ve sosyoloji ile çocuk hematolojisi ve onkolojisi alanında profesör unvanına sahip üç akademisyen ile meteoroloji mühendisi, inşaat yüksek mühendisi, makine mühendisi ve harita mühendisinden oluşan yedi bilirkişilik bilirkişi kurulu, raporlarını 30/1/2022 tarihinde tamamlamıştır. Anılan rapora göre olayın meydana gelmesinde Sağlık Bakanlığı asli kusurlu (%80), İl Özel İdare ise tali kusurludur (%20).
56. UYAP verilerine göre İdare Mahkemesi henüz davanın esasıyla ilgili bir karar vermemiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
57. Anayasa Mahkemesinin 2/3/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
58. Başvurucular Anayasa’nın 17., 36. ve 56. maddelerinin ihlal edildiğini iddia edip söz konusu savları kapsamında özetle ve öz itibarıyla şu hususlardan yakınmıştır:
i. M.T.nin sağlığı ile ilgili önemli bir ihbar yapılmasına rağmen Başsavcılıkça yürütülen soruşturmada şüpheli olarak yer alan herkes hareketsiz kalmıştır. Ayrıca devlet, M.T.nin cenazesinin taşınmasıyla ilgili ihbarda yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Cenazenin taşınması konusunda devletin ilgili kurumları destek vermediği için M.T.nin cenazesi başvurucu Abdulvahap Taş ile yakınları tarafından çuval içinde taşınmıştır. Bu durum M.T.nin cenazesini çuvalda taşıyan başvurucu Abdulvahap Taş’ta travma yaratmış olup olayda insanlık onuru ayaklar altına alınmıştır.
ii. B.A. çağrı kayıt formu doldurmadığı gibi vakayı nöbetçi hekime de aktarmamıştır. Oysa B.A. konuyla ilgili hukuki düzenlemelere göre vakayı danışman hekime aktarmak zorundadır. B.A. ayrıca başvuruculara ait iletişim bilgileri çağrıyı yapan jandarma uzmanınca verilmediği hâlde söz konusu bilgiyi temin için Karakolu aramamış, jandarma da 112 Acil’e dönüş yapmamıştır.
iii. İl Özel İdaresi yetkililerinin yolun açılmasında kullanılan araçların hazır tutulmamasında ihmalleri bulunmaktadır.
iv. M.T.nin ölümü, ilin coğrafi özelliklerine ve ihtiyaca göre hazırda tutulması gereken kara ve hava ambulansları ile hizmet araçlarının mümkün olan en kısa sürede olay yerine intikal etmemesinden ileri gelmiştir.
v. Karara esas alınan raporu düzenleyen bilirkişiler, şüphelilerin eylemi ile illiyet bağı bulunup bulunmadığını bilimsel olarak net şekilde ortaya koyamamıştır.
vi. Şüphelilerin dikkatsiz ve özensiz davranışları ile M.T.nin ölümü arasında illiyet bağı bulunmaktadır.
vii. İlliyet bağı konusunda bilirkişi görüşüne başvurulmasına gerek yoktur ancak bilirkişi görüşüne başvurulacak ise Başsavcılığın doğru bilirkişileri seçmesi gerekir.
viii. Bilirkişilerden biri çalışanlarını şikâyet ettikleri Sağlık Bakanlığında başdenetçidir.
ix. Bilirkişi raporuna itibar edilemez zira söz konusu rapor bilimsel dayanaktan yoksun ve yanlıdır.
x. Başsavcılık yeterli araştırma yapmadan ve nesnel olmayan bilirkişi raporuna istinaden karar vermiştir.
xi. Hâkimlik, Başsavcılıkça verilen karara yönelik iddialarını tartışmadan itirazlarını reddetmiştir.
59. Bakanlık görüşünde evvela hem idarenin mesuliyetini saptayabilecek hem de gerektiği takdirde zararın ödenmesini sağlayabilecek olan tam yargı davasının derdest olduğu açıklanarak ihlal iddiaları yönünden hukuk sisteminde mevcut yargısal yolların bireysel başvuru öncesinde tüketilip tüketilmediği hususundaki takdirin Anayasa Mahkemesine ait olduğu ifade edilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca olay anındaki hava koşulları, teknik şartlar ve görevlilerin olaydan haberdar olmasından sonraki zamanın darlığı dikkate alındığında hakkında soruşturma yürütülen kişilerin kusurlu davranıp davranmadığı ve dolayısıyla idarenin ağır hizmet kusurunun olup olmadığı hususlarının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
60. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında başvuru formunda dile getirdikleri iddiaları yineleyip ek olarak özetle ve öz itibarıyla;
- 7/12/2006 tarihli ve 26369 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ambulanslar ve Acil Sağlık Araçları ile Ambulans Hizmetleri Yönetmeliği’nin 31. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (h) bendinde yer alan “Olağandışı durumlar istisna olmak kaydıyla hiçbir ambulans ve acil sağlık aracı cenaze nakli amacıyla kullanılamaz.” hükmünü cenazenin hiçbir şekilde ambulans ile taşınamayacağı şeklinde yorumlamanın hukuki olmadığı gibi insani de olmadığını, kaldı ki söz konusu durumun olağanüstü bir durum olduğunu,
- Başvurunun esası Başsavcılıkça verilen karara dayandığı için başvuru yollarını tüketmediklerinin söylenemeyeceğini,
- Gelinen aşama itibarıyla tam yargı davasıyla ilgili yargılamada makul sürenin aşıldığını, bu sebeple bu yönüyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, Anayasa Mahkemesinin beş yılı aşan yargılamalarda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verdiğini,
- Van Valisi ve Gürpınar Kaymakamınca verilen kararın kendilerine tebliğ edilmediğini, ön inceleme aşamasının kendilerinden gizlendiğini, soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararın kaldırılmasından sonra ise etkili bir soruşturma yürütülmediğini,
- Zamanında Karakoldan yardım talep edilmesine rağmen ilgili kurumlar arasında gerekli eş güdümün sağlanamadığını,
- Soruşturmada olay tarihinde kurumların neden hareketsiz kaldığının ve hava şartları itibarıyla helikopterin kalkışının mümkün olup olmadığının araştırılmadığını,
- Olay gününe ait hava şartlarının meteoroloji müdürlüğünden öğrenilerek savunmaların gerçeği yansıtıp yansıtmadığının incelenmediğini öne sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Vasıflandırma ve İncelemenin Kapsamı Yönünden
61. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
62. Başvuru formunda esas olarak üç şikâyet dile getirilmiştir: Bu şikâyetlerin ilkiM.T.nin acil sağlık hizmetlerinin sunulması için gerekli tedbirlerin alınmaması nedeniyle öldüğüne, ikincisi başvuruya konu olayın ceza soruşturmasını gerektirdiğine ve yürütülen ceza soruşturmasının etkisiz olduğuna, üçüncüsü ise kamu makamlarının cesedin gömüleceği yere nakli için araç temin etmemesi sebebiyle cesedin çuval içinde taşınmasının başvurucu Abdulvahap Taş’ta travma yarattığına ilişkindir. İlk şikâyetin yaşam hakkının yaşamı koruma yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutu kapsamında, ikinci şikâyetin yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında, üçüncü şikâyetin ise kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
63. Başvurucular Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında başvuru formundaki iddialarını tekrar edip Bakanlık görüşünde serdedilen iddialara cevap verdikten sonra tam yargı davasıyla ilgili yargılamada makul sürenin aşılması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ne var ki başvuruya konu edilen soruşturma kapsamında verilen nihai kararın öğrenilmesinden itibaren otuz günlük başvuru süresi içinde dile getirilmeyen iddiaların Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesi mümkün değildir. Aksinin kabulü, bir kez bireysel başvuru yapıldıktan sonra başvuru sonlandırılıncaya kadar başvuru dosyasına gelen her türlü ihlal iddiasının incelenmesini gerekli kılar ki bu, bireysel başvuru için öngörülen otuz gün kuralını anlamsız hâle getirir (Ümüt Demir, B. No: 2012/1000, 18/9/2014, § 31). Kaldı ki bizatihi başvurucular açıkça başvurunun esasının Başsavcılıkça verilen karara dayandığını belirterek başvurunun tam yargı davasıyla ilgili olmadığını ortaya koymuştur (bkz. § 60). Bu sebeple başvurucuların ilk kez Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında ileri sürdükleri tam yargı davasıyla ilgili yargılamada makul sürenin aşıldığına ve böylece makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaları hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
64. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
65. Anayasa’nın “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, … kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
66. Yaşam hakkını güvence altına alan Anayasa’nın 17. maddesi, devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen Anayasa’nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete, negatif yükümlülükler yanında egemenliği altındaki kişilerin yaşamlarının korunması için bazı pozitif yükümlülükler de yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 50, 51).
67. Anılan pozitif yükümlülükler sağlık alanında yürütülen faaliyetler için de geçerlidir. Nitekim Anayasa’nın 56. maddesinde; herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, devletin “herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak … amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini” düzenleyeceği ve bu görevini kamu kesimindeki ve özel kesimdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği kurala bağlanmıştır. Bu sebeple devlet, sağlık hizmetlerini -ister kamu ister özel sağlık kuruluşları tarafından yerine getirilsin- hastaların yaşamlarının korunmasına yönelik gerekli tedbirlerin alınabilmesini sağlayacak şekilde düzenlemek zorundadır (Nail Artuç, B. No: 2013/2839, 3/4/2014, §§ 34, 35).
68. Pozitif yükümlülüğü kapsamında devlet, yaşam hakkını korumak için oluşturulan yasal ve idari çerçevenin gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili bir yargısal sistem kurmakla da yükümlüdür (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 52).
69. Sözü edilen usul yükümlülüğü uyarınca şüpheli her ölüm olayı hakkında olayın tüm yönleriyle ortaya konulmasına, sorumlu kişilerin belirlenmesine ve gerektiğinde bu kişilerin cezalandırılmasına imkân tanıyan bağımsız bir soruşturma yürütülmelidir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54; Sadık Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 94).
70. Kasten ya da saldırı veya kötü muameleler sonucu meydana gelen ölüm olaylarında Anayasa’nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte cezai soruşturmalar yürütme yükümlülüğü bulunsa da kasıtlı olmayan eylemler açısından farklı bir yaklaşım benimsenebilir. Bu bakımdan genel olarak ihmal suretiyle ortaya çıkan diğer ölümlerde olduğu gibi tıbbi ihmal sonucu ortaya çıktığı iddia edilen ölüm olaylarında da etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük; mağdurlara hukuki, idari ve hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması ile yerine getirilmiş sayılabilir (Nail Artuç, § 37; Zeki Kartal, B. No: 2013/2803, 21/1/2016, § 78).
71. Öte yandan ölümün sağlık durumunun ciddiyeti bilinen ya da bilinmesi gereken hastaya gerekli acil sağlık hizmetinin sunulmaması sonucu meydana geldiği ya da sağlık hizmetlerinde var olan ve yetkililerce bilinen veya bilinmesi gereken ancak ortadan kaldırılması için gerekli önlemlerin alınmadığı sistemsel veya yapısal bir işlevsizliğin hastanın sağlık hizmetlerinden yoksun kalarak ölmesine neden olduğu durumlarda, sorumlular aleyhine hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu kişilerin yargılanmaması yaşam hakkının (maddi ve/veya usul boyutu yönünden) ihlaline neden olabilir (benzer değerlendirme için bkz. Kenan Sayın, B. No: 2013/5376, 14/10/2015, § 47). Nitekim Anayasa Mahkemesi başvurucuların hükümlü olarak bir ceza infaz kurumunda tutulan yakınlarının çıkan bir yangında yanması sonrasında yanık tedavi üniteleri bulunan sağlık kuruluşları tarafından kabul edilmemesinin konu edildiği İrfan Durmuş ve diğerleri (B. No: 2014/4153, 11/5/2017, §§ 108-110) başvurusunda başvurucuların ceza soruşturmasına ilişkin başvuru yolunu tüketmelerini başvurunun incelenmesi için yeterli görmüştür.
72. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasındaki herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğuna ilişkin düzenleme ise Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 8. maddesi çerçevesinde özel hayata saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan fiziksel ve zihinsel bütünlüğün korunması hakkına karşılık gelmektedir. Anılan Anayasa hükmü ile kişinin maddi ve manevi varlığının bütünlüğü, gerek kamusal yetkilerle donatılmış kişilerin gerekse özel kişilerin müdahalelerine karşı güvence altına alınmıştır (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 40).
73. Zikredilen ilkeler ışığında somut olaya dönüldüğünde olay tarihinde başvurucu Abdulvahap Taş’ın hasta M.T. için ambulans gönderilmesini sağlamak için yakını E.T.yi telefonla aradığı, E.T.nin ise M.T.nin hastalığıyla ilgili durumu Karakolda görevli S.Ö.ye aktardığı (bkz. §§ 16, 37) görülmektedir. S.Ö.nün talimatıyla 112 Acil’i telefonla arayıp acil tıp teknisyeni B.A. ile görüşen K.Ç., M.T.nin sağlık durumu hakkında herhangi bir bilgi vermeksizin Çeli’de bir yaşındaki bir çocuğun hasta olduğundan söz etmiş ve köy ile Çeli arasındaki yolun açılması için ilgili kurumla görüştüklerini söylemiştir. B.A. ise K.Ç.yehasta yakınlarının irtibat numarasını alarak onlarla telefonda görüşebileceğini şayet ambulans gerektirecek acil durum varsa şantiye ile iletişim kurup yolun açılmasını sağlayabilecekleri yönünde beyanda bulunmuştur (bkz. § 21/i) ancak M.T.nin yakınlarına ait telefon numarası B.A.ya bildirilmemiş, B.A. da vakayı danışman hekime aktarmamıştır. S.Ö.nün telefonla görüştüğü Özel İdare yetkilileri yolu açabilecek iş makinelerinin arızalı veya donduğunu ve çalışır duruma geldiğinde yolu açacaklarını söylemiş, irtibat kurulan kara yolları idaresi yetkilileri ise mezranın sorumluluk bölgesi dışında kaldığını ancak bölge müdürlerinin talimatıyla gelebileceklerini ifade etmiştir (bkz. §§ 21/ix, 37) . Başvurucuların beyanına göre M.T. olay gecesi saat 02.00’de vefat etmiştir. Ölüm olayını çevreleyen koşulların ve ölümün nasıl meydana geldiğini belirsiz bırakmayan başvuruya konu ceza soruşturması evrakına göre Çeli ile köy arasındaki yol ancak 6/2/2014 tarihinde saat 12.00’de başlayıp 8/2/2014 tarihinde saat 06.00’da sona eren çalışmalar sonunda açılabilmiştir (bkz. § 17) ve 9/2/2014 tarihinde Çeli ile köy arasında bulunan yoldaki kar kalınlığı, arazi yapısı ve hava şartlarına bağlı olarak 50 cm ile 3 m arasında değişmektedir (bkz. § 14). O hâlde B.A.ya sadece hasta bir çocuktan söz edip çocuğun sağlık durumu ile ilgili bilgi veremediği gözetildiğinde başvuruya konu olayda bazı sağlık çalışanlarının bireysel cezai sorumluluklarına neden olabilecek şekilde M.T.nin sağlık durumunun ciddiyeti bilinmesine ya da bilinmesinin gerekmesine rağmen acil sağlık hizmetlerinin sunulmaması gibi bir durum yaşanmamıştır zira 112 Acil görevlileri M.T.nin acil sağlık hizmetine ihtiyaç duyduğu konusunda malumat sahibi değildir.
74. Şüphesiz somut olaydan bağımsız olarak olası acil tıbbi yardım talepleri için vatandaşların yaşadıkları çevrenin coğrafi durumuna, mevsim şartlarına ve hava koşullarına uygun ambulans hazır bulundurulmaması ve/veya yoğun kar yağışı gibi nedenlerle yılın belirli dönemlerinde kapanan yolların mümkün olan en kısa sürede ulaşıma açılması için gereken tedbirlerin alınmaması (hava koşulları elveriyorsa yol açma çalışmalarının gece de yapılması, yeteri kadar yolların açılmasında kullanılan araçlarla zorlu hava koşullarında çalışabilecek ambulansların hazırda tutulması gibi) yaşam hakkının maddi boyutunun ihlaline sebebiyet verebilir ancak önceki paragrafta açıklanan nedenlerle başvuruya konu olayda etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük, başvurucuların iddiasının aksine, mağdurlara tam yargı davasının açık tutulması ile de yerine getirilmiş sayılabilir. Nitekim başvurucular, kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakının ihlal edildiğine ilişkin iddiaları yanında yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddialarını İdare Mahkemesi nezdinde açtıkları tam yargı davasında da dile getirmiş ancak söz konusu yolu tüketmeden bireysel başvuru yapmışlardır. Oysa bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Öte yandan başvurucuların tam yargı davasını tüketmelerinden sonra yapacakları muhtemel başvuruda dile getirecekleri yaşam ve/veya maddi manevi varlığın korunması hakkının ihlal edildiğine yönelik iddiaların değerlendirileceği açıktır.
75. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkı ile kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkı ile kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 2/3/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.