TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
BAHATTİN BALKA VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/10198)
Karar Tarihi: 23/2/2022
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Basri BAĞCI
Raportör
Selçuk KILIÇ
Başvurucu
Bahattin BALKA ve diğerleri
Başvurucular Vekili
Av. Barış OFLAS
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, iş akdine son verilmesi üzerine açılan işe iade davasının esası incelenmeden reddedilmesi nedeniyle mahkeme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/3/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. Ekli listenin (A) sütununda numaraları belirtilen başvurular incelenen başvuruyla birleştirilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Çatak Belediyesi (Belediye) ile başvurucuların hizmet akdi ile bağlı oldukları S.[...] Ltd. Şti. arasında ilk olarak 15/8/2014-15/9/2014 tarihlerini kapsayan bir aylık süre için, daha sonra 1/11/2014-1/11/2015 tarihleri arasındaki bir yıllık süre için ve son olarak da 2/11/2015-1/1/2017 tarihleri arası dönem için hizmet alım işi sözleşmesi yapılmış; başvurucular da bu kapsamda 2014 ve 2015 yıllarından itibaren şirkete bağlı olarak Belediyede değişik görevlerde çalışmıştır.
6. Belediyenin hizmet alımı için yaptığı 2/1/2017 tarihli ihaleyi de şirket kazanmış, buna karşın söz konusu ihale 6/1/2017 tarihli ihale komisyonu kararı ile iptal edilmiştir. Belediyece, anılan ihalenin eski belediye başkanının 5/1/2017 tarihinde terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla görevden uzaklaştırılması üzerine göreve o dönemde henüz başlayan belediye başkan vekili tarafından uygun bulunmayıp onaylanmadığının belirtildiği ve onaylanmama gerekçesinin, sözleşmenin Belediye menfaatlerini önemli ölçüde ihlal ettiği hususuna dayandırıldığı görülmüştür.
7. Şirketin kazandığı 2/1/2017 tarihli hizmet alım ihalesinin Belediyece iptal edilmesi üzerine şirket tarafından başvurucuların iş akitlerinin feshedildiği anlaşılmıştır.
8. Başvurucular, iş akitlerinin usulüne uygun olarak feshedilmediğini ve fesih için somut bir olguya dayanılmadığını, işe alımların Belediyenin tasarrufunda olduğunu gerçek bir alt işveren üst işveren ilişkisinin bulunmadığını ve bu nedenle şirket ile Belediye arasında yapılan sözleşmenin muvazaalı olduğunu belirterek işe iade istemiyle şirket ve Belediye aleyhine dava açmıştır. Davalı Belediye cevap dilekçesinde; davayı kabul etmediğini, muvazaa iddialarının gerçeği yansıtmadığını, iş sözleşmesinin diğer davalı ile aralarında imzalandığını ve başvurucuların sözleşmeye taraf olmadıklarını, tesis edilen işlemlerin olağanüstü hâl dönemi boyunca yayımlanan kanun hükmünde kararname hükümlerine göre yapıldığını, Belediye menfaatlerinin zarar gördüğünü, işlemin mevzuata uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı şirket ise işe alım ve iş akdinin feshinin asıl işveren konumundaki Belediyenin tasarrufunda olduğunu belirtmiştir.
9. Çatak Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) İş Mahkemesi sıfatıyla baktığı davaların kabulüne karar vermiştir. Mahkemenin kararlarında öncelikle davalılar arasındaki ilişki muvazaa yönünden incelenmiştir. Başvurucunun davalıların arasında yapılan hizmet alım sözleşmesi kapsamında çalıştığı, davalılar arasındaki ilişkinin gerçek iradeye uygun olduğu ve işin alt işverene yaptırılmasına engel bir durumun söz konusu olmadığı belirlenerek muvazaa ilişkisinin bulunmadığı sonucuna varıldığı tespitine yer verilmiştir. Mahkemece daha sonra iş akdinin feshi yönünden inceleme yapılmış, alt işverenin diğer davalı Belediye ile ihaleyi imzalamaması nedeniyle iş sözleşmesini feshetmesinin fesih sebebini haklı veya geçerli hâle getirmeyeceği ve alt işverenin başvurucuyu başka bir işte çalıştırma imkânının olması gerektiği vurgulanmıştır. Başvurucunun iş akdinin 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 19. maddesine aykırı şekilde yazılı bildirim yapılmaksızın ve işçinin savunması alınmaksızın feshedildiği belirtilmiştir. Başvurucunun iş akdinin bildirimsiz feshedilmesine sebep olacak bir eyleminin olması hâlinde bu konudaki suçlamanın bildirilmemesinin, savunmasının alınmamasının, 4857 sayılı Kanun'un açık hükümleri ve yerleşmiş Yargıtay kararları gereği fesih sebebinin açık ve kesin bir şekilde belirtilmemesinin ve başvurucunun hakkındaki iddialara karşı savunmasının alınmamış olmasının iş akdinin feshini geçersiz kıldığı ifade edilmiştir. Mahkeme sonuç olarak feshin geçersizliğine ve başvurucuların şirkette işe iadesine karar vermiştir. Mahkeme ayrıca, ödenmesi gereken tazminattan her iki davalının birlikte sorumlu olduğunu da hükmünde belirtmiştir.
10. Belediye ve şirket karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. Belediye istinaf dilekçesinde, önceki iddialarıyla birlikte başvurucuların PKK/KCK terör örgütleri yapılanmaları ile ilgili iltisakı ve irtibatı bulunduğunu belirtmiştir. Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) istinaf istemini kabul ederek temyiz yolu açık olmak üzere davaların reddine karar vermiştir. Kararlarda; Belediyece şirketin kazandığı ihalenin 31/10/2016 tarihinde kararlaştırılan ve 22/11/2016 tarihli ve 29896 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 677 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (677 sayılı KHK) 8. maddesi uyarınca iptal edilmesi üzerine başvurucuların iş akitlerinin yasal düzenleme kapsamında sona erdirildiği, yasal yetki nedeniyle fesihlerde 4857 sayılı Kanun’un 18. ve devamı maddeleri uyarınca geçersizlik koşulları aranmayacağı ve iş akitlerinin haklı nedenle olmasa dahi geçerli nedenle feshedildiğinin kabulünün gerektiği belirtilmiş, Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin (Daire) 16/1/2018 tarihli ve E.2017/45304, K.2018/125 sayılı ilamının emsal mahiyette olduğu hususuna yer verilmiştir. Kararda ayrıca şüphe feshi kavramı üzerinde durulmuş ve başvurucuların PKK/KCK terör örgütü ile irtibat ve iltisakına ilişkin emniyet birimlerince bir kısım tespitlerde bulunulduğu, bu hususun alt işverene de bildirildiği ve davalı işveren bakımından iş sözleşmelerinin artık katlanılamaz derecede bir yük ve sıkıntı teşkil ettiği vurgulanmıştır.
11. Daire tarafından Bölge Adliye Mahkemesinin kararları ayrı bir gerekçe gösterilmeksizin ve kesin olmak üzere onanmıştır.
12. Nihai kararların tebliğinin ardından başvurucular, süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. İlgili Mevzuat
13. İlgili mevzuat için bakınız Berrin Baran Eker ([GK], B. No: 2018/23568, 2/7/2020, §§ 20-27).
14. 677 sayılı KHK'nın "İptal edilecek ihaleler" kenar başlıklı 8. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 45 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre belediye başkanı veya başkan vekili görevlendirilen belediyeler ve bunların bağlı kuruluşları ile sermayesinin %50’sinden fazlası bu belediyelere ait ortaklıklarda, 5/1/2002 tarihli ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununa göre imzalanan her türlü mal veya hizmet alımları ile yapım işlerine ilişkin sözleşmelerdeki yüklenicilerin, terör örgütlerine iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğunun Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından bildirilmesi ya da imzalanan bu sözleşmeler nedeniyle belediye menfaatinin önemli ölçüde ihlal edildiğinin belirlenmesi halinde bu sözleşmeler belediye başkanı veya belediye başkan vekili tarafından tek taraflı olarak resen feshedilir."
15. 677 sayılı KHK, 6/2/2018 tarihli ve 7083 sayılı Kanun'un 8/3/2018 tarihli ve 30354 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesi sonucunda aynı şekilde kanunlaşmıştır.
2. Yargıtay Kararları
16. İlgili Yargıtay kararları için bakınız Berrin Baran Eker §§ 28-35.
17. Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında emsal mahiyette olduğu belirtilen Dairenin 16/1/2018 tarihli ve E.2017/45304, K.2018/125 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle 22.11.2016 tarihinde 29896 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 677 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında KHK'nın 8. maddesinin 1. fıkrasında ''3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 45 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre belediye başkanı veya başkan vekili görevlendirilen belediyeler ve bunların bağlı kuruluşları ile sermayesinin %50’sinden fazlası bu belediyelere ait ortaklıklarda, 05/01/2002 tarihli ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununa göre imzalanan her türlü mal veya hizmet alımları ile yapım işlerine ilişkin sözleşmelerdeki yüklenicilerin, terör örgütlerine iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğunun Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından bildirilmesi ya da imzalanan bu sözleşmeler nedeniyle belediye menfaatinin önemli ölçüde ihlal edildiğinin belirlenmesi halinde bu sözleşmeler belediye başkanı veya belediye başkan vekili tarafından tek taraflı olarak resen feshedilir.' şeklinde düzenleme getirildiğinin; somut uyuşmazlıkta, davacı işçinin davalı Belediye bünyesinde çalışmasına dayanak teşkil eden hizmet alım sözleşmesinin Sayıştay denetimi sonrasında belediye menfaatinin önemli ölçüde ihlal edildiğinin belirlenmesinden dolayı sözü edilen KHK kapsamında verilen yetki ile sonlandırıldığının; Dairemizce, Olağanüstü Hal Kapsamında çıkarılan KHK ile verilen yetkiye bağlı olarak hizmet alım sözleşmesinin sona erdirilmesi halinde, sözleşmesi son bulan alt işverence yapılan fesihlerde 4857 sayılı İş Kanunu'nun 18 ve devamı maddeleri uyarınca geçerlilik koşullarının aranamayacağının kabul edilmiş olduğunun anlaşılmasına göre; iş akdi haklı nedene dayanmamakla birlikte geçerli nedenle sonlandırılmış olduğundan davacı vekilinin yerinde bulunmayan tüm temyiz itirazlarının reddiyle ... sonucu itibariyle doğru olan hükmünün bu gerekçe ile ONANMASINA..."
18. Dairenin 31/5/2018 tarihli ve E.2018/7470, K.2018/13941 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Somut olayda, güvenlik görevlisi olarak çalışan davacının iş sözleşmesi, davalılar arasındaki özel güvenlik alımı işine dair sözleşmenin davalı asıl işveren ... tarafından feshedilmesi sebebiyle diğer davalı alt işverence feshedilmiştir. Davalılar arasındaki özel güvenlik alımı işine dair sözleşmenin sona erdirilmesine yönelik işveren kararı işletmesel karar niteliğinde olup yukarıdaki açıklamalarda da belirtildiği üzere yerindelik denetimine tabi değildir. Dosya içeriğine göre davalılar arasındaki özel güvenlik alımı işine dair sözleşmenin sona ermesinden sonra aynı işyerinde ihaleyi kazanan firma ile davalı alt işveren arasında herhangi bir organik bağın varlığı iddia ve ispat edilmemiştir. Bu durumda davalılar arasındaki özel güvenlik alımı işine dair sözleşmenin sona erdirilmesi nedeniyle davalı alt işveren şirketinde istihdam fazlalığının ortaya çıkması kaçınılmaz olup yargısal denetimin sadece feshin son çare olması ilkesi kapsamında yapılması gerekmektedir. Bu doğrultuda davalılar arasındaki özel güvenlik alımı işine dair sözleşmenin sona erdiği tarihte davalı alt işverenin başka işyerlerinin olup olmadığı ve davacının bu işyerlerinde değerlendirilme imkanının bulunup bulunmadığının belirlenmesi söz konusu ilkenin uygulanması noktasında önem arzetmektedir. Mahkemece bu yönde gerekli inceleme ve araştırma yapılmaksızın eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olmuştur. Yapılacak iş, davalı şirketin fesih tarihinde davacıyı çalıştırabileceği başka işyerlerinin olup olmadığı, bu işyerlerine fesih tarihinden kısa bir süre önce ve sonra davacı ile aynı vasıflarda yeni işçi alımı yapılıp yapılmadığı araştırılarak, davacıyı çalıştırabileceği başka işyeri ve yeni işçi alımı yok ise davalılar arasındaki özel güvenlik alımı işine dair sözleşmenin sona ermesine ilişkin bu durumun geçerli fesih sebebi oluşturacağı kabul edilerek davanın reddine, var ise de feshin son çare olma ilkesine uyulmadan yapılan feshin geçersizliğine karar vermekten ibarettir.
Ayrıca Bölge Adliye Mahkemesi karar gerekçesinde emsal kabul edilen, Dairemizin 09.06.2016 tarihli ve 2016/13729 esas 2016/17170 karar sayılı onama kararında fesih gerekçesi farklı olduğundan emsal nitelikte kabul edilmesi doğru değildir. Yine Dairemizin 06.10.2016 tarihli 2016/25510 esas 2016/22639 karar sayılı ve 2016/25507 esas2016/22636 karar sayılı kararları açısından ise, gerek emsal nitelikte belirtilen kararların gerekse dosya içeriğinin Dairemizce yeniden değerlendirilmesi neticesinde davalılar arasındaki hizmet alım sözleşmesinin sona erdirilmesinin işletmesel karar niteliğinde olduğu kararın yerindelik denetimine tabi olmaması nedeniyle sadece feshin son çare olması ilkesi kapsamında araştırma ve inceleme yapılması gerekliliği karşısında görüş değişikliği yoluna gidilmiştir.
... Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA..."
19. Dairenin 7/3/2019 tarihli ve E.2018/12073, K.2019/5491 sayılı, 31/5/2018 tarihli ve E.2018/7469, K.2018/13940 sayılı, 23/6/2017 tarihli ve E.2017/35708, K.2017/15429 sayılı, 25/5/2017 tarihli ve E.2017/34553, K.2017/12161 sayılı kararları da yukarıda alıntısı yapılan karar (bkz. § 18) ile benzer uyuşmazlıklara ilişkin olup benzer gerekçeye sahiptir.
B. Uluslararası Hukuk
20. İlgili uluslararası hukuk için bakınız Berrin Baran Eker §§ 36-41.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Anayasa Mahkemesinin 23/2/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
22. Başvurucular, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılayacak gelirleri olmadığını beyan ederek adli yardım talebinde bulunmuştur.
23. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimlerini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucuların açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Mahkeme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
24. Başvurucular; Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin doyurucu, ikna edici ve yeterli olmadığını, konuyla ilgili temel mevzuat hükümleri yok sayılarak ve söz konusu hükümlere açıkça aykırı şekilde karar verildiğini, kararın maddi gerçeklerle uyuşmadığını ve keyfîlik taşıdığını belirtmiştir. Başvurucular ayrıca Belediyece Mahkemeye sunulan ilk cevap dilekçesinde başvurucuların terörle iltisakından bahsedilmediğini, Belediyenin sonraki dilekçelerinde ileri sürdüğü hususlar üzerine Bölge Adliye Mahkemesince resen araştırma yapıldığını, kurum yöneticisinin başvurucular hakkındaki iş akdinin KHK kapsamında feshedildiği yönündeki beyanının yeterli görülerek ve bu beyana üstünlük tanınarak işe iade davasının istinaf merciince reddedildiğini, bu durumun adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
25. Bakanlık görüşünde başvurucuların iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğunu ifade etmiştir. Bunun yanı sıra başvurucular hakkında alınan tedbirlerin OHAL döneminde alınması nedeniyle, yapılacak incelemede Anayasanın 15. maddesinin dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir.
2. Değerlendirme
26. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucuların temel iddiası; asıl işverenin iddialarının derece mahkemelerince yeterli kabul edilerek esası hakkında herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan işe iade davasının reddedilmesidir. Bu nedenle başvurucuların iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkeme hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkeme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
29. Anayasa’nın 36. maddesinin ikinci fıkrasında, hiçbir mahkemenin görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı, kişilere davanın görüldüğü mahkemeden uyuşmazlığa ilişkin bir karar verilmesini isteme güvencesini de sağlar. Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkeme hakkı şeklinde genel bir hakkı düzenlediğini kabul etmektedir (İbrahim Demiroğlu [GK], B. No: 2017/15698, 26/7/2019 § 54).
30. Demokratik bir toplumda vazgeçilmez bir hak niteliğindeki adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkeme hakkı uyuşmazlığın bir mahkeme önüne getirilebilmesini, dava konusu edilen uyuşmazlığa ilişkin esaslı iddia ve savunmaların yargı merciince incelenerek değerlendirilmesini ve bir karara bağlanmasını, ayrıca verilen kararın icra edilmesini gerektirir. Buna göre mahkeme hakkı; mahkemeye erişim hakkı, karar hakkı ve kararın icrası haklarını içerir. Karar hakkı genel itibarıyla mahkeme önüne getirilen uyuşmazlığın karara bağlanmasını isteme hakkını ifade eder. Zira dava hakkını kullanan bireyin asıl amacı uyuşmazlık konusu ettiği talebinin esasıyla ilgili olarak davanın sonunda bir karar elde edebilmektir. Bir başka ifadeyle dava sonucunda şayet bir karar elde edilemiyorsa dava açmanın da bir anlamı kalmayacaktır. Öte yandan karar hakkı bireylerin sadece yargılama sonucunda şeklî anlamda bir karar elde etmelerini güvence altına almaz. Bu hak aynı zamanda dava konusu edilen uyuşmazlığa ilişkin esaslı taleplerin yargı merciince bir sonuca bağlanmasını da gerektirir (bazı farklarla bkz. İbrahim Demiroğlu, § 55).
31. Mahkemenin önündeki uyuşmazlığı karara bağlarken taraflardan birinin iddia ve savunmasına bağlı kalarak buna karşı diğer tarafın öne sürdüğü esaslı itirazları tartışmadan yargılamayı sonuçlandırması hâlinde -ortada şeklî anlamda bir karar bulunsa bile- gerçek anlamda bir yargılama yapıldığından bahsedilemeyecektir. Bu durumda uyuşmazlığa karşı yargı yolunun teorik olarak açık olması pratikte bir anlam ifade etmeyecek, böylece mahkeme hakkı ve dolayısıyla adil yargılanma hakkı bir yanılsamadan ibaret kalacaktır (Berrin Baran Eker, § 56).
32. Diğer taraftan mahkemelerin önündeki uyuşmazlığın esasını incelememesi sadece adil yargılanma hakkını zedelemekle kalmaz, aynı zamanda davanın konusunu oluşturan medeni hakkın bağlantılı bulunduğu diğer (maddi) hak ve özgürlükler yönünden etkili başvuru hakkının ihlal edilmesine de yol açabilir. Yargısal başvuru yolları, çoğunlukla bir hak veya özgürlükle bağlantılı uyuşmazlıkların çözüme kavuşturulması amacıyla ihdas edilmiştir. Kişiler dava açmak suretiyle mahkemelerden hak ve özgürlükleriyle ilgili olarak yargısal koruma talep etmektedir. Bireylerin yargısal koruma taleplerine cevap vermek, bu bağlamda dava konusu uyuşmazlığın esasını inceleyerek iddia ve savunmaları değerlendirdikten sonra davayı karara bağlamak yargı mercilerinin anayasal yükümlülüğüdür (Berrin Baran Eker, § 57).
33. İbrahim Demiroğlu kararında; devletin uyuşmazlıkların bir an önce sonlandırılması ve yeni uyuşmazlıkların ortaya çıkmasının önüne geçilerek dava sayısının azaltılması suretiyle iyi adalet yönetimini sağlamak, böylece toplumsal barışın tesis edilmesine de katkıda bulunarak nihai olarak kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla belirli konulardaki uyuşmazlıklara ilişkin davaların ortadan kaldırılmasına yönelik düzenlemeler yapma konusunda takdir yetkisinin bulunduğu belirtilmiştir. Söz konusu kararda yapılan değerlendirmeye göre yargı merciince uyuşmazlığın esasının incelenmesini engelleyen ve dolayısıyla bireyin bu hususta bir karar elde etme imkânını ortadan kaldıran bu tip düzenlemeler karar hakkını ihlal etmez. Bununla birlikte bireyin karar elde etme imkânını ortadan kaldıran düzenlemelerin bireye aşırı ve orantısız bir yük yüklememesi gerekmektedir. Bu bağlamda bireyin ortadan kaldırılan davayı açmakla elde etmek istediği maddi uyuşmazlığa ilişkin menfaatlerini kısmen de olsa korumaya, telafi etmeye yönelik birtakım imkânlardan faydalandırıldığı durumlarda davanın ortadan kaldırılmasının bireye aşırı ve katlanılamaz bir külfet yüklediği söylenemeyecektir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. İbrahim Demiroğlu, § 57).
34. Bununla birlikte adil yargılanma hakkı davanın sonucuna yönelik bir güvence içermemekte yargılama sürecinin adil olarak yürütülmesini temin edecek birtakım usul güvenceleri sunmaktadır. Dolayısıyla bireysel başvuru incelemelerinde adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirme yapılırken davanın sonucuna ilişkin bir çıkarım yapılması mümkün değildir. Anayasa Mahkemesinin tarafların öne sürdüğü ve esasa etkili olan iddiaların -mahkeme hakkının gereği olarak- derece mahkemelerince işin mahiyetinin gerektirdiği ölçüde incelenip incelenmediğini denetleme görevi bulunmaktadır (Berrin Baran Eker, § 60).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
35. Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçesinde, öncelikle Belediye ile şirket arasındaki hizmet alım sözleşmesinin 677 sayılı KHK'nın 8. maddesi uyarınca iptal edilmesi üzerine başvurucuların iş akitlerinin yasal düzenleme kapsamında sona erdirildiği, yasal yetki nedeniyle fesihlerde 4857 sayılı Kanun’un 18. ve devamı maddeleri uyarınca geçersizlik koşulları aranmayacağı ve iş akitlerinin haklı nedenle olmasa dahi geçerli nedenle feshedildiğinin kabulünün gerektiği belirtilmiştir. Gerekçede ayrıca şüphe feshi kavramı üzerinde durulmuş ve başvurucuların PKK/KCK terör örgütü ile irtibat ve iltisakına ilişkin emniyet birimlerince bir kısım tespitlerde bulunulduğu, bu hususun alt işverene de bildirildiği ve meydana gelen şüphe nedeniyle davalı işveren bakımından iş sözleşmelerinin artık katlanılamaz derecede bir yük ve sıkıntı teşkil ettiği ifade edilmiştir.
36. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçesini iki farklı olguya dayandırdığı görüldüğünden her iki gerekçe yönünden ayrı ayrı inceleme yapılması gerekmektedir.
(1) Şirketin Kazandığı Hizmet Alım İhalesinin Belediyece İptal Edilmesinin Başvurucuların İş Akitlerinin Geçerli Nedenle Feshine Dayanak Alınmasına Yönelik Gerekçe Yönünden
37. Somut olayda, şirketin kazandığı hizmet alım ihalesi 677 sayılı KHK'nın 8. maddesi uyarınca menfaatlerini önemli ölçüde ihlal ettiği gerekçesiyle Belediye tarafından iptal edilmiştir. Bununla birlikte, Belediye ile Şirketler arasındaki hizmet alım ihalesinin iptal edilmesi bu başvurunun konusunu oluşturmamaktadır. Başvurunun konusunu Belediye ile Şirketler arasındaki hizmet alım ihalesinin iptal edilmesi üzerine başvurucuların Şirketle olan iş akitlerinin feshedilmesi oluşturmaktadır. Yani şirketin kazandığı hizmet alım ihalesinin iptal edilmesi üzerine başvurucular ile şirket arasındaki iş sözleşmeleri de feshedilmiştir.
38. Yukarıda yer verilen Daire kararlarında (bkz. §§ 18-19), asıl işveren ile alt işveren arasındaki hizmet alım sözleşmesinin feshedilmesi sebebiyle çalışanın iş akdinin feshedilmesi durumunda, feshin son çare olması ilkesi kapsamında yargısal denetimin yapılması ve feshin son çare olma ilkesine uyulmadan yapıldığının tespiti durumunda feshin geçersizliğine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Buna karşın Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında emsal mahiyette olduğu belirtilen Daire kararında (bkz. § 17), olağanüstü hâl kapsamında çıkarılan KHK ile verilen yetkiye bağlı olarak hizmet alım sözleşmesinin sona erdirilmesi hâlinde, sözleşmesi son bulan alt işverence yapılan fesihlerde 4857 sayılı Kanun'un 18 ve devamı maddeleri uyarınca geçerlilik koşullarının aranamayacağının Dairece kabul edildiği ifade edilmekle birlikte, söz konusu kabulün dayanağının ise açıklanmadığı görülmektedir.
39. 677 sayılı KHK'nın 8. maddesinin (1) numaralı fıkrasında (bkz. § 14), 5/1/2002 tarihli ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu'na göre imzalanan her türlü mal veya hizmet alımları ile yapım işlerine ilişkin sözleşmeler nedeniyle belediye menfaatinin önemli ölçüde ihlal edildiğinin belirlenmesi halinde bu sözleşmelerin belediye başkanı veya belediye başkan vekili tarafından tek taraflı olarak resen feshedilebileceği düzenlenmiştir. Bunun yanında söz konusu hükümde ilgili belediyeye hizmet veren alt işverende çalışan işçilere yönelik bir düzenleme ise yapılmamıştır. Ayrıca anılan KHK hükmü ile hizmet alım sözleşmesinin feshi işlemine yönelik yargı denetimi kapatılmadığı gibi, alt işverenin işçilerinin işe iade davası açmalarını sınırlayan bir kurala yer verilmediği de görülmektedir. Bir başka deyişle KHK hükmünde söz konusu şirketlerin işçilerinin işe iade davası açamayacağı yönünde açık veya zımni bir kurala yer verilmemiştir.
40. Bölge Adliye Mahkemesi davayı reddederken, şirketin kazandığı hizmet alım ihalesinin 677 sayılı KHK'nın 8. maddesi uyarınca iptal edilmesini başvurucuların iş akitlerinin geçerli nedenle feshine dayanak olarak kabul etmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi bu kapsamda, başvurucuların iş akitlerinin yasal düzenleme doğrultusunda sona erdirildiğini belirtmiş ve yasal yetki nedeniyle fesihlerde mevzuatta yer alan geçersizlik koşullarının aranmayacağını vurgulamıştır. Başvurucular ise iş akitlerinin KHK kapsamında feshedildiği yönündeki davalı beyanları yeterli görülerek ve bu beyanlara üstünlük tanınarak davaların reddedildiğinden yakınmaktadır.
41. Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçesinde her ne kadar yasal yetki nedeniyle feshin geçerli nedene dayandığı belirtilmiş ise de, belediyece hizmet alım sözleşmesinin iptal edilmesinin ilgili belediyeye hizmet veren alt işverende çalışan işçiler yönünden ne şekilde uygulanacağına yönelik 677 sayılı KHK'da herhangi bir düzenleme bulunmamasına ve alt işverende çalışan işçilerin işe iade davası açmalarını sınırlayan bir kurala da yer verilmemesine karşın, neden söz konusu düzenlemenin başvurucuların iş akitlerinin feshine yasal dayanak olarak kabul edildiği ve başvurucuların iş akitlerinin geçerli nedenle feshi sonucunu doğurduğu hususlarına yönelik bir irdeleme ve açıklama yapılmamış -söz konusu kararın onanmasına yönelik Daire kararında da bir açıklama yapılmamıştır-, gerekçe oluşturulmamıştır.
(2) Başvurucuların İş Akitlerinin Şüphe Nedeniyle Feshine Yönelik Gerekçe Yönünden
42. Anayasa Mahkemesi eldeki başvuruda uygulanacak ilkeleri başvuruya benzer olgu ve iddiaları içeren Berrin Baran Eker kararında belirlemiştir (Berrin Baran Eker, §§ 53-60). Belediyeye hizmet veren alt işverene bağlı olarak hizmet sözleşmesiyle çalışmakta olan başvurucunun PKK terör örgütü ile irtibatı veya iltisakı olduğu değerlendirmesiyle iş akdinin feshi belediyece alt işverenden istenilmesi üzerine başvurucunun iş akdinin feshedilmesine ilişkin başvuruda mahkeme hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
43. Söz konusu başvuruya ilişkin kararda, 667 sayılı KHK'da, devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna Millî Güvenlik Kurulunca karar verilen yapı, oluşum veya gruplara ya da terör örgütlerine üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen işçilerin iş sözleşmelerinin feshedilmesinin öngörüldüğü ancak yargı mercilerinin denetim yetkisini kısıtlayan herhangi bir hükme yer verilmediği vurgulanmıştır. Bu bakımdan 667 sayılı KHK'nın 4. maddesi dayanak gösterilerek iş sözleşmesi feshedilen işçiler tarafından açılan işe iade davalarının esasının incelenmesini önleyen herhangi bir düzenlemenin bulunmadığı belirtilmiştir (Berrin Baran Eker, § 69).
44. Anılan başvuruda, 4857 sayılı Kanun ve bu Kanun'u yorumlayan Yargıtay içtihatlarına göre asıl işverenin alt işverenden sözleşmenin feshini istemesinin feshi kendiliğinden tek başına geçerli hâle getirmeyeceği, ayrıca her ne kadar işten çıkarmanın şüphe feshine dayalı olduğu, dolayısıyla niteliği gereği şüphenin veya şüpheye götüren olguların ispatının imkânsız olduğu haklı olarak ileri sürülebilirse de -Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere- derece mahkemelerince işvereni şüpheye götüren olguların ispat koşulu aranmadan bir bütün olarak değerlendirilmesine engel bir durum bulunmadığı ifade edilmiştir. Aksi takdirde işverenin şüphesine dayanak olguların değerlendirilememesi, böylece feshin geçerli nedene dayanıp dayanmadığının incelenememesi şüphe feshinde yargı yolunun açık olmasını anlamsız kılacağı, dolayısıyla derece mahkemelerinin başvurucunun iş sözleşmesinin feshinin geçerli nedene dayanıp dayanmadığını inceleme yükümlülüğünün bulunmadığı sonucuna ulaşılmasını gerektirecek herhangi bir nedenin söz konusu olmadığının altı çizilmiştir (Berrin Baran Eker, § 70).
45. Kısacası 667 sayılı KHK'nın 4. maddesinde belirtilen örgüt, yapı, oluşum veya gruplara üye olunması ya da bunlara mensubiyetin veya iltisakın yahut irtibatın bulunmasının geçerli bir fesih sebebi olarak öngörüldüğü belirtilmiştir. Ancak bu düzenleme sözü edilen yapılarla irtibatının bulunduğu gerekçesiyle iş sözleşmesi feshedilen bir işçinin açtığı işe iade davasında derece mahkemelerinin geçerli fesih sebebi olarak gösterilen olguyu, diğer bir ifadeyle işçinin kuralda belirtilen yapılarla irtibatının bulunup bulunmadığını iş hukukunun kurallarını da gözeterek araştırma ve ortaya koyma yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığı hususuna yer verilmiştir (Berrin Baran Eker, § 71).
46. Sonuç olarak Berrin Baran Eker başvurusuna ilişkin kararda, derece mahkemelerinin, adil yargılanma hakkının bir unsuru olan mahkeme hakkı gereği asıl işverenin başvurucu hakkındaki değerlendirmesinin objektif ve makul dayanakları olup olmadığını, dolayısıyla geçerli feshin koşullarının oluşup oluşmadığını incelemeden asıl işverenin şüphesine bağlı kalınarak sonuca vardığı ifade edilmiştir. Başka bir ifadeyle derece mahkemelerinin yargısal fonksiyonun esasını oluşturan uyuşmazlığın içinde yer alan maddi ve hukuki sorunların bütünüyle ele alınması ve karara bağlanması işlevini yerine getirmediği, gerçek anlamda bir yargısal faaliyet icra etmediği vurgulanmıştır. Dolayısıyla hukuk düzeni tarafından başvurucuya tanınan feshe karşı yargı yolunun açık olmasının teorik olmaktan öteye geçemediği vurgulanmıştır. Bu kapsamda başvurucunun mahkeme hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
47. Somut olayda da Bölge Adliye Mahkemesi, adil yargılanma hakkının bir unsuru olan mahkeme hakkı gereği asıl işverenin başvurucular hakkındaki değerlendirmesinin objektif ve makul dayanakları olup olmadığını, dolayısıyla geçerli feshin koşullarının oluşup oluşmadığını incelemeden asıl işverenin şüphesine bağlı kalarak sonuca varmıştır. Başka bir ifadeyle Bölge Adliye Mahkemesi yargısal fonksiyonun esasını oluşturan uyuşmazlığın içinde yer alan maddi ve hukuki sorunların bütünüyle ele alınması ve karara bağlanması işlevini yerine getirmemiş, gerçek anlamda bir yargısal faaliyet icra etmemiştir. Dolayısıyla hukuk düzeni tarafından başvuruculara tanınan feshe karşı yargı yolunun açık olması teorik olmaktan öteye geçememiştir. Bu durumda başvurucuların mahkeme hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmaktadır. Her ne kadar başvuruya konu kararlarda, başvurucuların terör örgütü ile irtibatına veya iltisakına ilişkin emniyet birimlerince bir kısım tespitlerde bulunulduğu belirtilmişse de bu tespitlerin neler olduğu ve şüpheyi haklı kılıp kılmadığı olgusal olarak değerlendirilmediğinden anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durumun bulunmadığı anlaşılmaktadır.
(3) Sonuç
48. Başvuruya konu olayda Bölge Adliye Mahkemesince, şirketin kazandığı hizmet alım ihalesinin 677 sayılı KHK'nın 8. maddesi uyarınca Belediye tarafından iptal edilmesinin, ilgili belediyeye hizmet veren alt işverende çalışan işçiler hakkında nasıl bir sonuç doğuracağı hususunda gerekli incelemenin ve değerlendirmenin yapılmadığı, yine başvurucuların terör örgütü ile irtibat veya iltisakına yönelik ilgili birimlerin ne tür tespitlerinin bulunduğu ve bu tespitlerin şüpheyi haklı kılıp kılmadığının kararlarda değerlendirilmediği görülmüştür. Bu kapsamda derece mahkemelerinin yargısal fonksiyonun esasını oluşturan uyuşmazlığın içinde yer alan maddi ve hukuki sorunların bütünüyle ele alınması ve karara bağlanması işlevini gerektiği gibi yerine getirmediği sonucuna varılmıştır.
49. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkeme haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
1. Başvurucuların İddiaları
50. Başvurucular; işe iade hakkına bağlı olarak maddi getiriye yönelik meşru beklentilerinin mevcut olduğunu, haksız yere davaların reddedilmesi nedeniyle maddi getiriden mahrum kaldıklarını belirtilerek mülkiyet haklarının; tarafların duruşmada hazır bulunmalarına karşın mahkeme kararında istinaf başvurusunun kararın tefhiminden değil tebliğinden itibaren yapılabileceğinin belirtildiğini, bu kapsamda süresinde yapılmayan istinaf başvurusunun dikkate alınmaması gerektiğini ifade ederek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
51. Somut başvuruya konu mahkeme kararlarının Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında karar hakkını ihlal ettiği sonucuna varıldığından başvurucuların ileri sürdüğü diğer şikâyetler hakkında ayrıca değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
52. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
53. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucuların tazminat talepleri kabul edilmemiştir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım taleplerinin KABULÜNE,
B. Mahkeme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkeme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin mahkemeye hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Çatak Asliye Hukuk Mahkemesine [Esas numaraları ekli tablonun (D) sütununda gösterilmiştir.] GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. 4.500 TL vekâlet ücretinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 23/2/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.