TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
AKLİME ERTAŞ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/12862)
Karar Tarihi: 11/1/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Raportör
Mahmut ALTIN
Başvurucular
1. Aklime ERTAŞ
2. Beşir ERTAŞ
3. Cevahir ALTAY
4. Emine CANKURT
5. Güli ERTAŞ
6. Gülistan ASAN
7. Halime ÇELİK
8. Hasan ERTAŞ
9. İdris ERTAŞ
10. Lokman ERTAŞ
11. Mahmut ERTAŞ
12. Medine TAYFUR
13. Mehmet ERTAŞ
14. Memet ERTAŞ
15. Mustafa ERTAŞ
16. Nezir ERTAŞ
17. Ömer ERTAŞ
18. Rahim ERDEM
19. Raife KÖKSAL
20. Saadet ALTAY
21. Zeynep ERTAŞ
Başvurucular Vekili
Av. Orhan ÇELİK
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kamulaştırma bedelinin düşük belirlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ve yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvuruculara ait başvuru konusu taşınmazla ilgili Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santrali'nin yapılması amacıyla Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (İdare) tarafından kamulaştırma kararı alınmıştır.
3. İdare tarafından başvurucular aleyhine 17/7/2013 tarihinde açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davasında yapı değeri kamulaştırma bedelinin hesabında dikkate alınmadan karar verilmiştir. Yapı bedeline ilişkin olarak kararın gerekçesinde, kamulaştırma işleminin iptali yönünde herhangi bir dava açmayan başvurucuların tamamının köy dışında ikamet ettiği vurgulanmıştır. Bununla birlikte yapının ihtiyaç nedeniyle değil de dürüstlük kuralına aykırı olarak kamulaştırma bedelini arttırma amacıyla yapıldığı belirtilmiştir. Ancak Yargıtay 5. Hukuk Dairesi (Daire), taşınmaz üzerindeki yeni yapının kamu yararı kararının ilanından önce yapıldığının tespiti hâlinde mevcut hâliyle bedelinin belirlenip kamulaştırma bedeline dâhil edilmesi gerektiği gerekçesiyle bozma kararı vermiştir.
4. Mahkeme, ilk kararındaki gerekçeyle direnme kararı vermiştir. Dairenin, direnme kararını yerinde görmemesi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca (HGK) direnme kararı onanmıştır. HGK karar gerekçesinde, başvuru konusu taşınmaz üzerinde 0-2 yaşlarında 2 katlı betonarme ev bulunduğunun gözlemlendiği keşif zaptına yazılmış ise de kamulaştırma işlemlerinin başladığı sırada hazırlanan kıymet takdir komisyonu raporunda yapının bulunduğuna dair bir bilgiye yer verilmediği vurgulamıştır. Ayrıca taşınmazın bulunduğu köyün nüfusu, yapıların niteliği, köyün yerleşim yerine uzaklığı ve arazilerin tarla vasfında olduğu dikkate alınarak yapının dürüstlük kuralına aykırı davranmak suretiyle kamulaştırma bedelini arttırma amacıyla yapıldığı ifade edilmiştir. Başvurucuların karar düzeltme talebi 17/1/2019 tarihinde reddedilerek karar kesinleşmiştir.
5. Başvurucular, nihai hükmü 15/3/2019 tarihinde öğrendikten sonra 11/4/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
6. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvurucu Ömer Ertaş 8/2/2022 tarihinde vefat etmiş olup vekiline yapılan tebligata rağmen mirasçıları süresinde başvuruyu devam ettirmek istedikleri yönünde bir beyanda bulunmamışlardır.
II. DEĞERLENDİRME
A. Başvurucu Ömer Ertaş Yönünden
8. Anayasa Mahkemesi olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Melle Malgir (B. No: 2014/11355, 15/2/2017) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede somut olayda bireysel başvuru tarihinden sonra başvuru süreci devam ederken 8/2/2022 tarihinde başvurucunun yaşamını yitirdiği ancak başvurucunun vekiline yapılan tebligata rağmen mirasçıların başvuruyu devam ettirmek istediklerine ilişkin taleplerini Anayasa Mahkemesine iletmediklerinden ve başvurunun incelenmesini devam ettirmeyi gerekli kılan ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 80. maddesinin (2) numaralı fıkrasında öngörülen nedenlerden birinin de bulunmadığı anlaşıldığından başvurunun düşmesine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer Başvurucular Yönünden
1. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
9. Başvurucular, yapının kamulaştırma kararı ilan edilmeden önce inşa edilmesine rağmen bu hususta bir araştırma yapılmadan kamulaştırma bedelinin tespitinde yapının dikkate alınmamasından yakınmaktadır. Bununla birlikte Dairenin ve HGK'nın önceki içtihatlarından farklı karar verdiğini ancak içtihat değişikliğinin gerekçesinin yeterince ortaya koyulmadığı ileri sürülmüştür.
10. Başvuru, mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
11. Anayasa Mahkemesi, Mehmet Akdoğan ve diğerleri (B. No: 2013/817, 19/12/2013), Mukadder Sağlam ve diğerleri (B. No: 2013/2511, 22/1/2015), Abdülkerim Çakmak ve diğerleri (B. No: 2014/1964, 23/2/2017) ve Ali Taşgeldi (B. No: 2018/30814, 16/11/2021) kararlarında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu kararlarda, taşınmaz bedelinin tespitinin teknik olması ve uzmanlık gerektirmesi nedeniyle kamulaştırılan taşınmazın bedelinin tespiti uzman mahkemelerin ve Yargıtayın bu konudaki uzman dairelerinin yetki ve görevinde olduğu, Anayasa Mahkemesinin görevinin kamulaştırma bedelinin tespiti yönteminin gerçek bedelin ödenmesini temin edip etmediğini incelemekten ibaret olduğu vurgulanmıştır. Öte yandan Anayasa Mahkemesinin bir temyiz mercii olmadığı, inceleme yetkisinin sınırlı olduğu ve bir temyiz mercii gibi hareket ederek derece mahkemesi kararlarını her yönüyle hukuka uygunluk denetimine tabi tutmayacağına dikkat çekilmiştir.
12. Bu ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde başvurucuların, kamulaştırma bedelinin tespitinde yapının dikkate alınmaması şikâyeti hususunda yukarıda özetlenen ilk derece mahkemesi ve HGK kararlarındaki gerekçelerin ilgili ve yeterli olduğu, derece mahkemelerinin ulaştığı kanaatin keyfî ve temelsiz olduğunun söylenmesi için hiçbir neden bulunmamaktadır. Buna göre kamulaştırma işlemiyle başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.
13. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
14. Başvurucular, yargılamanın makul süre içinde tamamlanmamasından yakınmaktadır.
15. Makul sürede yargılanma hakkı kapsamında incelenen ve açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
16. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52). Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41, 45).
17. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında yaklaşık 5 yıl 6 ay devam eden yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
18. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
19. Başvurucular, makul sürede yargılama hakkı yönünden ihlalin tespiti ile her bir başvurucu yönünden ayrı ayrı 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
20. Başvuru konusu olayda makul sürede yargılanma hakkı yönünden ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Olayda ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması bakımından etkin giderim yolu, tazminat olarak görülmektedir. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvuruculara manevi zararları karşılığında net 30.000 TL manevi tazminatın müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
A. Başvurucu Ömer Ertaş yönünden başvurunun başvurucunun ölümü nedeniyle DÜŞMESİNE,
B. Diğer başvurucular yönünden;
1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucu Ömer Ertaş dışındaki başvuruculara net 30.000 TL manevi tazminatın müştereken ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin diğer başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucu Ömer Ertaş dışındaki başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/1/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.