TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
NADİR MERT BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/14248)
Karar Tarihi: 23/11/2022
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
M. Emin KUZ
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Nahit GEZGİN
Başvurucu
Nadir MERT
Vekili
Av. Kahraman ÖZDOĞAN
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Olay Tutanağı'na göre Adana İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde görevli beş polis memuru, iki kişinin uyuşturucu madde satışı yaptığı ihbarı üzerine 4/10/2017 tarihinde olay yerine gitmiştir. Başvurucu, memurları fark edince kaçmaya başlamış; tökezleyerek yüzüstü yere düşüp pantolonun cebinden çıkardığı bir poşeti yere atmıştır. Ardından başvurucu, kendisini yakalamaya çalışan memur M.E.H.ye tekme savurup yüzüne yumruk atmakla kalmamış; M.E.H.nin belindeki tabancasını almaya çalışmış ve aynı zamanda onahakaret etmiştir. Polis memurları kademeli güç kullanmak suretiyle başvurucuyu yere yatırıp kelepçelemiştir. Başvurucunun yere attığı poşetteki uyuşturucu maddeye deel konulmuştur.
3. Polis memuru M.E.H. hakkında Adana Devlet Hastanesince (Devlet Hastanesi) düzenlenen 4/10/2017 tarihli adli raporda; görevi sırasında darba maruz kaldığını ifade ettiği, burun kökünde 0,5 cm'lik abrazyon, sağ el, sağ diz, sol ön kol ağrısı olduğu, kafa travması bulunup grafi ve BBT tetkikinin normal olduğu, kulak burun boğaz muayenesinde nazal (burun) dorsunda 0,5 cm cilt erezyonu olduğu ancak nazalda bir fraktür (kemik kırığı) bulunmadığı, beyin cerrahisi muayenesinde acil patoloji düşünülmediği, yumuşak doku travması bulunduğu ve mevcut bulgularına göre hayati tehlikesi olmadığı tespitlerine yer verilmiştir. Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından düzenlenen 5/10/2017 tarihli raporda ise Devlet Hastanesinin tespitlerine ek olarak sağ dirseğinde 2 cm çapında abrazyon ve sağ ayağında ağrı olduğu belirtilmiştir.
4. Başvurucu hakkında uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu ile görevi yaptırmamak için direnme suçlarından resen, ayrıca polis memuru M.E.H.nin şikâyetçi olması üzerine hakaret suçundan 4/10/2017 tarihinde bir soruşturma başlatılmıştır. Başlatılan bu soruşturma kapsamında şüpheli olarak ifadesi alınan başvurucu, suçlamalarla ilgili olarak susma hakkını kullanmış; kendisini yakalayan polis memurlarından herhangi bir gerekçe ile şikâyetçi de olmamıştır.
5. Söz konusu soruşturmada müşteki olarak ifade veren memur M.E.H. ise olayınseyrini genel olarak diğer memurlarla birlikte düzenledikleri Olay Tutanağı'nda açıklandığı gibi anlatmış, başvurucunun kendisini tekmeleyip yüzüne yumruk atması sonrasında kaçmasını önlemek amacıyla onunla bir mücadeleye giriştiğini, birlikte yere düşüp boğuşma yaşadıkları sırada başvurucunun belindeki silahını almaya çalıştığını, en nihayetinde diğer memurların yardımıyla başvurucuyu kelepçe de kullanarak yakalayabildiklerini söylemiştir. Olayın görgü tanığı olarak dinlenen ve aynı zamanda sonradan hakkında başvurucu ile birlikte uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan kamu davası açılan S.İ. 5/10/2017 tarihinde alınan ifadesinde başvurucunun polis memurlarından birine -isim belirtmemiştir- yumruk attığını, sonrasında memurun elindeki büyük silahı almaya çalışması üzerine memur ile başvurucu arasında boğuşma başladığını, bu sırada memurun yüzünde kan gördüğünü söylemiştir.
6. Devlet Hastanesince başvurucu hakkında 5/10/2017 tarihinde düzenlenen adli raporda sağ kaşta 1,5 cm uzunlukta cilt altı ve cilt kesisi, sol yanakta ödem, sol gözaltı kapakta hafif ödem, sol-sağ alında ödem, sol kulakta kırmızılık, sol omuzda ağrı ve hassasiyet, sol uyruk posteriorda 4x1 cm kızarıklık, sırtta multiple kızarıklık ve bulanıklık olduğu tespitlerine yer verilmiştir. ATK'nın 19/10/2017 tarihinde düzenlediği raporda bu tespitlere ek olarak sağ kaş içinde sağ lateralde 1,5 cm'lik sütüre yara ile lomberde hassasiyet olduğu, 22/12/2017 tarihinde düzenlediği raporda ise başvurucunun yaralanmasının kemik kırığına neden olmayıp hayatını tehlikeye atmadığı, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olduğu tespiti yer almıştır.
7. Başvurucu, yakalanması sırasında ve yakalanmasının ardından polis memurlarının fiziksel şiddetine ve hakaretlerine maruz kaldığını ileri sürdüğü 11/10/2017 tarihli şikâyet dilekçesini Adana Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) sunmuştur. Başvurucu şikâyetinde önce ekip aracı dışında tüm memurların, ekip aracına bindirildikten sonra ise K... ismindeki memurun kendisini darbettiğini, bu sırada memurların kendisine sövdüğünü, memurların bunlarla da yetinmeyerek kendisini Narkotik Şube Müdürlüğüne götürdükten sonra da darbettiklerini ileri sürmüştür. Bununla birlikte başvurucu, aynı şikâyet dilekçesinde olay sırasında bir polis memurunun burnundan yaralandığını duyduğunu ancak yaralamanın sorumlusunun kendisi olmadığını belirtmiştir. Başsavcılık, bu iddia ile ilgili olarak başlattığı soruşturmanın başvurucu hakkında yürütülmekte olan soruşturma ile birlikte yürütülmesine karar vermiştir. Soruşturmada başvurucunun yakalandığı yere yakın yerdeki caminin, bir akaryakıt istasyonunun ve Narkotik Şube Müdürlüğünün kamera kayıtlarının olup olmadığı araştırılmış; cami kamerasının bir kayıt sistemine sahip olmadığı, akaryakıt istasyonu ile Müdürlükteki kayıtların ise kısa sürelerle muhafaza edilip ardından otomatik olarak silinmesi nedeniyle araştırılan tarihte söz konusu kayıtların silindiği belirlenmiştir.
8. Soruşturmada, memur M.E.H. dâhil başvurucuyu yakalayan memurların şüpheli olarak ifadeleri alınmıştır. Memurlar bu ifadelerinde olayı, düzenledikleri tutanak içeriğinde açıkladıkları şekilde anlatmıştır. Başvurucunun müşteki olarak alınan ifadesinde ayrıca kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmediği anlaşılmıştır. Başvurucu, anılan ifadesinde şikâyetlerini tekrar etmekle birlikte tanımadığı için olay yerinde olup olmadığını bilmediği tanık S.İ.nin anlatımlarını kabul etmemiştir. Öte yandan başvurucunun mahalleden çocukluk arkadaşı olduğunu söyleyen H.İ.D. 13/11/2017 tarihinde tanık sıfatıyla alınan ifadesinde; polisin yolda arama yaptığı sırada kendisini görüp yanına çağırdığını, bu sırada başvurucunun ne olup bittiğini öğrenmek amacıyla yanlarına geldiğini fakat polislerin başvurucuya karşı orantısız güç kullanarak onu ekip aracına götürdüklerini söylemiştir.
9. Başsavcılık 14/2/2019 tarihinde hakaret ve basit yaralama suçlarından beş polis memuru hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararda; memurları fark eden başvurucunun kaçarken sokakta tökezleyerek yüzüstü yere düştüğü, memur M.E.H.nin başvurucuyu yakalamak için harekete geçtiği sırada başvurucunun polis memurunu tekme ve yumrukla yaraladığı, tabancasını almaya çalıştığı, memurların orantılı güç kullanarak başvurucuyu yakaladıkları sırada başvurucunun basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte yaralandığı, memurların güç kullanma yetkisi sınırlarını aştıklarına dair soyut iddia dışında bir delil bulunmadığı belirtilmiştir. Karara karşı yapılan itiraz, sulh ceza hâkimliği tarafından aynı gerekçelerle 25/3/2019 tarihinde reddedilmiştir.
10. Başvurucu, nihai kararın kendisine 30/3/2019 tarihinde tebliğ edilmesinin ardından 25/4/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
11. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan incelemede başvurucu hakkında Başsavcılıkça görevi yaptırmamak için direnme ve memur M.E.H.ye hakaret suçlarından kamu davası açıldığı anlaşılmıştır. Asliye ceza mahkemesinde görülen davada 14/11/2019 tarihinde verilen kararın gerekçesinde, memur M.E.H.nin yaralanmasının olayda yaşanan arbede sırasında gerçekleşmiş olabileceği ihtimalinden söz edilmiş; diğer bir memurun başvurucu aleyhine verdiği ifadesine bu memurun yanlı olabileceği nedeniyle itibar edilemeyeceği, ayrıca "Şüpheden sanık yararlanır." ilkesi gereğince inkâra yönelik savunmanın dikkate alınması gerektiği belirtilmiş; cezalandırılması için şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle başvurucunun suçlandığı her iki suçtan beraatine karar verildiği açıklanmıştır. Karara karşı istinaf talebinde bulunulmamış olup karar 22/12/2019 tarihinde kesinleşmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
12. Başvurucu; uyuşturucu madde ticareti yapmak suçu ile ilgili olarak yakalanması ve sonrasında polis memurlarının fiziksel şiddetine ve hakaretlerine maruz kaldığını, olay hakkında resen ve derhâl bir soruşturma açılmadığı ile bir süre sonra açılan soruşturmanın ise etkili yürütülmediğini belirterek insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle negatif yükümlülük olarak kamu otoritelerinin kişilerin fiziksel ve ruhsal olarak zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirdiği gibi ayrıca pozitif yükümlülük olarak devlete kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevi de yüklemektedir. Sınırları belli bazı durumlarda, mevzuata uygun olarak ve sadece kaçınılmaz hâllerde aşırı olmaması koşuluyla güvenlik güçleri tarafından fiziksel güce başvurulmasının kötü muamele olmadığı kabul edilmektedir. Bununla beraber fiziksel güce başvurmak kesinlikle zorunlu hâle gelmedikçe bu neviden fiiller prensip olarak kötü muamele yasağını ihlal edecektir. Devletin Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında sahip olduğu bu pozitif yükümlülüğün usul boyutu çerçevesinde ise bireyin kötü muameleye ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde yürütülmesi gereken ceza soruşturmasının etkili olarak kabul edilebilmesi için öncelikle derhâl ve resen başlatılması, sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delillerin tespit edilmesi, olayı çevreleyen koşulların aydınlatılması, nesnel ve tarafsız analizlere dayanılması, soruşturmanın olaya karışmış olabilecek kişilerden bağımsız ve özenle yürütülmesi, suç tespit edildiği takdirde eylemle orantılı bir ceza ile sonuçlandırılması gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015).
15. Somut olayda polis memurlarının başvurucuya karşı güç kullandığı konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Başsavcılığın kararında polis memurlarının başvurucuyu yakalamak için müdahale ettiği sırada başvurucunun memurlardan birine tekme ve yumruk attığı, polis memurlarının da bu nedenle ve orantılı şekilde güç kullanarak başvurucuyu yakaladıkları ifade edilmiştir.
16. Bu durumda somut başvuruda incelenecek mesele, polis memurlarının kullandığı gücün gerekliliği ile orantılılığıdır.
17. Bu noktada başvurucu hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilip kesinleşmiş bir beraat kararı bulunduğu dikkat çekmektedir. Diğer taraftan söz konusu kararın gerekçesine bakıldığında, başvurucunun cezalandırılması için şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı nitelikte bir delil elde edilemediği gerekçesine dayanıldığı, bununla birlikte suçu işlemediğinin sabit olduğunun değerlendirilmediği, dahası polis memuru M.E.H.nin olayda bir arbede yaşanıp bu arbedede yaralandığının değerlendirildiğinin açıklandığı görülmüştür. Diğer taraftan karar gerekçesinde arbedenin sebebi hakkında bir açıklama bulunmamaktadır.
18. Memur M.E.H. hakkında düzenlenen doktor raporları incelendiğinde başvurucu tarafından yumruk atılması iddiası ile uyumlu burun kökünde meydana gelen bir yaralanması olduğu görülmüştür. Keza başvurucunun kendi ifadesinde dahi olaydan sonra burnundan yaralanan bir memur olduğunu kendisinin de duyduğunu söylediği açıktır. Hal böyle olunca ilgili kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşen, başvurucunun görevi yaptırmamak için direnmediğinin sabit olduğunun kabul edilmediği, suçu işlediği konusunda mahkûmiyetine yetecek nitelikte delilin elde edilemediğinin değerlendirildiği, aynı zamanda olay sırasında başvurucu ile memurlar arasında arbede yaşandığının da kabul edilip arbedenin sebebi konusunda değerlendirme ve açıklama içermeyen, bireysel başvuruya konu kovuşturmaya yer olmadığına kararından sonra verilen söz konusu karar nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı kararında yapılan güç kullanmada gereklilik tespitinin isabetli olmadığının söylenemeyeceği kanaatine varılmıştır. Dolayısıyla somut olayda yakalama sırasında kullanılan gücün haklı bir nedene dayandığı kanaatine varılmıştır.
19. Olayın gerçekleşme koşulları ile başvurucu hakkındaki raporlarda açıklanan yaralanmaların basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olması dikkate alındığında polis memurlarının kullandığı gücün yakalama görevlerini yaptırmamak için gerçekleştirilen direnme ile orantılı olduğu sonucuna varılmıştır.
20. Başvurucunun yakalamadan sonra polis ekip aracı ile karakolda fiziksel şiddete ve hakarete maruz kaldığı iddialarının ise savunulabilir olmadığı değerlendirilmiştir.
21. Diğer taraftan başvurucu, vücudunda meydana gelen yaralanmalardan kamu makamlarının haberdar olmasına rağmen polis memurları hakkında resen bir soruşturma başlatılmayıp soruşturma açılması için bu konudaki şikâyetini bildirmesinin beklendiğini, bu durumun ise insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağı kapsamındaki etkili ceza soruşturmasının kriterlerinden olan soruşturmanın derhâl ve resen başlatılması ilkesine aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Somut olaya bu yönüyle bakıldığında başvurucunun görevlerini yaptırmamak için direnmesi ile içlerinden birini yaralaması nedeniyle orantılı güç kullanmak zorunda kaldıkları yönünde birtakım belgeler hazırlayan polis memurlarının olaya ilişkin tüm bilgi ve belgeleri yetkili makamlara sunduğu, yaralanan memur M.E.H.nin hastaneye başvurup başvurucu tarafından maruz kaldığını ileri sürdüğü fiziksel şiddete ilişkin bir adli rapor düzenlettirdiği, bununla birlikte başvurucu hakkında da şikâyetini ileri sürmesi beklenmeksizin adli raporlar düzenlettirildiği, böylece olayın bütün yönlerini konu alan bir soruşturma başlatıldığı, başvurucunun bu aşamada hakkındaki suçlamalarla ilgili bir açıklama yapmadığı gibi polis memurları hakkında da kullandıkları güç ve sonradan ileri sürdüğü yakalanmasının ardından meydana geldiğini belirttiği darp ve hakarete maruz kalma iddiaları ile ilgili bir şikâyet ileri sürmediği, soruşturma başvurucunun memurlara direnip direnmediğinin ve böylece aynı zamanda memurların kullandıkları gücün gerekliliğinin ve orantılılığının araştırılması yönünde ilerlemekte iken başvurucunun polislerin kullandıkları gücü insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı bağlamında şikâyet ettiği anlaşılmıştır. Bu aşamadan sonra başvurucunun şikâyetinin kaydedildiği soruşturma dosyası, hakkında açılmış, şikâyetine konu olay ve olguları konu alan soruşturma dosyası ile birleştirilerek aslında en baştan itibaren soruşturulan aynı hususların farklı şikâyet bildirimleri üzerinden araştırılmaya devam edilmiştir. Dolayısıyla gerçekleştirilen soruşturma işlemleri ile bu soruşturma işlemlerinin içeriklerine bakıldığında başvurucunun yaralanması ile ilgili derhâl ve resen bir soruşturma açılmayıp olaya ilişkin soruşturmanın etkililiğinin böylece zedelendiği iddiasının haklı olmadığı sonucuna varılmıştır.
22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 23/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.