TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AYNUR TÜLEY VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/14338)
Karar Tarihi: 3/3/2022
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Volkan ÇAKMAK
Başvurucular
1. Aynur TÜLEY
2. Cimşit TÜLEY
3. Elif TÜLEY
4. Elvan TÜLEY
5. Engin TÜLEY
6. Erol TÜLEY
7. Zeynep TÜLEY
Başvurucular Vekili
Av. Ahmet ÖZGÜL
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda meydana gelen intihara bağlı ölüm olayı nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/4/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü sunmuştur.
6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucuların 1997 yılında dünyaya gelmiş olan yakınları E.T., nitelikli olarak konut dokunulmazlığını ihlal, binanın eklentileri içinde muhafaza altına alınmış eşya hakkında hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından İstanbul Anadolu 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017 yılında verdiği karar uyarınca 8 yıl 31 ay 15 gün hapis cezası ile tecziye edilmiştir.
9. 9/1/2018 tarihinde Maltepe 2 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Kurum) yerleştirilen E.T.nin tahliye tarihi 2/5/2028 olarak hesaplanmıştır.
10. E.T. Kuruma yerleştirildiği sırada -ilk giriş muayenesinde- herhangi bir sağlık sorunu olmadığını belirtmiştir.
11. 5/2/2018 tarihinde Kurum yönetimine verdiği dilekçe ile Psikososyal Servisle görüşmek istediğini belirten E.T. bireysel görüşmeye alınmıştır. Görüşme sonucunda Kurum psikologu tarafından düzenlenen 5/2/2018 tarihli durum tespit raporunda; E.T.nin aile ilişkilerinin normal olduğu, ailesinin ziyaretine geldiği, Kuruma girmeden önce iki yıl uyuşturucu madde kullandığı, altı ay önce arkadaşının öldürülmesine şahit olduğu, sonrasında uyku ve iştah problemleri olduğu, yoksunluk yaşadığı, kendisine zarar verme düşüncelerinin olduğu, arkadaşının öldürülmesinden sonra psikolojik tedavi gördüğü, ilaç aldığı, askerlik döneminde benzer problemler yaşaması sonucu askerlik görevinde de psikiyatri yönlendirmesi aldığı, koğuşundaki kişilerle ilişkilerinin iyi olduğu ancak yaşadıkları nedeniyle ilişki kurmakta zorlandığı yönünde beyanda bulunduğu belirtilerek E.T.nin göz teması kurmakta zorlanmadığı, öz bakımının yerinde ve verdiği cevapların anlamlı olduğu, psikomotor aktivitelerinin normal bulunduğu ifade edilmiştir.
12. Görüşmenin ardından E.T. tetkik ve tedavi için Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine sevk edilmiştir. 12/2/2018 tarihinde yapılan muayenenin ardından E.T. için depresyon ve anksiyete bozukluğu tanısı konularak ilaç reçete edilmiş ve bir ay sonra kontrol muayenesi önerilmiştir.
13. E.T. 17/2/2018 tarihinde saat 15.00 sıralarında atletini ip olarak kullanmak suretiyle koğuş tuvaletinin havalandırma penceresine kendini asarak intihar etmiştir. Kurumda görevli infaz koruma memurlarının tuttuğu tutanaktan anlaşıldığı üzere E.T. baygın olarak sedyeye alınmış, Kurum personeli saat 15.04'te 112 Acil Servisi, saat 15.05'te Maltepe Ceza İnfaz Kurumları Tabur Komutanlığını aramış, Tabur Komutanlığına ait aracın daha erken gelmesi üzerine E.T. Komutanlığın aracı ile sağlık kurumuna götürülmüştür. Sağlık kurumunda görevli doktorun imzasının yer aldığı tutanakta belirtildiği üzere E.T. saat 15.15'te acil servise getirilmiş, solunum ve nabız olmadığından damar yolu açılarak geri döndürme işlemi yapılmış ancak müdahaleye rağmen saat 15.48 itibarıyla vefat etmiştir.
14. Ölümün gerçekleşmesinin ardından Cumhuriyet savcısının talimatı ile inceleme başlatılmıştır. Savcı, tanıkların beyanının alınması, kamera kayıtlarının incelenmesi yönünde kolluk görevlilerine talimat vermiştir.
15. Olayın akabinde olay yeri krokisi hazırlanmış, delil listesi ve olay yeri inceleme raporu düzenlenmiştir. Olay yeri inceleme raporunda E.T.nin boynunda belirgin şekilde telem izi olduğu ifade edilmiştir. 17/2/2018 tarihli Ölü Muayene Tutanağı'nda; E.T.nin boynunda beyaz renkli, yaklaşık 30 cm uzunluğunda pamuklu kumaştan ipe benzer kumaş parçasının olduğu, ip izine karşılık gelen ekimoz ve ölü morlukları dışında vücutta yara ya da lezyon bulunmadığı belirtilmiştir. 17/8/2018 tarihli otopsi raporunda da ölümün ası sonucu meydana gelmiş olduğu kayıt altına alınmıştır.
16. Olay günü bilgi sahibi sıfatıyla ifadelerine başvurulan mahpus D.T. beyanında; saat 14.30-15.00 civarında koğuşta bulunan tuvalete gittiğini fakat tuvaletin kapısının uzun süre açılmadığını, merak edip kapıyı araladığını, E.T.yi asılı vaziyette gördüğünü, "E. intihar etmiş." diye bağırdığını, gelen diğer koğuş arkadaşları ve Kurum memurları ile E.T.yi olduğu yerden indirerek sedyeye aldıklarını belirtmiştir. Diğer mahpus U.Y. de D.T.nin ifadesiyle örtüşecek şekilde beyanda bulunmuştur.
17. Bilgi sahibi sıfatıyla olay günü ifadesine başvurulan infaz koruma memuru B.S. beyanında; saat 15.00 civarında acil butonunun çalması üzerine memur arkadaşı H.K. ile yardım istenen koğuşa koştuğunu, E.T.yi tuvalette asılı vaziyette bulduklarını, koğuşta kalanlarla birlikte E.T.yi olduğu yerden indirerek sedyeye aldıklarını, sedyeye aldıkları sırada E.T.nin vücudunun sıcak olduğunu ifade etmiştir. İfadesi alınan diğer infaz koruma memuru H.K. da olaya ilişkin olarak benzer şekilde anlatımda bulunmuştur.
18. Kurumda görev yapan infaz koruma memurlarının düzenlediği Görüntü İnceleme Tutanağı'nda, 17/2/2018 tarihinde saat 13.07 ile 15.02 arasında cereyan eden olaylar aktarılmıştır. Tutanakta özetle tuvalet-banyo kısmına giren çıkan kişiler anlatılmış; saat 14.58 civarında kameranın görüntü aldığı kısımda hareketlenme olduğu, memurların geldiği, E.T.nin sedye ile çıkarıldığının görüldüğü belirtilmiştir.
19. 21/2/2018 tarihinde Maltepe İlçe Emniyet Müdürlüğü Gülsuyu Şehit Saffet Okumuş Polis Merkezi Amirliği toplanan delillerden oluşan tahkikat evrakını İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) sunmuştur. Başsavcılık, Kurum personeli hakkında intihara teşvik-yönlendirme, görevi kötüye kullanma suçlarından soruşturma başlatmıştır.
20. Bununla birlikte Kurum Disiplin Amirliği, Kurum personeli hakkında 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinde düzenlenen "verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde kayıtsızlık göstermek veya düzensiz davranmak" fiillerinden disiplin soruşturması başlatmıştır.
21. Soruşturma sürecinde Kurum memurlarının savunması alınmış, E.T.nin Kurum bünyesinde kaldığı sürece ilişkin bilgi ve belgeler incelenmiş, Görüntü İnceleme Tutanakları ve olaya ilişkin diğer tutanaklar değerlendirilmiştir. Hakkında soruşturma yürütülen Kurum personeli, daha önce bilgi sahibi sıfatı ile ifadelerine başvurulan infaz koruma memurları ile aynı doğrultuda beyanda bulunmuştur (bkz. § 17).
22. Disiplin soruşturmasının sonunda 23/7/2018 tarihinde, kendini asmak suretiyle intihar ettiği anlaşılan E.T. için gereken müdahalenin zamanında yapıldığı, Kurum personelinin olayın gerçekleşmesinde bir ihmalinin bulunmadığı sonucuna ulaşılmış ve disiplin cezası verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
23. Diğer taraftan tahkikat evrakına, disiplin soruşturmasının yanında görüntü kayıtlarına ilişkin incelemeler de gerçekleştiren Başsavcılık 6/11/2018 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...Tüm soruşturma evrakının incelenmesi neticesinde hükümlünün kendisini asmak suretiyle yaşamına son verdiği, hükümlüyü intihara azmettiren, teşvik eden herhangi bir kimsenin bulunmadığı, hükümlünün tedavilerinin zamanında yapıldığı, ilaçlarının zamanında verildiği, herhangi bir ihmal ve kusurun olayda bulunmadığı anlaşılmakla, olay ve şüpheliler hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına..."
24. Başvurucuların takipsizlik kararına yaptıkları itiraz İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 7/3/2019 tarihinde reddedilmiştir.
25. Başvurucular itirazın reddine dair kararı tebellüğ etmelerinin ardından 22/4/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
26. İlgili hukuk için bkz. Serfinaz Öztürk, B. No: 2014/18274, 21/9/2017; Necla Özer ve Müslim Özer, B. No: 2013/3782, 21/4/2016; Mehmet Kaya ve diğerleri, B. No: 2013/6979, 20/5/2015.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Anayasa Mahkemesinin 3/3/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
28. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucuların adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
29. Başvurucular, yakınlarının ölümünü takiben etkin soruşturma yürütülmediğini, olayın olduğu bölüme girip çıkanların kimlik tespitlerinin yapılmadığını, olayın intihar mı yoksa başka kişiler tarafından gerçekleştirilen bir eylem mi olduğunun tam olarak araştırılmadığını, idarenin yakınlarını koruma yükümlülüğü olduğunu belirterek yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
30. Bakanlık görüşünde öncelikle Kurumun şartlarına ilişkin açıklamalarda bulunulmuştur. Buna göre Kurumun fiziki şartlarının ve personelinin yeterli olduğu ileri sürülmüştür. Görüşün devamında E.T.nin sağlık kurumuna bir kez sevkinin yapılıp kendisine ilaç reçete edildiği ancak intihar riskini gösteren bir veri bulunmadığı, daha önce bu şekilde bir teşebbüsünün olmadığı, E.T.nin kendisini asmasını sağlayacak malzemenin Kurum içinde bulunmadığı, E.T.nin atletinden faydalanarak kendisini astığı belirtilmiştir. Ölüm olayı sonrasında yapılan soruşturmanın ise konuya aydınlatacak tüm delillerin toplanması suretiyle bağımsız makamlar tarafından yürütüldüğü belirtilmiştir.
31. Başvurucular; Bakanlığın görüşüne karşı sunduğu dilekçede soruşturmanın eksik yapıldığını, koğuşta bulunanların ifadelerine başvurulmadığını, henüz ceza infaz kurumuna yeni alınmış bir mahkûmun intihar etmesinin düşük olasılık olduğunu, üçüncü kişinin eylemi ile ölüm olayının meydana gelmiş olabileceğini, görüntü kayıtlarının gereği gibi incelenmediğini, kimlik tespitlerinin yapılmadığını, soruşturma sürecinde birbiriyle çelişen tespitlerin bulunduğunu, belirterek yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
C. Değerlendirme
32. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, yaşama, ...hakkına sahiptir.”
33. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurunun -ölüm olayının devletin gözetiminde meydana gelmesi ve kasıtlı öldürme iddiasının da ileri sürülmüş olması nedeniyle- maddi (koruma) ve usul (etkili soruşturma) boyutu bağlamında bir bütün olarak yaşam hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
1. Yaşam Hakkının Maddi Boyutu Yönünden
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Mahkeme, ...açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
36. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) bireysel başvuruların içeriğini düzenleyen “Bireysel başvuru formu ve ekleri” kenar başlıklı 59. maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkralarının bireysel başvurunun yapıldığı tarihteki ilgili kısmı şöyledir:
"(2) Başvuru formunda aşağıdaki hususlar yer alır:
...
ç) Kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların ... özeti.
d) Bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve delillere ait özlü açıklamalar.
e) Başvurucunun güncel ve kişisel bir temel hakkının doğrudan zedelendiği iddiasının dayanakları.
h) Başvurucunun talepleri.
(3)Başvuru formuna aşağıdaki belgeler ya da onaylı örnekleri eklenir:
e) Dayanılan belgelerin asılları ya da onaylı örnekleri.
(4) Başvurucu ihlal iddiasına dayanak gösterdiği üçüncü fıkradaki belgelere herhangi bir nedenle erişememesi hâlinde bunun gerekçelerini belirtir. Mahkeme gerekli gördüğü takdirde bu bilgi ve belgeleri resen toplar."
37. 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir (bkz. § 35). Bu kapsamda karmaşık veya zorlama şikâyetler, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki şikâyetler, başvurucunun ihlal iddialarını temellendiremediği şikâyetler ile temel haklara yönelik bir ihlalin olmadığı açık olan şikâyetler açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir.
38. Görüldüğü üzere Anayasa Mahkemesi ancak temellendirilebilmiş bir bireysel başvuruyu inceler. Başvurucuların şikâyetlerini hem maddi hem hukuki olarak temellendirme zorunluluğu bulunmaktadır. Maddi dayanaklar yönünden başvurucuların yükümlülüğü şikâyetlerine konu temel olay ve olguları açıklamak, bunlara ilişkin delilleri Anayasa Mahkemesine sunmak, hukuki dayanak yönünden yükümlülüğü ise bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini özü itibarıyla açıklamaktır (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19).
39. Nitekim 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına ilave olarak İçtüzük'ün 59. maddesinde de başvurucuların yükümlülükleri kapsamında şikâyetin maddi ve hukuki temellerine başvuru formu ve eklerinde yer vermesi gerektiği açıkça belirtilmiş, böylece başvuru koşullarının öngörülebilirliği kuvvetlendirilmiştir.
40. Bireysel başvuru incelemesinde Anayasa Mahkemesi, kamu gücü eylem ve işlemleri ile mahkeme kararlarının Anayasa'ya uygunluğunun ve müdahale gerekçelerinin denetimini kendiliğinden yapmaz. Bu sebeple başvurucuların başvurularının esasını ve bu kapsamda kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığını Anayasa Mahkemesine inceletebilmesi için öncelikle ihlal iddialarını gerekçelendirmeleri, buna ilişkin olay ve olguları açıklamaları ve delillerini sunmaları zorunludur.
41. Anayasa Mahkemesinin başvurucuların yerine geçerek ihlal iddialarını gerekçelendirme, olay ve olguları ortaya koyma, delil toplama görev ve yükümlülüğü bulunmamaktadır. Söz konusu yükümlülükler başvuruculara aittir.
42. Başvurucuların anılan yükümlülüklere uymamaları hâlinde şikâyetlerini temellendiremedikleri için başvuruları açıkça dayanaktan yoksun bulunabilir. Anayasa Mahkemesi temellendirmeye ilişkin incelemesini her başvurunun somut koşullarında yapar. Kuşkusuz başvurucuların bu yükümlülüklere ellerinde olmayan nedenlerle uymamalarının ikna edici gerekçelerini Anayasa Mahkemesine sunmaları ya da Anayasa Mahkemesinin bu durumu işin niteliğinden anlaması hâli müstesnadır.
43. Olaya ilişkin tutanaklar, otopsi raporu, Başsavcılığın tespitlerine göre başvurucuların yakını ceza infaz kurumunda kalmakta olduğu koğuşun tuvaletinde kendisini asmış vaziyette bulunmuş; kaldırıldığı sağlık kurumunda vefat etmiştir. Ölümün intihar sonucu gerçekleştiğine ilişkin olarak yetkililerce ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren nitelikte bir bilgi/belge olmadığından yetkililerin ulaştıkları bu sonucun eldeki verilere göre objektif ve tarafsız olmadığı söylenemeyecektir.
44. Söz konusu vefatın temel hakları ihlal edip etmediği, E.T.nin intiharının önüne geçilmesi/cinayet şüphesi iddiası bağlamında kendisine üçüncü kişilerden yönelen eylemlerin önlenmesi hususunda başvurucular ile kamu makamları arasında çekişme bulunmaktadır. Doktor raporlarına göre (bkz. §§ 11,12), öz bakımı yerinde, verdiği cevaplar anlamlı ve psikomotor aktiviteleri normal olan, depresyon ve anksiyete için ilaç reçete edilen E.T.nin vefatına ilişkin ihlal iddialarının esasının incelenebilmesi için E.T.nin gerek kendisinin gerekse üçüncü kişilerin eylemlerine karşı korunması bağlamında ileri sürülecek olgusal ve hukuki argümanların kritik önemde olduğu açıktır.
45. Başvurucular, yakınlarının ceza infaz kurumu tarafından korunamadığını soyut olarak ileri sürmüştür. Başvurucular, devletin yaşam hakkına ilişkin koruma yükümlülüğü bağlamında sürece özgülenecek olgusal ve/veya hukuki herhangi somut/belirli iddia/gerekçe ileri sürmemiştir. Bir başka ifadeyle başvurucular, devletin hangi eyleminin ya da eylemsizliğinin -intihar bağlamında- koruma yükümlülüğü ile bağdaşmadığını, E.T.nin intihara meyilli olduğunun hangi nedenlerle idarece öngörülebilir olması gerektiğini, E.T.nin intihara meyilli olduğu bilinmesine karşın (sağlık hizmetine erişimin, psikolog yardımının olmaması, ayrı/özel/süngerli oda sağlanmaması gibi) nasıl bir eylemsizliğin/eksikliğin söz konusu olduğunu, hangi önlemler alınabilecekken idarenin hareketsiz kaldığını ve/veya cinayet iddiası ile ilgili nasıl bir tehdidin söz konusu olduğunu ifade eden bir açıklamada bulunmamış; sadece çok genel bir ifadeyle -bilgi ve sürece ilişkin olgusal verilerle desteklemeden- E.T.nin devlet tarafından korunamadığını ileri sürmüş, yaşam hakkının maddi boyutunun hangi nedenle ihlal edildiğini açıklamamıştır.
46. Sonuç olarak başvurucular, şikâyetlerine konu temel olay ve olgular ile bireysel başvuruya konu ettikleri temel hak ve özgürlüğün hangi nedenle ihlal edildiğini açıklamak yönündeki yükümlülüklerini yerine getirmemiş; bu bağlamda ileri sürdükleri ihlal iddialarını temellendirememiştir.
47. Açıklanan gerekçelerle başvurunun yaşam hakkının maddi boyutu yönünden açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Yaşam Hakkının Usul Boyutu Yönünden
48. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin usule ilişkin yönü, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirmektedir. Yürütülecek bu soruşturmanın temel amacı yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını, kamu görevlilerinin müdahalesiyle veya onların sorumlulukları altında meydana gelen ya da diğer bireylerin filleriyle gerçekleşen ölümler nedeniyle ilgililerin hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 54). Usul boyutundaki yükümlülüğün yerine getirilmesindeki amaç, yaşamı etkili ve caydırıcı yaptırımlarla koruma altına almak, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanabilmesini sağlamaktır (Aziz Biter ve diğerleri, B. No: 2015/4603, 19/2/2019, § 58).
49. Ceza soruşturmasının etkili olabilmesi için soruşturma makamlarının resen ve derhâl harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri gerekir. Soruşturmada ölüm olayının nedeninin veya sorumlu kişilerin belirlenmesi imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57). Ceza soruşturmasının fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olması, ayrıca her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmalarının sağlanması gerekir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58).
50. Soruşturma yükümlülüğünün sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğü olması, her soruşturmada mağdurların olaylarla ilgili beyanlarıyla bağdaşan bir sonuca varılması gerektiği anlamına gelmemektedir. Ancak soruşturma kural olarak olayın gerçekleştiği koşulların belirlenmesini ve iddiaların doğru olduğunun kanıtlanması hâlinde sorumluların tespit edilerek cezalandırılmasını sağlayacak nitelikte olmalıdır (Doğan Demirhan, B. No: 2013/3908, 6/1/2016, § 66).
51. Anayasa Mahkemesi; derece mahkemelerinin, bu tür olaylara ilişkin yürüttükleri yargılamalarda bir sonuca varırken Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği seviyede derinlik ve özenle bir inceleme yapıp yapmadıklarını ya da ne ölçüde yaptıklarını değerlendirecektir. Zira derece mahkemeleri tarafından bu konuda gösterilecek hassasiyet, yürürlükteki yargı sisteminin daha sonra ortaya çıkabilecek benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde sahip olduğu önemli rolün zarar görmesine engel olacaktır (Filiz Aka, B. No: 2013/8365, 10/6/2015, § 32). Bu husus hukuk devletine bağlılığın sağlanması, hukuka aykırı eylemlere hoşgörü gösterildiği veya kayıtsız kalındığı görünümü verilmesinin engellenmesi yönünden bir gerekliliktir (Fahriye Erkek ve diğerleri, B. No: 2013/4668, 16/9/2015, § 92).
52. Başvuru konusu olaydaki gibi doğal olmayan her ölüm olayında olası cezai sorumluluğun tespiti adına, soruşturma sonrasında kovuşturma aşamasına geçildiği durumlarda ilk derece mahkemesi önündeki yargılama aşaması dâhil bütün sürecin de 17. maddenin gereklerine cevap verebilecek nitelikte olması gerekmektedir. Böylece derece mahkemeleri, mağdur olan kişilerin yaşam hakkına yönelik ihlallerin cezasız bırakılmamasını teminat altına alabilecektir (Sadık Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 77).
53. Soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki inceleme, başvuruya konu soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir. Bu koşullar, ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın pratik gerçekleri gözönünde bulundurularak değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın etkililiği bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma işlemler listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir (Fahriye Erkek ve diğerleri, § 68). Bu kapsamda yetkililer, diğer deliller yanında görgü tanıklarının ifadeleri ile kriminalistik bilirkişi incelemeleri dâhil söz konusu olayla ilgili kanıtları toplamak için alabilecekleri bütün makul tedbirleri almalıdır (Doğan Demirhan, § 68).
54. Olayların oluşumuna ilişkin delillerin değerlendirilmesi idari ve yargısal makamların ödevidir (Rıfat Bakır ve diğerleri, B. No: 2013/2782, 11/3/2015, § 68). Anayasa Mahkemesinin ilgili soruşturma ve yargılama makamlarının yerine doğrudan geçecek şekilde delillerin değerlendirmesini yapmasının veya yürütülmesi gerekli olan soruşturma işlemlerini belirlemesinin söz konusu olamayacağı belirtilmelidir. Başka bir ifadeyle Anayasa Mahkemesinin görevi, bu makamların maddi olaylara ilişkin yaptıkları değerlendirmenin yerine kendi değerlendirmesini koymak değildir (Hıdır Öztürk ve Dilif Öztürk, B. No: 2013/7832, 21/4/2016, § 185). Anayasa Mahkemesinin bu husustaki görev ve yetkisi ilgili yargısal sürecin Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının güvencelerinde aranan hususların sağlanıp sağlanmadığının incelemesinden ibarettir.
55. Somut süreçte özetle başvurucuların 1997 yılında dünyaya gelen yakınları E.T., İstanbul Anadolu 10. Asliye Ceza Mahkemesinin kararı ile hapis cezasına mahkûm edilerek 9/1/2018 tarihinde Maltepe 2 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna yerleştirilmiş, bundan bir ay gibi bir süre sonra koğuşunun tuvaletinde ası suretiyle intihar etmiştir.
56. Ölüm olayını takiben Başsavcılık tarafından resen inceleme başlatılmış, vefatın hemen akabinde olaya müdahale eden Kurum personelinin ve mahpusların ifadeleri alınmış, olay yeri krokisinin çıkarılmış, olay yeri inceleme raporu düzenlenmiş, delil listesi oluşturulmuş, Ölü Muayene Tutanağı -daha sonra otopsi raporu- hazırlanmış, kamera kayıtlarının incelenerek tutanağa bağlanmıştır. Kurum personeli hakkında yürütülen disiplin soruşturması evrakından ve E.T.nin Kurumda geçirdiği sürece dair bilgi/belgeden de faydalandığı anlaşılan Başsavcılığın ayrıca kamera kayıtlarına ilişkin bilirkişi incelemesi de yaptırdığı görülmüştür.
57. Yapılan inceleme ve araştırmalar sonucu E.T.nin sağlık hizmetine erişiminin olduğu kanaatine ulaşan Başsavcılık, gerek otopsi raporunda -vücutta ası izi dışında darp yaralanma izi bulunmadığı ve ölümün ası ile meydana geldiği yönünde- ulaşılan sonuç gerekse de olay yeri incelemesinde tespit edilen ve ölümün intihar suretiyle meydana gelmiş olduğu kanısıyla örtüşen olgular çerçevesinde kamu adına kovuşturmaya yer olmadığı yönünde karar vermiş ve karar İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Hâkimliği hükmüyle kesinleşmiştir. Süreç toplam bir yıl gibi bir sürede sonuçlandırılmıştır.
58. Soruşturmanın etkinliğine ilişkin asgari ölçütleri karşılayan incelemenin nitelik ve derecesinin olayın koşullarına bağlı olduğu unutulmamalıdır. Yukarıda aktarılan safahatı içeren soruşturma sürecinde ölüm olayını çevreleyen koşulların tespitine imkân sağlayan gerekli ve yeterli bilgilerin olabildiğince bir bütün olarak elde edildiği, olay yerinde bulunanların ifadelerine başvurulduğu, soruşturma sürecinde başvurucuların bilgi/belge edinememesi hâlinin bulunmadığı dikkate alındığında soruşturmanın etkinliğine ilişkin olarak ortaya çıkan ve yetkililere yüklenebilecek bir boşluğun oluştuğu yorumunu getirmek, etkisiz ve pasif kalındığını söylemek mümkün görünmemektedir.
59. Dolayısıyla soruşturma makamının olayların seyrini aydınlatmaya yönelik işlemlerinden kuşku duyulmasını gerektirecek bir durumun veya yürütülen soruşturmanın derinliği ve ciddiyeti üzerinde etki gösterecek nitelikte bir hususun bulunmadığı, dolayısıyla yaşam hakkının usul boyutuna yönelik bir ihlal bulunmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
60. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 3/3/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.