TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
FATMA EROL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/19988)
Karar Tarihi: 30/3/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Raportör
Eren Can BENAKAY
Başvurucu
Fatma EROL
Vekili
Av. Şahin KORKMAZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, öğretmenlikte kırk yaşından gün almamış olma koşulunun kaldırılmasının ardından yeniden atanma talebiyle yapılan başvurunun reddi üzerine açılan iptal davasında benzer durumdaki davalardan farklı karar verilmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ve istinaf başvurusunun kesin olarak reddedilmesi nedeniyle hükmün denetlenmesini talep etme hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/6/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Başvuruya İlişkin Olayların Arka Planı
7. Başvurucu 2002 ile 2009 yılları arasında kadrosuz usta öğretici olarak görev yapmıştır. Usta öğretici olarak görev yaptığı sırada 2006 yılında Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümünden mezun olmuştur.
8. Başvurucu, 2009 Şubat öğretmen atama döneminde internet üzerinden atanma talebinde bulunmuştur. Başvurucu, başvuru tarihi itibarıyla 40 yaşından gün alması nedeniyle internet üzerinden başvurusu kabul edilmemiştir. Bunun üzerine başvurucu atamasının yapılması isteğiyle idareye ikinci kez başvurmuş ve söz konusu talebi reddedilmiştir.
9. Atanma talebinin reddedilmesi üzerine atanma talebinin reddine yönelik işlem ile birlikte işlemin dayanağını oluşturan ve Millî Eğitim Bakanlığı (İdare) tarafından yayımlanan 2009 Şubat Dönemi Öğretmenlik İçin Başvuru ve Atama Kılavuzu'nun (Kılavuz) 3.13. maddesinde yer alan "kırk yaşından gün almamış olmak" ibaresi ile 4/3/2006 tarihli ve 26098 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendinde yer alan "kırk yaşından gün almamış olmak" ibaresinin (Yönetmelik) iptali istemiyle Danıştayda dava açmıştır.
10. Danıştay Onikinci Dairesi (Daire) 12/11/2012 tarihinde;
i. Kılavuz hakkındaki talep yönünden davanın reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmında, öğretmenlik mesleğinin niteliği ve ihtiyaç duyduğu dinamizm dikkate alınarak ilk defa öğretmenlik mesleğine atanacaklar için "40 yaşından gün almamış olmak" koşulunun aranmasının hukuka uygun olduğu belirtilmiştir.
ii. Yönetmelik hakkındaki talep yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan Yönetmelik'in 6/5/2010 tarihli ve 27573 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin 56. maddesi ile mülga edildiğinden davanın konusunun kalmadığı belirtilmiştir.
iii. Atanma talebinin reddine yönelik işlem yönünden ise işlemin iptaline karar vermiştir. Kararda davacının ilk defa usta öğretici olarak istihdam edildiği tarih itibarıyla "40 yaşından gün almamış olmak" koşulunu taşıyıp taşımadığının araştırılması gerektiği belirtilmiştir.
11. Başvurucu Dairenin kararı uyarınca Mersin'in Yenişehir ilçesi, Bahçelievler İlkokuluna okul öncesi öğretmeni olarak atanmıştır.
12. Dairenin 12/11/2012 tarihli kararının iptaline ilişkin kısmına karşı yapılan temyiz başvurusu sonucunda Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK) 31/10/2013 tarihinde Daire kararını bozmuştur. Kararda, okul öncesi öğretim kurumlarında hizmetin kadrolu öğretmenler ile yürütülmesinin esas olduğu, usta öğreticilerin ancak öğretmenlere yardımcı olarak görevlendirilmesinin mümkün olduğu belirtilmiştir. İdarece öğretmenliğe alınmak için 40 yaşını doldurmamış olmak şartının getirildiği ifade edilmiştir. Öğretmenliğe atanma konusunda Kılavuz'da getirilen düzenlemeye karşı açılan davanın reddedilmesi ve söz konusu kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi karşısında usta öğretici olarak istihdam edilen davacının 40 yaş koşulunu taşımadığından atamasının yapılmamasına dair işlemin hukuka uygun olduğu söylenmiştir.
13. İDDK kararı uyarınca başvurucunun okul öncesi öğretmenliği görevine 4/7/2014 tarihinde son verilmiştir.
14. Daire 5/10/2017 tarihinde İDDK'nın bozma kararına uyarak atanma talebinin reddine yönelik işlem yönünden davayı reddetmiştir.
B. Başvuruya İlişkin Olay ve Olgular
15. 28/1/2015 tarihli ve 29250 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik uyarınca, 6/5/2010 tarihli ve 27573 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin ilk atamada aranan "40 yaşından gün almamış olmak" şartını düzenleyen 11. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi yürürlükten kaldırılmıştır.
16. Başvurucu, anılan düzenlemenin yürürlükten kaldırılmasına bağlı olarak tekrar öğretmenliğe atamasının yapılması istemiyle 30/10/2017 tarihinde İdareye başvurmuştur. Söz konusu talep İdarenin 3/11/2017 tarihli işlemiyle reddedilmiştir.
17. Başvurucu, ret işleminin iptali istemiyle idare aleyhine 27/11/2017 tarihinde iptal davası açmıştır. Dava dilekçesinde daha önceden usta öğretici olarak çalışmasına bağlı olarak kazanılmış hakkının bulunduğunu ileri sürmüştür. Kendisi ile emsal nitelikte olanları örnek göstererek söz konusu kişilerin hâlen görevlerine devam ettiklerini belirtmiştir. Anılan kişilerin görevde olmasına karşın kendisinin görevde olmaması nedeniyle eşitlik ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ifade etmiştir.
18. Ankara 7. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 30/11/2018 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ile dosyada yer alan bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinde; söz konusu Yönetmelik değişikliği ile '40 yaş' sınırının kaldırılması tek başına davacıya doğrudan öğretmenliğe atamasının yapılması hususunda bir hak sağlamadığı gibi, davalı idarenin de böyle bir atamayı yapmasında herhangi bir taktir hakkı bulunmadığı, bu nedenle öğretmenliğe naklen ve açıktan atamaların yapılabilmesi için adayların davalı idarece belirlenen genel ve özel şartları sağlamaları yanında, bir de Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılacak sınavlarda başarılı olunması, ilgili puan türünden yeterli puanı alınması ve tercih dönemlerinde yapılacak tercihe karşılık puanın yetmesi durumunda atanabileceği anlaşıldığından, davacının yeniden atamasının yapılması istemiyle yaptığı başvurunun reddi yönünde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır."
19. Başvurucu, karara karşı 12/2/2019 tarihinde istinaf yoluna başvurmuştur. Başvuru dilekçesinde, dava dilekçesinde belirttiği hususları tekrar etmiş ve -bireysel başvuru formuna da eklediği- Ankara idare mahkemelerince verilen lehine emsal kararlarından söz etmiştir.
20. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 17/4/2019 tarihinde Mahkeme kararını usul ve hukuka uygun bularak istinaf talebini reddetmiştir.
21. Nihai karar başvurucuya 21/5/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 11/6/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
22. 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48. maddesi şöyledir:
"...
B) Özel şartlar:
1. Hizmet göreceği sınıf için 36 ve 41 nci maddelerde belirtilen öğretim ve eğitim kurumlarının birinden diploma almış olmak,
2. Kurumların özel kanun veya diğer mevzuatında aranan şartları taşımak."
23. 6/5/2010 tarihli ve 27573 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin 11. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Öğretmenlik görevine atanacaklarda, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde belirtilen genel şartların yanında aşağıda belirtilen özel şartlar aranır:
...
d) Kamu Personel Seçme Sınavında atanacağı alan için Bakanlıkça belirlenen taban puan ve üstünde puan almış olmak.
g) Öğretmenliğe ilk defa atanacaklar bakımından başvuruların ilk günü itibarıyla 40 yaşından gün almamış olmak. Ancak, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (B) bendi kapsamında sözleşmeli öğretmen pozisyonunda hâlen görev yapanlar ile daha önce bu kapsamda en az bir yıl fiilen görev yaptıktan sonra mesleki eğitimde başarılı olup da ayrılmış olanların kadrolu öğretmenliğe başvurularında 40 yaşından gün almamış olmak şartı aranmaz."
24. 28/1/2015 tarihli 29250 sayılı Resmî Gazete de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in 1. maddesi şu şekildedir:
"6/5/2010 tarihli ve 27573 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi yürürlükten kaldırılmıştır."
25. Başvurucunun formuna eklediği Ankara 12. İdare Mahkemesinin 19/6/2018 tarihli kararının ilgili kısmı şu şekildedir:
"Bu durumda; davacı ile aynı konumda olan fakat yargısal süreci daha ağır işleyen ancak sonuç itibariyle haklarında aynı karar verilen öğretmenlerin yukarıda anılan onay ile görevlerine devam ettikleri ancak davacının yargı kararı gereği görevine son verildiği ve onay tarihinde görevde olmadığı gerekçesiyle görevine devam ettirilmediği, bu hususun Anayasa'nın 10. maddesinde belirtilen eşitlik ilkesine ve hakkaniyete aykırı olduğu sonucuna varıldığından, dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmamıştır."
26. Yine başvurucunun formuna eklediği Ankara 15. İdare Mahkemesinin 12/10/2018 tarihli kararının ilgili kısmı şu şekildedir:
"Bakılan davada, dosyada mevcut bilgi ve belgelerin ilgili mevzuat hükümleriyle birlikte incelenerek değerlendirilmesi neticesinde; 04.03.2006 tarih ve 26098 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nde, öğretmenliğe ilk defa atanacaklar bakımından 'kırk yaşından gün almamış olmak' şartına yer verildiği, yukarıda safahatından bahsedilen ve dava konusu işleme gerekçe gösterilen yargılamanın bu düzenlemeye ilişkin olduğu, mezkur Yönetmeliğin işlem tarihi itibarıyla yürürlükte bulunmadığı; daha sonra yürürlüğe giren ve dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nde ise, öğretmenlik görevine atanacaklarda 'kırk yaşından gün almamış olmak' şartına yer verilmediği anlaşıldığından; davacının durumunun başvuru (12.09.2017) tarihinde yürürlükte bulunan ('kırk yaşından gün almamış olmak' şartına yer verilmeyen) Yönetmelik hükümlerine göre değerlendirilerek işlem tesis edilmesi gerekirken, yürürlükten kaldırılan önceki Yönetmeliğe ilişkin mahkeme kararlarına atıfta bulunarak tesis edilen işlemin sebep unsuru yönünden hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Anayasa Mahkemesinin 30/3/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu, kendisi ile birebir aynı durumda ve aynı şartlara sahip olan kişilerin isimlerini örnek vererek öğretmenlik görevine devam ettiklerini belirtmiştir. Öte yandan başvurusuna konu davaya benzer davalarda Ankara İdare Mahkemelerince verilen iki iptal kararını emsal göstermiştir. Bu durumun kendi atamasının iptal edilmesinin açıkça haksızlık olduğunu gösterdiğini belirterek adil yargılanma hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
29. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
''Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özü, benzer konuda farklı kararlar verilmesine bağlı olarak adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkına ilişkin olduğu ve bu kapsamda bir inceleme yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Genel İlkeler
31. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).
32. Ancak temel hak ve özgürlüklere müdahalenin söz konusu olduğu durumlarda derece mahkemelerinin takdir ve değerlendirmelerinin Anayasa'daki güvencelere etkisini nihai olarak değerlendirecek merci Anayasa Mahkemesidir. Bu itibarla Anayasa'da öngörülen güvenceler dikkate alınarak bireysel başvuru kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir inceleme kanun yolunda gözetilmesi gereken hususun incelenmesi olarak nitelendirilemez (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, § 53).
33. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi çok istisnai durumlarda temel hak ve özgürlüklerden biri ile doğrudan ilgili olmayan bir şikâyeti kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin yasak kapsamına girmeden inceleyebilir. Açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsıldığı ve adil yargılama hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvencelerin anlamsız hâle geldiği çok istisnai hâllerde, aslında yargılamanın sonucuna ilişkin olan bu durumun bizatihi kendisi usule ilişkin bir güvenceye dönüşmüş olur. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin değerlendirmelerinin usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirip getirmediğini ve açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsılıp sarsılmadığını incelemesi yargılamanın sonucunu değerlendirdiği anlamına gelmez. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi derece mahkemelerinin delillerle ilgili değerlendirmelerine ancak açık bir keyfîlik ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getiren bir uygulama varsa müdahale edebilecektir (Ferhat Kara [GK], B. No: 2018/15231, 4/6/2020, § 149; M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 83).
34. Hukuk kurallarının ne şekilde yorumlanacağı veya birden fazla yorumunun mümkün olduğu durumlarda bu yorumlardan hangisinin benimseneceği derece mahkemelerinin yetkisinde olan bir husustur. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruda derece mahkemelerince benimsenen yorumlardan birine üstünlük tanıması veya derece mahkemelerinin yerine geçerek hukuk kurallarını yorumlaması bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz. Anayasa Mahkemesinin kanunilik ilkesi bağlamındaki görevi, hukuk kurallarının birden fazla yorumunun varlığının hukuki belirlilik ve öngörülebilirliği etkileyip etkilemediğini tespit etmektir (Mehmet Arif Madenci, B. No: 2014/13916, 12/1/2017, § 81).
35. Mahkemelerin münferit bazı olaylarda farklı kararlar vermesi kuralın öngörülebilir olma niteliğini yitirdiğinin söylenebilmesi için yeterli olmayıp içtihat farklılığının derinleşmiş ve müzmin hâle gelmiş olması gerekir. Ayrıca spesifik bazı olaylarda verilmiş farklı kararların bulunduğundan hareketle içtihat farklılığının derinleştiği ve süregelen bir boyut kazandığı da kabul edilemez. Anayasa Mahkemesinin bir konuyla ilgili olarak verilmiş tüm mahkeme kararlarını yeknesak hâle getirme gibi bir işlevi bulunmadığı gibi mahkeme kararlarındaki hukuka aykırılıkları giderme ödevi de mevcut değildir (Selahattin Bayri, B. No: 2018/32374, 15/9/2021, § 42).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
36. Somut olayda usta öğretici olarak istihdam edilmekteyken okul öncesi öğretmeni olarak atanan ve daha sonra görevinden alınan başvurucu, ilgili yönetmelikte meydana gelen değişiklik sonrasında yeniden okul öncesi öğretmeni olarak atanma talebiyle idareye başvurmuştur. Başvurusunun reddedilmesi üzerine iptal davası açmıştır. Mahkeme, davayı reddederken gerekçesinde başvurucunun devlet memurluğuna atanabilmesi için genel şartların yanı sıra özel şartları da taşıması gerektiğini belirtmiş ve okul öncesi öğretmenliğine atanabilmek için özel şart olarak Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından yapılan sınavlarda başarılı olunmasının ve yeterli puanın alınmasının arandığını söylemiştir.
37. Okul öncesi öğretmenliğine atanabilmek için gereken şartların neler olduğunu tespit etmek hukuk kurallarını öncelikle yorumlama yetkisini haiz olan derece mahkemelerinin yetkisindedir. Anayasa Mahkemesinin görevi derece mahkemesinin yorumlarının açıkça keyfî veya bariz takdir hatası içerecek nitelikte olup olmadığını incelemekten ibarettir.
38. Okul öncesi öğretmenliğine atanabilmek için 657 sayılı Kanun'un 48. maddesinde belirtilen genel şartları taşımanın yanı sıra 6/5/2010 tarihli ve 27573 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin 11. maddesinde belirtilen özel şartları da taşımak gerekmektedir. Her ne kadar 28/1/2015 tarihinde anılan yönetmelikte değişiklik yapılarak "40 yaşından gün almamış olmak" şartı kaldırılmış olsa da taşınması gereken özel şartlar arasında yer alan Kamu Personeli Seçme Sınavı'ndan (KPSS) belirlenen puanın alınmış olma şartı kaldırılmadığından Mahkemece başvurucunun anılan şartı sağlamaması nedeniyle tesis edilen işlemin hukuka uygun olduğu sonucuna varılmıştır. Mahkemenin bu değerlendirmesinin açıkça keyfîlik veya bariz takdir hatası içerdiği söylenemez.
39. Başvurucu, Mahkemenin yerleşik içtihada aykırı karar verdiğini ileri sürmektedir. Başvuru dosyası incelendiğinde başvurucunun aynı durumda olan iki kişiyle ilgili olarak Ankara İdare Mahkemelerince davacılar lehine verilmiş kararları derece mahkemelerinin bilgisine sunduğu görülmektedir.
40. Öncelikle adil yargılanma hakkının hukuk kuralının davanın başvurucu lehine sonuçlanmasını temin eden yorumunun esas alınmasını güvence altına almadığı hatırlatılmalıdır. Uyuşmazlığa uygulanacak hukuk kurallarının yorumlanması -yukarıda belirtildiği gibi- derece mahkemelerinin takdirindedir (M.B., § 84). Öte yandan aynı nitelikteki uyuşmazlıkla ilgili olarak değişik mahkemelerin farklı kararlar vermesi de tek başına adil yargılanma hakkını ihlal etmemektedir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerince yapılan yorumların hukuka uygun olup olmadığını denetleme ve bu yorumları birleştirme gibi bir görevinin bulunmadığının altı çizilmelidir. Anayasa Mahkemesinin açıkça keyfî olmayan veya bariz takdir hatası da içermeyen bir yorumdan dolayı adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmedebilmesi için bu yorumun yerleşik hâle gelen bir içtihattan saptığına veya derinleşmiş ve süregelen bir nitelik kazanan içtihat farklılığına dayandığına ikna olması gerekir (Selahattin Bayri, § 47).
41. Somut olayda başvurucu önce yargı kararı üzerine öğretmen olarak atanmış ardından yargı kararının kendi aleyhine bozulması üzerine görevinden ayrılmıştır. Söz konusu karar kesinleşmiştir. Süreç içinde 40 yaş şartının kaldırılması üzerine başvurucu atanma talebinde bulunmuş talebinin reddi üzerine açtığı davada derece mahkemesi davayı reddetmiştir. Başvuruya konu davada derece mahkemesinin gerekçesi "40 yaş" sınırının kaldırılmasının tek başına davacıya doğrudan öğretmenliğe atamasının yapılması hususunda bir hak sağlamadığını, davalı idarenin de böyle bir atamayı yapmasında herhangi bir taktir hakkı bulunmadığı, öğretmenliğe naklen ve açıktan atamaların yapılabilmesi için adayların davalı idarece belirlenen genel ve özel şartları sağlamaları yanında, bir de ÖSYM tarafından yapılacak sınavlarda başarılı olunması, ilgili puan türünden yeterli puanı alınması ve tercih dönemlerinde yapılacak tercihe karşılık puanın yetmesi durumunda atanabileceği belirtilmiştir.
42. Başvurucunun eklediği örnek kararlardan birinde idare mahkemesi davacının atanma talebinin reddine dair işlemin iptaline karar verirken davacı ile aynı konumda olan fakat yargısal süreci daha ağır işleyen ancak sonuç itibarıyla haklarında aynı karar verilen öğretmenlerin görevlerine devam etmesine karşın davacının onay tarihinde görevde olmadığı gerekçesiyle görevine devam ettirilmemesi nedeniyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ifade etmiştir. Ancak karara karşı yapılan istinaf başvurusu sonucunda Bölge İdare Mahkemesi davayı reddetmiştir. Kararda davacının mesleğe (öğretmenliğe) atanmada 40 yaş koşulunu sağlamadığının açıkça tespiti karşısında göreve iadesi isteminin kabulü mümkün olmadığı belirtilmiştir (bkz. § 25).
43. Başvurucunun eklediği diğer kararda ise idare mahkemesi, davacının durumunun başvuru tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Yürürlükten kaldırılan önceki yönetmeliğe ilişkin mahkeme kararları dayanak alınarak davacının öğretmen olarak atanma talebinin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu söylemiştir. Söz konusu karara karşı yapılan istinaf başvurusu Bölge İdare Mahkemesince reddedilmiştir (bkz. § 26).
44. Öncelikle yukarıda emsal olarak gösterilen davalardan biri Bölge İdare Mahkemesince reddedildiğinin altını çizmekte yarar vardır. Bunun yanı sıra emsal olabilecek nitelikteki iki karardan hareketle içtihadın Ankara İdare Mahkemelerindeki kararlar gibi yerleştiği söylenemez. İçtihadın yerleşik hâle gelip gelmediğinin tespitinde içtihat mahkemesi olan Danıştay kararları önem taşımaktadır. Başvurucu tarafından usta öğretici olarak istihdam edilmekteyken öğretmenliğe atanma konusunda 40 yaş koşulunu aranmaması gerektiğine ilişkin Danıştay kararları ibraz edilebilmiş değildir. Öte yandan başvurucu, Ankara Bölge İdare Mahkemesi dışındaki bölge idare mahkemelerinin kararlarını da eklememiştir. Bu durumda Ankara İdare Mahkemelerinin kararındaki görüşün yerleşik içtihadı yansıttığının ifade edilmesi için hiçbir neden bulunmamaktadır.
45. Açtığı dava aleyhine sonuçlanan bir kimsenin aynı konuda, ancak farklı yönde verilmiş bir veya birkaç kararın varlığından hareketle adil yargılanmadığı sonucuna ulaşılamaz. Farklı mahkemelerin görev alanına girebilen bir uyuşmazlık türü yoktur ki ilk başta birbiriyle çelişen kararların verilmesi ihtimali uzak olsun. Mahkemelerin benzer uyuşmazlıklarla ilgili olarak başlarda farklı kararlar vermesi işin tabiatı gereğidir. Esasen mahkemelerin ilk kez karşılaştıkları uyuşmazlıkla ilgili olarak farklı kararlar vermelerinde yadırganacak bir yön de yoktur. Önemli olan bu içtihat farklılıklarının müzminleşmesinin önlenebilmesidir (Selahattin Bayri, § 51).
46. Benzer durumda olan kişi veya kişilerle ilgili olarak lehe verilmiş bir veya birkaç kararın mevcudiyetinden yola çıkılarak adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi bir konuda ortaya çıkan farklı uyuşmazlıkların kaderinin bir mahkemenin kararına bağlanması anlamına gelir. Bu durumda da söz konusu uyuşmazlığa bakan farklı mahkemeler ilgilisi lehine karar veren mahkemenin görüşünü kabul etmeye zorlanmış olur ki Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamında bu şekilde bir fonksiyonu bulunmamaktadır (Selahattin Bayri, § 52).
47. Özetle eldeki başvuruda Mahkemenin okul öncesi öğretmenliğe atanma konusunda taşınması gereken özel şartlara ilişkin yorumu açıkça keyfîlik veya bariz takdir hatası içermediği gibi başvurucu tarafından da bu yorumun yerleşik içtihattan saptığı ya da derinleşmiş ve süregelen bir nitelik kazanan içtihat farklılığına dayandığı gösterilebilmiş değildir. Bu nedenle başvurucunun iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu değerlendirilmiştir.
48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Hükmün Denetlenmesini Talep Etme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
49. Başvurucu, istinaf talebinin kesin olarak reddedilmesi nedenine bağlı olarak temyiz hakkının elinden alındığını ve söz konusu durumun mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini ifade etmiştir.
50. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiası özü itibarıyla ilgili olduğu hükmün denetlenmesini talep etme hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
51. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasında “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmüne yer verilmiştir.
52. Anayasa Mahkemesi, somut norm denetiminde verdiği 27/12/2018 tarihli ve E.2018/71, K.2018/118 sayılı kararıyla hükmün denetlenmesini talep etme hakkının Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen hak arama hürriyeti ile güvence altına alındığına hükmetmiştir (Ömer Şanlı, B. No: 2015/7304, 22/1/2019, § 40).
53. Anayasa Mahkemesi hükmün denetlenmesini talep etme hakkının Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen hak arama hürriyeti ile güvence altına alındığını ifade ettiği bu kararında, ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ülkemizin de taraf olduğu ek 7 No.lu Protokol’ünün 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesiyle ceza mahkemesince verilen mahkûmiyet ve cezaların denetlenmesini talep hakkının güvenceye bağlandığını ve yine ülkemizin taraf olduğu Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 14. maddesinin (5) numaralı fıkrasında da “Bir suçtan hüküm giyen herkes, mahkumiyet ve cezanın yasalara uygun olarak daha yüksek bir yargı organınca yeniden incelenmesi hakkına sahip olacaktır.” biçiminde benzer bir kurala yer verildiğini hatırlatmıştır. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi yargılamanın konusu ceza mahkûmiyeti olduğunda mahkeme kararlarının denetlenmesi ihtiyacının daha da önem kazandığını, hükmün denetlenmesini talep etme hakkının ceza hukuku alanındaki kapsam ve sınırıyla diğer alanlardaki kapsam ve sınırının aynı olmayacağını, bu yönüyle anılan hakkın bireyin temel hak ve özgürlüklerine daha ağır müdahalelerin söz konusu olduğu ceza hukuku alanında daha geniş bir uygulama alanı bulurken diğer alanlarda daha esnek uygulanabileceğini de vurgulamıştır (AYM, E.2018/71, K.2018/118, 27/12/2018, §§ 11, 14, 18). Bir başka ifadeyle Anayasa Mahkemesi medeni hak ve yükümlülüklerin söz konusu olduğu hukuk yargısı ile idari yargı alanında hükmün denetlenmesini talep etme hakkının ceza hukuku alanındaki anlam ve kapsamından ayrı değerlendirilebileceğini, uygulamanın farklılaşabileceğini ifade etmiştir (Ömer Şanlı, § 41).
54. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme'nin ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
55. Hükmün denetlenmesini talep etme hakkı Anayasa'da güvence altına alınmış olmakla birlikte Sözleşme ve ülkemizin taraf olduğu ek protokoller, medeni hak yükümlülüklere ilişkin yargılama süreçleri (hukuk yargısı ile idari yargı alanı) yönünden söz konusu hakka dair bir güvence içermemektedir. Dolayısıyla medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklar yönünden hükmün denetlenmesini talep etme hakkı Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanının dışında kalmaktadır. Bu bağlamda anılan hakka dair bir ihlal iddiasının incelenebilmesi için yargılamanın ceza hukuku alanına ilişkin bulunması şarttır.
56. Bu noktada üzerinde durulması gereken bir diğer husus ceza hukukunun çekirdek alanına müteallik olmamakla birlikte Anayasa'nın 36. ve 38. maddeleri ile Sözleşme'nin 6. ve 7. maddeleri kapsamında suç ve cezalara ilişkin güvenceler dâhilinde olduğu kabul edilen yaptırımlara/işlemlere dair yargılama süreçleridir. Bir yaptırımın veya hukuki bir tasarrufun/işlemin hangi koşullarla suç isnadı niteliğinde sayılıp suç ve cezalara ilişkin güvenceler kapsamında değerlendirilebileceği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi kararlarında açıkça ifade edilmiştir (Engel ve diğerleri/Hollanda [GK], B. No: 5100/71, 5101/71, 5102/71, 5354/72, 5370/72, 8/6/1976; Benham/Birleşik Krallık [BD], B. No: 19380/92, 10/6/1996; Anayasa Mahkemesi kararları için bkz. D.M.Ç, B. No: 2014/16941, 24/1/2018; B.Y.Ç., B. No: 2013/4554, 15/12/2015; Selçuk Özbölük, B. No:2015/7206, 14/11/2018). Anılan kararlarda yer verilen ilkeler bağlamında bir suç isnadının değerlendirilmesine ilişkin yargılama olarak kabul edilen idari yargı veya hukuk yargısına ait uyuşmazlıklara yönelik ileri sürülen suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlali gibi iddialar ceza yargılamasına ilişkin güvenceler bağlamında değerlendirmeye alınabilmektedir. Bu perspektiften konu ele alındığında ceza hukukunun çekirdek alanında bulunmamakla birlikte bir suç isnadı içerdiği kabul edilen uyuşmazlıklara yönelik olarak ileri sürülen hükmün denetlenmesini talep etme hakkının da suç ve cezalara ilişkin Anayasa ve Sözleşme'de yer alan güvencelerin sağlanması bağlamında ortak koruma alanı içinde kaldığını söylemek mümkündür (Ömer Şanlı, § 44).
57. Somut bireysel başvuruya konu yargılama sürecinin suç ve cezalara ilişkin güvenceler kapsamında değerlendirilebilecek şekilde ceza yargılamasına veya bir suç isnadına ilişkin bulunmadığı açıktır.
58. Bu hâle göre başvuru dilekçesinde ifade edilen Bölge İdare Mahkemesi kararına yönelik hükmün denetlenmesini talep etme hakkı Anayasa ve Sözleşme’nin, Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin ortak koruma alanı kapsamı dışında kaldığından bu hakka ilişkin ihlal iddiasının incelenmesi Anayasa Mahkemesinin konu bakımından yetkisi dışında bulunmaktadır.
59. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Hükmün denetlenmesini talep etme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 30/3/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.