TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MURAT ALTINTAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/20326)
|
|
Karar Tarihi: 24/1/2024
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
Muhterem İNCE
|
Raportör
|
:
|
Osman KODAL
|
Başvurucu
|
:
|
Murat ALTINTAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. İpek TÜRKYILMAZ KABAKTEPE
|
I. BAŞVURUNUN
ÖZETİ
1. Başvuru; bakım tazminatının tahsili amacıyla açılan
davanın aynı toplu iş sözleşmesi kapsamında bulunan kişilerin aynı konuda
açtığı davaların aksi yönünde bir sonuca ulaşılarak reddedilmesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu 11/11/2003 ve 20/11/2013 tarihleri arasında
Gediz Elektrik Dağıtım Anonim Şirketinde elektrik teknisyeni olarak çalışmış,
13/1/2014 tarihinde üyesi olduğu sendika ile davalı dağıtım şirketi arasında
yapılan toplu iş sözleşmesi kapsamında bakım tazminatının ödenmesi için dava
açmıştır.
3. Davayı inceleyen İzmir 4. İş Mahkemesi (Mahkeme)
29/4/2015 tarihli kararla davayı kabul etmiştir. Anılan karar davalı tarafından
temyiz edilmiştir. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 9/10/2018 tarihli kararı ile
hükmü bozmuştur. Bozma kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Mahkemenin, toplu iş sözleşmesinin
ilgili düzenlemesinden yararlanabilmek için, ilgili görev ünvanında fiilen
çalışma şartının mevcut olması gerektiğine dair değerlendirmesi yerinde ise de,
salt dosya kapsamındaki tanık beyanları, bordro ve diğer yazılara göre
davacının fiilen anılan görev ünvanında çalıştığı kabul edilemez. Davacı, toplu
iş sözleşmesinde belirtilen görev ünvanında çalışmış ise de, fiilen bakım işini
yapmadığı sabittir. Aynı gün Dairemizce temyiz incelemesi yapılan ve davacı
işveren tarafından Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile (birleşen dava
davalısı olarak) bu dosyanın davacısı aleyhine açılan davada, ilk derece
mahkemesinin davanın reddine dair kararının bozulması yönünde karar verilmiştir.
Böylece 'a) Proje ve Tesis Müdürlüğü bünyesinde elektrik teknisyeni, elektrik
baş teknisyeni, elektrik mesul teknisyeni ve elektrik uzman teknisyeni
unvanında çalışan personelin 'her ne kadar bakım işini yapmasa da bakım
tazminatına hak kazandıkları.... bu kapsamda Proje ve Tesis Müdürlüğü ile
Malzeme Satın Alma Müdürlüğü bünyesinde görev unvanları belirtilen personele
bakım tazminatı ödenmediği ve bu kapsamda geriye dönük olarak işçilerin
sendikalı oldukları süre içinde ve 3 yıllık teftiş dönemi esas alınarak bakım
tazminatına hak ettikleri belirtilen personele bakım tazminatlarının, TİS’in 99
ncu maddesinde belirtilen orana göre tahakkuk ettirilerek ödenmesi gerektiği'
ne dair ÇSGB İş Teftiş Kurulu Başkanlığınca hazırlanan 27.09.2013 gün ve 9686-İNC/40
sayılı raporun iptali gerektiği kanaatine ulaşılmıştır. Bu itibarla, tüm dosya
kapsamı ve Dairemizin 2017/18819 esas sayılı dosyası dikkate alınarak, eldeki
davada da davacı yönünden bakım tazminatından yararlanma şartlarının oluşmadığı
kabul edilmelidir. Mahkemece şartlar oluşmadığı halde, hatalı hukuki
değerlendirme yapılarak yazılı şekilde bakım tazminatı alacağının kabulüne
karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
..."
4. Mahkeme, bozma ilamına uyduktan sonra 24/12/2018
tarihli kararla davanın reddine karar vermiştir. Başvurucu, anılan kararı
temyiz etmiş, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 18/4/2019 tarihinde kararı onamıştır.
Başvurucu, nihai hükmü 20/5/2019 tarihinde öğrendikten sonra 13/6/2019
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Komisyonca başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Hakkaniyete
Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
5. Başvurucu, bakım tazminatının tahsili amacıyla açtığı
davanın aynı toplu iş sözleşmesi kapsamındaki kişilerin aynı konuda açtığı
davaların aksi yönünde bir sonuca ulaşılarak reddedildiğini, Yargıtay 9. Hukuk
Dairesinin bakım tazminatı davalarıyla ilgiliE.2009/2698 ve E.2010/18624 sayılı
kararlarında içtihadın farklı olduğunu, bu Daireye giden dosyaların onandığını,
içtihat farklılığı nedeniyle mağdur olduğunu belirterek adil yargılanma
hakkının ve eşiklik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
6. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özü benzer nitelikteki davalarda farklı
yönde kararlar verilmesine ilişkin olduğundan başvuru hakkaniyete uygun
yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.
7. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile
uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu
olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil
eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu
kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013).
8. Somut olayda başvurucunun açtığı davada Yargıtay 22.
Hukuk Dairesi, işçinin toplu iş sözleşmesi kapsamında bakım tazminatı
alabilmesi için sadece görev unvanının olmasının yeterli olmadığına, fiilen de
bu hizmetin yapılması gerektiğine vurgu yapmıştır. Mevcut işyeri ile ilgili
olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığınca
hazırlanan 27/9/2013 tarihli raporun iptali talebiyle açılan davada başvurucu
davalı olarak yer almış, söz konusu bu dosyada Yargıtayın anılan Dairesi başvurucunun
fiilen bakım işini yapmadığının açık olduğunu belirtmiştir. Neticede Daire
başvurucunun açtığı bakım tazminatının tahsili davasıyla ilgili olarak
başvurucunun fiilen bakım işini yapmaması nedeniyle davanın reddine karar
verilmesi gerektiği sonucuna ulaşmıştır.
9. Başvurucu, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin bakım
tazminatı davalarıyla ilgiliE.2009/2698 ve E.2010/18624 sayılı kararlarında
içtihadın farklı olduğunu, bu Daireye giden dosyaların onandığını, içtihat
farklılığı nedeniyle kendisinin mağdur edildiğini ileri sürmüştür. Yargıtay 9.
Hukuk Dairesinin 23/6/2009 tarihli ve E.2009/2698, K.2009/17745 sayılı onama
kararına konu mahkeme kararı incelendiğinde etip uzman teknisyeni olan
davacının fiilen bakım işini yerine getirdiğini belirterek bakım tazminatı
davası açtığı Mahkemenin 7/11/2008 tarihinde bakım tazminatı şartları
gerçekleştiğinden davayı kabul ettiği ve kararın onandığı görülmüştür. Yargıtay
9. Hukuk Dairesinin 12/9/2012 tarihli E.2010/18624, K.2012/29259 sayılı bozma
kararı incelendiğinde davacı işçinin davalı işveren nezdinde etip baş
teknisyeni unvanıyla çalıştığını belirterek bakım tazminatı talep ettiği,
Mahkemenin davayı kabul ettiği, anılan Dairenin ise davacı işçinin görevinin ve
fiilen yaptığı işin net olarak belirlenmediği gerekçesiyle kararı eksik
incelemeden bozduğu, Mahkemenin de takip edilmeyen ve yenilenmeyen davanın
açılmamış sayılmasına karar verdiği tespit edilmiştir.
10. Dolayısıyla Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin başvurucunun
başvuru formunda belirttiği ve yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan kararlarında
da işçinin toplu iş sözleşmesi kapsamında bakım tazminatı alabilmesi için
fiilen bu işin yapılmasının gerektiği ifade edilmiştir. Bu bağlamda Yargıtay
22. Hukuk Dairesinin başvurucunun davasına konu kararı ile Yargıtay 9. Hukuk
Dairesinin kararları arasında içtihat farklılığı olmadığı anlaşılmıştır.
11. Farklı sonuçlanan yargılamalarda davacılar farklı
işyerlerinde çalışmakta olup davacıların işyerindeki statüleri, çalışma
şartları, bakım tazminatı ödenmesi için aranılan fiilen çalışma şartını
gerçekleştirip gerçekleştirmediği hususlarının her bir davacı yönünden farklı
değerlendirmelere yol açabileceği açıktır.
12. Anayasa Mahkemesinin kural olarak somut davadaki
kanıtları değerlendirme ve hukuk kurallarını yorumlama gibi bir görevi yoktur.
Ancak mahkemelerin yargılama sırasında taraflarca ileri sürülen argümanların
gerçekliğinin tespitine yönelik gerekli ve etkili incelemeleri yapması, elde
edilen deliller çerçevesinde ilgili ve yeterli bir gerekçeyle değerlendirme
yaparak ulaştığı sonucun makul ve öngörülebilir sınırlar içinde olması adil
yargılanma hakkının bir gereğidir.
13. Başvuru konusu olayda başvurucunun ileri sürdüğü
iddiaların yargılama mercilerince delillerin değerlendirilmesine ve hukuk
kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğu, başvurucunun iddialarını ve
itirazlarını ileri sürme imkânından yoksun bırakılmadığı, mahkeme kararlarında
bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan durum bulunmadığı dikkate
alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun
olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
14. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
15. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
16. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile
benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023)
kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa
Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un
geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile
yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest
olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan
başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden
yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile
bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan
ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
17. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduklarına karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma ilkesinin ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 24/1/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.