TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HİKMET AKBAŞ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/20414)
|
|
Karar Tarihi: 8/2/2023
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
Muhterem İNCE
|
Raportör
|
:
|
Mahmut ALTIN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Hikmet AKBAŞ
|
|
|
2. İsmail AKBAŞ
|
|
|
3. İsmet AKBAŞ
|
|
|
4. Salih AKBAŞ
|
|
|
5. Saniye İLİMAN
|
|
|
6. Seher VAROL
|
|
|
7. Ümran ÇELİK
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Tamer EJDEROĞLU
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kamulaştırılan taşınmazın bedelinin düşük belirlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucuların maliki bulunduğu Kocaeli ili Kartepe ilçesi Köseköy Mahallesi'nde kâin 11 parsel sayılı 2.860 m² yüz ölçümündeki taşınmaz hakkında hızlı tren projesi kapsamında lojistik merkezi tesisi inşa etmek amacıyla Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü (TCDD/İdare) tarafından kamulaştırma kararı alınmıştır. Tarafların kamulaştırma bedeli hususunda uzlaşmaya varamamaları üzerine İdare tarafından başvurucular aleyhine 18/11/2015 tarihinde Kocaeli 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davası açılmıştır.
3. Mahkemece taşınmaz mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Bilirkişi heyetince hazırlanan 11/2/2016 tarihli raporda taşınmazın 1/1000 ölçekli uygulama imar planında demiryolu lojistik alanında kaldığı, yakın çevresinin sanayi ve konut olarak iskânlı olduğu ve her türlü kamu hizmetinden yararlandığı vurgulanmıştır. Netice itibarıyla arsa niteliğindeki taşınmaza emsal incelemesi yapılarak başvuru konusu taşınmaza 1.280 metre mesafede olan 445 parsel sayılı taşınmaz esas alınmıştır. Raporda söz konusu emsal taşınmazın tapu kaydında tarla olduğu belirtilmesine rağmen yakın çevresinde çok sayıda konut bulunması nedeniyle arsa vasfında olduğu ve 2008 yılındaki satış tarihinden sonra da imar parseline dönüştüğü izah edilmiştir. Ayrıca emsal taşınmaz ile başvuru konusu taşınmazın konum ve özelliklerinin birbirlerine benzediği ancak emsal taşınmazın çevresinde daha fazla konut bulunmasına karşın başvuru konusu taşınmazın konut ve sanayi olarak daha gelişmiş durumda olduğu ve inşası devam eden hastane, otel, yaşam merkezi ve köprülü kavşak çalışmalarının başvuru konusu taşınmazın değerini arttırdığı ifade edilmiştir. Buna göre dava tarihi itibarıyla emsal taşınmazın metrekare değerinin 188,76 TL olduğu, başvuru konusu taşınmazın ise bu taşınmazın 1,15 katı değerli olduğu belirtilerek metrekare değerinin 217 TL olduğu tespit edilmiştir.
4. Başvurucular bu rapora karşı sundukları itiraz dilekçelerinde 445 parsel sayılı taşınmazın emsal olarak alınamayacağını, bunun yerine kamulaştırma davasına konu olup Yargıtay denetiminden geçmiş 1614 parsel sayılı taşınmazın emsal alınması gerektiğini gerekçeleriyle birlikte dile getirmiştir.
5. Mahkemece 16/5/2016 tarihinde anılan bilirkişi raporu doğrultusunda kamulaştırma bedeline hükmedilmiştir. Başvurucular, bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde dile getirdikleri şikâyetleri tekrarlayarak sırasıyla temyiz ve karar düzeltme talebinde bulunmuştur. Anılan hüküm, Yargıtayca onandıktan sonra karar düzeltme talebinin reddine karar verilerek kesinleşmiştir.
6. Başvurucular, nihai hükmü 12/6/2019 tarihinde öğrendikten sonra 14/6/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Komisyonca, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucular, başvuru konusu taşınmazın imar planında TCDD lojistik alanı içinde kaldığını ve sanayi alanı olarak işlem gördüğünü belirterek Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda emsal kabul edilen taşınmazın özelliklerinin başvuru konusu taşınmazla benzeşmediğini vurgulamıştır. Başvurucular bununla birlikte başvuru konusu taşınmazla benzer özellikler gösteren 1614 parsel sayılı taşınmazın emsal alınması gerektiğinin bilirkişi raporuna itiraz dilekçesiyle temyiz ve karar düzeltme dilekçelerinde dile getirmelerine ve bu taşınmaza ilişkin Yargıtay denetiminden geçen kararın da dilekçe eklerinde sunulmuş olmasına rağmen derece mahkemelerince dikkate alınmamasından yakınmaktadır. Başvurucular bu noktada 1614 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma davasında metrekare değerinin 385 TL olarak kabul edilmesine karşın kendi taşınmazlarının metrekare değerinin 217 TL tespit edildiğini izah etmiştir. Netice itibarıyla bu gerekçelerle asıl emsal alınması gereken taşınmazın dikkate alınmaması nedeniyle gerçek kamulaştırma bedeline hükmedilmediği ileri sürülmüştür. Bakanlık görüşünde, şikâyetlerin kanun yolu şikâyeti olup olmadığı ve başvurucuların mağdur sıfatının devam edip etmediğinin kabul edilebilirlik incelemesinde değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır. Ayrıca başvuruculardan Emine Akbaş başvurunun devamı sırasında vefat etmiş, bu başvurucunun mirasçıları olan diğer başvurucular murisleri Emine Akbaş adına da başvuruya devam etmek istediklerini belirtmişlerdir.
9. Başvuru, mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
10. Kamulaştırılan taşınmaz, başvurucuların mülkiyetinde bulunduğundan mülkün varlığı noktasında tartışma bulunmamaktadır. Ayrıca başvurucuların taşınmazının kamulaştırılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği kuşkusuzdur. Anayasa Mahkemesinin çok sayıda kararında da belirtildiği üzere taşınmazın kamulaştırılması mülkten yoksun bırakma niteliği taşımaktadır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 32; AYM, E.1988/34, K.1989/26, 21/6/1989; E.2011/58, K.2012/70, 17/5/2012).
11. Uyuşmazlık konusu taşınmaz 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu çerçevesinde kamulaştırılmıştır. Dolayısıyla kamulaştırma yoluyla yapılan müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunduğu kuşkusuzdur. Öte yandan lojistik merkezi için taşınmazın kamulaştırması işleminin kamu yararı amacına dayandığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Dolayısıyla kamu makamlarınca başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir.
12. Anayasa Mahkemesi Mehmet Akdoğan ve diğerleri (B. No: 2013/817, 19/12/2013), Mukadder Sağlam ve diğerleri (B. No: 2013/2511, 22/1/2015), Abdülkerim Çakmak ve diğerleri (B. No: 2014/1964, 23/2/2017), Ali Taşgeldi (B. No: 2018/30814, 16/11/2021) ve Kamil Darbaz ve Gmo Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti. (B. No: 2015/12563, 24/5/2018) kararlarında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu kararlarda, taşınmaz bedelinin tespitinin teknik ve uzmanlık gerektirmesi nedeniyle kamulaştırılan taşınmazın bedelinin tespiti uzman mahkemelerin ve Yargıtayın bu konudaki uzman dairelerinin yetki ve görevinde olduğu, Anayasa Mahkemesinin görevinin kamulaştırma bedelinin tespiti yönteminin gerçek bedelin ödenmesini temin edip etmediğini incelemekten ibaret olduğu vurgulanmıştır. Öte yandan Anayasa Mahkemesinin bir temyiz mercii olmadığı, inceleme yetkisinin sınırlı olduğu ve bir temyiz mercii gibi hareket ederek derece mahkemesi kararlarını her yönüyle hukuka uygunluk denetimine tabi tutmayacağına dikkat çekilmiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 46. maddesine gerçek değerin kamulaştırma bedeli olarak ödenmesi mülkiyetten yoksun bırakılan malikler için anayasal bir güvencedir. Bu madde ışığında Anayasa'nın 13. ve 35. maddelerine göre müdahalenin ölçülü olabilmesi için gerçek değerin ödenmesini sağlayabilmek için gerekli usule ilişkin güvencelerin etkili bir biçimde uygulanması ve mahkemelerin ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gerçek değeri belirlemeleri gerekir.
13. Bu ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde öncelikle gerçek kamulaştırma bedelinin emsal karşılaştırma yöntemine göre belirlendiği kamulaştırma davalarında başvuru konusu taşınmazla benzer özellikleri taşıyan taşınmazların hesaplamaya esas alınması gerektiğini vurgulamak gerekir. Somut olayda da mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda emsal alınan taşınmazın başvuru konusu taşınmaza benzeyen ve farklılaşan özellikleri ortaya konularak başvuru konusu taşınmazın emsal taşınmaza göre 1,15 katı değerli olduğu belirtilerek taşınmazın metrekare değerinin 217 TL olduğu tespit edilmiştir. Ancak başvurucuların, konumu ve imar durumu itibarıyla başvuru konusu taşınmazla daha çok benzer özellikler gösteren ve Yargıtay denetiminden geçen kamulaştırma davasına da konu olmuş 1614 parsel numaralı taşınmazın dikkate alınmadığı iddiasının değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. Emsal alınması gerektiği iddia edilen anılan taşınmazın metrekare değerinin 385 TL olarak kabul edildiği gözönünde bulundurulduğunda başvuru konusu taşınmazın metrekare değerinin 217 TL kabul edilmesinin kamulaştırma bedelini önemli oranda etkilediği aşikârdır. Dolayısıyla kamulaştırma bedelini önemli oranda etkileyen başvurucuların itirazlarının ilgili ve yeterli gerekçeyle değerlendirilmemesi Anayasa'nın 46. maddesinde öngörülen gerçek değerin belirlenmesi süreci bakımından başvurucuların mülkiyet hakkı ile müdahalenin dayandığı kamu yararı arasında olması gereken adil denge, başvurucular aleyhine bozulmuş olup mülkiyet hakkına yapılan müdahale ölçüsüzdür.
14. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
15. Başvurucular, ihlalin tespit edilmesi ile yargılamanın yenilenmesine ve tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
16. Başvuruda tespit edilen mülkiyet hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
17. Öte yandan mülkiyet hakkı yönünden ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucuların tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kocaeli 5. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2015/444, K.2016/145) GÖNDERİLMESİNE,
D. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Yargıtay 5. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/2/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.