TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ZEYNEP BANU ARSLAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/23901)
|
|
Karar Tarihi: 18/11/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Selçuk KILIÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Zeynep Banu ARSLAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Gülcan KARAKAŞ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, hukuk davasında delillerin
değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının uygulanmasında hata yapılarak adil
olmayan karar verilmesi ve uzun yargılama nedeniyle adil yargılanma hakkının,
mobbinge (psikolojik baskı) maruz kalınması nedeniyle maddi ve manevi varlığını
koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 1/7/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, özel bir eğitim kurumunda görsel sanatlar,
teknoloji ve tasarım öğretmeni olarak görev yapmaktadır. Çalıştığı okuldan
istifa ederek ayrılan başvurucu hakkında anılan eğitim kurumu tarafından erken
fesih nedeniyle ihbar tazminatı ile cezai şartın tahsili amacıyla icra takibi
başlatılmıştır. Başvurucu tarafından, mobbing altında imzalatılan istifa
dilekçesinin gerçek anlamda bir istifa dilekçesi sonuçlarına bağlanmasının
hukuka aykırı olduğu ve borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi istemiyle
27/12/2013 tarihinde İstanbul 6. İş Mahkemesinde (Mahkeme) menfi tespit davası
açılmıştır.
9. Mahkemenin 13/10/2015 tarihli kararı ile takibe konu
olan 6.901,59 TL cezai şart tazminatı yönünden başvurucunun davalıya borçlu
bulunmadığına, şartlar oluşmadığından kötü niyet tazminat talebinin reddine ve
ihbar tazminatı yönünden de başvurucunun aleyhine olarak davanın reddine karar
verilmiştir.
10. Taraflarca yapılan temyiz kanun yolu başvurusu
üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 29/3/2019 tarihinde Mahkeme kararının
yargılama giderlerine yönelik kısmının düzeltilerek onanmasına karar
verilmiştir.
11. Nihai karar 31/5/2019 tarihinde tebliğ edilmiş,
başvurucu 1/7/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
12. Mahkemenin 18/11/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
13. Başvurucu, uzun süren yargılama nedeniyle makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
15. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas
alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50-52).
16. İş mahkemeleri nezdinde görülen davalarda yargılama
süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve
kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki
tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin
niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772,
7/11/2013, § 58).
17. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer
başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında 5 yıl 3 aylık yargılama
süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
18. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
B. Maddi ve
Manevi Varlığını Koruma ve Geliştirme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
19. Başvurucu; çalıştığı süre boyunca kötü muameleye
maruz kaldığını, baskıya dayanamadığını, bu nedenle devlet okuluna atanma
talebinde bulunduğunu ve tayini çıkınca Şırnak'taki görevine başladığını
belirterek maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
20. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği,
Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu
şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne
uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu
makamlara sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli
özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177,
26/3/2013, § 17).
21. Bedensel ve ruhsal bütünlüğe yönelik eylem ve
davranışlar suç teşkil etmesi durumunda cezai bir soruşturmaya tabi tutulmakla
birlikte, bu eylem ve davranışlar tazminat hukuku kapsamında da dava konusu
olabilmektedir. Konuya ilişkin içtihatlar dikkate alındığında mağdurun kamu
görevlisi olması veya özel hukuk hükümlerine göre çalışmasına bağlı olarak
idari yargı veya adli yargıda açacağı dava yoluyla zararını giderme imkânı
bulunmaktadır (YHGK, E.2012/9-1925, K.2013/1407, 25/9/2013; Danıştay Sekizinci
D., E.2008/10606, K.2012/1736, 16/4/2012). Ceza hukukunda ancak kanunda açıkça
belirtilen eylemler suç olabilirken tazminat hukukunda haksız fiil için böyle
bir sınırlama bulunmamaktadır. Ceza hukukunda taksire dayalı sorumluluk
istisnai nitelik taşımasına rağmen kasten veya taksirle başkalarına verilen
zarar nedeniyle tazminat sorumluluğu kapsamında giderim imkânının daha yüksek
olduğu, ceza yargılamasında objektif sorumluluğa yer verilmezken tazminat
davalarında objektif sorumluluk ilkesinin etkin şekilde uygulandığı ve aynı
maddi vakıalar çerçevesinde daha düşük bir ispat standardı kullanıldığı
görülmektedir. Tazminat sorumluluğunda asıl gayenin zarar görenin zararının
telafi edilmesi olduğu dikkate alındığında bu yolun daha yüksek başarı şansı
sunabilecek etkili bir başvuru yolu olduğu anlaşılmaktadır (Işıl Yaykır,
B. No: 2013/2284, 15/4/2014, § 44).
22. Somut olayda başvurucu, özel okulda görev yaptığı
sürece kendisine yönelik mobbing uygulandığından şikâyet etmekteyse de bu
şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili yargısal mercilere usulüne uygun
olarak iletmesi gerekmekte olup başvurucunun bu yönde herhangi bir başvuru
yapmadığı, yalnızca hakkında başlatılan icra takibi üzerine borcu
bulunmadığının tespiti istemiyle yargı sürecine başvurduğu ve bireysel
başvuruya bu yargı sürecini konu ettiği görülmektedir. Bu durumda başvurucunun
kendisine psikolojik baskı yapıldığına yönelik iddialarını, hukuk sisteminde
mevcut yetkili yargısal yollarda dile getirmeksizin bireysel başvuruda
bulunduğu anlaşılmaktadır.
23. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal
İddiaları
24. Başvurucu, delillerin değerlendirilmesi ve hukuk
kurallarının uygulanmasında hata yapılarak ihbar tazminatı ödemek zorunda
kalması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Başvurucunun belirtilen şikâyetleri yönünden açık bir ihlalin bulunmadığı
değerlendirildiğinden başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.
D. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
26. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 10.000 TL maddi ve
10.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
27. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
28. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi
zararları karşılığında başvurucuya net 8.000 TL manevi tazminat ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
29. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi
için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Somut olayda tespit edilen ihlalle ileri
sürülen maddi zarar arazında illiyet bağı bulunmadığından maddi tazminat
talebinin reddi gerekir.
30. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 364,60 TL harç ve
3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.364,60 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul
sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 8.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 364,60 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.364,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul 6. İş
Mahkemesine (E.2013/728, K.2015/544) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 18/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.