TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
BİLAL ÖZALTIN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/24582)
Karar Tarihi: 19/1/2023
R.G. Tarih ve Sayı: 28/3/2023-32146
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Ayhan KILIÇ
Başvurucu
Bilal ÖZALTIN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, uyuşmazlığın sonucunu etkileyen esaslı iddiaların karşılanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/7/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu 1987 doğumlu olup Ankara'da ikamet etmektedir.
6. Orman Genel Müdürlüğünce (İdare) Murat Nehri Havzası Rehabilitasyon Projesi için 4/7/2013 tarihinde bilgisayar işletmeni ve veri hazırlama uzmanı danışmanlık hizmet alımı ihalesi yapılmıştır. Başvurucu, şahsi olarak kurduğu teşebbüs üzerinden ihaleye katılmış ve ihaleyi kazanmıştır. Başvurucu, İdareyle akdettiği danışmanlık hizmeti sözleşmesine istinaden 1/8/2013 tarihinden itibaren bilgisayar işletmeni ve veri hazırlama uzmanı olarak projede çalışmaya başlamıştır. Başvurucunun bireysel başvuruya konu davanın açıldığı tarih itibarıyla anılan projede çalışmaya devam ettiği anlaşılmıştır.
7. 20/12/2017 tarihinde yürürlüğe giren, 24/12/2017tarihli ve 30280 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 696 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 127. maddesiyle 30/6/1989 tarihli ve 20211 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye (375 sayılı KHK) eklenen geçici 23. maddeyle personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında yükleniciler tarafından çalıştırılan işçilerin belli koşulları sağlamaları kaydıyla sürekli işçi kadrolarında istihdam edilmeleri imkânı getirilmiştir.
8. Başvurucu 27/12/2017 tarihinde İdareye müracaat ederek 375 sayılı KHK'nın geçici 23. maddesi uyarınca sürekli işçi kadrosunda istihdam edilmeyi talep etmiştir. İdare bünyesinde oluşturulan Tespit Komisyonu 15/2/2018 tarihinde talebin reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun yaptığı işin personele dayalı hizmet alımı kapsamında olmadığı vurgulanmıştır. Kararda, başvurucunun bir yükleniciye bağlı değil kendi firması üzerinden bağımsız olarak çalıştığı belirtilmiştir. Sonuç olarak başvurucunun 1/1/2018 tarihli ve 30288 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan "Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Personel Çalıştırılmasına Dayalı Hizmet Alımı Sözleşmeleri Kapsamında Çalıştırılmakta Olan İşçilerin Sürekli İşçi Kadrolarına veya Mahalli İdare Şirketlerinde İşçi Statüsüne Geçirilmesine İlişkin 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Geçici 23 ve Geçici 24 üncü Maddelerinin Uygulanmasına Dair Usul ve Esaslara İlişkin Tebliğ'in (Tebliğ) 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca idarelerin personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında yükleniciler tarafından çalıştırılan kişilerden olmadığı belirtilmiştir. Başvurucunun bu karara karşı yaptığı itiraz da aynı Komisyon tarafından 27/2/2018 tarihinde reddedilmiştir.
9. Başvurucu, Tespit Komisyonu kararının iptali istemiyle 11/5/2018 tarihinde Ankara 4. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu, hizmet alım ihalesine şahıs olarak katıldığını, şahsi işletmenin kurulmasının tek amacının İdarenin danışman ücretlerini ödeyebilmesi olduğunu belirtmiş; İdareyle akdettiği sözleşmenin hizmet alım sözleşmesi olsa da gerçekte bir hizmet sözleşmesi olduğunu ifade etmiştir. Dava dilekçesinde ayrıca tam zamanlı olarak çalıştığını ve hâlen İdare tarafından istihdam edildiğini, 375 sayılı KHK'nın geçici 23. maddesindeki koşulları sağladığını ileri sürmüştür.
10. İdarenin savunma yazısında başvurucunun kendisine ait işletme üzerinden bireysel danışman olarak istihdam edildiği belirtilmiştir. İdare, başvurucunun taşeron firmaya bağlı olmadığına, bizzat işletmenin sahibi olduğuna vurgu yapmış; ayrıca ihale sözleşmesinde çalıştırılacak personel ve çalışma saatleri hakkında herhangi bir bilginin yer almaması, yapılacak işin süreklilik arz etmemesi sebebiyle Tebliğ'in 4. maddesinin (2) numaralı fıkrasında belirtilen koşulların da sağlanmadığını savunmuştur.
11. İdare Mahkemesi 24/12/2018 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, 375 sayılı KHK'nın geçici 23. maddesi hükmü ile Tebliğ'in 4. maddesi hükmüne yer verildikten sonra Tebliğ'in 4. maddesinin (4) numaralı fıkrasında belirtilen "Danışmanlık hizmetleri, hastane bilgi yönetim sistemi hizmetleri ve çağrı merkezi hizmetlerine ilişkin alımlar personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı olarak kabul edilmez." biçimindeki kural ön plana çıkarılmıştır. Kararda, başvurucunun Tebliğ'in ilgili hükmüyle istisna kapsamına alınan danışmanlık hizmeti çerçevesinde istihdam edildiği belirtilmiş; Tebliğ'in açık düzenlemesi karşısında başvurucunun sürekli işçi kadrosuna geçirilmesinin mümkün olmadığı ifade edilmiştir.
12. Başvurucu, bu karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde başvurucu, dava dilekçesindeki iddialarına ek olarak yaptığı işin danışmanlık değil bilgisayar işletmenliği ve veri hazırlama uzmanlığı olduğunu belirtmiştir. Ayrıca çalışanın kendi hesabına çalıyor olmasının sürekli işçi kadrosuna geçişe engel teşkil ettiği görüşünün kanuni dayanağının bulunmadığını, çalışmasının taşeron uygulaması mahiyetinde olduğunu, tip sözleşmesinin taşeron uygulamasını gizleme amacına yönelik olduğunu ifade etmiştir. Başvurucu; işin sürekli olmasından kastın uzun süreli bulunması olduğunu vurguladığı dilekçede, İdarenin işin sürekli olmadığı savının geçerliliğinin bulunmadığını, başka bir iş kapsamında dokuz ay süreli olarak istihdam edilen biyolog, kimyager, eczacı, gıda mühendisi ve makine teknisyeni unvanlı kişilerin sürekli kadroya geçirildiğini iddia etmiştir.
13. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 15/5/2019 tarihinde istinaf istemini esastan ve kesin olarak reddetmiştir. Nihai karar 24/6/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
14. 375 sayılı KHK'nın geçici 23. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı ile onuncu fıkrası şöyledir:
"5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri (MİT Müsteşarlığı hariç) ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar, bu Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) sayılı listede yer alan idarelerin merkez ve taşra teşkilatlarında; ödemeleri merkezi yönetim, sosyal güvenlik kurumu, fon, kefalet sandığı, yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı, gençlik hizmetleri ve spor il müdürlüğü bütçelerinden veya döner sermaye bütçelerinden, anılan liste kapsamındaki diğer idareler için ise kendi bütçelerinden karşılanan 4734 sayılı Kanun ve diğer mevzuattaki hükümler uyarınca personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında yükleniciler tarafından 4/12/2017 tarihi itibarıyla çalıştırılmakta olanlar;
a) 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin (A) bendinin (1), (4), (5), (6), (7) ve (8) numaralı alt bentlerinde belirtilen şartları taşımak,
b) Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik, yaşlılık veya malullük aylığı almaya hak kazanmamış olmak,
c) Bu kapsamda çalıştırılmalarına ilişkin olarak açtıkları davalardan ve/veya icra takiplerinden feragat edeceğine dair yazılı beyanda bulunmak,
ç) En son çalıştığı idare ile daha önce kamu kurum ve kuruluşlarında alt işveren işçisi olarak çalıştığı iş sözleşmelerinden dolayı bu madde ile tanınan haklar karşılığında herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunmayacağını ve bu haklarından feragat ettiğine dair yazılı bir sulh sözleşmesi yapmayı kabul ettiğini yazılı olarak beyan etmek,
kaydıyla, bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on gün içinde idaresinin hizmet alım sözleşmesinin yapıldığı birimine, sürekli işçi kadrolarında istihdam edilmek üzere yazılı olarak başvurabilirler...
...
Bu maddenin uygulanmasında personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı; 4734 sayılı Kanun ve diğer mevzuattaki hükümler uyarınca ihale konusu işte çalıştırılacak personel sayısının ihale dokümanında belirlendiği, bu personelin çalışma saatlerinin tamamının idare için kullanıldığı ve yaklaşık maliyetinin en az %70’lik kısmının asgari işçilik maliyeti ile varsa ayni yemek ve yol giderleri dahil işçilik giderinden oluştuğu, yıl boyunca devam eden ve niteliği gereği süreklilik arz eden işlere ilişkin hizmet alımlarını ifade eder. Hizmet alım sözleşmesi kapsamında niteliği birbirinden farklı hizmet türlerinin bulunması halinde personel çalıştırılmasına dayalı olup olmama yönünden yapılacak değerlendirme her hizmet türü için ayrı ayrı yapılır. Danışmanlık hizmetleri, hastane bilgi yönetim sistemi hizmetleri ve çağrı merkezi hizmetlerine ilişkin alımlar personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı olarak kabul edilmez."
15. Tebliğ'in 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen geçici 23 üncü madde ile tanınan sürekli işçi kadrolarına geçirilme hakkından yararlanılabilmesi için personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmesinin anılan maddenin onuncu fıkrasında tanımlanan personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmesi olması gerekir.
(2) Bir sözleşmenin personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmesi olarak kabul edilebilmesi için;
a) 4734 sayılı Kanun ve diğer mevzuattaki hükümler uyarınca ihale konusu işte çalıştırılacak personel sayısının ihale dokümanında belirlenmiş olması,
b) Bu personelin çalışma saatlerinin tamamının idare için kullanılması,
c) Yaklaşık maliyetin en az %70'lik kısmının asgari işçilik maliyeti ile varsa ayni yemek ve yol giderleri dahil işçilik giderinden oluşması,
ç) Yıl boyunca devam eden ve niteliği gereği süreklilik arz eden işlere ilişkin hizmet alımı niteliğinde olması,
şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.
(3) Hizmet alım sözleşmesi kapsamında niteliği birbirinden farklı hizmet türlerinin bulunması halinde, personel çalıştırılmasına dayalı olup olmama yönünden her bir hizmet türü için ayrı ayrı değerlendirme yapılır. Örneğin, bir hizmet alımında malzemeli yemek ve temizlik işinin birlikte ihale edilmesi durumunda, malzemeli yemek ve temizlik işleri birinci fıkradaki kriterler bakımından ayrı ayrı değerlendirilir.
(8) İkinci fıkranın (c) bendinde yer alan %70 oranı yaklaşık maliyet üzerinden hesaplanır, sözleşmenin uygulanması aşamasında iş artışı, iş eksilişi ve fiyat farkı gibi uygulamalardan kaynaklanan artış ve eksilişler bu hesaplamada dikkate alınmaz."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Anayasa Mahkemesinin 19/1/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
17. Başvurucu, danışmanlık hizmeti ifa ettiği gerekçesiyle sürekli işçi kadrosuna geçirilmemiş ise de derece mahkemelerine sunduğu dilekçelerinde, yerine getirdiği görevin danışmanlık değil bilgisayar işletmenliği ve veri hazırlama uzmanlığı olduğunu ileri sürdüğü hâlde bu iddiasının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle karşılanmadığını belirtmiş; bunun adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.
18. Bakanlık görüşünde, başvurucunun adil yargılanma hakkına ilişkin şikâyetlerini soyut bir biçimde ileri sürdüğü ve bunları temellendiremediği belirtilmiştir. Ayrıca başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların delillerin ve hukuk kurallarının değerlendirilmesine ilişkin olup kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu ifade edilmiştir.
2. Değerlendirme
19. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
21. Bakanlık görüşünde başvurucunun adil yargılanma hakkına ilişkin şikâyetlerini soyut bir biçimde ileri sürdüğü belirtilmişse de başvuru formu incelendiğinde başvurucunun sürekli kadroya geçirilmemesinin temel gerekçesini teşkil eden danışmanlık hizmeti yürüttüğü kabulünün gerçeği yansıtmadığını, yaptığı işin bilgisayar işletmenliği ve veri hazırlama uzmanlığı olduğunu ileri sürdüğü görülmüştür. Başvurucu, bu iddiasını derece mahkemelerinde de dile getirdiğini yargılama aşamasında sunduğu dilekçeleri ibraz etmek suretiyle göstermiştir. Bu sebeple başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasını temellendirdiği sonucuna ulaşılmıştır.
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
23. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." denilerek kararlarını gerekçeli olarak yazma yükümlülüğü mahkemelere yüklenmiştir. Anayasa'nın 36. maddesi, 141. maddesinin üçüncü fıkrası ışığında yorumlandığında adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkını da güvence altına aldığı anlaşılmıştır. Öte yandan adil yargılanma hakkı, doğası gereği gerekçeli karar hakkını da içermektedir. Bu sebeple gerekçeli karar hakkının Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının temel güvencelerinden biri olduğu sonucuna ulaşılmaktadır (Hilmi Kocabey ve diğerleri, B. No: 2018/27686, 17/11/2021, § 77).
24. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
25. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarını incelemiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
26. Öte yandan istinaf/temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus, istinaf/temyiz merciinin bir şekilde istinafta/temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini ve derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (bazı farklarla birlikte bkz. Yasemin Ekşi, § 57).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
27. Somut olayda İdare tarafından açılan bilgisayar işletmeni ve veri hazırlama uzmanı danışmanlık hizmet alımı ihalesini ticari bir işletme adı altında girerek kazanan ve 1/8/2013 tarihinden itibaren danışmanlık hizmeti sözleşmesine istinaden kesintisiz olarak bilgisayar işletmeni ve veri hazırlama uzmanı olarak Murat Nehri Havzası Rehabilitasyon Projesi'nde çalışan başvurucunun 375 sayılı KHK'nın geçici 23. maddesiyle getirilen sürekli işçi kadrosunda istihdam edilme imkânından yararlanmak için yapığı başvuru, başvurucunun yükleniciler tarafından çalıştırılan kişilerden olmadığı ve kendi hesabına çalıştığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
28. Başvurucu, açtığı davada şahsi işletmenin kurulmasının tek amacının İdarenin danışmanlık ücretini ödeyebilmesi olduğunu belirtmiş; İdareyle akdedilen hizmet alım sözleşmesinin gerçekte bir hizmet sözleşmesi olduğunu ileri sürmüştür. İdare Mahkemesi ise tebliğin 4. maddesinin (4) numaralı fıkrasında danışmanlık hizmetinin 375 sayılı KHK'nın geçici 23. maddesiyle getirilen imkândan istisna tutulduğunu belirtmiş, bu sebeple danışmanlık hizmeti ifa eden başvurucunun sürekli işçi kadrosuna geçirilmesinin mümkün olmadığını kabul etmiştir. İstinaf dilekçesinde başvurucu, görevinin danışmanlık değil bilgisayar işletmenliği ve veri hazırlama uzmanlığı olduğunu detaylı bir biçimde açıklamaya çalışmış, tip sözleşmesinin taşeron uygulamasını gizleme amacına yönelik olduğunu iddia etmiştir.
29. 375 sayılı KHK'nın geçici 23. maddesinin birinci fıkrasında, sürekli işçi kadrosunda istihdam edilme imkânının personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında yükleniciler tarafından 4/12/2017 tarihi itibarıyla çalıştırılmakta olanlara tanındığı gözlemlenmiştir. Öte yandan aynı maddenin onuncu fıkrasının son cümlesinde danışmanlık hizmetlerinin personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı olarak kabul edilmeyeceği düzenlenmiştir. Benzer bir hükmün Tebliğ'in 4. maddesinin (4) numaralı fıkrasında da yer aldığı görülmüştür.
30. Bu durumda başvurucunun yürüttüğü hizmetin danışmanlık niteliğinde olup olmadığı hususunun uyuşmazlığın çözümünde esaslı bir mesele olduğu anlaşılmıştır. Başvurucu ısrarla fiilen yaptığı işin bilgisayar işletmenliği ve veri hazırlama uzmanlığı olduğunu açık bir biçimde ileri sürdüğüne göre başvurucunun durumunun neden danışmanlık hizmeti olarak kabul edildiğinin derece mahkemelerince ilgili ve yeterli bir gerekçeyle açıklama yükümlülüğü bulunmaktadır. Diğer bir deyişle mahkemelerce yalnızca sözleşmenin adı ve şekli dikkate alınmış, başvurucunun şahsi ticari işletme olarak girdiği ihalenin adının bilgisayar işletmeni ve veri hazırlama uzmanı danışmanlık hizmet alımı olması, yaptığı işin danışmanlık hizmeti olarak kabulü için yeterli görülmüştür. Sözleşmenin içeriği ve gerçek mahiyeti hususunda uyuşmazlığın sonucuna etkili, ayrı ve açık yanıt gerektiren başvurucunun iddiası yönünden ise ilk derece mahkemesince ilgili ve yeterli bir gerekçe gösterilmemiştir. Bölge İdare Mahkemesi de başvurucunun bu iddiasına açık bir cevap vermemiştir.
31. Öte yandan İdarenin gerekçesinin İdare Mahkemesininkinden farklı olduğu görülmüştür. İdare; başvurucunun bir yükleniciye bağlı olarak çalışmadığı, kendi firması adına çalıştığı gerekçesine dayanmıştır. Başvurucunun sürekli işçi kadrosuna geçirilen diğer çalışanlar gibi hizmet alım ihalesine istinaden İdare bünyesinde çalıştığı yönündeki iddiası dikkate alındığında ihaleyi kazanan işletmenin tek bir işçiden oluşmasının sürekli işçi kadrosunda istihdam edilme imkânından yararlanılması yönünden neden farklılığa yol açtığı anlaşılmamıştır. Bu sebeple İdarenin bu gerekçesinin de ilgili ve yeterli olduğu sonucuna ulaşılamamıştır.
32. Sonuç olarak başvurucunun İdare bünyesinde yürüttüğü hizmetin danışmanlık olmayıp bilgisayar işletmenliği ve veri hazırlama uzmanlığı olduğu iddiasına ilişkin olarak derece mahkemelerinin başvurucuya ilgili ve yeterli gerekçe sunamadığı anlaşılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
34. Başvurucu; başka bir iş kapsamında dokuz ay süreli olarak istihdam edilen biyolog, kimyager, eczacı, gıda mühendisi ve makine teknisyeni unvanlı kişiler sürekli işçi kadrosuna geçirildiği hâlde kendisinin geçirilmemesinin eşitlik ilkesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca sürekli işçi kadrosuna geçirilmemesi sebebiyle özlük haklarından mahrum kaldığını ve bunun mülkiyet hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.
35. Gerekçeli karar hakkına yönelik olarak yukarıda ulaşılan ihlal sonucu yargılamanın yenilenmesini gerektirdiğinden ve yeniden yapılacak yargılama neticesinde derece mahkemelerince başvurucunun bu şikâyetlerinin incelenmesi mümkün olduğundan ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.
C. Giderim Yönünden
36. Başvurucu, ihlalin tespiti ile sonuçlarının giderilmesi için gerekenlere hükmedilmesini ve tazminata karar verilmesini talep etmektedir.
37. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.
38. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
39. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talepleri kabul edilmemiştir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,
D. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 4. İdare Mahkemesine (E.2018/1025, K.2018/3107) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. 364,60 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/1/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.