logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ali Suat Ertosun (13) [2.B.], B. No: 2019/25813, 13/4/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİ SUAT ERTOSUN BAŞVURUSU (13)

(Başvuru Numarası: 2019/25813)

 

Karar Tarihi: 13/4/2023

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Ekin ÇANKAL

Başvurucu

:

Ali Suat ERTOSUN

Vekili

:

Av. Halim İNÇ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, ulusal bir gazetede yayımlanan haber sebebiyle başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu; adli yargıda hâkimlik, adalet müfettişliği, adalet başmüfettişliği, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeliği yapmış, Yargıtay üyeliği görevini yapmaktayken emekli olmuştur. Başvurucu hakkında ulusal bir gazetede 28/7/2009 tarihinde gazetenin 11. sayfasında "Bağ evinde gizli buluşma" başlıklı bir haber yapılmıştır. Söz konusu haberde şu ifadeler kullanılmıştır:

"[Ulusal bir gazetenin] haberine göre, faili meçhul cinayetleri soruşturan savcı ve hakimlerin görevden alınmasını isteyen Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyesi Ali Suat Ertosun'un aynı soruşturma kapsamında tutuklanan Albay [A.C.T.ni]n komutanı tarafından Kayseri'de 2 gün ağırlandığı ortaya çıktı. Ertosun'un Kayseri Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral [A.A.n]ın Talas'taki bağ evinde 2 gün süren gizemli toplantılar yaptığı öne sürüldü. [T.nin] komutanı [A.A.] ile Ertosun'un yakın ilişkisinin 19 Aralık 2000'de gerçekleştirilen Hayata Dönüş Operasyonları ile başladığı öne sürüldü. Ertosun'un [A.] ile görüşmeleri sürerken faili meçhul cinayetlerle ilgili soruşturma ilginç bir boyut kazandı. 6-7 Mart 2009'da gerçekleştirilen gizemli toplantıdan yaklaşık 2 hafta sonra [A.n]ın emrindeki Albay [T.], 23 Mart'ta Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen faili meçhul cinayetlerle ilgili soruşturma kapsamında tutuklandı. Ergenekon sanığı [E.A.] ile görüntülendiği ortaya çıkan HSYK üyesi Ertosun'un hazırladığı kararnamede Diyarbakır'da görev yapan iki isim dikkat çekiyor. [...]"

3. Haberin sağ alt köşesinde başvurucunun fotoğrafı da paylaşılmış olup fotoğrafın alt kısmında ise habere kaynak gösterilen ulusal gazete ile görüştüğü iddia edilen başvurucunun "Şu anda bu konu ile ilgili bir açıklama yapmak istemiyorum. Daha sonra bu konulara açıklık getireceğim" dediği belirtilmiştir.

4. Başvurucu, hakkında sarf edilen ifadelerin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu iddiasıyla gazete aleyhine Ankara Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) 15.000 TL talepli manevi tazminat davası açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde 6/3/2009 ve 7/3/2009 tarihlerinde Kayseri'de bulunduğunu kabul etmiş, yol üzerinde olan Kırşehir ve Kayseri adliyelerindeki meslektaşları ile toplantılar yaptığını, üst düzey bürokratlar ile görüştüğünü, açılışa katıldığını ve Kayserispor-Fenerbahçe maçını seyrettikten sonra Ankara'ya döndüğünü ifade etmiştir. Kayseri'ye yalnız gitmediğini belirten başvurucu, Tuğgeneral A.A.nın yakın arkadaşı olduğunu, Tuğgeneral A.A.nın bağ evi olmadığını dolayısıyla bir bağ evinde gizli ve düzenli toplantı yapılmadığını, kendisinin Albay C.T.yi tanımadığını, Albay C.T.nin o dönemde izinli olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucuya göre davalının haberindeki iddialar ve iddiaların sunuluş biçimi mesleki onuruna ve itibarına saldırı niteliğinde olup kendisini hedef göstermektedir.

5. Davalı ise uyuşmazlığın esasına ilişkin beyanlarında haberin 28/7/2009 tarihinde yayımlandığını ancak haber metninin en başında başka bir gazeteden alıntı yapıldığının belirtilmiş olduğunu, haberin konusu itibarıyla kamuyu yakından ilgilendirdiğini, haberin veriliş tarzında basın-yayın ilkelerine uyulduğunu savunmuştur.

6. Mahkeme 22/3/2011 tarihinde davayı kısmen kabul ederek 7.500 TL'nin haberin yayımlandığı tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar vermiştir. İlk derece mahkemesi gerekçesinde, ihtilaflı haberdeki olayların başka bir gazetenin manşetinden okuyucuya sunulduğunun altını çizerek haberin başka bir gazeteden alıntılanmış olmasının davalı gazetenin haber kaynağını ve doğruluk derecesini araştırma yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığını değerlendirmiştir. Haberin okuyucuda başvurucunun faili meçhul cinayetlerin sanıklarını koruyan, yasa dışı işler yapan biri olduğu izlenimini uyandırdığı kanaatine varan ilk derece mahkemesi, davalı gazetenin başvurucunun kişilik haklarına saldırdığını kabul etmiştir.

7. Mahkeme kararının taraflarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi kararı oyçokluğuyla bozmuştur. Bozma kararında; haberin başka bir gazeteden alıntı yapıldığı, olayların yaşandığı dönemde HSYK Başkanı olan Adalet Bakanı'nın basına verdiği demeçlerden HSYK toplantılarında kararname krizi yaşandığının bilinen bir olgu olduğu belirtilmiştir. Buna ilaveten Yargıtay, haberde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla yürütülen faili meçhul soruşturmasında görev alan ve tutuklama kararı veren hâkim ve savcıların görev yerlerinin değiştirilmesi isteminin bazı şüpheler de dile getirilerek eleştirildiğini, başvurucunun önemli ve kritik bir görevi olduğundan bu eleştirilere ve hakkında yapılan haberlere katlanması gerektiğini değerlendirmiştir.

8. Bozma kararına karşı karar düzeltme isteminin reddedilmesini takiben davayı yeniden ele alan ilk derece mahkemesi, bozma kararına uyarak davanın reddine 22/3/2013 tarihinde karar vermiştir. Bu karar temyiz edilmiş olup Yargıtay tarafından 27/5/2019 tarihinde onanarak kesinleşmiştir.

9. Başvurucu 22/7/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Başvurucu; davalı gazetenin söz konusu haberde Ergenekon silahlı terör örgütü ile bağlantılıymış izlenimi vererek kendisini terör örgütlerine hedef gösterdiğinden hayati tehlike altında olduğunu, haberde adı geçen emekli albay ile emekli tuğgeneralin sanık sıfatıyla yargılandıkları davada beraat etmiş olmalarının hakkındaki iddiaların yanlışlığını gösterdiğini ileri sürmüştür. Başka bir gazetede hakkında yapılan aynı konudaki haber sebebiyle açtığı davanın ise kısmen kabul edilerek kararın Yargıtay tarafından onandığını vurgulayan başvurucu eldeki dava dosyasında ilk derece mahkemesinin kararını bozan hâkimlerden üçünün Fetullahçı Terör Örgütü üyesi olduklarını iddia etmiştir. Başvurucuya göre bütün yargılama sürecinde tarafsız ve bağımsız mahkemede yargılanma hakkı, yaşam hakkı, adil yargılanma hakkı, özel hayata saygı hakkı, ifade özgürlüğü ile gerekçeli karar hakkı ihlal edilmiştir.

11. Bakanlık görüşünde, ifade özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasında adil bir denge kurulup kurulmadığının değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü iddiaları yinelemiştir.

12. Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen kişinin şeref ve itibarının korunması hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

13. Devletin bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel şeref ve itibarına üçüncü kişilerin saldırılarını önlemek şeklinde bir pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33). Diğer yandan demokratik bir toplumda ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğünün herkes için geçerli ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemde olduğu da dikkate alınmalıdır (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 43; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 34-36). Zira Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 26. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü ile onun özel güvencelere bağlanmış şekli olan ve Anayasa'nın 28. maddesinde düzenlenen basın özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu daha önce pek çok kez ifade etmiştir (Mehmet Ali Aydın [GK], § 69; Bekir Coşkun, §§ 34-36). Nitekim basın özgürlüğü kamuya çeşitli fikir ve tutumların iletilmesinde ve bunlara ilişkin bir kanaat oluşmasında en iyi araçlardan biridir (İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 63).

14. Ne var ki Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sınırlamalar ifade özgürlüğünün kullanımına basın için de geçerli olan bazı görev ve sorumluluklar getirmektedir (Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2) [GK], B. No: 2016/12313, 26/12/2019, § 43; Orhan Pala, B. No: 2014/2983, 15/2/2017, § 46; Önder Balıkçı, B. No: 2014/5552, 26/10/2017, § 43). Bu görev ve sorumluluklar başkalarının şöhret ve haklarının zarar görme ihtimalinin bulunduğu ve özellikle adı verilen bir şahsın itibarının söz konusu olduğu durumlarda özel önem arz eder (Orhan Pala, § 47). Şeref ve itibara yönelik basın ve yayın yolu ile yapılan saldırılara karşı bireyin korunmaması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş olabilir (Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 36; İlhan Cihaner (2), § 42).

15. Şu hâlde, basın özgürlüğü ilgililerin meslek ahlakına saygı göstermelerini, doğru ve güvenilir bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli olarak hareket etmelerini zorunlu kılmaktadır. Gerçeğin çarpıtılması kabul edilebilir eleştiri sınırlarını aşar. Bu sebeple haber verme görevi zorunlu olarak ödev ve sorumluluklar ile basın kuruluşlarının kendiliğinden uymaları gereken sınırlar içermektedir (Medya Gündem Dijital Yayıncılık Ticaret A.Ş. [GK], B. No: 2013/2623, 11/11/2015, §§ 42, 43; Kadir Sağdıç [GK], §§ 53, 54; Orhan Pala, § 48; İlhan Cihaner (2), §§ 60, 61). O hâlde geniş halk kitlelerinin düşünce ve kanaatleri üzerinde etki etme ve onları harekete geçirebilme gücü olan basının basın etik kurallarına uyması, bireylerin hak ve özgürlüklerini ihlal edecek tutum ve davranışlardan kaçınması gerekir (Emin Aydın, B. No: 2013/2602, 23/1/2014, § 47).

16. Somut olayda emekli Yargıtay üyesi olan başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakkı ile basın özgürlüğü arasında adil bir denge kurulmalıdır (bu konuda genel ilkeler için bkz. İlhan Cihaner (2), §§ 65-73). Bahsedilen ilkeler ışığında dengeleme yapılırken kullanılması gereken ölçütler genel olarak şunlardır:

i. İfadelerin kim tarafından dile getirildiği (Nihat Zeybekci, B. No: 2015/5633, 8/5/2019, § 29; Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 59),

ii. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile ilgili kişinin önceki davranışları, katlanması gereken, kabul edilebilir eleştiri sınırlarının sade bir vatandaş ile karşılaştırıldığında daha geniş olup olmadığı (hedef alınan kişinin kamusal yetki kullanan bir görevli olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Ali Suat Ertosun (7), B. No: 2014/1416, 15/10/2015, § 36; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, §§ 128, 129; Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 45; İlhan Cihaner (2), § 82; Kadir Sağdıç [GK], §§ 60-66; hedef alınan kişinin siyasetçi olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Bekir Coşkun, §§ 66, 67; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 59- 61 ),

iii. İfadelerin genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamuoyu ile diğer kişilerin düşünce açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı (Bekir Coşkun, § 69; Çetin Doğan (2) [GK], B. No: 2014/3494, 27/2/2019, § 62; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç [GK], §§ 60-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73; Nihat Zeybekci, § 32),

iv. Kamuyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı (Seray Şahiner Özkan, B. No: 2016/6439, 9/6/2021, § 44; İbrahim Okur (2), B. No: 2018/12363, 26/5/2021, § 28),

v. Başvurucunun kendisine yöneltilen ifadelere cevap verme olanağının bulunup bulunmadığı (Temel Coşkun, B. No: 2017/1632, 29/1/2020, § 33; Şaban Sevinç (2), B. No: 2016/36777, 26/5/2021, § 42; Nihat Zeybekci, § 39),

vi. İfadelerin hedef alınan kişinin hayatı üzerindeki etkisi (Ali Suat Ertosun (2), B. No: 2013/1592, 20/5/2015, § 33),

vii. Tazminat istemine konu edilen ifadelerin kullanıldıkları bağlamından kopartılıp kopartılmadığı (Nilgün Halloran, § 52; Bekir Coşkun, §§ 62, 63; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 45, Nihat Zeybekci, § 36),

viii. Dava konusu söylemlerin maddi vakıaların açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği (Durmuş Fikri Sağlar (2) [GK], B. No: 2017/29735, 17/3/2021, § 50; Deniz Karadeniz ve diğerleri [GK], B. No: 2014/18001, 6/2/2020, §§ 48-49).

17. İhtilafın odağındaki haber, ülkede sivil hükûmete karşı darbe hazırlığı yapıldığına ilişkin iddialar üzerine başlatılan ve Ergenekon soruşturmaları adı verilen bir dizi soruşturmanın devam ettiği ve özel yetkili hâkim ve savcıları da etkileyecek bir kararname hazırlığının yapıldığı dönemde yayımlanmıştır. Yine haberin yayımlandığı tarihte, çeşitli basın ve yayın organlarında HSYK toplantıları sırasında hâkimler ve savcıların atanmalarına ilişkin kararnamenin hazırlanmasında üyeler arasında kriz yaşandığı, bazı HSYK üyelerinin Ergenekon ve KCK davaları olarak nitelendirilen davalara bakmakta olan hâkim ve savcıların görevden alınmalarına ilişkin talepleri olduğu yönünde pek çok haber gündemi işgal etmiştir. Bu bağlamda öncelikle söz konusu haberdeki iddiaların herhangi bir demokratik ülkede kamusal ilgi barındıran bir meseleye ilişkin olup kamusal faydası son derece yüksek bir tartışmaya katkı sunduğunun altı çizilmelidir. Şu hâlde, eldeki başvuruya konu haberin basın özgürlüğü korumasından geniş ölçüde yararlanması gerektiği kabul edilmelidir.

18. Habere göre başvurucunun faili meçhul cinayetler soruşturması kapsamında tutuklu bir albayın bağlı olduğu rütbeli asker tarafından Kayseri'de iki gün boyunca ağırlandığı ortaya çıkmıştır. Bu iddia kapsamında haberin devamında bir bağ evinde gizemli toplantılar yapıldığı ileri sürülmüştür. Başvurucunun "T.nin komutanı A.A." ile yakın ilişkisi olduğunun altı çizilerek, gizemli toplantılardan yaklaşık iki hafta sonra Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen faili meçhul cinayetlerle ilgili soruşturma kapsamında Albay T.nin tutuklandığı vurgulanmıştır.

19. 1990'lı yıllarda işlenen ve faillerinin henüz tespit edilemediği bir dizi cinayete ilişkin ve ihtilafa konu haberin yapıldığı dönemde devam eden soruşturmalar, faili meçhul cinayetler soruşturması olarak anılmaktadır. 2000 yılının sonunda ise yirmi ceza infaz kurumunda eş zamanlı olarak düzenlenen ve yaklaşık 10.000 güvenlik görevlisi tarafından gerçekleştirilen, ikisi asker otuzu tutuklu olmak üzere toplam otuz iki kişinin ölümü ile sonuçlanan ve yakın tarihin tartışmalı konularının başında olup "hayata dönüş operasyonu" olarak anılan operasyonların yapıldığı esnada başvurucu Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü görevini icra etmektedir. İdari görevinden sonra Yargıtay üyeliğine seçilse de başvurucu, daha çok üstlendiği idari görevlerle tanınmaktadır. Başvurucunun infaz kurumlarında ağır şiddet hareketlerinin yaşandığı bir dönemde en üst düzey idareci olarak görev yapması ve meydana gelen ölüm ve yaralanmalardan sorumluluğu olduğu iddiaları her zaman gündemde olmuştur. Nitekim başvuruya konu olayların meydana geldiği tarihte HSYK üyesi olan başvurucu, kamunun ve basının yakın takibinde olan bir kişi olmayı sürdürmüştür. HSYK üyeliği sırasında başvurucunun Ergenekon davasında görevli hâkim ve savcıların görevden alınması için çaba harcadığı, davanın sanıkları ile ilişkileri olduğu yönünde çeşitli haberler yapıldığı ve uzunca bir süre kendisi hakkında eleştirel yazıların hedefi olduğu görülmektedir. Başvuruya konu haberin de aynı dönemde yayımlanan ve başvurucuyu hedef alan çok sayıda haber ve köşe yazısından sadece biri olduğu anlaşılmaktadır.

20. İhtilafın odağındaki haberde, başvurucunun Kayseri'de bir komutan tarafından ağırlandığı, iki gün boyunca bağ evinde gizli toplantıların yapıldığı iddiası olgusal isnat niteliğindedir. Bu noktada maddi olgular ile değer yargısı arasındaki ayrımı hatırlatmakta fayda vardır. Zira maddi olgular ispatlanabilse de değer yargılarının doğruluğunu ispatlamanın mümkün olmadığı hatırda tutulmalıdır (bkz. Kadir Sağdıç [GK], § 57; İlhan Cihaner, B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 64; Nihat Durmuş ve Durmuş Ofset Gaz. Bas. Yay. Mat. Kül. ve Spor Etk. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/5761, 10/5/2018, § 54). Bu iddiaya ilişkin başvurucu yargılama süresince haberdeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını ifade etmiştir.

21. Somut olayda davalının haberde ileri sürdüğü olgusal isnatlar yönünden bir gazete olarak üzerine düşen ödev ve sorumlulukları yerine getirip getirmediği meselesinin aydınlığa kavuşturulması gereklidir. Bu bağlamda basının gazetecilik etik ve ilkelerine uygun olarak iyi niyetle topluma doğru ve güvenilir bilgi sağlama ödev ve sorumluluğunu yerine getirip getirmediği, gazetenin ileri sürdüğü olgusal iddiaların doğruluğu konusunda yeterli araştırmayı yapıp yapmadığı denetlenecektir (benzer değerlendirmeler için bkz. Çetin Doğan (2), [GK], B.No: 2014/3494, 27/2/2019, §63; Mehmet Doğan Uğurlu ve diğerleri, B. No: 2015/954, 12/9/2018, § 54).

22. Elbette Anayasa Mahkemesi davalı gazetenin olgusal isnatların doğruluğunu araştırma yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğini denetlerken davalının ispat yükünü yerine getirmesinde, kendisinden bir beyanın doğruluğunu kanıtlayan savcı gibi hareket etmesini beklememektedir. Burada sözü edilen araştırma yükümlülüğü somut gerçeklik anlamında değil yayının yapıldığı andaki olayın beliriş biçimine uygunluk olarak anlaşılmalıdır. Başvurucunun haber kaynaklarının söz konusu iddialar bakımından makul ve güvenilir olup olmadığı ile doğru ve güvenilir bilgiler sunmak için iyi niyet çerçevesinde çaba gösterip göstermediğini ortaya koyması yeterlidir (benzer değerlendirmeler için bkz. Orhan Pala, § 51).

23. Haber metninde haberin kaynağı olarak başka bir gazete gösterilmiştir. Gerçekten de mezkur gazetenin 27/7/2009 tarihli nüshasında bağ evine gizli bir buluşma organize edildiği yönündeki olgusal iddia manşetten okuyucunun bilgisine sunulmuştur. Başvurunun konusunu oluşturan haberin dayandığı kaynakta yer alan olguları çarpıttığı iddia edilmemiştir. Yayımlanması sorunlu bilgilerin içeriğinin bir kez bilinir hâle geldikten sonra bu bilgileri çarpıtmadan yayan bir gazeteciye uygulanan yaptırımların meşruiyetinin tartışmalı hâle geldiğini kabul etmek gerekir (Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017, § 56). Buna karşın daha önce bir konuda bazı bilgilerin kamuya açıklanmış olması, daha sonra aynı konuda yapılan her türlü yayını otomatik olarak bir meşruiyet şemsiyesi altına da almaz. Bunun için sonraki yayında yer alan bilgiler zaten halka açıklanmış, somut olaydaki gibi vakalarda kişilerin itibarlarının korunmasına ilişkin amaç önemli ölçüde ortadan kalkmış ve ifade özgürlüğüne yönelik sınırlama ile engellenmek istenen zarar önceden vuku bulmuş olmalıdır (Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2) [GK], B. No: 2016/12313, 26/12/2019, § 48).

24. Bu noktada davalının yayımladığı haberde ileri sürülen olgusal isnatların ilk defa kamunun bilgisine sunulmadığı dikkate alındığında davalının cezalandırılması için gerekli meşru amacın ortadan kalktığı kabul edilebilir. Haberde kullanılan dil ve anlatımın genelindeki ifadeler olguların kesin olarak gerçekleştiğinden ziyade bu olguların yaşandığını iddia etmektedir. Üstelik başvurucu her ne kadar aynı konuda başka gazetede yayımlanan kendisiyle ilgili habere karşı açtığı manevi tazminat davasının kısmen kabul edilip kararın kesinleştiğini ileri sürmüşse de bahsettiği gazete ile eldeki başvurunun konusu habere kaynaklık eden gazete aynı değildir.

25. Başvurucunun bazı hâkim ve savcıların yer değişikliğine dair kararname hazırlığı yaptığı yönündeki iddia yönünden, haberin yayımlandığı tarihte HSYK üyesi olduğu dikkate alınmalıdır. Başvurucunun görevi icabı kararnamenin hazırlanma sürecinde aktif rol oynadığı şüphesizdir. Diğer yandan başvurucunun bazı hâkim ve savcıların bakmakta olduğu dosyalar veya daha evvel almış oldukları kararlar dolayısıyla özellikle yerlerinin değiştirilmesi yönünde çalışmalar yaptığına ilişkin iddia bir değer yargısı olarak kabul edilmelidir. Yargının işleyişine ilişkin meselelerin kamu yararına ilişkin tartışmaların başında geldiği dikkate alındığında yeterli bir olgusal temele sahip olması beklenmekle birlikte yargılamaya konu haberin kamu yararını ilgilendirmesi, değer yargısı kavramının geniş yorumlanması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bir suç isnadının sağlam bir nedene dayandığının ortaya konulmasında aranan kesinlik derecesinin kamu yararı ile ilgili bir konuda gazetecilerin değer yargısı içeren ifadeleri bakımından da aranmasını beklemek basın özgürlüğünün amacı ile bağdaşmaz (Ali Suat Ertosun (9), B. No: 2013/1299, 21/1/2016, § 25).

26. Öte yandan eski adıyla HSYK’nın yönetsel bir kurul olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Başvurucunun olayların geçtiği zaman diliminde ve hâlen kamuoyunda oldukça tanınan yüksek bir bürokrat olduğu dikkate alındığında, ülke çapında az bilinen bir kişi olduğu iddia edilemez. Anayasa Mahkemesi, kamuoyunca tanınan kişilerin ve kamusal yetki kullanan görevlilerin gördükleri işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda olduklarını ve bunlara yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğunu her zaman vurgulamıştır (Nilgün Halloran, § 45; İlhan Cihaner (2), § 82). Dolayısıyla başvurucu Türk yargı sistemi için son derece önemli olan HSYK üyeliği görevi nedeniyle eleştirilere sıradan kişilere göre daha fazla katlanmalıdır (Ali Suat Ertosun, B. No: 2013/1047, 15/4/2015, §§ 63, 64). Kaldı ki kararname hakkındaki iddialar başvurucunun görevi kapsamındaki eylemlerine ilişkindir. Davalının iddiaları ile başvurucunun özel hayatını hedef aldığı, kullanılan ifadelerin başvurucunun şahsına yönelik hakaret içerdiği, okuyucuyu başvurucu aleyhine şiddete teşvik ettiği veya başvurucunun kamusal görevini engellediği sonucuna ulaşılmamıştır.

27. Yukarıdaki değerlendirmelerin tamamı ve yargı mercilerinin farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payları dikkate alındığında, somut olayda devletin başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakkı bağlamındaki pozitif yükümlülüklerine aykırı davranmadığı, basın özgürlüğüne müdahaleyi meşru kılan herhangi bir toplumsal ihtiyacın mevcut olmadığı değerlendirilmiştir.

28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda bir ihlal bulunmadığı açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

29. Açıklanan gerekçelerle başvuru konusu olayda, şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 13/4/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Ali Suat Ertosun (13) [2.B.], B. No: 2019/25813, 13/4/2023, § …)
   
Başvuru Adı ALİ SUAT ERTOSUN (13)
Başvuru No 2019/25813
Başvuru Tarihi 22/7/2019
Karar Tarihi 13/4/2023

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ulusal bir gazetede yayımlanan haber sebebiyle başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı Şeref ve İtibarın Korunması (İfade Özgürlüğü Hariç) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi