logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Adil Kıyanç ve diğerleri [1.B.], B. No: 2019/28149, 3/5/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ADİL KIYANÇ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/28149)

 

Karar Tarihi: 3/5/2023

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Mahmut ALTIN

Başvurucular

:

1. Adil KIYANÇ

 

 

2. Aydın KASKA

 

 

3. Aydın UZUNBAY

Başvurucular Vekili

:

Av. İlyas SOLAK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kesinleşen mahkeme kararına konu alacağın uzun süre ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkı ile adil yargılanma hakkı kapsamındaki kararın icrası hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 16/8/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucular, Batman'ın Beşiri ilçesine bağlı İkiköprü Belde Belediyesinde geçici işçi statüsünde çalışmakta iken 2004 yılında başvurucuların iş sözleşmeleri feshedilmiştir.

6. Bunun üzerine başvurucular, feshin geçersizliğine ve işe iade ile işçilik alacaklarının ödenmesi talebiyle Beşiri Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) ayrı ayrı dava açmıştır. Mahkemece davaların kısmen kabulüyle kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücretine hükmedilmiştir. Bu kararlar Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin (Daire) 20/9/2007 tarihli kararlarıyla onanmış ve söz konusu kararlar 2/11/2007 tarihinde kesinleşmiştir.

7. Başlattıkları ilamlı icra takipleri neticesinde alacakları ödenmeyince başvurucular, kesinleşen mahkeme kararının icra edilmediğinden bahisle 23/5/2011 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurmuştur. AİHM nezdinde 48501/11 başvuru numaralı dosyaya kaydedilen başvuru dosyası Murat Haçikoğlu ve diğerleri/Türkiye (B. No: 21786/04) başvurusu ile birleştirilmiştir. AİHM, yargılamaların makul süreyi aştığına ve kesinleşmiş yargı kararlarının icra edilmediğine ilişkin şikâyetler konusunda öncelikle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a göre kurulan İnsan Hakları Tazminat Komisyonuna (Tazminat Komisyonu/Komisyon) başvurulması gerektiğini belirterek başvuruları kabul edilemez bulmuştur.

8. Başvurucular 17/4/2013 tarihinde Tazminat Komisyonuna başvuru yapmıştır. Tazminat Komisyonu 1/11/2013 tarihinde başvuruculara ayrı ayrı 9.000 TL tazminat ödenmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, dava ve takip konusu alacağın bir kısmı ödenmekle birlikte tazminat alacaklarının tam olarak ödenmediği belirtilerek kesinleşmiş mahkeme kararlarının süresinde icra edilmesini isteme hakkının ihlal edildiği izah edilmiştir.

9. Bu karara karşı başvurucular, işçilik alacaklarıyla ilgili karar verilmemiş olması nedeniyle itiraz yoluna başvurmuştur. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3. Kurulunca 28/1/2014 tarihinde itirazın reddine karar verilmesi üzerine Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi 2014/4048 No.lu bireysel başvuru dosyasında Tazminat Komisyonuna başvurulması gerektiğini belirterek başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle başvuruların kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

10. Anayasa Mahkemesinin bu kararı sonrasında yapılan başvuru üzerine Tazminat Komisyonu 27/6/2019 tarihinde karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, Anayasa Mahkemesinin anılan başvuruyu esastan incelemesi gerekirken sehven kabul edilmezlik kararı verdiği ifade edilmiştir.

11. Söz konusu Tazminat Komisyonu kararı 17/7/2019 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir. Başvurucular 16/8/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

12. Anayasa Mahkemesinin 3/5/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiği İddiası

1. Başvurucuların İddiaları

13. Başvurucular öncelikle 6384 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemenin daha önce Tazminat Komisyonuna başvurusu olmayanlarla ilgili bir düzenleme olduğunu, kendi dosyalarının ise AİHM kararı sonrasında Tazminat Komisyonu tarafından incelendiğini vurgulamıştır. Başvurucular bu nedenle anılan düzenlemenin kendilerini kapsamamasına rağmen Anayasa Mahkemesinin Tazminat Komisyonuna başvurulması yönünde kabul edilmezlik kararı vermesinin hatalı olduğunu iddia etmiştir. Başvurucular bu hatalı karara rağmen Tazminat Komisyonuna başvurmalarına rağmen sonuç alamadıklarından yakınmıştır.

14. Bakanlık görüşünde, başvurucuların Tazminat Komisyonu kararına karşı itiraz yolu öngörülmesine rağmen bu yolu tüketmedikleri ileri sürülmüştür. Bununla birlikte karar verilirken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır.

15. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı başvuru formunda dile getirdikleri iddialarını tekrar etmiştir.

2. Değerlendirme

16. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

17. Başvurucuların kesinleşen mahkeme kararlarına konu alacağın ödenmemesi nedeniyle Tazminat Komisyonu tarafından tazminata hükmedilmiştir. Başvurucular bu kararda tazminata hükmedilmesine rağmen mahkeme kararıyla hüküm altına alınan alacaklarıyla ilgili karar verilmemesi nedeniyle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. Ancak Anayasa Mahkemesi 2014/4048 No.lu bireysel başvuru dosyasında daha önce Tazminat Komisyonuna başvurulmasına rağmen Tazminat Komisyonuna başvurulması gerektiğini belirterek başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle başvuruların kabul edilemez olduğuna karar vermiştir. Anayasa Mahkemesinin bu kararı doğrultusunda yapılan başvuru üzerine Tazminat Komisyonu Anayasa Mahkemesinin anılan başvuruyu esastan incelemesi gerekirken sehven kabul edilmezlik kararı verdiği gerekçesiyle 27/6/2019 tarihinde karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir (bkz. §§ 6-10).

18. Bakanlık görüşünde, başvurucuların itiraz yolu açık bu karara karşı itiraz talebinde bulunmadan doğrudan Anayasa Mahkemesine başvurmaları nedeniyle başvuru yollarının tüketilmediği savunulmuş ise de Tazminat Komisyonunun işin esasını daha önce incelediği gözetildiğinde Bölge İdare Mahkemesine itiraz yolunun tüketilmesinin somut olayın koşullarında gerekli olmadığı değerlendirilmiştir.

19. Buna göre açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

20. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir." denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Anayasa'nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60). Somut başvuru yönünden başvurucuların alacağının varlığı işe iade ve işçilik alacağı davasında hüküm altına alınmış ve kesinleşmiş olduğuna göre icra edilebilir nitelikteki söz konusu alacağın mülk teşkil ettiğinde kuşku bulunmamaktadır.

21. Nitekim Tazminat Komisyonu 2/11/2007 tarihinde kesinleşen mahkeme kararlarına konu alacağın AİHM kararı doğrultusunda ilk karar tarihi olan 1/11/2013 itibarıyla tam olarak ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini tespit ederek her bir başvurucu için 9.000 TL tazminata hükmedilmiştir. Bununla birlikte 2/11/2007 tarihinde kesinleşen mahkeme kararlarına konu alacakların hâlen ödenmediği anlaşılmıştır. Komisyonca ihlal tespiti yapılması ve tazminata hükmedilmesi tek başına mağduriyeti ortadan kaldırmamaktadır. Zira Komisyonca hükmedilen tazminat, mahkeme kararının icra edilmemesinden doğan mağduriyete yönelik olup tazminata hükmedilmesi idarenin kararı icra yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır. Bu durumda karar henüz icra edilmediğine göre başvurucuların mağduriyetinin devam ettiği sonucuna ulaşılmıştır.

22. Anayasa'nın 138. maddesinin dördüncü fıkrasına göre yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu hükümde mahkeme kararlarına uyma ve bu kararları değiştirmeksizin yerine getirme hususunda yasama ve yürütme organları ile idare lehine herhangi bir istisnaya yer verilmemiştir. Yargı kararlarının ilgili kamu makamlarınca zamanında yerine getirilmediği bir devlette, bireylerin yargı kararıyla kendilerine sağlanan hak ve özgürlükleri tam anlamıyla kullanabilmeleri mümkün olmaz. Dolayısıyla devlet, yargı kararlarının zamanında icra edilmesini sağlayarak bireyler aleyhine oluşabilecek hak kayıplarını engellemekle, bu yolla bireylerin kamu otoritelerine ve hukuk sistemine olan güven ve saygılarını korumakla yükümlüdür. Bu sebeple Anayasa'nın 2. maddesinde öngörülen hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak bireylerin kamu otoritesi ve hukuk sistemine olan güven ve saygılarını koruma adına vazgeçilemez bir görev ifa eden yargı kararlarının zamanında icra edilmeyerek sonuçsuz bırakılması kabul edilemez (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Arman Mazman, B. No: 2013/1752, 26/6/2014, § 61).

23. Mülkiyet hakkının gerçek anlamda korunabilmesi bakımından Anayasa'nın 35. maddesi -Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da ifade edildiği üzere- mülk sahibine müdahalenin kanun dışı veya keyfî ya da makul olmayan şekilde uygulandığına ilişkin savunma ve itirazlarını sorumlu makamlar önünde etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınması güvencesini kapsamaktadır (Bekir Yazıcı [GK], B. No: 2013/3044, 17/12/2015, § 71; Züliye Öztürk, B. No: 2014/1734, 14/9/2017, § 36). Mülkiyet hakkı kapsamında nihai ve icrai nitelikteki bir yargı kararının uygulanmaması Anayasa'nın 35. maddesinde öngörülen hakkın korunmasına ilişkin söz konusu güvenceleri de ortadan kaldırmaktadır (Erol Aksoy (2) [GK], B. No: 2016/11026, 12/12/2019, § 71).

24. Anayasa Mahkemesi mülkiyet hakkına yönelik nihai bir yargı kararının uygulanmamasının ihlale yol açtığını daha önce çeşitli kararlarında kabul etmiş ve ilgili mahkeme kararını uygulamakla görevli kamu makamlarının kararın uygulanmasını engellemesinin veya kararın uygulanması için gerekli özeni göstermemesinin Anayasa'nın 35. maddesinin ihlali anlamına geldiğini vurgulamıştır. Bu minvalde kamu kurum ve kuruluşları aleyhine hükmedilmiş bir alacağın hiç ödenmemesi ya da ödenmesinin uzun sürmesi suretiyle oluşan belirsizliğin mülkiyet hakkının ihlaline neden olacağı kabul edilmiştir (Erol Aksoy (2) §§ 75-84; Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım, B. No: 2013/711, 3/4/2014, §§ 55-75; Mehmet Hocaoğlu, B. No: 2013/3207, 15/10/2015, §§ 59-74; Necdet Çetinkaya, B. No: 2013/7725, 24/3/2016, §§ 64-73; Ali Kayan, B. No: 2015/9814, 20/3/2019, §§ 69-75; Nebi Seyhan, [GK], B. No: 2018/27882, 27/10/2021, §§ 50-66).

25. Bu ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde somut olayda da bu ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir durum olmayıp başvurucuların icra edilebilir nitelikteki kesinleşmiş alacağının idare tarafından on beş yılı aşkın bir süre geçtiği hâlde bütünüyle ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Kararın İcrası Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

27. Başvurucular, kesinleşmiş mahkeme kararıyla hüküm altına alınan işçilik alacaklarının hâlen ödenmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

28. Bakanlık görüşünde; karar verilirken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır.

29. Başvurucular Bakanlık görüşüne karşı başvuru formunda dile getirdikleri iddialarını tekrar etmiştir.

2. Değerlendirme

30. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun şikâyeti, mahkeme kararının icra edilmemesine yönelik olduğundan iddianın adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında yer alan kararın icrası hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kararın icrası hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

33. Anayasa’nın 36. maddesinde ifade edilen hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı, sadece yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunmada bulunma hakkını değil yargılama sonunda hakkı olanı elde etmeyi de kapsayan bir haktır (AYM, E.2009/27, K.2010/9, 14/1/2010).

34. Kararın icrası hakkı, mahkemeye erişim hakkı ve karar hakkı ile birlikte adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan mahkeme hakkının bir unsurunu oluşturmaktadır (Filiz Fırat, B. No: 2014/10305, 5/12/2017, § 29). Mahkeme kararlarının uygulanması yargılamanın dışında olmakla birlikte onu tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır. Bu nedenle yargı kararlarının uygulanması mahkeme hakkı kapsamında değerlendirilmektedir. Buna göre yargılama sonucunda mahkemenin bir karar vermiş olması yeterli değildir, ayrıca bu kararın etkili bir şekilde uygulanması da gerekir. Hukuk sisteminde, nihai mahkeme kararlarını taraflardan birinin aleyhine sonuç doğuracak şekilde uygulanamaz hâle getiren düzenleme ve uygulamalar bulunması veya mahkeme kararlarının icrasının herhangi bir şekilde engellenmesi hâllerinde mahkeme hakkı da anlamını yitirecektir (Mustafa Ekşi, B. No: 2014/7711, 24/1/2018, § 27).

35. Kesin hükme saygı, uluslararası hukuk düzenine özgü hukukun genel ilkelerinden biri olarak kabul görmektedir. Anayasa'nın 138. maddesinin son fıkrasında düzenlenen yargı kararlarının geciktirilmeksizin uygulanması yükümlülüğü, hukukun genel ilkelerinden biri olarak da kabul edilen kesin hükme saygı ilkesinin de bir gereğidir. Çünkü bir hukuk sisteminde yargının verdiği ve bağlayıcı olan kesin hüküm zarar gören taraflardan biri açısından işlevsiz duruma getirilmişse adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerin bir anlamı kalmayacaktır (Arman Mazman, § 65).

36. Somut olayda Mahkemenin başvurucuların işçilik alacaklarının ödenmesine hükmeden kararlarının uygulanmadığı yukarıda tespit edilmiştir (bkz. §§ 20-26). Kararların uygulanmamasının aynı zamanda başvurucuların kararın icrası hakkını da ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır.

37. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki kararın icrası hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. Giderim Yönünden

38. Başvurucular, ihlalin tespitiyle manevi tazminat ve başvuru konusu alacakların ödenmesine hükmedilmesini talep etmiştir.

39. Anayasa Mahkemesi, kesinleşmiş mahkeme kararıyla hüküm altına alınan alacağın uzun süredir ödenmemesi nedeniyle mülkiyet ve kararın icrası haklarının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin idari işlemden kaynaklandığı anlaşılmıştır. İhlalin sonuçlarının giderilmesi için kesinleşen mahkeme kararlarına dayalı icra takibine konu alacakların başvuruculara ödenmesi gerekmektedir. İhlal kararının yerine getirilmesi sorumluluğu İkiköprü Belde Belediyesine düşmektedir. Bu sebeple kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının giderilmesi için İkiköprü Belde Belediyesi Başkanlığına gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

40. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin ve ihlalin giderilmesi için kararın bir örneğinin idareye gönderilmesinin başvurucuların uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için mülkiyet hakkının ve kararın icrası hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında daha önce Tazminat Komisyonunun 1/11/2013 tarihine kadar olan dönem için hükmettiği tazminat dikkate alınarak -Tazminat Komisyonu karar tarihinden sonraki süre esas alınarak- her bir başvurucuya ayrı ayrı net 72.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Kararın icrası hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. 1. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

2. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki kararın icrası hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ve kararın icrası hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için İkiköprü Belde Belediyesi Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvuruculara net 72.000 TL manevi tazminatın AYRI AYRI ÖDENMESİNE,

E. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Adil Kıyanç ve diğerleri [1.B.], B. No: 2019/28149, 3/5/2023, § …)
   
Başvuru Adı ADİL KIYANÇ VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2019/28149
Başvuru Tarihi 16/8/2019
Karar Tarihi 3/5/2023

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kesinleşen mahkeme kararına konu alacağın uzun süre ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkı ile adil yargılanma hakkı kapsamındaki kararın icrası hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (hukuk) İhlal Yargı kararının icra edilmesi
Mülkiyet hakkı İcra Etmeme İhlal Manevi tazminat
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi