TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NİHATTİN ÇİFCİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/33259)
|
|
Karar Tarihi: 31/12/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Tuğba TUNA IŞIK
|
Başvurucu
|
:
|
Nihattin ÇİFCİ
|
Vekili
|
:
|
Av. Sema KILIÇ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, hukuk davasında delillerin değerlendirilmesi
ve hukuk kurallarının uygulanmasında hata yapılarak adil olmayan karar
verilmesi ve uzun yargılama nedeniyle adil yargılanma ve mülkiyet haklarının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 27/9/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvuruların kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu; N.Ç.ye ait taşınmazı, N.Ç.nin satış için
S.E.ye verdiği vekaletnameye güvenerek zilyetlik devir senedi ile satın
almıştır. Başvurucu, satın aldığı taşınmaz üzerine bina yapmıştır ve söz konusu
taşınmazı yirmi yıldır kullanmaktadır.
9. Başvurucu, taşınmazın tapuda Y.B.ye devredildiğini
öğrenmesi üzerine N.Ç. ve Y.B. aleyhine 18/3/2013 tarihinde İstanbul Anadolu
14. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Dava dilekçesinde;
taşınmazın uzun yıllardır başvurucu tarafından kullanıldığı, vergilerinin
başvurucu tarafından ödendiği ve aboneliklerinin başvurucu üzerinde olduğu
belirtilmiştir. Başvurucu, taşınmazın tapusunun iptali ile kendisi adına
tesciline, olmadığı takdirde taşınmazın bedeli ile üzerinde bulunan binanın keşfen
belirlenecek değerine karşılık şimdilik 10.000 TL'nin davalılardan tahsiline
karar verilmesini talep etmiştir.
10. Mahkeme 25/12/2015 tarihli kararıyla davanın reddine
karar vermiştir. Kararda, dava tarihinde N.Ç.nin tapuda malik olmadığı ve
başvurucuya yapılan harici satışta N.Ç.nin taraf olarak bulunmadığı
gerekçesiyle N.Ç.ye husumet yöneltilemeyeceği ve Y.B.nin tapu kaydına güvenerek
taşınmazı iktisap ettiği belirtilmiştir. Gerekçede, başvurucunun taşınmazın
satış senetleri ile satın almasının mevzuatta taşınmaz satışı için gereken
şekil şartını taşımadığı vurgulanmıştır. Ayrıca başvurucunun başkasına ait
taşınmaz üzerine bina yapmış olması sebebiyle bedelini istemesinin mümkün
olmadığı ifade edilmiştir.
11. Başvurucunun temyiz istemi Yargıtay 8. Hukuk
Dairesinin (Daire) 21/11/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararda ek
gerekçe olarak başvurucunun geçersiz sözleşme nedeniyle sebepsiz zenginleşme
hükümlerine göre sözleşmenin taraflarından talepte bulunabileceği
belirtilmiştir.
12. Başvurucunun karar düzeltme talebi Daire tarafından
3/7/2019 tarihinde reddedilmiştir.
13. Nihai karar, başvurucuya 28/8/2019 tarihinde tebliğ
edilmiş; başvurucu 27/9/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
14. Mahkemenin 31/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
15. Başvurucu, uzun süren yargılama nedeniyle makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
17. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas
alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
18. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri,
§§ 41, 45).
19. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer
başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında 6 yıl 3 aylık yargılama
süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
20. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
21. Başvurucu; davaya konu taşınmazı zilyetlik devir
senedi ile satın aldığını, asıl tapu sahibi olan N.Ç. tarafından verilmiş noter
onaylı vekaletname ile satışın gerçekleştiğini belirtmiştir. Vekaletname ile
satış işlemini gerçekleştiren S.E.nin Mahkemede tanık olarak dinlendiğini ve bu
durumu ikrar ettiğini, bilirkişi raporu ile taşınmazın gerçek değeri ile satış
değeri arasındaki farkın satış işlemindeki muvazaayı ortaya çıkardığını ifade
etmiştir. Başvurucu taşınmazın yıllarca zilyedi olduğunu ve vergilerinin
kendisi tarafından ödendiğini belirterek mülkiyet hakkının ve diğer anayasal
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969,
18/9/2013, § 16). Başvurucunun başvuru formundaki şikâyetlerinin tapu kaydında
yapılan satış işleminin muvazaalı olduğu, dava konusu taşınmazın kendisine ait
olması sebebiyle Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu iddiasına yönelik
olduğu tespit edildiğinden başvurunun mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
23. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ortak
koruma alanında yer alan mülkiyet hakkı; mevcut mal, mülk ve ekonomik değerleri
koruyan bir temel haktır. Kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün
mülkiyetini kazanma hakkı, bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa olsun
mülkiyet kavramı içinde değildir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B.
No: 2012/636, 15/4/2014, § 36). Ayrıca gelecekte elde edileceği iddia edilen
bir gelirin mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir (Sultan
Tokay ve diğerleri, B. No: 2013/1122, 26/6/2014, § 42).
24. Bir mülk veya alacakla ilgili olarak hak iddia eden
kişinin söz konusu hakkın varlığını hukuken ispat etmesi gerekir (Kemal
Yeler ve Ali Arslan Çelebi, § 38).
25. Somut olayda, mahkemenin gerekçeli kararında yer
verilen hukuki tespitler ve dayanaklar birlikte değerlendirildiğinde
başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı
kapsamına giren bir ekonomik değeri veya en azından böyle bir değeri elde etme
yönünde meşru beklentisi bulunmadığı anlaşılmaktadır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından
yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
28. Başvurucu ihlalin tespiti ile yeniden yargılama
yapılmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
29. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
30. Başvurucunun manevi tazminat talebi bulunmadığından
yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlalinin tespiti
sonucunda tazminata hükmedilmesi mümkün değildir.
31. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 364,60 TL harçtan
ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.964,60 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul
sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. 364,60 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.964,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
E. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul Anadolu 14.
Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2013/138, K.2015/508) GÖNDERİLMESİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 31/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.