TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
M.R.K. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/35251)
Karar Tarihi: 5/10/2022
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Mustafa Erdem ATLIHAN
Başvurucu
M.R.K.
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, sağlık koşulları nedeniyle tahliye talebinin reddedilmesinin kötü muamele yasağının ihlali olduğu iddiasına ilişkindir.
2. 1968 doğumlu olan başvurucu hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyeliği suçlamasıyla Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) ceza davası açılmıştır. Mahkeme, tutuklu olarak yargılanan ve Sincan 1 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) tutulan başvurucunun 29/3/2019 tarihinde 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
3. Başvurucu;
i. İlk olarak 12/11/2018 tarihinde sağ testiste ağrı ve enfeksiyon şikâyetiyletutuklu bulunduğu Ceza İnfaz Kurumu Kampüs Hastanesi Üroloji Polikliniğinde muayene olmuş ve yapılan tetkik değerlendirmesi sonucunda 6 ay sonrası için kontrol muayenesine gelmesi uygun görülmüştür. 20/5/2019 tarihinde bir önceki poliklinikte gerçekleştirilen kontrol muayenesi sonrası Ankara Numune Hastanesine sevk edilmiş, 23/5/2019 tarihinde bu hastanede ameliyat edilmiş, 29/5/2019 tarihli patoloji raporuyla kendisine testis kanseri teşhisi konulmuştur.
ii. 11/6/2019 ve 14/6/2019 tarihlerinde hastaneye sevki yapılmış ancak bu günlerin görüş günü olması ve patoloji raporu sonucunun belli olmamasını gerekçe göstererek hastaneye gitmek istemediğini yazılı olarak Ceza İnfaz Kurumu idaresine bildirmiştir.
iii. Ameliyatı Numune Hastanesi Üroloji bölümünde yapılmasına rağmen bu polikliniğin Ankara Şehir Hastanesine taşınması nedeniyle buraya sevk edilmiş, yapılan muayene sonucunda tetkik istenerek Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji polikliniğine sevki yapılmıştır. Ancak 5/7/2019 ve 9/7/2019 tarihlerinde Şehir Hastanesinin takipli hastası olmasını ve o gün kapalı görüşünün olmasını gerekçe göstererek sevki yapılan hastaneye gitmek istemediğini Ceza İnfaz Kurumuna yazılı olarak bildirmiştir.
iv. 12/7/2019 tarihinde Şehir Hastanesine sevk edilmiş, muayene sonrasında bilgisayarlı tomografi (BT) alınmasına karar verilmiştir. Sevkinin yapıldığı 6/8/2019 günü açık görüş günü olduğundan başka bir gün hastaneye gitmek istediğini Ceza İnfaz Kurumuna yazılı olarak bildirmiştir. 7/8/2019 tarihinde yeniden Şehir Hastanesine sevk edilmiştir. Yapılan BT sonrası 1 kür kemoterapi planlanmış ve 15/8/2019 tarihine randevu verilmiştir. Randevu tarihinde kemoterapi için hastaneye sevk edilmiş, "tarafıma konulan teşhis nedeniyle tedavi sadece beni değil, aile hayatımı da etkileyebileceğinden ve önerilen tedaviyi ailemle paylaşma imkanı bulamadığımdan, ayrıca 7/8/2019 tarihi itibarıyla girdiğim sağlık kurulu kararı da henüz belli olmadığından bu aşamada hastaneye gitmek istemiyorum. .... Not: Ailemle müzakere edip, önerilen tedaviyi cezaevinde görebileceğime dair sağlık kurulu raporu olur ise buna göre tedavi olmayı düşünmekteyim." gerekçesi ile hastaneye gitmeyi istemediğini yazılı olarak bildirmiştir.
4. 12/7/2019 tarihinde başvurucu vekili, başvurucunun yaşadığı sağlık sorunu neticesinde tutukluluğun devamının telafisi imkânsız neticeler doğurabileceği iddiasıyla ve tutuklu kaldığı süre de nazara alınarak, gerekirse tedaviye olanak verecek her türlü adli kontrol tedbiri de uygulanmak suretiyle tahliyesine karar verilmesi talebini içeren dilekçeyi ilk derece mahkemesine sunmuştur. Bunun üzerine mahkeme, başvurucunun ceza infaz kurumunda kalmasının sağlığı açısından sakıncalı olup olmadığı hususunda sanığın hastaneyesevk edilerek hakkında rapor aldırılmasını istemiştir. Bu kapsamda Şehir Hastanesinden alınan 22/8/2019 tarihli kurul raporunda "Hastanın cezasının 6 ay süreyle tehiri uygundur. Kemoterapi alacağı için cezaevinde cezasının infazı halinde hayati tehlikesi mevcuttur."tespiti yapılmıştır.
5. Mahkeme, başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulmasında tıbbi yönden sakınca olup olmadığı konusunda Adli Tıp Kurumu Adli Tıp 3. İhtisas Kurulundan (İhtisas Kurulu) rapor alınmasını istemiş; İhtisas Kurulu 11/9/2019 tarihli raporunda “(…) M. R.K.’nin dosyadaki mevcut belgelere göre seminom tanısı ile kemoterapi alacağı bildirilmekle, halihazırda; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 16/2 maddesi kapsamında değerlendirildiği, 6(altı) ay süreyle cezasının infazının tehirinin uygun olduğu, tehir süresi bitiminde tedaviye cevabı, hastalığının son durumu, hastalığının süresi ile ilgili ayrıntılı bilgileri içeren onkoloji raporu ve tetkik sonuçları ile birlikte muayeneye gönderilmesi sonrasında sorulan hususlar hakkında yeniden değerlendirileceği oy birliği ile mütalaa olunur.” sonucuna varmıştır. Mahkeme tahliye konusunda karar vermeden dosyayı 16/9/2019 tarihinde istinaf incelemesi için Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesine (Bölge Adliye Mahkemesi) göndermiştir.
6. Başvurucu bu süreçte defalarca hastaneye elleri kelepçeli olarak götürüldüğünü, Ceza İnfaz Kurumu aracı içinde, sıcakta diğer tutuklu ve hükümlülerle beraber saatlerce bekletildiğini, hastane koridorlarında elleri kelepçeli olarak yürütüldüğünü iddia etmiştir.
7. Başvurucu, vekili aracılığıyla Bölge Adliye Mahkemesinden sağlık sebebiyle tahliyesine karar verilmesini istemiş; Bölge Adliye Mahkemesi 27/9/2019 tarihli kararıyla, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı tarafından verilen "..hükümözlü olarak bulunan [M.R.K.]'nin sağlık sorunları nedeniyle tahliyesinin istenmesi üzerine yapılan inceleme ve araştırmada; Ankara ilinde tutuklu ve hükümlülerin tedavilerinin Dışkapı Yıldırım Beyazıt Hastanesine bağlı Mevki Ek Binasında yapıldığı, yetkili ile yapılan telefon görüşmesinde kanser hastalarının da kendi hastanelerinde tedavilerinin yapılabileceğinin beyan edilmesi karşasında; hükümözlü ....nin tahliye talebinin reddine karar verilmesi" mütalaası üzerine ve "...sanığın vaki hastalığının tedavisinin resmi sağlık kuruluşlarının güvenlikli bölümlerinde sağlanabileceği..." gerekçesine dayanarak bu talebi reddetmiştir.
8. Başvurucu, tutukluluğunun devamına ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararına yaptığı itirazın reddedilmesi üzerine 25/10/2019 tarihinde tedbir talepli olarak bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. 25/10/2019 tarihinde İkinci Bölüm, serbest bırakılmaya ilişkin tedbir talebinin reddine, başvurucunun kemoterapi tedavisini alabileceği güvenlikli resmî bir sağlık kuruluşuna derhâl sevk edilmesine, tedavisinin tamamlanıp bu konuda yeni bir sağlık raporu alınıncaya kadar ceza infaz kurumuna alınmamasına karar vermiştir.
10. Tedbir kararının yerine getirilmesi amacıyla başvurucu hakkında alınan 11/11/2019 tarihli raporda “Opere testis tümörü (seninnoma) evre 1A adjuvan kemoterapi önerilmiş. Fakat uygulanmamış. Operasyonun üzerinden 6 ay geçtiği için adjuvan tedavi (Kemoterapi) endikasyonu kalmamıştır. Kontrol tetkikleri istenmiştir. Nüks veya metastaz bulgusu yoktur. Karaciğerde hemanjiom saptanmıştır. Dinamik karaciğer MRI ile metastaz olarak değerlendirilmediği için takip edilecektir. 2 ayda bir kontrolü uygundur. Şuan itibari ile kemoterapi düşünülmedi. Metastaz veya nüks gelişirse o zaman kemoterapi verilecektir. Bu haliyle cezaevinde kalmasında onkolojik açıdan sakınca yoktur. Şu an itibariyle onkolojik açıdan hastanede yatmasını gerektirecek bir durum yoktur.” sonucuna varılmıştır. Bu rapora dayanılarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 25/10/2019 tarihli tedbir kararının yeniden değerlendirilmesi talebinde bulunulmuş ve 27/11/2019 tarihli yeniden değerlendirme sonucunda İkinci Bölüm, başvurucunun serbest bırakılmasına ilişkin tedbir talebinin reddine, başvurucunun sağlık hizmetlerine erişiminin sağlanmasına ve sağlık durumuna uygun koşullarda tutulması için gerekli önlemlerin Ceza İnfaz Kurumu tarafından alınmasına karar vermiştir.
11. Başvurucu 4/11/2019 tarihinde tedbir talepli olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurmuştur. AİHM 12/12/2019 tarihinde başvurucunun tedbir talebini reddetmiştir.
12. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
13. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğinden şikâyet eden başvurucu; kanser hastalığı nedeniyle ameliyat olduktan sonra hastalığın tekrarlama ve yayılma riskine binaen kemoterapi tedavisi yapılmasının doktorlar tarafından planlanmış olmasına ve ceza infaz kurumunda tutulmaya devam edilmesinin hayatını tehlike atacağı rapor edilmiş olmasına rağmen tahliye talebinin reddedilmesinin kötü muamele yasağını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
14. Hükümlü veya tutuklular, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkından mahrum bırakılabilirken (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) genel olarak Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ortak koruma alanında bulunan diğer hak ve özgürlüklere sahiptir. Bununla birlikte ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik olarak kabul edilebilir, makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip olduğu haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35).
15. Tutuklu veya hükümlülerin sağlık durumlarının tahliyeyi/infazın durdurulmasını gerektirdiğine, ceza infaz kurumlarının koşullarının sağlık durumlarına uygun olmadığına ya da tutuldukları süre zarfında kendilerine sunulan sağlık hizmetlerinin yeterli olmadığına yönelik şikâyetlerin incelenmesi sırasında yararlanılan genel ilkeler pek çok kararda belirtilmiştir (birçok karar arasından bkz. Murat Karabulut, B. No: 2013/2754, 18/2/2016, §§ 56-66; Sabri Kaya, B. No: 2014/8482, 29/6/2016, §§ 49-62; Ergin Aktaş, B. No: 2014/14810, 21/9/2016, §§ 68-80; Hayati Kaytan, B. No: 2014/19527, 16/11/2016, §§ 36-45).
16. Bu ilkeler ışığında Anayasa Mahkemesi ceza infaz kurumunda bulunan hükümlü ve tutukluların sağlık nedeniyle yaptıkları başvurularda a) başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulma koşullarını, b) uygulanan tedavilerin kalitesini, c) başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulmasının sağlık durumu üzerindeki etkisini ve bu durumun zamanla gösterdiği değişimi her olayın kendine özgü koşullarında ele almıştır (Mete Dursun, § 91; Murat Karabulut, § 68; İmam Çelikdemir, § 57).
17. Özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin hasta olmaları durumunda devletin kontrolü altında tuttuğu bu kişilere gerekli tıbbi yardımı sağlama yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülüğün hiç veya gerektiği gibi yerine getirilmemesi sonucunda kişinin yaşamı veya vücut bütünlüğü bakımından tehlike arz eden acil bir duruma, ağır veya uzun süreli bir acı çekmesine sebebiyet verilmiş olması, belirtilen sonuçlar ortaya çıkmamakla birlikte kişinin tıbbi yardımdan mahrum kalmış olması nedeniyle yaşadığı stres, huzursuzluk veya aşağılanma hissinin -olayın kendine has koşulları çerçevesinde- insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele düzeyine ulaşacak ciddiyette olması hâlinde Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiği kabul edilebilir. Bu kapsamdaki değerlendirmede kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasına bağlı dezavantajlı konumunun da dikkate alınması gerekir (Hayati Kaytan, § 44). Yaşamını tek başına idame ettiremeyen veya mevcut hastalığı nedeniyle yalnız kalması yaşamı yönünden risk oluşturan kişinin durumunun tutulduğu koşullarla uyumsuz hâle gelmiş olması da o kişinin mutlak surette salıverilmesini gerektirmez. Bununla birlikte kişinin özel durumu ile tutma koşulları arasındaki uyumsuzluğun ortaya çıkardığı maddi ve manevi (fiziksel ve psikolojik) sonuçların insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele düzeyine ulaşmaması için birtakım tedbirler alınması gerekir (Hayati Kaytan, § 45).
18. Kaldı ki Anayasa'nın tutuklu bir kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması için hiçbir genel zorunluluk getirmediğini ancak doğal olarak ortaya çıkan fiziksel ya da ruhsal rahatsızlıklardan kaynaklanan acının yetkililerin sorumlu tutulabileceği tutukluluk koşullarından dolayı artması ya da artma riski bulunması hâlinde bu durumun Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamına girebileceğini, diğer bir ifadeyle kötü muamele oluşturabileceğini belirtmek gerekir (Fatih Hilmioğlu, § 66).
19. Somut olayda terör örgütü üyeliği suçlamasıyla yargılanan başvurucunun tutukluluk durumu, geçirdiği testis kanseri ameliyatını müteakiben Bölge Adliye Mahkemesince gözden geçirilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi başvurucunun hastalığının tedavisinin resmî sağlık kuruluşlarının güvenlikli bölümlerinde sağlanabileceğini gözetmek suretiyle tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
20. Başvurucu hakkında düzenlenen sağlık raporları incelendiğinde planlanan kemoterapi uygulaması nedeniyle başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulmasında sakınca görüldüğü, başvurucunun ise hem bu kemoterapi aşamasından önce tedavisi kapsamında hastaneye sevk edilmesi hem de kemoterapi planlaması yapıldıktan sonra hastaneye sevki reddederek hastaneye gitmediği, daha sonra alınan rapora göre ise başvurucunun geçirdiği ameliyat sonrası varılan nokta itibarıyla nüks veya metastaz bulgusuna rastlanmadığı, kemoterapi ihtiyacı kalmadığı ve bu hâliyle başvurucunun ceza infaz kurumunda kalmasında onkolojik açıdan sakınca olmadığı rapor edilmiştir.
21. Başvurucunun tutulduğu Ceza İnfaz Kurumunda gerekli sağlık hizmetine erişiminin sağlandığı, bu kapsamda tutuklu kaldığı süre boyunca düzenli olarak hastaneye sevk edilerek tıbbi gözetim altında tutulduğu, başvurucuya gerekli muayene, tahlil, tetkik ve tedavi hizmetlerinin verildiği ve operasyondan sonra geçen süre içinde sağlık yönünden herhangi bir komplikasyon yaşamadığı görülmüştür. Diğer yandan başvurucu, rahatsızlığının ceza infaz kurumu şartlarından veya yetkililerin uygulamalarından kaynaklanan nedenlerle ilerlediği ve doğal olarak özgürlükten yoksun bırakılması nedeniyle ortaya çıkan ızdırap ve acının ötesinde bir ızdırap ve acıya maruz kaldığı yönünde bir delil ortaya koymamıştır. Başvurucunun tedavi veya kontrollerinin ihmal edilmesi nedeniyle sağlık durumunun kötüleştiği yönünde bir tespit de yapılmamıştır.
22. Başvurucu,ameliyat öncesi ve ameliyat için hastaneye sevk edildiğinde uygun olmayan koşullarda ve kelepçeli olarak araç içinde bekletildiğini iddia etmiştir. Buna karşın başvurucu, şikâyet ettiği nakil koşullarının sağlığına nasıl etki ettiğine ilişkin somut bir açıklama yapmamış; tutulma koşullarıyla ilgili şikâyetini bireysel başvurudan önce yetkili makamlara iletmemiştir.
23. Sonuç olarak suç isnadına bağlı olarak özgürlüğünden yoksun bırakılan bir kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması için hiçbir genel zorunluluk bulunmadığı, hasta bir kişinin ceza infaz kurumunda tutulmasının ancak ceza infaz kurumu koşulları veya uygulanan tedbirlerin kişiyi olağanın üzerinde sıkıntıya sokacak nitelikte olması hâlinde kötü muamele olarak nitelendirilebileceği ve başvuruda bu kapsamda somut bir delilin olmadığı dikkate alındığında başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulmasının tek başına kötü muamele olarak nitelendirilemeyeceği değerlendirilmiştir.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 5/10/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.