TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
GÜLLÜ GÜLİN AKGÜN VE NURİYE YÜCEL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/3663)
Karar Tarihi: 20/12/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Mehmet Yavuz YAŞAR
Başvurucular
1. Güllü Gülin AKGÜN
2. Nuriye YÜCEL
Vekili
Av. İzzet Barış DURUŞ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Muğla Belediye Başkanlığı (İdare) tarafından başvuruculara karşı 18/10/2010 tarihinde Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) kayıtlarına giren dilekçe ile tapu iptali ve tescil davası açılmıştır.
3. İdare, devam eden yargılamanın 21/12/2011 tarihli duruşma celsesinde uyuşmazlık konusu yer ile ilgili olarak idare mahkemesinde dava açıldığını, bu mahkemede sorunun çözülebileceğini düşündüklerini bu sebeple açılan davayı atiye bıraktıklarını belirtmiştir.
4. Mahkeme bunun üzerine 21/2/2013 tarihli oturumunda davayı takip etmek isteyen ve aralarında başvurucuların da bulunduğu bir kısım davalıların dava konusu taşınmazların belirlenen değeri üzerinden davaya devam edebilmesi için gerekli harçları verilen kesin süre içerisinde yatırmadıkları gerekçesiyle dosyanın yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar vermiştir.
5. Mahkeme üç ayı geçen zaman içerisinde harç yatırılarak davanın yenilenmediği gerekçesiyle 4/6/2013 tarihinde davanın açılmamış sayılmasına karar vermiştir.
6. Başvurucular bu karara karşı temyiz yoluna başvurmuştur. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi (Daire) 27/9/2017 tarihli kararı ile mahkeme kararının hukuka ve usule uygun olduğu gerekçesiyle temyiz isteminin reddine, kararın onanmasına karar vermiştir.
7. Başvurucuların karar düzeltme istemi Dairenin 9/10/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
8. Nihai karar 2/1/2019 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir.
9. Başvurucular 31/1/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
11. Öte yandan, bu başvuruya konu taşınmazları kapsayan alanda 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca imar uygulaması yapılması talebinin reddine dair İdare işleminin iptali istemiyle başka hissedarlar tarafından 1/8/2011 tarihinde Muğla 2. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açılmıştır. İdare Mahkemesi bozmaya uyma üzerine verdiği 23/10/2015 tarihli kararla dava konusu işlemin iptaline hükmetmiştir. Temyiz ve karar düzeltme başvuruları sonrası anılan karar bu şekilde kesinleşmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
12. Başvurucular adli yardım şartlarını taşımalarına karşın taleplerinin gerekçesiz reddedildiğini öte yandan harçların İdare tarafından tamamlanması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Başvurucular ayrıca, İdarenin 10 yıl içinde her zaman aynı davayı tekrar açabileceğini ve söz konusu durumun mülkiyet haklarını etkileyebileceğini belirterek davanın açılmamış sayılmasına yönelik verilen kararın hatalı olduğunu, davanın esastan reddine hükmedilmesi gerektiğini iddia ederek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
13. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun diğer haklarla bağlantı kurarak ileri sürdüğü iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
14. Anayasa Mahkemesi 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar” kenar başlıklı 46. maddesine ilişkin değerlendirmesinde bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için iki temel ön koşul bulunduğunu, bu kapsamda ilkinin başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı başvurucunun güncel bir hakkının ihlal edilmesi ve bunun sonucunda kendisinin mağdur olduğunu ileri sürmesi, ikincisinin ise bu ihlalden dolayı kişisel olarak ve doğrudan etkilenmesi olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesi çerçevesinde bir hakkı doğrudan etkilenmeyen kişi mağdur statüsü kazanamaz (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Onur Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014, §§ 42, 43).
15. Diğer taraftan bireysel başvuruda mağdur kavramı, davada menfaat veya dava ehliyeti kuralları gibi kurallardan bağımsız bir şekilde yorumlanır. Ayrıca mağdur kavramı, günümüzde toplumun koşulları ışığında değişime tabi olup bu kavram aşırı biçimcilikten uzak bir şekilde yorumlanmalı ve uygulanmalıdır (Onur Doğanay, § 44).
16. Öte yandan bir başvurunun kabul edilebilmesi için başvurucunun sadece mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp ihlalden doğrudan etkilendiğini yani mağdur olduğunu göstermesi veya mağdur olduğu konusunda Anayasa Mahkemesini ikna etmesi gerekir. Bu itibarla mağdur olduğu zannı veya şüphesi de mağdurluk statüsünün varlığı için yeterli değildir (Onur Doğanay, § 45; Ayşe Hülya Potur, B. No: 2013/8479, 6/2/2014, § 24).
17. Bireysel başvuru yolunu işletebilecekler esas itibarıyla doğrudan mağdur sıfatını taşıyan kişiler olmakla birlikte somut olayın koşullarına ve ihlal edilen hakkın niteliğine göre mağdur ile arasında doğrudan kişisel ve özel bir bağ bulunan, dolayısıyla da Anayasa'nın ihlalinden olumsuz olarak etkilenmiş veya ihlalin sona ermesinden meşru ve kişisel bir menfaati bulunan kimseler de dolaylı mağdur sıfatıyla bireysel başvuruda bulunabileceklerdir (Engin Gök ve diğerleri, B. No: 2013/3955, 14/4/2016, § 53).
18. Diğer taraftan yargılama makamlarınca uyuşmazlığın esasının incelenebilirliğinin değerlendirilmesinde kamu yararı ile bireyin menfaatleri arasında denge kurulurken dava konusu işlemin mahiyeti, başvurucunun hukuki durumuna ve gelecek yaşantısına ne şekilde etkilerinin olduğu, işlemin hukuka uygunluk denetimi gerçekleştirilmediğinden bertaraf edilemeyen bu etkilerin başvurucuya bir külfet yükleyip yüklemediği gibi hususlar gözönünde bulundurulmalıdır.
19. Bu kapsamda bireyin hukuki durumu üzerinde birtakım etki ve sonuçlar doğuran, dolayısıyla hak ve menfaatlerini etkilediği çok açık olan işlemleri yargı mercileri önünde uyuşmazlık konusu etme imkânından bireyin yoksun bırakılması mahkemeye erişimini imkânsız hâle getirebileceğinden ölçülülük ilkesini zedeleyebilir.
20. Somut olayda İdare tarafından başvuruculara karşı adli yargıda tapu iptali ve tescil davası açılmış öte yandan daha sonra başka hissedarlar tarafından aynı taşınmazlara ilişkin imar uygulaması yapılması talebinin İdarece reddi üzerine İdare Mahkemesinde dava açılmıştır. İdare bunun üzerine İdare Mahkemesinde açılan davayı gerekçe göstererek uyuşmazlığın bu mahkemede çözüleceği düşüncesiyle, açtığı davayı atiye bıraktığını beyan etmiştir. Süreç sonunda İdare Mahkemesinde açılan dava İdare aleyhine kesinleşmiştir.
21. Başvurucuların iddialarının temelinde İdarece açılan davanın esastan ret kararıyla sonlanması gerektiği vurgusu bulunmaktadır. Buna karşılık başvurucular açılmamış sayılan bir davanın neden görülmeye devam edilmesinin gerektiği yönünde bir açıklamada bulunmadığı gibi usule ilişkin olarak verilen kararın menfaatlerini nasıl olumsuz etkilediğinden de bahsetmemektedirler. Bu durumda başvurucuların mağdur sıfatının bulunmadığı anlaşılmıştır.
22. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
23. Başvurucular, davanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvurular ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında anılan şikâyetle ilgili olarak uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik kriterleri yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 20/12/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.