TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULMUTALİP BARÇİN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/37820)
|
|
Karar Tarihi: 14/10/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Eren Can BENAKAY
|
Başvurucular
|
:
|
1. Abdulmutalip BARÇİN
|
|
|
2. Esat ÇELİK
|
|
|
3. Fehmi FIRAT
|
|
|
4. Hacı Uğur GÖKHAN
|
|
|
5. Hüsna KADAŞ
|
|
|
6. Kübra YÜKSEL
|
|
|
7. Lütfi DENİZ
|
|
|
8. Mehmet YILDIRIMÇAKAR
|
|
|
9. Murat ÖZTEKİN
|
|
|
10. Nihat AYDOĞAN
|
|
|
11. Tacir TOTOŞ
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Ümit MÜNAS
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ilave tediye alacağının tahsili amacıyla
açılan davanın Yargıtay daireleri arasında süregelen görüş ayrılığı dolayısıyla
reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular 14/11/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konularının aynı olması nedeniyle 2019/37881,
2019/37886, 2019/37900, 2019/37911, 2019/37916, 2019/37918, 2019/37922,
2019/37930, 2019/37966 ve 2019/37967 numaralı başvuru dosyalarının 2019/37820
numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya
üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucular, İpekyolu Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakfında (Vakıf) hizmet akdine dayalı olarak çalışmaktadır.
10. Başvurucular, kamu personeli olduklarını ileri
sürerek 4/7/1956 tarihli ve 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde
Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması Hakkında Kanun uyarınca her bir yıllık
çalışma süresi içinde ödenmesi gereken iki aylık tutarındaki ilave tediye
alacağının ödenmesi amacıyla Vakıf aleyhine ayrı ayrı dava açmıştır.
11. Van 1. İş Mahkemesi (Mahkeme), yapmış olduğu
yargılama sonunda 16/3/2017 tarihinde vermiş olduğu kararlar ile başvurucuların
davalarının kabulüne karar vermiştir. Kararların gerekçesinde; davacıların
davalı Vakfa bağlı olarak muhtelif tarihlerden itibaren çalışmaya başladıkları,
davalı Vakfın kamu kurumu niteliğinde olduğu, 6772 sayılı Kanun kapsamında
bulunan kurumlarda çalışanlara her yıl için ilave tediye ödemesi yapılacağı
açıklanmıştır.
12. Davalı Vakıf, mahkeme kararlarına karşı istinaf
yoluna başvurmuştur. Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) 6. Hukuk Dairesi
20/6/2017 tarihinde vermiş olduğu kararlar ile istinaf başvurularını
reddetmiştir.
13. Davalı Vakıf, Erzurum BAM kararlarına karşı temyiz
yoluna başvurmuştur. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin (Daire) 17/5/2018 tarihli
kararlarıyla Erzurum BAM kararları bozulmuştur. Daire kararlarında, Yargıtay
İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun (Yargıtay İBK) 9/6/2017 tarihli
kararına göre Vakfın 6772 sayılı Kanun gereğince kamu kurumu niteliğinde
olmadığını belirtmiştir.
14. Mahkeme 3/5/2019 tarihli kararlarla bozma kararına
uyarak davaları reddetmiştir.
15. Başvurucular temyiz yoluna başvurmuştur. Daire
12/9/2019 tarihli kararlarıyla başvurucuların temyiz taleplerini reddetmiştir.
16. Başvurucular 14/11/2019 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
17. İlgili hukuk için bkz. Yasemin Bodur, B. No:
2017/29896, 25/12/2018, §§ 14-32.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
18. Mahkemenin 14/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
19. Başvurucular, Vakfın kamu kurumu niteliğinde olması
nedeniyle ilave tediye alacağının ödenmesi gerektiğini belirtmiştir. Benzer
uyuşmazlıkların Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından kabul edilmesine rağmen
davalarının Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından haksız bir şekilde
reddedildiğinden yakınmışlardır. Erzurum BAM kararının kesin olması gerekirken temyiz
yolu açık olarak verildiğini ifade etmişlerdir. Başvurucular, aynı statüdeki
işçiler için açılan davalarda ilave tediye alacaklarının ödenmesi yönünde karar
verilirken daha sonra Vakfın kamu kurumu olmadığı gerekçesiyle taleplerinin
reddine karar verildiğini belirterek adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucuların iddialarının özünün adil yargılanma hakkının
güvencelerinden biri olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkına ilişkin olduğu
ve bu kapsamda bir inceleme yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
22. Başvuru konusu ile ilgili ilkeler daha önce Yasemin
Bodur (aynı kararda bkz. §§ 35-45) kararında ortaya konulmuştur.
Başvurucular 29/5/1986 tarihli ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı
Teşvik Kanunu’nun 7. maddesi uyarınca muhtaç olan vatandaşlar ile herhangi bir
nedenle ülkede bulunan aynı durumdaki kişilere yardım etmek, sosyal adaleti
sağlayan tedbirler almak, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı temin etmek amacı
taşıyan vakıfta hizmet sözleşmesine bağlı olarak çalışmaktadır. Başvurucular;
anılan vakfın niteliği, kuruluş amacı ve yönetim şekli itibarıyla kendilerinin
kamu işçisi olduğunu ileri sürerek kamu personeline belirli şartlar altında
yapılan ilave tediyeden yararlanmak amacıyla dava açmıştır.
23. Aynı kararda Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin ve sonradan
bu görev verilen (kapatılan) Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin, Vakıf çalışanlarının
kamu işçisi olduğunu kabul ettiği ve şartları uygunsa idare tarafından
ödenmesine karar verilen ilave tediye alacağından yararlanacaklarına dair
kararlar verdiği belirtilmiştir. Buna karşılık olarak Yargıtay 22. Hukuk
Dairesinin anılan vakıfların özel hukuk tüzel kişisi statüsüne sahip olduğunu
ve dolayısıyla kamu personeli sıfatı bulunmayan çalışanlarının ilave tediyeden
yararlanmayacağını istikrarlı olarak hüküm altına aldığı ifade edilmiştir.
Yargıtay daireleri arasındaki derin ve süregelen içtihat farkının faaliyete
giren istinaf mahkemesi niteliğindeki BAM daireleri arasında da sürdürüldüğü
saptanmıştır (Yasemin Bodur, §§ 48, 50).
24. Anılan kararda sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı
çalışanlarının ilave tediye alacağına hak kazanıp kazanmayacağı hususunda
süregelen içtihat farklılığının derinleşmiş ve sürekli bir nitelik kazanmış
olduğu, bu durumun davaların somut özelliğinden kaynaklanmadığı ve bu durumun
ortadan kaldırılmasını sağlayacak içtihadı birleştirme kararı gibi elverişli
bir mekanizma işletilmemesi nedenleriyle varılan sonucun başvurucu için
öngörülemez olduğu ve yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna
ulaşılmıştır (Yasemin Bodur, § 52).
25. Diğer taraftan, başvurucunun hizmet akdi ile
çalıştığı Vakfın niteliğini de ele alan Yargıtay İBK'ya rağmen Yargıtay
daireleri, söz konusu kararın vakıfların niteliğini belirlemekle birlikte
çalışanların statüsüne ilişkin bir tespit içermediği görüşünden hareketle
önceki görüşleri doğrultusunda kararlar vermeye devam etmiştir (Yasemin
Bodur, §§ 20, 23).
26. Somut başvurunun da aynı hususa ilişkin olması ve Yasemin
Bodur kararından ayrılmayı gerektiren bir durumun bulunmaması nedeniyle
başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
28. Başvurucular, ihlalin tespiti ile yargılamanın
yenilenmesine ve hesaplanan tediye alacağı kadar maddi tazminatla birlikte
25.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
29. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
30. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
31. Bununla birlikte 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(1) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilirken idari eylem ve işlem niteliğinde karar
verilemez. Anayasa Mahkemesi ihlalin ve sonuçlarının nasıl giderileceğine
hükmederken idarenin, yargısal makamların veya yasama organının yerine geçerek
işlem tesis edemez. Anayasa Mahkemesi, ihlalin ve sonuçlarının nasıl
giderileceğine hükmederek gerekli işlemlerin tesis edilmesi için kararı ilgili
mercilere gönderir (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, §
57).
32. Anayasa Mahkemesince Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma
hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Somut olaylarda ihlalin aynı
hukuki nedene dayalı olarak benzer konumdaki kişiler tarafından açılan
davalarda aradan geçen uzun zamana rağmen Yargıtay daireleri arasındaki görüş
farkının ortadan kaldırılıp uygulama birliğinin sağlanmamasından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır. Diğer bir ifadeyle ihlal, başvurucuların aynı anda iki farklı
yorumu yürürlükte bulunan ve bu nedenle belirlilik kriterini taşımayan bir
hukuk kuralına tabi tutulmasından kaynaklanmaktadır.
33. Anayasa Mahkemesince yapılan ihlal tespitinin derece
mahkemesi kararının sonucuna yönelik olmadığının ve derece mahkemesince varılan
sonuçtan bağımsız olduğunun altı çizilmelidir. Hâl böyle olunca ihlalin
giderilmesi için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
Aksi durum, yani ihlalin giderim şekli olarak yargılamanın yenilenmesine
hükmedilmesi, bu yorumlardan birine üstünlük tanınarak taraflardan bir lehine
tercihte bulunulması anlamına gelebilecektir. Bu da var olan ihlali
gidermeyeceği gibi derece mahkemesinde görülen uyuşmazlığın diğer tarafı
aleyhine yeni ihlallerin doğmasına yol açabilecektir. Dolayısıyla somut olayda,
yargılamanın yenilenmesi ihlalin sonuçlarını ortadan kaldıracak nitelikte bir
yol olarak kabul edilemeyeceğinden başvurucular lehine uygun bir tazminata
hükmedilmesi yeterli bir giderim sağlayacaktır.
34. Bu itibarla adil yargılanma hakkının ihlali nedeniyle
yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvuruculara net 10.000 TL manevi tazminatın ayrı ayrı ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
35. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi
için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvuruya konu olayda böyle bir illiyet
bağı bulunmadığından tediye alacağının ödenmesine yönelik talebin reddine karar
verilmesi gerekir.
36. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 364,60 TL harç
tutarının başvuruculara ayrı ayrı, 3.000 TL vekâlet ücretinin müştereken
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara net 10.000 TL manevi tazminatın AYRI
AYRI ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
D. 364,60 TL harç tutarının başvuruculara AYRI AYRI,
3.000 TL vekâlet ücretinin MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Van 1. İş Mahkemesine
(E.2018/442; E.2018/444; E.2018/446; E.2018/448; E.2018/450; E.2018/452;
E.2018/454; E.2018/456; E.2018/458; E.2018/460; E.2018/462) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 14/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.