TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
M.Ö. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/38132)
|
|
Karar Tarihi: 18/11/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Ali Rıza SÖNMEZ
|
Başvurucu
|
:
|
M.Ö.
|
Vekili
|
:
|
Av. Cavit ÇALIŞ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuka aykırı olması ve
tutuklulukta makul sürenin aşılması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 20/11/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl
19/7/2018 tarihine kadar birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı
organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok
uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör
Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen
bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B.
No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa
bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık,
ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik
olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok
sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın
Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No:
2016/23672, 11/1/2018, § 12).
10. Başvurucu, Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesinde
(GATA) profesör tabip albay olarak görev yapmakta iken FETÖ/PDY ile irtibatlı
olduğu gerekçesiyle 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile meslekten çıkarılmıştır.
11. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
FETÖ/PDY'nin GATA'daki yapılanmasıyla bağlantılı olarak başvurucunun da
aralarında bulunduğu şüpheliler hakkında soruşturma başlatılmıştır.
12. Anılan soruşturma kapsamında başvurucuya
ulaşılamaması sebebiyle ifadesinin alınmasına yönelik Ankara 7. Sulh Ceza
Hâkimliğince 18/8/2016 tarihinde başvurucu hakkında yakalama emri
çıkartılmıştır.
13. Başvurucu, hakkındaki yakalama emrine istinaden
18/3/2019 tarihinde Ankara İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerince yakalanmış ve
gözaltına alınmıştır.
14. Emniyet görevlileri tarafından ifade alma işlemi sırasında
başvurucuya FETÖ/PDY üyesi olma ve 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili isnatlar
yöneltilmiştir. Bu işlem esnasında bir müdafii de hazır bulundurulmuştur.
Başvurucu 18/3/2019 tarihli ifadesinde özetle 1981 yılında girdiği üniversite
sınavı sonucunda Gülhane Askeri Tıp Fakültesini kazandığını, bu fakülteden
mezun olmasının ardından 1992 yılında başladığı lisansüstü çalışmaları
sonrasında (tıp alanında) doktor unvanı aldığını ve 2011 yılında profesör
olduğunu, 2012 yılında Genelkurmay Başkanlığı Sağlık Daire Başkanı olarak
atandığını, hakkında 2014 yılında bazı gazetelerde "Genelkurmayda FETÖ
Karargahı" haberleri çıkması nedeniyle yaklaşık iki yıl çalıştığı bu
görevden kendi isteğiyle ayrıldığını, bu tarihten meslekten ihraç edilene kadar
ise GATA'da öğretim üyesi olarak (Askeri Sağlık Hizmetleri Bölümü Ana Bilim
Dalı Başkanı) çalıştığını, FETÖ/PDY ile bir ilgisinin bulunmadığını
savunmuştur.
15. Başvurucu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca silahlı
terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle 19/3/2019 tarihinde
Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir. Tutuklama talep yazısı
şöyledir:
"...Şüpheli M.Ö.'in 667 sy KHK lar
kapsamında fetö ile iltisaklı olduğundan bahisle ihraç edilmesi ve fetö terör
örgütünün GATA yapılanmasında isminin geçmesi nedeniyle hakkında soruşturmaya
başlanılmıştır.
Erzurum C.Başsavcılığınca beyanı alınan
İ.Y. etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini beyan ederek, 1985
yılında GATA da eğitime başladığı dönemde M.Ö. kendisiyle birlikte örgüt
toplantılarına katıldığını beyan etmiştir.
Etkin pişmanlık hükümleri kapsamında
faydalanmak isteyen E.K. alınan beyanında özetle; M.Ö.'in GATA da fetö
toplantılarına katıldığını, beyan ve teşhis etmiştir.
Tanık F.Ş. ve D.A. alınan beyanlarında;
şüphelinin GATA içerisinde fetö üyesi olarak bilindiğini, belirtmişlerdir.
Tanık İ.H.C. alınan beyanında özetle;
geçmiş yıllarda İstanbul'da bir fetö toplantısına katıldığını, bu toplantının
M.Ö. tarafından öğrenilmesi üzerine kendisine karşı olan tutum ve davranışlarının
olumlu yönde değiştiğini, ayrıca kendisini toplantıya götüren şahıslar
tarafından da şüpheli M.Ö.'in fetö üyesi olarak bilindiğini, beyan etmiştir.
GATA da görevli C.B. mağdur sıfatıyla
alınan beyanında; M.Ö.'in sık sık fetö üyesi olarak tanınan diğer şahıslar ile
birlikte gördüğünü belirtmiştir.
Ayrıca şüphelinin GATA imamı firari
R.A.nın altında sivil imamlık yaptığı istihbar olunan Ö.A. isimli şahıs ile
patates hat olarak tabir edilen telefon hatlarıyla görüştüğü belirtilmiştir.
Tüm bu hususlar şüpheli aleyhine
kuvvetli suç şüphelerini oluşturmaktadır, ayrıca 2016 yılından bugüne şüpheli
hakkında yakalama kararı çıkartılmış olup, bu süre zarfında kaçak olarak
saklandığı, bu hususunda şüpheli hakkında kaçma şüphesinin olduğunu
göstermektedir.
Şüphelinin üzerine atılı suçu işlediğine
dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve tutuklama
nedeninin bulunduğu anlaşılmakla;
Şüphelinin üzerine atılı suçun vasıf ve
mahiyeti, mevcut delil durumu, suça dair yasada yazılı cezanın üst haddi
dikkate alınarak 5271 sayılı CMK’nın[Ceza Muhakemesi Kanunu] 100. vd. maddeleri uyarınca
tutuklanmasına, ...[karar verilmesi talep olunur.]"
16. Başsavcılığın talep yazısının içeriği ve başvurucuya
yönelik suçlama, sorgu işlemi öncesinde Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliği
tarafından başvurucuya anlatılmıştır. Bu sırada başvurucunun müdafii de hazır
bulunmuştur. Hâkimlik, sorgu sonunda başvurucunun FETÖ/PDY silahlı terör
örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı
şöyledir:
"Şüphelinin üzerine atılı bulunan
Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçuna ilişkin olarak şüphelinin savunması,
şüpheli hakkındaki taraf beyanları, tutanaklar, şüphelinin operasyonel hat
kullandığı ve örgütsel irtibatına ilişkin tespit, araştırma tutanakları, MASAK
raporu ve tüm dosya kapsamına göre kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir
somut delillerin bulunduğu, atılı suçun katalog suçlardan olduğu, soruşturmanın
henüz tamamlanmadığı, delillerin tamamının henüz toplanmadığı, şüphelinin örgüt
içindeki konumunun hangi seviyede olduğunun henüz net olarak tespit
edilemediği, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyeliği suçundan hakkında soruşturma
yürütülen şahısların kolaylıkla yurt dışına kaçtıkları da dikkate alındığında
adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı, tutuklama tedbirinin ise somut
dosyada ölçülülük ilkesine uygun olduğu anlaşıldığından, CMK’nın 100. maddesi
ile ilgili düzenlemeler ile AİHS [Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi] 5. maddesindeki tutuklama
şartları kapsamında isnat olunan suç ile orantılı olarak tedbir kapsamında
şüphelinin CMK.nun 101 maddeleri uyarınca tutuklanmasına ... [karar
verildi.]"
17. Başvurucu 22/3/2019 tutuklama kararına itiraz etmiş,
Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği 2/4/2019 tarihinde itirazın kesin olarak reddine
karar vermiştir.
18. Başvurucu hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının
7/10/2019 tarihli iddianamesiyle silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
19. İddianamede öncelikle FETÖ/PDY'nin, Türk Silahlı
Kuvvetleri (TSK) bünyesinde yetkilendirilmiş olduğu görev itibarıyla GATA'ya
ayrıca önem verdiğinden bahsedilmiş ve GATA'ya önem verme amacının ise "yapılan
sağlık muayeneleri neticesinde doğrudan TSK’ya tabip ve rütbeli personel
kazandırmak, halen TSK içerisinde çalışan örgüt elemanlarının önünü açarak üst
rütbelere ve kritik görevlere taşımak, TSK bünyesinde görev yapmakta iken
kendilerinden olmayan başarılı personelin kariyerlerine son vererek GATA’da tek
söz sahibi olmak, örgüt mensuplarına kadro açmak ve bu yöntemlerle TSK’yı ele
geçirmek" olduğu belirtilmiş; değerlendirmeyi destekleyen tanık
beyanlarına da yer verilmiştir (Aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz.
Tuncer Çaycı, B. No: 2017/7656, 3/6/2020, §19).
20. FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerce GATA'da uygulanan
genel illegal yöntemler; kendilerinden olmayan çalışana mobbing uygulanması,
zor görevlerin verilmesi, bu kişilerin terfi ettirilmemesi, stratejik görevlere
getirtilmemesi, istem dışı tayin edilmesi, yurt dışında eğitim imkânlarından
faydalandırılmaması şeklinde sıralanmıştır. İddianamede örgütün söz konusu
hedeflerine ulaşmak amacıyla bazı yöntemleri etkin ve sürekli olarak kullandığı
ifade edilmiş, bu yöntemlerin ayrıntıları açıklanmış, çok sayıda mağdur,
müşteki ve tanık beyanlarına yer verilmiştir. Bu yöntemler kısaca şöyledir:
i. Sağlık Raporlarıyla İlgili Yöntemler: Askerî okullara
girmeye hak kazanan adayları gerçek dışı sağlık raporlarıyla elemek, TSK içinde
görev alan rütbeli personelin rutin sağlık muayenelerinde gerçek dışı raporlar
düzenleyerek pasif görevlere geçmelerini sağlamak veya emekliye sevk etmek,
aktif pilot olan rütbeli personelin kariyerini ve uçuşlarını engellemek
amacıyla gerçeği yansıtmayan sağlık raporları düzenlemek, bazı rütbeli
personellerin ordudan ilişiğinin kesilmesi amacıyla gerçek dışı laboratuvar
sonuçları ve sağlık raporları düzenleyerek uyuşturucu kullandıkları gerekçesi
ile haklarında işlem yapılmasını sağlamak, askerî okullara girmesini
engelleyecek rahatsızlığı olup da örgüte yakın olan kişilere sağlam raporu tanzim
edilerek bu kişilerin TSK'ya girmelerini sağlamak şeklinde girişimlerde
bulunulduğu belirlenmiştir.
ii. GATA Etik Kurulunca Yapılan Usulsüzlüklerle İlgili
Yöntemler: GATA Etik Kurulunun birçoğunun örgüte mensup kişilerden oluştuğu,
GATA’da görevli olan akademik personel hakkında asılsız ihbarlar, internete
yansıyan haberler ya da başkaca konular olduğu gerekçesiyle GATA Etik Kurulunca
incelemeler başlatıldığı, inceleme nedeniyle bu kişilerin akademik
kariyerlerinin ilerlemesi amacıyla yapılan sınavlara katılamadıkları veya
başarısız sayıldıkları, soruşturma sürecini uzatarak önemli kadrolara
atanmalarının engellendiği, örgüt mensubu kişiler hakkında başlatılan inceleme
ve soruşturmalarda da soruşturmaların sonuçsuz kalmasının sağlandığı tespit
edilmiştir.
iii. Puan Yükseltmek Amacıyla Çıkarılan ve Akademik
Değeri Olmayan Bilimsel Yayınlarla İlgili Yöntemler: Akademik kariyerde önemli
avantaj sağlayan akademik yayın (makale, dergi, poster, kitap gibi) sayılarını
artırabilmek ve yayımlatabilmek için örgüt içinde bulunan kişilerin bilimsel
gerçeği yansıtmayan çok sayıda yayını birlikte çıkardığı, bu sebeple diğer
adaylara karşı yüksek puanlar aldığı ve açılacak yardımcı doçentlik, doçentlik
ve profesörlük sınavlarında önemli avantaj sağladığı, örgüt mensuplarının
toplamış olduğu puanlarla diğer adayların önüne geçtiği ve kariyerlerinin
engellendiği görülmektedir.
iv. Yardımcı doçent, doçent ve profesör
unvanlarının/kariyerlerin ve kadroların engellenmesine ilişkin bir kısım tanık
beyanına yer verilmiştir (Bu yöndeki açıklamalar için bkz. Tuncer Çaycı, § 20).
21. İddianamede ayrıca FETÖ/PDY'nin hangi amaç ve saikle
kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine, hiyerarşik yapısına ve ne
tür hukuka aykırı eylemlerde bulunduğuna dair genel açıklamalar yapıldıktan
sonra başvurucu yönünden değerlendirmelerde bulunulmuştur. Başsavcılık,
başvurucunun FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer aldığını ileri sürmüştür. Bu
suçlamaya esas alınan olgular özetle şöyledir:
i. Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY'ye üye
olma suçu iddiasıyla yürütülen bir soruşturmada şüpheli olarak ifadesi alınan
İ.Y.nin başvurucuya ilişkin olarak "…benim FETÖ/PDY terör örgütü ile
ilk tanışmam lise yıllarında oldu … C.T. isimli şahıs ilk tercihimi GATA Tıp
Fakültesine yaptırdı, o zamana kadar GATA'yı bilmiyordum bile sınavı kazanarak
beni Ankara'ya gönderdiler. 1985 yılı Ankara iline C.T. isimli şahıs getirdi,
bununla beraber giriş şartlarından olan hastane sınavlarında yanımda durdu ve
muayeneleri geçtim, orda o dönem okuyan M.Ö. isimli öğrenci ile tanıştırdı ...
bu dönemde öğrencilerle ilgilenen M.Ö. isimli şahıstı, okulda toplantılara
katılan benim bildiğim T.K., F.Y., Z.Y. ve ben vardım bunlar benim
sınıfımdaydı, ….2005 yılında Yardımcı Doçentliğe müracaat ettim beni sınavdan
geçireceğini söylediler M.Ö. isimli şahıs yardımcı olacağını söylemiş, ancak
sınavı geçemedim" şeklinde beyanda bulunması,
ii. FETÖ/PDY'ye üye olma suçu iddiasıyla yürütülen bir
soruşturmada etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istemesi üzerine ifadesi
alınan E.K.nin başvurucuya ilişkin olarak "...GATA okul hayatı
dönemimde Fetullah Gülen cemaati ile ilgili karşılaştığım birkaç hususu
paylaşmak istiyorum. ...Bu şahıs bizden üst sınıflarda eğitim gören M.S. isimli
şahıstı. Kendisi okuldaki kendinden küçük öğrencileri etrafına toplar, onlarla
ilgilenir, onlara sohbet verir ve hafta sonları ışık evlerine götürürdü. Çok
iyi derecede Fetullah Gülen Cemaatinin bir mensubuydu. ...Bunun yanı sıra benim
alt devrelerim olan M.Ö., M.T. isimli şahıslarda yine iyi birer Fetullah Gülen
cemaati mensubuydu. Yine bu şahısların aynı devresi olan B. isimli soyadını
hatırlayamadığım bir şahıs vardı. O da iyi bir cemaat mensubuydu. M.Ö., M.T. ve
B. isimli şahıslarda aynı M.S.nin yaptığı gibi kendi devreleri ile sohbetler
organize eder, çevrelerindeki dindar insanları cemaate çekmeye çalışırlar, adam
kazandırmak için çaba sarf eder, bunu da Allah rızası için yaptıklarını dile
getirirlerdi." şeklinde anlatımda bulunması ve ifade sonrasında
fotoğraf üzerinden başvurucuyu teşhis etmesi,
iii. FETÖ/PDY'nin GATA yapılanmasına ilişin olarak
yürütülen soruşturma kapsamında Ankara Organize Suçlarla Mücadele Şube
Müdürlüğünde bilgi sahibi olarak ayrı ayrı ifadeleri alınan Ö.F.Ş. ve D.A.
başvurucuya ilişkin olarak "….M.Ö. isimli şahsı biliyorum kendisi hakkında
GATA’nın imamı olduğuna dair birçok söylem duydum…" şeklinde beyanda
bulunmaları,
iv. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğünde
mağdur/müşteki sıfatıyla beyanlarına başvurulan İ.H.C.nin ifadesinde
"...Biz Harbiye Orduevine döndük. Kahvaltıda Prof. Tbp. Kd. Alb. M.Ö. (o
zaman yüzbaşı idi) ve Yrd. Doç. Tbp. Yzb. R.T. ile karşılaştık. Beni oraya
götürdüğünü şifreli ifadelerle T.F. bu kişilere söyledi. M.Ö. çok sevindi.
T.F.ye 'sendeki de ne cesaret lan' dedi. R.T.nin ve M.Ö.’in bana karşı tavır ve
hareketleri o günden sonra çok değişti. ...Örgüt üyesi olduğunu bildiğim 2010
yılında GATA'da albay rütbesinde olan C.D. bana bir gün M.Ö. ve R.T.nin, Tab.
Kıd. Alb. T.Ş.in çekmecesinden Yüksek Lisans sorularını çaldığını, ayrıca
soruları T.F. ve A.T.ye vermişler. R.T. ve M.Ö. o tarihlerde T.Ş.nin asistanı
idi. Ertesi gün yapılan yüksek lisans sınavında T.F. ve A.T. başarılı
olduklarını bana söyledi. Ben de bu şekilde bilgi sahibi oldum…" şeklinde
anlatımda bulunması,
v. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca mağdur/müşteki
sıfatıyla anlatımlarına başvurulan H.B.nin ifadesinde "...Ben Ankara
ilinde ikamet ederim, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanlığında Dekan olarak
görev yaparım. ... Prof. Tbp. Alb. M.Ö., Doç. Sağ. Alb. T.F. ve Doç. Sağ. Alb.
A.T. haklarında 2015 yılında PERGİN (Personel Güvenlik İnceleme Yönergesi)
başlatılmıştır..." şeklinde beyanda bulunması,
vi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca mağdur sıfatıyla
anlatımlarına başvurulan C.B.nin ifadesinde "... E.Ö.A. sürekli görev
yaptığım biri, benim emeklilik olayımda etkin olan kişidir. Sağlık
komutanlığında görevli olmasına rağmen GATA'ya gelerek ... ile görüşüp toplantı
yapıyordu. Bu toplantılara, başka kliniklerde çalışan ..., M.Ö., ... devamlı
katılırlardı. Ayrıca E.K. da sık sık görürdüm. Bu kişilerin yaptığı mesai
sonrası toplantıları, bir sivil memur bana bildirdi. Bende durumu hem ana bilim
dalı başkanına hemde istihbarat subayına söyledim. Ben ihbarda bulunduktan
sonra sivil memurun yeri değiştirildi. Toplantılara da başka bir yerde yapmaya
başladılar, bunu dışında başkaca bir resmi işlem yapılmadı...." şeklinde
beyanda bulunması,
vii. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 8/2/2017 tarihli
ve S.2016/108366 sayılı yazısı ekinde [soruşturma dosyasına] gönderilen "HASSAS
BİR KONUDA MEKTUP" başlıklı 13/12/2013 tarihli on üç sayfadan oluşan
isimsiz ve imzasız ihbar mektubunun içeriğinde "...Genel Kurmay
Lojistik Başkanlığı Sağlık Daire Başkanının en kıdemli üyesinin M.Ö. olduğunu,
her zaman 'Biz hizmet için buradayız. Bizim asıl meselemiz adam yetiştirmek'
dediğini, bu şahsın cemaatin önemli konumunda bulunduğunu çok kişi hakkında
asılsız haber yaparak önünü kapattığını, twitter hesabı ile GATA KULİS'i
kurduğunu, artık isimsiz bir mektup yerine çok daha etkili GATA KULİS'i
kullanmaya başladığını, M.Ö.’in bir konuşmasında 'Bizim gayemiz hizmet'e,
hizmet etmektir. Bu yolda generallik olursa bizim için bu bir çakıl taşıdır.
Alır{!} cebimize koruz. Yolumuza devam ederiz' dediğini, hedefinde GATA Sağlık
Bilimleri Enstitü Müdürü olmak olduğunu, TSK adına sahip olduğu milli gizli
bilgileri cemaatin ABD'deki merkezine aktardığını, cemaat mensuplarınca bazı
GATA çalışanlarının dinlendiğini ve bu bilgilerin GATA Kulis'te servis
edildiğini..." şeklinde ifadelerin yer aldığı belirtilmesinin yanı
sıra Genelkurmay Başkanlığının 12/1/2015 tarihli ve 132 Dis.Sb. sayılı yazısına
göre "konuyla ilgili olarak ihbarda isimleri geçen M.Ö.’in de bulunduğu
(21) şahısla ilgili olarak idari soruşturma başlatıldığı, iddia edilen
olayların somut bilgi, belge ve delile dayanmadığının tespit edildiği, dosyanın
bu haliyle Genelkurmay Askeri Savcılığına gönderildiğini ve hâlen soruşturmanın
devam ettiği..." bilgisinin verilmesi,
viii. [Yukarıda değinilen mektup haricinde] aynı kişi
tarafından farklı tarihte gönderilen ikinci ihbar mektubunun içeriğinde "...kendisinin
TSK mensubu olduğunu, Fetullah Gülen cemaatiyle 1996 yılında tanıştığını,
ekteki [yukarıdaki] mektubu 2013 Temmuz ayında yazdığını, … bunların
ordudan emir almadıklarını doğrudan FETÖ’den emir aldıklarını, ordu içerisindeki
FETÖ mensuplarının bir çoğunun çocuklarını askeri liseye oradan da harp
okullarına sokmaları yönünde emir aldıklarını ve bu şekilde baskı altında
tutulduklarını, TSK Kulis ve GATA KULİS’in bu yapının bir parçası olduğunu,
GATA KULİS'in başlarda TSK içerisinde iken M.Ö.’nün (M.Ö.) çabaları ile
malzemesi bollaşınca ayrı bir kulis olarak açıldığını, … geçmiş yıllarda GATA
çalışanları ve aileleri hakkında çok sayıda asılsız ses kaydı ve video
çıkartıldığını, bunlarda M.Ö.’nün (M.Ö.) parmağının olduğu…” şeklinde
anlatımların yer alması,
ix. Emniyet Müdürlüğü görevlilerince yapılan çalışmalar
sonucunda; başvurucunun, başkalarının kimlik bilgileri kullanılarak rızaları
olmaksızın alınan ve "patates hat" olarak tabir edilen telefon
hatları üzerinden FETÖ/PDY mahrem hizmetlerinde görevli GATA mahrem imamı
olduğu kolluk birimlerince değerlendirilen R.A. isimli kişiye bağlı olarak
faaliyet yürüten GATA sivil imamlarından [hakkında hâlen yakalama
emri bulunmaktadır] Ö.A. ile irtibatlı olduğu, bu kapsamda HTS raporları göz
önünde bulundurularak yapılan ortak baz incelemesinde başvurucunun adına
kayıtlı0 535 276... numaralı telefon hattı ile Y.N. adına kayıtlı 0 507 426 ...
numaralı telefon hattının sık sık aynı bazdan sinyal verdikleri, bu anlamda
anılan iki cep telefonu hattının da başvurucu tarafından fiilen kullanıldığı,
ayrıca örgütün GATA sivil imamı olduğu ileri sürülen Ö.A. tarafından
kullanıldığı tespit edilen toplam beş adet cep telefonu hattı ile başvurucunun
fiilen kullandığı [Y.N. müstear adına kayıtlı] telefon hattının yapılan toplu
baz çakıştırmasında; 600 metre mesafede 1.200 saniye ortak baz verdiklerinin
tespit edildiği, bu şekilde başvurucunun Ö.A. ile irtibatlı olduğu ve adı geçen
bu kişiye bağlı olarak örgütsel hiyerarşi içinde yer aldığı hususlarının tespit
edilmesi.
22. Ankara 27. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 10/10/2019
tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve Mahkemenin E.2019/442 sayılı
dosyası üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
23. Mahkemenin aynı tarihte yaptığı tensip incelemesinde "Tutuklu
sanığın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, yasada yer alan ceza miktarı,
kuvvetli suç şüphesi bulunması, eylemin katalog suçlardan sayılması, bu aşamada
adli kontrol kararının yetersiz olacağı" gerekçesiyle başvurucunun
tutukluluk hâlinin devamına da karar verilmiştir.
24. Başvurucu 18/10/2019 tarihinde müdafii aracılığıyla
tutukluluğun devamı kararına itiraz etmiştir.
25. Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi 24/10/2019 tarihinde "kuvvetli
suç şüphesinin varlığı, atılı suçun CMK'nın 100/3 maddesinde sayılan katolog
suçlardan olması, tutuklulukta geçen süre ile kovuşturma konusu suçun yasada
öngörülen cezasının alt ve üst sınırları arasında ölçülülük bulunması, adli
kontrol hükümlerinin bu aşamada yetersiz kalacağı" gerekçesiyle
itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
26. Başvurucu 20/11/2019 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
27. Mahkeme sonraki tarihlerde yaptığı duruşmalarda da
benzer gerekçelerle başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
28. 17/12/2019 tarihli duruşmada Mahkeme, başvurucunun
operasyonel herhangi bir hat kullanıp kullanmadığının tespiti için bilirkişi
raporu aldırılmasına karar vermiştir.
29. Bilirkişi tarafından hazırlanan 9/3/2020 tarihli
raporda; Y.N. adına kayıtlı olup fiilen başvurucu tarafından kullanıldığı
değerlendirilen telefon hatları ile başvurucunun bizzat adına kayıtlı telefon
hattının baz karşılaştırmasında 17/6/2011 ile 30/9/2013 tarihleri arasında
Ankara içinde ve dışında (örnekleme yoluyla İstanbul, Afyon, Balıkesir, Van, İzmir,
Sakarya illerinde yapılan tespitler) farklı zamanlarda yan yana baz verdikleri,
ayrıca başvurucunun hem kendi adına kayıtlı olan hem de başkası adına kayıtlı
olup fiilen kendisinin kullandığı kolluk birimlerince belirlen telefon hatları
ile GATA sivil imamlarından Ö.A. tarafından kullanıldığı tespit edilen 0
554 538... ve 0 536 938... numaralı telefon hatlarının bir kısmı ile farklı
tarihlerde defalarca ortak uyumlu baz verdikleri, yine başvurucunun kullandığı
tespit edilen telefon hatlarının HTS raporları arasında yapılan karşılaştırmada
bazlar ve kayıtlar arasında bir uyumsuzluk bulunmadığı, bu kapsamda baz
istasyonları ile mahal bilgilerinin ortak olduğu, çoklu şekilde ortak baz veren
istasyonların veri analizlerinin zaman dilimi olarak birbirini takipte yüzde
yüz uyumlu oldukları, bu veriler çerçevesinde Y.N. adına kayıtlı olan telefon
hatlarının fiilen başvurucu tarafından kullanıldığı kanaatine ulaşıldığı ifade
edilmiştir.
30. Mahkeme en son olarak 24/9/2020 tarihinde yaptığı
değerlendirmede başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Karar
gerekçesi şöyledir:
"Tutuklu sanığın üzerine atılı
suçun vasıf ve mahiyeti, yasada yer alan ceza miktarı, kuvvetli suç şüphesi
bulunması, eylemin katalog suçlardan sayılması, bu aşamada adli kontrol kararının
yetersiz olacağı inancı dikkate alınarak tutukluluk halinin devamına... [karar verildi.]"
31. Başvurucu hakkındaki dava bireysel başvurunun
incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdest olup başvurucunun
tutukluluk hâli devam etmektedir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
32. İlgili hukuk için bkz. Metin Evecen, B. No:
2017/744, 4/4/2018, §§ 31-35.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
33. Mahkemenin 18/11/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutuklamanın
Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
34. Başvurucu; suç şüphesi ve bunu haklı kılan deliller
olmamasına rağmen hakkında tutuklama kararı verildiğini, delilleri karartma
tehlikesi ve kaçma şüphesinin de somut olayda mevcut olmadığını, benzer
iddialarla suçlanan ve aynı ihbar mektubunda ismi geçen bir kısım kişilerin
tutuklanmadığını veya yargılama sonucunda haklarında beraat kararları
verildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
35. Bakanlık görüşünde başvurucu hakkında uygulanan
tutuklama tedbirinde somut delillere dayalı kuvvetli suç şüphesinin
bulunduğunu, tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu, bu delillerin
değerlendirilmesi sonucunda adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını
ifade etmiştir. Bakanlık ayrıca başvurucu hakkında soruşturmada tutuklama
tedbiri uygulayan mercilerin bu hususta yetkili/görevli oldukları, tutuklamaya
dair verilen kararlara ilişkin gerekçeler kapsamında temel hak ve özgürlüklerin
ihlaline sebebiyet veren bariz takdir hatası ya da açık bir keyfîlik
içerdiğinin söylenemeyeceği görüşündedir.
36. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel
olarak başvuru formunda belirttiği iddialarını tekrar ederek Bakanlık görüşünü
kabul etmediğini ifade etmiştir.
2. Değerlendirme
37. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
38. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve
güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü
fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve
güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti
bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya
değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan
ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
39. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının özünün
tutuklanmasının hukuki olmadığına yönelik olduğu anlaşıldığından anılan
şikâyetlerin Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
3. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
a. Genel
İlkeler
40. Genel ilkeler için bkz. Metin Evecen, §§
47-52; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
41. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma
olduğu belirtilen FETÖ/PDY mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma
kapsamında silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.
Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı
bulunmaktadır.
42. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce
tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti
bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
43. Başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında, isnat
edilen suçların işlendiğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren
somut delillerin dosyada bulunduğu belirtilmiştir (bkz. § 16). Buna göre somut
delil mahiyetindeki tanık ve şüpheli ifadeleri ile başvurucunun operasyonel hat
kullanmak suretiyle örgüt hiyerarşisinde sivil imam olarak adlandırılan
örgüt üyesi ile irtibat kurduğuna dayanılmıştır.
44. İddianamede ise suçlamaya ilişkin olarak başvurucunun
örgütsel irtibatı bulunduğuna ilişkin şüpheli ile tanık beyanlarına ve ihbar
mektuplarına, ayrıca başvurucunun başkası adına kayıtlı cep telefonu hatlarını
kullanarak GATA'nın sivil imamı ile devamlılık arz edecek şekilde
irtibat kurduğuna dair HTS raporlarına dayanılmıştır (bkz. § 21). Dolayısıyla
somut olayın koşullarında başvurucunun suç işlediğine dair kuvvetli belirti
bulunup bulunmadığının bu olgular temelinde incelenmesi gerekmektedir.
45. Başsavcılıkça, FETÖ/PDY'nin GATA'nın sivil
imamlarından olduğu emniyet birimlerince ifade edilen Ö.A. ile başvurucu
arasında sürekli bir irtibatın bulunmasını ve bu irtibatların da operasyonel
hat olarak tabir edilen başkaları adına kayıtlı cep telefonlarıyla
sağlanmasını suçlamaya dayanak bir olgu olarak kabul edildiği görülmektedir.
Birçok soruşturma ve kovuşturma belgesinde örgüt hiyerarşisinde mahrem imam
olarak adlandırılan örgüt üyelerinin gizliliği en üst seviyede sağlamak üzere
operasyonel hat olarak tabir edilen başkaları adına ya da FETÖ/PDY
kontrolündeki bir kurum/kuruluş adına kayıtlı telefonlarla irtibat kurduklarına
yönelik değerlendirmeler yapıldığı bilinmektedir. Buna göre başvurucu ile
Ö.A.nın kullandığı belirlenen cep telefonu hatlarının Ankara içinde ve dışında
farklı zamanlarda yan yana devamlı olarak baz verdikleri tespit edilmiştir
(bkz. §§ 21, 29). Soruşturma mercileri operasyonel hatlar vasıtasıyla ile
kurulan bu irtibatı, başvurucunun Ö.A.nın denetimine bağlı olarak örgüt
hiyerarşisi içerisinde yer aldığı şeklinde değerlendirmiştir.
46. Öte yandan Gülhane Askeri Tıp Fakültesinde öğrenim
gördükleri ve GATA'da çalıştıkları anlaşılan -bir kısmı da FETÖ/PDY üyesi
olmakla suçlanan- kişilerin alınan ifadelerinde başvurucunun FETÖ/PDY ile
irtibatının bulunduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarda
bulundukları görülmektedir. Bu kişilerden E.K." başvurucunun Gülhane
Askeri Tıp Fakültesindeki eğitim döneminde kendi devreleri ile sohbet adı
verilen toplantılar organize ettiğini ve yapılanmaya eleman kazandırmak için
çaba sarf ettiğini, iyi bir FETÖ mensubu olduğunu", C.B. ise
"başvurucunun -örgüte mensubiyeti bulunduğunu düşündüğü diğer çalışanlarla
birlikte- GATA'da yapılan mesai sonrası toplantılara katıldığını" ifade
etmiştir (bkz. § 21). Söz konusu tanık anlatımları yer, kişi ve eylem bilgileri
ihtiva etmekte ve bu anlamda yargı makamlarına denetim yapma imkânı
tanımaktadır.
47. Bu koşullarda başvurucunun GATA'nın sivil
imamlarından olduğu ifade edilen Ö.A. ile devamlılık arz edecek şekilde
operasyonel cep telefonu hatları ile irtibat kurmasına ilişkin olgunun
-yukarıda yer alan tanıklar E.K. ve C.B.nin beyanları ile birlikte
değerlendirildiğinde- kuvvetli suç belirtisi olarak kabulü gerekir. Sonuç
olarak başvurucu yönünden suç şüphesinin varlığını doğrulayan ve tutuklama için
gerekli olan kuvvetli belirtinin dosya kapsamında bulunduğu görülmektedir.
Nitekim Anayasa Mahkemesi, Selçuk Özdemir başvurusunda FETÖ/PDY üyesi olmakla
suçlanan bazı şüphelilerin ifadelerinde, başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının
bulunduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarını başvurucu
yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Selçuk
Özdemir, [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 75; benzer yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Metin Evecen, § 58; Mustafa Mendeş, B.
No: 2018/1349, 30/10/2018, § 51).
48. Diğer taraftan yargılanmasına devam olunan başvurucu
hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması ön koşulu yerine gelmiş
olan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi
gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar
gözardı edilmemelidir.
49. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya FETÖ/PDY
ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde
toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için
tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir.
Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında
ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde
delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha
fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir,
§§ 78, 79).
50. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı
terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar
öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda
öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir
(aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No:
2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405,
25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3)
numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen
suçlar arasındadır (bkz. § 31; Gülser Yıldırım (2), [GK], B. No:
2016/40170, 16/11/2017, § 148).
51. Somut olayda Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun
tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne
üye olma suçunun niteliğine, kaçma şüphesine ve delillerin henüz toplanmamış
olmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 16).
52. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki
genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Ankara 4.
Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte
değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle kaçma şüphesine yönelen
tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir. Nitekim
başvurucu hakkında darbe teşebbüsünden kısa bir süre sonra çıkarılan yakalama
emri uzunca bir süre infaz edilememiştir (bkz. §§ 12, 13).
53. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).
54. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını
ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize
olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini
aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (Süleyman
Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran
Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY'yle bağlantılı
soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri de -gizlilik,
hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık
atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi- dikkate alındığında
bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık
olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
55. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için delillerin
tamamının henüz toplanmadığını, şüphelinin örgüt içindeki konumunun hangi
seviyede olduğunun henüz net olarak tespit edilemediğini, işin niteliğini ve
önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin
ölçülü olduğu ve - yaklaşık 3 yıl yakalama emrine istinaden aranması da
gözönüne alındığında- adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna
varmasının (bkz. § 16) keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
56. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın
hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık
olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Tutukluluğun
Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
57. Başvurucu; makul, ilgili ve yeterli olmayan gerekçelerle
tutukluluğunun hukuka aykırı olarak devam ettirildiğini, tutukluluğunun tedbir
olmaktan çıktığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
58. Bakanlık görüşünde, başvurucu hakkında verilen
tutukluluğa ilişkin tüm kararlarda gösterilen gerekçeler incelendiğinde
başvurucunun tutukluluğunun keyfî olarak devam ettirildiğinin savunulamayacağı
belirtilmiştir.
59. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel
olarak başvuru formunda belirttiği iddialarını tekrarlamıştır.
2. Değerlendirme
60. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
"Tutuklanan kişilerin, makul süre
içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı
isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince
duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir
güvenceye bağlanabilir."
61. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığına yönelik bu bölümdeki
iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamında, kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
3. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
a. Genel
İlkeler
62. Genel ilkeler için bkz. Erdal Tercan, [GK],
2016/15637, 12/4/2018, §§ 190-200.
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
63. Başvurucu 18/3/2019 tarihinde gözaltına alınmış ve
Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 19/3/2019 tarihli kararıyla FETÖ/PDY silahlı
terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır. Başvurucu hakkındaki dava
bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde
derdest olup başvurucunun tutukluluk hâli devam etmektedir (bkz. § 31). Buna
göre başvurucunun tutukluluk süresi yaklaşık 1 yıl 8 aydır.
64. Başvurucu, kamu makamlarınca ve yargı organlarınca 15
Temmuz darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu değerlendirilen FETÖ/PDY
ile bağlantılı olduğu iddia edilen GATA çalışanlarına yönelik olarak Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma kapsamında tutuklanmıştır.
Anayasa Mahkemesince başvurucunun tutuklanmasının hukuki olmadığı iddiası
incelenirken suç işlediğine dair kuvvetli belirtinin bulunduğu sonucuna
ulaşılmıştır (bkz. §§ 37-51).
65. Diğer yandan sulh ceza hâkimliklerinin ve ağır ceza
mahkemelerinin tutukluluğun devamı kararlarının gerekçelerinde yer alan
tutuklama nedenlerine ve ölçülülüğe ilişkin açıklamaları incelendiğinde genel
olarak delillerin karartılması ihtimalinin bulunmasına veya kaçma şüphesine,
isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında
yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasında
olmasına, atılı suçların yasada öngörülen cezanın miktarına, adli kontrol
tedbirlerinin yetersiz kalacağına dayanıldığı anlaşılmaktadır (bkz. §§ 16, 17,
24, 26, 31).
66. Türk yargı organlarınca; FETÖ/PDY'nin devletin
anayasal kurumlarını ele geçirmeyi, sonrasında devleti, toplumu ve fertleri
kendi ideolojisi doğrultusunda yeniden şekillendirmeyi ve oligarşik özellikler
taşıyan bir zümre eliyle ekonomiyi, toplumsal ve siyasal gücü yönetmeyi
amaçlayan, bu doğrultuda mevcut idari sisteme paralel şekilde örgütlenen bir
terör örgütü olduğu kabul edilmektedir (Selçuk Özdemir, §§ 20, 21; Alparslan
Altan [GK], B. No: 2016/15586, 11/1/2018, § 10; Mustafa Baldır, B.
No: 2016/29354, 4/4/2018, § 74).
67. FETÖ/PDY bir taraftan başta eğitim ve din olmak üzere
farklı sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda yasal faaliyetlerde bulunurken
diğer taraftan bazen bu yasal kuruluşların içinde gizlenmiş olan bazen de yasal
yapıdan tamamen farklı şekilde konumlanan ve hareket eden, özellikle de kamusal
alana yönelik faaliyetlerde bulunan illegal bir yapılanma niteliğindedir.
FETÖ/PDY, emniyet teşkilatı ve yargı organları da dâhil olmak üzere neredeyse
ülkedeki bütün kurum ve kuruşlarda illegal bir biçimde örgütlenmiştir. Bu
örgütlenmenin başlıca özellikleri hiyerarşi temelinde ve hücre tipi bir
sistemle gerçekleştirilmesi, itaat ve teslimiyet anlayışıyla hareket edilmesi,
kendisine kutsallık atfetmesi ve gizliliği esas almasıdır. FETÖ/PDY mensubu
kamu görevlilerinin devlete olan sadakati, yapılanmaya olandan sonra gelmekte
hatta onun karşısında bir değer ifade etmemektedir. Dolayısıyla bu kişiler,
devletin amaçlarından ziyade yapılanmanın amaçları doğrultusunda faaliyette
bulunmaktadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 26; Erdal Tercan, §
205).
68. Başvurucuya isnat edilen suçlamaların niteliği, başvurucunun
bağlantılı olduğu iddia edilen terör örgütünün (FETÖ/PDY) yukarıda ifade edilen
örgütlenme biçimi ve işleyişi, soruşturma/kovuşturma konusu edilen olayların
özellikleri birlikte dikkate alındığında tutukluluğun devamı kararlarındaki
gerekçelerin tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın
meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içerikte olduğu, dolayısıyla tutukluluk
hâlinin devamına ilişkin bu gerekçelerin tutukluluk süresi itibarıyla ilgili ve
yeterli olduğu sonucuna varılmıştır (Metin Güneş (2), B. No: 2018/17593,
10/3/2020, § 42). Öte yandan anılan türdeki soruşturmaların diğer ceza
soruşturmalarına göre daha zor ve karmaşık olduğu konusunda da herhangi bir
tereddüt bulunmamaktadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 52).
69. Bu bağlamda isnat edilen silahlı terör örgütüne üye
olma suçu gibi ağır nitelikteki suça ilişkin kuvvetli suç şüphesi altında
bulunduğu kabul edilen başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına ilişkin olarak
derece mahkemelerince açıklanan kararların gerekçelerinin hürriyetten yoksun
bırakılmanın meşru nedenlerinin belirtilmesi bakımından ilgili ve yeterli
olması, soruşturma/kovuşturma sürecinin zor ve karmaşık olması ve
soruşturma/kovuşturma sürecinin yürütülmesinde bir özensizliğin tespit
edilmemiş olması dikkate alındığında yaklaşık 1 yıl 8 aylık tutukluluk
süresinin makul olduğu sonucuna varılmıştır.
70. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın
makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık
olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle,
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 18/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.