logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Nisan Dağlı [1.B.], B. No: 2019/3834, 16/6/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NİSAN DAĞLI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/3834)

 

Karar Tarihi: 16/6/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Mahmut ALTIN

Başvurucu

:

Nisan DAĞLI

Vekili

:

Av. Hasan Hüseyin KÜPELİ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; kamulaştırılan taşınmazın bedelinin düşük belirlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 31/1/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucunun maliki bulunduğu başvuru konusu taşınmaz Mersin'in Tarsus İlçesi Frengülüs köyünde kâin 1784 parsel numaralı 22.425 m² yüz ölçümlü ve tarla vasfındadır.

6. Çukurova Bölgesel Havaalanı Projesi kapsamında Bakanlar Kurulunun 22/3/2011 tarihli ve 2011/4546 sayılı kararı ile anılan taşınmazın da bulunduğu alanda kamulaştırma yapılmasına karar verilmiştir.

7. Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü (İdare) tarafından teklif edilen bedelin başvurucu tarafından kabul edilmemesi üzerine İdare 28/12/2011 tarihinde Tarsus 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası açmıştır.

8. Mahkemece 4/5/2012 tarihinde taşınmaz mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. İki mülk bilirkişisi ve üç ziraat mühendisinden oluşan bilirkişi heyetince hazırlanan 25/5/2012 havale tarihli raporda;

i. Buğday, marul, mısır, karpuz, soya ve pamuk münavebeye esas ürünler olarak seçilip tarlanın yıllık ortalama net geliri tespit edilmiştir. Raporda altı yılda dokuz ürünün münavebeye esas alınmıştır.

ii. Ardından taşınmazda uygulanan tarım teknikleri, bölge ekolojisi, taşınmazın merkeze uzaklık ve yakınlığı ile sulama ve ulaşım gibi hususların dikkate alındığı belirtilerek kapitalizasyon faizinin %5 kabul edildiği belirtilmiştir.

iii. Bu verilere göre yapılan hesaplamada taşınmazın m² değeri 22,40 TL, taşınmazın bedeli ise 502.320 TL olarak hesaplanmıştır.

9. Mahkeme 15/6/2012 tarihli kararıyla bilirkişi raporunu esas alarak kamulaştırma bedelinin 502.320 TL olarak tespitine ve başvuru konusu taşınmazın İdare adına tesciline karar vermiştir.

10. Mahkeme kararı Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 15/1/2013 tarihli kararıyla bozulmuştur. Bozma kararında; taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi niteliğinde olup olmadığıyla ilgili ayrıntılı araştırma yapılması gerektiği belirtilmiştir. Bozma kararında ayrıca Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğünün 2011 yılı verilerine göre iki yılda üç ürünün münavebeye esas alınması gerektiği ifade edilmiştir.

11. Mahkeme tarafından bozma kararına uyularak ek bilirkişi raporu alınmıştır.25/4/2013 havale tarihli raporda;

i. Marul, mısır ve sivri biber münavebeye esas ürünler olarak seçilip tarlanın yıllık ortalama net geliri tespit edilmiştir.

ii. Ardından taşınmazda uygulanan tarım teknikleri, bölge ekolojisi, taşınmazın merkeze uzaklık ve yakınlığı ile sulama ve ulaşım gibi hususların dikkate alındığı belirtilerek kapitalizasyon faizinin %5 kabul edildiği belirtilmiştir.

iii. Bu verilere göre yapılan hesaplamada taşınmazın m² değeri 21,83 TL, taşınmazın bedeli ise 489.537,75 TL olarak hesaplanmıştır.

12. Mahkeme 14/5/2013 tarihli kararıyla 25/4/2013 havale tarihli bilirkişi raporunu esas alarak kamulaştırma bedelinin 489.537,75 TL olarak tespitine karar vermiştir.

13. Mahkeme kararı Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 24/4/2014 tarihli kararıyla bozulmuştur. Bozma kararında; ilk bozma kararı öncesi bilirkişi raporunda münavebeye alınan ürünler arasından seçim yapılarak ve özellikle buğdayın münavebeye esas alınması gerektiği vurgulanarak değerlendirme yapılması gerekirken bozma öncesi münavebe planında yer almayan sivri biberin münavebeye esas alınmasının doğru olmadığı belirtilmiştir. Bozma kararında ayrıca bilirkişi raporunda münavebeye esas alınan ürünlerin Tarsus İlçe Tarım Müdürlüğünün 2011 yılı verilerine göre denetlenmediği ifade edilmiştir. Ayrıca kamulaştırma bedeline faiz işletilmesi gerektiği açıklanmıştır.

14. Mahkeme tarafından bozma kararına uyularak ek bilirkişi raporu alınmıştır. 25/11/2014 havale tarihli raporda; buğday, marul, mısır, karpuz, soya ve pamuk münavebeye esas ürünler olarak seçilip ve kapitalizasyon faizi %5 kabul edilerek yapılan hesaplamada taşınmazın m² değeri 18,81 TL, taşınmazın bedeli ise 421.814,25 TL olarak hesaplanmıştır.

15. Mahkeme 13/7/2015 tarihli kararıyla 25/11/2014 havale tarihli bilirkişi raporunu esas alarak kamulaştırma bedelinin 421.814,25 TL olarak tespitine karar vermiştir. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 29/1/2018 tarihli kararıyla mahkeme kararını fark bedel yönünden düzelterek onamıştır. Karar düzeltme talebi ise aynı Daire tarafından 4/12/2018 tarihinde reddedilmiştir.

16. Nihai karar 2/1/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

17. Başvurucu 31/1/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

18. İlgili hukuk için bkz. Hasan Mutlu, B. No: 2018/22691, 30/6/2021, §§ 22-23.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Anayasa Mahkemesinin 16/6/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

20. Başvurucu, aynı kamulaştırma bölgesinde farklı münavebe ürünleri tercih edilerek bilirkişi raporlarında birbirinden farklı kamulaştırma bedelleri tespit edilmesinden ve Mahkemece taşınmazın gerçek kamulaştırma bedeline hükmedilmemesinden yakınmaktadır. Başvurucu bununla birlikte münavebeye buğdayın da esas alınmasına dair bozma kararıyla Yargıtayın, uzmanlık gerektiren konuda Mahkemenin takdir yetkisine müdahalede bulunduğunu belirtmiştir. Başvurucu ayrıca itirazına rağmen Yargıtayın sulu tarım arazilerinde kapitalizasyon faiz oranın %4 olması yönündeki içtihadı aksine kapitalizasyon faiz oranın %5 kabul edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu bu gerekçelerle eşitlik ilkesiyle adil yargılanma, mahkemeye erişim ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

21. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

22. Anayasa'nın ''Kamulaştırma'' kenar başlıklı 46. maddesi şöyledir:

"Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.

Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.

Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.

İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır."

23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun belirtilen şikâyetlerinin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

24. Kamulaştırılan taşınmaz, başvurucunun mülkiyetinde bulunduğundan mülkün varlığı noktasında tartışma bulunmamaktadır. Ayrıca başvurucunun taşınmazının kamulaştırılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği kuşkusuzdur. Öte yandan başvurucunun taşınmazı kamulaştırılmak suretiyle İdarenin mülkiyetine geçtiğinden somut olaydaki müdahale mülkten yoksun bırakma mahiyetindedir.

25. Somut olayda taşınmazın kamulaştırılmasının kanuni dayanağının ve meşru amacının bulunmadığı hususunda başvurucunun bir şikâyeti yoktur. Ayrıca başvurunun bu yönleriyle resen incelenmesini gerektiren bir neden de tespit edilememiştir. Dolayısıyla ölçülülük unsuruyla sınırlı bir denetim yapılacaktır.

26. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2012/102, K.2012/207, 27/12/2012; E.2012/149, K.2013/63, 22/5/2013; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2015/43, K.2016/37, 5/5/2016; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).

27. Mülkiyet hakkından yoksun bırakma biçimindeki müdahalelerde, hedeflenen kamu yararı ile malikin bireysel yararı arasında gözetilmesi gereken adil denge ancak malike tazminat ödenmek suretiyle sağlanabilir. Diğer bir ifadeyle mülkten yoksun bırakmalarda malike tazminat ödenmesi, müdahaleyle malike yüklenen aşırı külfetin telafi edilmesini temin eden temel bir araçtır. Anayasa'nın 46. maddesi uyarınca kamulaştırma yoluyla malikin mülkiyet hakkının sona erdirildiği hâllerde malike ödenmesi gereken tazminat taşınmazın gerçek bedelidir. Bu itibarla taşınmazın gerçek bedelinin ödenmediği durumlarda somut olayın koşulları da gözetilerek müdahalenin orantılı olmadığı sonucuna ulaşılabilir (Cevat Aydın, B. No: 2014/13886, 4/10/2017, § 48).

28. Olayda kamulaştırma bedelinin tespitinde münavebeye esas alınacak ürünler ve hesaplama yöntemine ilişkin bozma kararlarına uyularak alınan bilirkişi raporları doğrultusunda neticede 421.814,25 TL kamulaştırma bedeline hükmedilmiştir.

29. Vurgulanmalıdır ki taşınmaz bedelinin tespiti teknik ve uzmanlık gerektiren bir konudur. Bu nedenle kamulaştırılan taşınmazın bedelinin tespiti uzman mahkemelerin ve Yargıtayın bu konudaki uzman dairelerinin yetki ve görevindedir. Anayasa Mahkemesi bu konuda uzmanlaşmış bir mahkeme olmadığı gibi Anayasa Mahkemesinin mülkiyet hakkı kapsamında yapılan bireysel başvurularda bedel veya değer düşüklüğü karşılığını hesaplamak gibi bir görevi de bulunmamaktadır (Mukadder Sağlam ve diğerleri, B. No: 2013/2511, 22/1/2015, § 49; Abdülkerim Çakmak ve diğerleri, B. No: 2014/1964, 23/2/2017, § 52). Anayasa Mahkemesinin görevi kamulaştırma bedelinin tespiti yönteminin gerçek bedelin ödenmesini temin edip etmediğini incelemekten ibarettir.

30. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 11. maddesinin (f) bendinde araziler için kamulaştırma bedeli tespitinin taşınmazın kamulaştırma tarihindeki mevki ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması hâlinde getireceği net getiri esas alınarak belirlenmesi öngörülmektedir. Düzenli ve sürekli tarımsal getiri istatistikleri ise ülkemizde il ve ilçe tarım müdürlükleri tarafından il merkezi ve ilçeler düzeyinde tutulmaktadır. Bu nedenle mahkemeler ve mahkemelerin atadığı bilirkişiler, Yargıtayın yerleşik içtihatları doğrultusunda özel bir durum olmadıkça kamulaştırma bedelinin tespitinde resmî birer kurum olan il ve ilçe tarım müdürlüklerinin verilerini kullanmaktadır (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 63).

31. Net gelir yönteminde, taşınmazda mutat olarak ekilen tarım ürünlerinin ortalama verim miktarı ile değerlendirme yılındaki ortalama toptan kilogram satış fiyatları esas alınarak değerlendirme yılında arazinin bir dekarından elde edilecek gayrisafi geliri bulunur. Gayrisafi gelirden ortalama masraflar çıkarılarak net gelir hesaplanır. Hesaba alınan ürünlerin yıllık ortalama fiyatları değil hasat dönemindeki fiyatları esas alınır (Cevat Aydın, § 56).

32. Başvurucu hususen münavebeye esas alınan ürünlerdeki farklılıklar nedeniyle gerçek kamulaştırma bedeline hükmedilmediğini iddia etmiştir. İlk bozma kararında, bilirkişi raporunda buğday, marul, mısır, karpuz, soya ve pamuğun münavebeye esas alınmasına ilişkin değerlendirmede sorun tespit edilmemiştir. Mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen ikinci hükme esas alınan bilirkişi raporunda daha önce münavebeye esas alınmayan sivri biberin münavebeye esas alınması, buna mukabil buğdayın münavebeye esas alınmaması nedenleriyle yeniden bozma kararı verilmiştir. Nihayet en son verilen hükme esas bilirkişi raporunda ilk hükme esas alınan bilirkişi raporundaki gibi buğday, marul, mısır, karpuz, soya ve pamuğun münavebeye esas alınarak kamulaştırma bedeli tespit edilmiş ve mahkemece tespit edilen bu bedele hükmedilmiştir (§§ 11-15).

33. Kamulaştırma bedeli her taşınmazın özellikleri dikkate alınarak belirlenmektedir. Bu sebeple her taşınmazın değerinin farklı olması kaçınılmazdır. Başvurucunun sadece aynı bölgedeki taşınmazlar için münavebeye esas alınan ürünlerde farklılıklar gözetildiğini öne sürmesi derece mahkemelerinin ulaştığı kanaatin keyfî olduğunun kabulü için yeterli görülemez. Öte yandan teknik ve uzmanlık gerektiren kamulaştırılan taşınmazın bedelinin tespitine yönelik hangi ürünlerin münavebeye esas alınacağı uzman mahkemelerin ve Yargıtayın bu konudaki uzman dairelerinin yetki ve görevindedir. Anayasa Mahkemesinin bir temyiz mercii olmadığı ve inceleme yetkisinin sınırlı olduğu hatırdan uzak tutulmamalıdır. Bireysel başvuruda Anayasa Mahkemesinin bir temyiz mercii gibi hareket ederek derece mahkemesi kararlarını her yönüyle hukuka uygunluk denetimine tabi tutması düşünülemez.

34. Somut olayda bozma kararları doğrultusunda kamulaştırılan taşınmaz yönünden net gelir yöntemi esas alınarak yapılan keşif sonucu uzman bilirkişilerce yapılan hesaplamaya göre ve başvurucunun her aşamada itirazlarını sunmalarına imkân vermek suretiyle başvurucu yararına tazminata hükmedilmiştir. Başvurucu, taşınmazına kamulaştırma suretiyle yapılan müdahale nedeniyle daha fazla tazminat almaları gerektiğini iddia etse de derece mahkemelerince 2942 sayılı Kanun'da öngörülen bedel tespiti prensiplerine uygun olarak kamulaştırma bedelinin hesaplandığı anlaşılmaktadır. Buna göre somut başvuruya konu olayda kamulaştırma yoluyla başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle başvurucuya yüklenen külfetin taşınmazın gerçek bedelinin ödenmesi suretiyle telafi edildiği ve bu suretle kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkı arasında makul ve hakkaniyete uygun bir dengenin kurulduğu anlaşılmıştır.

35. Başvurucu ayrıca sulu tarım arazilerinde kapitalizasyon faiz oranın %4 olması yönündeki güncel içtihadın aksine kapitalizasyon faiz oranın %5 kabul edilmesinden yakınmakta ise de başvuru formunda ilgili içtihatların künyesini açıklamadığı gibi başvuru formu ekinde de söz konusu içtihatları sunmamıştır. Başvuru formu ekinde sunulan ve emsal olduğu ileri sürülen dosyalardaki bilirkişi raporları incelendiğinde ise başvurucunun iddiasının aksine kapitalizasyon faiz oranın %5 kabul edildiği görülmüştür. Bu durumda kamulaştırma bedelinin hesaplanmasında kapitalizasyon faiz oranın %4 olarak uygulanması gerektiği şikâyetinin temeli bulunmamaktadır.

36. Bu itibarla kamulaştırma işlemiyle başvurucuya yüklenen külfetin dengelendiği ve mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

38. Başvurucu, uzun süren yargılama nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

40. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50-52).

41. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

42. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında 6 yıl 11 ay 7 günlük yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

43. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. Giderim Yönünden

44. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesini ve yargılamanın yenilenmesine hükmedilmesini talep etmiştir. Başvurucu ayrıca 50.000 TL manevi tazminata karar verilmesini ve yeniden yargılamaya hükmedilmemesi durumunda 150.000 TL maddi tazminata hükmedilmesini istemiştir.

45. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında net 22.500 TL manevi tazminatın başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

46. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığı iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 22.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

D. 364,60 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Tarsus 2. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2014/452) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/6/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Nisan Dağlı [1.B.], B. No: 2019/3834, 16/6/2022, § …)
   
Başvuru Adı NİSAN DAĞLI
Başvuru No 2019/3834
Başvuru Tarihi 31/1/2019
Karar Tarihi 16/6/2022

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kamulaştırılan taşınmazın bedelinin düşük belirlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Kamulaştırma bedeli, kamu yararı Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2942 Kamulaştırma Kanunu 10
11
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi