TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GURBET ÇOBAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/38857)
|
|
Karar Tarihi: 17/11/2021
|
R.G. Tarih ve Sayı: 15/12/2021-31690
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Ayhan KILIÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Gurbet ÇOBAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, deliller değerlendirilirken kolluk tutanağına
aksi ispat edilemeyecek seviyede üstünlük tanınması nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 18/11/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 1968 doğumlu olup Balıkesir'de ikamet
etmektedir. Başvurucu, Balıkesir'in Bahçelievler Mahallesi'nde bulunan "P."
isimli işyerinin sahibidir. Başvurucunun perakende alkollü içecek satma ruhsatı
bulunmaktadır. Balıkesir Emniyet Müdürlüğüne 14/1/2018 tarihinde internet
üzerinden gönderilen bir ihbarda başvurucunun işyerinde saat 22.00'den sonra
içki satıldığı bildirilmiştir.
9. Kolluk görevlileri tarafından 16/1/2018 tarihinde
-tutanakta sehven 15/1/2018 yazılmıştır- saat 02.00'de düzenlenen Tespit ve
Fotoğraflama Tutanağı'nda; ihbar üzerine 15/1/2018 tarihinde saat 22.30
sıralarında işyerine gidilerek gözetleme yapılmaya başlandığı, saat 22.55
sıralarında işyerine sonradan H.Ö. olduğu anlaşılan kişinin girdiği ve montunun
içine sakladığı bir adet T. marka bira ve bir adet sigarayla işyerinden çıktığı
tespitlerine yer verilmiştir.
10. Kolluk görevlileri ayrıca aracına binip giden H.Ö.nün
aracını durdurduklarında düzenledikleri 15/1/2018 tarihli ve 23.15 saatli Bilgi
Alma Tutanağı'nda H.Ö.nün başvurucunun işyerinden bir adet sigara ve bir adet
T. marka birayı toplam 51 TL bedelle satın aldığını kabul ettiği görülmektedir.
Söz konusu tutanak iki polis memuru ve H.Ö. tarafından imzalanmıştır. Kolluk
görevlileri bir adet M. marka sigara ile T. marka biranın fotoğrafını çekmiş ve
bunu Tespit ve Fotoğraflama Tutanağı'na dercetmişlerdir. Yine kolluk
görevlileri tarafından düzenlenen ve başvurucunun eşi H.Ç.nin de imzasını
taşıyan 15/1/2018 tarihli 23.50 saatli İhbar Araştırma, Takip, Tarassut,
Denetim ve Tespit Tutanağı'nın kolluğun tespitlerinin yazıldığı üst kısmında
H.Ö.nün bir adet sigara ve bir adet T. marka birayı toplam 51 TL bedelle satın
aldığını beyan ettiği yazmaktadır. Buna karşılık tutanağın H.Ç.nin beyanının
yazıldığı bölümünde ise "Ben 22.00 ile 6.00 arasında herhangi bir
alkollü içki satışı yapmıyorum. 15/1/2018 gece saat 22.00'den sonra satış
yapmadım." notu yer almaktadır.
11. Balıkesir İl Emniyet Müdürlüğünün söz konusu
tutanakları Tarım Orman Bakanlığı Tütün ve Alkol Daire Başkanlığına iletmesi
üzerine anılan idare tarafından 29/1/2019 tarihli işlemle başvurucu hakkında
8/6/1942 tarihli ve 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı
Kanunu'nun 6. maddesinin beşinci fıkrasının son cümlesinde yer alan "Alkollü
içkiler, 22:00 ila 06:00 saatleri arasında perakende olarak satılamaz."
hükmünün ihlal edildiği gerekçesiyle aynı Kanun'un 7. maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendi uyarınca 42.076 TL idari para cezası uygulamıştır.
12. Başvurucu idari para cezasına karşı Balıkesir 1. Sulh
Ceza Hâkimliğinde (Hâkimlik) itiraz yoluna başvurmuştur. İtiraz dilekçesinde
başvurucu özetle şunları ifade etmiştir:
i. Anılan tarihte alkol satışı yapılmamıştır. Polisler,
tutanakta içkinin satıldığı iddia edilen saatten yaklaşık bir saat sonra
işyerine gelerek olaydan bahsetmiş; eşi de alkol satış vakıasını inkâr ettiği
hâlde denetim ve uyarı amacıyla olduğunu düşündüğü tutanağı imzalamıştır ancak
eşi tutanağa "Ben 22.00 ile 6.00 arasında herhangi bir alkollü içki
satışı yapmıyorum. 15/1/2018 gece saat 22.00'den sonra satış yapmadım."
notunu düşmüştür. Düzenlenen tutanağın bir örneği eşine bırakılmamıştır.
Başvurucuya göre içki satışı vakıasına ilişkin ibareler sonradan tutanağa
eklenmiştir.
ii. H.Ö.yü tanımadığı gibi işyerine gelip gelmediğiyle
ilgili olarak bir fikir sahibi değildir. Bir an için H.Ö.nün müşteri olduğu
kabul edilse bile H.Ö. nezdinde düzenlenen tutanağın işyerinin önünde değil
2,5-3 kilometre ötede tanzim edilmesi usulsüzdür. H.Ö.de bulunduğu iddia edilen
bir adet biranın işyerinden alındığı belli değildir. Adı geçen şahsın bu
süreçte başka bir işyerine uğrayıp uğramadığıyla ilgili olarak tutanakta bir
açıklama bulunmamaktadır.
iii. Polisin üçüncü bir kişiyi izleme yetkisinin bulunup
bulunmadığı sorgulanmalıdır. Tespit ve Fotoğraflama Tutanağı'ndaki tarihler
arasında uyumsuzluk bulunmaktadır. Bu durum bile içki satışı iddiasının her
türlü şüpheden uzak bir biçimde ortaya konulamadığını göstermektedir. Tutanakta
H.Ö.nün işyerinden çıkışta montunun kabarık olduğu yazmakla birlikte işyerine
girişte kabarık olup olmadığıyla ilgili olarak bir tespit bulunmamaktadır. Gece
karanlığında monttaki kabarıklığın fark edilebilmesi ve bunun içindekinin bira
olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
iv. Olay gecesi bir adet sigara da satılmış değildir.
Sigarının tutanağa eklenmesinin amacı olaya vahamet katmaktır. Eşinin tutanağa
düştüğü "Ben 22.00 ile 6.00 arasında herhangi bir alkollü içki satışı
yapmıyorum. 15/1/2018 gece saat 22.00'den sonra satış yapmadım." notu
dikkate alındığında satış iddiasının her türlü şüpheden uzak bir biçimde
ispatlanamadığı anlaşılmaktadır.
v. İhbarda bulunan kişi komşusu Y.H.dir. Bu kişinin
beyanına göre başvurucunun saat 22.00'den sonra bir arkadaşına içki satmaması
üzerine şahıs öfkeyle arkadaşının açık olan e-mail hesabından Emniyet
Müdürlüğüne asılsız ve gerçek dışı ihbarda bulunmuştur. Y.H. dinlendiğinde
olayın bu şekilde gerçekleştiği anlaşılacaktır.
vi. Ayrıca cezanın tutarı ekonomik yönden kendisini zora
sokacak derece yüksektir. Bu manada uygulanan ceza, çalışma hakkını ihlal
etmektedir.
13. İtiraza cevap veren Tarım ve Orman Bakanlığı alkol
satış vakıasının tutanakla ispatlandığını, resmî belge niteliğindeki tutanağın
aksinin ancak aynı değerdeki bir tutanakla ispatlanabileceğini ileri sürmüş;
ayrıca cezanın alt sınırdan uygulandığı gözetildiğinde ölçülü olarak kabul
edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
14. Hâkimlik 4/10/2019 tarihli kararla itirazı
reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun işyerinde 15/1/2018 tarihinde
saat 22.00'den sonra H.Ö.ye bir adet T. marka bira satıldığının iki zabıt
mümzii ve H.Ö. tarafından imzalanan tutanakla sabit olduğu belirtilmiştir.
Gerekçede ayrıca başvurucunun tutanağın aksini ispat edecek delil gösteremediği
ifade edilmiştir.
15. Başvurucu bu karara karşı -benzer iddialarla-
Balıkesir 2. Sulh Ceza Hâkimliğinde itiraz etmiştir. Balıkesir 2. Sulh Ceza
Hâkimliği 23/10/2019 tarihli kararla Hâkimlik kararının usul ve yasaya uygun
olduğu gerekçesiyle itirazı kesin olarak reddetmiştir. Nihai karar 30/10/2019
tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 18/11/2019 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
17. 4250 sayılı Kanun'un 6. maddesinin beşinci fıkrasının
son cümlesi şöyledir:
" Alkollü içkiler, 22:00 ila 06:00
saatleri arasında perakende olarak satılamaz."
18. 4250 sayılı Kanun'un 7. maddesinin birinci fıkrasının
ilgili kısmı şöyledir:
" Bu Kanunun 6 ncı maddesinin;
...
e) Beşinci fıkrasının birinci ve ikinci
cümlelerindeki yasaklara aykırı hareket edenlere, 3/1/2002 tarihli ve 4733
sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunun 8 inci maddesinin beşinci fıkrasının (k) bendinde öngörülen,
...
idari para cezası verilir."
B. Uluslararası
Hukuk
1. Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi
19. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Adil
yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Herkes davasının medeni hak ve
yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar[ın] ... esası konusunda karar verecek olan ... bir mahkeme
tarafından ... görülmesini isteme hakkına sahiptir...
Kendisine bir suç isnat edilen herkes,
suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır."
2. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi İçtihadı
20. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) suçluluk
karinelerine ve ispat yüküne ilişkin olarak ilkeler belirlemiştir. AİHM'e göre
Sözleşme'nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasında korunan masumiyet karinesi
(a) mahkemelerin kişinin suç işlediği varsayımından başlamamalarını, (b) ispat
yükünün iddia makamına ait olmasını ve (c) her türlü şüpheden sanığın
yararlandırılmasını gerektirmektedir. Bu kapsamda ispat yükümlülüğünün iddia
makamından savunmaya devredilmesi kural olarak masumiyet karinesi ihlal
edecektir (Telfner/Avusturya, B. No: 33501/96, 20/3/2001, § 15).
21. AİHM; Salabiaku/Fransa (B. No: 10519/83,
7/10/1988) başvurusunda, fiilî veya hukuki karinelerin her hukuk sisteminde
bulunabileceğini, Sözleşme'nin kural olarak bu karineleri yasaklamadığını ifade
etmiştir. Ancak AİHM, taraf devletlerin ceza kanunlarıyla ilgili olarak bu
meselede belli sınırlar içinde kalması gerektiğini vurgulamaktadır. AİHM'e göre
6. maddenin (2) numaralı fıkrası, sadece mahkemeler tarafından usul
kurallarının uygulanması sırasında saygı göstermekten ibaret bir güvence
içermemektedir. Dahası, 6. maddenin (2) numaralı fıkrasında geçen "hukuka
uygun olarak" ibaresi iç hukuka referansla yorumlanamaz. Bu şekildeki
bir yorum, yasama organının mahkemelerin doğal değerlendirme yetkisini kaldırma
ve masumiyet karinesini özünden yoksun bırakma hususunda serbest olması
sonucunu doğuracaktır. Böylesi bir durumun adil yargılanma hakkını ve özellikle
masum sayılma hakkını koruma altına almak suretiyle hukuk devletinin temel bir
ilkesini güvenceye bağlayan 6. maddenin amaç ve hedefleriyle uzlaştırılması mümkün
değildir. Bu nedenle 6. maddenin (2) numaralı fıkrası, ceza kanunlarında
düzenlenen hukuki ve fiilî karinelere de kayıtsız değildir. Söz konusu fıkra,
devletlerin bu karineleri ihtilaf konusu meselenin önemini dikkate alan ve
savunma tarafının haklarını gözeten makul çerçevelerle sınırlamasını gerektirir
(Salabiaku/Fransa, § 28).
22. AİHM, Sözleşmeci devletlerin ceza kanunlarına karine
derç ederken davanın konusunun önemi ile savunma tarafının hakları arasında
adil bir denge kurma yükümlülüğü altında bulunduklarını ifade etmektedir. Diğer
bir ifadeyle AİHM'e göre başvurulan araç ile ulaşılmak istenen meşru amaç
arasında makul bir orantının var olması gerekir (Janosevic/İsveç, B. No:
34619/97, 23/7/2002, § 101).
23. AİHM, Pham Hoang/Fransa (B. No: 13191/87,
25/9/1992) başvurusunda varsayıma dayalı olarak mahkûmiyet kararı verilmesinin
masumiyet karinesini ihlal ettiğine ilişkin şikâyeti değerlendirmiştir. Olayda
yasa dışı yollardan uyuşturucu madde ithal etme ve gümrük kaçakçılığı yapma
suçlarından verilen mahkûmiyet kararının ilgili gümrük mevzuatında öngörülen kaçak
malları mülkiyetinde bulunduran kişinin gümrük kaçakçılığı suçundan sorumlu
tutulacağı yönündeki karineye dayandırıldığı ileri sürülerek masumiyet
karinesinin ihlal edildiği iddia edilmiştir. AİHM yaptığı değerlendirmede,
başvurucunun savunma araçlarından tamamıyla mahrum bırakılmadığının ve aleyhine
yüklenen karinenin aksi ispat edilemez türden olmadığının altını çizmiştir (Pham
Hoang/Fransa, § 34). AİHM Fransız derece mahkemelerinin karar verirken
maddi olayı dikkatli bir şekilde değerlendirdiğini, dava dosyasında bulunan
delilleri temel alarak mahkûmiyet kararı verdiğini, ilgili mevzuatta yer alan
karinelere otomatik bir şekilde dayanmaktan kaçındığını belirtmiş ve bu nedenle
şikâyet konusu olayda masumiyet karinesinin ihlal edilmediği sonucuna
ulaşmıştır (Pham Hoang/Fransa, § 36).
24. AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası
kapsamında, hakkaniyete uygun yargılanmanın temel unsurlarından birinin de
yargılamanın çelişmeli olmasına (Rowe ve Davis/Birleşik Krallık
[BD], B. No: 28901/95, 16/2/2000, § 60) dikkat çektikten sonra Sözleşme'deki
hakların etkili bir biçimde korunması için davaya bakan mahkemelerin tarafların
dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi
olduğunu belirtmektedir (Dulaurans/Fransa, B. No: 34553/97, 21/3/2000, §
33). AİHM silahların eşitliği ilkesinin ise taraflara, talep ve açıklamalarını
diğer tarafa nazaran dezavantajlı olmayacak şekilde ileri sürebilmeleri için
fırsat verilmesini gerektirdiğini ifade etmektedir (Kress/Fransa, B. No:
39594/98, 7/6/2001, § 72).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
25. Anayasa Mahkemesinin 17/11/2021 tarihinde yapmış
olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
26. Başvurucu, Hâkimliğin gerekçesinin vicdani delil
sistemine aykırı olduğunu belirtmiştir. Başvurucu, Hâkimliğin kolluğun
tutanağıyla bağlı kalarak kurduğu gerekçenin hukuki manada gerekçe olma
değerini yitirdiğini ifade etmiştir. Başvurucuya göre kanuni düzenleme olmadığı
hâlde Hâkimliğin kolluk tutanağıyla bağlı kalması ve bu şekilde ispat yükünün
ters çevrilmesi hukuk devleti ilkesini ve masumiyet karinesini zedeler.
Başvurucu, aksi düşüncenin kabulünün silahların eşitliği ilkesini ihlal
edeceğini ileri sürmüş; polis tutanağının aksini ortaya koyacak belgelerin ve
tanığının Hâkimlik tarafından dikkate alınmadığından yakınmıştır. Ayrıca itiraz
merciinin kararının gerekçesiz olmasından şikâyet etmiştir. Son olarak saat
22.00'den sonra alkol satış yasağının demokratik ve laik hukuk devleti ilkesine
aykırı olduğu gibi çalışma hakkını da ihlal ettiğini belirmiştir.
B. Değerlendirme
27. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti"
kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
28. Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
"Suçluluğu hükmen sabit oluncaya
kadar, kimse suçlu sayılamaz."
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun iddialarının masumiyet karinesi ışığında silahların
eşitliği ilkesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
30. Başvurucunun aleyhine yapılan ihbarın sebebiyle
ilgili olarak Y.H.nin tanık olarak dinlenmesini istediği hâlde bu talebinin
karşılanmadığına yönelik şikâyetinin ihbarın sebebinin bilinmesinin başvurucu
hakkındaki suç isnadının esasının karara bağlanmasında bir etkisinin olmayacağı
değerlendirildiğinden incelenmesine gerek görülmemiştir. Başvurucu her ne kadar
çalışma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de Anayasa Mahkemesinin
yerleşik içtihadı (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013) uyarınca
çalışma hakkı Anayasa ve Sözleşme ile Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin
ortak koruma alanına girmediğinden bu iddia yönünden ayrıca değerlendirme
yapılmasına ihtiyaç bulunmamıştır.
1. Uygulanabilirlik
Yönünden
31. Öncelikle Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının suç isnadı boyutuyla somut olayda uygulanabilir olup
olmadığının belirlenmesi gerekir.
32. Bir yaptırımın veya hukuki bir tasarrufun/işlemin
hangi koşullarla suç isnadı niteliğinde sayılıp suç ve cezalara
ilişkin güvenceler kapsamında değerlendirilebileceği daha önce Anayasa
Mahkemesi kararlarında açıkça ifade edilmiştir (D.M.Ç., B. No:
2014/16941, 24/1/2018; B.Y.Ç., B. No: 2013/4554, 15/12/2015; Selçuk
Özbölük, B. No: 2015/7206, 14/11/2018). Somut olayda gece vakti alkollü
içki satışı kabahat olarak düzenlenmiş olup başvurucuya 42.076 TL idari
para cezası verilmiştir. Anılan kararlarda yer verilen ilkeler bağlamında
başvuruya konu cezai sürecin herkes için bağlayıcılığı olan genel bir etki
yarattığı, kamu gücünü kullanan bir kamu otoritesi tarafından yürütüldüğü, bu
sürecin cezalandırıcı ve caydırıcı bir amacının bulunduğu, ayrıca son olarak
cezanın miktarı dikkate alındığında somut olaydaki yaptırımın adil yargılanma
hakkı bağlamında suç isnadı niteliğinde sayılması gerektiği kuşkusuzdur.
Dolayısıyla Sözleşme ve Anayasa'nın ortak koruma alanında yer alan adil
yargılanma hakkının suç isnadı boyutuyla somut olay yönünden
uygulanabilir olduğuna karar vermek gerekir.
2. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Esas
Yönünden
a. Genel
İlkeler
34. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı maddi adaleti değil şeklî adaleti temin etmeye yönelik
güvenceler içermektedir. Bu bakımdan adil yargılanma hakkı davanın taraflardan
biri lehine sonuçlanmasını garanti etmemektedir. Adil yargılanma hakkı temel
olarak yargılama sürecinin ve usulünün hakkaniyete uygun olarak yürütülmesini
teminat altına almaktadır (M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, §
80).
35. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının unsurlarından
biri de silahların eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi,
davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi
tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma
düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile
getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir. Ceza davalarının yanı sıra
medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin hukuk davaları ve idari
davalarda da bu ilkeye uyulması gerekir (Yaşasın Aslan, B. No:
2013/1134, 16/5/2013, § 32).
36. Masumiyet karinesi, Anayasa'nın 38. maddesinin
dördüncü fıkrasında "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu
sayılamaz." şeklinde düzenlenmiştir. Masumiyet karinesi, hakkında suç
isnadı bulunan bir kişinin adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin
hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektiğini ifade etmekte ve hukuk
devleti ilkesinin de bir gereğini oluşturmaktadır (AYM, E.2013/133, K.2013/169,
26/12/2013). Anılan karine, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı
kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına almaktadır. Bunun
sonucu olarak kişinin masumiyeti asıl olduğundan suçluluğu ispat külfeti
iddia makamına ait olup kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez.
Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve
kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine
tabi tutulamaz (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).
37. Sanık masumiyet karinesi gereği suçsuz sayıldığı için
yargılama yapılmakta ve maddi gerçeğe ulaşılmaya çalışılmaktadır. Maddi gerçeğe
ulaşmak için suç isnadı altında olan kişiden masum olduğunu ispat etmesi
istenemez. Çünkü suç isnadı altında da olsa kişi, hükmen sabit oluncaya kadar
suçsuz kabul edilmektedir (Adem Hüseyinoğlu, B. No: 2014/3954,
15/2/2017, § 35).
38. Masumiyet karinesi kapsamında yer alan ve iddia
edenin iddiasını ispatla yükümlü olması kuralı, Anayasa’nın 38. maddesinin
gerekçesinde de açıkça ifade edilmiştir. Bununla birlikte genel anlamda suçun
kanıtlanması yükümlülüğü iddia edende kaldığı sürece savunmasını oluşturmak
için ispat yükünü sanığa devreden kurallar ile hukuki veya fiilî varsayımların
olduğu durumlarda ispat yükünün yer değiştirmesi masumiyet karinesine aykırılık
taşımaz (AYM, E.2013/38, K.2014/58, 27/3/2014). Ancak suç isnadını
içeren karinenin aksinin başvurucu tarafından yargılama sırasında ispat
edilebilmesinin mümkün olması, hâkimin de bu yönde ileri sürülen iddiaları
inceleyip kararını buna göre verebilmesi, bir başka ifadeyle karinelerin kişiyi
otomatik olarak suçlu hâline getirmemesi gerekir. Karineler, masumiyet
karinesini ihlal eder boyuta ulaşmamalı ve suç isnadı altındaki kişi savunma
imkânlarından yararlandırılmalıdır (Adem Hüseyinoğlu, § 36).
39. Bununla birlikte somut olayın özel koşullarında
kabahat eylemleri nedeniyle uygulanan idari yaptırımlarda -adli suç ve cezalara
nazaran- sorumluluk karinelerine ilişkin standartların daha esnek yorumlanması
mümkündür ancak bu durumda dahi ispat bakımından kullanılan karinelerin
masumiyet karinesini ihlal eder boyuta ulaşmaması gerekir (Ahmet Altuntaş ve
diğerleri [GK], B. No: 2015/19616, 17/5/2018, § 34).
b. İlkelerin
Olaya Uygulanması
40. Somut olayda başvurucunun yasak olmasına rağmen saat
22.00'den sonra -22.55'te- H.Ö.ye bir adet T. marka içki sattığı iddiasıyla
başvurucuya 42.076 TL idari para cezası uygulanmıştır. Başvurucunun cezaya
karşı itirazını inceleyen Hâkimlik bu fiilin işlediğinin sabit olduğu sonucuna
ulaşarak itirazı reddetmiştir. Hâkimlik, kolluk görevlileri tarafından tanzim
edilen ve iki polis ile alıcı H.Ö. tarafından imzalan 15/1/2018 tarihli 23.15
saatli Bilgi Alma Tutanağı'na dayanmıştır. Anılan tutanakta H.Ö., başvurucunun
işyerinden bir adet sigara ve bir adet T. marka birayı toplam 51 TL bedelle
satın aldığını kabul etmektedir.
41. Yargılama sırasında başvurucunun olayın kendi
versiyonunu Hâkimliğe açıklama, iddia ve delillerini sunma ve tutanağın
içeriğinin güvenilirliğine ve dayanılabilirliğine şüphe düşürme imkânı bulduğu
anlaşılmaktadır. Bu bağlamda başvurucu itiraz dilekçesinde belirtilen tutanak
içeriğindeki vakıayı inkâr etmiştir. Başvurucu, olay anında işyerinde bulunan
eşinin imzasının bulunduğu İhbar Araştırma, Takip, Tarassut, Denetim ve Tespit
Tutanağı'nda yer alan "Ben 22.00 ile 06.00 arasında herhangi bir
alkollü içki satışı yapmıyorum. 15/1/2018 gece saat 22.00'den sonra satış
yapmadım." şeklindeki nota dikkat çekmiştir. Başvurucu, Hâkimliğe sunduğu
itiraz dilekçesinde bu tutanağın üst kısmının sonradan polis tarafından
doldurulduğunu ileri sürmüş, H.Ö. nezdinde düzenlenen tutanağın işyerinin
önünde değil 2,5-3 kilometre ötede tanzim edilmesine dikkat çekmiş, biranın
kendi işyerinden alındığının belli olmadığını savunmuş, şahsın bu süreçte başka
bir işyerine uğrayıp uğramadığıyla ilgili olarak tutanakta bir açıklamanın
bulunmadığına işaret etmiş, tutanakta H.Ö.nün işyerinden çıkışta montunun
kabarık olduğu yazmakla birlikte işyerine girişte kabarık olup olmadığıyla
ilgili olarak bir tespitin yer almadığını kaydetmiştir. Başvurucuya göre tüm
bunlar alkol satış iddiasının her türlü şüpheden uzak bir biçimde
ispatlanamadığını göstermektedir.
42. Hâkimlik ise iki polis memuru ve H.Ö. tarafından
imzalan 15/1/2018 tarihli 23.15 saatli Bilgi Alma Tutanağı'nın saat 22.00'den
sonra alkol satışı iddiasını ispatladığını kabul etmiş, ayrıca başvurucunun
tutanağın aksini ispat edecek delil gösteremediği vurgulamıştır. Hâkimlik,
başvurucunun itiraz dilekçesinde belirttiği iddialarla ilgili olarak ise hiçbir
değerlendirme yapmamıştır.
43. Başvurucunun iddia ve savunmalarını sunma imkânı elde
etmesi silahların eşitliği ilkesinin sağlanması bakımından önem taşımakla
birlikte bu imkânın kullanılması silahların eşitliği ilkesinin devlete
yüklediği yükümlülüklerin ifası için tek başına yeterli değildir. Mahkemenin bu
iddialara ciddiyetle yaklaştığını ve yargılamayı hassasiyet içinde yürüttüğünü
göstermesi de gerekmektedir. Mahkemenin olayın başvurucu tarafından anlatılan
versiyonuna baştan kapalı bir tutum takınmaması ve bu ihtimale de yeterli
ölçüde şans tanıdığını ortaya koyması beklenir. Somut olayda Hâkimliğin
başvurucunun iddialarını yeteri kadar değerlendirmeye aldığına dair bir işaret
tespit edilememiştir.
44. Öte yandan Hâkimliğin idare tarafından tanzim edilen
tutanakların içeriğinin aksi ispat edilene kadar geçerli olduğu şeklindeki
karineye dayandığı görülmektedir. İdari işlemlerin ve bu bağlamda kamu ajanları
tarafından düzenlenen tutanakların içeriğinin hukuka/gerçeğe uygunluk
karinesinden yararlanacağı hukukun bilinen bir ilkesidir. Ancak bu karinenin
söz konusu işlem ya da tutanağın içeriğinin hukukiliğinin veya gerçekliğinin
tartışıldığı bir yargılamada geçerli olması mümkün değildir. İdari işlemin hukukiliğinin
veya tutanağın içeriğinin gerçekliğinin dava konusu edildiği bir yargılamada
hâkimin değinilen karineyi uygulaması bu davanın açılmasını anlamsız hâle
getirir. Bu şekildeki bir yargılamada idare tarafından tanzim edilen belgelerin
içeriğinin gerçekliği karinesinin yargılamanın sonucu yönünden belirleyici
olması bireyi devlete karşı dezavantajlı bir konuma sokacağından silahların
eşitliği ilkesini zedeleyebileceği gibi suç isnadıyla ilgili yargılama söz
konusu olduğunda masumiyet karinesini de ihlal edebilir.
45. Kamu görevlilerince düzenlenen tutanakla
delillendirilen suç isnadı söz konusu olduğunda yargı mercilerinden beklenen
tutanağın içeriğinin güvenilirliği ve özgünlüğüyle ilgili olarak sanık
tarafından ileri sürülen argümanları tarafsız ve nesnel bir değerlendirmeye
tabi tutmalarıdır. Maddi gerçekliğin ortaya çıkarılmasını hedefleyen ceza
yargılamasında kamu görevlilerinin düzenlediği tutanakların içeriğinin aksinin
ispatında herhangi bir delil sınırlamasının söz konusu olması düşünülemez. Delil
sınırlaması, suçun oluştuğunun kabulü için tam vicdani kanaatin arandığı,
dolayısıyla her türlü şüphenin izalesinin gerektiği ceza yargılamasının
amacıyla bağdaşmaz. Bu itibarla sanığın delil sunma konusunda tam bir
serbestiye sahip olması gerekir. Aksi durumda sanığın masum sayılmasının bir
anlamı kalmaz.
46. Yukarıda da tespit edildiği üzere somut yargılama,
Anayasa'nın 38. maddesi anlamında suç isnadına ilişkin uyuşmazlık kapsamında
kalan bir yargılamadır (bkz. § 32). Başvurucuya isnat edilen saat 22.00'den
sonra alkollü içki satma kabahati, kolluk görevlileri tarafından düzenlenen
tutanaklara dayanılarak delillendirilmiştir. Hâkimlik de itirazı reddederken
15/1/2018 tarihli ve 23.15 saatli Bilgi Alma Tutanağı'na vurgu yapmıştır.
Başvurucu ise bu tutanağın gerçekliğiyle çelişmiş, güvenilirliğine şüphe
düşürmek için çeşitli iddialar öne sürmüştür. Ancak Hâkimlik bu iddiaları
değerlendirmeksizin başvurucunun tutanağın aksini ispatlayacak delil
gösteremediği sonucuna ulaşmıştır.
47. Hâkimliğin bu değerlendirmesi ispat yükünü ters
çevirecek mahiyettedir. Kuşkusuz adil yargılanma hakkı suç isnadıyla ilgili
yargılamalarda bile mahkemelerin fiili ve hukuki karinelere dayanmasını
bütünüyle yasaklamamaktadır. Ancak suç isnadına ilişkin bir yargılamada karinenin
adil yargılama hakkını ihlal etmemesi için karineyle kişinin otomatik olarak
suçlu ilan edilmemesi, bu bağlamda karinenin aksinin ispat edilebilir nitelikte
olması ve başvurucunun karinenin aksini ispatlama gayesiyle yaptığı açıklama ve
sunduğu delillerin mahkeme tarafından titizlikle ele alındığının gösterilmiş
olması gerekir.
48. Olayda başvurucunun ileri sürdüğü argümanların
ilgisiz olmadığı anlaşılmaktadır. Bu manada başvurucunun olay anında işyerinde
bulunan eşinin alkollü içki satış vakıasını kabul etmediğinin altını çizmek
gerekir. Nitekim 15/1/2018 tarihli İhbar Araştırma, Takip, Tarassut, Denetim ve
Tespit Tutanağı'nın H.Ç.nin beyanının yazıldığı bölümünde "Ben 22.00
ile 06.00 arasında herhangi bir alkollü içki satışı yapmıyorum. 15/1/2018 gece
saat 22.00'den sonra satış yapmadım." notunun yer aldığı
görülmektedir. Başvurucu, tutanağın üst bölümünün kolluk görevlilerince
sonradan doldurulmuş olabileceğini iddia etmiştir. Hâkimliğin bu tutanak ve
başvurucunun anılan iddiasıyla ilgili olarak bir değerlendirme yapmamış
olmasının maddi olayın tespiti bakımından bir eksiklik olduğu vurgulanmalıdır.
49. Başvurucunun H.Ö. nezdindeki Bilgi Alma Tutanağı'nın
işyerinin 2,5-3 kilometre uzağında düzenlenmesine ve H.Ö.nün aracının
durdurulduğu yere kadar başka bir yere uğrayıp uğramadığıyla ilgili olarak
tutanakta bir bilginin yer almamasına yönelik itirazları da önemsiz değildir.
H.Ö.nün başvurucuya ait işyerinden çıkarken elinde bira şişesinin görülmemiş
olması, bira şişesinin H.Ö.nün işyerinin 2,5-3 kilometre ötesinde durdurulan
aracının içinde bulunması olguları gözetildiğinde başvurucunun belirtilen
iddialarının tutanağın içeriğinin gerçekliğine ve itibar edilebilirliğine gölge
düşürecek ve Hâkimliğin açık yanıt vermesini gerektirecek mahiyette olduğu değerlendirilmiştir.
Tutanağın yalnızca polislerin değil H.Ö.nün de imzasını taşıması içeriğinin
gerçekliğini ve itibar edilebilirliğini güçlendiren bir unsur olsa da
başvurucunun H.Ö.nün beyanının güvenilirliğine yönelik de itirazlar öne
sürdüğünü dikkate almak gerekir. Bu koşullarda Hâkimliğin olayın gerçekleşme
koşullarıyla ilgili olarak ortaya çıkan şüpheleri dağıtmak için H.Ö.yü
dinlemesi oldukça etkili olma potansiyeline sahipken Hâkimliğin bu yönde bir
adım atmadığı görülmektedir.
50. Sonuç olarak kamu görevlilerince düzenlenen tutanağın
gerçekliği karinesi aksi ispat edilebilir nitelikte olsa da başvurucunun bunun
aksini ispatlamak için ileri sürdüğü iddia ve itirazların Hâkimlikçe
değerlendirmeye bile alınmamış olması sebebiyle somut olaydaki uygulanma tarzı
itibarıyla karinenin başvurucuyu otomatik olarak suçlu hâle getirdiği
anlaşılmıştır. Başvurucuya savunma imkânı tanınmış ise de Hâkimliğin kamu
görevlilerince düzenlenen tutanağa üstünlük tanıyan yaklaşımı başvurucunun
savunma yapmasını anlamsız hâle getirmiş ve başvurucuyu kamu otoritesi
karşısında dezavantajlı konuma düşürmüştür.
51. Bu durumda başvurucu tarafından yapılan itirazın kamu
görevlilerince düzenlenen tutanakların gerçekliği karinesine dayalı olarak
reddedilmesinin -başvurucunun savunmalarının hiç irdelenmediği gözetildiğinde-
silahların eşitliği ilkesini ihlal ettiği kanaatine varılmıştır.
52. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların
eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
4. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
53. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir."
54. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yargılamanın
yenilenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
55. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No:
2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi
diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine
getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına
geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret
etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
56. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
57. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi 6216 sayılı
Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme,
usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan
kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya
özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi
tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde
usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili
mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir
takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine
ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden
ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet
Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
58. İncelenen başvuruda başvurucunun itirazının kamu
görevlilerince düzenlenen tutanakların içeriğinin gerçekliği karinesine dayalı
olarak reddedilmesi nedeniyle silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği
kanaatine varılmıştır.
59. Bu durumda adil yargılanma hakkı kapsamındaki
silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden
yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50.
maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama
kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri
gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden
ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere
Balıkesir 1. Sulh Ceza Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi
gerekmektedir.
60. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 364,60 TL harçtan
oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı
kapsamındaki silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Balıkesir 1. Sulh Ceza
Hâkimliğine (D. İş No: 2019/876) GÖNDERİLMESİNE,
D. 364,60 TL harçtan oluşan yargılama giderinin
başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 17/11/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.